Depremde 72 kişinin öldüğü İsias Oteli'ne ilişkin davanın görülmesine devam edildi

Adıyaman'da, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremlerde yıkılan, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Oteli'ne ilişkin 5'i tutuklu 11 sanığın yargılanmasına devam edildi

Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Karakaya, duruşma sonrası basın mensuplarına açıklamada bulundu (AA)
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Karakaya, duruşma sonrası basın mensuplarına açıklamada bulundu (AA)
TT

Depremde 72 kişinin öldüğü İsias Oteli'ne ilişkin davanın görülmesine devam edildi

Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Karakaya, duruşma sonrası basın mensuplarına açıklamada bulundu (AA)
Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Karakaya, duruşma sonrası basın mensuplarına açıklamada bulundu (AA)

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesince adliyenin zemin katındaki çok amaçlı konferans salonunda çarşamba günü görülmeye başlanan duruşmaya, sanıklar, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla bağlandı.

İlk gün sanık savunmaları, ikinci gün müşteki beyanlarının alınması, üçüncü gün tanıkların dinlenmesiyle süren duruşmanın dördüncü gününde sanık ile avukatları savunmalarını yaptı.

Mahkeme heyeti başkanı, dünkü duruşmada müştekiler ve müşteki vekillerine söz verildiğini hatırlatarak, Cumhuriyet savcısına söz verdi.

Cumhuriyet savcısı, sanıkların mevcut durumlarının devamına, sanıkların huzurda bulunması taleplerinin ise deprem nedeniyle yakınlarda cezaevi bulunmadığından reddine karar verilmesini talep etti.

Tutuklu sanık Ahmet Bozkurt, müşteki avukatlarının oğullarıyla ayrı cezaevine konulması talebini anımsatarak, sağlık sorunlarının olduğunu, hastane sevklerinde kendisini tanımayan diğer mahkumlarca tehdit edildiğine kulak şahidi olduğunu, can güvenliği açısından yerlerinin değiştirilmemesini istedi.

Yetkili kurumların otelle ilgili verdiği belgelerin hepsinin doğru olduğunu savunan Bozkurt, "Hatır gönül iddiaları doğru değil, yasa neyse o olur. Ruhsatlar, belediye tarafından düzenlenmiştir. Projeleri uyguladım hatta fazlamız var. O dönem radyal temel yoktur ama ben doğru ve daha fazla yük taşıyabilmesi için yaptırdım. Mühendisler, mimarlarım en dayanıklı projeyi hazırladı." ifadelerini kullandı.

Demirlerin hepsinin en ince kullanıldığı yönündeki beyanların gerçeği yansıtmadığını öne süren sanık, hiçbir yapıda tek tip demir kullanılmadığını, kendisinin de tek tip demir almadığını kaydetti.

"Bu acı tek benim değil, bütün ülkenin acısı. Geniş ailemden de 300 kaybım var"

Tutuklu sanık Ahmet Bozkurt, kum konusunda da tavanda o malzemenin kullanılması gerektiğini, bu malzemeden sağlamlık çalışması yapılmayacağını belirterek, şunları söyledi:

Kolonlardan, kirişlerden örnekler alınmış, hesaplar yapılmış. 30 yıllık bina olmasına rağmen bu hesaplar bugünü bile karşılıyor. C18, C22 çıkan var, ortalaması da C22'ye tekabül ediyor. Bana ve evlatlarıma atılan suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum. İşimizi en sağlam şekilde yaptık. Eğer bu deprem bu kadar şiddetli olmasaydı, 7 ya da 7,2 olsaydı ki benzerini Samsat depreminde yaşadık. O depremde yan binalarda hasarlar oluştu otelimde sıva çatlağı bile olmadı. 7,2 veya altında olsaydı otelime bir şey olmazdı çünkü en donanımlı şekilde hazırlandı.

Depremde başka binaların değil yalnızca otelinin yıkılması halinde enkazın başında hayatını sonlandıracağını dile getiren sanık, "52 bin can kaybımız var, hepsi benim acım, kahrolmuşum. Dolayısıyla rahatsızlığımın bir çocuğu da bundan çıkıyor, ben de yaşamıyorum, yaşayan bir ölüyüm artık. Bu acı tek benim değil, bütün ülkenin acısı. Geniş ailemden de 300 kaybım var." ifadelerini kullandı.

Sanık, "kaçtı" iddialarının da doğru olmadığını kaydederek, haklarındaki yakalama kararlarını gece öğrendiklerini ve sabahı beklemeden 1 saat içinde teslim olduklarını söyledi.

Suçsuz olduğunu iddia eden sanık, "Suçu olan insan kaçar, bizim suçumuz yok. Deprem bütün Türkiye'yi ve dünyayı yasa boğdu. Bu da bin yıllık biriken bir enerji. Binlerce tonu taşıyan tren yaylarını nasıl eğip büktüğünü, toprakların nasıl yerinden oynadığını gördük. 7,7 şiddetindeki deprem bir tek İsias'ın altında oluşmamıştır, bütün Adıyaman'da olmuştur, yıkıp viraneye çevirmiştir." şeklinde konuştu.

"Suçlu varsa o da depremin şiddeti"

O günkü imar yasasının bitişik nizama izin verdiğini ve otelle birlikte 6 binanın yan yana olduğunu, yıkılmayan bir binanın az katlı olmasından kaynaklandığını aktaran sanık, şöyle devam etti:

Ben de ailem de suçsuzuz. Eğer deprem bu kadar şiddetli olmasaydı otel düşük şiddetli depremde yıkılsaydı suçlu olurduk. Hayatını kaybeden yavruların hepsi benim acım. Ailelere hiçbir sözüm yok ne derlerse haklılar ama yüce adalete güvenim sonsuz. İftiralara değil, adalete ihtiyacım var. Suçlu insan pişmanlık duyar ben suçlu değilim ama acım çok büyük. Acımı pişmanlık, üzüntü olarak kabul edeceklerse eyvallah. Suçum yok benim. Burada suçlu varsa o da depremin şiddeti. Suçsuzum, rahatsızlıklarımdan dolayı tahliyemi talep ediyorum.

Tutuklu sanık Efe Bozkurt, hakkındaki suçlamaları reddettiğini belirterek tahliyesini istedi.

Tutuklu sanık Mehmet Fatih Bozkurt da üzüntülü olduğunu dile getirerek, "Biz 1 yıldır gülmüyoruz. Ailelerin serzenişleri, hakaretleri, küfürleri hepsi başımızın üstüne çünkü onlar naz makamı. Bunu anlayacak vicdanımız da var. Hisselerin üzerimde olması babamın insaniyetinde. Babamı suçlamıyorum, kesin bir şey düşünmüştür, Allah benden çok oradaki ailelerin yardımcı olsun." dedi.

Tutuksuz sanıklar da suçsuz olduklarını savundu.

Mahkeme heyeti başkanı, taraf avukatları arasında çıkan tartışmaya müdahale etti.

Ardından devam eden duruşmada sanık avukatları, dosyadaki raporların yetersiz olduğunu, otelin bitişiğindeki binalarda da araştırmaların yapılması gerektiğini belirterek, sanıkların suçsuz olduklarını öne sürdü.

KKTC adına katılan avukat Çetin Arslan, bu duruşmada katılma talebinde bulunmayacaklarını, gerekli evrakları hazırladıktan sonra değerlendireceklerini kaydetti.

Ara karar

Mahkeme heyeti, 2 saati aşkın süren müzakerenin ardından ara kararını açıkladı.

Ölenlerin yakınlarının davaya katılma taleplerini kabul eden heyet, tur şirketi ile ölenlerin yakın olmayan akrabalarının katılma taleplerini reddetti.

