Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 97,6'ya yükseldi

Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı geçen yıl itibarıyla yüzde 97,6'ya çıkarken ortalama eğitim süresi en yüksek il Ankara oldu.

AA
AA
TT

Türkiye'de okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 97,6'ya yükseldi

AA
AA

Türkiye İstatistik Kurumu, 2022 yılı ulusal eğitim istatistiklerini yayımladı.

Buna göre, 25 yaş ve üzerindeki ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora mezunlarının 25 yaş ve üzeri toplam nüfus içindeki oranı 2008'de yüzde 9,8 iken geçen yıl yüzde 23,9 oldu. Söz konusu yaş grubu içindeki ilkokul ve üzeri eğitim seviyelerinden mezun olanların oranı ise 2008'de yüzde 81,1 iken 2022'de yüzde 92,5 olarak hesaplandı.

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresi 2011'de 7,3 yıl iken, 2022'de yüzde 26 artış göstererek 9,2 yıla çıktı. Ortalama eğitim süresi 2022 yılı için kadınlarda 8,5 yıl, erkeklerde 10 yıl olarak kayıtlara geçti.

Kadınların ortalama eğitim süresinin, erkeklerin ortalama eğitim süresine oranını ifade eden "cinsiyet oranı" 2011'de 0,78 iken, her yıl artarak 2022'de 0,84'e ulaştı.

Ortalama eğitim süresi en yüksek il Ankara

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresinin 2022'de en yüksek olduğu il 10,6 yıl ile Ankara oldu. Bu ili sırasıyla İstanbul, Eskişehir, Kocaeli ve İzmir takip etti. Ortalama eğitim süresinin en düşük olduğu il ise 7,2 yılla Ağrı olarak belirlendi. Söz konusu ili Şanlıurfa, Van, Muş ve Kastamonu izledi.

25 yaş ve üzeri nüfusun ortalama eğitim süresinin 2011-2022 yıllarında en yüksek artış gösterdiği ilk 5 il, yüzde 65,1 ile Şırnak, yüzde 53,9 ile Hakkari, yüzde 51,9 ile Bingöl, yüzde 48,1 ile Muş ve yüzde 46,5 ile Van olarak sıralandı. En düşük artış gösteren ilk 5 il ise yüzde 18,2 ile Ankara, yüzde 20,5 ile Tekirdağ, yüzde 20,8 ile Eskişehir, yüzde 21,5 ile İstanbul ve yüzde 21,6 ile Yalova olarak kaydedildi.

2008'de 6 yaş ve üzeri nüfusta okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 91,8 iken 2022'de yüzde 97,6'ya yükseldi. 2008-2022 yıllarında kadınlarda okuma yazma bilenlerin oranı yüzde 86,9'dan yüzde 95,9'a, erkeklerde ise yüzde 96,7'den yüzde 99,3'e çıktı.

Okuma yazma bilenlerin oranının 2022'de en yüksek olduğu il yüzde 99 ile Antalya oldu. Bu ili Çanakkale, İzmir, Muğla ve Denizli izledi. Söz konusu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 93,6 ile Mardin olarak belirlenirken bu ili sırasıyla Şanlıurfa, Siirt, Ağrı ve Iğdır takip etti.

Kadınlarda okuma yazma oranının en yüksek olduğu iller Antalya ve Çanakkale

Okuma yazma bilen oranının 2008-2022 yıllarında en fazla artış gösterdiği ilk beş il Şırnak, Hakkari, Van, Siirt ve Muş oldu. En düşük artış gösteren ilk beş il ise Eskişehir, Ankara, Yalova, İstanbul ve Bilecik olarak sıralandı.

Kadınlarda okuma yazma bilen oranının en yüksek olduğu iller yüzde 98,4 ile Antalya ve Çanakkale olurken bu illeri İzmir, Denizli ve Muğla takip etti. Söz konusu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 89 ile Mardin olarak belirlendi. Bu ili Şanlıurfa, Ağrı, Siirt ve Iğdır izledi. Erkeklerde ise okuma yazma bilen oranının Türkiye'de iller arasında belirgin bir fark göstermediği tespit edildi.

Ortalama eğitim süresi göstergesi ilk kez sunuldu

Ulusal Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı (UEİVT), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) çalışmaları sırasında kişilerden alınan eğitim bilgileri ile idari kayıtlardan elde edilen bilgilerin birleştirilmesiyle 2008 yılında oluşturulmuştu. UEİVT kullanılarak ADNKS'de yer alan 6 yaş ve üzeri vatandaşların eğitim durumları, yerleşim yeri, cinsiyet ve yaşa göre hesaplandı.

Uluslararası öneme sahip "ortalama eğitim süresi" göstergesi, 2011-2022 yılları için resmi istatistik olarak ilk kez sunuldu. Ortalama eğitim süresi, 25 yaş ve üzeri nüfusun aldığı eğitim süresinin ortalamasını gösteriyor. Ortalama eğitim süresi, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hesaplanan İnsani Gelişme Endeksi, Cinsiyet Gelişme Endeksi ve Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi gibi çalışmalarda kullanılıyor.



Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ege'yi barış ve işbirliği denizi haline getirelim istiyoruz

(AA)
(AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Ege'yi barış ve işbirliği denizi haline getirelim istiyoruz

(AA)
(AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile ortak basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Türkiye-Yunanistan) Mevcut sorunlarımızı, yapıcı diyalog, iyi komşuluk, uluslararası hukuk çerçevesinde müşterek çabalarla çözüme kavuşturmak temennimizdir." dedi.

Erdoğan, "(Miçotakis ile) Ege ve Doğu Akdeniz'deki tutumlarımız hakkında görüş alışverişinde bulunduk, Dışişleri bakanlarımızdan çalışmaları ele almalarını istedik." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

Kıbrıs meselesinin Ada'daki gerçekler temelinde adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması tüm bölgenin yararına olacaktır.

Erdoğan, "(Lavrion Kampı'nın kapatılması) Yunanistan'da teröristlere barınma imkanı sağlayan benzeri kampların oluşmaması için dikkatli olunmasının altını çizdim." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

Yaşananların Gazze halkının toplu şekilde cezalandırılmasına dönüşmesi, 17 bin masum Filistinli sivilin katledilmesi vicdanları yaralamaktadır.

Erdoğan, "(Türkiye-Yunanistan) Aramızda çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Yeter ki büyük resme odaklanalım, denizi geçip derede boğulanlardan olmayalım." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ege'yi barış ve işbirliği denizi haline getirelim istiyoruz. Türkiye ve Yunanistan olarak atacağımız ortak adımlarla dünyaya örnek olalım arzusundayız." dedi.


Sağlık Bakanı Koca: Gazze'den Türkiye'ye 114'ü hasta 86'sı refakatçi olmak üzere 200 kişi ulaştı

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)
TT

Sağlık Bakanı Koca: Gazze'den Türkiye'ye 114'ü hasta 86'sı refakatçi olmak üzere 200 kişi ulaştı

Fahrettin Koca (AA)
Fahrettin Koca (AA)

Koca, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı sonrası gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gazze'den yeni hasta transferi olup olmayacağına ilişkin soru üzerine Koca, şunları söyledi:

Şu ana kadar ülkemize 114'ü hasta 86'sı refakatçi olmak üzere 200 kişi ulaştı. 114 hastamızdan çocuk hasta sayısı 26 kişiydi. İki hastamızı da maalesef kaybettik. Biri malign melanomu biri de yaygın metastazları olan akciğer kanseri sebebiyle 63 yaşlarında, iki hastamızı kaybettik. Halen 7 hastamız yoğun bakımda takip edilmektedir. Diğer hastalarımızın şu an için ciddi bir sorunu görünmüyor. Takipleri devam ediyor.

Bundan sonraki süreçte İsrail, Mısır ve Türkiye'den oluşan koordinasyon ekibinin yeni hastaların transferini yapmak üzere çalışmalarına devam ettiğini bildiren Koca, "Önümüzdeki dönemde bizim temelde yapmak istediğimiz sahra hastanesini yerinde açarak hizmeti yerinde vermek. Bununla ilgili bir ekibimiz biliyorsunuz Gazze'de üç yerleşim yerini incelemişti, üç yerleşim yerinin de altyapı açısından çok uygun olmadığını gördük, dördüncü bir yerleşim yeri için yeniden fizibilite çalışmaları yapıldı. Refah Sınır Kapısı'na daha yakın olan bu dördüncü noktanın uygun olacağını düşünüyoruz." diye konuştu.

"20 ambulansımız ruhsatları alınmış şekilde sınırda bekliyor"

İsrail ve Mısır sağlık bakanlarıyla görüştüğünü ve bu konuda mutabık kaldıklarını aktaran Koca, şöyle devam etti:

Önümüzdeki günlerde sanırım altyapısı daha iyi olan bu alanda hızla sahra hastanesini kurma durumumuz söz konusu olacak, o durumda da hastaları daha çok yerinde tedavi etme konusunda imkanımız olacak. 20 ambulansımız ruhsatları alınmış şekilde sınırda bekliyor. Sahra hastanemizle birlikte onların da Gazze'ye geçişi söz konusu olacak.

Koca, Filistin'de bir çocuğun, tedavisi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrısının hatırlatılması üzerine, "Bir değil, iki küçük kardeşimiz vardı. Birisi Sayın Cumhurbaşkanı'mıza özellikle çağrıda bulunmuştu. İki çocuğumuza da yavrumuza da ulaştık. Adreslerine ulaştık onunla ilgili de iletişim halindeyiz." bilgisini verdi.

Sağlık Bakanı Koca, Türk Tabipleri Birliği ile ilgili adli süreç ve sendikalara ilişkin soruyu yanıtlarken hukuki sürecin devam ettiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

Hekim haklarının ve saygınlığının mücadele yeri sendikalarda değil, esas tabip odalarında olmalıdır. Tabip odalarının ise amacı, sadece hekim hakları ve saygınlığını korumak olmalıdır. Bütün hekim arkadaşlarımı, amacı sadece hekim hakları ve saygınlığını korumak olması gereken tabip odalarını desteklemeye davet ediyorum.


Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yunanistan ile hangi alanlarda ne gibi adımlar atabiliriz bunları görüşeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile bir araya geldi (AA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile bir araya geldi (AA)
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yunanistan ile hangi alanlarda ne gibi adımlar atabiliriz bunları görüşeceğiz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile bir araya geldi (AA)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu ile bir araya geldi (AA)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi'nin beşinci toplantısı kapsamında resmi ziyarette bulunduğu Yunanistan'da, Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu tarafından Cumhurbaşkanlığı Merkezinde resmi törenle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakelaropulu ile görüşmeye geçmeden önce yaptığı konuşmada, 6 yıl aradan sonra Atina'da bulunmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi.

"5. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın Türkiye ve Yunanistan arasında yeni bir dönemin güçlenerek devamına vesile olacağına inanıyorum." ifadelerini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti:

Bugün geniş bir bakanlar heyetiyle buradayız. Bakanlarımız birbirleriyle, muhataplarıyla gayet anlamlı görüşmeler yapacaklar. Tabii hedef aramızdaki 5,5 milyar dolarlık ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarmak. Bu konuda hangi alanlarda ne gibi adımlar atabiliriz bunları görüşeceğiz. Aramızdaki ön hazırlıkları tüm bakan arkadaşlarımız yapmış vaziyetteler. Bunlarla birlikte imzaları atıp yola çok daha anlamlı, güvenli bir şekilde devam edeceğiz. Bardağın dolu tarafıyla konuşmak öyle zannediyorum ki gelecek için çok daha hayırlı olacaktır.

Konuşmaların ardından Erdoğan ve Sakelaropulu basına kapalı görüşmeye geçti.


Ankara'da sahipsiz köpeklerin saldırdığı çocuk ağır yaralandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)
TT

Ankara'da sahipsiz köpeklerin saldırdığı çocuk ağır yaralandı

(Arşiv-AA)
(Arşiv-AA)

Alınan bilgiye göre, Vildan Nurettin Demirer İlkokulu 4'üncü sınıf öğrencisi T.Y, Keçiören ilçesi Kafkas Mahallesi'ndeki evinden sabah saatlerinde okula gitmek için çıktı.

Kafkas Ortaokulunun arkasındaki boş arazide çok sayıda sahipsiz köpeğin saldırısına uğrayan T.Y. ağır yaralandı.

Olayı gören vatandaşların taş ve sopayla müdahale ederek köpeklerin saldırısından kurtardığı çocuk, ambulansla Ankara Atatürk Sanatoryum Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı.

Durumunun ağır olması nedeniyle Hacettepe İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesine sevk edilen ve yoğun bakımda tedavi altına alınan T.Y'nin sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu öğrenildi.

"Üç, beş günde bir çocuğun ölmesi mi lazım"

Evinin balkonundan köpeklerin saldırısını gören Mehmet Dafdaf, olayı şöyle anlattı:

Önce köpekler birbirine saldırdı zannettim. Hava da biraz pusluydu. Bir baktım ortada bir çocuk. 'Kaçarlar, kaçmazlar' derken, çocuk baya uğraştı, çantayla, elindekilerle falan vurdu. O anda çocuğu ileriye kadar getirdiler. Balkondan üstümü falan da giymedim, yalın ayak fırladım. Komşum da çocuklarını okula götürüyormuş, onların arabasına bindim. Çocuğu oraya yıktıklarını gördüğümü söyledim. Komşumla oraya gittik, arabaya da saldırdılar, bizi de indirmediler. Çocuk panikledi. Vatandaşın telefonundan ambulansı, polisi aradık, taşlarla, sopalarla köpekleri kovaladık ama 20 saniyenin içinde yetişemedim. Çocuğun durumu iyi değildi. Böyle bir şey olamaz. Bunlar bir hafta önce de burada bir çocuğa saldırmış. Üç, beş günde bir çocuğun ölmesi mi lazım.

Mahalle sakini Yasemin Çelen ise sahipsiz köpeklerin bir hafta önce kendi çocuğuna saldırdığını, parmağından ve bacağından yaralanan çocuğun, öğretmeninin müdahalesiyle köpeklerin saldırısından kurtulduğunu anlattı. Çelen, başka çocukların da zarar görmemesi için bölgede acilen önlem alınmasını, köpeklerin toplatılmasını istedi.

Köpekleri şikayet etmiştim, başıma geldi"

Şaziye Ateş de 6 ay önce kızına, dershane çıkışı parkta 2-3 köpeğin saldırdığını belirterek, "Isırılmadan önce sahipsiz köpekleri şikayet etmiştim, başıma geldi. Gözümün önünde çocuğumu ısırdı. Bir ay hastanede mücadele ettim, rapor aldım. Biz çocuklarımızı gönderirken aklımız kalıyor. Buraya okul yapılıyorsa güvenliği de sağlanmalı." diyerek tepkisini dile getirdi.

Ateş, kızının saldırının ardından psikolojisinin bozulduğunu, minik bir köpek bile görse paniklediğini anlattı.

Bir başka mahalle sakini Melek Aslan da okula giden iki çocuğunu, sahipsiz köpekler nedeniyle sürekli kendisinin okula götürüp getirdiğini söyledi. Aslan, "Bu köpekleri belediyeye bildirdik, küpeli oldukları için bir şey yapamayacaklarını söylediler. Bugün o çocuğun başına, yarın benim çocuğumun başına... Köpekler okulun açık kapısından içeri giriyor, tellerinden de atlıyorlar. Çok tedirginiz. Aileler olarak buna bir çözüm bulunmasını istiyoruz. Çocuklarımızı bakkala bile gönderemiyoruz." diye konuştu.

Sahipsiz köpeklerin çocuğa saldırmasının ardından olay yerinde toplanan mahalle sakinlerinin tepkileri sürüyor. Bölgede zaman zaman başka çocukların da saldırıya uğradığını dile getiren mahalle sakinleri, boş arazideki alanda sahipsiz 50'ye yakın köpek bulunduğunu belirterek, köpeklerin acilen toplatılmasını istiyor.


Avrupa basını, Türkiye-Yunanistan görüşmesini yazdı: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
TT

Avrupa basını, Türkiye-Yunanistan görüşmesini yazdı: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)
Analizlerde, Erdoğan'ın ikili ilişkilerdeki tartışmalı konularda daha ılmlı tavır sergileyeceği değerlendirmesi yapıldı (Reuters)

Avrupa basını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis'le yapacağı görüşmeyi yakından takip ediyor.

Erdoğan ve Miçotakis, Türk-Yunan Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı kapsamında bugün bir araya gelerek, ikili ilişkilerde izlenecek yol haritasını değerlendirecek. Yunanistan'ın başkenti Atina'da 12.15'te gerçekleştirilecek toplantıda Erdoğan, Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu'yla da görüşecek.

AFP: "Erdoğan yeni sayfa açmak istiyor"

Fransız haber ajansı AFP, Erdoğan'ın ziyaretinde karşılıklı ilişkilerde "yeni bir sayfa açmayı amaçladığını" yazdı. 

Ajansın analizinde, Erdoğan'ın seçim kampanyasının parçası olarak Yunanistan'a karşı "kışkırtıcı söylemler kullandığı" yorumu yapılırken, ilişkilerdeki tansiyonun 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Yunanistan'ın Türkiye'ye arama kurtarma ekibi göndermesiyle yumuşadığı ifade edildi. 

Erdoğan, Yunanistan'ın geçen yıl Rus yapımı S-300 füzeleriyle Türk ordusuna ait F-16'lara radar kilidi atmasıyla başlayan gerginliğin ardından Atina yönetimine seslenerek, "Bir gece ansızın gelebiliriz" demişti. Miçotakis ise bu sözleri "kabul edilemez" diye nitelemişti.

Öte yandan Erdoğan, Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini'ye dün verdiği röportajda, tepki toplayan sözlerinin "Batı medyası tarafından çarpıtıldığını" savunmuştu. Cumhurbaşkanı, söyleşisinde Atina yönetimiyle her alanda işbirliğini geliştirmek istediğini de ifade etmişti.

AFP'nin analizinde, Erdoğan'ın bu tutumunun görüşmelere olumlu yansıyacağı belirtilirken, Miçotakis'in de Ankara yönetimiyle gerginliği azaltmayı amaçladığına işaret edildi.

Ayrıca Avrupa Birliği'yle (AB) 2016'da imzalanan göçmen anlaşmasının ardından "Ankara'nın göç meselesinde bir siper görevi gördüğüne" dikkat çekilerek, Miçotakis'in sözleşmeyi güncellemek isteyeceği de ifade edildi.

Guardian: "Ankara, Brüksel ve Washington'la da istikrar arayacak"

Birleşik Krallık'ın tanınmış gazetelerinden Guardian'ın haberinde, Erdoğan'ın görüşmelerde "kazan-kazan" mantığıyla hareket edeceği yazıldı.

Helena Smith'in kaleme aldığı analizde Erdoğan için "Ne yapacağı kestirilemeyen lider kavgacılığı bir kenara bırakacak" ifadeleri kullanıldı.

