Türkiye, sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele stratejisinde önemli ve yeni adımlar atıyor

Türk askerleri geçen Ekim ayında Suriye sınırında (Milli Savunma Bakanlığı)
Türk askerleri geçen Ekim ayında Suriye sınırında (Milli Savunma Bakanlığı)
TT

Türkiye, sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele stratejisinde önemli ve yeni adımlar atıyor

Türk askerleri geçen Ekim ayında Suriye sınırında (Milli Savunma Bakanlığı)
Türk askerleri geçen Ekim ayında Suriye sınırında (Milli Savunma Bakanlığı)

Türkiye, sınırlarına ve halkına yönelik herhangi bir tehdidi önlemek için çaba göstermekten çekinmeyeceğini, güney sınırlarında terör koridoru veya oluşumun kurulmasını önlemek için elinden gelen her şeyi yapacağını bir kez daha teyit etti.

Ankara ayrıca, Suriye ve Irak’taki siyasi boşluğu istismar ederek iki ülke için de tehdit haline gelen PKK’nın ortadan kaldırılması için tüm müttefik ve bölge ülkelerine iş birliği çağrısında bulundu.

PKK’nın Pençe-Kilit Harekatı bölgesindeki üs bölgesine düzenlediği, 9 askerin şehit olduğu terör saldırısına ilişkin dün TBMM’de özel oturum düzenlendi.

Söz konusu saldırıya yanıt olarak, Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’ta operasyonlar sürüyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, terör saldırılarına yönelik TBMM Genel Kurulu’nu bilgilendirdi.

FOTO: Milli Savunma Bakanı Yaşar Güller TBMM oturumunda (Milli Savunma Bakanlığı)
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güller TBMM oturumunda (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler özel oturumda yaptığı konuşmada, “Kim destek verirse versin, hangi bahaneyle, ne sebeple olursa olsun güney sınırlarımız boyunca bir terör koridoru kurulmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Milli Savunma Bakanı Pençe-Kilit Harekatı’na değinerek, “Şu an eğer orada olmasaydık, örgütün sınırlarımıza yönelik saldırıları, daha önce olduğu gibi devam edecekti ve kendi şehirlerimizde daha büyük bedeller ödeyecektik” ifadelerini kullandı.

Bakan ayrıca, “Sınırımızda kurulmak istenen terör koridorunu parçaladık. Terörü kaynağında yok etme stratejisini uyguladık. Irak’ta Pençe-Kilit operasyonlarıyla kilit kapatıldı. Üs bölgeleri sayesinde güvenli hat oluşturduk. Yaklaşık 300 kilometre uzunluğunda güvenli bir hat oluşturduk” dedi.

Savunma Bakanı TBMM önünde yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Ordumuzun bölgede ne işi var” diye soruluyor. Ayrıca Suriye ve Irak’ta bedel ödediğimiz, veya üs bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı gibi stratejik öngörüden yoksun, teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere şahit oluyoruz. Şüphesiz ki bu söylemlerde bulunanlar, yakın geçmişte yaşananları, Irak ve Suriye’den kaynaklı ödediğimiz bedelleri de unutmuşa benziyorlar. Eleştiriler elbette olabilir. Ancak böylesine hassas ve milli bir konuda, birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşadığımız acıların, siyasi malzeme yapılması, asla ve asla kabul edilemez.”

Güler, konuşmasını “Pençe bölgesinde üs bölgelerimize PKK’lı teröristlerin 3 bin 151 taciz ve sızma girişimi oldu. Bu saldırılar karşısında Irak’ın kuzeyinde bin 689 terörist etkisiz hale getirildi” ifadeleriyle sonlandırdı.

Kapsamlı strateji

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise, sınır ötesinde yürüttükleri terörle mücadele stratejisinde, önemli ve yeni adımlar attıklarını söyledi.

ABD’nin DEAŞ ile mücadele bahanesiyle PKK/YPG’ye destek verdiğini söyleyen Fidan, terörle mücadeleye değindi.

Fidan konuya ilişkin konuşmasını şu ifadelerle devam etti;

“Bu, yalnızca milletimizin değil tüm bölge ülkelerinin barış ve huzur içinde, güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşamalarının olmazsa olmaz şartıdır. Bu nedenle tüm komşularımızın ve müttefiklerimizin, bölgedeki terör örgütleriyle mücadelemize samimiyetle destek vermesi bir zaruret haline gelmiştir.”

FOTO: Dışişleri Bakanı Hakan Fidan TBMM oturumunda (Dışişleri Bakanlığı)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan TBMM oturumunda (Dışişleri Bakanlığı)

Fidan ayrıca, “PKK’nın, Suriye ve Irak’taki mevcudiyetini yok etme gayretlerimizi, bölgesel ilişkilerimizin merkezine konumlandırmaktayız. Zira örgüt, Suriye ve Irak’ta güç boşluğu ve siyasi bölünmüşlükten istifadeyle zemin kazanmıştır” dedi.

Irak’taki tüm etkili aktörlere kapsayıcı şekilde yaklaşarak temaslarını sürdürdüklerini kaydeden Fidan, şu ifadelerle devam etti;

“Bu konuda herhangi bir itiraz da duymadık. Esasen Başbakan Sudani hükümeti, terörle mücadelede daha yapıcı bir tavır sergilemektedir. PKK dahil silahlı terör örgütlerinin, Irak’ın egemenliği ve refahı için büyük bir tehdit olduğunu kabul etmektedir.”

Fidan, “Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), PKK’ya müzahir tutumunu değiştirmezse, daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz” dedi.

Fidan, İran sınırı boyunca silahlı örgüt kamplarının varlığı ve İran içerisinde PKK uzantılarının bulunmasının, İran ile terörle mücadele diplomasilerini her düzeyde yürütmelerini zorunlu kıldığını söyledi.

Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin mücadele ettiği terör örgütlerinin tek ortak noktasının, hepsinin yurt dışı bağlantısı bulunması olduğunu belirterek, PKK’nın finansman bağlamında Avrupa sahası ile etkileşim halinde olduğunu söyledi.

PKK’nın finans kaynaklarının kurutulması amacıyla her türlü çabanın yürütüldüğüne işaret eden Fidan şunları söyledi;

“Bu Avrupa Birliği içinde ve dışında Türkiye karşıtı odaklarla da bağlantılıdır. Nitekim, PKK’nın uzun yıllar boyunca güvenli liman olarak gördüğü ülkelerce, kısıtlı da olsa örgüte karşı adli ve idari adımlar atılması sağlanmıştır. Bu çerçevede son yıllarda Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde tutuklamalar gerçekleşmiştir.”

Finlandiya ve İsveç’in Üçlü Muhtıra’dan bu yana attığı adımların, örgüt çevrelerini rahatsız ettiğini dile getiren Fidan, Türkiye’nin girişimlerinin kararlılıkla devam edeceğini söyledi.

Münbiç’ten sızma

Türkiye, Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ta operasyonlarını sürdürerek saldırılarını artırdı.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Irak kuzeyindeki Metina, Gara, Hakurk ve Kandil bölgeleri ile Suriye kuzeyine yönelik hava saldırılarında terörist hedeflerin imha edildiği bildirildi.

Açıklamada, hava saldırıları sonucu mağara, sığınak, tünel, mühimmat/malzeme deposu, ikmal malzemeleri ve terör örgütü tarafından gelir elde etmek maksatlı kullanılan tesislerden oluşan 23 hedefin imha edildiği bilgisi verildi.

Aynı zamanda Türk güçleri, Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) bağlı Münbiç Askeri Konseyi’nden bir grubun Şeyh Nasser köyündeki Türk üssüne sızmasına yanıt olarak, Münbiç kırsalındaki bölgeleri hedef almaya devam etti.

Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’de bulunan, Kamışlı kırsalındaki Es Süveydiye elektrik santrali, Pazartesi gecesi saldırıların hedefi olması nedeniyle tamamen hizmet dışı kaldı.

FOTO: MİT tarafından paylaşılan, Kamışlı bölgesindeki operasyonda etkisiz hale getirilen PKK/YPG’nin sözde sorumlularından Liman Suwyeşi’nin fotoğrafı
MİT tarafından paylaşılan, Kamışlı bölgesindeki operasyonda etkisiz hale getirilen PKK/YPG’nin sözde sorumlularından Liman Suwyeşi’nin fotoğrafı

MİT, terör örgütü PKK/YPG’nin sözde sorumlularından Liman Suwyeşi’nin Suriye’nin Kamışlı bölgesindeki operasyonda etkisiz hale getirildiğini duyurdu.

Türk güvenlik kaynakları, Suwyeşi’nin Suriye’de örgüt adına örgütlenme faaliyetlerini yönettiğini, Kandil’den gelen talimatları, Türkiye sınırındaki Kamışlı bölgesindeki kadın örgüt mensuplarına aktardığını bildirdi.



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.