Suudi Arabistan gençliği, hükümetin iklim değişikliği ile mücadelesine güveniyor

Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
TT

Suudi Arabistan gençliği, hükümetin iklim değişikliği ile mücadelesine güveniyor

Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)
Suudi gençlerin çoğu hükümetin iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadele becerisine güveniyor (Reuters)

Yapılan yeni bir kamuoyu yoklaması, Suudi Arabistanlı gençlerin yüzde 75’inin hükümetin iklim değişikliğinin zorluklarıyla mücadele etme becerisine güvendiğini ortaya çıkardı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli halkla ilişkiler danışmanlık şirketi ASDA’A BCW, Dünya Sıfır Emisyon Günü ile bağlantılı olarak yürüttüğü ‘Arap Gençlik Araştırması 2023 anketinin sonuçlarını yayınladı.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi olan ülkeler ve Doğu Akdeniz’deki ülkelerde yapılan ankete katılan gençlerin üçte ikisi (yüzde 66), iklim değişikliğinin hayatları üzerindeki etkisinden ‘çok endişeli’ olduklarını ifade etti.

Ankete katılanların neredeyse dörtte üçü (yüzde 71) küresel ısınmanın halihazırda hayatlarını etkilediğini söyledi.

Bu oran, Kuzey Afrika’da yüzde 76 ve KİK’de yüzde 74’e yükselirken, Doğu Akdeniz ülkelerinde yüzde 63’e düştü.

Arap gençlerinin büyük bir çoğunluğu (yüzde 87) hükümetlerinin iklim değişikliğine karşı olumlu adımlar attığına inandıklarını ifade etti.

Ancak yarısından fazlası, konu net sıfır emisyona ulaşmak olduğunda ülkelerinin hala şeffaf ve hesap verebilir hedefler belirlemesi gerektiğini söyledi.

Bugüne kadar, Irak’ın yanı sıra KİK ülkeleri olan Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Umman gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki bazı ülkeler net sıfır emisyona ulaşmak için net hedefler belirledi.

Diğer birçok ülke de, yenilenebilir enerji projelerine önemli yatırımlar yapıyor.

Hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde küresel ısınmayla mücadelede sorumluluk tartışmaları ışığında, bölgedeki gençlerin yüzde 42’si, Arap ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda daha fazla çaba göstermesi gerektiğine inanıyor.

Ankete katılan gençler arasında, iklim değişikliğiyle nasıl başa çıkılacağı konusunda fikir ayrılığı da görüldü.

Gençlerin yüzde 49’u, yaşam tarzlarını değiştirmenin insanlara bağlı olduğunu vurguladı.

Yüzde 47’si ise, teknolojik gelişmelerin iklim değişikliğine çözüm sağlayacağını dile getirdi.

Tüm KİK ülkeleri ve Doğu Akdeniz ülkelerindeki gençlerin yüzde 51’i, iklim değişikliğinin getirdiği zorluklarla mücadelede çözüm olarak teknolojiye dikkat çekti.

Ancak KİK ülkelerindeki gençlerin yüzde 80’i, Doğu Akdeniz ülkelerinde yüzde 60 ve Kuzey Afrika ülkelerinde ise yüzde 58’i günlük davranışlarının iklim değişikliğine yansıdığını dile getirdi.

ASD’A BCW kurucusu Sunil John, anket sonuçlarına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı; “Ortadoğu bölgesi, dünyanın en büyük enerji üreticilerine ve kanıtlanmış petrol ve gaz rezervlerine ev sahipliği yapıyor. Bu, Arap dünyasını küresel iklim değişikliği diyaloğunun merkezine yerleştiriyor. Mısır’ın 2022'de Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (COP27) Taraf Devletler Konferansı'na ev sahipliği yapması ve BAE’nin bu yıl COP28 konferansına ev sahipliği yapmaya hazırlanmasıyla bölge bir kez daha dünyanın ilgi odağı olacak.”

John, MENA bölgesinin, sıcak hava dalgaları ve ani sellerin sadece geçim kaynaklarını etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda sosyal güvenliği tehdit etmesi ve insanları göç etmeye itmesiyle iklim değişikliğinin ciddi yükünü de taşıdığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan ASDA’A BCW kurucusu değerlendirmesini şu ifadelerle sürdürdü;

“Bütün bunların arasında, bölgenin en büyük demografisinin (200 milyondan fazla genç) iklim değişikliğinin sonuçlarını anlaması cesaret verici. Çoğu, doğaya zarar veren markaların boykot edilmesini de desteklemeye hazır. İşletmelerin onların duyarlılığını dikkate alması ve değerlerini bölge gençliğinin istekleriyle uyumlu hale getirerek çevresel etkilerini en aza indirmek için gerçek çaba sarf etmesi de önemlidir.”

MENA bölgesi, iklim riski açısından dünyadaki en zorlu noktalarından biri.

Pek çok rapora göre, bölgedeki sıcaklıkların dünyanın geri kalanına göre iki kat daha hızlı artıyor ve sera gazı emisyonlarının mevcut oranda artması durumunda sıcaklıkların 2050 yılına kadar en az 4 derece yükselmesini bekleniyor.

Sonuç olarak, sıcak hava dalgalarının 10 kat artması bekleniyor.

1980’den bu yana bölgedeki doğal afetlerin sayısı üç katına çıktı ve bu durum her yıl ortalama 1 milyar dolar zarara neden oldu.

Bu felaketlerden sonuncusu, Birleşmiş Milletler’in (BM) önlenebilir bir felaket olarak nitelendirdiği, Libya’daki yıkıcı sel felaketi oldu.

Su kıtlığının gıda üretimini etkilemesi, çölleşmeyi hızlandırması ve insanları göçe zorlaması nedeniyle bölge aynı zamanda dünyada su stresi yaşayan bölgelerden biri olarak da tanımlanıyor.



Ortadoğu’daki kaos Çin’i endişelendiriyor: Rusya’yla boru hattı tekrar gündemde

Sibirya'nın Gücü hattı, Gazprom tarafından 2019'da faaliyete geçirilmişti (Reuters)
Sibirya'nın Gücü hattı, Gazprom tarafından 2019'da faaliyete geçirilmişti (Reuters)
TT

Ortadoğu’daki kaos Çin’i endişelendiriyor: Rusya’yla boru hattı tekrar gündemde

Sibirya'nın Gücü hattı, Gazprom tarafından 2019'da faaliyete geçirilmişti (Reuters)
Sibirya'nın Gücü hattı, Gazprom tarafından 2019'da faaliyete geçirilmişti (Reuters)

İsrail-İran çatışmaları, Çin’in uzun süredir duraklamış olan Sibirya’nın Gücü 2 boru hattı projesini yeniden gündeme almasına yol açtı.

Wall Street Journal’ın haberinde, Çin’in doğalgazının yüzde 30’unu Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Ortadoğu ülkelerinden sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) halinde ithal ettiği belirtiliyor.

Çin’in özellikle İran’dan gönderilen düşük maliyetli ham petrole büyük ölçüde bağımlı hale geldiği aktarılıyor. İran’ın petrol ihracatının yüzde 90’ından fazlasının Çin’e gittiğine işaret ediliyor.

Ancak son gelişmelerle bölgede artan öngörülemezdik, Çin’i Hürmüz Boğazı üzerinden sevkıyatlara alternatif arayışına soktu. İsrail’le 12 gün süren çatışmalara ABD’nin de dahil olmasıyla Tahran yönetiminin boğazı kapatma tehlikesi doğmuştu. İran henüz bu yönde bir adım atmadı.

Berlin merkezli düşünce kurulu Carnegie Rusya Avrasya Merkezi’nden Alexander Gabuev, “Ortadoğu’daki askeri durumun öngörülemezliği, Çin liderliğine karasal boru hattı arzının jeopolitik faydalarını gösterdi” diyor.

Pekin yönetiminin, uzun süredir askıya alınmış Sibirya’nın Gücü 2 doğalgaz boru hattını yeniden değerlendirdiği belirtiliyor.

Çin’e yılda 50 milyar metreküp doğalgaz taşıma kapasitesine sahip olacak boru hattı projesi, fiyat anlaşmazlıkları başta olmak üzere bazı sorunlar nedeniyle ilerlememişti.

Pekin’in politikası kapsamında tek bir ülkeden yapılan petrol ve doğalgaz ithalatı yüzde 20’yle sınırlandırılıyor ancak Moskova bu oranın üstüne çıkılmasını talep ediyor.

İki ülke arasında kurulan Sibirya’nın Gücü hattı 2019’da devreye alınmıştı. İkinci hattın inşasının yaklaşık 5 yıl sürmesi öngörülüyor.

WSJ, Çin lideri Şi Cinping’in eylülde Rusya’yı ziyaret etmeyi planladığını, boru hattı projesinin detaylarının da gündeme geleceğini yazıyor.  

Diğer yandan Washington’ın, Pekin’le Moskova’nın yakınlaşmasını engellemek isteyeceğine dikkat çekiliyor. Ancak Trump dünkü açıklamasında Çin’in Amerikan ambargosuna rağmen İran’dan petrol almaya devam edebileceğini söyleyerek kafa karışıklığı yaratmıştı. Cumhuriyetçi lider, Pekin yönetimine ABD’den petrol alma çağrısında da bulunmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters