Gazze planının başarısız olması halinde Trump'ın önündeki üç seçenek

Gazze, daha derin bir transatlantik uçurumun yan etkilerinden sadece biri

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Gazze planının başarısız olması halinde Trump'ın önündeki üç seçenek

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Christopher Phillips

Daha önceki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul görüşmelerinin büyük kısmında bu yıl tanık olunana benzer bir heyecan yaşanmamıştı. ABD Başkanı Donald Trump, her zamanki gibi yaklaşık bir saat süren uzun ve kışkırtıcı konuşmasıyla manşetlere çıktı. Aynı durum, daha sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu Beyaz Saray'da kabul edip, Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirmek için 20 maddelik bir plan açıklarken de tekrarlandı.

Trump'ın New York'ta yaptığı en şok edici açıklamalardan biri, özellikle Batı Avrupa ve İngiltere'deki müttefiklerini eleştirerek, göç ve yeşil enerjiyi benimsemeleri nedeniyle ‘gerçek bir sorunla karşı karşıya olduklarını’ ve ‘başarısız olacaklarını” söylemesiydi. Bu açıklama, dinleyicilerini hayrete düşüren açıklamalarının oluşturduğu uzun liste içinde yer aldı. Trump'ın ikinci döneminin ilk sekiz ayında transatlantik ilişkilerde sert gerilimler yaşanırken, heyetler salondan Batı ittifakının gerçek bir sorunla karşı karşıya olup olmadığını merak ederek ayrıldılar.

dfrgty
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Beyaz Saray'ın Devlet Yemek Salonu'nda düzenlenen ortak basın toplantısında tokalaşırken, gazeteciler soru sormak için söz istiyor, 29 Eylül 2025 (Reuters)

Batı ittifakı içindeki görüş ayrılığı, Gazze konusunda diğer yerlere göre daha belirgindi. BM Genel Kurulu'ndaki müzakerelerin başlıca gündem maddesi de buydu. Binyamin Netanyahu, kendisini eleştiren liderleri ‘önyargılı medya, radikal İslamcı seçmenler ve anti-Semitik kitlelerin’ baskısına boyun eğmekle suçladıktan sonra, onlarca delege Binyamin Netanyahu'nun konuşmasını dinlemekten kaçındı ve o kürsüye çıkmadan salonu terk etti. Bu olay, Fransa, İngiltere, Kanada ve Avustralya başta olmak üzere bazı Batı ülke hükümetlerinin Genel Kurul toplantıları sırasında Filistin devletini tanımasının ardından yaşandı. Filistin devletinin bu ülkelerce tanınması İsrail'i öfkelendirdi ve Gazze savaşının başlamasından bu yana ABD’nin tutumunda belirgin bir ayrışmaya yol açtı. Batı ittifakı içinde Filistin konusunda ortaya çıkan bu yeni farklılıklar ne kadar önemli? Bunlar sadece yüzeysel mi, yoksa zaten artan gerginlik yaşayan ilişkilerde bir değişimin başlangıcı mı?

Bölünme çizgisi nerede?

Batılı müttefikler arasında Gazze konusunda anlaşmazlıklar yeni başlamadı. ABD, Gazze’deki savaş boyunca İsrail’i kararlılıkla desteklemeye ve eleştirilerden korumaya devam ederken, Washington'ın müttefiklerinin kınamaları giderek yoğunlaştı. İtalya, İspanya, Japonya ve Kanada silah ihracatı yasağı getirirken, İngiltere 350 silah ihracat lisansından 30'unu askıya aldı ve İsrailli aşırı sağcı iki bakana yaptırım uyguladı. Filistinliler için büyük bir sembolik öneme sahip olsa da bazı Batılı hükümetlerin eylül ayında Filistin devletini tanıması ilave bir zafer olarak görülebilir.

BM Genel Kurul toplantılarının ardından yaşanan gelişmeler, Batılı müttefikler arasında Gazze konusunda bir bölünme değil, bir dereceye kadar uzlaşı olduğunu gösteriyor

Görünüşe bakılırsa, ABD ile Batılı müttefikleri arasındaki uçurum giderek genişliyor. Trump, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, Filistin'in tek taraflı olarak tanınmasının ‘Hamas için ‘çok büyük bir ödül’ olacağını söylerken, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Filistin’in tanınmasının, süreci ‘ne ilerleten ne de geciktiren’ bir adım olduğunu ifade etti.

Ancak ABD bu kınayıcı açıklamalarına rağmen, direktiflerini ihlal eden müttefiklerine karşı herhangi bir adım atmadı. İsrailli politikacılar, Filistin devletini tanıma kararlarına yanıt olarak Netanyahu'dan Batı Şeria topraklarını ilhak etmesini talep ettiğinde, Trump ‘böyle bir şeye izin vermeyeceğini’ açıkça ifade etti. Bu açıklama, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Körfez ülkelerinden müttefiklerinin baskısından kaynaklanıyordu. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), gerginliğe neden olacak herhangi bir adımın Trump'ın ilk dönemindeki en önemli başarılarından biri olan Abraham (İbrahim) Anlaşmaları'nı tehlikeye atabileceğini ima etti. Trump'ın Macron'la uyumlu tutum sergilemesi, onun Paris'in Filistin'i tanımasına karşı ciddi bir düşmanlık beslemediğini gösterdi.

u7ı8
ABD Başkanı Donald Trump, New York'ta Arap ve Müslüman ülke liderleriyle yaptığı toplantı sırasında, 23 Eylül 2025 (Reuters)

Esasen BM Genel Kurul toplantılarının ardından yaşanan gelişmeler, Batılı müttefikler arasında Gazze konusunda bir bölünme değil, bir dereceye kadar uzlaşma olduğunu gösterdi. Trump yönetimi, Gazze’deki savaş konusunda bir ‘anlaşmaya’ varmak üzere olduğunu iddia ediyor. Bu yüzden BM Genel Kurulu’nu Arap ülkeleri, İsrail, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin liderleriyle bu anlaşmayı görüşmek için kullandı. Detaylar belirsiz olsa da haberlere göre Beyaz Saray, Hamas'ı dışlayan geçici bir teknokrat yönetimin başına eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'i atamak için tartışmalı bir planı destekliyor. Bu plan hedeflerine ulaşamayabilir, ancak amaç ateşkes ve siyasi çözüm için baskı yapmaksa, Batılı müttefiklerin desteğini sürdürmek, Filistin devletinin tanınması konusundaki anlaşmazlıklardan önce ABD yönetimi için bir öncelik olmaya devam edecektir.

Ufukta sorunlar mı var?

Peki, ya tüm bunlar İsrail ve Filistin konusunda transatlantik ittifak içindeki çatlakları maskelemekten başka bir işe yaramazsa? Ya böyle bir anlaşma başarısız olursa ya da hiç gün yüzü görmezse? O zaman bu farklılıkların yeniden su yüzüne çıkması gibi gerçek bir tehlike ortaya çıkar. Batılı liderlerin çoğu Trump'ın aksine İsrail'e karşı daha eleştirel bir tutum sergilemeleri için içerden gelen bir baskı altında ve savaşı sona erdirmek için çaba gösteriyorlar. Bu yüzden Filistin devletinin tanınması sürecin sadece başlangıcıdır, sonu değil. Savaş devam ederse ve Filistinlilerin ölümleri artarsa, bu liderler muhtemelen daha ileri adımlar atacaktır.

Bir BM soruşturma komisyonu kısa süre önce İsrail'in Gazze'de soykırım gerçekleştirdiğini açıkladıktan sonra, özellikle Avrupalılar ilave yaptırımlar uygulamayı düşünmeye başladı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Birliği (AB)-İsrail Ortaklık Anlaşması'nın belirli maddelerinin askıya alınmasını önerdi. Bu durumda İsrail mallarının AB pazarına ayrıcalıklı erişimi engellenecek.

tyu
ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (Görsel: Eduardo Ramon)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, İsrail'in Ukrayna'yı işgalinden sonra Rusya'ya uygulanan muameleye tabi tutulmasını ve uluslararası spor müsabakalarına katılımının yasaklanmasını istedi. Avrupa Futbol Birliği, başta Türkiye olmak üzere üyelerinin baskısıyla, İsrail milli takımını ve İsrail futbol kulüplerini müsabakalarından ihraç etmek zorunda kalabilir. Bu tür yaptırımlar veya benzer önlemler açıklanırsa, Macron ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer gibi Batılı liderler, Netanyahu hükümetine karşı eylemlerini genişletmeleri yönünde taleplerle karşı karşıya kalacaklar. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre bu durum Trump'ı kızdırabilir, zira ABD Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin diğer ülkelerle ortaklaşa düzenleyeceği 2026 Dünya Kupası'na İsrail'in katılımını engellemeye yönelik her türlü girişime karşı çıkacağını zaten açıkladı.

Trump'ın FIFA Başkanı Gianni Infantino ile yakın ilişkileri göz önüne alındığında, UEFA'nın uyguladığı herhangi bir yasağı geçersiz kılmak için baskı yapabilir. Trump, kendisini İsrail'in uluslararası savunucusu olarak göstermeye devam ederse, Batılı müttefikleri Netanyahu'ya baskı uygulamakta ellerinin bağlı olduğunu hissedecek, bu da Batı ittifakı içinde bölünmelerin artmasına yol açabilir.

İsrail'in Katar'daki Hamas liderlerine yönelik saldırısı, Körfez’deki ABD müttefikleri arasında öfkeye yol açtı ve Beyaz Saray'a Netanyahu’nun saldırganlığını durdurması için baskı yapmaya sevk etti.

Ancak, Beyaz Saray’ın böyle bir tepki vereceğine dair herhangi işaret yok. Trump’ın şimdiye kadar İsrail'e verdiği güçlü desteğe rağmen, ABD başkanı öngörülemezliği ile biliniyor. İsrail’in Katar’daki Hamas liderlerine yönelik saldırısı, Körfez'deki ABD müttefikleri arasında öfkeye yol açarak, Beyaz Saray'a Netanyahu'yu dizginlemesi için baskı yapmalarına neden oldu. Ateşkes için açıklanan bu son plan, bu baskının sonucu olabilir, ancak plan başarısız olursa Trump, İsrail'e koşulsuz desteğin sonuçlarına değip değmeyeceğine karar vermek zorunda kalacak. Avrupa ve hatta Körfez ülkeleriyle daha fazla ayrılık kabul etmeye istekli olabilir, ancak tamamen ticari hesaplamalarıyla tanınan Trump’ın, Netanyahu’nun bu desteğin karşılığında kendisine yeterince şey sonucuna varması da mümkün.

Hamas ve İsrail'in Gazze’de savaşı sona erdirme planını onaylaması ve Mısır'ın planın ayrıntılarına ilişkin müzakerelere ev sahipliği yapma niyetini açıklaması üzerine, Trump'ın Gazze planı başarısız olursa bir sonraki aşamada önünde üç seçeneği olacak:

1- Batı ittifakına verilebilecek zarara bakılmaksızın İsrail'i desteklemeye devam etmek.

2- İsrail'e savaşı durdurması ve bölünmelerin genişlemesini önlemesi için güçlü baskı uygulamaya devam etmek.

3- Müttefikleriyle ilişkilerinde anlaşmazlıkları stratejisinin odak noktası haline getirmeden farklılıkların var olmasına izin vermek.

Trump, şimdiye kadar üçüncü seçeneğe eğilimli bir tutum sergiledi. Trump'ın İsrail'e karşı güçlü duyguları olduğunu herkes biliyor, ancak BM’deki konuşmasından da anlaşıldığı üzere Avrupalı müttefiklerine bakışı sadece Filistin'deki durumla ilişkili değil. Konuşması, şahsi görüşlerini ve bir dizi başka faktörü de yansıtıyor. Trump, Gazze konusundaki anlaşmazlıkları, Avrupa'ya karşı sert tutumunu haklı çıkarmak için kullanıyor olabilir. Ancak Gazze, Batı ittifakı içindeki daha derin bölünmenin yan etkilerinden sadece biri.

* Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.



Netanyahu: Hamas ile ateşkes anlaşması "savaşın sonunun başlangıcı" olabilir

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
TT

Netanyahu: Hamas ile ateşkes anlaşması "savaşın sonunun başlangıcı" olabilir

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu dün yaptığı açıklamada, Gazze'de bir ateşkes anlaşmasının Hamas tarafından kabul edilmesi halinde "savaşın sonunun başlangıcı olabileceğini" söyledi.

