Cumhuriyetin 100. yılı dünya basınında nasıl görüldü?

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında izlenen politikalar masaya yatırıldı

İstanbul'da kutlamalar kapsamında askeri geçit töreni yapıldı (AP)
İstanbul'da kutlamalar kapsamında askeri geçit töreni yapıldı (AP)
TT

Cumhuriyetin 100. yılı dünya basınında nasıl görüldü?

İstanbul'da kutlamalar kapsamında askeri geçit töreni yapıldı (AP)
İstanbul'da kutlamalar kapsamında askeri geçit töreni yapıldı (AP)

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılı dünya basınında farklı açılardan incelendi.

Analizlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Atatürk'ün mirasına ve değerlerine yaklaşımıyla 100. yıl kutlamalarının atmosferi değerlendirildi.

Guardian: "Türkiye, dünyadaki yerini bulmaya çalışıyor"

Birleşik Krallık'ın önde gelen gazetelerinden Guardian, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yaşanan bazı önemli olayların ve kişilerin fotoğraflarıyla bir haber hazırladı.

Yazıda Cumhuriyetin ilanı, Atatürk'ün ölümü, 1960 ve 1980 darbeleri ve 1999'daki Gölcük depreminin yanı sıra 2003'te Ak Parti'nin iktidara gelişi, 2013'teki Gezi protestoları, 2016'daki darbe girişimi ve Erdoğan'ın mayısta düzenlenen seçimleri kazanması gibi olaylara yer verildi.

Haberde, Atatürk'ün "Türkiye'yi Avrupa egemenliğinin pençesinden kurtardığı ve bir zamanlar kıtalara yayılan çok kültürlü bir İslam imparatorluğunu, bir Anadolu cumhuriyeti olarak yeniden yapılandırdığı" belirtildi. 

Yazıda, şu ifadelere de yer verildi: 

100 yaşına girerken Türkiye'nin cumhuriyet dönemi, liderlerinin ülkeyi bir yandan yeniden tanımlamaya, diğer yandan da tarihin yaralarını sarıp uluslarının dünyadaki yerini bulmaya çalışmasının öyküsüdür.

Kathimerini: "Erdoğan, 'Selanik'i bizden aldılar' dedi"

Yunan gazetesi Kathimerini, Erdoğan'ın cumartesi günü düzenlenen Büyük Filistin Mitingi'ndeki konuşmasında yaptığı Selanik göndermesini öne çıkardı. 

"Erdoğan: Selanik'i bizden aldılar" başlıklı haberde, cumhurbaşkanının Selanik, Musul ve Halep'i anavatanın parçası saydığına dikkat çekildi. 

Erdoğan, mitingde şunları söylemişti:

Tıpkı Edirne neyse Üsküp'ün, Kırklareli neyse Selanik'in, Mardin neyse Musul'un, Gaziantep neyse Halep'in o olduğu gibi Gazze de vatan topraklarının ayrılmaz sandığımız bir parçasıydı. Nereden nereye geldik?

To Vima: "Erdoğan, Türkiye'nin kurucusuymuş gibi davranıyor"

Yunanistan'ın önde gelen gazetelerinden To Vima ise 100. yıl kutlamalarına ilişkin, "Erdoğan sanki Türkiye'nin kurucusuymuş gibi davranıyor" başlıklı bir analiz yayımladı.

Haberde, Erdoğan'ın "Atatürk'ü kamusal alandan ve ülkenin kolektif bilinçaltından silmeye çalıştığı fakat bunu başaramadığı" öne sürüldü. 

Analizde, cumhurbaşkanının kendisini "siyasal İslam'ın lideri" olarak konumlandırdığı ve Atatürk'ün mirasını gölgede bırakmaya çalıştığı iddia edildi. 

AP: "Gösterişsiz kutlamalar hayal kırıklığı yarattı"

ABD merkezli haber ajansı AP'nin haberindeyse Gazze'deki savaş nedeniyle Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılı için yapılan kutlamaların "sönük" geçtiğine dikkat çekilerek, şu yorumlar yapıldı: 

Gösterişsiz kutlamalar, köklerini Türkiye'nin İslami hareketinden alan Erdoğan hükümetinin, laik cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasını baltalamaya çalıştığını düşünen Türkiye'deki pek çok kişi arasında hayal kırıklığına neden oldu.

Haberde, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in 25 Ekim'deki açıklamasında, "Bugün maalesef 100 yıl sonra bile halen ülkemizde cumhuriyetimizle sorunu olanlar var" diyerek, AK Parti'nin 28 Ekim'de Gazze'ye destek için düzenlediği Büyük Filistin Mitingi'ni eleştirdiği de hatırlatıldı. 

Ajans, Erdoğan'ın Atatürk'ün mirasına dair yaklaşımı için de şu değerlendirmeyi yaptı: 

Toplumun tüm kesimleri Atatürk'ün reformlarını benimsemedi. Erdoğan ve destek aldığı dini tabanı, Türkiye'nin Osmanlı mirasından ve İslami geçmişinden gurur duyuyor. Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir subayı olarak Atatürk'ün askeri başarılarına saygı duyuyor ancak cumhuriyet dönemini nadiren övüyor.

Bazı analizlerde, Gazze'ye destek için düzenlenen mitingin, cumhuriyetin 100. yılına dair kutlamaları gölgede bıraktığı yorumu yapıldı (Reuters)
Bazı analizlerde, Gazze'ye destek için düzenlenen mitingin, cumhuriyetin 100. yılına dair kutlamaları gölgede bıraktığı yorumu yapıldı (Reuters)

Deutsche Welle: "Erdoğan, Atatürk'ün vizyonu için tehdit"

Alman devletine ait Deutsche Welle'nin haberinde, Atatürk'ün cumhuriyeti kurarken benimsediği değerlerle mevcut iktidarın ideolojisinin çatışma halinde olduğuna işaret edilerek, şu yorum paylaşıldı: 

Bir asır önce Atatürk laik değerlere dayalı Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdu. Günümüzdeyse pek çok kişi, onun vizyonunun muhafazakar Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tehdit edildiğinden endişeleniyor.

Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yüzyılı için iktidarın kullandığı "Türkiye Yüzyılı" ifadesinin, Erdoğan'ın mayıstaki seçimler için düzenlediği kampanyanın da ana sloganı olduğu hatırlatıldı. 

Haberde, Alman sivil toplum kuruluşu Özgürlük için Friedrich Naumann Vakfı'ndan Beate Apelt'in görüşlerine de yer verildi. Apelt, Erdoğan ve Atatürk'ün portrelerinin yan yana sergilendiğine işaret ederek, bunun "Atatürk'ün cumhuriyeti kurmasına rağmen aslında bu büyük yüzyıl projesini ilerleten kişinin Erdoğan olduğu mesajını verdiğini" savundu. 

Tehran Times: Reisi, Erdoğan'ı 100. yıl vesilesiyle kutladı

İran'da İngilizce yayın yapan haber sitesi Tehran Times, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin Türkiye Cumhuriyeti'nin 100. yıl dönümü vesilesiyle Erdoğan'ı tebrik ettiğini yazdı. 

Reisi, yayımladığı mesajda şu ifadeleri kullandı: 

İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasındaki işbirliği ve karşılıklı anlayışın, iki millete hayırlar ve değerli kazanımlar, bölgeye ve dünyaya da barış, istikrar ve refah getireceğine inanıyorum.

Haberde, İran ve Türkiye'nin birçok bölgesel konuda birlikte hareket ettiğine dikkat çekilerek, iki ülkenin de Gazze'deki savaşta benzer bir tutum sergileyip ateşkes talebinde bulunduğu hatırlatıldı. 

NHK: "Erdoğan, Türkiye'yi 'kimsesizlerin kimsesi' yaptı"

Japonya'nın kamu yayımcısı NHK'nin haberinde, Erdoğan'ın cumartesi günkü mitingle Gazze'ye destek verirken, pazar günü yayımladığı mesajda da Türkiye'yi "kimsesizlerin kimsesi" diye nitelediği öne çıkarıldı.

Haberde, cumhuriyetin kuruluşuna ilişkin, "Bir asır önce, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü sırasında yabancı ülkeler bölgeyi paylaşırken, Atatürk liderliğindeki güçler onları geri püskürttü ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan etti" dendi.

Independent Türkçe



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.