Haberde, Türkiye'nin Yunanistan'la ilişkileri geliştirmesinin "AB ve diğer Batılı müttefikleriyle bağlarını onarmasında da kilit rol oynayacağına" dikkat çekildi. 

ABD merkezli düşünce kuruluşu Alman Marshall Vakfı Başkan Yardımcısı Ian Lesser, görüşmede atılacak olumlu adımların iki ülke için de faydalı olacağına işaret ederek, Türkiye'nin "Yunanistan üzerinden Washington ve Brüksel'le ilişkileri istikrara kavuşturmayı ve Ege'de gerginliği azaltmayı istediğini" söyledi. 

Öte yandan Lesser, bunun iki ülke arasındaki ilişkilerde ne kadar kalıcı olacağının henüz öngörülemediğini belirtti. 

Kathimerini: "Miçotakis ve Erdoğan açık kartlarla buluşacak"

Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini, Miçotakis ve Erdoğan'ın "açık kartlarla buluşacağını" yazdı.

Vassilis Nedos'un kaleme aldığı analizde, iki liderin görüşmesinin 2024'te Türkiye-Yunanistan ilişkileri için de belirleyici olacağı ifade edildi.

Haberde, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sorunlarına ek olarak Türk heyetin, Ege'deki adaların askerden arındırılması konusunu gündeme getirebileceği belirtildi. Buna karşın Atina yönetiminin adalarla ilgili pozisyonunu korumasının beklendiği yazıldı.

Ayrıca Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar'ın Yunan mevkidaşı Aleksandra Papadopulu'yla görüşmesinde de ileriye dönük ilişkilerde olumlu adımlar atılabileceği değerlendirmesi yapıldı.

Independent Türkçe


Erdoğan: İsrail Türkiye'de Hamas'ın peşine düşerse bedelini öder

İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında İsrail'in Gazze'yi bombalaması sırasında dumanlar yükseliyor ( AFP)
İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında İsrail'in Gazze'yi bombalaması sırasında dumanlar yükseliyor ( AFP)
TT

Erdoğan: İsrail Türkiye'de Hamas'ın peşine düşerse bedelini öder

İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında İsrail'in Gazze'yi bombalaması sırasında dumanlar yükseliyor ( AFP)
İsrail ile Hamas arasında devam eden çatışmalar sırasında İsrail'in Gazze'yi bombalaması sırasında dumanlar yükseliyor ( AFP)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail tarafından Hamas hareketi üyelerine Türkiye‘de suikast düzenleme ihtimaline karşı uyarıda bulundu.

Erdoğan, Katar ziyareti dönüşü uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, “Türkiye’ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkum olurlar” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi, İsrail istihbaratının yurtdışındaki Hamas hareketi üyelerine suikast düzenlemeyi planladığı yönündeki söylentilere ilişkin bir soruya yanıt olarak yaptığı açıklamaları yayınladı.

Türk istihbaratı, İsrail'in Türkiye'deki Hamas üyelerini hedef almasının "ciddi sonuçları” olacağını bildirdi.

Wall Street Journal daha önce İsrail istihbaratının Gazze savaşının bitiminden sonra dünya çapındaki Hamas liderlerini bulup öldürmeye hazırlandığını bildirmişti.

Reuters geçtiğimiz hafta İsrail'in tampon bölgeye ilişkin planlarını Türkiye ve birçok Arap ülkesine gönderdiğini bildirmişti.

Erdoğan, Gazze'nin savaş sonrası geleceğinin Filistin halkının elinde olduğunu ve İsrail'in işgal ettiği toprakları geri vermesi gerektiğini söyledi.

Bölgedeki mevcut durumun sebebinin Batı’nın özelliklede ABD’nin İsrail’e verdiği destek olduğuna değinen Erdoğan, İsrail'i Türkiye'de Hamas üyelerini hedef almaya karşı uyararak, bu durumda İsrail'in ağır bedel ödeyeceğini vurguladı.


Dilan ve Engin Polat'ın el konulan araçları görüntülendi

Sayıları 16'yı bulan ve aralarında Ferrari, Porsche, Mercedes ve Audi gibi markaların da yer aldığı araçlar TMSF'ye devredildi (AA)
Sayıları 16'yı bulan ve aralarında Ferrari, Porsche, Mercedes ve Audi gibi markaların da yer aldığı araçlar TMSF'ye devredildi (AA)
TT

Dilan ve Engin Polat'ın el konulan araçları görüntülendi

Sayıları 16'yı bulan ve aralarında Ferrari, Porsche, Mercedes ve Audi gibi markaların da yer aldığı araçlar TMSF'ye devredildi (AA)
Sayıları 16'yı bulan ve aralarında Ferrari, Porsche, Mercedes ve Audi gibi markaların da yer aldığı araçlar TMSF'ye devredildi (AA)

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında el konulan ve önceki gün Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilen araçlar, Fon yetkililerince teslim alındı.

(AA)
(AA)

Yedieminden alınarak bir alışveriş merkezinin kapalı otoparkına getirilen araçlarda inceleme yapılarak eksper raporu tutturuldu ve kayıt altına alındı.

Sayıları 16'yı bulan ve aralarında Ferrari, Porsche, Mercedes ve Audi gibi markaların da yer aldığı araçlar AA tarafından görüntülendi.


Erdoğan'dan Mossad'a suikast uyarısı: Türkiye'ye karşı böyle bir adıma cüret ederlerse bedelini bellerini doğrultamayacak surette öderler

AA
AA
TT

Erdoğan'dan Mossad'a suikast uyarısı: Türkiye'ye karşı böyle bir adıma cüret ederlerse bedelini bellerini doğrultamayacak surette öderler

AA
AA

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Katar programı sonrası yurda dönerken, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

"Aziz kardeşim" diye nitelendirdiği Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'nin daveti kapsamında geldiği Doha'da düzenlenen Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi'nin dokuzuncu toplantısının başarıyla tamamlandığını bildiren Erdoğan, dönem başkanı Katar'ın onur konuğu olarak Körfez İşbirliği Konseyi 44. Zirvesi'ne katıldığını belirtti.

Görüşmeler çerçevesinde Türkiye ve Katar arasındaki ikili ilişkileri tüm boyutlarıyla gözden geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Katar ile ticaret hacmimiz yüzde 14'ün üzerinde bir artışla 2 milyar doları aştı. Katar ile ticaretimizin ve yatırımlarımızın daha da artırılması konusunda mutabık kaldık." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtelif alanlarda 12 yeni anlaşma imzalandığını, böylece Yüksek Stratejik Komite mekanizması kapsamında son 9 yılda imzalanan belge sayısının 100'ü geçtiğini anımsatarak, toplantılarda bölgedeki gelişmeleri de ele aldıklarını aktardı.

Görüşmelerin ana noktasını iki aydır İsrail'in zulmüne maruz kalan Filistinlilerin durumunun oluşturduğunu dile getiren Erdoğan, "Ateşkesin acilen ve kalıcı olarak tesisi, Gazze'ye insani yardımların kesintisiz akışının sağlanması, iki devletli çözüm ekseninde barışın temini için atacağımız adımları etraflıca görüştük. Kardeşim Şeyh Temim ile bu konudaki yakın işbirliğimizi ve ortak ilişkilerimizi sürdürme konusunda hemfikiriz." değerlendirmesinde bulundu.

Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi'nde ise hem 6 üye ülkeyle hem de konseyle olan ilişkilerin ileriye taşınmasına yönelik iradeyi teyit ettiklerini vurgulayan Erdoğan, "Konsey üyesi ülkelerle ticaretimiz son 20 yılda 20 milyar dolardan fazla artışla toplam 23 milyar dolara yükseldi. Ticaretimizdeki artış trendi inşallah devam eder. Filistinli kardeşlerimizin yaralarının sarılması ve 1967 sınırları temelinde bağımsız bir Filistin Devleti'nin kurulması amacıyla Körfez ülkeleriyle diyaloğumuzu güçlendireceğiz." ifadesini kullandı.

"Destekleri olmasaydı böylesi bir tabloyla karşı karşıya olmazdık"

Gazze'de yaşanan insanlık trajedisinin ne zaman sona ereceği ve ABD'nin, İsrail-Filistin sorununun çözümüne yönelik kafasındaki planının sorulması üzerine Erdoğan, "İsrail'e yönelik, başta ABD olmak üzere tüm Batılı ülkelerin destekleri olmasaydı, şu anda bölgemizde böylesi bir tabloyla karşı karşıya olmazdık. Bu ülkelerin gerek nakdi, gerek silah, mühimmat, araç gereç gibi ayni ve parasal olarak sınırsız destekleri, ciddi manada Batı'nın şımarık çocuğu İsrail'i bu noktalara taşıdı" yanıtını verdi.

Erdoğan, yaşananların, İsrail ile ilişkileri farklı konumdaki ülkelerin olumsuz bakışını, çok daha tahrik edici nitelikte olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Failin kimliğine göre hareket eden küresel sistemin ayarı bozulmuştur. Bu bozuk ayarla neyi nasıl düzelteceksiniz? Özellikle İsrail Başbakanı Netanyahu şu anda iflas ile baş başa kalmış bir durumdadır. Her an iflas bayrağını çekebilir. Sadece Netanyahu'nun değil, beraberindeki kadronun da zulümlerine göz yuman bir Batı var. Neyse ki 7 Ekim'den bugüne Batı'nın İsrail'e bakışı ciddi manada değişmiştir. İnanıyorum ki çok fazla da sürmeyecek, kısa bir zaman içerisinde özellikle Gazze'ye yönelik, İsrail'in bu zalimce tavırları, kendisini iflas ile karşı karşıya getirecektir."

Gazze saldırıları öncesi İsrail'de, Başbakan Binyamin Netanyahu hakkında bir yargılama sürecinin olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "İşgal kuvvetleri ile işbirliği halindeki İsrail yargısı onunla ilgili menfi bir karar vermekten şu anda imtina ediyor. Öyle ya da böyle bu kararı vermenin arifesinde olduklarına inanıyorum. Diğer yandan bizler de Netanyahu ve suç ortaklarının uluslararası zeminde yargılanması için dünyanın değişik yerlerinden 3 bin civarında avukatla, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurduk. Gazze'deki savaş suçlarını, mahkemenin gündemine taşıdık ve bunun takipçisi olacağız." görüşünü paylaştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne İsrail aleyhine başvuru yapan başka ülkelerin de olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ülkelerin, bu dik duruşunun yanında da Filistinlilerle dayanışma içerisinde olan insanların sayısı her geçen gün artıyor. Londra'nın caddelerinde, New York'ta, Beyaz Saray'ın önünde, Paris'te, Belçika'da, Hollanda'da dünyanın birçok yerinde yükselen bu sesler, Filistin'deki zulüm bitene ve suçlulardan hesap sorulana dek dinmeyecek. Gazze'deki tarifsiz zulüm karşısında tüm vicdan sahipleri gibi bizim de ciğerimiz yanıyor. İnsanlıktan nasibini almamış İsrail yönetimi, Gazze'de 16-17 bin Filistinliyi öldürecek, bunlara yemek, su, ilaç ulaşmasını engelleyecek, yaralıların hastanelere taşınmasının önüne geçecek ve vicdan sahibi insanlar bunun karşısında durmayacak öyle mi? Böylesi bir tavır, vicdansızlık ve insafsızlık olur ki buna asla biz 'eyvallah' edemeyiz."

"Yeni yol haritalarımızı oluşturduk"

Türkiye'nin, Orta Doğu'da kalıcı barış için garantörlükten, Barış Konferansı'na kadar ortaya koyduğu somut önerileri hatırlatılarak Katar'daki görüşmelerde kalıcı barış ve ateşkesin yol haritasına yönelik nelerin ele alındığının sorulması üzerine Erdoğan, Katar'ın tüm bu sürece bakış açısının, Türkiye ile örtüştüğünü vurguladı.

Bundan sonraki süreçte de kendisinin, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ve ilgili kurumların irtibat halinde olacağını aktaran Erdoğan, "Barışa ulaşmasını hedeflediğimiz bu süreci birlikte işletecek, adımları yine birlikte atacağız. Çünkü bundan sonraki aşama 'Kendi başına bırakalım, yürüsün' diyeceğimiz bir süreç değil. Ortada İsrail'in acımasız saldırılarıyla yerle yeksan olmuş bir Gazze var." sözlerini sarf etti.

Ateşkesin sağlanması ve yaralıların Gazze'den tahliyesini öncelikli konular olarak nitelendiren Erdoğan, şunları dile getirdi:

"Gazze'deki sivil halkın içerisinde kanser hastaları da bulunuyor. Bir kısmını ülkemize tedavilerini yapmak üzere getirdik. Bir de Gazze'nin yeniden inşası ve imarı konusu var. Bu konuda da gerekeni yine hep birlikte, inşallah gücümüz neye yetiyorsa yapacağız. Yeniden inşa ve imara başlayacağız. Katar bu konuda Türkiye ile aynı istikamette yürümeye kararlı. Biz, garantörlüğe de bu konferansa ev sahipliği yapmaya da hazırız. Yeter ki barışı gerçekten istesinler. Biz, sürekli 'barış' diyoruz, 'hukuk, adalet' diyoruz. Bunları öylesine söylemiyor, dünyanın büyük bir felakete sürüklenmemesi için bu kavramların ayakta kalmasına ihtiyaç olduğunu bilerek ifade ediyoruz. Gözleri olup zulmü görmeyenlere, kulakları olup gerçeği işitmeyenlere, dilleri olup hakikati söylemeyenlere 'Görün, duyun, gerçeği artık söyleyin' diyoruz. İnsanlık onurunun kurtuluş reçetesini sunuyoruz aslında. Biz yılmayacağız, usanmayacağız, yorulmadan hakkı ve hakikati anlatacağız. 'Denedik olmadı' deme lüksümüz yok. Barış için çabalamaya devam edeceğiz. Yeni yol haritalarımızı oluşturduk. Hem Gazze'deki zulmü, hem Filistin'in yıllardır yaşadığı dramı, hem de kalıcı barış için çözümlerimizi ifade edeceğiz."

Gazze'ye "tampon bölge" iddiası

"İsrail'in Gazze'de 40 kilometre uzunluk, 12 kilometre genişliğe sahip bir tampon bölge oluşturacağı iddialarının hatırlatılarak değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bu planın tartışılmasını bile tüm Filistinli kardeşlerime saygısızlık olarak görürüm. Bu, bizim açımızdan tartışılacak, düşünülecek ve üzerinde konuşulacak bir plan değil." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in 1947'de uygulamaya başladığı Filistin topraklarını işgal planının, yıllar içerisinde Filistin'i ve Gazze'yi bu duruma getirdiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:

"Şimdi ise İsrail, Filistin'de kalan bir avuç toprağı tamamen alarak, buraları da işgal etme niyetinde. Buna olumlu bakmak, olumlu yaklaşmak asla mümkün değil. Çünkü bu topraklar Filistinlilerindir. Gazze'de ne olacağına, orayı kimin yöneteceğine Filistin halkı karar verir. Onların kararının üzerinde bir karar verici tanımıyoruz. İsrail'in yapacağı en iyi şey, 1967 sınırlarında bağımsız ve coğrafi bütünlüğü olan Filistin Devleti'nin kurulmasını kabul etmek ve işgal altında tuttuğu Filistin topraklarını mülkün sahibine iade etmektir. İsrail, dünyaya 'yerleşimci' diye pazarladıkları teröristleri o evlerden, o arazilerden çıkartmalı ve Filistinlilerle barış içinde bir geleceği nasıl inşa edebileceklerini düşünmelidir. Bu sürecin galibi de ben inanıyorum ki Filistinliler olacaktır. İki de bir bunlar yatıyor, kalkıyor 'Hamas' aşağıya, 'Hamas' yukarı diyor. Hamas her şeyden önce bir direniş örgütüdür. Hamas, Filistin'de yapılan seçimlerden zaferle çıkmış bir siyasi harekettir."

Erdoğan, 21 sene önce ABD'de bir grupla yaptığı toplantıda da bu soruyu sorduklarını anımsatarak, "Ben orada da söyledim, Hamas, 1947'de toprakları ellerinden alınmış bir siyasi harekettir. Bu siyasi hareket neticede Filistin'de seçim kazanmış bir partidir. Hamas bugün de kendi topraklarını korumanın gayreti içerisindedir. İsrail, Gazze'yi yıllarca açık hava hapishanesine çevirmiş, su, yiyecek, giyecek, elektrik kısıtlamalarına tabi tutarak, kendince terbiye etmeye kalkışmıştır. Gazze'deki Filistinliler bu kadar süre içerisinde yılmadı, İsrail amacına ulaşamadı ve inanıyorum şimdi de başaramayacak." ifadesini kullandı.

"Bedelini çok ağır öderler"

ABD'li Wall Street Journal gazetesindeki "İsrail'in, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu, Filistin dışında yaşayan Hamas üyelerine yönelik suikast planlarının olduğu" yönündeki haber hatırlatılarak, böyle bir planın gündeme getirilmesindeki amacın sorulması üzerine Erdoğan, "Bu haberi yapanlar demek ki Türkiye'yi, Türkleri, bizi tanımıyorlar. Böyle bir yanlışa tevessül etmeleri halinde şunu bilmeleri gerekir ki bunun bedelini, bunun faturasını çok ama çok ağır öderler." diye konuştu.

Gazze'yi havadan, denizden, karadan kuşatanların, bir hafta içinde netice alacaklarını zannettiğini kaydederek, "Ne oldu, alabildiler mi" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Almadılar. Türkiye'ye, Türklere karşı böyle bir adımı atmaya eğer cüret ederlerse bunun bedelini, bir daha bellerini doğrultamayacak surette, ödemeye mahkum olurlar. Böyle bir işe kalkışanlar, bunun sonuçlarının son derece ciddi olabileceğini unutmamalıdır. Türkiye'nin hem istihbarat hem güvenlik alanında aldığı mesafeyi dünyada bilmeyen yoktur. Ayrıca biz dün kurulmuş bir devlet değiliz. Bunu da kimsenin aklından çıkartmaması gerekir."

"Netanyahu yaptıklarının cezasını ödemekten kaçamayacak"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun, Bosna soykırımından sorumlu Miloseviç gibi yargılanması gerektiği yönündeki ifadesi anımsatılarak, "Netanyahu'nun yargılanması, İsrail'in başka işgal ve soykırım hareketlerini engelleyebilir mi" denilmesi üzerine, "Her şeyden önce Netanyahu öyle veya böyle bugün olmazsa yarın kesinlikle yargılanacaktır. Hatta şu anda kendi içlerinde bunun kavgası gürültüsü başlamış durumda. Dünyanın değişik yerlerinde meydanlar nasıl ayağa kalktıysa, şu anda İsrail'in meydanları da ayaktadır ve bölünmüşlerdir." dedi.

Netanyahu'nun hesaba çekilmesini isteyen İsrailli grubun da olduğunu belirten Erdoğan, "Netanyahu, yaptıklarının cezasını ödemekten kaçamayacaktır. Er ya da geç yargılanacak ve işlediği savaş suçlarının bedelini de ödeyecektir. Şayet uluslararası hukuk, hakkıyla işletilir ve bu savaş suçlarının cezası verilirse, bu karar hem Filistin bölgesinde hem dünyanın diğer coğrafyalarındaki tüm zalimlere ibret olur. Fakat bunun peşini bırakır, oradaki başvuruyu takip etmezsek, bu da yeni soykırımlara kapı aralar. Bu sebeple bu işi sıkı tutacak ve Gazze soykırımının faillerinin yargılanmasını sağlamak için elimizden geleni yapacağız." ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'i yöneten mevcut koalisyonun sağlıklı olmadığını, çökmek üzere olduğunu vurgulayarak, şu açıklamalarda bulundu:

"Bunları çok diri zannetmeyin, bunlar gidici. Netanyahu'nun gidici olduğunu bundan 50-60 gün önce söyledik. Gitmelerinin alametleri belirmeye başladı bile. İsrail'e 'Artık sizi beslemekten bıktık' diyenler, ortaya çıkmaya başladı. İlk günlerde destek açıklamaları yapan Fransa'ya bakın. Şimdi aynı Fransa var mı? Fransa Cumhurbaşkanı Macron şimdi çok farklı açıklamalar yapıyor. Aynı şekilde yine Batı'daki diğer birçok ülke, ilk zamanlardaki açıklamalarını artık yapmıyor. Bütün mesele buradaki sabrın neticesidir. Hani bizim çok önemli bir ilkemiz var ya;,'Men sabera zafera. Sabreden kimse, zafere ulaşacaktır'. Şu anda, Hamas, Filistin, işte bu sabır mekanizmasını çalıştırıyor. İnanıyorum ki zafer inşallah onların olacaktır. Bedeli ağır olacak ama zafere ulaşacaklar."

Gazze'deki durumla ilgili diplomasi trafiği

Gazze'deki durumla ilgili diplomasi trafiğinin anımsatılıp, "Temaslarınızda, BM'deki Gazze'de ateşkese ilişkin karar tasarısına çekimser oy kullanan ülkelerin tavırlarında bir değişiklik gözlemlediniz mi?" sorusu üzerine Erdoğan, çekimser oy kullanan ülkelerin tutumlarında değişiklik olacağı kanaatini taşıdığını söyledi.

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi sonrası İsrail'in zulmünü ve çözüm yollarını ülkelere anlatan bir yedili grup oluştuğunu, bu grupta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da bulunduğunu aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Değişik ülkeleri dolaşıyorlar. Riyad Zirvesinde alınan karar sonrası yoğun bir tempoda çalışmaya başladılar. İslam İşbirliği Teşkilatı'nda ilk defa böyle bir eylem grubu oluşturuldu. Değerli olan bu grubun Filistin konusunda tek ses olması. İlk önce Rusya ve Çin'e gidildi. Daha sonra Fransa, İngiltere'de görüşmeler yapıldı. Akdeniz ülkeleriyle bir araya gelindi. Her görüşmede Filistin ile ilgili bizim geliştirdiğimiz söylemler ve politikalar karşı tarafa iletildi. Bu politikalar anlatıldıkça ciddi bir söylem değişikliği olmaya başladığını gördük. İslam dünyası tek ses olup çözümü konuşmaya başladı. Şimdi 'Gazze'ye ne olacak?' sorusundan öteye geçildi ve 'İki devletli çözüm nasıl olacak, yardımlar nasıl organize edilecek?' gibi konular konuşuluyor."

Sürecin başında İsrail'e hak verip yanında konumlanan ancak gerçekleri gördükçe uzaklaşan ülkelerin de olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"BM'de çekimser kalan ülkelerin de İsrail'in bu hukuksuz saldırılarına aslında karşı olduklarını ama başta çeşitli gerekçelerle seslerinin yükselmediğini görüyoruz. Bazılarının halklarının baskısı sonucu sesleri yeni yeni çıkmaya başladı ki bu umut vericidir. Bir de İspanya gibi cesurca çıkış yapanlar var. Bu ilkeli duruşun Avrupa'da yayılması halinde İsrail'in katliamını sürdüremeyeceğini düşünüyorum. İsrail, Avrupa'yı kaybetmeye başladığının farkında. Toplumların vicdanı bu kaybı hızlandıracak ve neticede Filistin ve insanlık değerleri kazanacaktır."

"Çekimserler üzerinde durmayı hedefliyoruz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Gazze imtihanından başarısız çıktı. Birleşmiş Milletlerin organizasyonu gözden geçirilebilir mi ya da Birleşmiş Milletlere alternatif bir teşkilat kurulamaz mı?" yönündeki soruya, şu karşılığı verdi:

"Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Antonio Guterres başından itibaren tüm taraflarla çok yakın temas halinde. Gerek bizim kendisiyle yaptığımız görüşmelerde, gerek kendisinin bölgeyle ilişkilerinde, hiçbir zaman İsrail yanlısı bir görüş ortaya koymadı. Genel Sekreter Guterres, gerçekten samimi bir havada, özellikle bu zulmün karşısında durdu. Zaman zaman arkadaşlarımızın kendisiyle görüşmeleri oldu. Yaptığımız tüm görüşmelerde Guterres'in İsrail zulmü karşısında hem duruşumuzu takdir etmesi hem de bu duruşun devamı istikametinde kanaat ortaya koyması bizler için bir umut ışığıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Filistin'in yanında, zulmün karşısında duran 121 ülke zaten çok önemliydi. Bunun yanında 40 kadar çekimser oy kullanan ülke var. Biz şimdi bu çekimserler üzerinde durmayı hedefliyoruz. Batı'nın, Amerika'nın yanında yer alan ülke sayısı sadece 14. Bu, Filistin'in haklılığının ne kadar ileri derecede kabul gördüğünün en açık, en güzel ifadesidir. Durum böyle olduğuna göre bizim diplomatik hamlelerimizi devam ettirmemiz önemlidir. Bu 40 ülkenin İsrail zulmüne karşı Filistin'in yanında yer almasını sağlayabilir miyiz? Bunun gayreti içerisinde olmamız lazım."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden öte Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun tavrının kendisini daha çok umutlandırdığını dile getirerek, şunları söyledi:

"Öbür tarafta da bizim Rusya ile olan görüşmelerimiz devam ediyor ve bugüne kadar da herhangi bir sıkıntı yaşamadık, yaşamıyoruz. Bundan sonra da yaşayacağımıza ihtimal vermiyorum. Birleşmiş Milletler kurumsal olarak sistemini işletemez halde ve eli kolu bağlı yaşananları seyretmektedir. Maalesef 'Dünya beşten büyüktür' çıkışımıza gerekçe olan bu buhranın acı sonuçlarını bir kez daha yaşıyoruz. Dünya barışını korumak Birleşmiş Milletlerin temel görevidir. Güvenlik Konseyinin çarpık yapısı nedeniyle bu görevi yapamaz haldedir. Allah korusun kapsam olarak daha büyük bir çatışmalı süreçte Birleşmiş Milletlerin sonu Milletler Cemiyeti gibi olur. Bu sebeple, zararın neresinden dönersek kardır anlayışıyla hareket etmeli ve Birleşmiş Milletler sisteminde revizyonu konuşmalıyız. Vakit çok geç olmadan bunu yapmak zorundayız. Yoksa Birleşmiş Milletler sistemi çıkacak büyük bir yangını söndüremeyecek ve dünya yeni bir kaybediş sürecine girecektir."

"Başka alternatiflerimiz de yok değil"

Erdoğan, "F-16 ve Eurofighter Typhoon uçaklarının alımının, Türkiye'nin, İsveç'in NATO üyeliğini onaylamasıyla ilişkilendirildiği yönünde algılar var. Muhatap ülkeler ilave birtakım şartlarla Türkiye'yi belli bir masaya mı çekmeye çalışıyor?" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"F-16 meselesinde biz muhataplarımıza dedik ki 'Amerika Birleşik Devletleri'nin kongresi varsa bizim de kongremiz yani Meclisimiz var.' Parlamentomuzdan nihai karar çıkmadıktan sonra söyleyecek herhangi bir şey yok. 'Ben Cumhurbaşkanı olarak bunu parlamentoya sevk ettim ve bana teşekkür ettiniz. Görevimi yaptım ama sizlerden de bir şey bekliyorum. Sizler de eş zamanlı olarak bu konuda kongrenizden bunu geçirin, beraberce eş zamanlı olarak bu adımları atalım.' diyorum. Bir diğer konu da Eurofighter Typhon meselesi… Kaldı ki Eurofighter konusunda da aslında İngiltere'nin bakışı olumlu. Maalesef Almanya'da bir sıkıntı söz konusu. Fakat pürüzleri gidermek için İngiltere'nin olumlu yaklaşımı oldu. Almanlarla konuyu görüşeceklerini söylüyorlar. Bu noktada başka alternatiflerimiz de yok değil."

"İstanbul'un, Ankara'nın çektiği çileler ortada"

İYİ Partinin, CHP'nin yerel seçimlerdeki işbirliği teklifini reddetmesini de bir soru üzerine değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

"Cumhur İttifakı olarak içimizde böyle bir sıkıntı söz konusu değil. Ekibimiz şu anda muhataplarıyla görüşmelerini yaptı, yapıyor. Sayın Devlet Bahçeli ile bu konuda ana çerçevede görüşmelerimizi yaptık, adımlarımızı zaten attık, atıyoruz. Arkadaşlarımız çalışmaya devam ediyor. Cumhur İttifakı'ndaki sağlıklı çalışma şartları görünen o ki karşı tarafta yok. Bizler de şu an itibarıyla bu sağlıklı gidişi herhangi bir sıkıntıya fırsat vermeden devam ettireceğiz. 'Yeniden İstanbul', 'Yeniden Ankara' diyorsak bu iller başta olmak üzere şehirlerimizin tamamında çok çalışıp Cumhur İttifakı olarak seçimi kazanmalıyız. Zira İstanbul'un, Ankara'nın çektiği çileler ortada. İllerimizde vatandaşımızı, halkımızı inşallah karamsarlığa sürüklemeyecek adaylarla yeni bir sıçramayı yapacağız. Cumhur İttifakı olarak da en güzel şekilde 31 Mart seçimlerinden zaferle çıkacağız."

"Biz milliyiz, yerliyiz. Onlar ne millidir ne de yerli"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "HEDEP yerel seçimlerde bütün şehirlerden aday çıkartacağını, son sözün Parti Meclisinde olacağını söyledi. Bu kararlarının arkasında duracağını düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık da şunları söyledi:

"Yaptıkları, geçtiğimiz seçimde gerçekleşen ve hala gizli tutulan pazarlıkları tazeleme gayreti olabilir. Öpülen ellere, gönderilen selamlara bakılırsa CHP de nikah tazeleme konusunda bir hayli hevesli. Bu hevesi gördüklerinden olsa gerek 'ne koparırsak kardır' taktiğini devreye almışlar anlaşılan. Biz bu oyunu daha önce de gördük. Geçtiğimiz seçimlerde ne dediklerini hatırlayın, kesin dille Cumhurbaşkanı adayı çıkartacaklarını söylemediler mi? Sonra CHP ile kapalı kapılar ardında pazarlığa oturdular. CHP'den aldıkları somut sözlerden çok memnun oldular ve aday çıkartmayacaklarını söyleyip altılı masanın adayına açık destek verdiler. Hatta o süreçte Kandil'den de Millet İttifakı'na açık destekler geldi. Şimdi de aynı süreç işletiliyor. CHP'ye 'bize ne vereceksiniz, biz neler alacağız' diyorlar. Cumhur İttifakı'nın dışındaki diğer siyasi partilerin mantalitesi bizim anlayışımız değildir. Ne HEDEP'in zihniyeti ne CHP'nin zihniyeti bizimle bağdaşmaz. Yakından, uzaktan bizimle alakası olamaz. Biz milliyiz, yerliyiz. Onlar ne millidir ne de yerli. Biz bu millilik, yerlilik ekseninde inşallah bu çalışmaları sürdüreceğiz, 31 Mart'tan da çok çok farklı bir şekilde kazanarak çıkacağız."

"Bizi hayal kırıklığına uğratabilecek kimseyi listelerimizde göremeyeceksiniz"

31 Mart 2024'te yapılacak yerel seçimde belediye başkan adaylarının hangi kriterlere göre seçildiğinin sorulması üzerine Erdoğan, "Halkımızın kabul gördüğü veya kabul gösterdiği kriterler neyse biz o kriterlerle adaylarımızı belirlemenin gayreti içerisinde olacağız." dedi.

Belediyecilikten gelen bir siyasetçi olduğunu hatırlatan Erdoğan, "40 yılımızı buna verdik ve halkımın ilgisi, alakası, muhabbeti kimedir, neyedir, hangi kriterler hangi adayda olursa halkım ona teveccüh eder, bunları az çok biliyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, bu konularda partide çalışma yürütenlerle birlikte enine boyuna analiz yaptıklarını, bunun ardından nihai kararı verdiklerini belirterek, "Yerel yönetimler seçiminde de yerel yönetimlerden gelen bir siyasetçi olarak, bu kriterleri masaya yatıracağız ve adımlarımızı da ona göre atacağız. Bizim belediyecilik anlayışımızı temsil etmeyecek, bizi hayal kırıklığına uğratabilecek kimseyi listelerimizde göremeyeceksiniz. Çok nitelikli arkadaşlarımız mevcut ve en iyisine karar verip milletimizin huzuruna çıkıp destek isteyeceğiz." şeklinde konuştu.

"İlkeli siyaset bunların kitabında yer almaz"

Erdoğan, "CHP Genel Başkanlığına seçilen Özgür Özel ilk iş 'Türkiye Doğu'da işgalcidir' diyen bir kişinin elini öptü. Daha sonra 'TSK kimyasal kullandı' diyen Şebnem Korur Fincancı'ya açık ve net bir destek verdi. Muhalefetin tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine, şunları söyledi:

"Bu isimlerin hiçbiri ne milli ne yerli ne vatansever. Böyle bir yanları zaten yok. Bunların yakıştığı ve yakışacağı yerler belli. Nereye yakışır bunlar? CHP'ye yakışır, Nereye yakışır bunlar, HEDEP'e yakışır. Bunlar nasıl genel seçim öncesi terör örgütleri dahil birçok odakla iş tuttularsa yine aynısını yapacaklar. Türkiye'nin karşısında konumlananlarla yan yana gelmek bunlar için sorun değil. Amaca ulaşmak için her yolu mübah sayar bunlar. İlkeli siyaset bunların kitabında yer almaz. Gerektiğinde halka, gerektiğinde kendi teşkilat mensuplarına ve seçmenlerine yalan söylemekten çekinmezler. Son seçimde, seçim sonuçları ortaya çıktıktan sonra bile 'kazandık' demediler mi? Kaldı ki seçim sonucunun böyle olacağını bile bile koro halinde kendi kitlelerine yalan söylediler. Zaten Cumhur İttifakı'na bunların yakışması söz konusu değil. Bizimkiler milli olacak, yerli olacak, vatansever olacak ve bayrağıyla ezanıyla yatıp onlarla kalkacak."

"Haziran sonrası çok hızlı bir şekilde yıllık enflasyon düşecek"

Enflasyonla mücadeleye ilişkin soruları da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Enflasyonun yanı sıra piyasadaki fırsatçılıkla mücadele konusunda neler yapılacak?" sorusu üzerine, fırsatçılıkla, fahiş fiyat artışlarıyla mücadeleyle ilgili denetim ve cezai uygulama görevlerini yerine getirdiklerini anlattı.

Bunu yaparken devletin ilgili kurumlarının, enflasyonla mücadele programına uygun biçimde, koordineli şekilde çalıştıklarını aktaran Erdoğan, "Bir yandan da arz, talep, stok, ihracat, ithalat verileri hemen hemen her gün kontrol ediliyor. Piyasada yokluk oluşmaması buna bağlı olarak da fahiş fiyat artışları oluşmaması noktasında ciddi tedbirler aldık ve 6 aydan bu yana piyasada hiçbir mal sıkıntısı yaşanmadı." dedi.

Fahiş fiyat artışı yaptıkları tespit edilen sektörlerin üzerine hızlı ve organize bir şekilde gidildiğini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Gayrimenkulde, otomotivde ciddi fiyat düşüşleri oldu. Cumhuriyetimizin 100. yılı vesilesiyle fiyat indirim kampanyası çağrımız da etkili oldu. 100 bine yakın işletme bu noktada katılım gösterdi. Esasında biz enflasyonu dizginleyerek, beklentileri yöneterek, kalıcı bir şekilde dezenflasyon sürecini başlatmış durumdayız. Bazı ürünler bazında farklı mecralarda farklı fiyatlar olabiliyor. Bunu tamamen kontrol etmek, yönetmek, idari kararlarda pek olası değil. Onun yerine bizim için önemli olan genel anlamda ekonominin tamamına hakim fiyat seviyesindeki artışların yavaşlamasıdır. Şu anda yavaşlama başladı. Bu bir trende dönüştü. Önümüzdeki aylarda bu çok net bir şekilde ortaya çıkacak. Baz etkisiyle haziran ayına kadar yıllık enflasyon yüksek kalacak. Bir de para politikası gecikmeli çalışıyor. Haziran sonrası çok hızlı bir şekilde yıllık enflasyon düşecek."


MEB, okullarda "sınıf annesi" uygulamasına izin verilmeyeceğini duyurdu

(AA)
(AA)
TT

MEB, okullarda "sınıf annesi" uygulamasına izin verilmeyeceğini duyurdu

(AA)
(AA)

MEB Temel Eğitim Genel Müdürlüğünce "mevzuatta yeri olmayan uygulamalar-sınıf annesi" konusunda 81 ile yazı gönderildi.

Yazıda, Bakanlığa yapılan başvurularda, bazı okullarda "sınıf annesi" adı altında görevlendirilen velilerin, sınıfın çeşitli ihtiyaçları için "aidat" ve benzeri adlar altında para topladıkları, ders araç-gereci temini yönünde faaliyetlerde bulundukları ve zaman zaman derslere müdahil olduklarının belirtildiği; ayrıca bu kişilerin kişisel verilerin korunmasına aykırı olarak öğrencilerin görüntülerini kaydettikleri ve bu görüntüleri çeşitli sosyal medya platformlarında yayınladıklarının kamuoyuna yansıdığı aktarıldı.

Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde, "öğrenci sağlığı" ve "öğrenci güvenliği" konularındaki hükümlerin hatırlatıldığı yazıda, şunlar kaydedildi:

Okullarımızda, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın eğitim ve öğretim süreçleri, Bakanlığımızın görevlendirdiği öğretmenlerimiz tarafından milli eğitimin ilke ve amaçları doğrultusunda öğrencilerin üstün yararı gözetilerek, yaş ve gelişim özelliklerine uygun olarak bilimsel esaslar çerçevesinde yürütülmektedir. Ders öğretmeni dışındaki kişilerin eğitim ortamlarına müdahalesi, eğitimin niteliğini bozmakta ve pedagojik ilkelere aykırı durumlar oluşturmaktadır.

Bakanlığın yazısında, okullarda sınıf annesi ve benzeri adlar altında mevzuatta yer almayan uygulamalara mahal verilmemesi, bu konuda okulların uyarılması ve gerekli tedbirlerin alınması istendi.


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atina ziyareti öncesinde Yunan Kathimerini gazetesine konuştu: 'Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi'

AA
AA
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atina ziyareti öncesinde Yunan Kathimerini gazetesine konuştu: 'Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi'

AA
AA

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin komşu Yunanistan'ı hiçbir zaman düşman, hasım olarak görmediğini, komşularıyla aşılamayacak hiçbir sorunu olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan'da yayımlanan Kathimerini gazetesine verdiği röportajda, 7 Aralık'ta Atina'ya yapması planlanan ziyaret öncesinde Türk-Yunan ilişkilerine dair soruları yanıtladı.

Sözlerine Türkiye ve Yunanistan'ın iki komşu ülke olduğunu vurgulayarak başlayan Erdoğan, önceki günlerde "Türk-Yunan ilişkilerinde yeni sayfa" ve "kazan kazan formülüne" dair yaptığı açıklamalara ilişkin şunları söyledi:

"Aynı coğrafyayı, aynı denizi paylaşıyoruz. Aynı havayı soluyoruz. Geçmişimiz itibarıyla iç içeyiz. Aramızda henüz çözüme kavuşturamadığımız pek çok mesele bulunuyor, iki ülke olarak bunun farkındayız. Ancak bu sorunların gerginliğe vesile olmasına, hükümetlerimiz ve halklarımız arasında anlaşmazlıklara yol açmasına izin verip vermemek bizim elimizdedir. İşte ben bu manada ilişkilerimizde 'yeni bir sayfadan', 'kazan-kazan' ilkesinden bahsettim. 'Kazan-kazan' anlayışı zaten Türkiye'nin uluslararası ilişkilere, diplomasiye yaklaşımının temelinde yatıyor."

Erdoğan, uyuşmazlıkların diyalog yoluyla ele alınması ve ortak paydada buluşulması halinde herkesin kazançlı çıkacağını vurgulayarak,Türkiye ile Yunanistan'ın son dönemde ilişkilerini bu anlayış çerçevesinde şekillendirme yönünde gayet iyi bir ivme yakaladığını kaydetti.

Uzun süredir işlemeyen ikili mekanizmaların yeniden canlandırıldığına işaret eden Erdoğan, "Diyalog kanallarımız her seviyede açık ve işliyor. Karşılıklı ziyaret trafiğimiz yoğun. Ülkelerimiz ve bölgemiz açısından önemli pek çok alanda işbirliğimizi karşılıklı güven temelinde geliştirme irademiz mevcut. Şimdi ise her iki tarafın üzerine düşen, bu anlayışı pekiştirmek, kurumsal hale getirmek ve ilerletmektir. Sayın (Yunanistan Başbakanı Kiryakos) Miçotakis'in de aynı iradeye sahip olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

Erdoğan, bu ortak niyetin, 7 Aralık'ta Atina'da imzalanması planlanan dostane ilişkiler ve iyi komşuluk konulu bildirge sayesinde tüm açıklığıyla kayda geçeceğini ifade etti.

"Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var"

Türkiye'nin komşu Yunanistan'ı hiçbir zaman düşman, hasım olarak görmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm ülkeler gibi bizim de düşmana değil, dosta ihtiyacımız var. Sık sık söylüyorum, başta Yunanistan olmak üzere komşularımızla aşılamayacak hiçbir sorunumuz olmadığı inancındayız. Bence son dönemde değişen, Yunanistan tarafının bize yönelik bakış açısını gözden geçirmiş olması, uzatılan dostluk elini asla geri çevirmeyen bir millet olduğumuzu anlamaya başlamasıdır. Halkımızın güvenliğine, toprak bütünlüğümüze, milli çıkarlarımıza göz dikenlere nasıl her zaman tereddüt etmeksizin gerekli tepkiyi veriyorsak, işbirliği ve dostluğun ilerletilmesine de her zaman açığız." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Miçotakis'in bunu anladığını ve Türkiye'nin Yunanistan ile arasındaki sorunların aşılması ve ilişkilerin ileriye götürülmesini samimi şekilde arzu ettiğini görebildiğine inandığını kaydetti.

Miçotakis'te de Türkiye'dekine benzer bir yaklaşım gözlemlemekten memnun olduğunu kaydeden Erdoğan, "Sayın Miçotakis'e ne söyleyeceğimi sordunuz. Kendisine şunu söyleyeceğim: Kiryakos, dostum, siz bizi tehdit etmedikçe biz de sizi tehdit etmiyoruz. Gel iki ülke arasındaki güveni sağlamlaştıralım. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji, eğitim, gençlik, her alanda ikili işbirliğini artıralım. Ülkelerimizdeki tarihi ve kültürel varlıklara karşılıklı olarak gerekli itina ve ihtimamı gösterelim. Ege meseleleri olsun, düzensiz göçle ortak mücadele olsun, Yunanistan'daki Türk azınlığın devam eden sorunları olsun, karşılıklı iyi niyet temelinde diyalog yoluyla çözemeyeceğimiz bir problem yoktur." dedi.

Erdoğan, bu yıl iki ülkede yapılan seçimlerde her iki hükümete de güçlü bir halk desteği verildiğine işaret ederek, "Bu destekle hem biz hem de Sayın Miçotakis güçlü ve yapıcı adımlar atabilecek konumdayız." diye konuştu.

"Sorunlar diyalog ve iyi niyet çerçevesinde çözülebilir"

Diyalog ve iyi niyet çerçevesinde sorunların çözüleceğine inandığını kaydeden Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Tabii bu arada kıta sahanlığının yanında pek çok sorunumuz var. Bunları paket halinde bir bütün olarak ele almalıyız. Meselelere seçici yaklaşıp bazılarını konuşup bazılarını konuşmamak doğru bir yaklaşım değil. Çünkü hepsi birbirleriyle bağlantılı. Uluslararası yargıya gittiğimizde geride hiçbir sorun bırakmamalıyız. Ama her şeyden önce tüm sorunlarımızı cesur bir şekilde konuşmalı, kamuoylarımızı doğru bir şekilde yönlendirmeliyiz.

Burada sorun çözme irademiz son derece belirleyici olacaktır. Bizim bu irademiz güçlüdür. Çevremizde yaşanan anlaşmazlıkların çözülmesi için gösterdiğimiz gayrete ve mesafe alma kabiliyetimize baktığınızda Türkiye'nin meseleleri barışçıl yollarla ortadan kaldırma anlayışını ve potansiyelini görebilirsiniz."

Erdoğan, Türkiye'nin samimiyeti ve çağrısının açık olduğunu belirterek, Yunanistan'ın da dış müdahalelere kapalı benzer bir yaklaşım ortaya koyması halinde her iki ülke için de huzurlu bir gelecek inşa etme yolunda, iyi bir başlangıç yapılabileceğine inandığını kaydetti.

"Yunanistan Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın kıymetli bir üyesi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunan basınına birçok kez yansıyan "bir gece ansızın gelebiliriz" şeklindeki sözlerine ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Ancak bizi tehdit edenler bizden çekinmelidir. Ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör unsurlarına karşı 'bir gece ansızın geliriz' dedik ve gereğini yaptık. Terör yuvalarını başlarına yıktık ve yıkacağız. Toprak bütünlüğümüze, birliğimize ve beraberliğimize el uzatanların bizden göreceği karşılık her zaman bu olmuştur ve bundan sonra da bu değişmeyecektir. Vatanımızı savunmak, milletimizin huzurunu korumak en doğal hakkımızdır ve tüm terör odaklarına karşı da bu hakkımızı sonuna kadar kullanmaya devam edeceğimizden kimsenin şüphesi olmamalıdır."

Erdoğan, Yunanistan'ın Türkiye'nin hasmı değil, içinde bulunduğu ittifakın (NATO) kıymetli bir üyesi olduğuna dikkati çekerek, "Ayrıca komşuyuz, komşu olarak kalacağız, birbirimizin haklarına ve hayati çıkarlarına karşılıklı olarak saygı göstermeliyiz. Bizim dostluk elimizi uzattığımızda ne kadar kucaklayıcı olduğumuzu yüzyıllarca birlikte yaşadığımız Yunan halkı iyi bilir. Bizim kültürümüzdeki hoşgörüyü ve samimiyeti çok yakından tanırlar. Karşılıklı anlayış temelinde ilişkilerimizi ilerletmek ve bu coğrafyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Bunu ifade ettiğimizde laf olsun diye söylemediğimizi de defalarca ispat etmiş bir ülkeyiz. Batı medyası bu sözlerimi çarpıtma gayreti içindedir." dedi.

Enerji alanında işbirliği

Ege ve Doğu Akdeniz'de enerji rezervlerinin olup olmamasının kendisinin kişisel kanaatinden öte bilimsel araştırmalar sonucunda tespit edilebilen bir husus olduğuna işaret eden Erdoğan, bu konuda umut verici çalışmalar yapıldığını kaydetti.

