Afrikalı göçmenler Moritanya'daki protestoları körüklüyor

Moritanya'da bir milyon göçmen olduğu tahmin ediliyor

Moritanya polisi ve protestocular arasında çatışmalar / Fotoğraf: AFP
Moritanya polisi ve protestocular arasında çatışmalar / Fotoğraf: AFP
TT

Afrikalı göçmenler Moritanya'daki protestoları körüklüyor

Moritanya polisi ve protestocular arasında çatışmalar / Fotoğraf: AFP
Moritanya polisi ve protestocular arasında çatışmalar / Fotoğraf: AFP

Akarini Eminuh 

Bu haftanın başında Moritanya'nın başkenti Nuakşot, Afrika kökenli Ömer Cob adlı bir gencin bir polis merkezinde alıkonulurken hayatını kaybetmesinin ardından şiddetli isyanlara sahne oldu.

Gencin ailesi polisi onu öldürmekle suçlayınca, güvenlik güçleri ile Ömer Cob'un mensubu olduğu Afrika-Moritanya kökene sahip gençler arasında çatışmalar çıktı.

30’lu yaşlarındaki genç adamın, Afrika kökenli göçmenlerin yaşadığı diğer yakadan gelmesi bu bölgede bir öfke dalgasına neden oldu.

Ancak dikkat çekici olan, Moritanya makamlarının uyarıda bulunduğu Afrika ülkelerinden göçmenlerin gösterilere girmesi.

Yerel medya kaynaklarının Moritanya'nın kuzeyindeki Zouerate kentindeki gösterilere bu toplulukların katıldıklarını söylemesi üzerine bazıları sınır dışı edildi.

Açık uyarı

Moritanya, Sahra altı Afrika ülkelerinden binlerce genç için bir sığınaktı. Moritanya'nın büyük şehirlerinde, Senegal, Mali, Gine, Benin ve Gana'dan gelen topluluklar yaşıyor.

Bunların çoğu geçici mesleklerde çalışıyor, asıl istekleri ise, İspanya'nın Nouadhibou şehrinden Kanarya Adaları'na doğru yola çıkan kaçak göçmen teknelerinde umut yolculuğuna çıkmak.

Bazı resmi olmayan tahminler, Moritanya topraklarında bir milyon Afrikalı olduğunu gösteriyor.

Bu, Ömer Cob'un ölümü ardından meydana gelen protestoların şiddetini etkiledi.

Moritanya güvenliği, ayaklanmalara karışan yabancıları adalete teslim etme sözü vererek Afrikalı göçmenleri gösterilere katılmakla suçladı.

Moritanya hükümeti sözcüsü, ülkesinin "her kanun kaçağına demir yumrukla vuracağını", bunun yanında "tüm ülke halkını memnuniyetle kucaklayacağını" belirtti.

Moritanya Basın Ajansı Müdürü Abdullah İşfag el-Muhtar şu değerlendirmede bulundu:

Moritanya'daki Afrikalılar, Tunus ve Fas gibi bölge ülkeleri için oluşturduğu tehditten daha fazla Moritanya için güvenlik endişesi oluşturuyor. Bu yüzden Moritanya'ya girenleri sınırlamak için önlem almak gerekiyor. Genç adamın öldüğü bölgede çok sayıda yabancı var, bu nedenle orada durumlar oldukça karışık. Sosyal medya platformlarında paylaşılan, komşu ülkelerden gelen yabancıların içinde olduğu çok sayıda vandalizm videosu veya internet sitelerinde yayınlanan tahrik videoları buna örnektir.

Tutuklama ve sınır dışı etme

Moritanya makamları, Cob'un geçen pazartesi akşamı ölümünün ardından yayılan söylentileri ve kışkırtmaları azaltmak için ülkedeki internet hizmetini kesmeye başladı.

Moritanya'nın kuzeyinde yetkililer, son olaylarla bağlantılı olarak aralarında yabancıların da bulunduğu 22 kişiyi tutukladı.

Yerel basın kaynaklarına göre, tutuklananlar arasında sekizi Malili, üçü Senegalli ve biri Kongolu olmak üzere 12 yabancı vardı.

Kaynaklar, yabancı tutukluların son protesto ve ayaklanmalara katılmak ve kamu malına zarar vermekle suçlanarak ülkelerine sınır dışı edildiğine dikkat çekti.

Diğer taraftan Nuakşot'taki Mali büyükelçiliği, Moritanya'daki vatandaşlarını uyanık olmaya ve olaylara katılmaktan kaçınmaya çağırdı.

