Avrupa basını, Erdoğan'ın Almanya ziyaretini yazdı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın günübirlik Almanya ziyareti, farklı açılardan değerlendirildi

Scholz, başbakan seçildikten sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini geçen yıl martta yapmıştı (Reuters)
Scholz, başbakan seçildikten sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini geçen yıl martta yapmıştı (Reuters)
TT

Avrupa basını, Erdoğan'ın Almanya ziyaretini yazdı

Scholz, başbakan seçildikten sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini geçen yıl martta yapmıştı (Reuters)
Scholz, başbakan seçildikten sonra Türkiye'ye ilk ziyaretini geçen yıl martta yapmıştı (Reuters)

Avrupa basını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya ziyaretini yakından takip ediyor.

Berlin hükümetinden yapılan açıklamaya göre, Erdoğan'ın günübirlik ziyaretinde bugün Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'la görüştükten sonra Başbakan Olaf Scholz'le yemeğe katılması planlanıyor.

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin Kassam Tugayları'nın 7 Ekim'de başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ardından gelen karşılıklı açıklamalarla iki ülke arasındaki ilişkiler gerginleşirken, Avrupa basını da ziyareti farklı açılardan değerlendirdi.   

AFP: "Türkiye, Almanya için önemli oyuncu olduğunu kanıtladı" 

Fransız haber ajansı AFP, Berlin ve Ankara'nın özellikle Gazze savaşında zıt kutuplarda yer aldığına dikkat çekerek, Scholz'ün İsrail'e koşulsuz destek verdiğini, Erdoğan'ınsa Hamas'ın "topraklarını koruma mücadelesi veren bir kurtuluş ve mücahitler grubu" diye tanımladığını hatırlattı.

Analizde, Berlin hükümetinin tansiyona rağmen Ankara'yla ilişkilerini korumaya çalıştığına işaret edilerek, şu değerlendirmeler paylaşıldı: 

Rusya'nın başlattığı savaş sırasında Ukrayna'dan tahıl sevkıyatının yapılmasına aracılık etmesi ve 2015-2016'da Avrupa'ya göçmen akınının hafifletilmesine yönelik kilit bir anlaşmayı onaylaması, NATO üyesi Türkiye'nin önemli bir oyuncu olduğunu kanıtladı.

Almanya'nın ayrıca en büyük Türk diasporasına ev sahipliği yaptığı ve ülkedeki çoğu kişinin Erdoğan'ı desteklediği yazıldı.  

Haberde, Almanya'da iktidar ortağı liberal Hür Demokrat Parti'nin (FDP) genel sekreteri Bijan Djir-Sarai'nin, Scholz'den Erdoğan'la görüşmeyi iptal etmesini istediği de hatılratıldı. 

BBC: "Almanya ve Türkiye'nin birbirine ihtiyacı var"

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin Almanya muhabiri Damien McGuinness, Berlin'in "Erdoğan'ın ziyaretinde Gazze'deki savaşla ilgili yapacağı herhangi bir yorumun gerilimi tırmandırmasından endişelendiğini" yazdı.

Analizde, II. Dünya Savaşı'ndaki Holokost'tan duyulan tarihi suçluluk nedeniyle İsrail'e desteğin Alman dış politikasının temel taşlarından biri olduğu, sol kesim içinse Filistin davasını savunmanın "totem" haline geldiği belirtildi.

McGuinness, Almanya'da üç milyona yakın Türk kökenli kişinin yaşadığını ve mayıstaki genel seçimlerde diasporadan Erdoğan'a ciddi oranda oy çıktığını hatırlatarak, şu değerlendirmeyi yaptı: 

Almanya ve Türkiye'nin birbirine ihtiyacı var. Almanya, Türkiye için önemli bir ticaret ortağı. Aynı zamanda dünyanın en büyük Türk diaspora topluluğuna ev sahipliği yapıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan için orası bir seçim mücadelesi alanı.

Analizde, Scholz'ün göçmen akınını durdurmak için Türkiye'yle anlaşmayı yenilemek istediği, Ukrayna savaşında da Ankara hükümetinden desteğini artırmasını isteyeceği belirtildi. 

McGuinness, "Scholz, Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin ardından mayısta kendisini Berlin'e davet etmişti. Muhtemelen şimdi 'Keşke yapmasaydım' diyordur" ifadeleriyle analizini noktaladı.

Reuters: "Eurofighter Typhoon jetlerinin tedariki sallantıda"

BK merkezli haber ajansı Reuters, Erdoğan'ın Almanya ziyaretinin "Gazze savaşının gölgesinde gerçekleşeceğini" yazdı.

Ajans, Erdoğan ve Scholz'ün görüşmesinde Türkiye'nin satın almak istediği Eurofighter Typhoon jetlerinin de gündeme gelebileceğini aktardı. 

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, dün TBMM'deki komisyon toplantısında bu uçaklardan 40 tane almayı planladıklarını, BK ve İspanya'dan onay çıktığını fakat Almanya'nın ikna edilmesi gerektiğini söylemişti.

Ajansın analizinde, Erdoğan'ın jetler için Scholz'den onay almaya çalışacağı belirtilirken, mevcut durumda bunun mümkün olmayabileceği yorumu yapıldı.

Politico: "Erdoğan, Avrupa'yı sinirlendirmekten çekinmiyor"

ABD'nin önde gelen gazetecilik kuruluşlarından Politico'nun Avrupa bürosunun analizinde, Erdoğan'ın Gazze savaşının başında dengeli bir politika izleyerek arabuluculuk rolü üstlenirken, sonradan yönünü değiştirerek Hamas'ı desteklediği ifade edildi.

Kuruluşun Almanya muhabiri James Angelos, cumhurbaşkanının açıklamalarının ABD ve Avrupa Birliği'nde (AB) geniş yankı bulduğuna dikkat çekerken, Batılı liderlerin Erdoğan'la "kabul edilebilir düzeyde istikrarlı ilişkiler sürdürmeye çalıştığını" yazdı. 

Analizde, "Erdoğan, İslam dünyasının en büyük lideri olmayı arzuluyor, bu yolda Avrupalı ve ABD'li müttefiklerini sinirlendirmekten de çekinmiyor" dendi.

Haberde, New York merkezli düşünce kuruluşu Dış İlişkiler Konseyi'nden Henri J. Barkey'nin şu yorumlarına yer verildi: 

Onu bir nevi şımarttık ve ceza almadan istediği her şeyi yapmasına izin verdik. Karşılık vermiyoruz. Bu yüzden yaptığı yanına kâr kalıyor.

Analizde, Erdoğan'ın Tel Aviv yönetimini Filistinlilere saldırılarından ötürü "faşist" diye nitelediği, Scholz'ünse İsrail'in uluslararası hukuka uygun davrandığını savunarak suçlamaya tepki gösterdiği de hatırlatıldı.

DW: "Asıl soru, ne kadar doğrudan iletişim kurulabileceği"

Almanya'nın kamu yayıncısı DW'nin haberinde, Erdoğan'ın ziyaretinin kapalı kapılar ardında gerçekleşeceğine dikkat çekilerek, güvenlik önlemlerinin artırıldığı ve 500 polis memurunun görevlendirildiği belirtildi. 

Haberde, Erdoğan'ın cumartesi Berlin Olimpiyat Stadı'nda oynanacak Almanya-Türkiye futbol maçına katılımının da iptal edildiği aktarıldı. 

Erdoğan'ın İsrail'e yönelik sert eleştirilerinin Almanya'da geniş yankı bulduğu belirtilirken, ziyaretin iptaline yönelik taleplerin, diyalog isteği karşısında zayıf kaldığı ifade edildi. Berlin yönetiminin davetine, ana muhalefetteki merkez sağ Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) Genel Başkanı Friedrich Merz'in de destek verdiği hatırlatıldı. 

Analizde, iki ülke arasındaki bağlara ilişkin şu değerlendirmeler yapıldı: 

Ekonomik sorunlarla mücadele eden Türkiye, Almanya ve AB'yle iyi iş ilişkilerinden faydalanıyor. Buna karşılık Türkiye, AB'ye göçmen akınını durdurma çabalarında önemli bir ortak haline geldi. Türkiye, Ukrayna ve Rusya arasında olduğu gibi kriz arabuluculuğu da yapabilir. İsrail ve Hamas arasındaki son çatışmalar, Türkiye'nin bu konudaki profilini daha da yükseltti.

DW, her şeye rağmen ülkeler arası diyaloğun korunması taraftarı olduğunu belirten Federal Meclis Savunma Komisyonu Başkanı Marie-Agnes Strack-Zimmermann'ın "Gazze'deki savaşın yayılmaması önemli ve tabii ki Türkiye'nin de burada bir rolü var. Dolayısıyla birbirimizle konuşmak zorundayız. Asıl soru, ne kadar doğrudan iletişim kurabileceğimiz" sözlerini de aktardı.

Independent Türkçe



İsrail Dışişleri Bakanlığı, Trabzon'daki eyleme tepki gösterdi

Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
TT

İsrail Dışişleri Bakanlığı, Trabzon'daki eyleme tepki gösterdi

Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)
Kafasına çuval geçirilen Netanyahu maketinin üzerine "Savaş suçlusu" yazılı bir kağıt da asıldı (X/Kemalsaglamart1)

İsrail Dışişleri Bakanlığı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun maketinin cumartesi günü Trabzon'da "Netanyahu'ya idam" afişiyle birlikte bir inşaat vincine asılmasına tepki gösterdi.

Pazar günü X'te yapılan paylaşımda, Artvin Çoruh Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı bölümünde öğretim üyesi olan Kemal Sağlam'ın öncülüğüyle gerçekleştirilen eylemde TOKİ konutları inşaatındaki bir vincin kullanıldığı hatırlatıldı:

Türk akademisyen Başbakan Netanyahu'nun maketini bir 'İdam Cezası' afişiyle birlikte asıyor. Bir devlet şirketi gururla yardım ediyor. Türk yetkililer bu skandala karşı çıkmadı. Erdoğan'ın Türkiyesi'nde nefret ve antisemitizm kınanmıyor, kutlanıyor.

Sağlam, yerel basına yaptığı açıklamada Gazze'deki katliamlara dikkat çekmek istediğini belirterek "İsrail hükümetinin politikası uluslararası hukuku ve insan haklarını ihlal ediyor" demişti. 

Türkiye'deki resmi makamlar henüz konuya dair herhangi bir açıklama yapmadı. 

Gazze savaşı Ankara-Tel Aviv ilişkilerini gerse de Türkiye, Mısır ve Katar'la birlikte ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddelik planının garantörlerinden biri oldu. 

ABD'nin talebi üzerine Türkiye, ateşkes ve rehine takası anlaşmasını imzalaması için Hamas'ı ikna etmişti. Trump da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a desteği için teşekkür etmişti.

Diğer yandan Türkiye'nin Gazze Şeridi'ne konuşlandırılacak uluslararası güvenlik gücünde yer alamayabileceği son günlerde bildiriliyor.

ABD Dışişleri Marco Rubio, Gazze'de görev yapacak güvenlik gücünün İsrail tarafından da onaylanması gerekeceğini cuma günü söyledi.

Rubio, Türkiye'nin katılımına dair doğrudan açıklama yapmazken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Yardımcısı JD Vance'le 22 Ekim'de yaptığı görüşmede Türkiye'nin olası rolüne dair "Bu konuda karar İsrail yönetimine danışılarak alınacak. Çok net görüşlerim var" demişti.

Independent Türkçe, RT, Haber61


Reuters: Türkiye, ABD ve Avrupa’yla savaş jeti pazarlığında

Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
TT

Reuters: Türkiye, ABD ve Avrupa’yla savaş jeti pazarlığında

Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)
Analizde, Erdoğan'ın son dönemdeki diplomatik başarılarını kullanarak ABD'yle savaş jeti anlaşmalarını tamamlamak istediği yazılıyor (Reuters)

Türkiye bölgedeki hava gücünü artırmak için Avrupa ve ABD'den savaş jetleri satın alma çalışmalarını hızlandırdı.

Reuters'ın analizinde Ankara yönetiminin, ABD'nin tedarik ettiği F-15, F-16 ve F-35 jetlerine sahip İsrail'in Gazze, İran, Suriye, Lübnan ve Katar'a düzenlediği saldırılar karşısında tedirgin olduğu yazılıyor. Türkiye'nin "potansiyel tehditlere karşı koymak ve savunmasız kalmamak için hava gücünün hızla artırılmasını" istediği ifade ediliyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir kaynak, Türkiye'nin acil ihtiyacını karşılamak için Katar ve Umman'dan 12 adet kullanılmış Eurofighter Typhoon jeti satın alacağını söylüyor.

Satışın, Eurofighter konsorsiyumundaki Birleşik Krallık (BK), Almanya, İtalya ve İspanya tarafından onaylanması gerekiyor. Bu süreçte 28 yeni savaş uçağının daha ileri tarihlerde tedarik edilmesi planlanıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Katar ve Umman ziyaretlerinde jet sayısı, fiyatlandırma ve teslim takvimini gündeme getireceği öne sürülüyor.

BK ve Türkiye, temmuzda 40'a yakın Eurofighter uçağı için ön anlaşma imzalamıştı. Londra yönetiminden bir kaynak, "Sözleşmenin son detaylarını yakında belirlemeyi umuyoruz" diyor.

Türkiye Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, nihai bir anlaşmaya varılmadığı ve Britanya'yla görüşmelerin olumlu yönde ilerlediği, diğer konsorsiyum üyelerinin de jet tedarikini desteklediği belirtiliyor.

Katar ve Umman ise gelişmelerle ilgili yorum yapmadı.

Türkiye, 2020'de Rus menşeli S-400 hava savunma sistemlerini satın almış, ABD de misilleme olarak CAATSA yaptırımlarını devreye sokup Ankara'yı F-35 programından çıkarmıştı.

Analizde, Erdoğan'ın geçen ay Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump'la görüşmesinde ilerleme sağlanamadığı savunuluyor. Ancak Türkiye'nin, Gazze savaşında Hamas'ı ateşkes anlaşmasını imzalamaya ikna etmekte oynadığı rolle ivme kazandığı, bu sayede CAATSA yaptırımlarını aşmayı istediği aktarılıyor.

Kaynaklar, Trump'ın özel bir "muafiyet" kararı alarak, F-35 tedarikinin önünü açabileceğini söylüyor. Ankara'nın ilerleyen süreçte Washington'a böyle bir hamle teklifiyle gidebileceği öne sürülüyor.

AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Harun Armağan şu yorumları yapıyor:

CAATSA meselesinin çözülmesi gerekiyor. Bunun başkanlık muafiyetiyle mi yoksa Kongre kararıyla mı olacağı ABD'nin inisiyatifinde. Diplomasi ve işbirliği çabaları sürerken, bu CAATSA meselesi biraz tuhaf görünüyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Trump'ın Türkiye'nin stratejik önemini bildiğini ve "tüm bu bekleyen sorunlara yaratıcı çözümler aradığını" söylüyor. Ancak olası planlara dair daha fazla bilgi paylaşmıyor.

Reuters, Türkiye'nin Batılı ülkelerden silah tedarikinde yaşadığı zorlukların ardından kendi beşinci nesil savaş uçağı KAAN'ı geliştirdiğine de dikkat çekiyor. Ancak KAAN'ın, Türk hava gücünün belkemiğini oluşturan F-16'ların yerini almasının yıllar sürebileceği yazılıyor. Ayrıca hava savunma sistemi Çelik Kubbe'nin geliştirme sürecinin de hızlandırıldığı belirtiliyor.

Independent Türkçe, Reuters, Defence News


Kuzey Kıbrıs seçimleri: Erdoğan yeni gerçeklikle nasıl başa çıkacak?

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
TT

Kuzey Kıbrıs seçimleri: Erdoğan yeni gerçeklikle nasıl başa çıkacak?

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) taraftarları, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferlerini kutluyorlar, 19 Ekim 2025 (AFP)

Ömer Önhon

Yalnızca Türkiye tarafından bağımsız bir devlet olarak tanınan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC), pazar günü dokuzuncu cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı.

Muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman, oyların yüzde 62,80'ini alarak ezici bir zafer kazandı ve son beş yıldır görevde olan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ı mağlup etti. Erhürman, 1983'teki kuruluşundan bu yana Cumhuriyet'in altıncı cumhurbaşkanı olacak.

Bu seçimler, özellikle Cumhuriyet’in geleceği, Türkiye ile ilişkileri ve Doğu Akdeniz'deki jeopolitik durum açısından büyük önem taşıyor. Kıbrıslı Türkler yalnızca yeni bir cumhurbaşkanı seçmekle kalmadı; ayrıca siyasi yönelimlerini ve Kıbrıs sorununu çözmek için yapılacak diplomatik görüşmelerde kendilerini temsil edecek müzakereciyi de belirlediler.

Kuzey Kıbrıs'taki cumhurbaşkanlığı seçimleri, Kıbrıs Türk toplumu içinde iki karşıt seçenek arasında belirleyici bir referandum olarak da görülüyordu; iki devletli çözümü destekleyenler ve federal çözüme bağlı kalanlar.

Görev süresi sona eren Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, “iki devletli çözüm”ü savunmuş ve adil bir çözümün ancak eşit egemenliğe sahip ve daha sonra uluslararası alanda tanınmaya çalışacak iki bağımsız devletin kurulmasıyla mümkün olduğunu vurgulamıştı.

Tufan Erhürman ise iki kurucu devlet ve iki toplum arasında siyasi eşitlik temelinde “Ortak Kıbrıs Cumhuriyeti” çerçevesinde Türk ve Rum kesimleri arasında bir ortaklık çağrısında bulunuyor.

Seçilmiş Cumhurbaşkanı Erhürman, “Dış politikayla ilgili tüm sorumluluklarımı Türkiye ile yakın istişare içinde yürüteceğimin ve bu istişare çerçevesinde kararlaştırılanın ötesinde hiçbir adım atmayacağımın altını çiziyorum” dedi.

Bu açıklamalar, Kıbrıslı Rumların Erhürman'dan duymayı umdukları şeylerle çelişiyordu. Erhürman, Rum basını tarafından “yeniden birleşme yanlısı bir aday” ve “Kıbrıs'ı yeniden birleştirmek için BM destekli, tıkanmış görüşmeleri yeniden canlandırmaya yardımcı olabilecek kritik oylamada katı bir adayı yenen ılımlı aday” olarak övülmüştü.

Ankara muhtemelen yeni gerçekliği akıllıca yönetecek, kendi güvenliğini garantiye alacak şekilde Kıbrıslı Türklere desteğini sürdürürken seçmenlerin iradesine saygı duyacak

Türkiye, seçim kampanyası sırasında Ersin Tatar'ın adaylığına güçlü bir destek vermiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve bazı üst düzey yetkililer, sonuçların açıklanmasının ardından Erhürman'ı tebrik ederek, Ankara'nın Kıbrıslı Türklere desteğinin devam ettiğini vurguladılar.

Ancak, Erdoğan ile en yakın müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli arasında konuya ilişkin görüş ayrılıkları olduğu görülüyor. Bahçeli, seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından, KKTC parlamentosundan seçimlere katılımın çok az olması nedeniyle sonuçları geçersiz ilan etmesini, ayrıca KKTC’nin Türkiye'ye katılımını zorunlu kılan bir karar almasını talep etti.

Bir sonraki adımın, seçilen Cumhurbaşkanı’nın başkent Ankara'yı ziyaret etmesi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi olması bekleniyor. Şimdi soru, Türkiye'nin iki devletli çözüme verdiği sürekli destek göz önüne alındığında, iki tarafın ortak bir zemin bulup bulamayacağı.

cvfgb
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve görev süresi dolan KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin başkenti Lefkoşa'daki yeni cumhurbaşkanlığı kompleksinin açılışında, 3 Mayıs 2025 (AFP)

Ankara muhtemelen Kıbrıslı Türklere desteğini sürdürürken, kendi güvenliğini ve KKTC’nin güvenliğini garantiye alacak şekilde seçmenlerin iradesine saygı duyacak ve yeni gerçekle akıllıca başa çıkacaktır. Farklı bir hareket tarzı Türkiye'nin çıkarlarına hizmet etmeyebilir.

Önümüzdeki haftalarda hem ikili ilişkilerde hem de BM çerçevesinde Türkler ve Rumlar arasında yeni atılımlar yaşanabilir.

Kıbrıs Rum nüfusu yaklaşık 1 milyon ve azınlık olarak gördükleri yaklaşık 470 bin Kıbrıslı Türk ile siyasi eşitliği tanımayı reddediyorlar

Muhalefet lideri Erhürman'ın büyük bir farkla zafer kazanmasına birçok etken katkıda bulundu. Bu etkenlerin en belirginleri, Kıbrıslı Rumların uluslararası tanınma ve Avrupa desteği sayesinde elde ettiği refahtır. Buna karşın, önceki Kıbrıs Türk liderliği Kıbrıs sorununu çözmek için ciddi adımlar atamadı, vatandaşların yaşam koşullarını iyileştirmekte başarısız oldu ve Kuzey Kıbrıs'ı etkileyen bir dizi skandal yaşandı.

Bununla birlikte, Kıbrıs Türk liderliğinin benimseyeceği yön ne olursa olsun, Kıbrıs sorununda nihai bir çözüme ulaşmak kolay olmayacaktır. Çünkü her iki tarafın hafızası da hâlâ ağır bir etniksel şiddet mirası taşımaktadır.

1960 yılında, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantörleri olduğu bir anlaşma kapsamında “Kıbrıs Cumhuriyeti”ni kurdular. Ancak bu düzenleme uzun sürmedi; çünkü hem düzenli hem de düzensiz Kıbrıslı Rum güçleri, “Enosis” olarak bilinen aşırı milliyetçi bir ideolojinin etkisiyle Kıbrıslı Türklere karşı silahlı saldırılar başlattı. Amaçları, ada üzerinde tam kontrol sağlamak ve Yunanistan'a katılmaktı ve bu da nihayetinde 1974'te Türkiye'nin askeri müdahalede bulunmasına neden oldu.

dfg
KKTC’nin yeni lideri Tufan Erhürman ve eşi Nilden Bektaş Erhürman, KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki zaferini kutluyor, Lefkoşa,19 Ekim 2025 (Reuters)

O zamandan beri Kıbrıslı Rumlar adanın güney kesimine yerleşirken, Kıbrıslı Türkler KKTC’yi ilan ettikleri kuzeyde yaşıyorlar.

Türk tarafı, iki toplum arasında siyasi eşitliğe dayalı ortak bir cumhuriyet kurmak amacıyla Rum tarafıyla uzun müzakereler yürüttü, ancak bu görüşmeler sonuçsuz kaldı.

Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından sunulan “Annan Planı”, Kıbrıslı Türk ve Rumları iki bölgeli bir devlette birleştirmeyi amaçlıyordu. Plan, 24 Nisan 2004'te adanın her iki kesiminde de referanduma sunuldu. Kıbrıslı Türklerin yüzde 65'i plana evet oyu verirken, Kıbrıslı Rumların yüzde 75'i planı reddetti ve bu da planın iptal edilmesine yol açtı.

Yaklaşık 1 milyon kişiden oluşan Kıbrıslı Rumlar, azınlık olarak gördükleri yaklaşık 470 bin Kıbrıslı Türk ile siyasi eşitliği tanımayı reddediyorlar. Ayrıca, Türkiye'nin garantör güç olmaya devam etmesine de karşı çıkıyorlar; Türkiye ise bu itirazı şiddetle reddediyor.

Daha sonra, 2017 yılında İsviçre'nin Crans-Montana dağ köyünde yapılan barış görüşmeleri de başarısızlıkla sonuçlandı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, temel gelir kaynakları turizm, üniversite gelirleri ve kumarhaneler iken, geri kalan gelir kaynakları doğrudan Türkiye'nin desteğinden oluşuyor

Annan Planı'nın reddedilmesine ve AB yasalarının çözümlenmemiş sınır anlaşmazlıkları olan ülkelerin katılımına izin vermemesine rağmen, Kıbrıs, 2002 yılında Kıbrıslı Türkleri tamamen dışlayan bir hamleyle, yalnızca Rum tarafını temsil edecek şekilde AB'ye katıldı. Ancak, daha sonra bazı Avrupalı ​​siyasetçiler ve uzmanlar bu hamlenin bir hata olduğunu itiraf ettiler. O zamandan beri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), adanın tek meşru temsilcisi olarak AB fonlarından yararlanıyor. Ayrıca Türkiye'nin AB’ye katılımını engelliyor ve üyeliğini kendi siyasi ajandalarına hizmet edecek şekilde kullanıyor.

Son zamanlarda, ABD'nin silah ambargosunu kaldırması ve bu durumun kendilerine önemli bir askeri avantaj sağlaması nedeniyle Kıbrıslı Rumlar silahlanma alanındaki faaliyetlerini de yoğunlaştırdılar.

Paralel bir bağlamda, Türkiye ile ilişkileri gergin olan Binyamin Netanyahu hükümeti liderliğindeki İsrail, GKRY ile bir güvenlik ortaklığına girdi ve kendisine hava savunma sistemleri de dahil olmak üzere çeşitli askeri teçhizat sağladığı söyleniyor.

Gerilimi tırmandıran bu adımların ortasında, Kıbrıs açıklarındaki hidrokarbon rezervleri de bölgede ilave bir çatışma noktası haline geldi.

zxcvbg
Görev süresi sona eren KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, başkent Lefkoşa'da yapılan KKTC cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında bir sandıkta oyunu kullanıyor, 19 Ekim 2025 (AFP)

Rum tarafı, Kıbrıslı Türklerin keşfedilen enerji kaynakları üzerinde hiçbir hakkı olmadığını iddia ediyor ve Chevron gibi büyük uluslararası şirketleri arama ve sondaj faaliyetlerine katılmaya davet ederek Türkiye üzerindeki baskıyı artırmaya çalışıyor.

Ancak Türkiye de buna sessiz kalmıyor; Kıbrıslı Türklerin güvenli ve istikrarlı bir ortamda yaşamasını sağlamak için sürekli çaba sarf ediyor ve adanın kuzeyindeki askeri varlığı bu desteğin en önemli dayanaklarından biri. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kendi ordusuna sahip olsa da asıl gücü Türk askeri varlığına ve Ankara'nın adanın kuzeyinde sağladığı altyapıya dayanıyor.

Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye'ye coğrafi yakınlığı ve Türk savaş uçaklarının Kıbrıs hava sahasına dakikalar içinde ulaşabilmesi, Kıbrıslı Türkler için güvenlik garantilerini daha da destekleyen iki faktör.

KKTC'nin temel gelir kaynakları turizm, üniversiteler ve kumarhaneler iken, geri kalan gelir kaynakları doğrudan Türkiye'nin desteğinden oluşuyor.

Türkiye'nin KKTC'nin uluslararası alanda tanınması yönündeki çağrılarına henüz hiçbir ülke yanıt vermemiş olsa da 20'den fazla ülkede temsilciliği bulunuyor. Ne uluslararası toplum ne de Kıbrıslı Rumlar, adanın egemenliğine eşit siyasi katılım için gereken tüm niteliklere sahip yaklaşık yarım milyon Kıbrıslı Türk'ün varlığını inkar edemez.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.