Afrika'da vekalet savaşının sonucu: Ruanda Soykırımı

Ruanda soykırımından sağ kurtulan Claude Gatebuke, "Soykırım, kabilelerin nefreti yüzünden birbirlerini öldürdüğü Afrika kabileciliği değildi. İşin içinde hem iç hem de dış güçler vardı." dedi.

Claude Gatebuke
Claude Gatebuke
TT

Afrika'da vekalet savaşının sonucu: Ruanda Soykırımı

Claude Gatebuke
Claude Gatebuke

Ruanda'da 1994'te yaşanan soykırımda yüzbinlerce masum hayatını kaybetti, milyonlarca kişi ise evini bırakarak göç etmek zorunda kaldı. Ruanda soykırımının mağdurları ise yaşanan soykırımın uluslararası güçlerin vekalet savaşından kaynaklandığını, soykırımda farklı kesimlerin de parmağı olduğunu ve bu süreçte uluslararası toplumun sessiz kaldığı eleştirisi yapıyor.

Sağ kurtulanlar arasında yer alan Claude Gatebuke, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ruanda soykırımı sırasında yaşananların, insanların birbirlerine karşı uyguladığı vahşetin en karanlık dönemlerinden biri olduğunu söyledi.

Soykırımdan sonra hayatta kalanların anılarını kitaplaştıran Gatebuke, bu soykırımın önlenebilir bir insanlık felaketi olduğuna inandığını belirtti. Gatebuke, "Soykırım, kabilelerin nefreti yüzünden birbirlerini öldürdüğü Afrika kabileciliği değildi. İşin içinde hem iç hem de dış güçler vardı. Oyundaki dış güçler, Afrika'nın Büyük Göller Bölgesi'nde ABD ile İngiltere arasında Fransa'ya karşı yürütülen vekalet savaşıydı." dedi.

Gatebuke, Uganda Devlet Başkanı Başkanı Yoweri Museveni ve sürgündeki Tutsilerin 1987'de kurduğu RPF'nin lideri ve aynı zamanda Ruanda'nın mevcut Devlet Başkanı Paul Kagame'nin ABD ve İngiltere tarafını, soykırım öncesinde görevdeki hükümetin ise Fransa'nın çıkarlarını temsil ettiğini savundu.

Soykırım öncesi Ruanda'nın güvenlik ve ekonomik sorunlarla mücadele ettiğini anlatan Gatebuke, siyasi suikastlar ve terör olaylarının da gerilimi artırdığını, son olarak devlet başkanının uçağının düşürülmesinin ise bardağı taşıran son damla olduğunu kaydetti.

Gatebuke, "6 Nisan 1994'te savaş yeniden başladı. RPF tüm ülkeyi bombalayarak ilerlemeye devam etti. RPF'nin işgal etmediği Ruanda'nın bazı kısımları, çoğunlukla Hutu etnik grubunun aşırılık yanlısı üyelerinin Tutsileri öldürmesiyle tam bir kaotik şiddete dönüştü. Birçok yerde sokaklar cesetlerle doldu. Bazı durumlarda aileler tamamen yok edildi. Bu arada RPF, onların öldürülmesi konusunda daha organizeydi ve insanları medyanın gözünden uzaklaştırıyor, öldürüyor ve toplu mezarlara atıyordu. Yine de soykırım ilerledikçe savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. Temmuz ortasında RPF iktidarı ele geçirdi." diye konuştu.

Yaptığı araştırmalara göre soykırımdan Kagame'nin de sorumlu olduğunu öne süren Gatebuke, 1994'te Habyarimana suikastının ardından geçici Ruanda hükümeti ve aşırılık yanlısı Hutuların soykırımdan sorumlu olduğuna ve yüzbinlerce insanın öldüğünü belirtti.

"Soykırımın nedeni toprak ve kaynakların kontrol altına alınması isteğiydi"

Gatebuke, Ruanda'daki soykırımın asıl nedeninin toprak ve kaynakların kontrol altına alınması hedefi olduğunun altını çizdi.

Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nde (KDC) bugün yaşanan vahşetin nedeninin de bundan kaynaklandığını dile getiren Gatebuke, şöyle devam etti:

"Ruanda'da savaşın bitmesi ve soykırımın sona ermesinin ardından RPF'nin Uganda'da başlattığı savaş, Ruanda ve Uganda birliklerinin Kongo'yu işgal etmesiyle Kongo'ya ihraç edildi. Ruanda ve Uganda, Kongo'yu sömüren batılı çokuluslu şirketlere yerel paralı askerler olarak hizmet etti."

"Ruanda soykırımının hikayesi tüm Ruandalılara aittir"

Ruanda soykırımı başladığında 13 yaşında olan Eric Ngoga ise 6 Nisan 1994'te Ruanda başkanının uçağının vurulmasının hemen ardından soykırımın başladığını anlattı.

Savaşın ülkede toplumsal şiddete dönüştüğünü ve siyasi partiler ve milislerin bundan faydalanarak sokaklarda cirit attığını belirten çeken Ngoga, şunları söyledi:

"Ülkede iktidarı ele geçirmeye hazırlanan sürgündeki Tutsilerin 1987'de kurduğu Ruanda Yurtsever Cephesi, Tutsileri tehlikeye atmıştı. Ruanda hükümeti ile barış anlaşmaları imzalamasına rağmen bu isyancı grup, Ruanda başkanının öldürülmesini başkent Kigali'ye yürümek için bir fırsat olarak gördü. Bu şiddet patlaması, hukuk üstünlüğünün yok sayıldığı ülkede kaotik durumu daha da arttırdı. Tutsiler hem hükümet tarafından kontrol edilen bölgelerdeki milislerin hem de Hutu aşırılık yanlılarının hedefi haline geldi."

Ngoga, Tutsi katliamlarını çoğunluğunu o dönemin siyasi partilerinin gençlik hareketleri mensubu sivillerce gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

Soykırım sırasında kardeşinin Hutu milislerce öldürüldüğü bilgisini paylaşan Ngoga, "Kardeşimi kaçarken öldürdüler. Daha 17 yaşındaydı ve yalnızdı. Kaçış karmaşası sırasında annemden ayrılmıştı. Ailem onu bulamadı, ona veda etme şansımız bile olmadı. Bu ayrılıktan sonra annem 1,5 ay benden ve kardeşimden haber almadan yaşadı. Bizim öldüğümüzü düşünüyordu. Daha sonra zaten ailemin diğer fertleri Kigali ve ülkenin diğer bölgelerinde tek tek öldürüldü." ifadelerini kullandı.

Yatılı okuldaki arkadaşlarıyla RPF'nin kurtarıcı olduğuna inandıkları için kaçmadıklarını vurgulayan Ngoga, "Ancak birkaç gün sonra bu askerler geldi ve bizi etnik gruplarımıza göre ayırdı. RPF askerleri Hutu etnik grubundan olan tüm okul arkadaşlarımı öldürdü, ben ise hayatta kaldım. Hikayemi anlatmak için hayatta kaldım. Hutu milisleri tarafından öldürülen ailemin ve RPF askerleri tarafından öldürülen okul arkadaşlarımın hikayesi bilinmeli. Bugün Ruanda'da hükümet sadece Tutsilerin öldürüldüğünü kabul etmek istiyor. Ancak Hutular da öldürüldü." dedi.

Ruanda soykırım tarihinin tüm gerçekliğiyle bilinmesi gerektiğine işaret eden Ngoga, Ruanda hükümetinin, cezalandırma, inkar ve manipülasyonlarına inanılmaması gerektiğini kaydetti.

"Ruanda soykırımının hikayesi tüm Ruandalılara aittir." diyen Ngoga, dünyanın bu soykırımı ve insanlık suçunu işleyen faillerle yüzleşmesi gerektiğini vurguladı.

"Ruanda soykırımı, uluslararası toplum seyrederken gerçekleşti"

Ngoga, ülkede kaos ve sivil katliamların soykırıma dönüşeceği açıkça ortadayken önlem almak için hiçbir adım atılmadığını hatta siyasi birtakım sebeplerle olaya sessiz kalındığını ifade etti.