Avukat Muhammed Salim'e göre Moritanya Ceza Kanunu'nun 103. Maddesinde şu hüküm yer alıyor:

Bir toplantı veya toplantı vesilesiyle yapılan gösterilerde kullandığı görünür veya gizli bir silahı taşımaktan hüküm giymiş her yabancı hakkında yurt dışına çıkma yasağına hükmedilebilir.

Salim, konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle ifade etti:

Uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalar, yabancı uyruklu kişilerin ikamet ettikleri ülkelerin iç yasalarına saygı göstermelerini tavsiye eder. Ancak son olaylarla bağlantılı olarak tutuklananlar bunun farkında bile değil.

İnsan hakları Aktivisti Ahmed el-Vedia, Afrikalılara yönelik alınan önlemler ve bu önlemlerin kısıtlamaların başlangıcı olup olmadığı sorusuna ilişkin olarak şu cevabı verdi:

Konu, ülkenin etnik açıdan çeşitlilik gösteren nüfusunu ve varlığını adeta tehdit eden krizleri göz önüne alarak yeni bir yaklaşım geliştirmeyi gerektiriyor.  On binlerce kişinin sınır dışı edilmesi gibi talihsiz sonların yaşanmaması için bu gereklidir.

Korku ve endişe

Moritanya makamının Afrikalılara yönelik uyarı kararları bu insanların birçoğunun hayatına gölge düşürüyor.

Gine'nin Konakri şehrinden gelen Yaya Osman da bunlardan biri ve başkent Nuakşot'ta bir inşaat atölyesinde şef olarak çalışıyor.

Osman, göçmenlere yönelik tedbir dalgasının kendisinin de taciz edilmesine yol açacağı endişesini gizlemiyor ve bazı göçmenlerin yıkıcı faaliyetlere girmesinin, Moritanya'da kalmak, bir arada yaşamak ve toplumla bütünleşmek isteyen binlerce kişinin hayatını olumsuz etkilediğine inanıyor.

Başkent Nuakşot'a yirmi sekiz yaşında gelen ve Moritanya'nın şehirleri arasında gidip gelerek çeşitli projelerde çalışma fırsatı bulan Yaya, şu şekilde konuştu:

Ülkeme dönüp evlendiğim için hiçbir gösteriye katılmayacağım. Karım onunla birlikte yaşamak için Nuakşot'a taşındı ve iki kızımı başkentte doğurdu. O da burada çalışıyor.

 

Independent Arabia



Silahlı kişiler, Nijerya'nın orta kesimindeki bir Katolik okulundan 300'den fazla öğrenciyi kaçırdı

Nijerya'nın Baberi bölgesinde silahlı kişiler 300’den fazla öğrenci ve öğretmeni kaçırdıktan sonra St. Mary's Katolik Okulu'nun yatakhaneleri (AP)
Nijerya'nın Baberi bölgesinde silahlı kişiler 300’den fazla öğrenci ve öğretmeni kaçırdıktan sonra St. Mary's Katolik Okulu'nun yatakhaneleri (AP)
TT

Silahlı kişiler, Nijerya'nın orta kesimindeki bir Katolik okulundan 300'den fazla öğrenciyi kaçırdı

Nijerya'nın Baberi bölgesinde silahlı kişiler 300’den fazla öğrenci ve öğretmeni kaçırdıktan sonra St. Mary's Katolik Okulu'nun yatakhaneleri (AP)
Nijerya'nın Baberi bölgesinde silahlı kişiler 300’den fazla öğrenci ve öğretmeni kaçırdıktan sonra St. Mary's Katolik Okulu'nun yatakhaneleri (AP)

Silahlı kişiler, dün sabah Nijerya’nın orta kesiminde bir Katolik okulundan 300’den fazla öğrenci ve öğretmeni kaçırdı. Bu olay ülkede bir hafta içinde yaşanan ikinci kaçırma olayı oldu.

Nijerya Hristiyanlar Birliği, dün sabah gerçekleşen kaçırma olayının ardından yapılan incelemeler sonucunda, toplam 303 öğrencinin ve 12 öğretmenin kaçırıldığını bildirdi. Bu bilgi, AFP aracılığıyla duyuruldu.

Kaçırılanlar, Niger eyaletindeki St. Mary’s Katolik Okulu’ndan. Olay, ülkenin kuzeybatısındaki Kebbi eyaletinde pazartesi günü bir liseden silahlı kişilerce 25 kız öğrencinin kaçırılmasının ardından meydana geldi.

