Lübnan’da Cumhurbaşkanlığı krizi finansal krizi derinleştiriyor

Bankaların her mevduat sahibine 100 bin doları geri verme taahhüdünü yerine getirebileceği şüpheli

Beyrut’ta ATM’lerden birinde mevduat hesabından para çekmeye çalışan biri (Getty Images)
Beyrut’ta ATM’lerden birinde mevduat hesabından para çekmeye çalışan biri (Getty Images)
TT

Lübnan’da Cumhurbaşkanlığı krizi finansal krizi derinleştiriyor

Beyrut’ta ATM’lerden birinde mevduat hesabından para çekmeye çalışan biri (Getty Images)
Beyrut’ta ATM’lerden birinde mevduat hesabından para çekmeye çalışan biri (Getty Images)

Lübnan finans sektörü çevrelerindeki endişe düzeyi eşi görülmemiş bir biçimde artıyor. Bunun sebebi, eş zamanlı siyasi ve idari istihkaklar paketi üzerindeki belirsizlik ve cumhurbaşkanlığı ve hükümet olarak devlet makamlarını yeniden düzenleme aşamasına ulaşmadan önce ‘geçiş dönemi’ girdabının derinleşeceği ve boşluk olgusunun yayılacağı endişesi. Böyle bir durumda yaşanan daimi çöküşlerin yansımaları ve kötüleşme hızı iki katına çıkacak.

Kırılgan ekonomik ve yapay finansal istikrarı sürdürmek için güvenilen gerçek finansal varlıkların değerlendirilmesinde durum belirsizliğini koruyor. Merkez Bankası’nın toplam sağlam para rezervleri yaklaşık 9,5 milyar dolarken, yaklaşık 1,7 milyar dolarlık dış borç yükümlülükleri bulunuyor. Karşılıklı yükümlülükler azaltıldıktan sonra yabancı bankalarda bulunan net mevduat miktarı yaklaşık 1 milyar dolar ediyor. Engelleyici yasalar olduğu için yaklaşık 18 milyar dolar değerinde olan altın rezervi hesaplanamıyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan üst düzey bir finans yetkilisine göre aslında, finans sektörünün istatistiksel verileri, objektif bir analiz yapmayı ve sonuç çıkarmayı zorlaştıran karmaşık bir harcama ağı oluşturuyor. Bütçelerdeki aktif ve pasif kalemlerin sayıları, oranları ve temel göstergeleri ciddi sapmalarla dolu. Öncelikle bu, muhasebe verilerinde temel olarak dayanak noktası geçen şubat ayı başı itibariyle dolar başına 15 bin liraya tekabül eden yerel para biriminin resmi değeriyken döviz piyasalarındaki döviz kurlarının farklılığından kaynaklanıyor. İkinci olarak da ‘yerel’ ve gerçek dolar arasındaki ayrımın koşullarından kaynaklanıyor.

Bununla paralel olarak, mevduat sahiplerinin şu anda yaklaşık 95 milyar doları bulan mevcut hakları ile bankaların ulusal para birimindeki eriyen sermayeleri ve Merkez Bankası tarafından yaklaşık 85 milyar doları bulacak şekilde ‘akıbeti meçhul’ kullanımları arasındaki uçurum ve belirsizlik ortaya çıkıyor. Tutarların lira ve yerli dolar olarak ödenmesiyle özel sektöre yönlendirilen kredi portföylerinin keskin bir şekilde azaltılması da dikkat çekiyor.

Finansal kaos

Sonuçlardaki sarsıcı kanıtlardan biri, yükümlülük tanımının mali tablolardaki mevcut rakamların yönetimi için geçerli olmaması. Bu, ilgili taraflara ‘adil’ bir dağılım ile ilişkilendirilmeden, hükümetin yaklaşık 73 milyar dolar olarak tahmin ettiği mali açığın Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından resmi olarak kabul edilmesini açıklıyor. Denklemin en zayıf tarafı, yani yerleşik ve yerleşik olmayan mevduat sahipleri, gerek Lübnan lirası (lbp) cinsinden serbest bırakılan haklarının neredeyse tamamen erimesi gerekse dolar mevduatlarından yapılan çekimlerde yaklaşık yüzde 85 oranında kesinti yapılmasıyla en ağır bedeli ödeyenler oldu.

Acil ve kararlı bir şekilde eyleme geçilmesini gerektiren durumun vahimliğine rağmen, IMF ile 14 ay önce tarafların çalışma grupları düzeyinde imzalanan ilk anlaşmada öngörülen kapsamlı bir ekonomik reform paketinin uygulanmasına doğru kaydedilen ilerleme çok sınırlı. Ayrıca mevduatların bir kısmını geri almak için yavan veya belirsiz kaynaklarla bir fon kurulması teklifinde de sorunlar görülüyor. Bankaların Lübnan Merkez Bankası’na karşı alacaklı ‘olabileceği’ borçların kapatılmasını garanti altına alacak şekilde Merkez Bankası’nın taahhütlerinin tamamını değil, sadece belirli bir bölümünü ele alan bir maddedeki gizli silme teorisindeki şartlar da dikkat çeken bir diğer sorun.

Aynı bağlamda, Başbakan Yardımcısı Saade eş-Şami’nin sürekli yaptığı yalanlamalar, mevduat sahiplerinin ve banka idarelerinin, hükümetin IMF ile yapılan ilk anlaşma ile bunun yasal ve prosedürel ekleri bağlamında yer alan çözüm planları ve teklifler kapsamında büyük miktarda mevduatı silmeyi hedeflediğine ilişkin düşüncelerini değiştirmeyi başaramadı. Mali düzenin yeniden sağlanmasına ilişkin yasa tasarısındaki hükümlerde, bankacılık sistemindeki mevduat sahiplerinin aylık belirli kotalar dahilinde para çekimlerini karşılamak için likidite akışlarının belirlenmesinde Merkez Bankası genelgelerine bağlı olarak yapılan kesintilere ek olarak, mevduatın akıbetini açıkça ‘bilmezden gelme’ eğilimi görülüyor.

Mevduatların akıbeti

Yetkiliye göre, bu belirsizlik, mevduatların ‘uygun’ ve ‘uygun olmayan’ olarak sınıflandırılması önerilerinde ve her mevduat sahibine en fazla 100 bin dolar ödeme taahhüdünde de ortaya çıkıyor. Zira parlamento komiteleri içinde ve dışındaki tartışmalarda hükümetin tekrar tekrar şu vurgusu dikkat çekiyor:

“Lübnan Merkez Bankası’nın rezervleri azalırsa, 100 bin dolar geri verilemez. Böyle bir durumda elimizden geldiği kadarını dolar olarak ve geri kalanını piyasa döviz kuru üzerinden Lübnan lirası olarak geri vereceğiz.”

Bankacılık yetkilisi, mali açığı ve yaklaşımını takip eden çelişkiler listesi dahilinde IMF’nin pratikte devleti mali yükümlülüklerden muaf tutmaya yol açan eğilimlerine dikkat çekiyor. IMF müzakere ekibi, Lübnan tarafıyla yapılan görüşmelerde Merkez Bankası ve ticari bankaların taşıdığı büyük kayıpların açıkça kabul edilmesini, taleplerin hiyerarşik sıralaması dikkate alınarak bunlara çözüm bulunmasını, mevduat sahiplerinin korunmasını ve mevcut sürdürülemez borçluluk durumu nedeniyle kamu sektörüne başvuruların azaltılmasını talep ediyor.

Yayınlanan son istatistikler, Lübnan Merkez Bankası’nın bankacılık sektörüne olan taahhütlerinin resmi kura göre yaklaşık 84,7 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Bankalardaki mevcut toplam mevduat ise yaklaşık 94,54 milyar dolar olup, ‘kayıtlı bir şekilde’ dağıtılmış durumda. Kayıtlarda serbest para birimiyle serbest bırakılan 93,93 milyar dolar ve değerinin yüzde 99’unu kaybeden milli para birimiyle serbest bırakılan ve şu anda piyasada geçerli olan gerçek döviz kuruyla yaklaşık 610 milyon dolar eden yaklaşık 56,8 milyar lira bulunuyor.

Bu yılın ilk çeyreğine kadar Lübnan Bankalar Birliği tarafından kayıt altına alınan bankaların toplu istatistikleri, mali ve parasal krizler patlak vermeden önce yerli ve yabancı özel sektöre yönelik 54 milyar doları aşkın kredi portföyünün yaklaşık 9 milyar dolarlık bir düşüş yaşadığını gösteriyor.



Mega liman atılımı: Çin'in Peru çıkarması ticareti nasıl şekillendirecek?

Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
TT

Mega liman atılımı: Çin'in Peru çıkarması ticareti nasıl şekillendirecek?

Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)
Çin, Peru'da finanse ettiği mega limanla Güney Amerika'daki nüfuzunu artırmayı hedefliyor (AFP)

Donald Trump'ın başkanlık seçimlerini kazanmasıyla ABD-Çin ilişkilerinin nasıl şekilleneceği belirsizliğini korurken Pekin, Washington'ın "arka bahçesi" Güney Amerika'daki yatırımlarına devam ediyor. Çin'in finansmanıyla Peru'da inşa edilen mega liman da Washington'ın radarında. 

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Peru Devlet Başkanı Dina Boluarte, Chancay Limanı'nın açılışını 14 Kasım'da gerçekleştirdi. 

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC'nin analizinde, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında inşa edilen mega limanın "Kuzey Amerika'yı devre dışı bırakacak yeni ticaret rotaları oluşturabileceği" ifade ediliyor. 

Şi'nin açılışa katılmasının, Pekin'in bu limana ne kadar değer verdiğinin göstergesi olduğu yorumu da yapılıyor. Boluarte ve Şi, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi kapsamında bir araya gelmişti. Chancay Limanı'nın açılışı da zirveye damga vurdu. 

Şi, Çin ve Latin Amerika ülkeleri arasındaki ekonomik bağları güçlendirmeyi hedeflediklerini belirtirken, Boluarte de limanın açılışını "Peruluların gurur duyduğu tarihi bir an" diye niteledi.

BBC'nin analizinde, ABD'nin Güney Amerika'daki "komşularına ve onların ihtiyaçlarına kayıtsız kalmasının bedelini ödediği" değerlendirmesi paylaşılıyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nden Monica de Bolle, Pekin'in hamlesine ilişkin şu yorumu yapıyor: 

ABD, Latin Amerika'da uzun süredir etkin değil, Çin de çok hızlı adımlar attı, son 10 yılda bölgedeki durumu gerçekten yeniden şekillendirdi. Amerika'nın arka bahçesinde doğrudan Çin'le ilişki kuruluyor. Bu sorun yaratacak bir durum.

Çin devletine ait Cosco Shipping'in yürüttüğü 3,5 milyar dolarlık proje, Peru'nun Pasifik kıyısındaki balıkçı kasabası Chancay'ı devasa bir lojistik merkezine dönüştürdü. Peru'nun başkenti Lima'nın yaklaşık 70 kilometre kuzeyindeki mega liman, iki ülke arasındaki tek yönlü nakliye süresini 35 günden 23 güne indirdiği gibi, lojistik maliyetlerinde de yüzde 20'den fazla tasarruf sağlayacak. 

Ayrıca Peru'da her yıl 8 binden fazla kişinin doğrudan istihdama katılmasına ek olarak yıllık 4,5 milyar dolar gelir yaratması öngörülüyor. 

"Şanghay'dan Chancay'a" sloganıyla inşa edilen mega liman, 15 güvertesiyle Latin Amerika'nın en büyük derin deniz limanı olacak. Tüm aşamaları tamamlandığında bu mega liman sadece Peru'nun değil Şili, Ekvador, Kolombiya ve Brezilya'nın ürünlerinin de Asya'ya ulaşmasını sağlayacak.

ABD'li yetkililer, bu limanın askeri amaçlarla kullanılabileceğini de öne sürüyor. Britanya gazetesi Financial Times'ın (FT) görüştüğü ABD Güney Komutanlığı'ndan emekli General Laura Richardson, Çin donanmasının buraya gemi konuşlandırarak limanı "çift fonksiyonlu" şekilde kullanabileceğini savunuyor. 

Amerikan gazetesi Wall Street Journal, Çin'in Arjantin'den lityum, Venezuela'dan ham petrol ve Brezilya'dan demir cevheriyle soya satın aldığını hatırlatarak, Pekin'in Güney Amerika'daki projelerinin toplam değerinin 286 milyar doları bulduğuna işaret ediyor. 

ABD'nin Güney Amerika ülkelerini "ikinci plana atması" sebebiyle Pekin yönetiminden birçok diplomat ve bürokratın bölgede yoğun faaliyet gösterdiğine dikkat çekiliyor. WSJ'ye konuşan Washington'ın eski Panama Büyükelçisi John Feeley, ABD'nin bölgeye yönelik politikasını değiştirmesi gerektiğini belirterek şunları söylüyor: 

ABD, Latin Amerika'ya bir fırsat gözüyle değil bir sorun olarak bakıyor.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, Financial Times, RT