Netanyahu Euronews'e verdiği röportajda, hareketin anlaşmayı ilk kabulünün, İsrail'in "ana kalesi" olarak tanımladığı bölgeye yönelik askeri operasyonları sonucunda gerçekleştiğini açıkladı. "Bu operasyonlar sayesinde Hamas, sonun yaklaştığını fark ettiğinde daha esnek hale geldi" ifadesini kullandı.

"Umarım savaşı zor yoldan değil, kolay yoldan bitirebiliriz" diye devam etti.

Netanyahu, Hamas ile kısmi bir anlaşma fikrini reddederek, hareketin tamamen teslim olması ve çekincesiz silahsızlanması gerektiğini vurguladı.

İsrail Başbakanı, "Bunu kısmen kabul edemez; tamamen kabul etmelidir. Gazze'de, çocuklarını İsrail'den nefret edecek ve her yerde Yahudileri öldürecek şekilde yetiştirmeyen bir sivil yönetim kurarsak, tüm bölgenin daha olumlu ve barışçıl bir geleceğe sahip olabileceğine inanıyorum" dedi.

Hamas'ın önerilen anlaşmayı kabul etmemesi halinde ABD'nin İsrail'e tam destek vermeye devam edeceğini belirten Netanyahu, diplomatik yolların başarısız olması halinde nihai hedefin savaşı askeri yollarla sona erdirmek olduğunu belirtti.

Netanyahu, "Gazze halkı bugün Hamas'la savaşıyor çünkü ondan kurtulma umudu görüyorlar" diyerek "Sanırım herkes Hamas'ın iktidarının sona erdiğini anlıyor" ifadesini kullandı.

İsrail başbakanı, Avrupa liderlerini “terörizme teslim olmakla” suçlayarak, sert bir şekilde eleştirdi. “Avrupa, (Hamas) terörizmine boyun eğdiği için yoktu” diyen Netanyahu, “Filistin Devleti'nin son zamanlarda tanınması, Holokost'tan bu yana Yahudilere yönelik en büyük katliamdan sonra (Hamas) için en büyük ödül” olduğunu ifade etti.

Netanyahu, Gazze Şeridi'nden gelen bilgilerin “yanıltıcı propaganda” olduğunu düşündüğünü belirterek, uluslararası medyanın haberlerinin, “Avrupa'nın terörist tehditlere boyun eğmesi” nedeniyle çarpıtıldığını kaydetti.

Şarku’l Avsat’ın Euronews'ten aktardığına göre İsrail'in “aşırılıkçıların Avrupa'yı istila etmesini önlemek için özgür dünyanın savaşını verdiğini” belirten Netanyahu, Avrupa'nın terör tehdidine teslim olmak yerine onunla yüzleşmesi gerektiğini ifade etti.

Netanyahu, Gazze'de yaşananları “İran'ın terörist yayılmacılığı” ile ilişkilendirerek, “Hamas, Hizbullah ve Husi'ler, sadece İsrail'i hedef alan değil, aynı zamanda Amerika'ya ve Avrupa'ya ölüm sloganları atan aşırıcı güçlerdir” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu, "Avrupa'nın yönünü değiştirmesini umuyorum. Barbarların özgür dünyayı istila etmesini önlemek için özgür dünyanın savaşını veriyoruz" dedi.

Mısır bugün, Hamas ve İsrail arasında, savaşın üçüncü yılına girmeden önce her iki tarafın da prensipte kabul ettiği ABD Başkanı Donald Trump'ın planına uygun olarak tutuklu ve rehine takasının uygulanmasını görüşmek üzere bir dizi dolaylı görüşmeye ev sahipliği yapacak.

 


İran müzakerelere açık ancak Avrupalılarla değil

Çok sayıda büyükelçi ve yabancı diplomatik misyon temsilcisi, dün Tahran'da Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir araya geldi (İran Dışişleri Bakanlığı)
Çok sayıda büyükelçi ve yabancı diplomatik misyon temsilcisi, dün Tahran'da Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir araya geldi (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

İran müzakerelere açık ancak Avrupalılarla değil

Çok sayıda büyükelçi ve yabancı diplomatik misyon temsilcisi, dün Tahran'da Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir araya geldi (İran Dışişleri Bakanlığı)
Çok sayıda büyükelçi ve yabancı diplomatik misyon temsilcisi, dün Tahran'da Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir araya geldi (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi dün yaptığı açıklamada, ülkesinin nükleer programıyla ilgili müzakerelerin "karşı taraf iyi niyet gösterirse yeniden başlatılabileceğini" söyledi.

Büyükelçiler ve diplomatik misyon temsilcileriyle yaptığı görüşmenin ardından gazetecilere konuşan Arakçi, "Batılı ülkelerin Güvenlik Konseyi'nde neler yaptığı ve bundan kaynaklanabilecek riskler konusunda herkesin bilgi sahibi olması için gerekli açıklamaları yaptık" ifadelerini kullandı.

Birleşmiş Milletler geçtiğimiz hafta, Avrupa güçlerinin 2015 nükleer anlaşması mekanizmaları kapsamında başlattığı sürecin ardından, İran'a nükleer programı nedeniyle yaptırımları yeniden uygulamaya koydu.

Arakçi, "Diplomasi her zaman devam edecek, ancak mevcut koşullar altında müzakere tarzı ve taraflar değişti. Avrupa ülkelerinin yaklaşan müzakerelerdeki rolü kesinlikle azaldı ve müzakere gerekçeleri de zayıfladı" dedi.


Trump'ın vaatleri ile sahadaki gerçeklik arasında yeni Ortadoğu'nun sınırları

ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey'de konuşuyor. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey'de konuşuyor. (AP)
TT

Trump'ın vaatleri ile sahadaki gerçeklik arasında yeni Ortadoğu'nun sınırları

ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey'de konuşuyor. (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, New Jersey'de konuşuyor. (AP)

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 2023'teki saldırılardan bu yana bölgede hüküm süren karmaşık durumu ve ABD'nin buradaki politikasını özetleyerek, “7 Ekim'den sonra Ortadoğu'da her şey değişti” dedi.

7 Ekim'den iki yıl sonra, durum daha da karmaşık hale geldi. Bugün, krizin çözülmesi umuduyla başlayan ABD Başkanı Donald Trump'ın görev süresinin birinci yıldönümü. Trump, rehineleri geri getireceğine ve savaşı sona erdireceğine söz verdi. İbrahim Anlaşmaları ile çıtayı yükseltmesinden bahsetmiyorum bile…

Ancak bu yüksek hedefler, bölgedeki durumun karmaşıklığını hesaba katmamıştı. Bu karmaşıklık, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun tartışmalı kararlarıyla daha da karmaşık hale geldi. Netanyahu, Trump'ı Gazze savaşından Batı Şeria'yı ilhak etme planlarına, İran'la yüzleşmeye ve Esed rejiminin devrilmesinden sonra Suriye'ye meydan okumaya kadar uzanan bir karar fırtınasına sürükledi. Bununla birlikte, ABD Başkanı’nın hazırladığı büyük hedefler ve planlar suya düştü. Öyle ki bazıları, “Netanyahu'nun pervasızlığı ve ABD yönetiminin ona karşı gösterdiği hoşgörü, İbrahim Anlaşmaları’nı tamamen yok edebilir” diyecek kadar ileri gidiyor.

Ancak Trump, durumu düzeltmek için çaba sarf etti ve Gazze savaşını sona erdirmek için 20 maddelik bir plan açıkladı. Kendi ifadesiyle, bu planın kendisine çok değerli olan anlaşmaları kurtaracağını umuyor.

Tanınma olmadan anlaşma olmaz

Trump'ın ilk döneminde İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştirmek için öncülük ettiği İbrahim Anlaşmaları, bölgedeki vizyonunun belkemiğini oluşturdu ve bu sayede dengeleri değiştirip denklemleri yeniden şekillendirecek bir dış politika izleyerek iz bıraktı. Trump, bu değişim yolunda ilerlemeye devam etmek için çaba gösterdi ve stratejik öneminin açık bir göstergesi olarak ilk resmi yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan'a yaptı.

Ancak Gazze Şeridi'ndeki savaş bu hedeflerin üzerine gölge düşürdü ve anlaşmaları genişletmeye yönelik her türlü girişimin daha başlamadan başarısız olacağı anlaşıldı.

ty6
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, New York'taki Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda Filistin'in tanınması ve iki devletli çözüm konulu zirveye başkanlık etti. (EPA)

Tüm bunlar Trump’ın umutlarını yıkmaya yetmezmiş gibi, İsrail'in Hamas liderlerini hedef alan Katar saldırısı yangına körükle gitti ve ABD ile İsrail'in tutumları arasındaki uçurumu daha da belirgin hale getirdi. Bir yandan İsrailli yetkililer, ABD'ye niyetlerini önceden bildirdiklerini ve önemli bir muhalefetle karşılaşmadıklarını iddia ederken, diğer yandan Trump, Netanyahu'nun saldırıdan önce kendisine bilgi verdiğini kategorik olarak reddetti.

Bu kamuoyu tartışmasında kimin haklı olduğu bir yana, sonuç aynı ve bu ne ABD'nin ne de İsrail'in çıkarına. Suudi Arabistan ve Fransa'nın başlattığı ve 100'den fazla ülkenin katıldığı girişimle, ABD'nin muhalefetine rağmen BM Genel Kurulu'nda Filistin devletinin tanınması konusunda uluslararası bir konsensüs sağlandı.

Ortadoğu Enstitüsü'nün kıdemli araştırmacısı Brian Katulis, Filistin devletinin sembolik olarak tanınmasının Trump'a verdiği ana mesajın, ‘Trump, İsrail-Filistin çatışmasını yönetme konusunda bu olumsuz yaklaşımını sürdürdüğü sürece, İsrail ile Suudi Arabistan arasında daha geniş bir normalleşme anlaşması sağlama konusundaki hırslarının suya düştüğü’ olduğunu söylüyor.

Katulis, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Suudi Arabistan'ın Filistin devletini tanıma hareketinin ana destekçisi olduğunu ve bu konunun kendisi için bir öncelik olduğunu vurguladığını belirtmek önemli” dedi.

Savaşı sona erdirme planı

Filistin devletinin tanınması konusunda uluslararası konsensüsle karşı karşıya kalan Trump, ABD'nin izlediği yoldan uzaklaştı. Trump, BM Genel Kurulu için ABD’ye gelen Arap liderlere savaşı sona erdirme vizyonunu sunarak durumu kontrol altına almaya çalıştı.

Bu vizyonda taahhüt ettiği en önemli noktalardan biri, İbrahim Anlaşmaları'nın çökmesini ve ülkelerin anlaşmadan çekilmesini önlemek için İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmesine izin vermemekti. Eski ABD Dışişleri Bakanlığı askeri danışmanı Albay Abbas Dahouk, İbrahim Anlaşmaları'nın ‘teknik olarak yürürlükte kalmasına rağmen, geleceğinin giderek belirsizleştiğini’ söyleyerek bu konudan bahsetti.

Dahouk, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Anlaşmaların süresi henüz dolmamış olsa da, İsrail'in Batı Şeria'yı ilhak etmek için atacağı herhangi bir önemli adım, bu anlaşmaların temelini sarsacak. Bu tür adımlar, önemli Arap ülkeleri için kırmızı çizgiyi aşmak anlamına geliyor. Ayrıca bu adımlar, bölgesel entegrasyon çabalarını tehlikeye atacak ve iki devletli çözüme yönelik ortak taahhüdü de zayıflatacak.”

Değişken ilişki

Bu gerilimler arasında, Trump ve Netanyahu arasındaki ilişki gündemde. İsrail Başbakanı’nın hırslarının, ABD Başkanı’nın kendisini barış adamı olarak gösterme çabalarına engel olduğu açık. Bu nedenle Netanyahu'nun Trump'ın planını onaylaması, Trump'ın ikinci dönemine başladığından bu yana yakın iş birliğinden kamuoyu önünde anlaşmazlığa kadar birçok iniş çıkış yaşayan ilişkilerde bir dönüm noktası. Trump'ın Gazze savaşı konusundaki değişken tutumu ve Netanyahu'nun diplomatik çözümü reddetme konusundaki ısrarı, zaman zaman iki lider arasında gerginliğe yol açtı.

sdfrt
ABD Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerle sohbet ediyor. (AP)

Benzer şekilde, İsrail'in onayı olmadan ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımların kaldırılması Netanyahu'yu şaşırttı. Trump'ın İran'ın nükleer tesislerine saldırmaya karar vermeden önce İran ile müzakere etme niyetini açıklaması da Netanyahu'yu şaşırttı. Netanyahu, bu konuyla ilgili olarak yaptığı etkileyici konuşmada Trump'ı övdü. Bu çelişkiyle ilgili olarak Dahouk şöyle diyor: “Washington gerilimi azaltma isteğini göstermiş olsa da, diplomatik mesajları ve askeri pozisyonları genellikle belirsiz olmuştur. Aslında, yönetim zaman zaman İran ve onun vekil güçlerini hedef alan İsrail operasyonlarını övmüştür. Netanyahu, resmi olarak itidal çağrısı yapılmasına rağmen, bu seçici desteği, meşru müdafaa bayrağı altında saldırı manevralarının zımni onayı olarak yorumlamıştır.”

Trump ocak ayında göreve başladığından bu yana, iki lider Beyaz Saray'da dört kez bir araya geldi. Bazı toplantılar ilişkilerinin gücünü gösterirken, diğerleri aralarındaki derin ayrılıkları ortaya koydu. Katulis bu toplantılar hakkında şu ifadeleri kullandı: “Trump ve Netanyahu ilk üç toplantılarını, iç destekçilerini kazanmak ve ülkelerinin düşmanlarına, özellikle İran ve müttefiklerine önemli zararlar veren politikaları uygulamak için kullandılar. Ancak bu iki lider, kelimenin geleneksel anlamıyla liderlik yapmıyor; gelecek için büyük fikirler olmadan siyasi tabanlarına hitap etmekle yetiniyorlar.”

Kattulis şöyle devam etti: “Trump ve Netanyahu çoğunlukla agresif stratejik iletişim çabalarıyla birlikte askeri taktiklere göre hareket ettiler. Ancak bu barış ve güvenliği sağlamak için bir model değil, stratejisiz bir dizi saldırıdır. Barışı yeniden inşa eden ve sağlayan diplomatik anlaşmalara varmak, rakipleri ortadan kaldırmaktan çok daha zordur.”

Değişen Amerikan ruh hali

7 Ekim'den sonra Amerikalılar İsrail'in arkasında birleşti, ancak Gazze Şeridi'ndeki savaş devam ederken bugün durum farklı. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler seslerini yükseltti, bazıları İsrail'in eylemlerini soykırım olarak nitelendirdi. Trump'ın popüler MAGA tabanından bazı Cumhuriyetçiler, örneğin Cumhuriyetçi Temsilci Marjorie Taylor Greene, İsrail lobisine (AIPAC) ve Washington'daki etkisine sert eleştiriler yöneltti. Bu tutumlar, Trump'ın Daily Caller internet sitesine verdiği röportajda, lobinin artık eskisi gibi Kongre'yi ‘kontrol etmediğini’ söylemesine neden oldu.

cdfrg
Birleşmiş Milletler'de (BM) konuşma yapan Netanyahu'ya karşı New York'ta protesto gösterisi düzenlendi. (Reuters)

Buna paralel olarak, Amerikan halkı, özellikle de genç Cumhuriyetçiler arasında İsrail'e olan desteğin azaldığını gösteren kamuoyu yoklamaları da yapıldı. Pew Araştırma Merkezi'nin yaptığı bir ankete göre, 50 yaşın altındaki Cumhuriyetçilerin yüzde 50'si İsrail'e, özellikle de Gazze savaşını yönetme biçimine olumsuz bakıyor.

Ancak bu yeni muhalefete rağmen İsrail, Demokrat Başkan Barack Obama'nın 2019'da imzaladığı 10 yıllık mutabakat zaptı kapsamında yıllık 3,8 milyar dolarlık yardım alan, ABD'nin askeri yardım aldığı ülkeler listesinin başında yer alıyor. Bu yardım, özellikle savunma alanında, bazı milletvekillerinin onayını geciktirmeye çalışmasına rağmen, Kongre'de herhangi bir gerçek engelle karşılaşmadı.

Yardımın yanı sıra, Kongre periyodik olarak Tel Aviv ile silah anlaşmalarını onaylamakta. Bu, ABD askeri-sanayi kompleksine fayda sağlamakta ve satışlarını milyonlarca dolar artırmakta. Bu da siyasi çevrelerde yaygın olarak kullanılan bir Amerikan deyişini doğruluyor: “Gerçeği arıyorsanız, paranın izini sürün.”