Amin Lounici
Altın, manganez, demir, uranyum ve nadir toprak elementleri açısından zengin olan Batı Afrika ve Sahel bölgesi, Çin'in liderlik ve Rusya ile rekabet ettiği bir ekonomik savaş arenasına dönüşüyor. Geleneksel Batılı güçlerin kovulmasının, bölgenin zenginliklerinin ve doğal kaynaklarının “yasal bir şekilde yağmalanmasına” yol açtığı kanıtlandı. Nitekim bu kaynaklar kıtanın yeraltından çıkarılıyor, işleniyor ve elde edilen kârlara yurtdışında el konuluyor.
Paris ile Mali, Burkina Faso ve Nijer'deki geçiş rejimleri arasındaki diplomatik gerginliklerin ardından Fransız Barkhane ve Takuba operasyonlarının sona ermesinden sonra Çin, bölgenin stratejik kaynaklarına, özellikle madencilik ve enerji sektörlerine erişim arzusunu gizlemeyen uzun vadeli bir stratejinin parçası olarak, Sahel bölgesindeki ekonomik varlığını dikkate değer bir hızla yeniden tesis etti.
Pekin ve Moskova gibi yeni ortaklar, Batı ve Orta Afrika'daki yeni darbe rejimleriyle siyasi ilişkilerini güçlendirerek, büyük yatırım projelerinde yaygın olduğu gibi, yabancı şirketlerin katılması gereken ihalelere katılmadan madencilik alanında doğrudan stratejik sözleşmeler imzalıyorlar.
Yasallaştırılmış yağma
Eylül ayında Afrika Birliği, kobalt, lityum, grafit ve uranyum gibi temel elementleri üreten ülkeleri, büyük güçlere karşı ortak çıkarlarını savunabilecek bir ittifakta birleştirmeyi amaçlayan bir bildirge taslağı açıkladı. Ancak Burkina Faso, Mali ve diğer Sahra Altı Afrika ülkelerinde gerçek çok farklı. Kaynaklar sürekli buharlaşıyor, Çinli şirketlerin kârları artıyor ve küresel stratejik madenler kapışmasında halklar büyük ölçüde unutuluyor.
Güney Mali'deki Bogoni madeni bu paradoksu açıkça ortaya koyuyor. Hainan Mining'in de aralarında bulunduğu iki yabancı şirketin yüzde 65'ine sahip olduğu maden sahası, Çin tarafından Mali yetkililerine ulusal ekonomi için altın bir fırsat olarak sunulmaya devam ediyor. Ancak anlaşma, lityum üretiminin en az dört yıl boyunca rafineri ve işleme için yalnızca Çin'e ihraç edilmesini öngörüyor.
Afrika analisti Çadlı İbrahim Zeyn Konji, kaynaklara yönelik sadece üç Sahel ülkesinde değil, aynı zamanda on yıllardır Orta, Doğu ve Batı Afrika'ya da yayılmış sistematik bir Çin yağması olduğunu söyledi. Örnek olarak, Çin'in 60 yıldır karşılıksız olarak bakır elde ettiği Zambiya'yı gösterdi.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Konji, Çin ile Batı arasındaki farkı şöyle özetledi: “Pekin sömürüyor, Batılı güçler, Fransa ve Avrupa ise şantaj yapıyor. Bu arada Afrikalılar hiçbir fayda elde edemiyor.”
Askeri darbeler yaşayan üç Sahel ülkesini yağmalardan sorumlu tutanların aksine, Çadlı analist, sözlerinin devamında şunu vurguladı: “bu hükümetler iktidara geldiklerinde, uzun zamandır yasaları ve devletleri hiçe saymaya ve onlarla alay etmeye alışkın olan Çinliler ile yapılmış sözleşmeleri ve anlaşmaları buldular.”
Nijer'deki mevcut askeri rejimin, ihlaller ve yönetmeliklere uyulmaması nedeniyle Çin tarafından işletilen iki petrol istasyonunu ve tesisini kapattığına dikkat çekti. Buna rağmen, “Çinliler Batı'dan daha iyi değiller ve ekonomik, çevresel ve bölgesel zarara yol açtıkları için en az onun kadar zararlılar. Bu, Paris ve Batılı müttefikleri ile Pekin arasında hiçbir fark olmadığını teyit ediyor” değerlendirmesinde bulundu.
Yeni ortaklar
Siyasi analist Husameddin Abdelli, Çin'in genişlemesini, rejim değişikliği yaşayan Sahel ülkelerinin yeni ortaklar arama arzusunun bir sonucu olarak açıklıyor. Hükümetlerin Rusya himayesinde Doğu Bloku ile uyumlu hale geldiğini ve siyasi duruma paralel olarak ekonomik politikalarda da değişiklikler yapmaya çalıştıklarını belirtiyor.
Burkina Faso, Pekin ile anlaşmalar imzalayarak modern madencilik ve doğal kaynakları çıkarma teknolojisi edinmeye çalıştı. Bu arada Çin, yeni endüstrilerde, araç bataryalarında ve elektrikli araç endüstrisinde kullanılan lityumu çıkararak Mali'de önemli bir rol oynuyor. Bu önemli element tüm teknolojik endüstrilerde kullanılıyor.
Abdelli, kendisi ile yaptığımız özel röportajda, Bamako'nun, özellikle Rusya'nın Ukrayna'daki savaşa odaklanması nedeniyle Mali rejimine verdiği desteğin azalmasının ardından, lityuma karşılık Mali ordusunun silahlandırılması konusunda askeri destek aldığını açıklıyor. Bu, Çin'in askeri desteğinden faydalanan Burkina Faso için de geçerli.
Çin'in, “Batılı güçlerin bıraktığı boşluğu doldurmak ve söz sahibi olmak umuduyla, Afrika'nın Sahel ülkelerinde bir şekilde ekonomik ve ticari konum edinmeye çalıştığına” inanıyor. Yatırım bahanesiyle bölgeye girişinin kolay ve basit olabileceğini, ancak bölgeden çıkışının zor olduğunu, çünkü ülkelere kendisiyle ortaklık kurmaları için koşullar dayattığını belirtiyor. Çin, kaynakları istiyor ve hükümet liderleri de ordularını silahlandırmak istiyor.
Afrika Politikaları Araştırma Enstitüsü tarafından 2025 başlarında yayınlanan bir rapora göre, son yıllarda Afrika'da temel elementler alanında imzalanan 65 madencilik iş birliği anlaşmasının çoğu Çin ile imzalandı. Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde kobalt, Gine'de boksit, Zimbabve ve Mali'de ise lityum üretiyor.
Gözlemciler, bu stratejinin açıkça imalat sanayisi için tedarik sağlamayı hedeflediğini ve yerel kalkınmayı hiçe saydığını düşünüyor. Öyle ki Çinli şirketler, yerel işçi istihdam etmeyi ihmal ederek işgücünü bile ithal ediyor.
Malili sivil toplum aktivisti Muhammed Ahmedo, Fransız dergisi Monde Afrique'de bu gerçeği vurgulayarak, “Mali'nin stratejik zenginliği, Pekin için büyük bir zenginleşme kaynağı ve Bamako'yu tüketiyor” ifadelerini kullandı.
Küresel enerji dönüşümünün kalbindeki stratejik konumuna rağmen, Bamako'nun teknoloji transferi eksikliğini ve elementlerin yerel olarak işlenmemesini nasıl kabullendiğine şaşırdığını ifade etti. Ülkesinin, işlenip bataryalarda, elektrikli otomobillerde ve havacılık sektöründe kullanıldığında değeri on kat artan bir hammaddeyi düşük fiyata satmaktan memnun olduğunu ifade etti.
Bamako'da yaşayan bir Malili ekonomistin sözlerini aktaran Ahmedo, “Bu model, ‘Afrika'dan çıkar, kârı kıta dışına taşı’ şeklindeki eski sömürge modelinin birebir kopyası” dedi.
Malili aktivist, tarihin tekerrür ettiğine inanıyor. Ona göre işletilmesi yalnızca birkaç yerel seçkini ve yabancı ortağı zenginleştiren altından sonra, lityum da aynı kaderi paylaşıyor. İktidardaki ordu tarafından sık sık dile getirilen Bamako'nun egemenliği söylemi, vahim bir gerçekle çarpışıyor: Mali, stratejik kaynakları üzerinde gerçek bir kontrole sahip değil.
Nijeryalı bir analist ise durumu şöyle özetliyor: “Ülke, bu rantçı hammadde çıkarma modelinden kaçamadığı sürece, küresel ekonominin marjlarında, sanayi güçlerine hammadde sağlayan bir tedarikçi olarak kalmaya devam edecektir.”
Buna karşılık, Moskova 2022'den beri Pekin'den biraz farklı bir strateji izliyor. Rus işletmeciler, daha önce Çinli şirketlere ait olan bazı altın madenciliği ruhsatlarını geri aldılar. Burkina Faso'da, manganez ve uranyum yataklarının Rus kontrolüne girmek üzere olduğuna dair haberler var. Çin'in pahasına kaynakların bu şekilde doğrudan ele geçirilmesi, iki müttefik arasında diplomatik sahnede olası gerginliklere yol açabilir.
Teoride, Afrika Birliği'nin Afrikalı temel maden üreticilerinden oluşan bir ittifak kurma girişimi oyunun kurallarını değiştirebilir. Bu girişim, ülkelerin ortak fiyatlar belirlemesine, sözleşme şartlarını standartlaştırmasına, yerel bir işleme stratejisi geliştirmesine ve madencilik ürünlerinin pazara akışını sınırlamasına olanak tanıyacaktır. Ancak, sürekli güvenlik ve siyasi huzursuzluk yaşayan ülkelerde bu hedefe ulaşmak zor görünüyor.
* Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.