KKTC vekili Çetin Arslan'ın katılma talebinde bulunmamış olması nedeniyle sanık avukatlarının itirazları hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmeden heyet, oteli gören MOBESE kayıtların istenmesine karar verdi.

İfadelerde geçen 1995 yılında inşaatta meydana gelen iş kazasıyla ilgili dosyanın Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığından istenmesine karar veren mahkeme, sanıkların farklı cezaevine nakilleri yönündeki taleplerle ilgili karar verilmesine yer olmadığına hükmetti.

Dosyanın bilirkişi heyetine tevdi edilmesine karar veren mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmedip duruşmayı 26 Nisan'a erteledi.

KKTC Başbakan Yardımcısı Ataoğlu'nun açıklaması

KKTC Başbakan Yardımcısı ve Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, duruşma sonrası basın mensuplarına yaptığı açıklamada, gelecek duruşmaya da katılacaklarını ifade ederek, "Birlik beraberlik içerisinde şampiyon meleklere vermiş olduğumuz söz, adalete olan güvenimiz, önümüzdeki süreçte devam edecek olan uzun yolculukta emsal teşkil edecek olan bir karardan bahsettik. Bugün ilk ara karar verildi, 26 Nisan'da duruşma olacak. Bir takım hazırlık yapılması gereken avukatların eksik evrakları var, onları da tamamladıktan sonra yine yolumuza devam edeceğiz." dedi.

Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği Başkanı Ruşen Karakaya ise davanın takipçisi olacaklarını söyledi.



Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı uzmanlar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Hasm Hareketi’nin terör planını Türkiye'deki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) unsurlarıyla ilişkilendiren açıklamasının iki ülke arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini küçümsedi. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan yetkililer, Kahire ve Ankara'nın şu anda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler meselesini bir kenara bırakarak ‘daha derin’ stratejik konulara odaklandığını vurguladı.

Mısır İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler'e bağlı Hasm Hareketi’ne ait bir sığınağa baskın düzenlendiğini duyurdu. Açıklamaya göre, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçan askeri kanadı Hasm Hareketi’nin liderlerinin faaliyetlerini yeniden canlandırmak ve ülkedeki güvenlik ve ekonomik tesisleri hedef alan düşmanca operasyonlar düzenlemek için hazırlık ve planlama yaptıkları yönünde bilgi alındı.

Açıklamada, “Hasm Hareketi, ileri askeri eğitim aldığı bir sınır ülkesine kaçan unsurlarından birini, söz konusu planı gerçekleştirmek üzere ülkeye yasadışı yollardan sızmaya zorlayarak operasyonlarını planladı” denildi.

Komşu ülkenin adını açıklamayan bakanlık, hareketin ‘birçok sosyal medya sitesinde dolaşıma sokulan, komşu bir ülkedeki çöllük alanda elemanlarına eğitim verdiğini ve ülkede terör operasyonları gerçekleştirme sözü verdiğini içeren bir video hazırladığını’ bildirdi.

Açıklamada Türkiye'ye atıfta bulunulması, özellikle de Mısırlı yetkililerin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in iki ülke arasında yaklaşık on yıldır süren soğukluğa neden olduğu düşünüldüğünde, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin güçlenme hızına etkisi konusunda soru işaretleri yarattı.

Ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler danışmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Mısır İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye'ye yapılan atfın iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. Abdulvahid, “Türkiye'den bahsedilmesi, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçtığı gerçeğinin kabul edilmesi bağlamında tesadüfi bir durumdu” dedi.

Abdulvahid, Türkiye ile ilişkilerin ‘pek çok alanda çok iyi ve güçlü olduğunu ve Müslüman Kardeşler dosyasının artık etkili olmadığını’ belirtti. Abdulvahid, Mısır'ın ‘hareketin kaçak unsurlarının’ iadesine yönelik taleplerine işaret ederek şöyle dedi: “Açıklamada Türkiye'den bahsedilmesi iade sürecinin tamamlanması için bir tür baskı olabilir.”

İki ülke arasındaki normalleşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. Erdoğan'ın Şubat 2024'te Kahire'ye yaptığı ziyaretle zirveye ulaşan yakınlaşmayı, Sisi'nin aynı yılın eylül ayında Ankara'ya yaptığı ziyaret izledi ve iki ülke arasında ‘yeni bir iş birliği dönemi’ başladı.

Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı ve bölgesel ilişkiler araştırmacısı Kerem Said'e göre “Müslüman Kardeşler dosyası artık Mısır-Türkiye ilişkilerinde acil bir mesele değil. İki ülke arasındaki ilişkiler Kahire ile Ankara'nın çıkarlarına hizmet eden daha büyük ve daha derin stratejik meseleler tarafından yönetiliyor.”

Şarku’l Avsat'a konuşan Said, “Mısır ve Türkiye arasında Müslüman Kardeşler dosyası konusunda ilan edilmemiş bir koordinasyon var. Zira Kahire bazı hükümlülerin iadesini talep ediyor, bu da Kahire ve Ankara arasındaki anlaşmalara göre belirli prosedürlerin tamamlanmasını gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Said sözlerini şöyle sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması ve Hasm Hareketi’ne yapılan atıf, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir meydan okuma içermiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi şu anda Libya'daki durum, Akdeniz gaz dosyasının çözümü ve diğer bazı konular gibi daha önemli dosyalarla bağlantılı.”

Mısırlı akademisyen ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Beşir Abdulfettah da İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Hasm Hareketi'nin terör planının Türkiye'deki Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasının ‘Kahire ile Ankara arasındaki ikili ilişkilerin gidişatını etkilemeyeceği’ görüşünde.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, ‘Mısır ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler dosyasındaki herhangi bir çatışmanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimini etkilemesine izin vermeme konusunda anlaştıklarını’ söyledi ve ‘Müslüman Kardeşler dosyasının diğer dosyaların önüne geçtiği bir dönemde ilişkilerin merkezinde yer aldığını ve anlaşmazlık nedeni olduğunu’ belirtti.

Abdulfettah, “Müslüman Kardeşler dosyasının yerine stratejik ve ekonomik dosyalar konuldu ve bu da Mısır ve Türkiye'nin ikili ilişkileri güçlendirmede ilerleme kaydetmesini sağladı. Ankara, Mısır'ın Hasm Hareketi’ne karşı attığı adımları anlıyor ve destekliyor. Türkiye, Mısır tarafıyla stratejik çıkarlara değer veriyor” şeklinde konuştu.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 30 Haziran 2013'teki gösterilerin ardından yasaklı Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle on yıldır süren kopukluk ve gerginliğin ardından giderek normalleşme eğilimine girdi.

Mart 2021'de Ankara, Mısır ile diplomatik temasların yeniden başladığını duyurdu. Türk makamları daha sonra Müslüman Kardeşler yanlısı üç kanaldan (Mekameleen, Vatan ve eş-Şark) ‘Mısır'a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmalarını ya da Türkiye topraklarından yayınlarını kalıcı olarak durdurmalarını’ talep etti.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye yaptığı atfın ‘Ankara-Kahire ilişkilerini etkilemeyeceğini’ söyledi. Hasan Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Ankara, Kahire ile ilişkilerine önem veriyor ve şu anda komşu ülkelerle sıfır sorun politikası izliyor” dedi. Hasan, İçişleri Bakanlığı açıklamasında Hasm Hareketi’nin Türkiye'ye kaçan Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasını ‘örgüt unsurlarının 2013 yılında Türkiye'ye kaçtığı gerçeğini kabul ettiği ve Ankara'ya yönelik herhangi bir suçlama içermediği’ değerlendirmesinde bulundu.