Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve yönetimi, isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Netanyahu ve yönetimi, Gazze'de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve yönetimi, isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve yönetimi, isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Netanyahu ve yönetimi, isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da İlim Yayma Vakfı 53. Olağan Genel Kurulu'nda konuştu.

İlim Yayma Vakfının Türkiye'nin en eski, en köklü, güçlü geleneğe sahip gönüllü teşekküllerin başında geldiğini belirten Erdoğan, vakfın kökü derinlere inen ulu bir çınar misali ilim ve hikmet yolcularını kuşatmaya devam ettiğini söyledi. 

Erdoğan, vakfın, Hz. Peygamber'in "İlim rütbesi, rütbelerin en yücesidir." tavsiyesinin rehberliğinde, nebevi ahlakla kuşanmış gençler yetiştirmek için yarım asırdan fazla süredir fedakarca çalıştığını kaydederek, "1973 yılından beri kuruluş senedindeki ifadesiyle memleket dahilinde ilmin yayılmasını teşvik için koşan, koşturan, emek veren, bu uğurda çile çeken tüm vakıf mensuplarına şükranlarımı sunuyorum." diye konuştu. 

Ebediyete irtihal eden vakıf insanlarını bir kez daha rahmetle hürmetle yad ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bundan yaklaşık 4 yıl önce kaybettiğimiz kıymetli yol ve dava arkadaşımız Beykoz eski belediye başkanımız, vakfımızın emektarlarından merhum Yücel Çelikbilek'i burada özellikle şükranla anmak istiyorum. Rabb'im ruhlarını şad eylesin, onları cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Allah'ın izniyle bu ocak tütmeye devam ettikçe vakfımız emektarlarının da amel defterleri kapanmayacaktır. Biz de 'Sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olanınızdır.' şuuruyla hüsnüniyetle çalışan iyilik neferlerini hiçbir zaman unutmayacağız."

"Her daim yanınızda olmayı sürdüreceğiz"

Bunu yaparken o güzel insanlara olan minnet borçlarını, vakfı çok daha ileriye taşıyarak ödeyeceklerini belirten Erdoğan, "Daha fazla gencimize ulaşacağız. Daha fazla ilim sevdalısının elinden tutacağız. Daha çok sayıda öğrencimize destek vereceğiz. Ortaöğretimden başlayarak ihtiyaç sahibi evlatlarımızın yanında olacağız. Nitelikli bilimsel çalışmaları teşvik ederek ilim hazinemizin zenginleşmesini sağlayacağız." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, vakfın 53. Olağan Genel Kurulu'nun, bu hedefler doğrultusunda daha hızlı yol almalarına katkı sunacağına inandığını dile getirdi.

Vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa faydalı nesiller yetiştirmek misyonuyla hiçbir engel tanımadan çalışan İlim Yayma Vakfının her bir mensubuna muvaffakiyetler dileyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Allah ömür, milletimiz de yetki verdikçe bizler de sizlerin her daim yanınızda olmayı sürdüreceğiz. Yeter ki sizler elinizi ilim ve hikmet yolcularının üzerinden çekmeyin. Yeter ki sizler kavline ve davasına sadık kuşakların yetişmesi için emek vermeye devam edin. Yeter ki sizler sağına soluna bakmadan 'Ben varım.' diyen Asım'ın nesli bir gençlik için samimiyetle çaba gösterin. Allah'ın izniyle gerisi sadece bir zaman meselesidir."

Konuşmasında Necip Fazıl Kısakürek'in "Üzülme, davanın sahibi Hak'tır/Hak olan davada zafer muhakkaktır." sözlerine işaret eden Erdoğan, "Uğruna ömrümüzü adamaktan şeref duyduğumuz ilayi kelimetullah davasının, yeryüzünde adaleti tesis etme davasının, hak ve hakikati yüceltme davasının, medeniyetimizi ihya etme davasının sahibi alemlerin Rabb'i olan yüce Allah'tır." diye konuştu.