Nijerya’da fidye karşılığı kaçırma olayları sık görülen bir suç olarak öne çıkıyor. Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya, güvenlik sorunlarıyla mücadele ediyor. En bilinen örnek, 2014 yılında Boko Haram’ın kuzeydoğudaki Borno eyaletinde yaklaşık 300 kız öğrenciyi kaçırmasıydı.

Silahlı kişiler tarafından St. Mary's Katolik Okulu'ndan kaçırılan öğrencilerin etrafa dağıtılmış eşyaları (AP)Silahlı kişiler tarafından St. Mary's Katolik Okulu'ndan kaçırılan öğrencilerin etrafa dağıtılmış eşyaları (AP)

Nijerya Hristiyanlar Birliği, ‘terör saldırısı sırasında bazı öğrencilerin kaçmayı başardığını’ belirtti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Ulusal Öğrenci Derneği Sözcüsü Daniel Atori yaptığı açıklamada, gece yarısı kaçırılan öğrenciler arasında erkeklerin de olduğunu söyledi. Daha önce sadece kızların kaçırıldığını belirtmişti.

Nijerya yetkilileri henüz kurbanların sayısını açıklamadı. Eyalet yönetimi ‘bölgedeki tüm yatılı okulların geçici olarak kapatılması’ talimatını verdi.

Eyalet yönetimi, St. Mary's Katolik Okulu’nun ‘eyalet hükümetini bilgilendirmeden veya onay almadan akademik faaliyetlerine yeniden başladığını, bunun da öğrencileri ve personeli önlenebilir risklere maruz bıraktığını’ ifade ederek üzüntüsünü dile getirdi.

Polis dün, ‘ormanlarda arama yapmak’ için bölgeye personel gönderdiğini duyurdu.

İsmini açıklamadan AFP'ye konuşan bir Birleşmiş Milletler (BM) kaynağı, St. Mary's Katolik Okulu öğrencilerinin birçok suç çetesinin kalesi olan Kaduna eyaletindeki Birnin Gwari ormanına götürüldüğünü söyledi.

Nijerya Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu dün uluslararası gezilerini iptal etti ve ülkenin güvenlik güçlerini yüksek alarm durumuna geçirdi.

Bu saldırı, pazar akşamı Kano eyaletindeki bir kız yatılı okulundan 25 kız öğrencinin silahlı kişiler tarafından kaçırılmasından birkaç gün sonra gerçekleşti.

Bu kaçırma olayları, ABD Başkanı Donald Trump'ın bu ay Nijerya’daki Hristiyanların öldürüldüğünü öne sürerek askeri bir harekât tehdidinde bulunmasının ardından geldi.

Salı akşamı da Nijerya'nın batısındaki Kwara eyaletinde silahlı kişilerce bir kiliseye düzenlenen saldırıda iki kişi öldürüldü.


Birleşik Kalkınma Anlaşması, Libya'daki yeniden inşa projelerine ne gibi bir etki yapacak?

Başkent Trablus'un ana caddelerinden birinde yapılan asfalt çalışması (Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
Başkent Trablus'un ana caddelerinden birinde yapılan asfalt çalışması (Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
TT

Birleşik Kalkınma Anlaşması, Libya'daki yeniden inşa projelerine ne gibi bir etki yapacak?

Başkent Trablus'un ana caddelerinden birinde yapılan asfalt çalışması (Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)
Başkent Trablus'un ana caddelerinden birinde yapılan asfalt çalışması (Ulusal Birlik Hükümeti Medya Ofisi)

Temsilciler Meclisi (TM) ile Devlet Yüksek Konseyi (DYK) arasında üzerinde uzlaşılan ‘birleşik kalkınma programına’ ilişkin ön anlaşma, Libya’da yeni bir beklenti dalgası yarattı. Kimi çevreler bu adımı yarım kalmış yeniden imar projelerinin canlandırılması için bir fırsat olarak değerlendirirken, bazıları ise siyasi bölünmüşlük ve net bir kalkınma planının bulunmaması nedeniyle anlaşmanın hayata geçirilebileceğine dair şüphelerini dile getirdi.