Ekim 1990'da başlayan etnik silahlı çatışmaların 1994'teki soykırıma kadar devam ettiğini dile getiren Ngoga, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ruanda soykırımı uluslararası toplum seyrederken gerçekleşti. Tüm ana aktörler hiçbir şey yapmamaya karar verdi ve RPF'nin iktidarı zorla ele geçirmesine izin verdi. Uluslararası toplumun eylemsizliği Ruandalılara büyük bir bedel ödetti. Üzücü olan ise bu savaşın halen Ruanda'da sona ermemiş olmasıdır. Ruanda hükümeti 1994'ten sonra savaşı Kongo'ya ihraç etti."

Ülkede, cezasızlığın norm haline gelmesinden dolayı sivillere yönelik katliamlardan kimsenin sorumlu tutulmadığını belirten Ngoga,"1990'dan itibaren binlerce insan yerinden edildi. Ülke içinde milyonlarca insan mülteci durumuna düştü. 1994'ten sonra ise soykırım nedeniyle bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti ve insanların büyük bir kısmı ülkeyi terk etti. İnsanlar sevdiklerini kaybettiler. Çok sayıda çocuk ebeveynsiz kaldı." şeklinde konuştu.



Suudi Arabistan, ABD, BAE ve Mısır, Sudan'da üç aylık ateşkes çağrısı yaptı

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu’nun (Hamideti) Nisan 2023'te başlayan çatışma öncesi görüntüleri (Arşiv – AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu’nun (Hamideti) Nisan 2023'te başlayan çatışma öncesi görüntüleri (Arşiv – AFP)
TT

Suudi Arabistan, ABD, BAE ve Mısır, Sudan'da üç aylık ateşkes çağrısı yaptı

Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu’nun (Hamideti) Nisan 2023'te başlayan çatışma öncesi görüntüleri (Arşiv – AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu’nun (Hamideti) Nisan 2023'te başlayan çatışma öncesi görüntüleri (Arşiv – AFP)

Suudi Arabistan, ABD, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır, insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılabilmesi için Sudan'da üç aylık insani ateşkes çağrısında bulundu.

Bu çağrı, dört ülkenin dışişleri bakanlarının dün yayınlanan ortak açıklamasında yer aldı. Açıklamada, Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmanın ‘dünyanın en kötü insani krizine’ yol açtığı ve bölgesel barış ve güvenliği tehdit ettiği belirtildi.

Açıklamada, mevcut durumun devam etmesinin acıları daha da derinleştirdiği ve bölgesel istikrara yönelik riskleri artırdığı belirtilerek, Sudan'ın geleceğinin, herhangi bir silahlı tarafın kontrolünde olmayan kapsamlı ve şeffaf bir geçiş süreciyle Sudan halkı tarafından kararlaştırılması gerektiği vurgulandı.

Washington'un düzenlediği istişarelerin ardından bakanlar, tüm tarafları insani yardımın tüm yollardan güvenli ve hızlı bir şekilde ulaştırılmasını kolaylaştırmaya, sivilleri korumaya ve altyapıya yönelik ayrım gözetmeyen saldırıları durdurmaya çağırdı.

Bakanlar, kalıcı bir ateşkesin önünü açacak üç aylık bir insani ateşkes önerdiler. Bunu, dokuz ay içinde geniş meşruiyete sahip bağımsız bir sivil hükümetin kurulmasına yol açacak kapsamlı geçiş sürecinin başlatılması izleyecek.

Bakanlar, savaşan Sudanlı taraflara sağlanan her türlü dış askeri desteğin sona erdirilmesi gerektiğini vurguladılar. Zira bu, savaşın uzamasına ve bölgenin istikrarsızlaşmasına neden olan önemli bir faktör.

Siyasi çözüme destek

Dört ülke, Sudan ordusu ve HDK'nin dahil olduğu siyasi bir çözümü desteklemek, tarafları sivilleri ve altyapıyı korumaya zorlamak ve insani yardıma erişimi sağlamak için tüm çabaları göstereceklerini taahhüt ettiler. Ayrıca, aşırılıkçı grupların sınır ötesi tehditlerine karşı koymanın ve Kızıldeniz'in güvenliğini korumanın önemini vurguladılar.

Bakanlar, Sudan'ın geleceğinin ‘Müslüman Kardeşler ile bağlantılı şiddet yanlısı aşırılıkçı gruplar’ tarafından belirlenemeyeceğini belirterek, bu grupların bölgedeki şiddet ve istikrarsızlığı körükleyen rolü konusunda uyardı.

Diğer yandan, Suudi Arabistan ve ABD öncülüğündeki Cidde müzakereleri ve Mısır'ın öncülüğündeki Sudan Sivil ve Siyasi Güçler Konferansı da dahil olmak üzere, barışçıl bir çözüme ulaşmak için bölgesel ve uluslararası ortaklarla birlikte çalışma taahhütlerini yinelediler.

Yapılan ortak açıklamaya göre, bakanlar bu ayın sonlarında dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak yeni dörtlü toplantıda istişarelerine devam etme konusunda anlaştılar.

Müslüman Kardeşler'in reddi

Sudan Maliye Bakanı Cibril İbrahim, orduyla ittifak halindeki Adalet ve Eşitlik Hareketi'nin lideri (Reuters)Sudan Maliye Bakanı Cibril İbrahim, orduyla ittifak halindeki Adalet ve Eşitlik Hareketi'nin lideri (Reuters)

Açıklamada, 2019 yılına kadar 30 yıl boyunca ülkeyi yöneten ve savaş sırasında orduyu desteklemek için siyasi sahneye geri dönen İslamcılar kastedilerek, Müslüman Kardeşler veya ona bağlı grupların Sudan'da herhangi bir rol oynaması reddedildi. Bu nedenle ABD dün, bölgesel istikrarsızlığı körükleyen ve İran'ı destekleyen rolleri nedeniyle Sudanlı ‘İslamcı partiler’ olarak tanımladığı gruplara yaptırım uyguladı.

ABD Hazine Bakanlığı'na bağlı Yabancı Varlıklar Kontrol Ofisi yaptığı açıklamada, yaptırımların Sudan Maliye Bakanı Cibril İbrahim ve orduyla birlikte savaşan İslamcı grup el-Bera bin Malik Tugayı'nı da kapsadığını, bunların savaşa katılımları ve İran'la bağları nedeniyle yaptırım uygulandığını belirtti.

Bakanlık, Sudan Maliye Bakanı’nın İran hükümetiyle siyasi ve ekonomik bağları güçlendirmek için iş birliği yaptığını ve geçtiğimiz kasım ayında Tahran'ı ziyaret ettiğini belirtti. Son yaptırımların ‘Sudan'daki İslamcıların etkisini sınırlamak ve İran'ın bölgesel faaliyetlerini kısıtlamak’ amacını taşıdığını bildirdi.

Darfur'da silah ambargosunun uzatılması

Darfur'da bir yılı aşkın süredir Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatma altında tutulan el-Faşir kentinde halka ücretsiz yemek dağıtılıyor. (AFP)Darfur'da bir yılı aşkın süredir Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından kuşatma altında tutulan el-Faşir kentinde halka ücretsiz yemek dağıtılıyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi dün, sık sık ihlal edildiği için eleştirilen, Sudan'ın batısındaki sorunlu Darfur bölgesine uygulanan silah ambargosunu bir yıl daha uzattı.

Güvenlik Konseyi, oybirliğiyle aldığı kararla, 2005 yılından bu yana uygulanan ve yalnızca Darfur bölgesini hedef alan, beş kişiye yönelik bireysel yaptırımlar (mal varlıklarının dondurulması, seyahat yasağı) ve silah ambargosunu içeren yaptırımları 12 Eylül 2026 tarihine kadar uzattı.

ABD temsilcisi John Kelly, “Darfur'daki durum, yaygın şiddet, büyük insani sorunlar ve kitlesel göç ile ciddiliğini korumaktadır” dedi.

Uzatma kararının ‘açık bir mesaj verdiğini’ belirten Kelly, ‘uluslararası toplumun silah akışını durdurmaya ve Darfur'daki şiddet ve istikrarsızlık eylemlerinden sorumlu olanlardan hesap sormaya kararlı olduğunu’ ifade etti

Şarku’l Avsat’ın görüştüğü diplomatik kaynaklar, bazı ülkelerin silah ambargosunun coğrafi kapsamını Kordofan bölgesini de içerecek şekilde genişletmeyi önerdiğini, ancak BM Güvenlik Konseyi'nde veto hakkına sahip Rusya'nın bu öneriye şiddetle karşı çıktığını bildirdi.