Erdoğan, "Biz niyetimizi temiz tuttuğumuz, samimiyetimizi koruduğumuz müddetçe biiznillah önümüzü kimse kesemez. Rabb'im bizleri sırat-ı müstakimden ayırmasın diyorum." dedi.

"Esfeli safilinin canlı örneklerini Gazzelilere bomba yağdıran alçaklarda bire bir görüyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyası olarak bir ramazanı daha karşılamaya hazırlandıklarını, pazar gününü pazartesiye bağlayan gece ilk sahura kalkılacağını, ilk orucun tutulacağını anımsattı.

Mübarek ramazan ayının tüm İslam alemi ve Türk milleti için şimdiden hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu mübarek ayı hep birlikte en güzel şekilde idrak etmeye çalışacaklarını belirtti.

Erdoğan, ancak ramazan ayını başta Gazze olmak üzere gönül coğrafyalarının pek çok bölgesinde ciddi insani dramların yaşandığı bir dönemde karşıladıklarını söyledi.

Özellikle 7 Ekim'den beri Gazze'de yaşananların artık tahammül sınırlarını aştığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bir terör devleti olan İsrail, Batılı güçlerin sınırsız askeri ve diplomatik desteğini arkasına alarak Filistinli kardeşlerimize yönelik tam anlamıyla bir soykırım politikası uygulamaktadır. Bugüne kadar, İsrail'in doğrudan sivilleri hedef alan saldırıları sonucunda 32 binden fazla Filistinli şehit oldu, 72 bin Filistinli ise yaralandı. Yaklaşık 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. Camiler, üniversiteler, okullar ve sivil yerleşim yerleri harabeye döndü."

Erdoğan, gıda almak için sıra bekleyen masumların dahi öldürüldüğü bir barbarlıkla karşı karşıya olunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kur'an-ı Kerim'de tarif edilen esfeli safilinin canlı örneklerini bugün Gazzeli kardeşlerimize bomba yağdıran alçaklarda bire bir görüyoruz. Öyle manzaralara şahit olduk ki içinde en küçük bir insanlık kırıntısı olan birisinin, uluslararası hukuka asgari düzeyde de saygı gösteren bir devletin bunları yapabilmesi mümkün değildir. Netanyahu ve gözünü kin bürümüş yönetimi, Gazze'de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Pol Pot'un, Franco'nun ve diğer modern dönem canilerinin yanına ekletmişlerdir. İnsanlığın vicdanında zaten mahkum olan bu katliamcıların uluslararası hukuk önünde de hesap vermeleri için gerekeni yapıyoruz, yapacağız."

"İslam alemi, Filistin halkına kardeşlik görevini maalesef tam manasıyla yerine getirememiştir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 7 Ekim'den bu yana süresi itibarıyla geçen 155 günde yüreklerini dağlayan, içlerini parçalayan, bir insan olarak yüzlerini kızartan, utanç verici pek çok hadiseyle karşılaştıklarını aktardı.

Her şeyden önce, uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin ve basın kuruluşlarının söz konusu İsrail olunca nasıl hiçbir işe yaramadıklarını hep birlikte gördüklerini, tecrübe ettiklerini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

"Mesele Filistinli çocukların, kadınların, masum sivillerin yaşam hakkı olunca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin nasıl sadece bir kağıt parçasına dönüştüğüne hep beraber şahitlik ettik. Yine bu süreç bize İslam dünyasının, özellikle ortak hareket etme, İsrail ve destekçileri üzerinde sonuç alıcı baskı kurma, zulmü ve katliamı engelleme noktasında halen çok önemli eksiklerinin bulunduğunu göstermiştir. Yaklaşık 2 milyar nüfuslu İslam alemi, Filistin halkına kardeşlik görevini maalesef tam manasıyla yerine getirememiştir. Elbette çok uğraşıldı, gayret gösterildi, diplomatik açıdan çaba harcandı ama Gazze'deki masum çocukların ya açlıktan ölmesine ya da kurşunlarla ve üzerlerine atılan bombalarla katledilmesine mani olunamadı."

