TCMB Başkanı Erkan: Enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladığını belirterek, "Kasım ayı öncü göstergeleri aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmekte" dedi

Hafize Gaye Erkan (AA)
Hafize Gaye Erkan (AA)
TT

TCMB Başkanı Erkan: Enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı

Hafize Gaye Erkan (AA)
Hafize Gaye Erkan (AA)

Erkan, İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meslek Komiteleri Ortak Toplantısı'nda, meslek kuruluşlarının sivil toplumun en önemli örgütlü yapıları olarak aynı zamanda kamusal nitelik de taşıdığını ve bu açıdan perspektiflerinin sanayicilerle paylaşılmasına büyük önem verdiklerini dile getirdi.

Fiyat ve finansal istikrarın sağlanmasının nihai çıktısının, yüksek, verimlilik artışlarından faydalanan, sürdürülebilir ve oynaklığı düşük bir büyüme olduğunun aşikar olduğunu belirten Erkan, "Enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda, amaç, 'doğru' politika tasarımlarıyla kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek ve sürdürülebilir büyüme için gerekli olan büyüme kompozisyona ulaşmak olmalıdır." ifadelerini kullandı.

Sürdürülebilir ve kaliteli bir büyümenin önündeki en büyük riskin varlık fiyatlarındaki oynaklık olduğunu kaydeden Erkan, "Varlık fiyatlarındaki oynaklığın da yüksek ve oynaklığı artmış enflasyondan kaynaklanıyor olması, enflasyon ile mücadeleyi her zamankinden daha elzem hale getirmiş bulunmaktadır. Bu konuda tüm paydaşlarda ve karar alıcılarda aynı algının oluşması ve mücadeleye dair olan kararlılık, enflasyonla mücadelede başarının ön koşuludur. Önceliğin dezenflasyon olması son derece önemlidir ve mücadelenin olmazsa olmaz ilk koşulu, bu ortak algı ve farkındalıktır." dedi.

Erkan, enflasyonla mücadelenin ikinci olmazsa olmaz koşulunun, doğru dezenflasyon politikalarının devreye sokulması halinde öngörülebilir enflasyon patikasının toplum geneli ve özellikle fiyat koyucular tarafından kabul ve itibar görmesi olduğuna dikkati çekerek, "Mevcut şartlar altında devrede olması beklenen cari yıl ve gelecek 3 yılın enflasyon öngörüleri, fiyat koyucuların fiyatlama ve bütçeleme süreçlerine temel teşkil ettiği oranda bu değerlerin yakalanması mümkün olan en düşük maliyet ile sağlanabilecektir. Bu patika gösterge olarak kabul görmediği oranda dezenflasyonun maliyeti artacak ancak bu durumda da patika üzerinde/yakınında enflasyon gerçekleşmesi amacından taviz verilmeyecektir. TCMB'nin hedeflerine varma konusundaki kararlılığına olan güvenin yüksekliği, bu patikaya oturmamızı kolaylaştıracak ve dezenflasyonun toplumsal refah maliyetini çok düşük düzeylere çekebilecektir." diye konuştu.

Ortalaması yüksek, sürdürülebilir ve oynaklığı düşük milli gelir büyümesinin olmazsa olmaz koşulu olan düşük enflasyonun, tek başına fiyat istikrarından çok daha geniş anlamda bir istikrara tekabül eder hale geldiğini dile getiren Erkan, Türkiye'nin artık bu istikrardan taviz verme lüksünün kalmadığını vurguladı.

"Özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz"

TCMB Başkanı Erkan, enflasyon görünümüne ilişkin bazı tespit ve öngörüleri de paylaştı.

Enflasyondaki yükselişten sonra, politika kararları etkilerinin devreye girmeye başlamasıyla beklentilerde ve beklenti dağılımında iyileşme işaretlerinin belirmeye başladığını anımsatan Erkan, şöyle devam etti:

Gelecekte enflasyonun ne olacağına dair beklentilerdeki düzelme, fiyat oluşumuna da yansımaktadır. Nitekim, fiyatlama davranışlarında da olumlu bazı gelişmeler yaşanıyor. Otomobil, beyaz eşya ve mobilya gibi para politikasından daha çok etkilenen ürün gruplarında fiyat artış hızı azalmakla kalmadı, uzun bir süreden sonra ilk kez indirimler görülmeye başlandı. Firmaların talepteki aşırılığın geri çekildiğini görerek fiyat indirimlerine başlamaları, hem tüketiciler için hem de rekabet ortamı için oldukça sevindiricidir. Attığımız adımlarla birlikte özellikle büyükşehirlerde, kiralık ev ilanlarındaki fiyat artışlarında belirgin yavaşlama sinyalleri alıyoruz. Parasal aktarım sürdükçe bu gözlemler daha da yaygınlık gösterecektir. Özetlediğim bu görünüm altında, enflasyonun ana eğiliminde de bir gerileme başladı. Kasım ayı öncü göstergeleri de aylık enflasyondaki gerilemenin devam edeceğine işaret etmektedir.

Enflasyon Raporu'nda da belirtildiği gibi yıllık enflasyonun mayıstaki baz etkisiyle tepe noktasına ulaştıktan sonra 2024'ün ikinci yarısında gerileyeceğini bildiren Erkan, baz etkilerinin ötesinde, enflasyondaki düşüş sürecinin birçok kanalla kendini göstereceğini ve bu süreç boyunca iki önemli gelişmenin yaygınlık kazanacağını söyledi.

Söz konusu gelişmeleri sıralayan Erkan, şunları kaydetti:

Birincisi, tüketicinin gelirinin değer kaybını engellemek için yaptığı ve tüketimdeki aşırılığı oluşturan kısım ortadan kalkacak. Aynı eğilim, altın, döviz ve gayrimenkul fiyatları üzerindeki baskının da yavaşlamasına yol açacak. İkincisi, döviz kurundaki istikrarın da katkısıyla aylık enflasyon üzerindeki şoklar azalarak maliyetlere ilişkin öngörülebilirlik artacak. Öncelikle dayanıklı mal gibi finansal koşullar ve beklentilere daha da duyarlı ürün fiyatlarında şimdiden hissetmeye başladığımız yavaşlama genele yayılarak devam edecek. Örneğin, otomobil ve beyaz eşyada son aylarda uzun zamandan sonra tekrar talebi canlandırmak için indirimler yapıldığını görmekteyiz.

Bu süreç esnasında, mal gruplarına ek olarak, maliyet gelişmelerini daha hızlı yansıtan ulaştırma ve yemek hizmetleri gibi hizmet gruplarında da fiyatlama davranışları normalleşecek. Firmaların haftada veya iki haftada bir fiyat değiştirildiği bir dönemden, dezenflasyon sürecinde fiyatların daha uzun süre geçerliliğini koruyacağı bir döneme geçeceğiz. Bu da enflasyonun ana eğiliminde hissedilir bir gerilemeye yol açacak.

"Enflasyondaki yavaşlama, ikinci çeyrekte üretici ve tüketici fiyatlarında hissedilecek"

TCMB Başkanı Erkan, yapısı gereği yılda bir kere fiyatın güncellendiği kira ve eğitim gibi kalemlerde de manşet enflasyon geriledikçe daha kademeli bir yavaşlamanın görüleceğini ve bu tür kalemlerde dezenflasyonun 2024 yılı sonu ve 2025'te daha hissedilir hale geleceğini aktardı.

Başlangıç koşullarının oluşmaya başladığını gördükleri emlak fiyatlarının enflasyonun gerisinde kalmaya başlayan artışlarının ve yeni kiralık fiyatlarında yatay seyrin de döviz kuruyla birlikte enflasyon beklentilerinin daha da iyileşmesine yol açacağına dikkati çeken Hafize Gaye Erkan, "Sonuç olarak, farklı sektörlerde farklı hızlarda gelişen enflasyondaki yavaşlamanın yılın ikinci çeyreğinde daha genel bir hal alarak hem üretici hem de tüketici fiyatlarında hissedileceğini öngörüyoruz." dedi.

"Kredi gelişiminin doğru bir hız ve kompozisyonda olmasını öngörüyoruz"

TCMB Başkanı Erkan, büyüme dinamiklerine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Erkan, Türkiye'nin geçirdiği ekonomik gelişim süreci sonunda, artık büyümenin niteliğine odaklanması gereken bir noktaya ulaştığını, yüksek ve oynak enflasyonun ise bunun önündeki en önemli engel olduğunu, bu bağlamda talepteki dengelenme sürecini ekonominin sürdürülebilir gelişimi için anahtar nitelikte gördüklerini dile getirdi.

Erkan, "Yatırım, tüketim ve tasarruf arasında tercih yapan ekonomik oyuncular, göreli fiyatlar oynaklık sergilediğinde, uzun vadeli ve büyümeyi istikrarlı hale getirecek kararlar yerine daha kısa vadeli bir perspektife yönelmek durumunda kalır. Bu da uzun vadeli kararların gerektirdiği istikrar ve sürekliliği azaltarak ekonomide verimlilik artışları ve kaynak dağılımı üzerinde risk teşkil ediyor. Dezenflasyon öngörülebilirliği artırarak sanayimizin potansiyelinin gerektirdiği uzun vadeli kaynakların oluşmasını sağlayacaktır. Böylelikle reel sektör yatırımlarının ve teknolojik adaptasyonun ekonomik büyümeye olan katkısının kalıcı olarak artmasını hedefliyoruz. Tüm bu süreç boyunca kredi gelişiminin doğru bir hız ve kompozisyonda olmasını öngörüyoruz. Stratejik bir perspektifle hem finansmana erişim hem de finansman maliyet konusunda parasal sıkılaştırmanın doğru kalibrasyonunu yaparak gereken tedbirleri dezenflasyonla uyumlu olacak şekilde alıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki algı yanlış"

Enflasyonun yüksek büyümenin maliyeti olduğu konusundaki yanlış algının, özellikle belli enflasyon eşik düzeyleri üzerinde büyümenin sürdürülebilirliğine çok ciddi engel teşkil ettiğine dikkati çeken Erkan, şunları kaydetti:

Dolayısıyla fiyat istikrarı ve bununla pekişecek olan finansal istikrar, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olmazıdır. Bununla birlikte dezenflasyonun her koşul ve durumda kaçınılmaz olarak büyümeden feragat yoluyla gerçekleşeceği yönündeki yanlış algı ve kaygılar kamuoyunda zaman zaman ifade edilmektedir. Oysa enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda, enflasyon belli eşik değerlere gerileyene kadar, 'doğru' politika tasarımlarıyla büyümeden asgari düzeyde ödün vererek dezenflasyon süreci başlatılabilir. Büyüme-enflasyon ödünleşimi ise ancak enflasyondaki 'aşırılık' devre dışı bırakıldıktan sonra gelinen eşik değerlerde devreye girecektir. Bu noktada amaç, kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek olmalıdır. Bu aşama daha zorlu bir dezenflasyon sürecine karşılık gelmekle beraber doğru politika tasarımları ve yeterli kredibilite ile çözülmeyecek enflasyon problemi yoktur. Para politikası adımlarımızın hedeflediğimiz etkilerinin tam olarak ortaya çıkmasının belli bir zaman alacağının bilincindeyiz. Öte yandan, söz konusu adımların olumlu etkilerini güçlü şekilde gözlemlemeye başladığımızı da ifade etmek isterim.

"Bireysel kredilerde normalleşme başladı"

Erkan, 2023 yılının ilk yarısında, kredi kartları ve taşıt kredileri öncülüğünde, bireysel kredi büyümesinin tarihsel ortalamaların oldukça üzerine çıktığını belirterek, aldıkları seçici kredi tedbirleri sonucunda, temmuz ayından itibaren bireysel kredilerde normalleşmenin başladığını söyledi.

4 haftalık büyüme oranlarının, bireysel kredilerde, zirveye çıktığı nisan ayı başındaki yüzde 7,4'ten, 17 Kasım itibarıyla yüzde 2,1'e gerilediğine işaret eden Erkan, şunları kaydetti:

Bu oran, taşıt kredilerinde yüzde 1,4'e inerken, ihtiyaç kredilerinde yüzde 1,3 civarında nispeten yatay seyretmektedir. Gerek tüketim gerekse borçlanma aracı olarak kullanılan bireysel kredi kartı ise yüzde 4 ile görece yüksek bir hızda seyretmekle birlikte, daha ılımlı bir patikaya doğru ilerlemektedir. Böyle olması ekonominin gelişim seyri içinde doğaldır. Politika adımlarımızın kredilerde yeterli finansal sıkılığı sağladığını değerlendiriyoruz. Bu noktada, aldığımız son karar sonrasında bireysel kredi kartı azami faiz oranlarında ve üye iş yeri azami komisyon oranlarında bir değişiklik olmayacağını sizlerle paylaşmak isterim. Bireysel kredilerde israf ve enflasyona yol açan aşırılık giderilirken, ticari krediler ise süreklilik göstererek üretim kapasitesine katkıda bulunmaktadır.

2023'ün ilk yarısında görülen hızlanmanın ardından, ticari kredi büyümesi mayıs ayı sonunda durma noktasına gelmişti. Gerek öncesindeki aşırılık gerekse sonrasındaki ani duruş hem firmalarımız hem de bankacılık sistemi için sağlıklı değildir. Bu değerlendirme ışığında hızla harekete geçerek piyasa mekanizmasının yeniden tesisini sağladık. Böylece, reel sektöre Türk lirası cinsinden kredi akışının toparlanmasıyla ticari kredi büyümesi dengeli ve sürekli bir yapıya kavuşmuştur. Kredi piyasası mekanizmasının işlevselliğindeki iyileşme, özel ve kamu bankaları ayrımında da kendini göstermiştir. Özel bankalar da ticari kredi büyümesinde etkin bir rol üstlenir hale gelmiştir.

Erkan, ayrıca, haziran ayı öncesinde ticari kredilerin ağırlıklı olarak KOBİ segmenti firmalara tahsis edilirken, son aylarda bu dağılımda da bir normalleşme gözlemlendiğini bildirdi.

Kurumsal firmaların, finansmana erişimi iyileşirken ticari kredi kullanımlarındaki payının arttığını dile getiren Erkan, "Mayıs-haziran döneminde durma noktasına gelen yatırım ve ihracat kredileri, temmuz-eylül döneminde toparlanarak altı katın üzerinde bir artış göstermiştir." ifadelerini kullandı.

Erkan, TCMB aracılığıyla kullandırılan reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinde bu dönemde belirgin bir artış gözlendiğini aktardı.

Reeskont ve yatırım taahhütlü avans kredilerinin ticari kredi kompozisyonuna hedeflenen yönde önemli bir katkı sunduğunu hatırlatan Erkan, "21 Temmuz ve 12 Eylül'de ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredisi günlük kullanım limitinde yapılan güncellemelerle günlük limitler önceki düzeyine göre toplamda 10 kat artırılarak 3 milyar lira seviyesine yükseltilmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

"Sanayicilerimizden beklentimiz yatırımlara ağırlık vermeleri, Türkiye'ye her koşulda destek olmaya devam etmeleri"

TCMB Başkanı Erkan, reeskont kredisi kullanımında yüzde 30 ilave ihracat bedeli satış koşulunun kaldırıldığını ve reeskont kredi vadesi boyunca verilen döviz almama taahhüdünden, ithalat ödemeleri kapsamındaki döviz alımlarının istisna tutulduğunu vurgulayarak böylelikle, kredi erişiminde çok önemli bir gelişim sağlandığını söyledi.

Geçen hafta reeskont kredileri ile yatırım taahhütlü avans kredilerine yönelik yeni düzenlemeler yaptıklarını ifade eden Erkan, şöyle devam etti:

Bu kapsamda, ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinde toplam faiz maliyetine üst sınır getirdik. İskonto oranını azami yüzde 25,93'te sabit tuttuk. Bu, kredi faizlerinin seviyesi düşünüldüğünde, ihracatçımıza sunulan çok güçlü bir destektir. Reeskont kredilerinin yüzde 75'inin firmalara ilave teminat maliyeti oluşturmadan verilmesini hedefliyoruz. Bu konuda önemli bir mesafe kaydedildi. Eximbank’ın sermayelendirilmesi ve teminat niteliğinin çeşitlendirilmesi üzerinde ilgili taraflarla çalışıyoruz. Ayrıca, ticari bankalarımızın reeskont kredilerindeki payının artırılması üzerinde de duruyoruz. Buna ek olarak, yatırım taahhütlü avans kredisi uygulama çerçevesini yeniden yapılandırarak 3 yıl boyunca toplam 300 milyar Türk lirası limit tahsis ettik. Yatırımlara ilişkin süreci ilgili kurumlarla birlikte stratejik bir çerçevede yürütmekteyiz. Yeni çerçevesiyle güçlendirilmiş YTAK (Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi) programıyla cari dengeye katkı verecek ve dolaylı etkileri döviz kuru ve fiyat istikrarı üzerinde hissedilecek alanlarda üretim kapasitesinin artışını hedefliyoruz. Bu kararlarımızdan da anlaşılacağı üzere, firmaların finansmana erişimini ve finansman koşullarını desteklemeye devam etmekteyiz. Sağlanan bu imkanlarla sanayicilerimizden beklentimiz yatırımlara ağırlık vermeleri, uygulanan programa ve Türkiye'ye her koşulda destek olmaya devam etmeleridir.

