Yılın ilk ayında en çok satılan otomobil markaları belli oldu

Türkiye otomobil ve hafif ticari araç pazarında bu yılın ocak ayında en fazla satışı gerçekleştirilen markalar Fiat, Renault ve Volkswagen olarak sıralandı

Ocak ayında 1625 Togg, 220 Tesla, 403 DS, 78 Porsche, 14 Lexus, 12 Maserati, 5 Jaguar, 2'şer Lamborghini, Ferrari ve Aston Martin ile 1 Bentley satıldı (AA)
Ocak ayında 1625 Togg, 220 Tesla, 403 DS, 78 Porsche, 14 Lexus, 12 Maserati, 5 Jaguar, 2'şer Lamborghini, Ferrari ve Aston Martin ile 1 Bentley satıldı (AA)
TT

Yılın ilk ayında en çok satılan otomobil markaları belli oldu

Ocak ayında 1625 Togg, 220 Tesla, 403 DS, 78 Porsche, 14 Lexus, 12 Maserati, 5 Jaguar, 2'şer Lamborghini, Ferrari ve Aston Martin ile 1 Bentley satıldı (AA)
Ocak ayında 1625 Togg, 220 Tesla, 403 DS, 78 Porsche, 14 Lexus, 12 Maserati, 5 Jaguar, 2'şer Lamborghini, Ferrari ve Aston Martin ile 1 Bentley satıldı (AA)

Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneği (ODMD) verilerine göre, yılın ilk ayında otomobil ve hafif ticari araç satışları, 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 56,6 artarak 79 bin 701'e yükseldi. Bu dönemde otomobil satışları yüzde 71,7 artışla 64 bin 41, hafif ticari araç satışları ise yüzde 15,1 yükselişle 15 bin 660 oldu.

Söz konusu rakamlar tüm zamanların en yüksek ocak ayı verileri olarak kayıtlara geçti.

Geçen ay binek ve hafif ticari olmak üzere toplam satışlarda 11 bin 724 ile Fiat ilk sırayı aldı. Fiat'ı, 10 bin 5 satışla Renault, 6 bin 516 satışla da Volkswagen takip etti.

Ford, 6 bin 282 satışla dördüncü, Toyota 5 bin 782 satışla beşinci sırada yer aldı.

En fazla otomobil satışını Renault yaptı

Otomobil satışları ele alındığında ocak ayında en fazla satış gerçekleştiren marka 8 bin 873 ile Renault oldu. Onu 7 bin 611 satışla Fiat, 4 bin 590 satışla Toyota izledi.

Volkswagen, 4 bin 580araç satışıyla dördüncü sırada konumlanırken, Chery, 4 bin 450 satışla beşinci sırada yer aldı.

Lüks otomobil satışı hız kesmedi

Toplam 52 markanın yer aldığı ODMD listesinde geçen ay Smart hariç tüm markaların satış yaptığı görüldü.

Togg'un teslimatları ocak ayı için 1625 olarak gerçekleşirken, Tesla'nın satışları ise 220'de kaldı.

Lüks otomobil grubunda ocakta 403 DS, 78 Porsche, 14 Lexus, 12 Maserati, 5 Jaguar, ikişer Lamborghini, Ferrari ve Aston Martin ile 1 Bentley satışı gerçekleştirildi.

Çin markalarının satışları

Özellikle geçen yıl Çin markalarının Türkiye'ye ilgisinde belirgin bir artış gözlenmişti. Bu durum, pazara giren firma sayısına da yansımış, Türkiye otomotiv pazarında Çin menşeli marka sayısı 10'a yükselmişti.

Skywell, MG, Chery, Leapmotor, Seres, Voyah, Hongqi, DFSK, BYD ve Maxus gibi Çin markaları Türkiye'de satış gerçekleştirdi. DFSK ve Chery içten yanmalı motora sahip otomobilleri Türkiye pazarında satışa sunarken, MG, hem elektrikli hem içten yanmalı, diğer markalar da elektrikli modelleriyle Türkiye'de boy gösteriyor. Lüks segment otomobil satan Voyah ODMD'de listelenmiyor.

Chery, ocak ayında 4 bin 450 satışla Çinli otomotiv markaları arasında öne çıkarken, onu 971 araç satışıyla MG, 155 satışla BYD izledi. Çinli lüks otomobil markası Hongqi'nin satışı ise 2 olarak kayıtlara geçti.

Hafif ticari satışlarında ilk 5 marka

Hafif ticari araç segmentine bakıldığında, Fiat, geçen ay 4 bin 113 satışla listenin ilk sırasında yer alırken, onu 3 bin 204 satışla Ford, 1936 satışla Volkswagen izledi. Toyota, 1192 satışla dördüncü, Renault 1132 satışla beşinci oldu.



İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
TT

İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?

Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)

Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.

cshy
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)

İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?

* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım

Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.

tyu7
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)

Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.

* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı

Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:

Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.

Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.

u7ı8
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)

Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.

Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.

* Çalkantılı gökyüzü

Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.

tyu7
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)

* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti

Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.

* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti

Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.

frgty
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)

* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük

Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.

* Merkez bankaları altınla korunuyor

Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.

Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?