Erdoğan’ın Cezayir ziyareti: ‘Stratejik’ bir ilişki mi?

İki ülke arasındaki ziyaretler, Tebbun’un 2019'daki seçilmesinden bu yana kayda değer bir ivme kazandı.

Tebbun, Erdoğan'ı 21 Kasım'da Cezayir'deki Huari Bumedyen Havaalanı'nda karşıladı. (Reuters)
Tebbun, Erdoğan'ı 21 Kasım'da Cezayir'deki Huari Bumedyen Havaalanı'nda karşıladı. (Reuters)
TT

Erdoğan’ın Cezayir ziyareti: ‘Stratejik’ bir ilişki mi?

Tebbun, Erdoğan'ı 21 Kasım'da Cezayir'deki Huari Bumedyen Havaalanı'nda karşıladı. (Reuters)
Tebbun, Erdoğan'ı 21 Kasım'da Cezayir'deki Huari Bumedyen Havaalanı'nda karşıladı. (Reuters)

Rebia Hurays

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde Cezayir'e gerçekleştirdiği yıldırım ziyaret, kısalığı ve iki ülke arasındaki bir dizi dosyanın gündeme gelmesi açısından dikkat çekiciydi.

İki ülke arasında hem en üst düzeyde hem de hükümet düzeyindeki ziyaretler, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun'un 2019'da iktidara gelmesinden bu yana dikkat çekici bir hareketliliğe sahne oldu. Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılının ocak ayında, Tebbun iktidara geldikten hemen sonra ülkeyi ziyaret eden ilk devlet başkanlarından biri oldu. Ayrıca Türkiye, Cezayir Cumhurbaşkanı'nın ziyaret ettiği çok az sayıda ülkeden biri. Tebbun, Ankara'yı iki kez ziyaret etti.

On saati geçmeyen ziyarette, ortak ilişkiler açısından bir dizi siyasi dosya ön plana çıktı. Görüşmenin merkezindeki konulardan biri Gazze'deki gelişmelerdi. Al Majalla’ya konuşan Cezayirli bir siyaset bilimci şu değerlendirmelerde bulundu:

"Erdoğan'ın Cezayir ziyareti ve bölgesel ve uluslararası bağlamı, özellikle Gazze'deki savaşa yönelik ortak resmi bir söylem üretme düzeyinde büyük önem taşıyor. Bu, bölgesel gelişmelerin başlangıcından bu yana Türkiye Cumhurbaşkanı’nın ilk yurt dışı ziyareti olduğu biliniyor. Olaylar hızlı ve dramatik bir şekilde gelişti ve Filistin meselesinde iki etkili ülkenin brifing almasını gerektirdi. Bu, Ankara-Cezayir ekseninin değerlerini güçlendirme açısından olumlu bir faktör oluşturuyor."

Ziyarette iki ülke arasındaki iş birliğini artıracak 12 anlaşmanın imzalanması konusu da yer aldı.

Cezayirli siyaset bilimciye göre iki ülke, siyasi ve ekonomik ortaklık çerçevesinde her iki ülkenin üst düzey siyasi liderliğinin güçlü siyasi iradesine dayanan stratejik bir ilişki modeli oluşturmaya çalışıyor. Söz konusu irade dünyanın yaşadığı değişim ve krizlerden etkilenmeyen, hızlı ve yapıcı bir diplomatik ritimle son yıllarda sistematik bir şekilde arttı. Hatta Türkiye'nin Ortadoğu'da, Cezayir'in Kuzey Afrika ve Sahel'deki zorluklarla yüzleşmek için pragmatik kalkınma faktörlerini daha fazla ve çeşitli düzeylerde destekleyecek şekilde güçlendi. Bu nedenle, ülkeler klasik devlet ilişkilerinin formülleri yerine, tarih, medeniyet ve geleceği paylaşan iki ülke arasında canlı ve uzun vadeli bir ittifaka doğru ilerliyor.

Fotoğraf Altı: Erdoğan için Cezayir'in başkentindeki başkanlık sarayında kabul töreni düzenlendi. (Reuters)
Erdoğan için Cezayir'in başkentindeki başkanlık sarayında kabul töreni düzenlendi. (Reuters)

Ziyaret, kısa olmasına rağmen ekonomik bir karaktere sahipti. 12 farklı sektörde 12 anlaşma imzalandı. Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığına göre yatırımları ve ticaret hacmini on milyar dolar sınırına çıkarmayı hedefleyen iki ülke arasındaki işbirliğinin düzeyi bugün beş milyar dolara yaklaştı.

Erdoğan'a eşlik eden Türk heyetinde şu isimler vardı:

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı (MİT) İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek.

Cezayir ve Türkiye, ‘Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi’ adını ‘Stratejik Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi’ olarak değiştirdi.

Cezayir ve Türkiye, ziyaret sırasında ‘Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi’ adını ‘Stratejik Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi’ olarak değiştirdi. Bu, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın ne kadar güçlü olduğunu ve Cumhurbaşkanı Tebbun'un göreve gelmesinden sonra hız kazandığını gösteriyor.

Cezayir Parlamentosu Üyesi Abdulkadir Berriş, gelişmelere ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

 "Cezayir diplomasisinin bugünkü çabaları diplomatik açıklık ve ekonomik çeşitlendirmeye dayanıyor; bu, son yirmi yılda böyle değildi. Eski sistem Fransa'ya bağımlıydı, hatta yerel pazar Fransız çıkarları için açık bir pazar haline geldi. Bu nedenle, Çinli, Rus ve Türk ortaklar olmak üzere ortakların çeşitlendirilmesine büyük bir direnç gösterdi."

Erdoğan, Tebbun ile ortak basın toplantısında, ‘Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi'nin adını, stratejik niteliğini vurgulamak için ‘Stratejik Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi’ olarak değiştirdiklerini açıkladı. Erdoğan, bu değişikliğin, iki ülke arasındaki ilişkilerin geldiği noktayı ve stratejik vizyonu yansıttığını söyledi.

Fotoğraf Altı: Cezayir Ulusal Petrol Şirketi (Sonatrach) ile Türkiye Petrol Boru Hatları Şirketi (BOTAŞ) arasındaki anlaşmanın yenilenmesi bekleniyor. (Reuters)
Cezayir Ulusal Petrol Şirketi (Sonatrach) ile Türkiye Petrol Boru Hatları Şirketi (BOTAŞ) arasındaki anlaşmanın yenilenmesi bekleniyor. (Reuters)

Erdoğan ve Tebbun ziyaretin sonunda, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının ardından özel bir törende ortak açıklamaya imza attılar. Açıklama, iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmek için imzalanan 12 iş birliği anlaşmasını içeriyordu. Türk ve Cezayirli yetkililer tarafından imzalanan iş birliği anlaşmaları, ticaret, eğitim, kültür, sinema, çevre ve bilim alanlarını kapsıyordu. Ayrıca, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz ile Cezayir Haber Ajansı Genel Müdürü Samir Kayed, iki ajans arasında iş birliği anlaşması imzaladı.

Cezayir Cumhurbaşkanlığı, geçtiğimiz salı günü Cezayir'in Türkiye ile anlaşmalar imzaladığını açıkladı. Bu anlaşmalar arasında, Sonatrach şirketi ile bir gaz tedarik anlaşması da yer alıyor. Türkiye'nin Cezayir büyükelçisi Muhammet Mücahit Küçükyılmaz, Erdoğan'ın ziyaretinden önce yaptığı açıklamada, Sonatrach ve Botaş şirketleri arasındaki anlaşmanın yenilenmesini beklediklerini belirtmişti.



Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
TT

Türkiye, İsrail ve Suriye'de uzlaşı arayışı

Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)
Türkiye-İsrail çatışmaları gerginliğin ötesinde, askeri çatışmanın gerisinde (AFP)

İsmail Derviş

ABD Başkanı Donald Trump'ın Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye ile ilgili yaşanan gerilime ilişkin açıklamaları, başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere herkesi şaşırttı. Netanyahu’ya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yakın bir ilişkisi olduğunu söyleyen Trump, Netanyahu’nun makul olması gerektiğini belirterek, “Türkiye ile bir problemin varsa bunu çözebilirim” dedi.

