MİT ikisi Türk 7 Mossad ajanını yakaladı

Turistler 29 Haziran'da İstanbul'da Galata Kulesi önünde fotoğraf çektiriyor (EPA)
Turistler 29 Haziran'da İstanbul'da Galata Kulesi önünde fotoğraf çektiriyor (EPA)
TT

MİT ikisi Türk 7 Mossad ajanını yakaladı

Turistler 29 Haziran'da İstanbul'da Galata Kulesi önünde fotoğraf çektiriyor (EPA)
Turistler 29 Haziran'da İstanbul'da Galata Kulesi önünde fotoğraf çektiriyor (EPA)

Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), operasyonları Tel Aviv'den yürütülen 9 hücreye dağılmış 56 ajandan oluşan bir ağ içinde Mossad ajanı 7 kişilik ekibi çökertti. Mossad’ın casusluk faaliyeti yabancı vatandaşları içeriyor olup uluslararası ölçekte ve Ortadoğu'daki bazı ülkelerde faaliyet göstererek yoğun bir şekilde Arapça kullanıyor.

Türk basınının güvenlik kaynaklarından aktardığı habere göre,  İstanbul'daki istihbarat birimi aylarca süren izlemenin ardından Mossad adına ülkede yabancı vatandaşları gözetleyen 56 ajandan oluşan bir hücre tespit etti.

Yedi Mossad ajanının Türk basınına dağıtılan görüntüleri
Yedi Mossad ajanının Türk basınına dağıtılan görüntüleri

Kaynaklar, MİT operasyonunun İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ile işbirliği çerçevesinde gerçekleştiğini ve çökertilen 7 kişilik hücrenin hepsi de Mossad'a ajanlık yapığını itiraf ettiğini bildirdi.

Ayrıca, 7 kişinin her biri Tel Aviv’deki Mossad tarafından denetlenen 9 İsrailli istihbaratçıya bağlı olarak çalıştıklarını ve uluslararası ölçekte çalışabilme kabiliyetine sahip olduklarını söyleid.

7 casus arasında ikisi Türkolan Alperen Erkut, Ahmet Koray Özgürün yanı sıra Arap olan Halid Alnebhen, Gizyan Amori, Khaled Nijim, Nizar Daaddeddin, Muhammed Muri yer alıyor.

GPS takibi

Kaynaklar, bu hücrenin, insanlar hakkında biyografik bilgi toplamak amacıyla Arapça sahte internet siteleri oluşturduğunu, İspanya, İngiltere, Almanya, İsveç, Malezya, Endonezya ve Belçika gibi Avrupa ve Doğu Asya ülkelerinden sahte cep telefonu numaraları kullandığını, istihdam için sahte iş ilanları açarak kişiler hakkında istihbarat bilgileri toplamaya çalıştıklarını aktardı.

Türk medyasının istihbarat belgelerinden alıntı yaparak yayınladığı bilgilere göre, Arapça internet siteleri aracılığıyla yabancılar için biyografik bilgiler, GPS cihazı ile araç takibi, adrese dayalı Wi-Fi cihazların belirlenerek şifrelerinin kırılması ve ikametgah adreslerinin tespit edildiği belirlendi.

Hizbullah’ı hedef almak

Şarku’l Avsat’ın kaynaklardan aktardığına göre Mossad'da çalışmak üzere görevlendirilen casusların, keşif ve istihbarat amacıyla Lübnan ve Suriye'deki bölgelere gönderildiğini belirtiyor. Ayrıca Lübnanlı ve Suriyeli ajanların Beyrut’taki Haret Hreik bölgesine keşif ve  istihbarat amaçlı gönderildiği kaydedildi.

Mossad'ın İstanbul'daki Arap kökenli casuslarını Lübnan ve Suriye başta olmak üzere istihbarat bilgileri toplamak ve İsrail insansız hava araçlarının vuracağı yerleri belirlemek üzere bölgelere gönderildiği ortaya çıktı.

Mossad ajanlarının Lübnan Hizbullahı'nın yerleştiği bir binanın tam koordinatlarının alınması ve hedef binanın 3. katının içerisinde bulunan Hizbullah'a mensup üst düzey askeri ve siyasi isimlerin kimliklerinin tespitinin yapılması gibi uluslararası faaliyetlerin de yapıldığını tespit edildi.

Sahte internet siteleri

MİT, Ortadoğu'nun çeşitli ülkelerinden vatandaşlardan oluşan hücrenin teknik internet siteleri ve gerçek IP adresleri elde etmek için başta Arapça olmak üzere birçok dilde birçok sahte web sitesi kullandığı sonucuna vardı.

Yurtdışından Türkiye'deki elemanlarla gerçekleştirilen tüm irtibatların İspanya, İngiltere, Almanya, İsveç, Malezya, Endonezya, Belçika ülkelerine ait sahte kişilere ait yüzlerce tek kullanımlık internet data hatları üzerinden yapıldığı belirlendi.  Ayrıca, gerçek kimliği tespit edilemeyen "Shirin Alayan" sahte kod adlı Mossad elemanı tarafından Almanya telefon hattıyla 'Khaled Nijim' adlı Filistinli'ye sahte platformlar oluşturmayı teşvik etti.

Bu yolla sahte sitelere girenlerin virüslü linklere tıklattırılarak hedefteki kişinin telefonlarına sızıldığı öğrenildi.

Bu bağlamda İstanbul'da İsrail adına çalışan istihbarat elemanlarına, uzaktan siber eğitim ve teknik destek hizmetlerini ise Tel Aviv merkezli casus yazılım firması, Cyberintellingence İnternational Private Ltd'in yöneticisi 24 yaşındaki Priyanshi Patel Kulhari tarafından verildi. Hedef şahısların telefonlarına casus yazılımlarla nasıl sızılacağını, hangi haberlerin linklerinin tıklattırılacağını yine Kulhari belirliyordu.

9 ayrı hücre liderinden olan gerçek kimliği tespit edilemeyen ve İsrail'de ikamet eden "Abdulla Qassem" kod adlı Mossad görevlisinin, kendisini İsveç'te yaşayan Ürdün'lü bir Arap olarak tanıttığı, internetten Şam'ın Kudsiye bölgesinde stratejik öneme haiz bir binanın güvenlik seviyesinin analiz edilmesi ve detaylı fotoğraflanması için Zeyd Saadeddin adlı kişiyi görevlendirdiği öğrenildi.

Yurtdışında eğitim

Sabah gazetesinin haberine göre Mossad aralarında Türklerin de olduğu birçok casusu üç aşamalı istihbari gizlenme metodları kullanarak birinci adım olan Sırbistan'a, oradan ikinci adım Dubai'ye, sonra üçüncü adım Tayland'ın başkenti Bangkok'a gizlice turistik seyahat ettiriliyordu.

Ajanlar Banghkok’a vardığı sırada, Tayland'a gizli kurulu Mossad eğitim merkezine götürülen firari casuslardan Okan Albayrak adlı bir Türk'e, istihbari rapor yazma, takip tarassut yapma, İKK tedbirleri çerçevesinde MİT ve diğer istihbarat servislerinden kaçma ve kurtulma yöntemi, foto dokümante etme, gözlem ve analiz, araçlara uydu takip GPS cihazı yerleştirme konularında birebir teknik ve taktik istihbarat eğitimi veriliyordu.

Gazete, istihbaratın Mossad'ın Türk istihbaratının eline geçmemek için çok karmaşık yöntemler geliştirdiği ve bunların etkinliğini test etmek için İstanbul'da çeşitli operasyonlar düzenlediği sonucuna vardığını bildirdi.

.İsrail'e çalışan Halepli şebeke üyeleri Muhammed Filli ve Abdullah Fellaha tarafından Kağıthane'deki Trend GYO adlı şirketin Suriyeli yönetim kurulu başkanı Hisham Younis Yahya Qafisheh'in ofisinin keşif yapılması, Qafisheh'in kullandığı telefonun gasp edilmesi olayının planlanması, yine Başakşehir'deki bir sitede bir ikametgahdan hırsızlık yapılarak bilgisayarların ve dokümanların çalınmasının gerçekleştirildiği bilgisi edinildi.

Filli ve Fellaha, İstanbul'da bir kurum ve aralarında bir gazeteci, bir doktor ve bir döviz bürosu çalışanının da bulunduğu çok sayıda Mısır vatandaşını izlemeye dahil oldu.

Türk güvenlik kaynaklarına göre Mossad'ın Malezya, Endonezya ve İsveç'te çeşitli iş kollarında sözde ofisleri bulunurken, tüm operasyonlar Tel Aviv'den yürütülüyordu.

Mossad’a operasyon

Son yıllarda Türk istihbaratı, Mossad'ın ülke içinde faaliyet gösteren birçok casus ağının çökertildiğini daha önce ortaya çıkarmıştı. Geçtiğimiz  Mayıs ayındaikisi Türk  11 kişinin tutuklandı.Hücrenin liderinin Selçuk Küçükkaya olduğu öne sürülürken, Küçükkaya'nın FETÖ mensubu bir kişi aracılığıyla Mossad tarafından işe alındığı öne sürüldü.

Diğer yandan geçtiğimiz Aralık ayında İstanbul'da danışmanlık adı altında faaliyet yürüten ve İsrail'e Filistinliler hakkında bilgi sızdıran 44 Mossad ajanı yakalanmıştı.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe