IMF Başkanı Georgieva: Faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalmasına hazırlıklı olmalıyız

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

IMF Başkanı Georgieva: Faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalmasına hazırlıklı olmalıyız

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva, çekirdek enflasyondaki düşüşün hala geride kaldığını belirterek, faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalmasına hazırlıklı olunması gerektiğini, bunun 2024'e ve belki 2025'e kadar sürebileceğini ifade etti.

Georgieva, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, küresel ekonominin bu yıl şaşırtıcı derecede dirençli olduğunu ancak art arda gelen salgın ve savaş şoklarından toparlanma sürecinin yavaş ve düzensiz olmaya devam ettiğini aktardı.

Hem 2023 hem de 2024 için küresel ekonomik büyüme tahminlerinin yüzde 3 oranında olduğunu belirten Georgieva, orta vadeli büyüme beklentilerinin biraz zayıf kaldığına işaret etti.

Georgieva, küresel ekonomik büyümenin geçen yılki toplantılarında yaptıkları tahminlerden biraz daha iyi olduğunu ancak son 30 yıldaki yüzde 3,8'lik büyüme seyrinin altında kaldığını kaydetti.

ABD'nin Kovid-19 öncesi seyrine tam anlamıyla ulaşan tek büyük ekonomi olduğunu vurgulayan Georgieva, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomilerin ise tam tersine, salgın öncesi büyümelerinin yüzde 4 ila 8 arasında altında kaldığını aktardı.

- "Merkez bankaları ihtiyatlı olmaya devam etmeli"

Georgieva, enflasyon cephesinde ise bazı iyi haberler olduğuna dikkati çekerek, "Enflasyon yavaşlıyor. Geçen yıl yüzde 9'un üzerinde olan manşet enflasyonun 2024'te yüzde 4,8'e düşmesini bekliyoruz. Çekirdek enflasyon hala geride kalıyor ve sonuç olarak ne yazık ki faiz oranlarının daha uzun süre yüksek kalması için hazırlıklı olmamız gerek. Muhtemelen 2024'e ve belki 2025'e kadar." değerlendirmesinde bulundu.

Enflasyonun hala hedefin gerisinde olduğu yerlerde merkez bankalarının ihtiyatlı olmaya devam etmeleri ve geleceğe yönelik niyetlerini verilere dayalı olarak aktarmaları gerektiğini vurgulayan Georgieva, hemen hemen her yerde finans otoriteleri için zor bir dönem olacağını ifade etti.

Georgieva, ABD'de büyümenin üçüncü çeyrekte beklentileri aştığını ve ivmenin biraz yavaşlamasına rağmen enflasyonun hala düştüğünü ve iş gücü piyasalarının hala çok güçlü olduğunu belirterek, Çin'e ilişkin büyüme tahminlerini de geçen hafta yükselttiklerini anımsattı.

IMF Başkanı Georgieva, dünya ekonomisinin iki büyük "motoru" olan ABD ve Çin için iyi olanın dünyanın geri kalanı için de iyi olduğunu kaydetti.

- "İsrail-Filistin çatışmaları merkezinde bulunan ülkeler için yıkıcı"

İsrail-Filistin çatışmalarına da değinen Georgieva, ekonomik açıdan bunun çatışmanın merkezinde bulunan ülkeler için "yıkıcı" olduğunu aktardı.

Georgieva, durumun komşu ülkeler Lübnan, Ürdün ve Mısır için de çok riskli olduğuna işaret ederek, dünya ekonomisine etkisi açısından enerji fiyatlarında ilk başta görülen artışın gerilediğini ancak çatışmanın uzun sürmesi halinde riskinin ve jeopolitik ayrışma üzerindeki olumsuz etkilerinin de o kadar yüksek olacağı uyarısında bulundu.

- "İklim değişikliği geleceğe yönelik belirsizlikleri artırıyor"

İklim değişikliğinin de geleceğe yönelik belirsizlikleri artırdığına dikkati çeken Georgieva, politika hatalarına çok az alan sağlayan, daha sağlam makroekonomik temellere ihtiyaç olduğunu ifade etti.

Georgieva, yavaş büyüme tahminlerinin çoğunlukla devam eden düşük üretkenlikten kaynaklandığını belirterek, bunu değiştirmek için, iş gücü verimliliğini artıracak, başta yapay zeka olmak üzere yeni teknolojilerin fırsatlarından güvenli bir şekilde faydalanmayı ve aynı zamanda risklerini yönetmeyi sağlayacak yapısal reformlara ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Georgieva, yapay zekanın iş gücü verimliliğini yıllık yüzde 2 ila 3 oranında artırabileceğini ancak aynı zamanda iş gücü piyasasında dönüşüm de yaratacağını ve insanların işlerini kaybedebileceğini, dikkate alınmazsa sosyal huzursuzluğu artırabileceğini kaydetti.



ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

ABD ve Türkiye arasındaki LNG anlaşması, Rusya'yı nasıl etkileyecek?

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

ABD ve Türkiye arasında geçen ay imzalanan sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ve nükleer enerji anlaşmasının yankıları sürüyor. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na (BMGK) katılmak için geçen ay ABD'ye gitmiş, Beyaz Saray'da Başkan Donald Trump'la bir araya gelmişti. 

İki ülke arasında imzalanan Stratejik Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı kapsamında hem sivil nükleer enerji hem de LNG sektöründe ortak çalışılmasına karar verilmişti. BOTAŞ, 20 yıl boyunca toplamda yaklaşık 70 milyar metreküp doğalgaz eşdeğeri LNG almak için Mercuria ve Woodside Energy ile anlaşma yapmıştı. 

Reuters'ın analizinde, Türkiye'nin bu anlaşmayla doğalgaz üretimini artırıp ABD'den LNG ithal ederek 2028 sonuna kadar doğalgaz ihtiyacının yarısından fazlasını karşılayabileceği yazılıyor. 

Trump, 25 Eylül'deki açıklamasında Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz satın almasını istemediğini belirtmişti. Analizde, Ankara yönetiminin bunu göz önünde bulundurarak enerji tedarikini çeşitlendirmeyi amaçladığı yorumu yapılıyor. Böylelikle Türkiye'nin "enerji güvenliğini artırabileceği ve bölgesel bir doğalgaz merkezine dönüşme hedefinde ilerleyebileceği" belirtiliyor. 

Analizde, Türkiye'nin ithal ettiği LNG'yi ve kendi ürettiği doğalgazı Avrupa'ya yeniden ihraç edeceği, Rusya ve İran'dan aldığı doğalgazı da yurtiçinde kullanacağı savunuluyor. 

Diğer yandan Türkiye-ABD anlaşmasının, Rusya ve İran'ın Avrupa enerji piyasasındaki payını olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiliyor. Rusya, Türkiye'nin en büyük gaz tedarikçisi ancak pazar payı 20 yıl önce yüzde 60 iken, sözkonusu oran bu yılın ilk yarısında yüzde 37'ye geriledi. Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Avrupa ülkelerinin çoğu doğalgaz ithalatını büyük ölçüde sınırladı veya durdurdu. 

Türkiye'nin Rusya'yla yaptığı Mavi Akım ve TürkAkım boru hatları üzerinden yıllık 22 milyar metreküp doğalgaz tedariki sağlayan sözleşmeler sona ermek üzere. İran'la yapılan 10 milyar metreküplük sözleşme 2026 ortasında sonlanacak, Azerbaycan'la yapılan toplamda 9,5 milyar metreküplük iki anlaşmanın biri 2030, diğeriyse 2033'te bitecek. 

Paris merkezli düşünce kuruluşu Akdeniz Enerji ve İklim Örgütü'nden Sohbet Karbuz, Türkiye'nin bu sözleşmelerin bir kısmını uzatabileceğini ancak tedarik çeşitliliğini artırmak için daha esnek şartlar ve daha küçük hacimlerde anlaşma yapmak isteyeceğini söylüyor. 

Analizde, Türkiye'nin Rusya'dan doğalgaz tedarikini azaltmaya yönelik adımlar atmak durumunda kalacağına da dikkat çekiliyor. Moskova merkezli Enerji ve Finans Enstitüsü'nden Aleksey Belogoryev "BOTAŞ'ın teorik olarak iki ila üç yıl içinde Moskova'dan ithalatı durdurabileceğini" savunuyor ve ekliyor: 

Bu bir ihtimal ancak böyle bir şey yapmayacaklar çünkü Rus gazı fiyat açısından rekabetçi ve BOTAŞ'ın diğer tedarikçilere baskı yapmak için kullanabileceği bir fazlalık yaratıyor.

Independent Türkçe, Reuters, Bloomberg


Savaş etkisi: Çin petrol depolarını büyütüyor

Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
TT

Savaş etkisi: Çin petrol depolarını büyütüyor

Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)
Çin petrole bağımlılığını farklı stratejilerle azaltmaya çalışıyor (Reuters)

Çin, Ukrayna savaşının etkisiyle petrol rezervi sahası inşaatlarını hızlandırdı.

Reuters'ın analizinde, Pekin yönetimine ait Sinopec ve CNOOC gibi petrol ve doğalgaz firmalarının, 2026'da 11 tesise en az 169 milyon varil depolama kapasitesi eklemeyi planladığı aktarılıyor.

Kimliklerinin paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklara göre Çin, bunun 37 milyon varillik kısmının inşası halihazırda yapıldı. Yeni tesisler de tamamlandığında Çin'in iki haftalık net ham petrol ithalatının hepsinin tesislerde depolanabileceği belirtiliyor. Diğer yandan Pekin yönetiminin rezerv verilerini gizli tuttuğu ve gerçek rakamların değişebileceği ifade ediliyor. 

Dünyanın en büyük petrol ithalatçısı Çin, bu bağımlılığının yaratabileceği olası sorunlarla mücadele edebilmek için depolama kapasitesini artırmayı hedefliyor. 

Pekin yönetimi ayrıca yenilenebilir enerjide de hızlı atılımlar yapıyor. Benzin ve dizel talebi düşerken, genel petrol tüketiminin 2027'de zirveye ulaşması, daha sonra da düşüşe geçmesi öngörülüyor.

Çin ilk stratejik petrol rezerv tesisini 2006'da kurmuştu. Ancak analizde, Rusya-Ukrayna savaşının petrol piyasasında yarattığı dalgalanma ve Batı ülkelerinin Kremlin'in enerji sektörüne yaptırımları nedeniyle Pekin'in kendini güvenceye almak istediği yazılıyor.

Şi Cinping yönetiminin 2023 sonundan beri devlet destekli şirketlere petrol stoklama talimatı gönderdiğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur merkezli emtia verisi şirketi Sparta Commodities'den analist June Goh, "Ham petrol ithalatına büyük ölçüde bağımlı olan Çin'in stok oluşturma stratejisiyle enerji güvenliğini garantiye almayı amaçladığını" belirtiyor. 

Bloomberg'ün analizinde de petrolünün yüzde 70'ini ithal eden Çin için stok ve rezerv kapasitesini geliştirmesinin "ulusal güvenlik meselesi" olduğuna dikkat çekiliyor. Özellikle Rusya ve İran'la ilgili jeopolitik gelişmelerin, bu ülkelerden yüksek miktarda petrol satın alan Pekin yönetimini doğrudan etkilediği ifade ediliyor.

Independent Türkçe, Reuters, Bloomberg


Altın, güvenli liman talebiyle ilk kez 3 bin 900 doları aştı

Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
TT

Altın, güvenli liman talebiyle ilk kez 3 bin 900 doları aştı

Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)
Londra'daki Hatton Garden Metals'deki kıymetli metal satıcılarında sergilenen altın külçeleri (Reuters)

Altın, bugün ilk kez ons başına 3 bin 900 doların üzerine çıktı. Bu yükseliş, zayıflayan yenin ardından oluşan güvenli liman talebi, ABD’de hükümetin kapanması ve FED’in faiz indirimlerine yönelik artan beklentilerin etkisiyle gerçekleşti. Spot altın, ons başına %1,1 artışla 3 bin 929,91 dolara yükseldi. ABD aralık vadeli altın işlemleri de %1,2 artışla bin 954,70 dolara yükseldi.

KCM Trade'de kıdemli piyasa analisti olan Tim Waterer, "Japonya'daki Liberal Demokrat Parti seçimlerinin ardından zayıflayan yen, yatırımcıların yöneldiği güvenli liman varlıklarının sayısını azalttı ve altın bundan faydalandı" dedi. "Devam eden ABD hükümetinin kapanması, ABD ekonomisi ve GSYİH üzerindeki potansiyel etkisi üzerinde hâlâ bir belirsizlik bulutunun asılı kaldığı anlamına geliyor."

Water, özellikle bu ay FED’in faiz indirimi beklentileri göz önüne alındığında, altının bu koşullar altında yatırımcılar için tercih edilen varlık olduğunu ifade etti.

Mali açıdan şahin bir isim olan Sanae Takaichi'nin iktidar partisinin başına geçmesi ve başbakan seçilmesinin ardından yen, ABD doları karşısında son beş ayın en büyük düşüşünü yaşadı.

Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi dün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kongre Demokratlarıyla kısmi hükümet kapanışını sona erdirmek için yapılan müzakerelerin "sonuç vermediğine" karar vermesi halinde, Trump yönetiminin federal çalışanları toplu olarak işten çıkaracağını söyledi.

Altın, 2024'te %27'lik bir artışın ardından bu yıl şimdiye kadar %49 değer kazandı. Bu yükseliş, merkez bankalarının agresif alımları, altın destekli borsa yatırım fonlarına (ETF) olan talebin artması, doların zayıflaması ve artan ticaret ve jeopolitik gerilimler nedeniyle korunma arayışında olan bireysel yatırımcıların artan ilgisiyle desteklendi.

Bu yükseliş, Federal Rezerv'in faiz oranlarını çeyrek puan düşürmesinin ve yılın geri kalanında borçlanma maliyetlerini istikrarlı bir şekilde azaltacağını göstermesinin ardından geçen ay yeniden destek buldu.

CME Group'un FedWatch aracına göre, yatırımcılar hem ekim hem de aralık aylarında sırasıyla %95 ve %83 olasılıklarla 25 baz puanlık ek faiz indirimini fiyatlıyor.

Spot altının ons fiyatı ilk olarak mart ayında 3 bin doları, eylül ortasında ise 3 bin 700 doları aştı. Bu yükseliş, birçok aracı kurumun iyimser olmasına yol açtı.

Diğer piyasalarda, spot gümüş %1,2 artışla ons başına 48,53 dolara, platin %1,2 artışla 1.623,88 dolara ve paladyum %1,2 artışla 1.275,65 dolara yükseldi.