Trump'ın bu ifadeleri, ABD için İsrail'in aşılamayacak bir kırmızı çizgi olması ve tüm dünyanın ABD tarafından İsrail’e Gazze Şeridi ve Lübnan'a karşı savaşında verilen sarsılmaz desteğe tanıklık etmesinden dolayı şaşırtıcıydı. Ancak mesele Türkiye ile olası bir çatışmaya ilişkin endişelere geldiğinde, Türkiye Washington'ın bölgedeki en önemli müttefiklerinden biri olduğundan olay başka bir boyut kazandı.

Türkiye ve İsrail arasındaki anlaşmazlıklara rağmen, Ankara ve Tel Aviv arasında diplomasi dilinin hâkim olduğu stratejik ve tarihi ilişki, gerginliğin azaltılmasına ve muhtemelen bir anlaşmaya varılmasına katkıda bulunabilir.

Çatışmaları önleyecek bir anlaşmaya varılması

Suriyeli bir kaynak Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada: “Şu an bir anlaşmadan söz ediliyor, ancak bu anlaşma bir ayrılma anlaşması değil, bir çatışmasızlık anlaşması. Çünkü aslında Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de bir çatışma yok, başka bir deyişle anlaşma, Suriye hava sahasında bir İsrail uçağı varsa, gideceği yerin bildirilmesi için sınırların çizilmesini öngörüyor” ifadelerini kullandı.

sdfrgt
Ankara ve Tel Aviv arasında, iki taraf arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Suriye'nin orta kesimlerinde Türkiye’nin askeri üsler kurmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanabilir (AFP)

Suriyeli kaynak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genel olarak Suriye arenasında bir tür dengeye ihtiyaç var. Türkiye mevcut politikalarını sürdürerek İsrail'in Suriye topraklarını işgal etme girişimini engelleyebilir. Bunun için Şam ve Ankara hükümetleri arasında resmi bir anlaşma var. Bu da bunun her iki ülkenin de ortak çıkarına olduğu anlamına geliyor. İsrail ile Suriye'nin kuzeydoğusunda Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden silahlı gruplar arasında doğrudan bir temas olması halinde, Türkler de onların ulusal güvenliklerini etkileyecektir.”

Suriyelilerin Türkiye'ye güveni

Şarku'l Avsat'ın  Indepenedent Arabia'dan aktardığına göre Birleşmiş Milletler (BM) Koordinatörü Ammar Ebu Halava yaptığı özel açıklamada, “Bugün Suriyeliler olarak Türkiye'nin siyasi diplomasisine güvenmemize bir engel yok. Çünkü Türkiye Suriye halkının isteklerini boşa çıkarmadı. Türkiye ister yardım elini uzatarak ya da sınırlarının istikrarını koruyarak olsun Suriye halkına karşı herhangi bir olumsuz davranışta bulunmadı. Türkiye de istikrarlı bir ülkedir ve Suriye'nin egemenliğinden ödün vermediği sürece Suriyeliler olarak bizim için uygun olan her türlü anlaşmaya açığız” ifadelerini kullandı.

Gelecekte bir çatışma yok

Öte yandan Türkiye ile İsrail arasında Suriye'de gelecekte bir çatışma yaşanmayacağını vurgulayan gazeteci yazar ve siyaset uzmanı Firas Rıdvanoğlu şunları söyledi:

“Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında gelecekte bir çatışma olmayacak. ABD’nin, bizzat Başkan Trump’ın İsrail'den Türkiye ile bir çözüm bulmasını istediğinde ortaya koyduğu tutumuna tanık olduk. Trump’ın bu açıklamaları, İsrail'in Suriye dosyasında Türkiye'ye karşı duruşunun ABD tarafından reddedildiğinin bir göstergesidir. Çünkü Suriye dosyasında yapılacak herhangi bir hata büyük bir savaşa yol açabilir. Suriye'deki durum, Lübnan'ın güneyinde duruma benzemez. Zira Hizbullah bölgesel olarak desteklenmiyor olabilir, ancak Şam bölgede önemli bir düğüm noktası olduğundan Suriye'deki durum farklı. Bu yüzden ABD, İsrail'in iddialarını reddetti.”

İstikrar arayışı

Rıdvanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’nin Suriye’de kurmak istediği askeri üslere gelince, Türkiye bu üsleri nereye kuracağını İsrail'in isteklerine göre değil, kendine nasıl uygun geliyorsa ona göre seçecektir. Türkiye’nin bu üsleri Suriye'nin kuzeyi, güneyi, batısı ve doğusundaki tüm sınırlarını gözetlemek amacıyla Suriye'nin merkezinde kuracağı tahmin ediliyor. Öte yandan Suriye hükümeti İsrail ile bir çatışma istemiyor. Türkiye ile İsrail arasında da Suriye’de bir çatışma yaşanmasını istemiyor. Suriye açıkça istikrar istediği ve İsrail’in de bu istikrara hizmet etmek için ne yapması gerekiyorsa onu yapması gerektiği mesajını veriyor.

Güvenlik koordinasyonu

Türkiye ile İsrail arasında güvenlik alanında kesinlikle bir koordinasyon olduğuna ve bu koordinasyonun herkes için en iyisi olduğuna inanan Rıdvanoğlu, “İsrail'in Türk hükümeti aracılığıyla Suriye'ye mesajlar göndermesi mümkün olduğu gibi Suriye'nin de Türkler aracılığıyla İsrail'e mesajlar göndermesi mümkün. Ancak Türkiye’nin Suriye'deki askeri varlığına ilişkin karar, Ankara ve Şam arasında alınması gereken ortak bir karardır ve akıllıca alınmalıdır. Genel olarak uluslararası toplum, ABD ve Avrupa, Suriye'de istikrarın sağlanması yönünde bir eğilim gösteriyor” şeklinde konuştu.

Karşı karşıya gelme korkusu

Suriyeli akademisyen ve araştırmacı Abdurrahman en-Nayif, Independent Arabia’ya yaptığı özel açıklamada, Türkiye ve İsrail arasında Suriye'de yaşanan gerilimin her geçen gün arttığını ve Suriye'nin bir kez daha askeri çatışmaya sürüklenme korkusuyla uluslararası bir rekabet alanı haline geldiğini söyledi. Bu durumun İsrail'in güneydeki kara harekâtından Suriye'nin derinliklerindeki hava saldırılarına kadar uzanan ve Türkiye'nin Suriyelilerin acı çekmeye devam etmelerine neden olacağını ve ülkede istikrarın sağlanmasını engelleyeceğini düşündüğü provokatif hamlelerinden kaynaklandığını ifade eden Nayif, “Türkiye için Suriye'nin istikrara kavuşması kendi çıkarına, zira bu kendi sorunlarının bir kısmını çözecek. Ancak Ankara ile Tel Aviv arasında askeri bir çatışma yaşanmayacak. Çünkü Türkiye bölgesel bir güç ve NATO üyesi. İsrail ise provokasyon tutkusuyla mümkün olduğunca çok şey kazanmayı amaçlıyor” yorumunda bulundu.

dfrgt
Gözlemciler Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğunda hemfikir (AFP)

İsrail'in düzenlediği saldırıların Türkiye'ye açık bir mesaj vermeyi amaçladığını düşünen Nayif’e göre bu saldırılar bölgesel barışı tehdit ediyor ve terörizmi körüklüyor. Ankara ise Suriye'nin istikrara kavuşmasını istiyor. Çünkü Suriye, özellikle Kürt meselesinde Türkiye'nin istikrarı için kilit bir faktör. Dolayısıyla Suriyeliler anlayış göstermeli, çünkü Suriye tükenmiş durumda.

Siyasette ticaret

Harmoon Araştırmalar Merkezi'nde araştırmacı olan Muhammed es-Sukkari, Beşşar Esed rejiminin düşmesi ve Şam’da yeni bir yönetimin kurulmasının Suriye dosyasındaki bölgesel aktörlerin değişmesine ve dönüşmesine katkıda bulunduğunu söyledi. Belki de en önemli değişikliklerden birinin Birinci Dünya Savaşı'ndan bu yana türünün ilk örneği olan İsrail ile Türkiye’nin coğrafi olarak yakınlaşması olduğunu vurgulayan Sukkari, “İsrail'in sadece çıkarları değil, Washington'daki siyasi itibarı da dahil olmak üzere çeşitli endişeleri var. Dosyayla ilgili güç dengelerini yeniden çizen bu itibar, siyaseti ticarete benzer bir durum olarak gören Trump'ın yaklaşımını etkileyebilir ve Suriye dosyasında İsrail ve Türkiye de dahil olmak üzere ittifaklarını geleneksel politikalardan uzaklaşarak bölgesel değişkenleri maksimize eden etkileşimli politikalara doğru yeniden formüle etmesine neden olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın son açıklamalarının İsrail'in artık Suriye'deki tek güç olmadığının ve Türkiye'nin Suriye içindeki ağırlığını arttırarak yeni angajman kuralları çizebileceğine dair işaretler taşıdığına dikkati çeken Sukkari, “Ancak bu kez durum sadece İsrail'in değil, Türkiye'nin de işine geliyor. Bu da iki tarafı çatışmak yerine koordinasyon kurmaya itiyor. Washington'ın Suriye'de İsrail ve Türkiye arasındaki angajman kuralları meselesini çözmek istediğine ve Trump'ın yeni politikasına (bölgede barış) hizmet etmediği için yeni bir savaşa sürüklenmek istemediğine inanıyorum. Tüm bu gerçekler, ABD'nin arabuluculuğuyla Suriye meselesinde ve İsrail ile Türkiye’nin yeni varlığının niteliği konusunda siyasi bir anlaşmaya varma olasılığının arttığını gösteriyor. Mümkün olan en yüksek kazanımları elde edebilecek gerilimin sürekli tırmandırılması bağlamı dışında arabuluculuk dosyası çözüme kavuşturulmadan kuralların belirlenmesi zor olabilir. Türkiye'nin şüphesiz Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurmaktan ziyade Şam ile Türkiye'nin nüfuzunu arttıracak bir ortak savunma anlaşması imzalamayı istiyor” ifadelerini kullandı.

Diğer oyuncular

Öte yandan siyasi uzman Nureddin el-Baba, Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında tansiyonun düşeceğini ve öngörülebilir bir gelecekte bir çatışmaya dönüşmeyeceğini düşünüyor. Türkiye’nin Suriye'de askeri üsler kurmasının Türkiye ile İsrail arasında değil, Suriye ile Türkiye arasında bir anlaşmanın yapılmasını gerektirdiğini ifade eden Baba, “Temelde iki taraf arasında bir anlaşma imzalanana kadar iki taraf arasında bir çatışma yok ve her iki taraf da gelecekte çatışma niyetinde değil” değerlendirmesinde bulundu.

Suriye ve İsrail arasında Türkiye'den daha fazla arabuluculuk yapabilecek taraflar olduğunu söyleyen Baba, bu tarafların kimler olduğunu söylemekten kaçındı.

Türk akademisyen ve siyasi uzman Tuşkan Tarık, Ankara ile Tel Aviv arasında olası çatışmaların önlenmesini ve Türkiye tarafından Suriye'nin orta kesimlerinde askeri üsler kurulmasını garanti altına alan bir anlaşma imzalanmasının mümkün olduğunu söyledi. Türkiye ve İsrail arasında Suriye konusunda koordinasyon olduğuna dikkat çeken Tarık, Türkiye'nin Suriye ve İsrail arasında arabulucu rolü oynayabileceğini belirtti.

Türkiye'nin Suriye dosyasındaki en önemli aktörlerden biri olduğu, Şam'ın Türkiye'nin ülkedeki rolünden memnuniyet duyduğu, Türkiye ile stratejik bir ittifak kurmak istediği konusunda hemfikir olan gözlemciler, Ankara ve Tel Aviv arasında doğrudan askeri bir çatışma olmayacağını ve silahların başaramadığını diplomatik yollarla başarabileceklerini vurguladılar.