Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde bir kiliseye düzenlenen saldırıda 43 kişi öldü

2019'da DEAŞ'a katılan eski isyancılar

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Ituri eyaletine bağlı Komanda kasabası (Arşiv-AFP)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Ituri eyaletine bağlı Komanda kasabası (Arşiv-AFP)
TT

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde bir kiliseye düzenlenen saldırıda 43 kişi öldü

Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Ituri eyaletine bağlı Komanda kasabası (Arşiv-AFP)
Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doğusundaki Ituri eyaletine bağlı Komanda kasabası (Arşiv-AFP)

Yerel yetkililer yaptıkları açıklamada, isyancılar tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen bir saldırı sonucu Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin kuzeydoğusunda 43 kişinin öldüğünü bildirdi. Saldırı, bölgede aylarca süren sükunetin ardından gerçekleşti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Ituri eyaletinin başkenti Bunia'dan ajansa telefonla ulaşan sakinler, eski Ugandalı isyancılar tarafından kurulan ve 2019'da DEAŞ'a bağlılık yemini eden “Müttefik Demokratik Güçler”in (ADF), Komanda kasabasındaki bir Katolik kilisesinde dua için toplanan Hristiyanlara saldırdığını söyledi.Ülkedeki Birleşmiş Milletler barışı koruma misyonuna göre saldırı, 9'u çocuk 43 kişinin ölümüyle sonuçlandı.

Umoja mahallesindeki bir topluluk lideri olan Dieudonne Katanbo, AFP'ye verdiği demeçte, "Dün gece saat 21:00 civarında (GMT 19:00), yerel kilisenin yakınlarında silah sesleri duyduk... Şimdiye kadar 35 ceset gördük," dedi.

 

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, « DEAŞ'ın 40'tan fazla kişiyi öldürdüğünü belirterek, saldırıyı şiddetle kınadı». İbadet yerlerinin ve dini özgürlüklerin  her zaman korunması korunması gerektiğini" belirtti.

Komanda'daki Kutsal Anuaret Kilisesi'nden Rahip Aime Lokana Digo, AFP'ye, "31 kişi hayatını kaybetti, 6 kişi de ağır yaralandı" dedi. “Kaçırılan birkaç genç olduğunu ve onlar hakkında hiçbir bilgilerinin olmadığını” ifade etti.

Rahip, kasabada 7 ceset daha bulunduğunu belirtti.

Sivil toplum kuruluşu İnsan Haklarına Saygı Sözleşmesi'nin koordinatörü Christophe Munyandero ise 38 kişinin hayatını kaybettiğini ve saldırıdan Müttefik Demokratik Güçler (ADF) isyancılarının sorumlu olduğunu ifade etti.

Ituri ordu sözcüsü Teğmen Jules Ngongo, ölü sayısı hakkında yorum yapmadı ancak AFP’ye saldırıyı doğrulayarak, "düşmanın ADF olduğuna inanılıyor" dedi.

Saldırı, Uganda sınırındaki Ituri bölgesinde aylardır süren sükûnetin ardından gerçekleşti.

Son ADF saldırısı şubat ayında Mambasa bölgesinde gerçekleşmiş ve 23 kişi hayatını kaybetmişti. Ituri bölgesindeki Komanda kasabası, Tshopo, Kuzey Kivu ve Maniema olmak üzere üç ili birbirine bağlayan bir ticaret merkezidir.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre ADF, Uganda ve Kongo ordularının bölgeye konuşlandırılmasına rağmen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin kuzeydoğusunda binlerce sivili öldürdü, yağma ve katliam gerçekleştirdi.

2021'in sonlarında Kampala ve Kinşasa, ADF'ye karşı ortak bir askeri operasyon başlattı, ancak bu operasyon şimdiye kadar başarısız oldu.



Hafter, AB ile yaşanan diplomatik kriz üzerinden nüfuzunu pekiştiriyor

Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
TT

Hafter, AB ile yaşanan diplomatik kriz üzerinden nüfuzunu pekiştiriyor

Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)
Mareşal Halife Hafter (Libya Ulusal Ordusu internet sitesi)

Analistler, Mareşal Halife Hafter’in Libya'nın doğusuna gelen Avrupa bakanlar heyetini uzaklaştırarak ‘net bir mesaj’ vermek ve uluslararası toplum tarafından tanınmasa da ‘vazgeçilmez’ taraf olarak konumunu sağlamlaştırmak istedi.

“Diplomatik normların açıkça ihlali”

Avrupa Komisyonu’ndan bir heyet ve Yunanistan, İtalya ve Malta’dan bakanlar, 8 Temmuz'da düzensiz göç meselesini görüşmek üzere Libya'yı ziyaret ettiler ve başkent Trablus'un ardından ülkenin doğusundaki Bingazi'ye geçtiler.

Avrupa Komisyonu heyeti Bingazi Havaalanı’na vardığında, Doğu Libya yetkilileri heyet üyelerinden ülkeyi terk etmelerini istedi. Usame Hammad’ın başbakanı olduğu paralel İstikrar Hükümeti, heyetin ‘diplomatik normları açıkça ihlal ettiğini, ulusal egemenliği hiçe saydığını ve yabancı diplomatların giriş, seyahat ve ikametine ilişkin düzenlemelere uymadığını’ iddia eden sert bir açıklama yayınlayarak, heyet üyelerine ‘Libya topraklarını terk etmeleri ve istenmeyen kişiler olarak kabul edildiklerini’ bildirdi.

