İsrail ile ABD, Filistin yönetiminin Gazze'ye dönmesi konusunda anlaşmazlıklar yaşıyor

Abbas kapsamlı bir siyasi çözümü şart koşarken Washington, Gazze'ye geri dönmeden önce Filistin yönetiminde reform yapılmasını talep ediyor

Abbas, Ramallah'ta ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon'u kabul etti (WAFA)
Abbas, Ramallah'ta ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon'u kabul etti (WAFA)
TT

İsrail ile ABD, Filistin yönetiminin Gazze'ye dönmesi konusunda anlaşmazlıklar yaşıyor

Abbas, Ramallah'ta ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon'u kabul etti (WAFA)
Abbas, Ramallah'ta ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in Ulusal Güvenlik Danışmanı Philip Gordon'u kabul etti (WAFA)

Her ne kadar ABD, Filistin yönetimini "siyasi ve kurumsal bir varlık olarak tek muhatap" görse de ABD'li yetkililer, otoritenin "Gazze Şeridi üzerindeki hakimiyetini yeniden tesis etmek için gerekli güvenilirliğe sahip olmadığını" düşünüyor.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da, Filistin yönetiminin Gazze Şeridi'ne dönüşünü "güvenlik çözümüne değil, kapsamlı bir siyasi çözümün varlığına" bağlıyor.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise daha önce Filistin yönetiminin "terörü finanse ettiğini ve terörist ailelerini desteklediğini" iddia ederek Gazze'ye dönüşünü reddetmişti.

2002 yılında Yol Haritası Planı'nın doğuşuna eşlik eden benzer bir atmosferde, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü John Kirby, Washington ve Avrupa ülkelerinin, "Filistin halkının istek ve ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için Filistin yönetimini yeniden canlandıracak reformlar" gerçekleştirmeye çalıştığını söyledi.

İkinci İntifada'nın zirvesinde ortaya çıkan bu plan "barışın ancak şiddet ve teröre son verilmesiyle sağlanabileceğini" öngörüyordu.

Bu ancak Filistin halkı, terörizme karşı kararlılıkla hareket eden, hoşgörü ve özgürlüğe dayalı etkili bir demokrasiyi inşa etmeye istekli ve yetenekli bir liderliğe sahip olduğunda gerçekleşebilirdi.

Ancak bu plan, maddelerinin öngördüğü gibi, kalıcı bir çözüm ve ihtilafın 2005 yılı sonuna kadar sona ermesi konusunda bir anlaşmaya varılmasını sağlamadı.

Yönetim hazır

Filistin yönetimi, Gazze Şeridi'ndeki tüm yetkilerini üstlenmeye hazır olduğunu ancak bunun 1967 sınırlarında bir Filistin devletinin kurulmasını garanti eden siyasi bir çözüm dahilinde olması koşuluyla gerçekleşebileceğini ifade ediyor.

Abbas, "Filistin Devleti'nin Güvenlik Konseyi kararıyla Birleşmiş Milletler'e tam üye olması ve uluslararası bir barış konferansı toplanması yoluyla iki devletli çözümün uygulanmasını" talep ediyor.

Filistin böylece uluslararası garantileri ve çözüm için uygulama takvimi elde etmiş olacak. Abbas, "güvenlik ve askeri çözümlerin başarısızlıkla sonuçlandığını ve bu şekilde bölgede güvenlik ve istikrar sağlanamayacağını" belirtti.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ise "Hamas hareketi İsrail sonrası Gazze savaşını şekillendirmek için dış müdahaleyi reddederken, Arap ülkeleri Gazze'nin nasıl yönetileceği konusunda karar vermenin çok erken olduğunu, çünkü son askeri harekatın nihai sonucundan emin olmadıklarını söylüyorlar" dedi.

Şükri, "Kahire, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak görüyor. Kendilerini kimin yöneteceğini Filistin halkı belirleyecek." dedi.

Ayrıca Netanyahu, "Gazze'nin askerden arındırılması gerektiğini, Gazze'nin sorumlusu olabilecek tek gücün İsrail ordusu olduğunu ve başka bir düzenlemeye de hazırlıklı olmayacağını" söyledi.

İsrail reddi

Netanyahu, Filistin yönetiminin Gazze'ye geri dönüşünü reddetmekte ve Gazze savaşını Hamas hareketinin egemenliği ve askeri gücü bitene kadar sürdürmekte ısrar ediyor.

Netanyahu ayrıca İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde belirlenmemiş bir süre boyunca kalmasında ısrarcı.

İsrail İstihbarat Bakanlığı'ndan sızdırılan bir belge, İsrail'in, Filistin yönetiminin Gazze'ye dönüşü yerine "Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin Mısır'a kaydırılmasını" tercih ettiğini gösteriyor.

Belgede, otoritenin Gazze'ye geri verilmesinin ve Hamas hareketleri arasındaki ayrılığın sona erdirilmesinin Filistin ulusal hareketi için benzeri görülmemiş bir zafer olduğundan ve bu durumun bir Filistin devletinin kurulmasının önünü açacağından bahsediliyor.

Filistin Başbakanı Muhammad İştiyye, "ABD'li yetkililerle savaş sonrası bir plan geliştirmek ve Gazze'ye otoritenin geri dönmesi için bir mekanizma oluşturmak üzere görüşmelerde bulunulduğunu" açıkladı.

İştiyye, Filistin yönetiminin "İsrail askeri planına göre Gazze'ye geri dönmeyeceğini" vurguladı.

Filistinli bir yetkili, Independent Arabia'ya verdiği röportajda, "Filistinli takas fonları, İsrail'in Gazze Şeridi'nde bir tampon bölge kurması ve İsrail'in bu bölge üzerindeki kontrolünün devam etmesi" konularında ABD-İsrail anlaşmazlıkları olduğunu belirtti.

Ancak yetkili, Washington'un, fonları iade etmesi veya Filistin yönetiminin Gazze'ye dönüşünü kabul etmesi için Tel Aviv'e baskı yapmadığını söyledi.

Yetkili, otoritenin "Gazze Şeridi'ne yalnızca siyasi çözüm çerçevesinde döneceğini ve İsrail'in bir polis memuru veya güvenlik ajanı olmadığını" ifade etti.

Birleşik Krallık Savunma Bakanı Grant Shapps, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Filistin İçişleri Bakanı Ziyad Heb er-Rih ile görüşmesinin ardından, "Filistin yönetiminin Gazze yönetimini devralmaya hazırlanmasına yardımcı olmak için" Ramallah'ta hazır bulunan bir İngiliz güvenlik ekibinin güçlendirilmesi olasılığına dikkat çekti.

Shapps, "İsrail'in Filistin yönetiminin Gazze'ye dönüşünü reddetmesi 'nihai değil'. 7 Ekim'deki Hamas saldırısını önlemedeki başarısızlığı ve yargı değişikliklerine karşı yapılan halk protestoları nedeniyle Netanyahu'nun mevcut İsrail savaşından sonra iktidardan ayrılması muhtemel" dedi.

Yönetimi geri getirme

El Halil Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Bilal eş-Şevbeki, ABD'nin Filistin yönetiminin Gazze Şeridi'ne dönüşüne ilişkin açıklamasının "İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşından ayrı tutulamayacağını" söyledi.

Şevbeki'ye göre bu açıklama, savaşa ABD siyasi örtüsü vermeyi amaçlıyor.

Şevbeki, "Filistin yönetimi şu anda Gazze Şeridi'nde olup bitenlerin sorumluluğunu taşıyan tarafların bir parçası olmaya ikna olmamalı. Bu büyük bir stratejik hata olur. Filistinliler, İsrail'in reddi ve hükümlerine ilişkin çekinceleri gölgesinde, yol haritası planını kabul ederek 2002 yılında yaptığı hatayı yapmamalı. Şimdiki durum, Washington'un Filistinlilerden ‘barış sürecinin gerekliliklerini karşılamak için Filistin yönetiminde siyasi, güvenlik ve mali reformlar yapmasını' talep ettiği ikinci intifadanın zirvesindeki duruma benziyor. Washington'un iki devletli çözüm hakkındaki açıklaması Filistinlilere yönelik değil, çözümü reddeden ve çözümün başarısızlığından gururlanan İsrail'e yönelik olmalı. Filistin tarafında El Fetih ve Hamas iki devletli çözümü destekleyen en önemli iki siyasi güçtür" diye konuştu.

Şevbeki, sözlerini şöyle sürdürdü:

Hamas 2017 yılında, 20. maddesinde iki devletli çözümü ortak bir ulusal formül olarak destekleyen siyasi bir belge yayınladı. Hamas, İsrailli mahkum kartını yalnızca Filistinli mahkumları serbest bırakmak için değil, aynı zamanda İsrail'e Gazze Şeridi'nden tamamen çekilme, ablukayı kaldırılma ve yeniden inşa için baskı yapmak için kullanacak. Hamas Filistin yönetimini yeniden düzenleme olasılığına açık. Zira Hamas, yönetimin Gazze'ye dönmesinde bir mani görmüyor, ancak silahlarını elinde tutmak istiyor.

Filistin yönetiminin, otoritenin Gazze'ye geri dönmesinin Filistin meselesine tam bir siyasi çözümün parçası olması yönündeki talebiyle ilgili olarak Şevbeki, "Bu topu ABD ve İsrail'in sahasına atmayı amaçlayan bir adım. Bu adım Washington ile Tel Aviv arasında anlaşmazlık yarattı" dedi.

Siyasi analist Muhammed Meşarika, Washington'un Filistin yönetiminde reform yapma çağrısının "batılı amaçlanan bir hak" olduğunu söyledi.

Meşarika, "İsrail, Yahudileştirme politikasının yanı sıra, Filistinlileri öldürmeye ve yerleşime devam etme yoluyla Filistin otoritesini zayıflatan, yetkilerini baltalayan ve liderlerini küçük düşüren taraftır. Washington'un Hamas sonrası çözüm arayışı satın alınamayacak bir metadır. İki devletli çözüm isteyen herkes, bunu sahada uygulamaya başlamak için somut pratik adımlar atmalıdır" dedi.

Independent Arabia - Independent Türkçe



Arjantin'de kırmızı et krizi: Halk yoksulluktan domuza yöneliyor

Eskiden her gün dana eti yiyenler, artık haftada iki-üçe razı olduklarını söylüyor (Reuters)
Eskiden her gün dana eti yiyenler, artık haftada iki-üçe razı olduklarını söylüyor (Reuters)
TT

Arjantin'de kırmızı et krizi: Halk yoksulluktan domuza yöneliyor

Eskiden her gün dana eti yiyenler, artık haftada iki-üçe razı olduklarını söylüyor (Reuters)
Eskiden her gün dana eti yiyenler, artık haftada iki-üçe razı olduklarını söylüyor (Reuters)

Tüm dünyada sığır etinin kalitesiyle tanınan ve küresel üretimin yüzde 5'ini yaparak bu ürünün ithalatında dünyanın ilk 5 ülkesi arasında yer alan Arjantin'de halk şikayetçi. 

Zira ülkeyi vuran ekonomik kriz ve Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'nin uyguladığı reçete, bifteği mutfaklarından uzaklaştırdı. 

2024'te kişi başına düşen sığır eti tüketimi, ülke tarihinin en düşük seviyesine indi.

Halkın önemli bir kısmı domuz ve tavuk etiyle yetinmeye çalışırken daha fakir olanlarsa onları dahi alamıyor. 

Başkent Buenos Aires'in adını mezbahalardan alan semti Mataderos'ta kasap olan Gonzalo Hernández, hafta sonunda domuz eti satışlarının çok arttığını söylüyor:

Eskiden ekstradan sattığımız, mangal kömürü gibi bir üründü. Artık işimizin ana parçalarından biri oldu.

Arjantin'in kendisini "anarko-kapitalist" diye niteleyen lideri Milei'nin Nisan 2024'te yüzde 300'ü bulan yıllık enflasyonu düşürmek için aldığı önlemler halkı vurdu. 

Enflasyon yüzde 166'ya gerilese de fiyatlar yükselmeyi sürdürüyor. 

Son 110 yıldır tutulan sığır eti tüketimi kayıtlarında en düşük seviyeye ulaşıldı.

Rosario Ticaret Odası'ndan ekonomist Franco Ramseyer, uzmanı olduğu hayvancılığı yorumlarken toplumdaki et tüketiminin azalmadığını ancak etin cinsinin değiştiğini vurguluyor.

Geçen yıl kişi başı sığır eti tüketimi ABD'de 38, Brezilya'da 34, Şili'deyse 26 kilo civarındaydı. 

Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü Müdürlüğü'nün raporuna göre 2022'de Türkiye'de büyükbaş ette kişi başına tüketim miktarı 18,44 kiloydu.

Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (ETBİR) verilerine göreyse 2019'da ortalama 12 kilo olan kırmızı et tüketimi, 2020'den itibaren 10 kilonun da altına geriledi. 

2024'te kişi başı 47 kilogram sığır eti tüketen Güney Amerika ülkesi hâlâ bu konuda dünya birincisi. 

Ancak ülkenin geçmişinde 71 kiloyu aşan bir ortalama var. Bu, sağlam bir düşüş anlamına geliyor. 

Ramseyer daha ucuz ve sağlıklı bir alternatif arayışındaki ülkelerin tavuğa döndüğünü hatırlatıyor. 

Arjantin'deyse sucuğa benzeyen "chorizo" gibi işlenmiş domuz ürünleri ve tavuğa yönelik ilgide önemli bir artış yok. Talep, taze domuz etine kaymış.

Kişi başı domuz eti tüketiminde 10 yıl önce senede 8,5 kilo ortalamaya sahip olan Arjantinliler, 2024'te talebi neredeyse iki katına çıkardı. 

Ülkedeki yemek programları da domuz etini içeren tariflere döndü. Pazarlama kampanyaları, taze kesilmiş domuz etinin sığırdan daha sağlıklı olduğunu öne sürüyor. 

53 yaşındaki Milei, Kasım 2023'teki seçimleri kazanarak Arjantin'in yeni lideri olmuştu. 

Tüm grevler ve diğer toplumsal eylemlere rağmen kamu harcamalarını büyük ölçüde kısıyor.

Geçen yıl verdiği bir röportajda "serbest piyasa devrimi" gerçekleştirdiğini savunan Milei, "B planı mevcut değil. Duygulara yer yok. 47 milyon kişi bazı yanıtlar bekliyor" ifadelerini kullanmıştı.

Özelleştirme planlarına ilişkin konuşan Arjantin lideri, "İlk neyi satabiliyorsam onu satacağım. Devlet, özel sektörün kaynaklarını zor kullanarak çalan bir makine. Bu nedenle devleti hiçbir şeyin çözümü olarak görmüyorum. Aksine problemin temel kaynaklarından biri" demişti. 

Bu politikalar bütçe açığı, enflasyon ve kamu harcamalarını düşürürken işsizlik ve fakirliğin artışı tepki topluyor.

Independent Türkçe, Washington Post, Telegraph, Reuters