Eritreli mültecilerin Etiyopya'da tutuklanması ve hapsedilmesiyle ilgili gerçekler

Yüzlerce mülteci yargılanmadan demir parmaklıkların arkasındayken, bazıları farklı süreler sonra serbest bırakıldı

Başkent Addis Ababa'daki Eritreli mültecilerin sayısı Tigray'da savaşın patlak vermesinden sonra 30 binden 80 bine çıktı / Fotoğraf: UNHCR
Başkent Addis Ababa'daki Eritreli mültecilerin sayısı Tigray'da savaşın patlak vermesinden sonra 30 binden 80 bine çıktı / Fotoğraf: UNHCR
TT

Eritreli mültecilerin Etiyopya'da tutuklanması ve hapsedilmesiyle ilgili gerçekler

Başkent Addis Ababa'daki Eritreli mültecilerin sayısı Tigray'da savaşın patlak vermesinden sonra 30 binden 80 bine çıktı / Fotoğraf: UNHCR
Başkent Addis Ababa'daki Eritreli mültecilerin sayısı Tigray'da savaşın patlak vermesinden sonra 30 binden 80 bine çıktı / Fotoğraf: UNHCR

Mahmud Ebu Bekir

Etiyopya İnsan Hakları Komisyonu (EHRC), çoğu Eritreli olan yüzlerce mülteci ve sığınmacının, başkent Addis Ababa da dahil olmak üzere Etiyopya'nın farklı şehirlerinde hapsedildiğini bildirdi. 

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından geçen cumartesi günü yapılan açıklamada, "Mülteciler ve sığınmacılar keyfi olarak ve yargı kararı olmaksızın gözaltına alındı. Yüzlerce kişi şu anda herhangi bir suçlama olmaksızın demir parmaklıkların arkasındayken, bazıları farklı süreler sonra serbest bırakıldı" ifadeleri yer aldı.

UNHCR, kendi bünyesindeki çalışanların "Akaki kentindeki polis karakollarında gözaltına alınan mülteci ve sığınmacıları ziyaretleri sırasında, mahkemeye çıkmadan 10 gün boyunca tutuklu bulunan kişilerin varlığını" fark ettiğini bildirdi.

Yüzlerce kişi "kıyamet kopacak" diye tüm mallarını satıp ülkelerini terk etti

UNHCR tarafından yapılan açıklamada "Mahkumlar, temsilcilerine, mülteci kamplarından ayrılıp şehre geldikleri veya iş gücü piyasasına katıldıkları için yetkililerin tutukluluklarını haklı çıkardığını söylediler" ifadeleri yer aldı.

Açıklamanın devamında, "mahkumlar arasında göçmenlik statülerini göstermek için yenilenmemiş kimlik kartlarına sahip mülteciler olduğunun fark edildiği ve bazılarının sorunlarını düzgün bir şekilde açıklamak için dil engelleri olduğu" belirtildi.

UNHCR, "mültecilerin karşılaştıkları sorunlara kalıcı çözümler sağlamak için çabaları iki katına çıkarma ihtiyacına" dikkat çekerek "mültecilerin ve sığınmacıların yasa dışı olarak alıkonulmasının yalnızca hareket özgürlüklerini kısıtlamakla kalmayıp aynı zamanda mülteci korumasını da tehlikeye attığını" kaydetti.

Ayrıca UNHCR, konunun Göçmenlik ve Geri Dönenler Dairesi ile Etiyopya Federal Yargısı’nın üst düzey yetkilileriyle görüşüldüğünü bildirdi.

Son iki yıldır askıya alınan mülteci ve sığınmacılar için yeni bir kimlik kartının verilmesi veya mevcut kartların yenilenmesi ile ilgili olarak UNHCR, ilgili kurumlar ile temasa geçtiğini, yakında yeni bir kayıt sisteminin devreye alınacağını doğruladı.

UNHCR geçen yılın mayıs ayında "Etiyopya'nın kuzeyindeki savaş nedeniyle diğer şehirlere göç edenlerin sayısının arttığını ve başkent Addis Ababa'daki mülteci sayısının Tigray'daki savaşın patlak vermesinden sonra 30 binden 80 bine yükseldiğini" belirtmişti.

Sakin ilişkiler ve vatandaşların hedef alınması

Bazı Eritreli aktivistler, konuyla ilişkili olarak şu ifadeleri kullandı:

Etiyopya'daki Eritreli mülteciler, Asmara ve Addis Ababa rejimleri arasındaki siyasi ilişkilerin yeniden kurulmasının bir sonucu olarak büyük bedeller ödediler. Özellikle Tigray savaşında ittifak ettikleri dönemde, bölge içinden bazı mültecilerin Eritre'ye sürüldüklerine dair sık sık bilgiler geliyordu.

 
"Etiyopya'da Eritre uyrukluların hedef alınmasının arkasında iki başkent arasındaki ilişkilerin soğumasının olduğuna inanan" aktivistler, "sallanan ilişkilerin faturasının mülteciler tarafından ödenmesinden" korkuyor.

Eritreli gazeteci Cemal Hamad, "Addis Ababa'da devam eden tutuklamalar gözlemciler için bir sürpriz değil. Zira söz konusu durum, özellikle Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Addis Ababa'da iktidara gelmesinden ve onu Eritre rejimiyle ilişkilendiren bir güvenlik niteliğindeki ilişkiden sonra Etiyopya'nın Eritrelilere yönelik politikalarının bir uzantısıydı" dedi.

Hamad, "Etiyopya başkenti, Eritre mülteci kamplarını tasfiye etmek ve bir dizi aktivisti Asmara'ya sürmek amacıyla Tigray savaşına katılımdan yararlandığından Eritre güvenlik hizmetleri adına önemli bir istasyon haline geldi" ifadelerini kullandı.

Hamad, "Etiyopyalı yetkililer, topraklarındaki sığınmacılara yönelik uluslararası yükümlülüklerine aykırı olan bu önlemlere herhangi bir itirazda bulunmadı" dedi. 

Hamad, uluslararası ve medya insan hakları raporlarına atıfta bulunarak "Eritre ve Etiyopya güçlerinin yanı sıra Tigray ve Amhara grupları da dahil olmak üzere tüm savaşan taraflardan Eritreli mültecileri hedef alan ihlaller belgelendi. Mülteciler o dönemde her tarafın mağduruydu" dedi.

Eritreli gazeteci, "EHRC tarafından belgelenen mevcut yaklaşımın devamı ve onları Eritre'ye sınır dışı etme olasılığı olduğu" konusunda uyardı.

Sık kaçış

Eritre-Etiyopya ilişkilerindeki son kayıtsızlığın bu tutuklamaların doğrudan bir nedeni olduğunu dışlayan Hamad, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Etiyopya yargı aygıtı dışında gerçekleşen bu tutuklamalar ile ilişkilerin bozulması arasında doğrudan bir ilişki olduğunu düşünmüyorum. Daha ziyade bu, güvenlik ilişkilerinin bir uzantısıdır. Çünkü hedef alınanların çoğu esas olarak Eritre rejiminin muhalifleri ve UNHCR tarafından verilen sığınma kartlarına sahipler.

Hamad, Etiyopyalı yetkililerin tutuklama gerekçesi olarak belirttiği kamplardan ayrılıp şehirlere taşınmayla ilgili sebepler hakkında da "Mültecilere ev sahipliği yapan bölgelerin çoğu Tigray'da. Çatışmanın her iki tarafından da çifte baskına maruz kaldı. Bu nedenle başkent veya büyük şehirler gibi daha güvenli yerlere kaçmaları doğal. Sırf tehlikeden kaçmaya çalıştıkları için hapis cezasına çarptırılmaları uygun değil" dedi. 

Hamad, "Etiyopya makamlarının yasal olarak bu mültecilere koruma sağlamakla yükümlü olduğunu" belirterek, mültecilerin haklarıyla ilgilenen uluslararası ve bölgesel örgütleri "Etiyopya'daki Eritreli mültecilerin durumuna ve onlara Etiyopya içinde veya üçüncü bir ülkede koruma sağlama ihtiyacına ışık tutmaya" çağırdı.

Politikacıların faturaları

EHRC Sözcüsü İsmail Abdullah, "bir insan hakları organı olarak EHRC ve diğer ilgili kurumlarla temas halinde olduklarını, çünkü keyfi olarak gözaltına alınan mültecilerin serbest bırakılması için birden fazla düzeyde çaba gösterildiğini" söyledi.

Abdullah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, "Etiyopya, kendi topraklarında ikamet eden mültecilere koruma sağlamak için 1951 Cenevre Anlaşması kararlarına bağlıdır" dedi.