"Piyasalarda öngörülebilirlik artmaya başladı"

Erkan, "Türk lirasına geçiş zamanı gelmiştir. Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz. Türk lirası tasarruf araçlarına ve özellikle vadeli mevduata olan talep artmıştır. 17 Kasım itibarıyla sadece 12 hafta içerisinde, Türk lirası mevduat 1,7 trilyon Türk lirası artarken, kur korumalı mevduat 601 milyar Türk lirası ve döviz cinsi mevduat da yaklaşık 3 milyar dolar gerilemiştir." bilgisini verdi.

Türk lirasına geçişi kuvvetlendiren sadeleştirme adımlarının, milli para ile tasarrufu özendirerek para politikasının etkinliğini artırdığına işaret eden Erkan, Türk lirası mevduat güçlenirken ve kur korumalı ile döviz cinsi mevduatın gerilediğini, rezervlerin de çok güçlü bir artış eğiliminde olduğunu dile getirdi.

Erkan, şunları kaydetti:

17 Kasım itibarıyla, brüt uluslararası rezervler, mayıs sonuna kıyasla 36 milyar dolar artış göstererek 134 milyar doların üzerine çıkmıştır. Bu aynı zamanda son 9 yılın da en yüksek seviyesidir. Yakın dönemde rezervlerde gözlenen artışta Batılı fon girişlerinin de etkisi görülmüştür. Son dönemde uygulamaya koyduğumuz politikalarla kısa zamanda önemli bir aşama kaydettik. Piyasalarda öngörülebilirlik artmaya başladı. Sıkı parasal duruş ve makro ihtiyati sadeleşmeyi içeren politika normalleşmesi, CDS primini önemli ölçüde etkilemiştir.

Mayıs ayında 700 baz puan seviyesinde olan 5 yıllık CDS primi, yakın coğrafyamızı etkileyen jeopolitik gelişmelere rağmen 339 baz puan seviyelerine kadar gerilemiştir. Türkiye'ye olan yatırımcı güveni finansman koşullarında belirgin bir iyileşmeye yol açmakta, bu da döviz kurundaki istikrara önemli bir katkı sunmaktadır. Beklentilerin iyileşmesi sürecinin bir parçası olarak, döviz kuru oynaklığında kayda değer bir düşüş gözlenmekte. Bir ay vadeli dolar/Türk lirası opsiyonların ima ettiği oynaklık, mayıs ayında kaydedilen yüzde 60 civarından, keskin bir düşüşle yüzde 10 seviyesinin altına gerilemiştir.

Gerek parasal sıkılaştırma gerek sadeleştirme adımları sayesinde getiri eğrisinin normalleştiğini ve sabit getirili Türk lirası varlıklara olan iç ve dış ilginin önemli ölçüde arttığını bildiren Erkan, "Türk lirasına geçiş zamanının geldiğine uluslararası yatırımcıların da inanmaya başladığını rapor, beklenti, ilgi ve girişler üzerinden izlemekteyiz. Ülkemiz varlıklarına olan talebin artmasıyla fiilen girişlerin de artmaya başladığını görüyoruz. Girişlerin makro finansal istikrarı güçlendirerek, zamana yayılarak gerçekleşmesini öngörüyoruz. Önümüzdeki dönemde de rezervlerimizdeki artışı kalıcı kılarak Türk lirası varlıklara olan dış talebin gelişimini ülkemiz için en iyi şartlarda tesis eden bir anlayışla destekleyeceğiz." ifadelerini kullandı.

"TL'ye geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz"

"TL'ye geçiş zamanının geldiğine inanıyoruz." diyen Erkan, "Bunun en doğrudan yansımalarını mevduat gelişmelerinde görüyoruz." ifadesini kullandı.

Erkan, "Üzerimize düşeni yaparken 'algı, kabul, itibar' üçlüsü devreye girmiyorsa enflasyonu daha yüksek bir maliyetle de olsa bu patikaya oturtmaya kararlıyız." dedi.



Nufüz edici bombalar Hizbullah'ın dolarlarını yok mu etti?

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla
TT

Nufüz edici bombalar Hizbullah'ın dolarlarını yok mu etti?

Fotoğraf: Majalla
Fotoğraf: Majalla

Tevfik Şenbur

İsrail ve Hizbullah arasında başlayan savaş, iki taraf arasında var olan angajman kurallarını alt üst etti. Askeri operasyonlar Hizbullah'ın Lübnan’ın güneyde ve Bekaa Vadisi'ndeki çoğu köy ve beldedeki ve başkent Beyrut’un güney banliyölerindeki karargahlarına ve liderlerine kadar uzandı. Hizbullah’ın çok sayıda birinci ve ikinci dereceden üst düzey komutanına suikast düzenlendi. Tüm bunların Hizbullah’ın mali olanaklarını kısıtlamayı amaçladığı anlaşılıyordu. Başını ABD'nin çektiği bazı ülkeler de Hizbullah'ın küresel finans sistemine erişimini engellemeyi amaçlayan çeşitli yasalar çıkararak Hizbullah’ın mali olanaklarını kısıtlamaya çalışmışlardı.

Basında yer alan haberler, Hizbullah'ın Beyrut’un güney banliyölerindeki merkezine düzenlenen yoğun bombardımanların Hizbullah'ın sığınaklarında ve karargâhlarında paranın saklandığı çelik kasaları imha ettiğini gösterdi.

İsrail her biri 2000 libre (bir ton ağırlığında) olan 80 adet Mark 84 (MK-84) nüfuz edici bomba (NEB) kullandı. Askeri uzmanlara göre bu nüfuz edici bombalar, tahkimatları delecek ve yerin 50 ila 70 metre altına kadar inerek burada patlayacak şekilde tasarlanandı. Bu bilgi, Hizbullah'a ve tesislerinin, özellikle de Hizbullah'a bağlı el-Karz el-Hasen Vakfı'na ait fonların büyük bir kısmının tutulduğu çelik kasalarla birlikte yok edildiği ya da yakıldığı inancını doğuruyor.

Uzmanlar Hizbullah'ın 2006 Lübnan Savaşı deneyiminden sonra birçok mevzisinin ve karargahının yok edilmesinin ardından savaşa hazırlandığını ve şimdi Lübnan'ın doğu dağlarındaki müstahkem sığınaklarda stratejik bir miktarda nakit rezervi bulundurduğunu belirtiyorlar.

Bu binlerce ölü, yaralı ve engelli ailesiyle birlikte aylık maaşlarını ve sosyal yardımları almayı bekleyen Hizbullah kurumlarındaki binlerce unsur, çalışan, yönetici ve destekçinin yanı sıra kendilerine özel bütçe ayrılan Hizbullah’a bağlı onlarca sağlık, eğitim, sosyal ve medya kurumu için kötü bir haber. Hizbullah'ın fonlarının bir kısmı halen kullanılabilir olsa da yerinden edilmelerin ve savaşın maliyetleri, özellikle savaşın uzaması halinde, Hizbullah'ın periyodik mali yükümlülüklerini yerine getirmeye devam edip edemeyeceği konusunda soru işaretlerini gündeme getirdi.

cdfgrbhty
Hizbullah'a bağlı el-Karz el-Hasen Vakfı'na ait bir ATM (el-Karz el-Hasen Vakfı internet sitesi)

Öte yandan uzmanlar, 2006 Lübnan Savaşı deneyiminden sonra birçok mevzisinin ve karargahının yok edilmesinin ardından savaşa hazırlandığını ve şimdi Lübnan'ın doğu dağlarındaki müstahkem sığınaklarda stratejik bir miktarda nakit rezervi bulundurduğunu belirtiyorlar. ABD’li yolsuzluk vakaları araştırmacısı Stuart W. Bowen'ın 12 Ekim 2014 tarihinde New York Times tarafından yayınlanan soruşturmasına göre Hizbullah’ın gizli yollardan elde ettiği milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen Irak’ta da fonları bulunuyor.

Hizbullah mali ağı

Hizbullah'ın fonlarının ölen Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın bir açıklamasına göre İran'dan ve başta Venezuela ve Irak olmak üzere diğer ülkelerden geldiği iyi biliniyor. Hizbullah Afrika, ABD ve başka yerlerde faaliyet gösteren gruplar, bireyler ve iş insanları tarafından da destekleniyor. Bazıları Paraguay, Arjantin ve Brezilya'nın kesiştiği sınır üçgeninde, Venezuela, Meksika ve hatta ABD ve Avrupa Birliği (AB) üyelerinde uyuşturucu kaçakçılığı, kara para aklama ve diğer yasadışı faaliyetler de dahil olmak üzere yasadışı faaliyetlere karıştılar.

Lübnan'daki finans ve bankacılık sisteminin çöküşünden faydalanan Hizbullah, faaliyet alanını ve müşteri kitlesini genişletti. Hizbullah ile olan bağlantıları nedeniyle bankaların kapılarını kapatmasının ardından el-Karz el-Hasen Vakfı'nın kapılarını açtığı bu kişilere teminat olarak altın karşılığında tüketici kredisi sağladı. 

Nasrallah, Hizbullah’a yöneltilen suçlamaları reddederek bunları ‘Hizbullah’ın imajını ve mücadelesini lekelemeye yönelik bir girişim’ olarak nitelendirmişti. Pek çok ülke ve uluslararası örgüt Nasrallah'ın savunmasını kabul etmedi ve Hizbullah’ı organize suç işleyen örgütler listesine alarak fonlarının yanı sıra kendisi ve kurumlarıyla olan ilişkilere yasaklar getirdi.

Altın teminatlı fonlara ne olacak?

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre Lübnan'daki finans ve bankacılık sisteminin çöküşünden faydalanan Hizbullah, faaliyet alanını ve müşteri kitlesini genişletti. Hizbullah ile olan bağlantıları nedeniyle bankaların kapılarını kapattığı kişilere Karz-i Hasen Vakfı'nın kapılarını açtı. Bu kişilere teminat olarak altın karşılığında tüketici kredisi sağladı. Hizbullah çevresi dışında da yaygınlaşmaya başlayan el-Karz el-Hasen Vakfı şubelerine ATM'ler koyuldu.

Çeşitli bölgelerdeki birkaç döviz bürosuyla temasa geçen Hizbullah, bu sayede onlarla büyük miktarlarda döviz ticareti yapabildi. Ayrıca Lübnan Merkez Bankası’ndan arabulucular aracılığıyla döviz alım satımı yapmak için onay aldı.

Hizbullah, İsrail ile mevcut savaşın patlak vermesinden önce de mali sıkıntı içindeydi. Hizbullah reklam panolarında, afişlerde ve internette ‘Mücahitleri Donatma Kampanyası’ adı altında bir bağış toplama kampanyası başlatarak Hizbullah üyelerini donatmak için nakit bağış çağrısında bulunuyordu. Ayrıca, geçmişte Rusya ve Türkiye'de zorunlu askerliğe alternatif olarak uygulanan bedelli askerlik hizmetine benzer şekilde, cihat edebilecek durumda olanların Hizbullah’a bin dolar bağışlayarak bundan muaf tutulabileceklerini öne süren reklamlar da yapıldı. 

Para için

ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin 8 Haziran 2017 tarihinde Hizbullah ile mali işlemlerin kısıtlanması ve önlenmesine ilişkin gerçekleştirdiği toplantının çıktılarına göre Hizbullah’ın çevresindeki her dört erkekten biri örgütten maaş alıyor. Hizbullah saflarında savaşmak üzere örgüte katılanların çoğu işsiz kişiler ve örgüte para için katılıyorlar.

Sahadaki son gelişmelerin bankacılık sistemindeki sorumlu olduğu kişilere karşı taahhütlerini yerine getirmemesi beklenen Hizbullah'ın mali imkanlarının ve kurumlarının planlarını ve bütçelerini alt üst edeceğine şüphe yok.

Sahadaki son gelişmelerin, İsrail tarafından Hizbullah’ın ana merkezinin, finans ofislerinin ve döviz bürolarının kasıtlı olarak hedef alınmasından dolayı sorumlu olduğu kişilere karşı yükümlülüklerini 2006 savaşındakinden çok daha derin bir kriz nedeniyle yerine getirememesi beklenen Hizbullah'ın mali imkanlarının ve kurumlarının planlarını ve bütçelerini alt üst edeceğine şüphe yok.

Hizbullah’ın mali kanalları suikastlar ve bombardımanlarla hedef alındı

2006 Lübnan Savaşı sırasında sahada olan ekipler bu kez neredeyse hiç bulunmadığından, yerinden edilenlere yönelik mali hizmetlerin köreldiği gözlemlenebilir. 2006’daki savaş sırasında yerlerinden edilenlerin barınaklarını ziyaret eden ekipler, onlara çeşitli mali yardım ve hizmetler sunuyordu. Hizbullah’ın İsrail ordusunun finans merkezlerine yönelik saldırıları sonucunda kaybettikleri altın teminatlarını iade edememesi halinde sorumlu olduğu kişilerin öfkesi daha da artacak. Bu kişilerden bazıları daha önce, bankaların tüketici kredilerinin geri ödenmesine ilişkin tutumunun aksine, kendilerine verilen kredileri düşük resmi döviz kuru yerine gerçek dolar kuru üzerinden geri ödemekte ısrar ettiğinde el-Karz el-Hasen Vakfı aleyhine sloganlar atmışlardı.

cdvfgtr
Fonları Lübnan bankalarında tutulan mevduat sahiplerinin çığlıkları beş yıldır dinmek bilmiyor (AFP)

Columbia Üniversitesi Avrupa Enstitüsü Direktörü Adam Tooze, geçtiğimiz ay Foreign Policy dergisinde yayınlanan “Why Hezbollah is Rich, and Lebanon is Poor” (Neden Hizbullah Zengin de Lübnan Fakir?) başlıklı makalesinde İran'ın gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYİH) 400 milyar dolardan fazla olduğunun tahmin edildiğini ve 2018 yılı itibariyle Hizbullah'a doğrudan ya da paravan şirketler aracılığıyla yılda yaklaşık 700 milyon dolar sağlandığını, dolayısıyla İsrail'le mevcut savaşı sırasında Hizbullah'ı desteklemeye gücünün yettiğini yazdı.

Hizbullah’a yönelik mali kısıtlamaların, Lübnan'da halihazırda geçerli olan ‘nakit ekonomisi’ piyasalarında işlem gören yabancı para birimlerinin hacmi üzerinde olumsuz bir etki yaratması ve bunun da para otoriteleri üzerinde açığı kapatmak ve alternatif bir para birimi sağlamak için baskı oluşturması kaçınılmaz.

İran, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından terörizmi desteklediği gerekçesiyle kara listeye alındı ve bu yüzden mali sistem üzerinden faaliyetlerini yürütemiyor. İsrail savaş uçakları birkaç gün önce, İran'dan Hizbullah'a askeri mühimmat ve çeşitli yardım malzemeleri taşıdığı iddia edilen ve Beyrut Havaalanı’na inmek üzere olan bir İran uçağını bombalamakla tehdit etti. Uçak rotasını değiştirdi ve Tahran'a geri döndü. Bu olayı Beyrut'un güneyindeki el-Cenah bölgesinde ez-Zehra Hastanesi yakınlarındaki bir binada bir dairenin bombalanması ve buradaki bir ofisin hedef alınması izledi. Saldırıda İran ve Suriye'den Hizbullah'a para aktarımından sorumlu olan Muhammed Cafer Kasir öldürüldü. Hizbullah'ın İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurt dışı operasyonlarından sorumlu kolu Kudüs Gücü tarafından finanse edilmesinde kilit bir isim olan Kasir, özellikle petrol satışı ve diğer yasadışı faaliyetler için kullanılan birkaç paravan şirketi yönetiyordu.

Hizbullah’a yönelik mali kısıtlamaların, Lübnan'da halihazırda geçerli olan ‘nakit ekonomisi’ piyasalarında işlem gören yabancı para birimlerinin hacmi üzerinde olumsuz bir etki yaratması ve bunun da para otoriteleri üzerinde açığı kapatmak ve alternatif bir para birimi sağlamak için baskı oluşturması kaçınılmaz. Diğer seçenek ise Lübnanlı yetkililerin, ailelere ihtiyaçlarını karşılamaları için döviz cinsinden olan birikimlerini kullanmaları yönünde baskı yapan bir politika benimsemeleri olacaktır. CADABRA adıyla bilinen bu politikanın ismi sihirbazlar tarafından birisinin isteği dışında elindekini çalmak için söylenen söze atıfla kullanılıyor.