Gazze Savaşı İsrail'i ‘Taş Devri’ne geri götürdü

Savaş nedeniyle gaz üretiminin durması, İsrail’i enerji üretiminde yeniden kömür kullanmaya yöneltti.
Savaş nedeniyle gaz üretiminin durması, İsrail’i enerji üretiminde yeniden kömür kullanmaya yöneltti.
TT

Gazze Savaşı İsrail'i ‘Taş Devri’ne geri götürdü

Savaş nedeniyle gaz üretiminin durması, İsrail’i enerji üretiminde yeniden kömür kullanmaya yöneltti.
Savaş nedeniyle gaz üretiminin durması, İsrail’i enerji üretiminde yeniden kömür kullanmaya yöneltti.

Faysal el-Fayik

Kömür yakıtlı enerji santralleri geçen yüzyılın ortalarından bu yana İsrail'in enerji sisteminin önemli bir bölümünü oluşturuyor. İsrail, kömür ihtiyacının tamamını Avustralya, Kolombiya ve Güney Afrika'dan ithal ediyordu. 2005'ten 2015'e kadar geçen on yılda, İsrail'in kömür yakıtlı elektrik tüketimi yüzde 15 azaldı ve aynı zamanda, yakın zamanda açık denizde (batık) doğal gaz sahalarının keşfedilmesi sayesinde doğal gazdan enerji tüketimi dört kattan fazla arttı. Bu, İsrail'in küçük miktarlarda ihraç etmekle birlikte yerel talebi karşılamak adına elektrik üretmek için yeterli miktarda gaz sağlamasına olanak tanıdı.

ABD Enerji Bilgi İdaresi, İsrail'de 2015 yılında enerji tüketiminin ağırlıklı olarak petrol ve akaryakıt (yüzde 43), doğal gaz (yüzde 30) ve kömür (yüzde 26) şeklinde olduğunu bildiriyor. İsrail, yakıt karışımındaki kömür kullanım yüzdesini 2025 yılına kadar yüzde 10'un altına düşürmeyi hedefliyor.

csvfbe
Kömür madenciliği ve çıkarılması, diğer tüm enerji kaynakları arasında çevreyi en çok kirleten olarak ön plana çıkıyor. (Shutterstock)

Uluslararası Enerji Ajansı 2018'de İsrail'in yüzde 21 kömür, yüzde 39 gaz, yüzde 38 petrol ve türevleri ve yüzde 2 yenilenebilir enerjiden oluşan bir enerji karışımı kullandığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan edindiği verilere göre İsrail en iyi ihtimalle gazdan oluşan enerji karışımını 2015'te yüzde 30'un üzerine çıkarmayı başardı. ABD Enerji Bilgi İdaresi'nin ve Uluslararası Enerji Ajansı'nın bildirdiğine göre bu oran 2018'de yüzde 39'a yükseldi. İsrail, üç yıl içinde nasıl (2020–2023) gazdan elektrik üretimini yüzde 70'e çıkarabildi? En geç 2026 yılına kadar kömür kullanımını tamamen bırakma hedefini nasıl gerçekleştirecek?

Çelişkili resmi açıklamalara rağmen şu an İsrail'de elektrik üretiminde kömür tüketiminin yüzde 25 ila 30 arasında değişmesi muhtemel. İbrani devleti yüzde 75 oranında gazdan elektrik üretmeyi hedefliyor.

İsrail açıklamalarında elektrik üretiminde kömür kullanımının 2010'da yüzde 60'tan 2018'de yüzde 30'a düştüğü belirtiliyor. İsrail Enerji Bakanlığı'ndan Kovid-19 salgını öncesinde yapılan çeşitli açıklamalarda kömür yakıtlı enerji karışımının 2020 sonunda yüzde 30'dan yüzde 25'e düşmesi bekleniyordu.

İsrail Enerji Bakanlığı, içinde bulunduğumuz on yılın sonuna kadar kömür kullanımını tamamen bırakmayı ve yüzde 70 doğal gaz ve yüzde 30 yenilenebilir enerji karışımına geçmeyi hedefliyor. Bu nedenle, çelişkili resmi açıklamalara rağmen İsrail'de elektrik üretiminde kömür tüketiminin şu an yüzde 25 ila 30 arasında olması muhtemel. Elektriğin yüzde 75'ini gazdan üreterek temiz ve daha verimli enerji kaynaklarına güçlü bir şekilde yönelmeyi hedefliyor. İsrail ayrıca doğal gaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarının dahil edilmesi ve 2030 yılına kadar kömürün aşamalı olarak ortadan kaldırılmasını da planlıyor.

sdefrg
Rusya'daki Sibirya Kömür Enerji Şirketi'nin (SUEK) çalışmalar yürüttüğü bir kömür madeni. (Shutterstock)

Diğer açıklamalar, hava kirliliğini ve bunun sonucunda ortaya çıkan ölümleri azaltmaya yönelik bir adım olarak kömürden üretilen elektriğin payının aslında yüzde 30'dan yaklaşık yüzde 25'e düştüğünü gösteriyor. Her yıl yaklaşık 2 bin 500 İsraillinin kirliliğe bağlı hastalıklardan öldüğü tahmin ediliyor. Kovid-19 salgını öncesinde altı kömürlü termik santralden dördünün kapatılması gerekiyordu ancak 2022 yılına kadar kalıcı olarak kapatılması hedefiyle bu ertelendi.

Gazze savaşı ve açık denizdeki gaz üretiminin durdurulması bu planları iptal edebilir veya erteleyebilir. Kötüleşen kriz, İsrail'in kömür ithalatını yeniden artırmasına yol açabilir.

İsrail, son yıllarda Akdeniz kıyısı açıklarında açık denizde gaz sahası rezervleri keşfettikten sonra elektrik üretmek için doğal gaz kullanımını önemli ölçüde artırdı. İsrail, üretilen gazın elektriğin yüzde 70'ini yerel olarak ürettiğini iddia ediyor. Bu, İsrail'in enerji karışımındaki diğer fosil yakıtların oranı dikkate alındığında elektrik üretimindeki kullanım oranının yüzde 75'ten yüzde 30'un altına düştüğü kömür ithalatının maliyetlerini azaltabileceği anlamına geliyor. İsrail elektriğinin en az yüzde 3'ü ise yenilenebilir enerji kaynaklarından üretiliyor.

İsrail Çevre Koruma Bakanlığı, kömürün en kirletici yakıt olması ve birçok vatandaş için büyük bir sağlık riski oluşturması nedeniyle, kömür kullanımını en geç 2026'nın başlarında tamamen durdurma politikasını tam olarak uygulamanın hükümetin sorumluluğunda olduğuna inanıyor. Bu nedenle İsrail önümüzdeki yıllarda karbon emisyonu yüzdesi en düşük olan fosil yakıt olan gaz kullanımına geçmeyi hedefliyor.

Gazze savaşının yansımaları

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri tarafından Haziran 2020'de yayınlanan bir raporda şu ifadelere yer verildi:

İsrail'de kömür yakıtlı Aşkelon istasyonunun 2024 yılına kadar doğalgaz elektrik üretim istasyonuna, Orot Hadera istasyonu ve Rabin benzin istasyonundaki diğer iki kömür yakıtlı elektrik üretim ünitesinin de 2025 yılı sonuna kadar doğalgaz elektrik üretim istasyonuna dönüştürülmesi konusunda ciddi planlar var.

Ancak Gazze savaşı ve açık denizdeki gaz üretiminin durdurulması bu planları iptal edebilir veya erteleyebilir. Savaşın hız kazanması, İsrail'in kömür ithalatını artırarak sürdürmesine neden olabilir ve böylece yerel gaz üretiminin azalması durumunda İsrail enerji karışımında kömür yeniden hakim duruma gelebilir.

*Bu makale Şarku’l Avat tarafından Londra merkezli Al-Majalla dergisinden çevrildi.



Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde ekonomik ısınma

Görsel: Shutterstock
Görsel: Shutterstock
TT

Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde ekonomik ısınma

Görsel: Shutterstock
Görsel: Shutterstock

Turki el-Harbi

Suudi Arabistan-Türkiye ilişkilerinde son yıllarda yaşanan soğukluk, iki ülke arasındaki ticaret hacmini kısıtladı. Ancak 2023 yılına gelindiğinde ilişkiler eski haline dönerken daha da iyiye gitmesi için bir başlangıç noktası oluşturdu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet, iki ülke arasındaki ihracat hacminin azalmasının ardından özellikle yükselen enflasyon ve Türk lirasındaki gerileme çerçevesinde Suudi Arabistan'a yönelik düşmanca tutumunu bir kenara bıraktı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz yıl Riyad'a yaptığı ziyaret sırasında, iki ülke arasındaki bağların güçlendirilmesinde en önemli faktör olan ekonomik faktörü temel alarak ilişkileri güçlendirmeye çalıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu girişiminde, Türk milliyetçiliğinin ve Araplar üzerindeki üstünlüğünün geri gelmesinin yanı sıra Türkiye'yi turizm ya da iş için ziyaret eden Arapları, özellikle de Körfez ülkelerinden gelenleri dışlama çağrısında bulunan aşırı sağcı partilerin yönlendirdiği ırkçı bir akımla karşı karşıya.

Pozitif iş birliği ve iyimserlik

Dünya son aylarda münferit olaylara tanık oldu. Türkiye’deki bu aşırı sağcı partiler, Türkiye'nin Suudi Arabistan ile kısa sürede inşa ettiği güven ve dayanışmayı yok etme riski oluşturuyor.

Riyad, döviz rezervlerini arttırmak amacıyla geçtiğimiz yıl TCMB’ye 5 milyar dolarlık bir mevduat sağlayarak Türkiye'nin ekonomik toparlanmasına katkıda bulundu.

Ankara, gerek Suudi Arabistan'ın stratejik konumuna duyduğu ihtiyaçtan gerek Ortadoğu ve Afrika'nın en zengin ülkelerinden biri ve güvenilir bir dost olmasından dolayı Riyad'ın Türk ekonomisinin gidişatı üzerindeki etkisinin boyutunu, özellikle de bu yıl yavaş yavaş toparlanmaya başladığı ekonomik kriz sırasında net bir şekilde anladı.

Riyad, döviz rezervlerini arttırmak amacıyla geçtiğimiz yıl Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na (TCMB) 5 milyar dolarlık bir mevduat sağlayarak Türkiye'nin ekonomik toparlanmasına katkıda bulundu. TCMB, 24 Temmuz'da söz konusu mevduatı kapatarak Suudi Arabistan Kalkınma Fonu'na iade etti.

Suudi Arabistan, Türkiye'nin ilişkileri geliştirme girişimini olumlu karşıladı. Sonuncusu geçtiğimiz temmuz ayında Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan'ın ziyareti olmak üzere, aralarında bakan ve yatırımcıların da bulunduğu kalabalık bir heyeti Türkiye'ye gönderdi. Ziyaret sırasında, iki ülke arasında çeşitli alanlarda ve bölgesel ve uluslararası konularda iş birliğini derinleştirmek amacıyla bir koordinasyon konseyi kurulmasına yönelik bir mutabakat zaptı imzalandı.

dcdev
Suudi Arabistan Savunma Bakan Yardımcısı Halid bin Hüseyin el-Bayari, Cidde'de Baykar Genel Müdür Haluk Bayraktar ile İHA üretimi ve teknoloji transferi anlaşmasının belgelerini değiş tokuş ederken, 18 Temmuz 2023 (Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı)

En önemlisi geçtiğimiz şubat ayında düzenlenen ve her iki ülkeden bin 240'tan fazla işadamının katıldığı Suudi Arabistan-Türkiye İş Forumu olmak üzere, Suudi Arabistan'ın uluslararası şirketlerle yaklaşık 1 trilyon 800 milyar dolarlık yatırım fırsatları belirlediği çeşitli etkinlikler düzenlendi. Suudi Arabistan Yatırım Bakanı Halid bin Abdulaziz el-Falih, bu yatırım alanlarının en büyük faydalanıcısının Türk şirketleri olacağını söyledi.

