Türkiye ve Yunanistan, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kapsamında bir dizi anlaşma imzaladı

Yunanistan'ın başkenti Atina'da düzenlenen 5'inci Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi (YDİK) toplantısı çerçevesinde Türkiye ve Yunanistan anlaşma, mutabakat muhtırası ve bildirgeler imzalandı

(AA)
(AA)
TT

Türkiye ve Yunanistan, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kapsamında bir dizi anlaşma imzaladı

(AA)
(AA)

İmzalanan anlaşma, mutabakat muhtırası ve ortak bildirgeler eğitim, enerji, ulaşım, turizm, ticaret gibi alanlarda işbirliğini öngörüyor.

Eğitim ve enerji

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Yunanistan Eğitim Bakanı Kiryakos Pierrakakis arasında imzalanan anlaşma ile bakanlıklar arasında profesyonel eğitim için işbirliğinin artırılması hedefleniyor.

Bu anlaşmayla teknik eğitim alanındaki diplomaların karşılıklı tanınması, bilgi ve tecrübe alışverişi, öğretmen ve öğrenciler için ortak eğitim programlarının düzenlenmesi ve öğrenci değişimi hedefleniyor.

Babaeski ve Nea Santa arasındaki elektrik bağlantı hattı için Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) Genel Müdürü Orhan Kaldırım ve Yunanistan Elektrik Enerjisi İletimi Bağımsız İdaresi (ADMHE) temsilcileri arasında imzalanan mutabakat muhtırası, iki ülke arasındaki elektrik bağlantısının geliştirilmesini amaçlıyor.

GGET ve TÜBİTAK arasında işbirliği

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Yunanistan Kalkınma Bakanı Kostas Skrekas arasında imzalanan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere ilişkin Mutabakat Muhtırası, ülkeler arasındaki işletmelerin işbirliğini sağlayacak bir yapı kurulmasıyla bilgi ve tecrübe paylaşımını öngörüyor.

Engellilere odaklanan sosyal hizmetler alanındaki mutabakat muhtırası da Dışişleri Bakanı Fidan ve Yunanistan Aile Politikası ve Sosyal İşler Bakanı Sofia Zaharaki arasında imzalandı.

Fidan, Yunan mevkidaşı Yorgos Yerapetritis ile de spor alanında mutabakat muhtırası imzaladı. Muhtıra, olimpiyat oyunları kurumunun güçlendirilmesini, sportif karşılaşmalarda manipülasyonun önlenmesini ve milli federasyonlar ve spor kulüpleri arasında işbirliğini hedefliyor.

Dışişleri Bakanı Fidan'ın, Yunanistan Kalkınma Bakanı Skrekas ile imzaladığı ortak bildirgeyle de Yunanistan Araştırma ve İnovasyon Genel Sekreterliği (GGET) ile Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) arasında işbirliği amaçlanıyor.

Bakan Fidan, Yunanistan Tarımsal Kalkınma Bakanı Lefteris Avyenakis ile de tarımsal üretim alanında teknik bilgi paylaşımını öngören bir anlaşma imzaladı.

Turizm

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Yunan Turizm Bakanı Olga Kefaloyanni arasında da turizm alanında işbirliğini öngören bir ortak bildirge imzalandı.

Şubat 2024'te İstanbul'da buluşma

Ticaret Bakan Yardımcısı Sezai Uçarmak ile Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Kostas Frangoyannis, Ekonomi ve Ticaret Ortak Kurulu kurulması için ortak bildiri imzaladı. Bu çerçevede, Türkiye'nin 2 Şubat 2024'te İstanbul'da yapılmasını önerdiği toplantıda ticaret, enerji, ulaşım ve turizm konularının ele alınması hedefleniyor.

İmzalanan bir diğer ortak bildirge ise Sezai Uçarmak ile Yunan Kamu Gelirleri Bağımsız Birimi Başkanı Yorgos Piçilis arasında gümrük işbirliğine yönelik oldu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Burak Akçapar ve Frangoyannis arasında "Hackathon" düzenlenmesine ilişkin imzalanan ortak bildiride öğrenci ve genç mezunların katılacağı iklim ve çevreye ilişkin önerilerin katılacağı bir yarışma düzenlenmesi öngörüldü.

Karayolları Genel Müdür Yardımcısı Selahattin Bayramçavuş ve EGNATIA Karayolları Müdürü Konstandinos Kuçukos ile imzalanan ortak bildiri ise Meriç üzerinde ikinci bir sınır köprüsünün inşası için çalışmaları içeriyor.

Frangoyannis ve Türk Eximbank Genel Müdürü Ali Güney'in imzaladığı mal ve hizmet ihracatını artırma hedefiyle işbirliğini öngören mutabakat muhtırası, hem iki ülke arasında hem de üçüncü ülkelerle ortak araştırma programlarını kapsıyor.

Enterprise Greece adına Frangoyannis'in ve Invest in Türkiye adına Burak Dağlıoğlu'nun imzaladığı mutabakat muhtırasında iki ülkede yatırımların teşvik edilmesine vurgu yapılıyor.

Enterprise Greece adına Frangoyannis'in ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) adına Cengiz Günay'ın imzaladığı mutabakat muhtırası ise iki ülkedeki yatırımcıların desteklenmesini öngörüyor.



Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
TT

Türkiye-Suriye normalleşmesi: Olasılık ve sürdürülebilirlik

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile Şam'daki Halk Sarayı'nda tokalaşırken, 11 Ekim 2010 (AP)

Ömer Önhon

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ile görüşme çağrılarını daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Geçtiğimiz hafta Washington'da gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi kapsamında düzenlenen basın toplantısında bir soru üzerine Esed'i Türkiye'de ya da üçüncü bir ülkede görüşmeye davet ettiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ı Ankara ile Şam arasındaki gerilimin sona erdirilmesi için uygun atmosferi oluşturmakla görevlendirdi. Washington dönüşü uçakta açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD ve İran'ın bu olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşılaması ve desteklemesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın daha önceki ‘Esed'siz Suriye’ politikasını terk ettiği ve Suriye'deki sorunları Esed ile birlikte çözmek istediği açık.

Suriye Devlet Başkanı Esed, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la görüşmek için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye'nin kuzeyinden çekilmesini şart koşarken, Türkiye görüşmelerin önkoşulsuz olarak devam etmesi gerektiğini vurguluyor. Türk uzmanlara göre Türkiye, Suriye'nin kuzeyinde sonsuza kadar kalma niyetinde değil, ancak Erdoğan'ın ‘terör örgütü’ olarak tanımladığı grupların kontrolü altındaki bölgeden Türk topraklarının hedef alınmayacağına dair kendisine garantiler verilmesine ihtiyaç duyuyor.

Erdoğan'ın tekrarlanan çağrılarına Suriye'den verilen doğrudan yanıt bu kez Esed’den değil, Suriye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı bir açıklamayla geldi. Bakanlık açıklamasında, iki ülkenin çıkarlarının çatışmaya ya da düşmanlığa değil, sağlıklı bir ilişkiye dayandığı ve Türkiye ile ilişkilerin normale ve 2011 öncesine dönmesine bağlı olduğu ifade edildi.

Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

Normalleşmeye yönelik her türlü girişim, arzu edilen sonuçlara ulaşılmasını amaçlayan sağlam temellere dayanmalı. Bunların başında da yasadışı güçlerin Suriye topraklarından çekilmesi ve sadece Suriye'nin değil, Türkiye'nin de güvenliğini tehdit eden terörist gruplarla mücadele edilmesi geliyor.

Bana göre bu açıklama normalleşme sürecinin başlamasına dair herhangi bir önkoşul dayatmaktan ziyade, süreç başladıktan sonra nelerin başarılması gerektiğinin ana hatlarını çiziyor.

Açıklamada ayrıca Şam’ın ‘Suriye-Türkiye ilişkilerinin düzeltilmesi için samimi çabalar bulunan kardeş ve dost ülkelere teşekkürleri ve takdirleri’ dile getirildi.

Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme sürecine Rusya arabuluculuk yapıyor ve henüz netleşmemiş olsa da Irak'ın da bir rolü olduğuna inanılıyor. Ancak normalleşmeyi mümkün ve sürdürülebilir kılmak için ele alınması gereken önemli meseleler var.

1- Suriye muhalefeti Suriye'nin kuzeybatısında kendi yönetimini kurdu ve varlığını sürdürebilmek için Türkiye'nin desteğine ihtiyaç duyuyor. Şam ile uzlaşma durumunda Türkiye'nin Suriye muhalefetini terk edeceği korkusu bu bölgelerde son zamanlarda protestoların düzenlenmesine neden oldu.

2- Başta köktendinci gruplar olmak üzere militanların ve Esed'in yönetimi altında yaşamayı reddeden Suriyelilerin gidebilecekleri tek bir yer var, o da Türkiye. Ancak Ankara'nın bir yandan Türkiye’deki Suriyelileri geri göndermeye çalışırken diğer yandan yeni Suriyeli grupları kabul etmesi büyük bir ikileme yol açacak.

3- ABD tarafından eğitilen ve donatılan Halk Koruma Birlikleri (YPG), bağımsız bir oluşum olarak kazanımlarını korumaya çalışıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye sınırlarında ‘terör devleti kurulmasına’ izin vermeyeceğini vurguluyor.

4- Suriyeli mültecilerin geri dönüşü Türkiye'de önemli bir siyasi mesele haline geldi. Dolayısıyla Ankara, Suriyeli mültecileri ülkelerine geri göndermeye çalışıyor, ancak Şam bu konuda kendisiyle iş birliği yapmadığı sürece çabaları sınırlı kalacaktır.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Temmuz'daki kabine toplantısının ardından Suriye muhalefetine dış politikadaki gerilimi azaltmak için görüşmesi gereken herkesle görüşmekten kaçınmayacağı konusunda güvence verdi. Esed ile görüşebileceğini ve bunu yaparak Türkiye’nin (Suriye muhalefetine atıfla) kimsenin güvenine ihanet etmeyeceğini belirten Erdoğan, “Türkiye dostlarını terk eden bir ülke değildir” dedi. Türk yetkililer ayrıca Suriyeli muhalif grupların temsilcileriyle de bir araya gelerek onları ikna etmeye çalıştı.

Suriye’nin kuzeybatısında yaklaşık 5 milyon nüfusa sahip. Sadece Halep ve İdlib'den gelenler değil, aynı zamanda silahlı grupların üyeleri ve aileleri ile Humus, Hama, Şam/Doğu Guta ve Dera gibi diğer bölgelerden gelen ve 2017 yılında imzalanan ‘çatışmasızlık bölgesi’ oluşturulması anlaşmalarının ardından Esed yönetimi altında yaşamak istemedikleri için kuzeye göç eden kişiler de yaşıyor. Bu kişiler, Esed ile uzlaşmaya en azından mevcut koşullar altında niyetli değiller.

xdvfbr
Suriye'nin kuzeyindeki el-Bab kentinde Türkiye karşıtı gösteriler sırasında bir Türk askeri aracını izleyen çocuklar, 1 Temmuz (AFP)

Tüm bu zorluklara rağmen, Türk ve Suriyeli yetkililerin, özellikle de istihbarat yetkililerinin, Erdoğan ve Esed arasında olası bir görüşmenin önünü açmak için Rusya'nın arabuluculuğunda bir araya geldikleri varsayılabilir.

Şam'daki iktidarını sürdürmeyi başaran, Arap Birliği (AL) üyeliğine geri dönen ve uluslararası ilişkilerinde bazı ilerlemeler kaydeden Esed, 2011 yılındaki ayaklanmaya yol açan politikalarını ve acımasız uygulamalarını değiştirmedi. Hatta muhalefeti reddetmeyi ve rejime entegre olmalarına karşı çıkmayı sürdürüyor. Aynı zamanda özgür ve kapsamlı seçimler yapılması ve en alt düzeyde bile olsa iktidar paylaşımı gerçekleşmesi imkansız olasılıklar olarak kalmaya devam ediyor.

Ayaklanmanın başlangıcında olduğundan çok daha kötü ekonomik koşullarla birleşen mevcut durum, silahlı çatışmaların yeniden başlaması ihtimalini her zaman diri tutuyor. Rusya ve Suriye'nin İdlib'deki hedefleri bombalamaya devam etmesi, Suriye muhalefetine ve yeni bir mülteci akını potansiyeli de dahil olmak üzere Türkiye'ye her türlü ek komplikasyonu hatırlatıyor.

Türkiye'deki muhalefet partileri, Erdoğan'ın ‘katil’ olarak nitelendirdiği ve onsuz bir Suriye için aktif çaba sarf ettiği Esed'le uzlaşmayı istemesini, ‘Suriye politikalarının başarısızlığının açık bir göstergesi’ olarak görüyor.

Türkiye'nin ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) lideri Özgür Özel, Esed ile görüşmek üzere yakında Şam'ı ziyaret etmeyi planlıyor. Ziyaretin amacının Ankara ile Şam arasında normalleşmeyi kolaylaştırmak olduğu belirtiliyor. Ancak Suriye tarafı henüz ziyareti teyit etmedi.

BMGK’nın 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Mülteciler ve geri dönenler konusunda sorunun başlıca kaynağı Suriye. Türkiye'deki ve başka yerlerdeki Suriyeliler ya da en azından bir kısmı, anavatanlarında uygun sosyal, ekonomik ve güvenlik koşullar oluşturulduğu takdirde geri döneceklerdir.

Suriye'nin bu konuda ciddi adımlar atması gerekiyor ve uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç duyacağı açık. Ancak ülke kendi kaynaklarını da kullanmalı.

ABD’nin koruması altındaki YPG/PKK, Suriye'deki tüm petrol sahalarını kontrol ediyor. Bu sahalardan çıkardığı petrolü Esed rejimi, kökten dinci örgütler ve kuzeybatıdaki muhalefet de dâhil olmak üzere çeşitli alıcılara satarak faaliyetlerini finanse ediyor. Oysa bu kaynaklardan elde edilen ülke serveti, Suriye'nin yeniden inşası ve halkın evlerine dönmesini kolaylaştıracak koşulların yaratılması için kullanılmalı.

Suriye’deki kriz sadece Türkiye ve Suriye arasındaki bir mesele olmamakla birlikte bu krizi tamamen sona erdirmenin tek yolu kapsamlı bir çözümdür.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 2015 yılında Rusya ve Suriye de dahil olmak üzere tüm taraflarca kabul edilen 2254 sayılı kararı, Suriye’de kapsamlı bir siyasi çözüm için en iyi seçenek olmaya devam ediyor.

Tüm bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Esed önümüzdeki haftalarda bir araya gelse bile, tüm karışık konuların çözülmesinin yıllar alacağını beklememiz gerektiğini gösteriyor.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.