Ukrayna 6 ay önce kurtardığı Kupyansk'ı tahliye etmeye çalışıyor

Şehir sakinlerinin bir kısmı evlerinde kalma konusunda ısrarcı

Bir Ukrayna askeri, Kupyansk'ta daha önce dans salonu olarak kullanılan bir binayı inceliyor (AP)
Bir Ukrayna askeri, Kupyansk'ta daha önce dans salonu olarak kullanılan bir binayı inceliyor (AP)
TT

Ukrayna 6 ay önce kurtardığı Kupyansk'ı tahliye etmeye çalışıyor

Bir Ukrayna askeri, Kupyansk'ta daha önce dans salonu olarak kullanılan bir binayı inceliyor (AP)
Bir Ukrayna askeri, Kupyansk'ta daha önce dans salonu olarak kullanılan bir binayı inceliyor (AP)

Ukrayna güçleri karşı taarruz harekatında ülkenin güney bölümüne yoğunlaşırken, Rusya ise kuzeydoğuda sınır hattının yaklaşık 40 kilometre uzağında bulunan Kupyansk kentine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı.

Kiev, yaklaşık 6 ay önce Rus işgalinden kurtardığı Kupyansk için tahliye talimatı verdi.

ABD merkezli Washington Post gazetesinin haberine göre, Rus güçleri kentte piyade birliklerinin bulunduğu noktaları ve sivil altyapıyı hedef alırken, Ukraynalılarsa ormanda mevziler kazarak stratejik askeri tedarik rotasını kontrol altına almaya çalışıyor.

Bölgesel askeri yönetim Telegram'da yayımladığı mesajda, "Kendinizin ve sevdiklerininiz güvenliğini ihmal etmeyin" ifadelerini kullansa da, 10 Ağustos'ta yayımlanan tahliye emrine karşı çıkan şehir sakinleri de bulunuyor. 

Kupyansk Belediye Başkanı'nın verdiği bilgiye göre, tahliye emrinin ardından yaklaşık 2 bin kişi imzalı dilekçeler hazırlayarak şehri terk etmek istemediklerini ve yaşanacaklardan yerel yetkilileri sorumlu tutmayacaklarını belirtti.

Kupyansk'ın içinde 6 bin kişinin, çevresindeki bölgelerdeyse 11 bin 800 kişinin kaldığı belirtildi.

Şehirden tahliye edilenlerse gönüllü grupların organizasyonunda hareket ediyor.

60 yaşındaki Tetyana Sikirnikova, uzun süredir yaşadığı evini geçen perşembe terk etmeyi planladığını ancak bahçesinden patates toplamak için bir gün daha kalmaya karar verdiğini aktardı.

Savaşın başından bu yana eşini, oğlunu, annesini ve babasını kaybettiğini söyleyen Ukraynalı kadın tam işini bitirdiği sırada yandaki eve bir top mermisi düştüğünü ve çocukluk arkadaşı Lyudmila Tokareva'nın öldüğünü ifade etti.

Sikirnikova'nın bunun üzerine tüm eşyalarını toplayarak iki saat mesafedeki daha güvenli bir kasabaya doğru hareket ettiği bildirildi.

Yetkililerse böyle dehşet verici hikayelerin, şehir sakinlerini ikna etmeyi sağlayabileceğini umuyor.

Eski belediye başkanı Ruslarla işbirliği yapmakla suçlandıktan sonra şehrin fiili belediye başkanı olan Andriy Besedi, "Sokaklardaki yaşlı insanlarla sürekli konuşuyorum. Onlara canlarını kurtarmak için ülkedeki güvenli diğer bölgelere gitme zamanı olduğunu açıklamaya çalışıyorum" diye konuştu.

Rusya, son dönemde Kupyansk'ın yanı sıra Synkivka ve Torske gibi Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki bölgelerde saldırılarını yoğunlaştırdı.

Independent Türkçe, Washington Post, Wall Street Journal



Daha tehlikeli ve karmaşık bir durumda 1701 sayılı kararın öncesine dönmek

İsrail'in Lübnan'ın güneyine yönelik hava saldırılarının etkileri (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyine yönelik hava saldırılarının etkileri (AFP)
TT

Daha tehlikeli ve karmaşık bir durumda 1701 sayılı kararın öncesine dönmek

İsrail'in Lübnan'ın güneyine yönelik hava saldırılarının etkileri (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyine yönelik hava saldırılarının etkileri (AFP)

Refik Huri

BM Güvenlik Konseyi oybirliğiyle, savaşan tarafların 1701 sayılı kararın uygulanmasına izin vermeleri umuduyla UNIFIL güçlerinin Güney Lübnan'daki görev süresini 17’inci kez uzatmaya karar verdi.

Çokuluslu güçlerin Lübnan topraklarında, olayların gidişatında ve marjında kalıcı bir unsur haline gelmesi azımsanacak bir mesele değil. Bu güçlerin varlık amacı, Lübnan ve İsrail arasındaki uluslararası sınırda durumu uluslararası hale getirmek iken, onların Lübnanlaşması ne garip ne de şaşırtıcı.

Çokuluslu güçlerin ve direnişin tek toprak üzerinde aynı anda var olması, 1970'lerden beri devam eden bir faktör ve bir paradoks. Direniş 1965'in başlarında el-Fetih hareketi tarafından başlatıldı, ardından diğer Filistinli örgütler de Filistin'in özgürleştirilmesi sloganı ile onu takip ettiler. Daha sonra 1982'de Filistinli örgütleri Lübnan'dan süren İsrail işgalinin ardından direniş, Lübnanlı partilerin elinde “Camul” adını alarak ulusal bir direnişe dönüştü. Bundan sonra da İran-Suriye uzlaşısı ile Hizbullah'ın elinde İslami direnişe dönüştü. Bunların hepsi işgalci düşman ile mücadele etme ve onu geri çekilmeye zorlama çatısı altındaydı. Lübnan’da Çokuluslu Güçlerin varlığı iki aşamadan oluşuyor. Birinci aşama, İsrail'in Filistinli örgütlere karşı düzenlediği kara operasyonunun ardından BM Güvenlik Konseyi tarafından alınan 425 ve 426 sayılı kararlar kapsamında 1978 ile 2006 yılları boyunca devam etti. İkinci aşamada, 2006 yılında İsrail ile Hizbullah arasında yaşanan savaştan bu yana Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararı uyarınca bu güçler “UNIFIL” adı altında takviye edildi.

Karar her yaz bir yıl uzatılıyor ve Fransa, Güvenlik Konseyi'nde bunda “kalem sahibi” rolünü üstleniyor. Uzatma kimi zaman rutin durumdaki rutin bir uzatma, kimi zaman da tehlikeli ve dinamik bir durumda uzatma oluyor. Her halükarda şu sorulardan kaçış yok.

Bugün, Hizbullah'ın Gazze'de Hamas'ı desteklemek için yürüttüğü bir savaşın ortasında Lübnan'ın 1701 sayılı karara ve UNIFIL'e ihtiyacı var mı? Herkesin farklı nedenlerden dolayı cevabı evet olacaktır. Lübnan otoritesi her aşamada resmi güçleriyle tüm topraklar üzerinde egemenlik kurabilir mi? Gerçekliğin verdiği cevap hayırdır. Güvenlik Konseyi ve UNIFIL güçleri, karar metnine göre ve kararın ilk uygulama aşaması kapsamında, Mavi Hat ile Litani Nehri arasındaki operasyon alanının silah ve militanlardan arındırılmasını sağlayabilir mi? Gerçekçi cevap yine hayırdır.

ABD geçen yaz uzatma kararı metninde, UNIFIL Güçlerine, devlet ve ordudan izin almadan operasyon alanında hareket etme yetkisi veren değişiklik yapılması konusunda ısrar ettiğinde bile, direniş liderleri, UNIFIL’i işgal kuvveti saymakla tehdit etti. Bunun üzerine metindeki değişiklik sanki hiç olmamış gibi sayıldı ve UNIFIL liderliği her zamanki gibi orduyla çalışacağına dair söz verdi. Nitekim destek savaşı sırasında ordu ile birlikte geri durdu.

Bugünkü durum 1701 sayılı kararın ve uzatılmasının ötesine geçti. Mesele söylendiği kadar basit değil, yani Gazze savaşında ateşkes tamamen sağlandığında destek savaşında da ateşkes sağlanmayacak. Keza destek savaşının, İsrailli yerleşimcilerin Celile’deki yerleşim yerlerini terk etmesine ve yerlerinden edilmesine neden olması da basit bir mesele değil. Bu, Arap-İsrail savaşları tarihinde ilk kez gerçekleşen ve durumu 7 Ekim 2023 öncesine dönülerek çözülemeyecek karmaşık hale getiren bir husus.

Gerçek şu ki, 1701 sayılı kararın “tüm yönleriyle” uygulanmasına, yani “düşmanca eylemlerin durdurulması” olarak adlandırılan ilk aşamadan “tam ateşkes” olarak adlandırılan son aşamaya geçişe hazır olunduğuna dair tüm resmî açıklamalar hayalidir.

Destek savaşı kararın ilk aşamasının uygulanmadığını gösterdi. Bugün içinde bulunduğumuz durum, 1701 sayılı karar ve 2006 savaşı öncesi döneme radikal bir strateji içinde ve farklı bir iklimde geri dönüştür.

ABD ve Fransa, İsrail'in yerleşimcileri kuzeydeki yerleşim yerlerine geri göndermesine, Güney Lübnan'da yerinden edilenlerin de köylerine dönmesine olanak tanıyacak bir çözüm bulmaya çalışıyorsa, Hasan Nasrallah bunun "sorunu çözmediğini" ve İsrail'in sınırın yaklaşık 10 kilometre gerisine çekilmesini talep ettiği Rıdvan Gücü’nün orada yalnız olmadığını açıkça ifade etti.

İsrailli müzakereci, diplomat ve akademisyen Itamar Rabinoviç, Gazze savaşını “ilk İsrail-İran savaşı” olarak tanımlarken daha geniş resme bakıyordu. Ne Gazze, ne de Lübnan, Irak, Yemen ve bir ölçüde de Suriye, direniş eksenini yöneten İran'ın önderlik ettiği arenalar birliği çerçevesinde yer alan arenalardan başka bir şey. Şarku'l Avsat'ın  Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Filistin'in özgürleştirilmesi adı altında düşman İsrail ile savaşmak da İran'ın bölgesel projesine hizmet eden stratejinin yalnızca bir aşaması.

Geçmişte, özellikle de 2006'da Hizbullah ile İsrail arasındaki savaş ile Siyonist oluşumun Gazze'ye karşı savaşlarında olduğu gibi, artık tek cephede bir savaş yok. Aksine, mevcut Gazze savaşından bu yana artık tüm cephelerde bir savaş var. Lübnan'daki İslami direniş geçici ya da dönemsel bir konu değil, aksine kalıcı bir aşama ve bu aşamada kendisini Güney Lübnan'ın dışına çıkaracak bir çözümden bahsetmenin hiçbir anlamı yok.

Oyun açık. ABD, Avrupa ve bir ölçüde de Rusya ve Çin'in çabaları, çözüm ve uzlaşı saatinin henüz gelmediğinin kabul edilmesine rağmen, kapsamlı bir bölgesel savaşın çıkmasını engellemeyi amaçlıyor. Hizbullah'ın yaptığı ise kapsamlı bir savaşa dönüşmeden ve güney cephesini Gazze savaşından ayırmaya imkân vermeden, İsrail'e zarar veren bir savaş düzenlemek.

Tahran ise füzelerin atıldığı gece hariç, doğrudan savaşa girmesine yol açmadan birçok cephede dönen bir savaşı yönetiyor. Burada kapsamlı bir savaşa doğru herhangi bir hareketliliği caydırmak için korku dengesi üzerine bahis oynanıyor.

Dini Lider Ali Hamaney'in stratejik ilişkiler danışmanı Kemal Harazi Financial Times'a verdiği röportajda buna şöyle atıfta bulundu: “İsrail, Hizbullah'a karşı kapsamlı bir saldırı başlatırsa, Tahran ve direniş ekseninin kesinlikle Hizbullah'ı desteklediği bölgesel bir savaşı tetikleme riskiyle karşı karşıya kalır. İran bölgesel bir savaşla ilgilenmiyor ve savaşı genişletmek kimsenin çıkarına değil.”

Bölge ister kapsamlı ister çıtalar ile kontrol altında tutulsun bir savaş iklimi içerisindedir. Litani Nehri’nin güneyindeki operasyon alanında ordunun ve UNIFIL’in şu anda herhangi bir işi yok. Bu sanal dünyada bir karar ve gerçek dünyada bir savaştır.

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.