T.C. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Suudi Arabistan Genel Dış Ticaret Dairesi: Türkiye'nin Suudi Arabistan'a ihracatı 2022 yılında sadece 800 milyon dolarken 2023 yılında yüzde 100'ün üzerinde bir artışla 2,6 milyar dolara ulaşırken, Riyad ile Ankara arasındaki ticaret hacmi 7 milyar dolara yükseldi.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat tarafından gelecek yılın ‘Suudi Arabistan'la altın yıl’ olarak nitelendirdiği açıklamalarından da anlaşıldığı üzere Ankara, Riyad'la ilişkilerin gelecekte daha da güçleneceği konusunda iyimser. Bolat'a göre iki ülke, ticaret hacmini kısa vadede 10 milyar dolara, uzun vadede ise 30 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor.

Türkiye ile iş birliğinin güçlendirilmesi sadece Suudi Arabistan ile sınırlı kalmayıp, Türkiye ile stratejik ortaklık geliştirme sürecine katılan komşu Körfez ülkelerini de kapsıyor. Bu çerçevede ilk adım olarak geçtiğimiz temmuz ayında iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması için müzakereler başlatıldı. Anlaşmanın başarılı olması halinde hem mal hem de hizmetlerden oluşan yerli ürünler için ek bir avantaj sağlayacak ve bunların hem Türkiye hem de Körfez ülkelerindeki yerel pazarlara akışı kolaylaşacak. Ayrıca yatırımların teşvik edilmesine ve korunmasına katkıda bulunacak ve böylece iki taraf arasındaki ticari alışveriş oranı da aratacak.

Bayraktar, iki ülke arasındaki bağları güçlendiriyor

Ankara son yıllarda insansız hava aracı (İHA) sektöründe uzmanlaştı ve Bayraktar İHA üretimi Türkiye'nin en önemli sektörlerinden biri haline geldi. Baykar şirketi tarafından üretilen Bayraktar İHA’nın etkinliği, birden fazla alanda test edildi.

Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı geçtiğimiz yıl Baykar şirketi ile İHA üretiminde kullanılan sistemlerin ve teknolojinin transfer edilerek İHA endüstrisinin yerelleştirilmesini içeren bir satın alma sözleşmesi imzaladı.

İki ülke arasında derinleşen ilişkiler çerçevesinde Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı ve Baykar şirketi, geçtiğimiz yıl, İHA üretiminde kullanılan sistemlerin ve teknolojinin Suudi Arabistan devletine ait savunma şirketi Suudi Arabistan Askeri Sanayii’ne (SAMI) transfer edilerek İHA endüstrisinin yerelleştirilmesini içeren bir satın alma sözleşmesi imzaladı. Sözleşmeye iki ülke arasında savunma alanında yapılan diğer anlaşmalar eşlik etti.

xascdfve
Görsel: Al Majalla

SAMI CEO’su Velid Ebu Halid'e göre bu tür sözleşmeler, Suudi Arabistan 2030 Vizyonu çerçevesindeki savunma harcamalarının yüzde 50'sinin yerelleştirilmesi hedefine katkıda bulunuyor.

Türkiye'de bir milyon Suudi turist

Diğer taraftan turizm, özellikle Türk lirasının değer kaybettiği bir dönemde Türkiye’nin gelirlerinin büyük bir bölümünü oluştururken turistler ülkeye döviz girişinin önemli bir kaynağı olmaya devam ediyor.

Suudi Arabistan dünyada Türkiye'ye en çok turist gönderen ülkeler arasında birinci sırada, Arap dünyasında ise ikinci sırada yer alıyor. Türkiye Turizm ve Kültür Bakanlığı'na göre Türkiye'ye gelen Suudi turist sayısı geçtiğimiz yıl yüzde 70 artışla 784 bini geçti.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra  merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.