Nisan 2023'te Sudan'da, Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki ordu ile eski yardımcısı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) liderliğindeki HDK arasında savaş çıktı. Kanlı çatışmalar ülkeyi böldü ve on binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden oldu.


BM'nin Sudan'daki "savaş suçlarına" dair kanıtları

Nisan 2023'ten bu yana şiddetlenen Sudan'daki savaş, ülkenin binalarına ve altyapısına büyük zarar verdi (AFP)
Nisan 2023'ten bu yana şiddetlenen Sudan'daki savaş, ülkenin binalarına ve altyapısına büyük zarar verdi (AFP)
TT

BM'nin Sudan'daki "savaş suçlarına" dair kanıtları

Nisan 2023'ten bu yana şiddetlenen Sudan'daki savaş, ülkenin binalarına ve altyapısına büyük zarar verdi (AFP)
Nisan 2023'ten bu yana şiddetlenen Sudan'daki savaş, ülkenin binalarına ve altyapısına büyük zarar verdi (AFP)

Birleşmiş Milletler soruşturma ekibi dün, Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında devam eden ve Nisan 2023'te patlak verdiğinden bu yana binlerce kişinin hayatına mal olan çatışmada, her iki tarafın da savaş suçu işlediğine dair kanıtlar bulduğunu açıkladı.

Misyonun başkanı Muhammed Şande Osman yaptığı açıklamada, “Bulgularımız şüpheye yer bırakmıyor... Her iki taraf da saldırılar, infazlar, keyfi tutuklamalar, gözaltı merkezlerinde işkence ve insanlık dışı muamele, gıda, sağlık hizmetleri ve tıbbi bakımdan mahrum bırakma dahil olmak üzere kasıtlı olarak sivilleri hedef aldı” dedi. Osman şöyle devam etti: “Bunlar tesadüfi trajediler değil, savaş suçlarına varan kasıtlı stratejiler” değerlendirmesinde bulundu.

Bu arada Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre devam eden hazırlıklar ve karşılıklı seferberlikler, çatışmanın taraflarının önümüzdeki günlerde “sonuç alıcı savaşlara” doğru ilerlediğini ve beklenen askeri operasyonların stratejik Kordofan bölgesinin geniş alanlarını kapsayacağını gösteriyor.


Tunus, Marsilya'da bıçaklı saldırı gerçekleştiren bir Tunuslunun "haksız yere öldürülmesini" kınadı

Ceza soruşturma departmanı, Fransız polisinin Marsilya merkezinde beş kişiyi bıçakladığı şüphesi ile bir adamı vurduğu olay yerinde çalışıyor (AFP)
Ceza soruşturma departmanı, Fransız polisinin Marsilya merkezinde beş kişiyi bıçakladığı şüphesi ile bir adamı vurduğu olay yerinde çalışıyor (AFP)
TT

Tunus, Marsilya'da bıçaklı saldırı gerçekleştiren bir Tunuslunun "haksız yere öldürülmesini" kınadı

Ceza soruşturma departmanı, Fransız polisinin Marsilya merkezinde beş kişiyi bıçakladığı şüphesi ile bir adamı vurduğu olay yerinde çalışıyor (AFP)
Ceza soruşturma departmanı, Fransız polisinin Marsilya merkezinde beş kişiyi bıçakladığı şüphesi ile bir adamı vurduğu olay yerinde çalışıyor (AFP)

Tunus, dün akşam yaptığı açıklamada, bir vatandaşının önceki gün Marsilya'da bıçaklı saldırı düzenlemesinin ardından Fransız polisi tarafından öldürülmesini "haksız bir cinayet" olarak nitelendirdi ve Fransa'yı olayı hızla soruşturmaya çağırdı.

Tunus Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “cinayete karşı güçlü protestosunu iletmek” için Fransa'nın geçici büyükelçisini çağırdığını duyurdu.