Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Ankara belirli dosyaları müzakere edip her iki tarafın kazanç ve kayıplarını hesaplıyor.

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
TT

Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)

Mısır-Türkiye ilişkileri çerçevesinde yaşananlara ilişkin Türk yetkililerin açıklamaları ile Dışişleri ve Devlet Bakanları’nın medyaya demeçleri arasında, iki taraf arasında bir dizi endişe ve önceliklere ilişkin devam eden ayrıntılarla ilgili sorular ortaya çıkıyor. Çıkar çatışmaları ve çelişkili politikalar, Mısır karşıtı platformları durdurmakla ya da sadece Müslüman Kardeşler dosyasıyla uğraşmakla sınırlı kalmayacak gerçek krizin unsurlarını daha gerçekçi ayrıntılara indirgiyor.

Reformist bir konum

Soru şu: Türkiye şu anda Mısır'dan ne istiyor? Türkiye'nin Mısır'a yönelik politikasını değiştirmeye yönelik adımlardan sonra Müslüman Kardeşler meselesinin ve Ankara'daki medya kuruluşlarının doğrudan ele alınması ve tahriklerin sona ermesi karşılığında Kahire ne ödemeli?

Medyadan uzakta gerçekleşen müzakere ve diyalogları duyurmaya başlayan Türkiye oldu. Yetkililerin iletişimin ve hatta ilişkilerin yeniden başlamasına ilişkin ardı ardına yaptığı açıklamalar, Kahire'nin birkaç hafta süren sessizliğin ardından müdahale etmesine ve söz konusu iletişimin varlığını duyurmasına neden oldu. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri sahneye çıktı ve ilişkiler düzeyinde ‘sözlerle değil eylemlerle’ ilkesini ve bu bağlamda meydana gelen önemli gelişmeleri onayladı.

Türkiye'nin önceliği ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılmak. Zira Kahire'nin faaliyetlerini başlatmayı başardığı kendi bölgesel örgütü, bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri belirli temeller ve yaklaşımlar üzerinden sınırlamak için yola çıktı. Türkiye'nin bir talepte bulunması veya müzakerelerde ağacın tepesine çıkıp istişarelerin başka bir aşamasına geçmesi durumunda bu vaziyet değişebilir. Kuşkusuz bu, Mısır tarafı için birden fazla yolda ve güvenlik, siyaset ve istihbarat arasında birden fazla müzakere yöntemi yoluyla büyük beceriler gerektirecektir.

Libya dosyası ve Kıbrıs krizi

Ankara yönetimi, Doğu Aldeniz dışında da bir dizi talepte bulunuyor. Libya dosyası, Kahire yönetiminin, Sirte-Cufra hattının belirlenmesi yoluyla Türk hareketini yönlendirmedeki başarısı ışığında Türkiye için öncelik teşkil edecek ilk ve en önemli dosya olabilir. Libya'daki mevcut siyasi dönüşüm göz önüne alındığında güvenlik ve siyasi düzenlemeler konusunda bir anlaşmaya varılabilir mi? Önceki Libya hükümeti ile kademeli seçenekler ve deniz sınırlarının belirlenmesi hususunda ne yapılacak? Bu durum, Libya ve çevresindeki müdahale sorunlarının gündeme getirilmesini gerektirecektir. Türkiye, Cezayir ve Tunus taraflarıyla iyi ilişkiler kurmayı başararak sahilin ve çölün bir arada bulunduğu güney bölgelerine yöneldi. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki ana çıkarlarının, özellikle de geri çekilmeyeceği ana etki alanlarının olduğu yerlerde, neler olup bittiğine dair periyodik ve ardışık Mısır değerlendirmeleri gerekiyor.

Türkiye Güney Kıbrıs'ı ve Girit Yarımadası'nı tanımıyor. Türkiye'nin Yunanistan ile uzun süreli anlaşmazlıkları var. Türkiye, Mısır'ın Yunanistan ve Kıbrıs'la, yani yakın ve güçlü ilişkileri, güvenlik anlaşmaları ve deniz eğitimleri olan ülkelerle ilişkilerini nasıl kabul edecek? Mısır'ın başta Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere ana, önemli ve doğrudan ilişkileriyle ilgili herhangi bir talebe yanıt vermesi zor görünüyor. Ankara'nın Ortadoğu'daki bölgesel ilişkileri de istikrarsızlıkla karakterize ediliyor. Bu konuya örnek olarak Türkiye-İsrail ilişkileri verilebilir. Ayrıca, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya ve hatta Bulgaristan tarafından paylaşılması önerilen gaz boru hatları konusunda, bölge ülkelerinin egemen çıkarlarının geleceğini şekillendiren iddialı projeler yapıldı. Tüm bu projelerde şimdiye kadar Türkiye dışlandı.

Meşru sorular

Cevap aranan sorular var: Uzlaşma sağlandıktan ve iletişim resmi olarak yeniden başlatıldıktan sonra, Kahire ilişkileri çerçevesinde çıkarlarını yeniden konumlandırabilir ve Türkiye'nin rolünü kabul edebilir mi? Kıbrıs'ın, Yunanistan'ın ve hatta İsrail'in rolü ne olacak? Mısır'ı bölgede enerji merkezi haline getirecek yeni gaz sistemine Türkiye'nin girmesi kabul edilecek mi? Mısır-İsrail deniz sınırının çizilmesi, Filistin sınırının Türkiye ile çizilmesi ve Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınırın çizilmesi de dahil olmak üzere bölgede atılacak sonraki adımlar ne olacak? Mısır'la uzlaşma veya anlaşma tamamlandıktan sonra Türkiye'nin rolü ve tutumu ne olacak?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık görünüyor ve belirli bir dosyayla sınırlı kalmıyor. Hatta aralarında hesaplanmış herhangi bir yakınlaşmanın, Türk askeri ve stratejik harekâtının sınırları üzerinde geniş, etkili ve doğrudan etkileri olacaktır. Mısır ordusu, Doğu Akdeniz bölgesindeki tatbikatlarıyla Türkiye açıklarında Karadeniz'e ulaştı. Soru şu: Olan bitene uluslararası tarafların vereceği tepkiyi hayal etmek mümkün mü? Rusya, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Daha önce Mısır'la da tatbikatlar yapmıştı ve Kahire'nin mesajları açıktı. Siyasi ve stratejik hesaplar bağlamında Mısır-Türkiye hareketi, iki tarafın temel hesapları ve aradığı çıkarlar çerçevesinde Kahire'nin Ankara'ya neler sunabileceğini yeniden düzenleyecektir.

Türkiye'nin tutumunun değişmesi ve Mısır'a yönelmesi (İster Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, ister bölgedeki belli başlı ülkelerle yaşanan sorunların artması sonucunda Türkiye'nin kazanımlarının çoğunu kaybettiğine, olup biteni gözden geçirme zamanının geldiğine inanan muhalefet figürleri tarafından) Türkiye'nin kendi içindeki yaklaşımıyla bağlantılıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lider ve düşünürlerinin öne sürdüğü ideolojik baskıların yanı sıra, İsrail'le, İran'la ve bugün de Mısır'la yaşananlar Türkiye'nin maruz kaldığı baskıların göstergesidir. Bu, bölgede yeni değerlendirmeler ve anlaşmalar yapılması, var olana bağlı kalınmaması ve Ahmet Davutoğlu döneminde olduğu gibi Türk siyasetindeki sorunların sıfırlanması gerekliliğiyle bağlantılıdır.

Türkiye, Körfez Arap ülkeleri ve Mısır'a kapsamlı bir Arap-Türk uzlaşması önermedi, bunun yerine daha fazla diyalog çağrısında bulundu. Her ne kadar konu Türkiye'nin bölgedeki politikasının tamamının en yüksek çıkarlarını ilgilendirecek olsa da her dosya ayrı ayrı ele alınacak. Arap dünyasında dikkat edilmesi gereken de budur, yani herhangi bir paket ya da yaklaşım (kapsamlı bir anlaşma) olmayacak. Türk tarafı kusurlu ödünleşimleri, özel talepleri ve paylaşılan maliyetleri tercih ediyor. Bu, Ankara'nın kapsamlı sistemi çerçevesinde krizin unsurlarını ortadan kaldırmaya çalışırken, en sıcak konulardaki görüşleri birbirine yakınlaştırmaya çalışacağı anlamına geliyor. Bazı dosyaların Kahire ile Ankara arasında daha fazla güven artırıcı önlemler gerektireceği dikkate alındığında, bu biraz zaman ve müzakere gerektirecektir.

Türkiye Müslüman Kardeşler üyelerini sınır dışı edecek mi?

Türkiye'nin Mısır'a teklifte bulunma veya anlaşma konusunda acelesi yok gibi görünüyor. Uyumlu ittifaklar kurma eğiliminde olan Türkiye, Kahire ile uzlaşmanın yanı sıra Müslüman Kardeşler dosyası da dahil olmak üzere önemli dosyaları elinde tutarken, ilişkilerinde katı olmayacak. Yani grubun üyeleri sınır dışı edilmeyecek, Mısır'da aranan ve bir kısmı daha önceki kararlara tabi olan üyeler teslim edilmeyecek. Ancak medyadaki varlıkları azaltılmaya çalışılabilir. En önemli husus da uluslararası kamuoyunun Mısır'a ve Türkiye'nin uğraştığı diğer konulara yönelik eğilimlerini etkileyen araştırma merkezlerinin, uluslararası düşünce kuruluşlarının ve kışkırtıcı elektronik yayın sitelerinin artık durması gerektiğidir.

Buna karşılık Mısır'ın tutumu birçok önemli gelişmeyle karşı karşıya görünüyor ve Kahire bu konuyu güvenlik ve istihbarat boyutu çerçevesinde ele almak istiyor. Ancak asıl sorun diplomatik boyutta, topu Türkiye’nin sahasına taşıma isteğinde kalıyor. Gerçek önlemlerin alınmasına yönelmek, yeni ilişkiler kurmak en önemli husus.

Türk tarafının iki yoldan birini izleyeceği açık: İlki, Mısır'ın talebini yerine getirmek için doğrudan hamle yapmak ve kanalları kapatarak karşılık vermek. Kanallar son günlerde Mısır'ın günlük meselelerini ele almamaya başladı bile. İkincisi ise elbette önemli bir konu olan medya boyutuna odaklanmak ve ikili ilişkilerden bölgesel düzeyden daha genel bir düzeye geçiş. İster Libya'da, ister Doğu Akdeniz'de, Mısır ve Türkiye'yi kapsayan daha gerçekçi yerleşimler çerçevesinde en günceli ve en önemlisi budur.

İlişkileri nasıl bir senaryo bekliyor?

Kahire'nin siyasi ve stratejik değerlendirmelerde eksik olmayan kendi hesaplamaları var. Bu hesaplamalar, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkelerle yeni çerçevede ilgilenmeyi ve ikili ve çok taraflı ilişkileri bekleyen her türlü senaryoyu da içeriyor. Türkiye'nin ise geniş seçenekleri ve tanınmış askeri araçları var. Bu da Kahire'nin öngördüğü gibi Mısır hareketini Ortadoğu'daki geniş nüfuz çevrelerinde genişletecek. Kahire buna iyi hazırlanıyor. Bu, Mısır'ın doğrudan çıkar çevrelerinin ve başa çıkma yeteneğinin yeniden tanımlanmasını gerektirecektir. Kahire ile Ankara arasında tam bir uzlaşma sağlanırsa bu, Müslüman Kardeşler, onun üyeleriyle ve kışkırtıcı liderleriyle ilgilenilmesi ve medya kanallarının kapatılmasıyla temsil edilen belirli bir meseleyle sınırlı kalmayacaktır. Bu dosyanın diğer dosyalara açılan kapı olabileceği yönünde Türk algısı var. Her halükârda, belirli bir dosyadaki gerçek atılım, diğer daha önemli dosyalarda ne yapılacağına dair daha fazla müzakerenin kapısını açacaktır.

Sonuç olarak, ilişkilerdeki tüm çatışmaları kapsayan ve belirli bir konu üzerinde durmayan bir Mısır-Türkiye anlaşmasına varılırsa, Türkler elbette kendi bildiği şekilde hamle yapacak, gerçek yaklaşımlar ve iyi anlaşmalar ortaya çıkacaktır. Arap-Türk ilişkilerinin gerçekliği bağlamında pek çok gerçek değişecek ve Kahire birçok hareketin odağı haline gelecektir. Bu da Türkiye-Mısır ilişkilerinin yeniden başlamasının dikkate alınmasını gerektiriyor.

Bu, Ortadoğu'daki gerçek Türk varlığının yolunda önemli bir değişim ve dönüm noktası olabilir Türkiye'nin İsrail'le gerçekçi ilişkilerinin yanı sıra, tüm Doğu Akdeniz ülkeleriyle iyi ilişkileri olan Mısır vasıtasıyla, yeni bir strateji ve belirli mekanizmalar aracılığıyla Ortadoğu'daki rolünü yeniden sahaya taşıma çabalarını destekler.

Kahire ve Ankara'nın tam diplomatik ilişkileri sürdürme konusunda anlaşmaya varması durumunda Ortadoğu'nun mevcut siyasi denklemleri ve hatta krizleri değişecektir. Bekleyip görelim.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
TT

PKK kendini feshetti, Türkiye ve bölge için yankıları neler olacak?

PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.
PKK elebaşısı Murat Karayılan, 12 Mayıs'ta Kuzey Irak'ta açıklanmayan bir yerde düzenlenen 12. Kongrede örgütün kendini feshettiğini duyurdu.

Ömer Önhon

Kırk yıldan fazla bir süredir Türkiye'ye karşı kanlı bir çatışma yürüten silahlı örgüt PKK, pazartesi günü kendini feshetme ve silahlı mücadelesini sonlandırma niyetini teyit ettiği tarihi ve benzeri görülmemiş bir duyuru yaptı.

Geçtiğimiz hafta örgütün konuşlanmış bulunduğu Kuzey Irak'ta düzenlenen kongrenin yayınlanan sonuç bildirgesinde şu ifadeler yer aldı: “PKK tarihi misyonunu tamamladı ve pratikleşme süreci Önder Apo (örgütün kurucusu Abdullah Öcalan'a atıfta bulunulmaktadır) tarafından yönetilmek ve yürütülmek üzere örgütsel yapısını feshetme kararı almıştır.”

 Açıklamada şunlar da eklendi: “PKK'nın mücadelesi, halkımız üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladı, Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme noktasına getirdi.”

Şubat ayında, Türkiye'de 20 yıldan fazla süredir tutuklu bulunan örgütün lideri, örgütün feshedilmesini görüşmek üzere bir kongre toplanması çağrısı yapmıştı.

PKK, 5-7 Mayıs tarihleri ​​arasında düzenlenen 12. Kongresi’nin ardından 8 Mayıs'ta kısa bir açıklama yaparak “büyük” bir duyuru yapacağına işaret etti.

Fesih kararının, komşu Irak ve ABD ile müttefik Kürt güçlerinin aktif olduğu Suriye de dahil olmak üzere bölge için geniş siyasi ve güvenlik sonuçlarının olması bekleniyor. Bu duyuru önemine rağmen, kesin bir atılım teşkil etmiyor. Örgüt ile Türk hükümeti arasında devam eden müzakereler hakkında bilgili kaynaklara göre, birçok sorun hâlâ çözülmemiş durumda. Bu kaynaklar, duyuruyu kamuoyu baskısını hafifletmeyi, eleştirileri savuşturmayı ve yavaş da olsa bir ilerleme kaydedildiği mesajı iletmeyi amaçlayan geçici bir adım olarak tanımlıyor.

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor

Görünüşe göre var olan engeller ortadan kaldırıldı ve örgüt sonunda uzun zamandır beklenen duyuruyu yayınladı. Uygulanıp uygulanmayacağı ve duyurunun Türkiye içinde istenen etkiyi yaratıp yaratmayacağı henüz belli değil.

Terör örgütü olarak tanımlanan örgüt

PKK, 52 yıl önce Abdullah Öcalan tarafından kuruldu ve 40 binden fazla insanın hayatına mal olan silahlı bir mücadele yürüttü. Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği  (AB) tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Öcalan, 1999'dan beri Marmara Denizi'ndeki İmralı Adası'nda bulunan bir cezaevinde mutlak tecrit altında tutuluyor.

Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, aşırı sağcı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli'nin geçen yıl 22 Ekim'de Öcalan'ı PKK ve faaliyetlerini sonlandırma çağrısı yapmaya davet etmesiyle başladı. Hükümet, örgütün resmi bir kongre düzenleyerek kendisini feshetme yönünde bir iç karar alacağından hareketle, süreci sıkı bir şekilde kontrol altında tuttu, seçici ve dikkatli bir bilgilendirme yapmakla yetindi.

 Kongreye yaklaşık 15 kişi katılırken haberler, Öcalan ve örgütün elebaşlarının video konferans yoluyla katıldığına işaret ediyorlar. Paralel olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) üçüncü büyük parti olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) temsilcileri ile hükümet yetkilileri arasında haftalarca gizli görüşmeler yapıldı.

Her iki taraf da bu görüşmeleri müzakere olarak tanımlamaktan çekinse de aslında öyleler. Bu sürecin bir parçası olarak, DEM Parti heyetleri Öcalan'ı cezaevinde ziyaret etti, Kuzey Irak'taki örgütün lider kadrosuyla istişarelerde bulundu ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Irak'taki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Suriye'deki Halk Koruma Birlikleri (YPG) dahil olmak üzere Kürt siyasi gruplarla görüştü.

Duyurunun detayları henüz belirsizliğini koruyor. Örgütün silahlarını ne zaman ve nerede bırakacağı henüz belirsiz bir konu. Kararın uygulandığı nasıl doğrulanacak? Genel af çıkacak mı? Terör ve kasten öldürme suçundan aranan militanların kaderi ne olacak?

Talepler listesi

Siyasi cephede, PKK'nın bir talepler listesi sunduğu ve Türk hükümetinin karşılığında vaatlerde bulunduğu düşünülüyor. Bununla birlikte henüz hiçbir ayrıntı yayınlanmadı. Hükümet, hiçbir taviz verilmediğinde ısrar ediyor ve bu inanılması zor bir iddia. DEM Partisi heyetinin önde gelen üyelerinden Pervin Buldan, şimdi demokratikleşme alanında adımlar atmak için sıranın Türkiye'de olduğunu söyledi. DEM Partisi'nin Merkez Yürütme Kurulu’nun önümüzdeki hafta başında net bir yol haritası ve belirli bir talepler listesi açıklamak üzere toplanması bekleniyor.

PKK'nın duyurusunda, bu kararların pratikleşmesinin Abdullah Öcalan'ın sürece liderlik etmesini ve yönlendirmesini, demokratik siyasi faaliyet hakkının tanınmasını ve sağlam yasal güvencelerin sunulmasını gerektirdiği belirtildi.

Bunlar son derece hassas konular ve aynı zamanda barış için koşullar gibi görünüyor.

Avrupa Konseyi Ankara'yı birçok alanda eleştirdi, ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

PKK, Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etti ve birçok gözlemci kendisine af çıkarılacağına inanıyor. Ancak Öcalan'ın Türk makamlarına, esas olarak suikast ve provokasyon korkusuyla adayı terk etmek istemediğini ve bunun yerine yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve koruma talebini ilettiği bildirildi.

PKK'ya karşı yıllardır süregelen düşmanlığa rağmen, Türk kamuoyunda bu gelişmelere karşı yaygın bir öfkeye tanık olunmadı. Hükümetin propaganda makinesi hakim olan anlatıyı kontrol etmeyi başardı. Muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'ni (CHP) hep DEM Partisi aracılığıyla PKK ile iş birliği yapmakla suçlayan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ise şimdi aynı taraflarla müzakereler yürütüyor. Türk milliyetçilerinin potansiyel muhalefeti kontrol altında tutuluyor, hatta doğrudan bastırılıyor.

Zafer Partisi lideri ve AKP-MHP ittifakının açıkça muhalifi olan Ümit Özdağ, Ocak ayında tutuklanarak cezaevine gönderildi. Suriyeli mültecilere karşı nefrete tahrik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etmekle suçlandı. Ancak birçok kişi tutuklanmasının kamuoyunu Öcalan'ın serbest bırakılmasına karşı kışkırtma ve barış sürecini sarsma potansiyeline sahip olmasından kaynaklandığına inanıyor.

xscdfvgrt
12 Mayıs'ta Diyarbakır’daki bir kahvehanede PKK’nın fesih açıklamasını televizyondan takip eden erkekler (AFP)

Özdağ da yargılanması sırasında kendisini Öcalan'ın serbest bırakılmasını kolaylaştırmak için hapse atılan bir “siyasi rehine” olarak tanımladı. Uluslararası alanda süreç ihtiyatlı bir onayla karşılandı. AB ve ABD hâlâ PKK'yı terör örgütü olarak listelese de, varlığını Türkiye'de Kürtlerin özgürlükler konusunda uzun süredir yaşadığı mahrumiyetin bir yansıması olarak görüyorlar ve bu tutum Ankara ile aralarında uzun süredir gerginlik yaratıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere Türk yetkililer, AB'yi Avrupa'daki PKK faaliyetlerine göz yummakla ve böylece terörizmi desteklemekle suçluyorlar.

Önemli bir fırsat

Her şeye rağmen, Avrupalı liderler Türkiye'de devam eden sürece desteklerini ifade ettiler. Avrupa Konseyi, birkaç gün önce yayınladığı son raporunda Ankara'yı birçok alanda eleştirdi ancak barış müzakerelerini Kürt sorununu siyasi, sosyal, demokratik ve güvenlik düzeylerinde barışçıl ve sürdürülebilir bir şekilde çözmeyi amaçlayan “önemli bir fırsat” olarak nitelendirdi.

Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de Halk Koruma Birlikleri (YPG) ile başa çıkma meselesidir

Türkiye içinde, CHP, hükümete karşı yürüttüğü açık savaşa ve İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun hapse atılmasının ardından gösteri ve protestolar düzenlemesine rağmen, bu sürece karşı çıkmadı. Partisinin Van'da düzenlediği gösteride, CHP lideri Özgür Özel, örgütün yakında silah bıraktığını açıklaması yönündeki umudunu dile getirdi. AK Parti’nin Doğu Anadolu bölgesinde DEM Partisi'nin seçilmiş belediye başkanlarını görevden alma ve yerlerine kayyum atama kararlarını kınadı.

Örgütün kendisini feshettiğini ve silah bırakacağını duyurması ile birlikte, ülke için yeni bir anayasa taslağının hazırlanması da dahil olmak üzere sürecin yeni bir aşaması başlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanlarından biri olan Mehmet Uçum da temel aşamanın tamamlandığını ve şimdi demokrasi ve hukuk alanlarında kapsamlı reformların uygulanmasına geçileceğini söyleyerek buna işaret etti.

df
PKK’nın kendisini feshettiğini duyurmasının ardından Diyarbakır'daki tarihi Sur ilçesi 12 Mayıs  (AFP)

Bu sürecin hükümete fayda mı zarar mı sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor. Ancak kamuoyu yoklamaları, eğer şimdi seçimler yapılırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden seçilmesinin neredeyse imkansız göründüğüne işaret ediyor. Çoğu Türk, felç edici ekonomik krizden ve otoriterliğe doğru hızlı kayıştan ciddi şekilde etkilendi. Örgütün kendisini feshetmesi ve Türkiye'de terörün sona erdirilmesi belki Erdoğan'ın popülaritesini yeniden kazanmasının önünü açabilir, ama ekonomik ve politik sorunların devam etmesi onu her zamankinden daha savunmasız bırakabilir.

Suriye boyutu

Suriye boyutu bu denklemde önemli bir unsur. Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın karşı karşıya olduğu en önemli meydan okumalardan biri, ülkedeki Kürtler ve özellikle de YPG ile nasıl başa çıkacağı meselesi.

Bu birlikler PKK ile yakın bağlarını sürdürüyorlar ve safları içinde bazı kadroları bulunuyor. Şam'ın şiddetle reddettiği bir talep olan merkezi olmayan bir idari sistem kurulması da dahil olmak üzere çeşitli taleplerde bulundular.

Türkiye'deki devam eden gelişmeler büyük olasılıkla Suriye arenasına yansıyacak ve Suriye'deki durum da Türkiye'deki gelişmeleri etkileyebilir.