"Asrın felaketi" 960 öğretmeni hayattan kopardı

Kahramanmaraş'ta 6 Şubat'ta meydana gelen ve "asrın felaketi" olarak nitelenen depremlerin etkili olduğu kentlerde 960 öğretmen hayatını kaybetti

(AA)
(AA)
TT

"Asrın felaketi" 960 öğretmeni hayattan kopardı

(AA)
(AA)

Pazarcık ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Adana, Malatya ve Osmaniye'de öğretmenleri yaşamdan kopardı.

Depremlerin büyük yıkıma neden olduğu kentlerden Hatay'da 377, Kahramanmaraş'ta 278, Adıyaman'da 137, Gaziantep'te 98, Osmaniye'de 31, Şanlıurfa'da 16, Adana'da 16, Malatya'da ise 7 eğitim neferi yaşamını yitirdi. Çok sayıda öğretmenin de enkazdan yaralı kurtarıldığı kentlerde, onlarca öğretmenin evi yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi.

Öğretmenler Günü'nü buruk karşılıyorlar

Malatya'da, 6 Şubat'ta meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki depremin akabinde yatağa bağımlı babasını kaldığı daireden çıkarmak isterken ikinci depremde çöken binada hayatını kaybeden öğretmen Mücahit Tunç'u meslektaşı Turgay Doğan anlattı.

Türkçe öğretmeni Doğan, AA muhabirine, Tunç'un, 2020'de Hakkari'den kente tayin olduğunu söyledi.

Depreme kadar Tunç ile beraber çalıştıklarını dile getiren Doğan, "Battalgazi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Temel Eğitim Biriminden de sorumluydu, o süreçte bir arada çalıştık. Güzel günlerimiz geçti, naif, özverili bir insandı. Malatya'ya hizmet etmeyi hep severdi. 'Malatya ile ilgili bir şeyler yapmak istiyorum, burada yediğim ekmeğin karşılığını vermek, kente bir şeyler katmak istiyorum, neler yapabiliriz?' diye sürekli kafasında sorular vardı." diye konuştu.

24 Kasım Öğretmenler Günü'nün bu yıl öncekilerden çok farklı olduğunu belirten Doğan, "Öğretmenler Günü'ne buruk giriyoruz, kaybettiğimiz öğretmen arkadaşlarımız, öğrencilerimiz var. Önceki yıllarda yaşandığı gibi neşe içinde değiliz. Kaybettiğimiz arkadaşlarımıza rahmet diliyoruz. Deprem sürecinde bizleri yalnız bırakmayan Malatya ile depremi yaşayan diğer illerimize gelerek bizlere destek olan arkadaşlarımıza da ayrıca teşekkür ediyoruz." ifadelerini kullandı.

"Alanına hakim bir insandı, asla kırıcı söz kullanmazdı"

Kendisine verilen emanet parayı almak için girdiği evin ikinci depremde çökmesi sonucu enkaz altında kalarak hayatını kaybeden öğretmen Müslüm Boran'ın mesai arkadaşı Rabia Hatun Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğretmenlerinden Mehmet Karaca da Müslüm öğretmenle 3 yıl birlikte çalıştıklarını anlattı.

Boran'ın mesleğini severek yaptığını, okulda teneffüsleri hep öğrencilerle geçirdiğini aktaran Karaca, "Görevine sadıktı, zamana çok fazla riayet ederdi, okula ders başlamadan yarım saat önce gelir, sınıf kapısının önüne gider, zil çalınca sınıfına girerdi. Alanına hakim, naif bir insandı, asla kırıcı söz kullanmazdı. İnsanlığı ve mesleki anlamda dakikliği, göreve olan samimiyetiyle örnek alacağımız, unutamayacağımız bir insandı." diye konuştu.

Öğretmen Abdullah Demirel de Boran'ı rahmetle andıklarını, okulda 4 yıl beraber çalıştıklarını dile getirerek üzgün olduklarını aktardı.

Boran'ın ilk depremde evden çıktığını, öğlen saatlerinde kendisindeki emanet parayı almak için eve gittiğini söyleyen Demirel, "O kadar düzgün adamdı ki birinin iğne ucu kadar hakkıyla bir yere gideceğine inanmıyorum. Hanımına parayı almaya gideceğini söylemiş, eşi izin vermemiş. Hanımı namaza durduğu esnada parayı almaya gitmiş, parayı almış cebine koymuş, paranın sahibinin ismini kağıda yazmış ve depreme yakalanmış." ifadelerini kaydetti.

Öğretmen Zeynep Sümeyra Gül de Boran ile 4 yıl aynı okulda çalıştıkların belirterek, şöyle konuştu:

"Müslüm hocamı öğretmenler odasında bulmak pek mümkün değildi. Öğrenci zili çalar çalmaz genelde sınıfın kapısında beklerdi. Hocamızı koridorda sınıfı girmek için hazır görüyorduk. Çok saygı duyduğum bir insandı, vefatına çok üzüldük. Okulda ders haricindeki vakitlerde genelde öğrencilerle beraberdi."

"Kan bağımız yoktu ama kardeşten öteydi"

Kahramanmaraş'ta Şehit Öğretmenler İlköğretim Okulunda 7 yıl birlikte görev yaptığı meslektaşı Ayşen İlboğa'yı depremde kaybeden sınıf öğretmeni Ayşe Atay, meslektaşını anlatırken gözyaşlarını tutamadı.

İlboğa ile aralarında kan bağı olmadığını ancak kendisini kardeşten öte gördüğünü belirten Atay, İlboğa'nın vefatını kabullenmekte zorlandığını söyledi.

Arkadaşının gülen yüzü ve gözleriyle kimseyi incitmeyen biri olduğunu anlatan Atay, 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kalbi buruk karşıladığını ifade etti.

Öğretmenler Günü'nün bu sene kendisi adına zorlu olacağını aktaran Atay, "Geçen seneki 24 Kasım Öğretmenler Günü provasına Ayşen hocamla hazırlanmıştık. Çok güzel bir program sunduk. Şimdi onsuz olmak çok zor oluyor. Birçok öğrencisiyle telefon ve mesaj yoluyla irtibat halindeyim. Hepsi çok üzgün. Onun yokluğuna alışmış değiller. Küçük çocuk kalbiyle ölümü kabullenmek zordur onlar için." dedi.

Kahramanmaraş Şehit Öğretmenler İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Hasan Asilsoy da 6 Şubat depremlerinde kaybettikleri meslektaşları için çok üzgün olduklarını söyledi.

Öğretmenler için 24 Kasım'ın çok özel bir gün olduğunu anlatan Asilsoy, meslektaşları için her zaman dua ettiklerini dile getirdi.

Asilsoy, "Depremden sonra ilk 24 Kasım'ımız. O günü kutlamak gerçekten bizim için zor olacak. Dualarımız öğretmenlerimizle olacak. Onların anılarını ve hatıralarını elimizden geldiğince yaşatmaya devam edeceğiz." diye konuştu.



Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
TT

Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)

Ömer Önhon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüşme çağrılarını daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Geçtiğimiz hafta Washington'da gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine Esed'i Türkiye'de ya da üçüncü bir ülkede görüşmeye davet ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı Ankara ile Şam arasındaki gerilimin sona erdirilmesi için uygun atmosferi oluşturmakla görevlendirdi. Washington dönüşü uçakta açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve İran'ın bu olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşılaması ve desteklemesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önceki ‘Esed'siz Suriye’ politikasını terk ettiği ve Suriye'deki sorunları Esed ile birlikte çözmek istediği açık.

Suriye Devlet Başkanı Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmek için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini şart koşarken, Türkiye görüşmelerin önkoşulsuz olarak devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Türk uzmanlara göre Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde sonsuza kadar kalma niyetinde değil, ancak Erdoğan'ın ‘terör örgütü’ olarak tanımladığı grupların kontrolü altındaki bölgeden Türk topraklarının hedef alınmayacağına dair kendisine garantiler verilmesine ihtiyaç duyuyor.

Erdoğan'ın tekrarlanan çağrılarına Suriye'den verilen doğrudan yanıt bu kez Esed’den değil, Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı bir açıklamayla geldi. Bakanlık açıklamasında, iki ülkenin çıkarlarının çatışmaya ya da düşmanlığa değil, sağlıklı bir ilişkiye dayandığı ve Türkiye ile ilişkilerin normale ve 2011 öncesine dönmesine bağlı olduğu ifade edildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

Normalleşmeye yönelik her türlü girişim, arzu edilen sonuçlara ulaşılmasını amaçlayan sağlam temellere dayanmalı. Bunların başında da yasadışı güçlerin Suriye topraklarından çekilmesi ve sadece Suriye'nin değil, Türkiye'nin de güvenliğini tehdit eden terörist gruplarla mücadele edilmesi geliyor.

Bana göre bu açıklama normalleşme sürecinin başlamasına dair herhangi bir önkoşul dayatmaktan ziyade, süreç başladıktan sonra nelerin başarılması gerektiğinin ana hatlarını çiziyor.

Açıklamada ayrıca Şam’ın ‘Suriye-Türkiye ilişkilerinin düzeltilmesi için samimi çabalar bulunan kardeş ve dost ülkelere teşekkürleri ve takdirleri’ dile getirildi.

Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme sürecine Rusya arabuluculuk yapıyor ve henüz netleşmemiş olsa da Irak'ın da bir rolü olduğuna inanılıyor. Ancak normalleşmeyi mümkün ve sürdürülebilir kılmak için ele alınması gereken önemli meseleler var.

1- Suriye muhalefeti Suriye'nin kuzeybatısında kendi yönetimini kurdu ve varlığını sürdürebilmek için Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Şam ile uzlaşma durumunda Türkiye'nin Suriye muhalefetini terk edeceği korkusu bu bölgelerde son zamanlarda protestoların düzenlenmesine neden oldu.

2- Başta köktendinci gruplar olmak üzere militanların ve Esed'in yönetimi altında yaşamayı reddeden Suriyelilerin gidebilecekleri tek bir yer var, o da Türkiye. Ancak Ankara'nın bir yandan Türkiye’deki Suriyelileri geri göndermeye çalışırken diğer yandan yeni Suriyeli grupları kabul etmesi büyük bir ikileme yol açacak.

3- ABD tarafından eğitilen ve donatılan Halk Koruma Birlikleri (YPG), bağımsız bir oluşum olarak kazanımlarını korumaya çalışıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırlarında ‘terör devleti kurulmasına’ izin vermeyeceğini vurguluyor.

4- Suriyeli mültecilerin geri dönüşü Türkiye'de önemli bir siyasi mesele haline geldi. Dolayısıyla Ankara, Suriyeli mültecileri ülkelerine geri göndermeye çalışıyor, ancak Şam bu konuda kendisiyle iş birliği yapmadığı sürece çabaları sınırlı kalacaktır.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Temmuz'daki kabine toplantısının ardından Suriye muhalefetine dış politikadaki gerilimi azaltmak için görüşmesi gereken herkesle görüşmekten kaçınmayacağı konusunda güvence verdi. Esed ile görüşebileceğini ve bunu yaparak Türkiye’nin (Suriye muhalefetine atıfla) kimsenin güvenine ihanet etmeyeceğini belirten Erdoğan, “Türkiye dostlarını terk eden bir ülke değildir” dedi. Türk yetkililer ayrıca Suriyeli muhalif grupların temsilcileriyle de bir araya gelerek onları ikna etmeye çalıştı.

Suriye’nin kuzeybatısında yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip. Sadece Halep ve İdlib'den gelenler değil, aynı zamanda silahlı grupların üyeleri ve aileleri ile Humus, Hama, Şam/Doğu Guta ve Dera gibi diğer bölgelerden gelen ve 2017 yılında imzalanan ‘çatışmasızlık bölgesi’ oluşturulması anlaşmalarının ardından Esed yönetimi altında yaşamak istemedikleri için kuzeye göç eden kişiler de yaşıyor. Bu kişiler, Esed ile uzlaşmaya en azından mevcut koşullar altında niyetli değiller.

xdvfbr
Suriye'nin kuzeyindeki el-Bab kentinde Türkiye karşıtı gösteriler sırasında bir Türk askeri aracını izleyen çocuklar, 1 Temmuz (AFP)

Tüm bu zorluklara rağmen, Türk ve Suriyeli yetkililerin, özellikle de istihbarat yetkililerinin, Erdoğan ve Esed arasında olası bir görüşmenin önünü açmak için Rusya'nın arabuluculuğunda bir araya geldikleri varsayılabilir.

Şam'daki iktidarını sürdürmeyi başaran, Arap Birliği (AL) üyeliğine geri dönen ve uluslararası ilişkilerinde bazı ilerlemeler kaydeden Esed, 2011 yılındaki ayaklanmaya yol açan politikalarını ve acımasız uygulamalarını değiştirmedi. Hatta muhalefeti reddetmeyi ve rejime entegre olmalarına karşı çıkmayı sürdürüyor. Aynı zamanda özgür ve kapsamlı seçimler yapılması ve en alt düzeyde bile olsa iktidar paylaşımı gerçekleşmesi imkansız olasılıklar olarak kalmaya devam ediyor.

Ayaklanmanın başlangıcında olduğundan çok daha kötü ekonomik koşullarla birleşen mevcut durum, silahlı çatışmaların yeniden başlaması ihtimalini her zaman diri tutuyor. Rusya ve Suriye'nin İdlib'deki hedefleri bombalamaya devam etmesi, Suriye muhalefetine ve yeni bir mülteci akını potansiyeli de dahil olmak üzere Türkiye'ye her türlü ek komplikasyonu hatırlatıyor.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Türkiye'nin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) lideri Özgür Özel, Esed ile görüşmek üzere yakında Şam'ı ziyaret etmeyi planlıyor. Ziyaretin amacının Ankara ile Şam arasında normalleşmeyi kolaylaştırmak olduğu belirtiliyor. Ancak Suriye tarafı henüz ziyareti teyit etmedi.

BMGK’nın 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Mülteciler ve geri dönenler konusunda sorunun başlıca kaynağı Suriye. Türkiye'deki ve başka yerlerdeki Suriyeliler ya da en azından bir kısmı, anavatanlarında uygun sosyal, ekonomik ve güvenlik koşullar oluşturulduğu takdirde geri döneceklerdir.

Suriye'nin bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor ve uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç duyacağı açık. Ancak ülke kendi kaynaklarını da kullanmalı.

ABD’nin koruması altındaki YPG/PKK, Suriye'deki tüm petrol sahalarını kontrol ediyor. Bu sahalardan çıkardığı petrolü Esed rejimi, kökten dinci örgütler ve kuzeybatıdaki muhalefet de dâhil olmak üzere çeşitli alıcılara satarak faaliyetlerini finanse ediyor. Oysa bu kaynaklardan elde edilen ülke serveti, Suriye'nin yeniden inşası ve halkın evlerine dönmesini kolaylaştıracak koşulların yaratılması için kullanılmalı.

Suriye’deki kriz sadece Türkiye ve Suriye arasındaki bir mesele olmamakla birlikte bu krizi tamamen sona erdirmenin tek yolu kapsamlı bir çözümdür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Tüm bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Esed önümüzdeki haftalarda bir araya gelse bile, tüm karışık konuların çözülmesinin yıllar alacağını beklememiz gerektiğini gösteriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.