"Özellikle Asmara ve Addis Ababa arasındaki ilişkiler bir tür gerilime tanık olduğundan, bu tutuklamaların arkasında siyasi amaçlar olması muhtemeldir" diyen Abdullah, "Tutuklama kampanyası, Eritrelilerin Addis Ababa'daki en büyük tiyatrolardan birinde dikkat çekici bir şekilde kutladıkları Bağımsızlık Günü ile aynı zamana denk geldi. Bu da Etiyopyalı yetkililerin, geniş katılımın Eritreli meslektaşlarına destek anlamına geldiğine inanmalarına yol açabilir" ifadelerini kullandı.

Abdullah, "Hukuki çerçevenin dışında gerçekleşen bu tutuklamaların saiklerini anlamak için her türlü imkân mevcut. Şu anda aradığımız şey, tüm tutukluların serbest bırakılması veya herhangi bir suçlama olması durumunda onları Etiyopya yargı makamlarına götürmek" dedi.

Özellikle Eritrelileri hedef alan tutuklama kampanyasının, Addis Ababa ve Asmara arasındaki bir dizi siyasi gelişmeyle örtüştüğünü belirten Abdullah, özellikle Pretoria Anlaşması'ndan sonra hem Abiy Ahmed hem de Afverki'nin yaklaşımlarındaki farklılığı doğrulayan göstergeler olduğundan, "mültecileri politikacıların projelerinin başarısızlığının kurbanı yapma" korkusunu dile getirdi.

Etiyopya daha çok ABD'ye doğru hareket ederken, Abdullah, Afverki’nin hem Çin'e hem de Rusya'ya yaptığı son ziyaretlere atıfta bulundu.

Ayrıca Abiy Ahmed'in Tigray Cephesi'nin uluslararası baskı altında Etiyopya siyasi arenasına geri dönmesini kabul etmesi, iki eski müttefik arasındaki pozisyon ayrışmasına sebep oldu.

Sonuç olarak aktivistler, söz konusu gelişmelerin uzun süredir siyasetçilerin anlaşmazlıklarının faturasını ödeyen mültecilerin dosyalarını etkileyeceğinden büyük endişe duyuyor.

 

Independent Türkçe



Uluslararası Af Örgütü: Silahlı kişiler Nijerya'daki saldırıda 30 yolcuyu öldürdü

Saldırı, güvensizlik sorunu yaşayan bir bölgede şiddete ilişkin yeni kaygıları gündeme getirdi (Reuters)
Saldırı, güvensizlik sorunu yaşayan bir bölgede şiddete ilişkin yeni kaygıları gündeme getirdi (Reuters)
TT

Uluslararası Af Örgütü: Silahlı kişiler Nijerya'daki saldırıda 30 yolcuyu öldürdü

Saldırı, güvensizlik sorunu yaşayan bir bölgede şiddete ilişkin yeni kaygıları gündeme getirdi (Reuters)
Saldırı, güvensizlik sorunu yaşayan bir bölgede şiddete ilişkin yeni kaygıları gündeme getirdi (Reuters)

Uluslararası Af Örgütü, dün silahlı kişilerin Nijerya'nın güneydoğusundaki Imo eyaletinde en az 30 yolcuyu öldürdüğünü açıkladı. Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığına göre, bu olay, güvenlik sorunlarının yaşandığı bölgede şiddet olaylarına ilişkin endişeleri yeniden artırdı.

Örgüt, “X” platformunda yayınladığı açıklamada, saldırıyı gerçekleştirenlerin yasaklanmış Biafra Halk Hareketi'nin üyeleri olduğundan şüphelenildiğini ve saldırganların 20'den fazla araç ve kamyonu ateşe verdiğini belirtti.

Imo eyaletinde polis sözcüsü Reuters'a, saldırının perşembe sabahı erken saatlerinde gerçekleştiğini doğruladı, ancak ölü sayısını açıklamadı. Polis, saldırıyı gerçekleştirenlerden birini öldürdüğünü belirtti.

Polis, yaptığı açıklamada, silahlı kişilerin saat 04:00 sularında otoyolu kapatarak ara sıra ateş açtıktan sonra araçları ateşe verdiğini söyledi. Açıklamada, “Şu anda geniş çaplı arama ve kuşatma operasyonu devam ediyor. Güvenlik güçleri, şüphelilerin saklandıkları düşünülen yakın ormanlık alanları ve çevre bölgeleri tarıyor” denildi.

Uluslararası Af Örgütü, Nijeryalı yetkililerden saldırıyı soruşturmalarını ve failleri adalete teslim etmelerini istedi.