 Trablus'ta Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) temsilcileri arasında Birleşik Kalkınma Anlaşması’nın imzalanmasından (Libya Merkez Bankası)Trablus'ta Temsilciler Meclisi (TM) ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) temsilcileri arasında Birleşik Kalkınma Anlaşması’nın imzalanmasından (Libya Merkez Bankası)

Merkez Bankası’nın ‘harcama kanallarının birleştirilmesi ve ülke için tek bir bütçe oluşturulması yönünde bir adım’ olarak karşıladığı anlaşma, siyasi taraflar arasındaki vizyon eksikliği nedeniyle tamamlanmış ekonomik plan olmaktan çok, genel bir siyasi çerçeve olarak görülüyor.

Geçen hafta ortasında imzalanan anlaşmanın maddeleri tüm ayrıntılarıyla açıklanmadı. Şarku'l Avsat'ın edindiği ilk bilgilere göre metin, son on yılı aşkın süredir ayrı mali yapılarla çalışan doğu ve batı hükümetleri arasında koordinasyon için ‘taslak niteliğinde’ bir çerçeve oluşturuyor.

Bu noktada anlaşmayı önceliklerin yeniden düzenlenmesi için fırsat olarak görenlerle, sürecin yeni karmaşıklıklar yaratmasından endişe edenler arasında belirgin bir görüş ayrılığı ortaya çıkıyor. Libyalı ekonomi uzmanı Muhammed eş-Şahhati, anlaşmanın etkinliğine dair ‘açık bir şüphe’ taşıdığını ifade ederek “üzerine bir anlaşma inşa edilebilecek gerçek bir kalkınma planının bulunmadığını” söyledi. Şahhati, ‘daha önce sınırlı düzeyde de olsa sağlanan bazı koordinasyon örneklerine dayanarak kaynak ve gelir dağılımının kısmen ilerleyebileceğini’ belirtti.

Ancak ona göre yeniden imarın ‘kalkınma’ başlığı altında sunulması, harcamaların siyasallaştırılmasının önünü açıyor. Şahhati, siyasi bölünmüşlüğün ‘herhangi bir hükümeti zor veya uzun vadeli ekonomik kararlar almaktan aciz bıraktığını’ vurguladı.

2011’den bu yana kronik siyasi bölünmeyle yaşayan Libya’da, geçen yıl 59 milyar Libya dinarına ulaşan ‘paralel harcama’ (yani devletin resmi kanalları dışında yapılan ödemeler) yeni anlaşmayı tehdit eden en önemli unsur olarak değerlendiriliyor. (Doların resmi piyasadaki değeri 5,47 dinar, paralel piyasadaki değeri ise 7,84 dinar)

Bu paralel harcama sisteminin, yılın ilk çeyreğinden itibaren artan biçimde tartışma konusu olması, batıdaki Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ile doğudaki parlamento tarafından atanan Usame Hammad hükümeti arasında yeni bir çekişme alanı yarattı. Her iki taraf da kendi mali sistemini ayrı olarak işletmeyi sürdürüyor.

 Libya'nın doğusunda bir idari kontrol binasının inşası (Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu)Libya'nın doğusunda bir idari kontrol binasının inşası (Libya Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Fonu)

Doğru Libya’da yaşanan gelişmeler, ülke içindeki durumu daha da karmaşık hale getirdi. Doğudaki hükümet, geniş çaplı yeniden imar projelerini uygulamaya soktu. Bu projeler, Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter’in oğlu Belkasım Hafter’in liderliğinde yürütüldü ve böylece yeniden imar konusu, iki taraf arasındaki siyasi ve mali çekişmenin önemli bir parçası haline geldi.

Buna karşılık DYK Mali Komite Başkanı Abdulcelil eş-Şavuş, daha iyimser bir yaklaşım sergiledi. Eş-Şavuş, anlaşmanın tüm tarafların ‘büyük tavizleri’ sonucunda sağlandığını belirterek, Merkez Bankası’nın projelerin takipçisi olacağını ve paralel harcamaların önleneceğini vurguladı.

Eş-Şavuş, finansman kanallarının birleştirilmesinin kaybedilen finansal uyumu bir ölçüde geri kazandıracağına ve kurumlara yıllardır süren bölünmüşlüğü aşma fırsatı vereceğine inanıyor.

Ancak farklılıklar yalnızca ekonomik vizyonla sınırlı değil. Libyalı siyasi analist Hüsam Feniş, anlaşmanın yeniden imar dosyasını ‘son derece hassas bir denklemin’ merkezine yerleştirdiğini söyledi. Feniş’e göre, merkezi bir harcama sistemi ve artan Amerikan denetimi, kamu fonlarının önceliklerini belirleme konusunda ülkenin karar alma alanını daraltıyor.

Feniş, “ABD Hazine Bakanlığı artık Libya’daki harcama yollarını doğrudan etkiliyor. Bu durum, ‘şartlı mali istikrar’ olarak adlandırdığımız ve büyük finansal akışları kontrol altında tutmalarına imkân veren bir sistem içinde gerçekleşiyor” dedi.

Diğer yandan ABD, iki Libya meclisi arasındaki anlaşmayı memnuniyetle karşıladı. ABD, anlaşmanın ‘yapıcı diyaloğu’ teşvik ettiğini, Libya Merkez Bankası’nın mali sürdürülebilirliğini güçlendirdiğini ve kalkınma projelerine finansman sağladığını belirtti. Ayrıca tüm tarafların sürece dahil edilmesinin, Libya’yı birleştirme yönünde momentumun korunmasına katkı sağlayacağı vurgulandı.

Feniş, yeniden imar projelerinin artık üç iç içe geçmiş alanın kesişiminde şekillendiğini belirtiyor: Halkın somut projeler beklentisi, siyasi güçlerin harcamalar yoluyla nüfuzlarını pekiştirme çabaları ve Amerikan vizyonu, ki bu vizyon finansal kaosu kontrol altında tutmayı ve petrol gelirleri üzerindeki denetimi sürdürmeyi içeriyor.

Yolsuzluğun önlenmesinin ‘yumuşak mali vesayete’ dönüşebileceği ve bu durumun hayati projelerin gerçekleştirilmesini engelleyebileceği uyarısında bulunan Feniş, finansal istikrarın gerçek bir yeniden imar süreci başlatmaktan çok, bekleme süresini yönetmeye indirgenebileceğini söyledi.

Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası camia, anlaşmayı kurumsal güvenin yeniden tesisine doğru bir adım olarak değerlendiriyor. Ancak bu adım, uygulamanın izlenmesine ve kamu fonlarının yeniden israf ve paralel harcama döngüsüne dönmemesinin güvence altına alınmasına bağlı görünüyor. Uzmanlar, teorik olarak anlaşmanın yeniden imar projelerini canlandırma fırsatı sunduğunu, ancak başarısının kapsamlı reformlara bağlı olduğunu belirtiyor.


Mısır, Sudan'ın egemenliğini koruyan kapsamlı bir siyasi süreç çağrısında bulunuyor

El Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, BM Mülteci Ajansı tarafından Tina kasabasından Tulum mülteci kampına taşınıyor (Reuters)
El Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, BM Mülteci Ajansı tarafından Tina kasabasından Tulum mülteci kampına taşınıyor (Reuters)
TT

Mısır, Sudan'ın egemenliğini koruyan kapsamlı bir siyasi süreç çağrısında bulunuyor

El Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, BM Mülteci Ajansı tarafından Tina kasabasından Tulum mülteci kampına taşınıyor (Reuters)
El Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, BM Mülteci Ajansı tarafından Tina kasabasından Tulum mülteci kampına taşınıyor (Reuters)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdluati, Sudan'ın birliğini ve egemenliğini koruyacak kapsamlı bir siyasi sürecin başlatılması için gerekli koşulların yaratılması amacıyla, bölgesel ve uluslararası düzeyde ortak çabalara ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Abdulati'nin G20 Zirvesi kapsamında İngiliz Ulusal Güvenlik Danışmanı Jonathan Powell'a, Sudan'da gerginliği azaltma ve kapsamlı bir ateşkes sağlama yönündeki Dörtlü Mekanizma çerçevesindeki Mısır çabaları hakkında bilgi verdiği belirtildi.

Mısırlı bakan, Mısır'ın Sudan halkına ve ulusal kurumlarına olan sarsılmaz desteğini vurguladı.

Açıklamaya göre, iki taraf ayrıca Filistin meselesindeki gelişmeleri de görüştü. Bakan Abdulati, Şarm El-Şeyh Anlaşması'nın tam olarak uygulanmasının, erken iyileştirme ve yeniden yapılanma çalışmalarının başlatılmasının ve Gazze Şeridi'ne insani yardım ulaştırılmasının önemini vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın bakanlık açıklamasından aktardığına göre Abdulati, Gazze'ye ilişkin Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasını sağlamak ve Gazze'de sorumluluk ve görevlerini yerine getirecek uluslararası istikrar gücünün hızla oluşturulması için uluslararası alanda ortak çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı.