Hafter, AB ile yaşanan diplomatik kriz üzerinden nüfuzunu pekiştiriyor

Ülkedeki karmaşık durum diplomatları manevra yapmaya zorluyor

Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
TT

Hafter, AB ile yaşanan diplomatik kriz üzerinden nüfuzunu pekiştiriyor

Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)

Analistler, Mareşal Halife Hafter’in Libya'nın doğusuna gelen Avrupa bakanlar heyetini uzaklaştırarak ‘net bir mesaj’ vermek ve uluslararası toplum tarafından tanınmasa da ‘vazgeçilmez’ taraf olarak konumunu sağlamlaştırmak istedi.

“Diplomatik normların açıkça ihlali”

Avrupa Komisyonu’ndan bir heyet ve Yunanistan, İtalya ve Malta’dan bakanlar, 8 Temmuz'da düzensiz göç meselesini görüşmek üzere Libya'yı ziyaret ettiler ve başkent Trablus'un ardından ülkenin doğusundaki Bingazi'ye geçtiler.

Avrupa Komisyonu heyeti Bingazi Havaalanı’na vardığında, Doğu Libya yetkilileri heyet üyelerinden ülkeyi terk etmelerini istedi. Usame Hammad’ın başbakanı olduğu paralel İstikrar Hükümeti, heyetin ‘diplomatik normları açıkça ihlal ettiğini, ulusal egemenliği hiçe saydığını ve yabancı diplomatların giriş, seyahat ve ikametine ilişkin düzenlemelere uymadığını’ iddia eden sert bir açıklama yayınlayarak, heyet üyelerine ‘Libya topraklarını terk etmeleri ve istenmeyen kişiler olarak kabul edildiklerini’ bildirdi.

“Protokolün üzücü bir ihlali yaşandı”

Brüksel'de bir AB yetkilisi yaptığı açıklamada, Libya’da ‘protokolün talihsiz bir şekilde ihlal edildiğini’ belirterek, buna toplantının yapılacağı Libya tarafıyla ilgili ‘büyük bir yanlış anlaşılmanın’ neden olduğunu söyledi. Avrupa Komisyonu da Libya'nın ikinci büyük kentine yapılacak ziyaretin iptal edilmesine neden olan ‘protokol sorunundan’ bahsetti.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi araştırmacısı Tarık el-Mecrisi, heyetin geri çevrilmesinin ‘iyi düşünülmüş bir adım’ olduğunu söyledi. Libya'dan Yunanistan'ın Girit adasına göçmen akını sürerken, el-Mecrisii, Hafter'in göç krizini, hükümetinin fiili durumunu (Avrupa'nın) tanıması için kullanmaya çalıştığını, böylece Avrupa ile ilişkilerini, yerel bir askeri lider olarak etkileşimden öteye genişletmek istediğini belirtti.

Karmaşık durum

Libya'daki karmaşık durum diplomatları manevra yapmaya zorluyor. Avrupalılar uluslararası olarak tanınan hükümeti destekliyor, ancak doğudaki paralel İstikrar Hükümeti’ni desteklemiyorlar. Buna karşın, Mareşal Halife Hafter ve oğullarının komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) ile iletişim halindeler.

Heyet, Bingazi ziyareti sırasında Doğu Libya'dan askeri yetkililerle görüşecekti, ancak heyet üyeleri havaalanına vardıklarında, ‘istenmeyen kişi ilan edildiklerini’ öğrendiler. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Brüksel'de isminin açıklanmasını istemeyen bir AB yetkilisi, görüşme yapmadan oradan ‘ayrılmak zorunda kaldıklarını’ belirtirken, bunun ‘doğal olarak paralel hükümetin tanınmasıyla ilgili’ olduğunu vurguladı.

Göç ve denizcilik konuları

Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICG) Libya uzmanı olan Claudia Cassini, Bingazi'deki Avrupa heyetinin uzaklaştırılmasının ‘önceden planlanmış' bir adım olmadığına inandığını belirtti. Ancak ‘Hammad hükümetinden bakanların neden havaalanına geldikleri ve Hafter'in neden olayların bu şekilde gelişmesine izin verdiği’ sorularının sorulması gerektiğini söyleyen Cassini, ‘heyette temsil edilen ülkelerden biriyle ikili bir anlaşmazlık’ yaşanmış olabileceği ihtimaline işaret etti.

Libya işleri uzmanı Celal Harşavi, Yunanistan ile bir anlaşmazlık olabileceğini düşündüğünü belirterek, Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın 6 Temmuz'da göç ve denizcilik konularında tavizler talep ettiğini, ancak somut bir teşvik sunmadığına dikkati çekti. Hafter'in Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis’i kabul ettiği ziyaretin ‘hiçbir sonuç vermediğini’ belirten Harşavi, iki gün sonra Yunan temsilcinin bu kez AB heyeti içinde, aynı gün Trablus'taki rakip hükümetle müzakere etmek ve iki hükümeti eşit konuma getirmek istediğini belirterek, ‘Bingazili yetkililerin bunu bir hakaret olarak gördüklerini ve Atina'yı cezalandırmak istedikleri’ yorumunda bulundu. Bu olayın Hafter'in dış politikasının ‘küçümsenmemesi’ gerektiğini gösterdiğini ifade eden Libya işleri uzmanı, “İster göçmen akını ister enerji projeleri olsun Hafter ailesi, Libya'nın doğu kıyılarının güvenliğini elinde tuttuğu için vazgeçilmez bir bölgesel aktördür” dedi. Verilen mesajın ‘açık olduğunu’ vurgulayan Harşavi, “Doğu kampını ciddiye alın” dedi. Hafter ve oğullarının, kontrol ettikleri stratejik varlıklar açısından ‘mali olarak güçlü ve etkili’ olduklarını belirten Harşavi, ‘meşruiyetlerini pekiştirmek’ için temaslarını yoğunlaştırdıklarına dikkati çekti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz şubat ayında Halife Hafter'i kabul etmişti. Hafter daha sonra mayıs ayında Moskova'yı ziyaret ederek destekçisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Oğlu Saddam ise ABD, Türkiye, İtalya ve Nijer'i kapsayan yurt dışı gezileri gerçekleştirdi.

Hafter'in saldırısı

Hafter'in 2020 yılı ortalarında başkent Trablus'a saldırısını püskürtmek için Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni (UMH) destekleyen Türkiye bile, özellikle inşaat projeleri aracılığıyla Hafter ailesiyle yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi araştırmacısı Mecrisi, Ankara'nın da jeopolitik hedefleri olduğunu ve Hafter'in Trablus ile imzalanan ve Atina'nın ‘yasadışı’ olarak nitelendirdiği Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması’nı onaylamasını istediğini belirtti.



Uluslararası Ceza Mahkemesi el Faşir'deki olayları soruşturuyor

Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
TT

Uluslararası Ceza Mahkemesi el Faşir'deki olayları soruşturuyor

Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)
Darfur bölgesinde Tavila kasabasındaki bir kampta el Faşir'den yerinden edilen kadınlar ve çocuklar dün (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcıları dün, Sudan'da Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Batı Sudan'ın Darfur bölgesindeki son ordu kalesi olan el Faşir'in kontrolünü ele geçirmesinin ardından, bazıları savaş suçu teşkil edebilecek toplu katliam ve tecavüz iddialarına ilişkin kanıt topladıklarını açıkladı.

UCM, BM Güvenlik Konseyi'nin 2023'te başlayan iç savaştan çok önce, davayı ilk kez gündeme getirdiği 2005 yılından bu yana Darfur'da işlenen soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suç iddialarını araştırıyor.

Savcıların yaptıkları açıklamada, "Devam eden soruşturma kapsamında, ofisimiz el Faşir'deki iddia edilen suçlarla ilgili olarak gelecekteki kovuşturmalarda kullanılmak üzere ilgili delilleri korumak ve toplamak amacıyla acil adımlar atıyor" denildi. Uzmanlar ise bildirilen şiddetin Darfur'daki önceki olayların izlerini taşıdığını ifade etti.


Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün sağcı siyasi müttefiklerinin "Hristiyanlara yönelik soykırım" iddialarını desteklemesi üzerine, Nijerya'daki Hristiyanların "varoluşsal bir tehdit" ile karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Son aylarda, Nijerya'daki "Hristiyan soykırımı" ve "zulüm" hakkındaki sosyal medya paylaşımları, ABD ve Avrupa'daki aşırı sağcılar arasında yankı buldu.

Afrika'nın en kalabalık ülkesi, uzmanların hem Hristiyanların hem de Müslümanların ayrım gözetmeksizin öldürülmesine yol açtığını söylediği çatışmalarla boğuşuyor.

Ancak Trump'a göre, "Hristiyanlık Nijerya'da varoluşsal bir tehditle karşı karşıya."

Cumhuriyetçi başkan, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda, iddialarını destekleyecek herhangi bir kanıt sunmadan, "binlerce Hristiyan öldürülüyor ve bu toplu katliamdan aşırılık yanlıları sorumlu" ifadelerini kullandı.

Trump, Nijerya'yı Dışişleri Bakanlığı'nın "din özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal eden" ülkeler için kullandığı "özellikle endişe verici ülke" olarak nitelendirdiğini de ifade etti.

Nijerya, çoğunluğu Müslüman olan kuzey ve çoğunluğu Hristiyan olan güney arasında neredeyse eşit olarak bölünmüştür.

Kuzeydoğu, 15 yıldan uzun süredir Boko Haram'ın elinde şiddet olaylarına maruz kalmış, bu da 40 binden fazla kişinin ölümüne ve iki milyon kişinin yerinden edilmesine yol açmıştır.

Kuzeybatıda, "haydut" olarak bilinen çeteler köylere baskın düzenleyerek bölge sakinlerini öldürüp kaçırmaktadır.

Orta Nijerya ayrıca, çoğunluğu Müslüman olan çobanlar ile Hristiyan çiftçiler arasında sık sık çatışmalara sahne olmaktadır. Bu da şiddete dini bir boyut kazandırmaktadır. Ancak uzmanlar, toprak anlaşmazlıklarının temel olarak nüfus artışından kaynaklandığını belirtmekteler.

Trump'ın Arap ve Afrika işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ekim ayı ortasında, "Boko Haram ve DEAŞ, Hristiyanlardan daha fazla Müslüman öldürüyor" demişti.

Şarku’l Avsat’ın ACLED Kriz İzleme Merkezi'nden aktardığına göre veriler, 2020-2025 yılları arasında Hristiyanları hedef alan en az 389 şiddet olayı yaşandığını ve bunlardan en az 318'inin öldüğünü gösteriyor.

Aynı dönemde Müslümanlara yönelik 197 şiddet saldırısı, 400'den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Trump'ın açıklamaları, lobi gruplarının Nijeryalı ayrılıkçıların davasını aktif olarak desteklediği bir dönemde geldi.

Yabancı lobi şirketlerini düzenleyen kurallar kapsamında yayınlanan belgelere göre sürgündeki Biafra Cumhuriyeti hükümetini temsil eden Moran Global Strategies, mart ayında ABD Kongre üyelerine Nijerya'daki "Hristiyanlara yönelik zulüm" konusunda uyarıda bulunan bir mektup yazdı.

Biafra, 1967'de bağımsızlığını ilan eden ve 1970'e kadar süren kanlı bir iç savaşı başlatan, doğu Nijerya'da kısa ömürlü bir ayrılıkçı devletin adıydı.


Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
TT

Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)

Yemen Ulusal Direniş Güçleri, Donanma, İstihbarat Birimi ve Sahil Güvenlik ile iş birliği yaparak, Bab el-Mendeb Boğazı'ndaki Husilere gelişmiş kimyasal ve askeri teçhizat sevkiyatını engelledi.

Isıya dayanıklılık ve füze ve insansız hava aracı (İHA) yapılarının yalıtımında kullanılan "fenol + formaldehit" adlı bir polimer bileşiğinden 24 varil ve radar izlerini azaltmak için kullanılan türevleri ele geçirdiler. Ayrıca, koruyucu giysiler, maskeler ve diğer askeri teçhizata da el koydular; bu gelişme, Husi kontrolündeki bölgelerde askeri üretim atölyelerinin varlığını gösteriyor.

Yemen askeri medyası, ortak bir devriyenin, İran Devrim Muhafızları tarafından işletilen kaçakçılık şebekeleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen ahşap bir tekne hakkında kesin istihbarat aldığını bildirdi. Devriye, tekneyi durdurdu ve kargonun inceleme ve soruşturulması için güvenli bir yere çekti.

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, operasyonun "İran'ın Yemen'deki projesine bir darbe daha" olduğunu ve Devrim Muhafızları'nın bölge güvenliğini tehdit eden askeri teçhizat kaçakçılığına karıştığının kanıtı olduğunu belirtti.