“Protokolün üzücü bir ihlali yaşandı”

Brüksel'de bir AB yetkilisi yaptığı açıklamada, Libya’da ‘protokolün talihsiz bir şekilde ihlal edildiğini’ belirterek, buna toplantının yapılacağı Libya tarafıyla ilgili ‘büyük bir yanlış anlaşılmanın’ neden olduğunu söyledi. Avrupa Komisyonu da Libya'nın ikinci büyük kentine yapılacak ziyaretin iptal edilmesine neden olan ‘protokol sorunundan’ bahsetti.

Avrupa Dış İlişkiler Konseyi araştırmacısı Tarık el-Mecrisi, heyetin geri çevrilmesinin ‘iyi düşünülmüş bir adım’ olduğunu söyledi. Libya'dan Yunanistan'ın Girit adasına göçmen akını sürerken, el-Mecrisii, Hafter'in göç krizini, hükümetinin fiili durumunu (Avrupa'nın) tanıması için kullanmaya çalıştığını, böylece Avrupa ile ilişkilerini, yerel bir askeri lider olarak etkileşimden öteye genişletmek istediğini belirtti.

Karmaşık durum

Libya'daki karmaşık durum diplomatları manevra yapmaya zorluyor. Avrupalılar uluslararası olarak tanınan hükümeti destekliyor, ancak doğudaki paralel İstikrar Hükümeti’ni desteklemiyorlar. Buna karşın, Mareşal Halife Hafter ve oğullarının komutasındaki Libya Ulusal Ordusu (LUO) ile iletişim halindeler.

Heyet, Bingazi ziyareti sırasında Doğu Libya'dan askeri yetkililerle görüşecekti, ancak heyet üyeleri havaalanına vardıklarında, ‘istenmeyen kişi ilan edildiklerini’ öğrendiler. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Brüksel'de isminin açıklanmasını istemeyen bir AB yetkilisi, görüşme yapmadan oradan ‘ayrılmak zorunda kaldıklarını’ belirtirken, bunun ‘doğal olarak paralel hükümetin tanınmasıyla ilgili’ olduğunu vurguladı.

Göç ve denizcilik konuları

Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICG) Libya uzmanı olan Claudia Cassini, Bingazi'deki Avrupa heyetinin uzaklaştırılmasının ‘önceden planlanmış' bir adım olmadığına inandığını belirtti. Ancak ‘Hammad hükümetinden bakanların neden havaalanına geldikleri ve Hafter'in neden olayların bu şekilde gelişmesine izin verdiği’ sorularının sorulması gerektiğini söyleyen Cassini, ‘heyette temsil edilen ülkelerden biriyle ikili bir anlaşmazlık’ yaşanmış olabileceği ihtimaline işaret etti.

Libya işleri uzmanı Celal Harşavi, Yunanistan ile bir anlaşmazlık olabileceğini düşündüğünü belirterek, Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın 6 Temmuz'da göç ve denizcilik konularında tavizler talep ettiğini, ancak somut bir teşvik sunmadığına dikkati çekti. Hafter'in Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis’i kabul ettiği ziyaretin ‘hiçbir sonuç vermediğini’ belirten Harşavi, iki gün sonra Yunan temsilcinin bu kez AB heyeti içinde, aynı gün Trablus'taki rakip hükümetle müzakere etmek ve iki hükümeti eşit konuma getirmek istediğini belirterek, ‘Bingazili yetkililerin bunu bir hakaret olarak gördüklerini ve Atina'yı cezalandırmak istedikleri’ yorumunda bulundu. Bu olayın Hafter'in dış politikasının ‘küçümsenmemesi’ gerektiğini gösterdiğini ifade eden Libya işleri uzmanı, “İster göçmen akını ister enerji projeleri olsun Hafter ailesi, Libya'nın doğu kıyılarının güvenliğini elinde tuttuğu için vazgeçilmez bir bölgesel aktördür” dedi. Verilen mesajın ‘açık olduğunu’ vurgulayan Harşavi, “Doğu kampını ciddiye alın” dedi. Hafter ve oğullarının, kontrol ettikleri stratejik varlıklar açısından ‘mali olarak güçlü ve etkili’ olduklarını belirten Harşavi, ‘meşruiyetlerini pekiştirmek’ için temaslarını yoğunlaştırdıklarına dikkati çekti.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz şubat ayında Halife Hafter'i kabul etmişti. Hafter daha sonra mayıs ayında Moskova'yı ziyaret ederek destekçisi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Oğlu Saddam ise ABD, Türkiye, İtalya ve Nijer'i kapsayan yurt dışı gezileri gerçekleştirdi.

Hafter'in saldırısı

Hafter'in 2020 yılı ortalarında başkent Trablus'a saldırısını püskürtmek için Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni (UMH) destekleyen Türkiye bile, özellikle inşaat projeleri aracılığıyla Hafter ailesiyle yakın ilişkiler kurmaya çalışıyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi araştırmacısı Mecrisi, Ankara'nın da jeopolitik hedefleri olduğunu ve Hafter'in Trablus ile imzalanan ve Atina'nın ‘yasadışı’ olarak nitelendirdiği Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşması’nı onaylamasını istediğini belirtti.