Erdoğan, Akdeniz ve Ege'nin doğal kaynaklar açısından zengin bir havza olduğuna işaret ederek mevcut uluslararası konjonktürde enerji güvenliğinin sağlanmasının ve muhafazasının stratejik açıdan elzem bir konu haline geldiğini ifade etti.

Bu manada özellikle Akdeniz'de işbirliği potansiyeli ve imkanları olduğunu belirten Erdoğan, böyle bir işbirliği potansiyelinin değerlendirilmesinin hem bölge ülkelerinin enerji güvenliğine hem de siyasi meselelerin çözümüne katkıda bulunabileceğini kaydetti

Buradaki potansiyelin siyasi açıdan suiistimal edilmeye çalışılmasının bu kaynakların kullanılamaması riskini de beraberinde getireceğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"Biz enerjinin tüm ülkeler ve toplumlar arasında işbirliği ve ortak kazanım unsuru olduğunu düşünüyoruz, uyuşmazlıkları diyalog yoluyla çözmek istiyoruz. İşbirliğini tercih ediyoruz ve buna hazırız. Bu nedenle daha önce iki defa kapsayıcı nitelikte Doğu Akdeniz'deki fırsatlar için konferans düzenlenmesini önermiştim. Maalesef, başta AB buna sessiz kaldı. Sessiz kalmak sorunları çözmüyor. Keza, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Ada'da kapsamlı çözüme kadar rezervlerin ortak işletimi ve gelir paylaşımını önerdi ve biz de bu öneriyi destekliyoruz. Bölgede başka ülkeler de bu yönde ilerlerken, Ada'daki iki taraf neden işbirliği yapamasın? Ege'de de işbirliği yapabileceğimiz pek çok konu var. Her şey halklarımızın ve sonraki nesillerimizin huzur ve refahı için."

"Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, farklı kültürleri hoşgörü ile sahiplenme temeli üzerine kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti'nin hem vakıf müesseselerini hem de bunların hak ve hukukunu geleceğe taşıyan bir sistemi etkin şekilde sürdürdüğünü belirterek, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'ne ait vakıf statüsünün bugün de korunmakta ve geçerli olduğuna işaret etti.

Ayasofya Camii'nin Fatih Sultan Mehmet Vakfının mülkiyetinde bulunan, ilgili Danıştay kararıyla esasen vakfedilme amacına uygun olarak kullanıldığının altını çizen Erdoğan, Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nin maddi ve manevi yönlerden yapısal bütünlüğünün bozulamayacağının, ikonografik ve her türlü plastik sanat unsurlarının eksiltilemeyeceği ve korunacağının, her vakıf kurumu gibi dokunulmazlık imtiyazına sahip Ayasofya Vakfının hukuki belgesi olan Vakıf Senedinde güvence altına alındığını da vurguladı.

Erdoğan, "Bu mümtaz mabedi insanlık tarihinin nadiren göreceği bir titizlik ve saygıyla koruyor, tüm insanlığın bu muhteşem anıttan maddi ve manevi şekilde yararlanmasına olanak sağlıyoruz. Son 570 yıllık uygulama ve koruma çabaları da devletimizin konuya tarihin her katmanında ne kadar titizlik ile yaklaştığının tescilidir. Şimdi ise Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi'nde Mimar Sinan döneminde yapılan koruma çalışmalarından sonra bütüncül olarak en büyük çalışmayı başlattık. Ayasofya Camii barış ve hoşgörünün sembolü olarak tüm din ve inançtan ziyaretçilere açık olmaya devam edecektir." dedi.

Heybeliada Ruhban Okulu

Anayasa Mahkemesinin 1971'de aldığı bir kararla ülke genelindeki tüm özel yüksekokulların devletleştirilmiş olduğunu kaydeden Erdoğan, bu kararın sadece Heybeliada Ruhban Okulunu değil, Türkiye'deki tüm özel yükseköğretim kurumlarını kapsadığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ruhban Okulunun devredilebileceği bir resmi yükseköğretim kuruluşunun bulunmaması nedeniyle hukuki temelini yitirdiğini ve faaliyetlerin durduğunu belirterek, "Esasen günümüzde Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılabilmesi ancak kapsamlı mevzuat değişiklikleri sonucunda mümkün olabilir. Öte yandan, Fener Rum Patrikhanesi de, Ruhban Okulunun YÖK mevzuatına tabi olarak bir devlet üniversitesi bünyesinde öğrenime yeniden başlamasına olumlu yaklaşmamıştır." ifadelerini kullandı.

"Düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir"

Gerek yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, gerek farklı kaygılar nedeniyle dünya genelinde göç hareketlerinde ciddi artış gözlemlendiğine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Maalesef, insanların bu arayışlarından çıkar sağlayarak, ciddi gelirler elde eden suç yapıları da hızla artıyor. Bu durum, her zaman söylemiş olduğumuz üzere, devletlerin tek başına üstesinden gelebilecekleri bir mesele değil. Neticede düzensiz göç ortak bir sınamadır ve ortak çabalar gerektirmektedir. Tabiatıyla ülke olarak düzensiz göçle mücadelemize yoğun çabalarımızla devam ediyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye'ye destek olmasının önem arz ettiğini belirterek, sonuç itibarıyla, eşit yük ve sorumluluk paylaşımını öngören, daha kaynakta iken göçü engellemeye yönelik ortak adımlar atılmasının şart olduğunu kaydetti.

Bunu sadece Türkiye ve Yunanistan arasındaki işbirliği ya da Ege'deki göç hareketlilikleriyle sınırlandırmamak gerektiğini belirten Erdoğan, tüm uluslararası toplumun dahline ihtiyaç duyulan son derece geniş çaplı bir mücadelenin gerekli olduğunu vurguladı.

Erdoğan, "Biz bu konuda samimi şekilde işbirliğine her zaman açık olduk, olmaya da devam ediyoruz. Kaldı ki göç meselesi savaşlar sona erse bile dünya gündeminden kalkmayacak bir sorun alanı. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarından birinin de iklim göçleri olduğu ve gelecekte bunun artacağı öngörüleri mevcut. Dolayısıyla bu soruna kalıcı çözümler, işleyen mekanizmalar üretmek zorundayız. Bütüncül bir yaklaşımla bu konuda kafa yormalı ve sorun çözücü formülleri konuşabilmeliyiz." dedi.

"Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik"

Türkiye'nin NATO'ya Yunanistan'la birlikte, 71 yıl önce girdiğini hatırlatan Erdoğan, Batılı veya Avrupalı olmanın kriterinin Avrupa Birliği mensubiyeti olmadığını ifade etti.

Erdoğan, Türkiye'nin AB'yle de, 1963 yılına dayanan ilişkileri çerçevesinde, aynı Gümrük Birliği içinde bulunan, adaylık statüsünü taşıyan bir ülke olduğuna işaret ederek, bu doğrultuda Türkiye'nin, demokratik yapısıyla ve savunduğu değerlerle, AB ve NATO üyesi ülkelerle ortak paydasının son derece geniş olduğunu belirtti.

Türkiye'nin BM ve Avrupa Konseyi başta olmak üzere Batılı olarak adlandırılan birçok uluslararası teşkilatın da kurucu üyesi olduğunu dile getiren Erdoğan, "Biz, uluslararası ilişkilerde daima hakkaniyetin, adaletin ve vicdanın sesi olageldik. Uluslararası gelişmelerde rehber edindiğimiz bu anlayış doğrultusunda, tarihin doğru tarafında yer almak başlıca hedefimizdir." diye konuştu.

"Biz Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Filistin halkının uğradığı haksızlıklar ve insanlık dışı muamele karşısında ortaya koyduğu tepki ve uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve insan hakları hukukunu açıkça ihlal eden eylemleri nedeniyle İsrail'i eleştirmekten kaçınmamasının, bu hedefin tabii bir gereği olduğunu ifade etti.

Bugün pek çok Batılı ülkenin de giderek benzer tutumlar ortaya koymaya başladığına dikkati çeken Erdoğan, Türkiye’nin Filistin bağlamında, bu şekilde ahlaki bir sorumluluğu yerine getirmesinin, "Batıya ait bulunup bulunmamakla" sorgulanmasının söz konusu olamayacağını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yönelim ve aidiyetinin tartışılmasından ziyade, asıl sorgulanması gerekenin bazı Batılı ülkelerin, kuvvetle savundukları değerleri bazen hiçe sayabilmesi olduğunu belirterek şunları kaydetti:

"Gazze'de yaşanan vahşete sessiz kalınması bunun en canlı örneğidir. Aslında biz Gazze'deki soykırıma karşı çıkarak Batı toplumunun temel değerlerini de savunuyoruz. Gazze'de kundaktaki bebeklerden tutun her yaşta insanın temel hakları çiğneniyor. İnsan haklarının göz göre göre yok edilmesine sessiz kalınması, insanların mülkiyet haklarının hiçe sayılarak evlerine, topraklarına sistematik bir biçimde el konulması, Filistinlilerin geleceklerini tayin haklarının ellerinden alınması Batı medeniyetinin değerlerinin neresinde kalıyor? Hastanelerin bombalanması, okulların, mülteci kamplarının, pazar yerlerinin vurulması ve sivillerin öldürülmesi Batı değerlerine uygun mudur? Gazze’deki insanlara 'güneye gidin' deyip oraya yönelenlerin üzerlerine bomba yağdırılması Batı'nın benimsediği bir durum mudur? Şimdi soruyorum, tüm bunlara bile isteye sessiz kalan ülkeler mi yoksa Türkiye mi Batı'ya ait?"