Erdoğan, böyle bir durumun oluşmasının şüphesiz pek çok sebebi bulunduğuna işaret ederek, "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve küresel sistemin İslam dünyasını dışlayan yapısı bu sebeplerden sadece bir tanesidir. İkinci Cihan Harbi'nin galipleri tarafından kurgulanan mevcut nizamda Müslümanlar üvey evlat olarak görülmektedir. Türkiye, 'Dünya beşten büyüktür.' haykırışıyla aynı zamanda bize dayatılan, bize biçilen bu role de itiraz etmektedir." şeklinde konuştu.

"Mısır makamlarıyla son dönemde gelişen ilişkilerimizi Gazze'ye yardımların ulaştırılması için kullandık"

Ülke ve millet olarak İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ilk gününden itibaren Filistin halkı için tüm imkanları seferber ettiklerini aktaran Erdoğan, 7 Ekim'den bugüne kadar yabancı liderlerle yaptıkları tüm görüşmelerde Filistin meselesini ve Gazzelilerin durumunu gündeme getirdiklerini söyledi.

Erdoğan, katıldıkları tüm uluslararası toplantılarda Filistin ve Gazze'nin sesi olduklarını belirterek, "Ülkemizdeki İsrail muhipleri dahil hemen herkesin Hamas'a 'terör örgütü' yaftası vurmak için yarıştığı bir dönemde biz buna açıkça itiraz ettik. Topraklarını, onurlarını ve kendi insanlarını savunan Filistinli mücahitlere böyle bir kara çalınamayacağını tüm dünyaya cesaretle ilan ettik. Mısır makamlarıyla son dönemde gelişen ilişkilerimizi Gazze'ye yardımların ulaştırılması için kullandık." ifadelerini kullandı.

Türkiye'den Gazze'ye gönderilen yardımları aktaran Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:

"Şimdiye kadar 19 uçak ve 7 sivil yardım gemisiyle bölgeye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 40 bin tonu buldu. Önceki gün yola çıkan Kızılayımıza ait 3 bin tonluk bir yardım gemisi daha yarın El Ariş'e ulaşıyor. Her gün Refah Sınır Kapısı'ndan Kızılaya ve sivil toplum kuruluşlarına ait tırlar Gazze'ye yardım taşıyor. Bu yardımların içerisinde gıda, su, hijyen, tıbbi ve barınma malzemelerinin yanı sıra 53 adet ambulans, 1551 jeneratör, 8 sahra hastanesiyle 3 bin çadır da bulunuyor. İnşallah ramazan ayı boyunca yardım miktarını daha da artıracağız. Refakatçileriyle birlikte ülkemize getirdiğimiz hasta ve yaralı kardeşlerimizin tedavileri devam ediyor."

"Gazze'deki katliamı unutturmayan ülkelerin en başında yine biz varız"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistinliler arasında milli birliğin ve mutabakatın temini için de yoğun gayret gösterdiklerini belirterek, bu hafta Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı Ankara'da misafir ettiklerini hatırlattı.

Gerek İçişleri Bakanı gerekse MİT Başkanı'nın, Hamas ve diğer Filistinli gruplarla yakın diyalog halinde olduğunu aktaran Erdoğan, ellerinin uzandığı, güçlerinin yettiği kadar Filistinlilere tüm imkanlarla yardımcı olmaya çalıştıklarının altını çizdi.

Erdoğan, Türkiye'nin Filistin davası için verdiği samimi mücadelenin en yakın şahidinin tüm gruplarıyla tüm fertleriyle Filistinliler olduğuna işaret ederek, şunları dile getirdi:

"Gazze'deki katliamı unutturmayan ülkelerin en başında yine biz varız. Şunu çok net ifade etmek isterim; devletiyle milletiyle Filistin davasına en üst seviyede sahip çıkan ülke tartışmasız bir şekilde Türkiye'dir. Hal böyleyken her kim 'Hiçbir şey yapmadılar.' diyerek hükümetimizi eleştiriyorsa açık söylüyorum bühtan ediyor, kul hakkına giriyor demektir. Ne sebeple olursa olsun böyle bir cümle kurmak her şeyden önce aziz milletimize yönelik bir hakarettir. Şu gerçeği tüm dünya çok iyi biliyor; Tayyip Erdoğan 15 sene önce katillerin yüzlerine karşı 'one minute' diye haykırırken nerede duruyorsa bugün de aynı yerde dimdik durmaktadır. En fazla hassasiyet gösterdiğimiz ve bedel ödediğimiz bir konuda bize haksızlık edenleri, kendilerini sorgulamaya davet ediyorum."

"Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken, bizi, hem de çok haksız bir şekilde eleştirenlerin Filistinli mücahitlere 'terörist' diyerek kara çalanların çıkarlarına bilerek veya bilmeyerek hizmet etmesidir." ifadesini kullanan Erdoğan, 21 yıl önce, göreve gelmeden ve başbakan değilken AK Parti Genel Başkanı olarak Amerika'ya yaptığı ilk seyahati anımsattı ve şu ifadeleri kullandı:

"Amerika'nın ileri gelenleriyle masaya oturduğumuzda, bana orada Hamas'ı sordular, 'terör örgütü' dediler. Ben onlara o zaman, 'Hayır, Hamas bir terör örgütü değil, tam aksine bir direniş örgütüdür.' demiştim. O zaman başbakan değilim, seçimi kazanmış bir partinin lideri olarak Amerika seyahatini yaptım ve onlara da bu cevabı verdim. Şimdi haydi haydi kimse bize kalkıp da Hamas için terör örgütü ifadesini kullandırtamaz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hamas'ın liderleriyle çok açık, net, her şeyi rahatlıkla konuşup onların arkasında dimdik duran bir ülke Türkiye. Filistin davasına gönül verenler olarak birbirimize ok atmak yerine asıl bu habis zihniyetle mücadele etmeli, bunlara zemin kazandırmamalıyız. Türkiye'nin olağanüstü çabalarını görmezden gelme yerine her konuşmalarında işgalci İsrail'e selam çakanların foyasını ortaya dökmeliyiz." diye konuştu.

Erdoğan, gençlere Ali Fuat Başgil'in tavsiyelerini anlattı

Salonda, Türkiye'nin Filistin'le ilgili çabalarının anlatıldığı kısa bir film izletildi.

Film gösteriminin ardından konuşmasına devam eden Erdoğan, ülke olarak güçlendikçe çok daha fazlasını yapacaklarını vurguladı.

Gençlerin aydınlık yarınlarının teminatı olduğunu, mücadele bayrağını devralacaklarını, onu yücelteceklerini ve kendilerinden sonra gelen nesle teslim edeceklerini dile getiren Erdoğan, ne yapıyorlarsa gençler ve istikballeri için yaptıklarını, gençlerden de kendilerini en donanımlı, şuurlu, ahlaklı ve özgüvenli yetiştirmelerini beklediklerini kaydetti.

Erdoğan, yolculuklarında gençlere yol göstereceğine inandığı merhum Ali Fuat Başgil'in bazı tavsiyelerini paylaşmak istediğini ve Başgil'in gençlere nasihat ederken iki hususun üzerinde özellikle durduğunu belirterek, "Birincisi, 'Çalış genç arkadaşım çalış. Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.' tavsiyesidir. İkincisi, 'Gençliğini eğlenmekle geçiren ihtiyarlığını ağlamakla geçirir.' ikazıdır." dedi.

Mücadelesi ve eserleriyle milletin gönlünde özel bir yeri olan Ali Fuat Başgil'in öğütlerine değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bakınız hocamız ne diyor; çalışmak için her gün ve her saat, her yer ve her köşe müsaittir. Belli bir günde yapman gereken işi, bu ister ders olsun, ister görev, ertesi güne bırakma. Dikkatin ve kuvvetin zayıflamasın istiyorsa belli bir zamanda tek işe, tek bir kitaba, tek bir derse yoğunlaş. Bir işe başlamadan üzerinde ne yapacağını düşünüp kararlaştır, gereken hazırlıkları yap. Bütün ruhi ve bedeni kuvvetinle kendini işine ver. Yorulursan dinlenmek için işini değiştir. Bu bahaneyle asla boş oturma. Sebat et, damlaya damlaya göl olur. Aynı noktaya düşen damlacıklar mermeri bile dener. Herhangi bir şeyi küçümseyerek, ihmal edip geçme. Küçük ihmallerden büyük zararlar doğabilir."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başgil'in, "her gün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sayfa okunması" öğüdünü de hatırlattığı konuşmasında, "Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir. Güzel bulduğun edebi, felsefi güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime hazinen gelişir hem hafıza kuvvetlenir. Öğrendiklerini arkadaşlarınla müzakere ve hatta münakaşa et ki zekan işlesin. Ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı mutlaka öğren. Dil bilgisi amaç değil, fikir zenginliğinin vasıtasıdır. Bir işe sinirliyken karar verme. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Arkadan konuşmak korkaklığın en iğrenç şeklidir. Kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğini arkasından söyleme." ifadelerini kullandı.

"Ali Fuat Başgil hocamızı rahmetle, şükranla yad ediyorum"

Başgil'in, "yalan söyleyenin yakalanma korkusu içinde yaşayan hırsız gibi olduğu" sözünü anımsatan Erdoğan, "Yalan söyleme. Hasisin dostu yoktur, cömert ol. Ahlakı güzel insan, her yaşta güzeldir. Başarılarınla mağrur olma. Gurur gelecekteki başarıların düşmanıdır. Tereddütte düştüğünde fikrini soracağın kimseyi iyi seç. İsabetsiz bir fikir, ömür boyu pişmanlık, isabetli bir fikir ömür boyu aydınlık getirir. Evet, Ali Fuat Başgil hocamızın irfan pınarından dökülenlerden bazıları bunlar. Bu vesileyle hocamızı bir daha rahmetle, şükranla yad ediyorum." diye konuştu.

Erdoğan, Vakfın 53'üncü Olağan Genel Kurulu'nun hayırlı olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı.

Katılımcılar aile fotoğrafı çektirdi

Programa TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İstanbul Valisi Davut Gül, eski TBMM başkanları Mustafa Şentop ile İsmail Kahraman, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Bilal Erdoğan ve vakıf üyeleri de katıldı.

İlim Yayma Vakfının tanıtım filminin izletildiği programda, Kur'an-ı Kerim tilavet edildi.

Bilal Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hediye takdim etmesinin ardından, programa katılanlar hatıra fotoğrafı çektirdi.



Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
TT

Mısır-Türkiye yakınlaşması sıcak bölgesel dosyalara nasıl yansıyor?

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara'da düzenlediği ortak basın toplantısında (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, bölgesel ilişkilerin haritasının yeniden çizilmesine katkıda bulunabilecek bir değişimle, yıllar süren gerginliğin ardından kayda değer bir yakınlaşmaya tanıklık ediyor. Dünyanın gözü ise bu gelişen ortaklığa ve bunun Libya, Suriye ve Gazze gibi bölgedeki sıcak meselelerin yanı sıra Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz'deki gerilimler üzerindeki potansiyel etkisine çevriliyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şubat ayında Mısır'a yaptığı benzer bir ziyaretin ardından Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin geçtiğimiz çarşamba günü Ankara'ya yaptığı ilk resmi ziyaret, Kahire ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı pekiştirdi ve on yıllık gerginliğin ardından ilişkileri ‘yeni bir döneme’ soktu.

Şarku’l Avsat'a konuşan uzmanlar, bu ziyaretin ardından iki ülkenin ikili iş birliğinden bölgesel iş birliğine geçtiğini ve bunun Mısır Cumhurbaşkanı'nın ziyareti sırasında 4 Eylül'de Ankara'da iki ülke tarafından düzenlenen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin ilk ortak bildirisinin şartlarına da yansıdığını belirtti. Uzmanlar, iki ülkenin ya da bölgenin tanıklık ettiği kritik dosyaların önümüzdeki dönemde yaklaşımlar, anlayışlar ve geniş ve alışılmadık ortak destek için bir yol bulabileceğine işaret ettiler ki bunların başında Kahire ve Ankara'nın bu konudaki etkisi ve dengesi göz önüne alındığında Libya dosyası geliyor.

Libya'nın doğu ve batıda iki hükümet arasında bölünmüş olması ve her iki hükümetin de Mısır ya da Türkiye tarafında güçlü bağlara sahip olması, Mısır-Türkiye yakınlaşmasının bir sonucu olarak çatışan iki hükümet arasındaki uçurumun kapatılması şansını artırıyor.

Bir Türk askeri üssüne ev sahipliği yapan ve Mısırlı barış gücü askerlerini kabul etmeye başlayan Somali, Etiyopya'nın yılbaşından bu yana ayrılıkçı bir bölgede (Somaliland) liman kurma girişimini giderek daha fazla reddediyor. Ankara iki taraf arasında arabuluculuk yapmak için devreye girerken, Türkiye'nin Mısır ile iyi ilişkileri olan Suriye ile temasları da artıyor.

Diğer yandan iki ülke arasında İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaklaşık bir yıldır devam eden savaşına karşı ortak tutum ile Nisan 2023'ten bu yana Sudan'da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmayı durdurma arzusu var.

Yaklaşımlar

4 Eylül'de Stratejik İşbirliği Konseyi'nin yeniden kurulmasına ilişkin ortak bildiri yayınlandı. Mısır ve Türkiye'nin ‘çevrelerinde barış, refah ve istikrarı teşvik etmeyi amaçladıkları’ belirtildi ve 36 maddeden 9'u ile Gazze Şeridi'nde iki ülke arasındaki koordinasyon ve iş birliği düzeyinin güçlendirilmesi vurgulandı.

grnhtyum
Mısır ve Türkiye Cumhurbaşkanları başkanlığında düzenlenen Mısır-Türkiye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin ilk toplantısından (Mısır Cumhurbaşkanlığı)

Mısır ve Türkiye, Suriye'nin egemenliğinin önemini vurgulayarak, çatışmaya kalıcı ve kapsamlı bir çözüm bulunması ve terörle mücadele konusundaki ortak kararlılıklarını teyit ettiler. Libya'da ise ‘Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kolaylaştırılacak bir siyasi süreci desteklemeyi dört gözle beklediklerini’ ifade ettiler.

İki ülke, Afrika Boynuzu'nda ‘barış, güvenlik ve istikrarın sağlanmasının önemi ve her ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı’ konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ‘Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalara destek’ vurgusu yapıldı.

Yansımalar

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in Danışmanı Dr. Abdulkadir Azuz'a göre Mısır-Türkiye yakınlaşması ilişkileri ‘normalleşmeden stratejik iş birliğine taşıma’ arzusunu yansıtıyor. Azuz’a göre bu durum iki ülkenin bölgedeki ağırlığı nedeniyle çeşitli bölgesel konulara olumlu yansıyacak.

Sisi’nin basın toplantısında Ankara ile Şam arasındaki yakınlaşmayı memnuniyetle karşılamasının, Türkiye ve Suriye arasındaki meselelerin çözümünde Kahire ile Ankara arasında iş birliği olduğunu gösterdiğini belirten Dr. Azuz, “Mısır bu meselelerin birçoğunun uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak çözümünde önemli bir rol oynayabilir” dedi.

El-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi'nde Türkiye meseleleri araştırmacısı olan Dr. Kerem Said de Mısır-Türkiye yakınlaşmasının Türkiye-Suriye yakınlaşmasını olumlu etkileyeceği görüşüne katılıyor. Said, Kahire ile Ankara'nın bölgenin iki ağır ülkesi olduğunu, bölgede geniş bir denge ve etkiye sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının bölge için çözüm işaretleri taşıdığını belirtti.

Mısır-Türkiye yakınlaşmasından etkilenecek dosyaların başında Libya dosyasının geldiğini ve bunun seçimlerin hızlandırılması, askeri birlik ve istikrarın teşvik edilmesi temelinde ortak bir yaklaşıma yol açmasını umduklarını belirten Said, “Yakınlaşma ışığında Afrika Boynuzu'nda, özellikle de Somali'de iki ülkenin çıkarları ve bölgenin istikrarı açısından ortak düzenlemeler olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.

Nairobi'deki Doğu Afrika Çalışmaları Merkezi Direktörü Abdullah İbrahim, her iki ülkenin de Somali ve Doğu Afrika bölgesinde kendi çıkarları olduğunu ifade etti. İbrahim, ‘iki ülkenin çabalarını birleştirmeleri halinde Somali'nin toparlanma kabiliyetinin, güvenlik ve istikrarının artacağına, bölgenin savaş korkusundan kurtulacağına ve özellikle Doğu Akdeniz, Libya ve Filistin'deki durum gibi bölgesel krizlerin ele alınmasında niteliksel bir sıçrama yaşanacağına’ inanıyor.

Yakınlaşmanın Filistin davasının gidişatına yansıyacağına inanan Filistinli siyasi analist Eymen er-Rakab, “Mısır ve Türkiye arasındaki yakınlaşma Filistin davasına alışılmadık bir şekilde fayda sağlayacaktır. Bu, Arap ve uluslararası arenalarda destekleyici rollerin daha da güçlendirilmesini ve Filistin hakkının tüm arenalarda, özellikle de uluslararası alanda desteklenmesi için daha fazla ortak baskı uygulanmasını ve bundan taviz verilmesinin reddedilmesini gerektirecektir” ifadelerini kullandı.

Dr. Kerem Said, yakınlaşmanın Filistin devletinin kurulmasını destekleyen ortak bir vizyon ışığında ve Türkiye'nin Gazze'deki krizin insani yardım ve müzakere düzeyinde yönetilmesinde Kahire'ye verdiği kayda değer destekle ya da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun Mısır'a yönelik son suçlamalarını reddetmesiyle Filistin davasının gidişatına olumlu yansıyacağına inanıyor.

Türk siyasi analist Taha Avde, “Yakınlaşma dosyaları arasında en büyük zorluk kuşkusuz Gazze dosyası olacak” dedi. Avde’ye göre Mısır ve Türkiye'nin ortak mutabakatı bu dosyadaki uluslararası çabalarını güçlendirecek. Zira Mısır ile Türkiye'nin ilişkileri ikili iş birliğinden bölgesel ortaklığa doğru ilerliyor.

Avde, “Türkiye-Etiyopya ilişkilerinin yanı sıra Doğu Akdeniz'deki Mısır-Yunanistan-Kıbrıs ilişkileri temelinde Mısır-Türkiye yakınlaşması, Kahire ile Addis Ababa arasındaki Rönesans (Nahda) Barajı krizinde ya da bir yandan Ankara, diğer yandan Atina ve Lefkoşa arasında olsun, her iki ülke için de çözümler ve hamleler getirebilir” dedi.

Libya dosyasına gelince, Libyalı siyasi analist Eyub el-Evceli, Mısır ve Türkiye'nin orada önemli oyuncular olduğunu, yeniden inşa projelerine sahip olduklarını ve yakınlaşmalarının, Merkez Bankası Başkanı’nın seçimiyle ilgili mevcut kriz de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde yeni ufuklar açacağını belirtti. El-Evceli, Libya'da iki ülkeye yakın aktörlerin görüşlerini uzlaştırma, seçimlerin yapılmasını engelleyen konulara çözüm bulma ve herhangi bir çatışmayı önleme olasılığı olduğunu, ancak genel olarak Libya krizini çözmenin çok daha büyük bir mesele olduğunu ve bir gecede çözülemeyeceğini düşünüyor.

Sudanlı siyasi analist Muhammed Turşin'e göre Türkiye, Etiyopya ve Somali arasındaki arabuluculukta önemli bir rol oynayacak ve bu da Mısır'ın ve ulusal güvenliğinin yararına olacak. Ancak Turşin, ‘Türkiye'nin Rönesans Barajı üzerindeki etkisinin sınırlı olacağına’ inanıyor. Turşin, Sudan'ın barışı tesis etmesine ve kalkınma projelerini uygulamasına destek olmak için Mısır-Türkiye koordinasyonunu bekliyor.