Hannan Azizi
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından 16 Ocak Salı günü Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), Pakistan ve Suriye'deki hedeflere düzenlenen füze saldırıları, İran medyasında geniş bir yer aldı. İran medyası, saldırıları 3 Ocak'taki Kirman bombalı saldırısının kurbanlarına intikam olarak ve Suriye'deki Devrim Muhafızları liderlerinin öldürülmesi ile 2023 yılı Aralık ayında Sistan-Belucistan eyaletinin güneydoğusundaki Rasek şehrine yönelik polis karakoluna yapılan silahlı saldırıya karşı bir tepki olarak değerlendirdi.
İran gazetelerinin çoğu, üç saldırı ve ayrıntıları hakkında haberler yayınladı Bunlardan biri olan Mardom Salari gazetesi, 17 Ocak'ta yayımlanan sayısında manşet olarak şu ifadelere yer verdi: "İran, Mossad'ın gözüne ve DEAŞ-Horasan’ın kalbine hedef aldı"
Haberin devamında şu ifadelere yer verildi: "Tahran, Mossad'ın terör operasyonlarından bıkmış durumda, bu nedenle Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri'nin füze birimi, Mossad'ın casusluk merkezine, IKBY’de yer alan Erbil’deki ve Suriye'nin İdlib ilindeki Heyet et-Tahrir eş-Şam (HTŞ) ve Türkistan İslam Partisi'ndeki teröristleri hedef alan 24 balistik füze saldırısı gerçekleştirdi. Bu eşzamanlı saldırılar, Kirman ve Rasek'teki terör saldırılarına ve Suriye'deki Devrim Muhafızları liderlerinin suikastına karşı bir tepki olarak gerçekleşti."
Ayrıca "Füze saldırıları, ilk kez Kuzistan, Kirmanşah ve Doğu Azerbaycan eyaletlerinden eş zamanlı olarak başlatıldı, bu da son füze saldırılarının bir özelliğidir. Dikkat çeken bir nokta ise, tüm füzelerin hedeflerine isabet etmesi oldu. Devrim Muhafızları Hava-Uzay Kuvvetleri'nin füze birimi, geçtiğimiz Salı sabahı, Kuzistan'ın güneyinden Hayber Şekan (Kasır Haybar) modelinde dört füze ile İdlib'deki terör örgütü, Türkistan İslam Partisi’ni hedef aldı. HTŞ tarafından üstlenilen İran'daki terör saldırılarına liderlik eden DEAŞ-Horasan teröristleri, İdlib'deki Harim Dağları bölgesinde eğitim alıyorlar, bu bölgede konuşlanmış durumdalar ve Amerikan teröristleri tarafından eğitildikten sonra Afganistan'a taşınıyorlar, ardından (DEAŞ-Horasan) üyeleri Afganistan'dan İran'a geçiyor. DMO, İsrail'in istihbarat merkezini hedef alan dört füze ile Kirmanşah'tan ve Doğu Azerbaycan'dan yedi füze ile İsrail'in casusluk merkezine saldırdı ve bir saat sonra İdlib'deki terörist merkezleri dokuz füze ile vurdu... Tüm bu füzeler hedeflerine isabet etti. Kürt tüccar Beşiro Dziyaei, İsrail istihbarat ajansının lojistik destek sorumlusu ve onunla birlikte olan aralarında Iraklı Hristiyan tüccar Karam Mikhail’in de bulunduğu diğer birkaç kişi öldürüldü" ifadeleri kullanıldı.
Mardom Salari Gazetesi
Tahran'ın Mossad'ın terör operasyonlarına karşı sabrı tükendi. Bu nedenle Devrim Muhafızları'na bağlı hava sahası füze birimi, Erbil'deki Mossad casus merkezine 24 balistik füze fırlattı.
Haberde ‘bu iki kişinin ticaret kisvesi altında Mossad adına casusluk faaliyetinde bulunduğu’ belirtildi. Gazete, Fars haber ajansından alıntı yaparak, "Erbil'deki hedef alınan Mossad merkezinin kamuflaj amaçlı bir villadan oluştuğunu ve şehirden 15 kilometre uzakta bulunduğunu, etrafında yerleşim alanlarının olmadığını, radar ve dinleme cihazları içeren iki katlı beton bir güçlendirilmiş yapı olduğunu belirtti. Saldırının ayrıca Mossad'ın üst düzey yetkililerinden dört kişinin ölümüne neden olduğunu aktardı. Roket saldırılarının nitelikli olduğu vurgulandı" ifadelerine yer verdi.
‘Diplomasi İrani’ sitesinin 17 Ocak'ta yayımlanan ‘Sıfır Saati Operasyonları’ başlıklı haber, ‘İran'ın, özellikle Kirman saldırılarından sonra, terörist saldırılara ve İsrail'in ateşlediği savaşlara karşı kendisini savunma hakkına sahip olduğunu, bu hakkın İran'ın doğal bir hakkı olduğunu’ belirterek sona erdi. Ayrıca “Devrim Muhafızları'nın füze saldırıları ve İran'ın askeri yetenekleri ulusal açıdan etkileyicidir ve İran'ın suikastlara tepkisinin sert olduğuna ve bunun tarihi bir uyarı olacağına dair bir mesaj göndermektedir" cümleleri kullanıldı.
Söz konusu sitesinin ‘Taliban'ın İran'da Güveni Sarsma Amacıyla Terörü Yönetmesi’, başlıklı 16 Ocak tarihli diğer bir makalesinde, Erbil, Pakistan ve Suriye'ye yapılan füze saldırılarına değinildi. Makale yazarı Abdurrahman Fethullahi, "Eğer Tahran, Suriye'ye yapılan füze saldırılarıyla terör operasyonlarına karşı bir tepki vermek ve Devrim Muhafızları liderlerinden birkaçının suikastına neden olan saldırılara cevap vermek istediğini söylüyorsa ve bu saldırılar açık bir şekilde Tel Aviv ve Washington'a net bir mesaj göndermek değilse, o zaman saldırılar hedeflerine ulaşmamıştır. Ancak, İdlib'e yapılan füzeli saldırı, yaklaşık bin 200 kilometrelik bir mesafeden ilk kez gerçekleştirilen bir eylem gibi görünüyor ve aslında İsrail ve ABD'ye bir mesajdır. Başka bir deyişle, Tahran, Uzak Menzilli Füze Operasyonu ile eşzamanlı olarak DEAŞ, İsrail ve ABD'ye dolaylı bir tehdit içeren bir mesaj gönderdi" ifadelerini kullandı.
Taliban'ı terörist gruplarla sıkı bir şekilde mücadele etmeye zorlamak İran'ın bir güvenlik zorunluluğudur
Diplomasi İrani Fethullahi ayrıca şu ifadelere yer verdi: "DMO’nun, Suriye ve Irak'a yönelik füze operasyonları, İran'ın Kerman'daki terör saldırılarına karşı cevap vermek ve saldırılardan kısa bir süre sonra caydırıcılığını sergilemek zorunda olduğu için kesinlikle gerçekleşti... İstihbarat Bakanlığı, Rasek ve Kirman'daki saldırıları gerçekleştiren teröristlerin doğu sınırlarından ülkeye girdiğini ve bu saldırılara lojistik destek sağlandığını açıkladı... Bu, Tahran'ın Afganistan'da Taliban'ın herhangi bir saldırısına karşı endişe duymasını ve Taliban ile (DEAŞ-Horasan) ve Türkistan Partisi gibi terör örgütleri arasında iş birliğini geliştirmesini açıklıyor. Bu nedenle İran, önceki dönemde doğu sınırlarına karşı tepki göstermekten kaçındı. Ancak, İran, Ortadoğu ve Orta Asya'da terörün yayılmasından dolayı özellikle Afganistan'da, doğu sınırlarındaki gelişmelere kayıtsız kalamadı. Eğer İran, Suriye ve Irak'taki saldırılarına devam etseydi ve doğu sınırlarında özellikle Taliban'ın hareketleri konusunda bir şey yapmasaydı, Ortadoğu'dan Orta Asya'ya doğru hareket eden terör dalgasıyla yüzleşecekti. Doğu sınırlarındaki olaylar görmezden gelinseydi, bu sadece uzun vadeli değil, orta ve kısa vadeli güvenlik zorluklarına neden olabilirdi. Taliban'ın tekrar iktidara gelmesiyle birlikte son iki yıl içinde, terör faaliyetleri doğu bölgelerinde zirveye ulaştı. Bu, terörün İran'ın doğusuna Taliban'ın yönetimi altında planlı bir şekilde yayıldığını gösteriyor. Bu nedenle, Rasek ve Kirman'daki saldırılar, bu tehdide karşı mücadelede atılan adımların bir parçasıdır ve eğer buna karşı tedbir alınmazsa, İran'ın tüm bölgelerine yayılma potansiyeline sahip bir yola işaret ediyor. Belki de Suriye'deki son saldırılar, bu terör akımlarının operasyonel yeteneklerini geçici olarak sınırlamış olabilir. Ancak Taliban'ı terör gruplarıyla sert bir şekilde başa çıkmaya zorlamak, İran'ın güvenliği için bir zorunluluktur veya İran'ın Afganistan'da terör gruplarının merkezlerine yönelik benzer füze saldırıları düzenlemesi gerekebilir. Ayrıca, İran'ın Pakistan'da benzer önlemler alması da gerekebilir.
İran karşıtı bir site olan Iranwire tarafından, 17 Ocak'ta, "DMO’nun üç bölge ülkesine düzenlediği düşüncesiz füze saldırılarının sonuçları nelerdir?" başlıklı bir makale yayınlandı. Faramarz Davar imzalı bu makalede şu ifadelere yer verildi: "DMO, 24 saatten az bir süre içinde Pakistan, Irak ve Suriye'ye füze saldırıları düzenledi. DMO, saldırıları İsrail, DEAŞ ve Cundullah grubu saldırılarına karşı bir tepki olarak gördü... Iraklı yetkililer, hedef alınan merkezin Siyonist bir merkez olmadığını iddia ederek, saldırıların bir sonucu olarak sivil ölümlerin yaşandığını, aralarında iki çocuğun da bulunduğunu belirttiler. Ayrıca, Pakistan, Devrim Muhafızları'nın Pakistan bölgelerine düzenlediği füze saldırısının kurbanları arasında çocukların da olduğunu açıkladı. Pakistan ve Irak Dışişleri Bakanlıkları, İran'ın saldırılarına resmi olarak protesto gönderdi, ancak Suriye henüz bir yanıt vermedi.”
İsrail, Kızıldeniz'de İsrail'e bağlı gemilere saldırı düzenlemek için İran'ın Husilere silah göndermesi bahanesiyle İran'a askerî harekât yaparsa veya füze saldırıları düzenlerse İran, İsrail'in kendini savunma hakkını kabul edecek mi?
Davar, ayrıca "Devrim Muhafızları'nın füze saldırıları, İsrail, DEAŞ ve Cundullah'a karşı bir intikam olarak bir günde 3 ülkeye yöneltilmesi açısından eşi benzeri görülmemiş bir aşamaya girmiştir. Uluslararası hukuk, ülkelerin ulusal egemenliğine saygı gösterilmesini isterken, intikam motivasyonuyla gerçekleştirilen askeri eylemlerin yasaları ihlal ettiğini belirtir, hele ki Devrim Muhafızları'nın füzelerinin Iraklı bir tüccarın evini ve yerleşim alanını hedef aldığı bir durumda... Devrim Muhafızları, bu füze saldırılarını, Suriye, Irak ve Pakistan hükümetlerinin topraklarında bulunan grupları kontrol altına almak konusundaki sorumluluklarını yerine getiremedikleri için gerçekleştirdiklerini iddia ediyor. Bu nedenle İslam Cumhuriyeti, kendi güvenliğini tehdit eden tehlikeyi ortadan kaldırmak için harekete geçiyor” ifadelerini kullandı.
Yazar şöyle devam etti: "Devrim Muhafızları'nın Suriye konusundaki argümanı doğru olabilir, çünkü Beşşar Esed henüz bu saldırılara itiraz etmedi. İslam Cumhuriyeti, Pakistan hükümetinin (Cundullah) gruplarını kontrol altına almak konusundaki beceriksizliğini savunuyor. Ancak Erbil'e yapılan saldırıyla ilgili Muhafızların argümanı kabul edilemez, çünkü Erbil'e yönelik füzeler, İsrail'in askeri tesislerini ve Suriye'deki Devrim Muhafızları liderlerinden bazılarının suikastına katılan İsrail askeri güçlerini hedef almadı. Eğer hedef alınan yer veya sahibinin İsrail ile ilgili bir bağlantısı varsa bile, bu başka ülkelerde askeri eylem yapmanın bir nedeni değildir... İslam Cumhuriyeti, Suriye'deki bir Devrim Muhafızları liderine düzenlenen suikastla bağlantılı olarak Erbil'deki İsrail karargâhını hedef aldığını belgelerle kanıtlayamazsa, kabul edilemez nedenlerle Irak'ın egemenliğini ihlal etmek ve aralarında iki çocuğun da bulunduğu sivilleri öldürmekle suçlanabilir... İslam Cumhuriyeti, füzeli saldırılarının BM Şartı'nın 51. maddesi uyarınca meşru savunma kapsamında olduğunu iddia ediyor. Ancak, bu maddeyi geniş bir şekilde yorumladığı görünüyor, çünkü İran, İran'a karşı olan Kürt gruplarına karşı gerçekleştirilen roket saldırılarıyla ilgili olarak savunma çerçevesinde geldiğini iddia ederek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) bir mesaj gönderiyor.”
Faramarz Davar, şu noktaları vurgulayarak devam etti: "İran, bu roket, füze veya insansız hava aracı saldırıları savunma hakkı bahanesiyle komşu ülkeleri hedef almaya devam ederse ve Irak hükümeti itiraz etmeye ve BMGK’ya şikayette bulunmaya devam ederse, sonunda BMGK, Irak hükümetinin endişelerini dikkate alabilir. Bu da İslam Cumhuriyeti'ni son derece zor bir uluslararası duruma sokabilir. Bu saldırılar, diğer ülkeleri İran'a benzer saldırılar gerçekleştirmeye yönlendirebilir... Örneğin, İsrail, İran'a karşı savunma hakkı gerekçesiyle askeri bir harekât gerçekleştirirse veya İran'ın Husilere silah gönderdiği veya Husileri İran'da askeri olarak eğittiği iddiasıyla Kızıldeniz'e bağlı İsrail gemilerine saldırılar düzenlerse, İran İsrail'in kendini savunma hakkını kabul eder mi?... İslam Cumhuriyeti, çeşitli ülkelere karşı düşüncesiz roket saldırılarına devam ediyor, ancak bu eylemler bölgesel askeri dengeyi özellikle İslam Cumhuriyeti'nin iç ve uluslararası düzeyde meşruiyetin zayıfladığı bir dönemde yavaşça tersine çevirebilir."
Arman Melli Gazetesi
IKBY ile yapılan anlaşma, İran rejimine karşı çıkan grupların üslerini İran sınırlarından çıkarmayı hedefliyor ancak Irak Kürdistan bölgesi yetkililerinin Tahran ile Bağdat arasındaki anlaşmaları görmezden geldiği görülüyor.
Arman Melli gazetesinde Hasan Hani Zadeh17 Ocak'ta, ‘Bölgeye Yönelik Füze Uyarısı’ başlıklı yazısında, ‘Teröristlerin ve ayrılıkçı grupların IKBY’deki karargahlarına yönelik füze saldırısının caydırıcı bir tedbir olduğu’ değerlendirmesinde bulundu.
Hanizadeh, İran İslam Cumhuriyeti ile IKBY arasındaki tarihi ilişkilere değinerek şu ifadelere yer verdi: "İran İslam Cumhuriyeti ile IKBY halkı arasındaki ilişkiler, dört on yıl boyunca insanlık duygusuyla karakterize edilmiştir. İran, İran-Irak savaşı sırasında yüz binlerce Irak'ın Kürt bölgesi halkını ağırladı ve Baas rejiminin kimyasal saldırısına uğrayan on binlerce Kürt vatandaşını tedavi etmek için Irak'ın Kürt bölgesinden on binlerce kişiyi kabul etti. İran, Irak'ın Kürt bölgesi halkına destek vermiştir.”
Ayrıca “Bölge, 2003'ten sonra özerklikle yönetilmeye başlandı ve İran ile Irak'ın Kürt bölgesi halkı arasındaki insan bağları nedeniyle İran İslam Cumhuriyeti için stratejik bir derinlik olarak kalması bekleniyordu. Ancak, Irak'ın Kürt bölgesi, hesaplamalarında yanlışlık yaparak ABD, Siyonist varlık ve ayrılıkçılar yanında durdu ve ABD ve Siyonist istihbarat ajanslarına askeri ve askeri olmayan üsler verdi. Bu üsler, İran'ın Kürt bölgesiyle olan sınırlarına yakın bir konumda bulunmaktadır" şeklinde konuştu.
Yazar, şöyle devam etti: "İran, IKBY yetkililerine ve merkezi hükümete birçok kez yazılı ve sözlü mesajlar gönderdi. İran ile Irak arasındaki güvenlik anlaşması, İran'ın sınırlarından uzaklaştırılması gereken İran karşıtı grupları içerir, ancak IKBY yetkililerinin Tahran ile Bağdat arasındaki anlaşmaları göz ardı ettiği görünüyor. İran, Mossad'a ait üsleri hedef alma kararını, Kirman'da General Kasım Süleymani'nin yıldönümünde DEAŞ hücresinin terör eylemini gerçekleştirmesinden sonra aldı. Bu füze saldırıları, caydırıcılık politikasının bir parçası olarak gelmektedir ve İran, Kürt bölgesindeki üslerden kaynaklanan İran'a karşı rejim karşıtı faaliyetler devam ettiğinde daha fazla adım atmaya hazır olduğunu belirtiyor. Ayrıca, İran, Kürt bölgesinin İran'a terör gruplarını sokmasına izin vermesi durumunda ciddi kararlar alacaktır. Bu, ABD, Siyonistler ve rejime karşı olan gruplara İran'ın sınırlarını güvence altına almak için daha ileri adımlar atmaya hazır olduğuna dair önemli bir mesajdır."
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.