Otomotiv satışları yaklaşık 110 bin adetle tüm zamanların mart ayı rekorunu kırdıhttps://turkish.aawsat.com/ekonomi%CC%87/4945526-otomotiv-sat%C4%B1%C5%9Flar%C4%B1-yakla%C5%9F%C4%B1k-110-bin-adetle-t%C3%BCm-zamanlar%C4%B1n-mart-ay%C4%B1-rekorunu-k%C4%B1rd%C4%B1
Otomotiv satışları yaklaşık 110 bin adetle tüm zamanların mart ayı rekorunu kırdı
Geçen ay otomobil satışları 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 9,9 artarak 87 bin 71 adede ulaşırken, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 7,9 azalışla 22 bin 757'ye geriledi
Otomotiv satışları yaklaşık 110 bin adetle tüm zamanların mart ayı rekorunu kırdı
Fotoğraf: AA
Türkiye genelinde otomotiv satışları martta 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 5,7 artarak 109 bin 828 adet oldu.
Otomotiv Distribütörleri ve Mobilite Derneğinin (ODMD) mart ayı verilerine göre, geçen ay ülke genelinde 109 bin 828 adet otomobil ve hafif ticari araç satışı gerçekleşti.
Geçen ay otomobil satışları 2023'ün aynı dönemine göre yüzde 9,9 artarak 87 bin 71 adede ulaşırken, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 7,9 azalışla 22 bin 757'ye geriledi. Otomobil ve hafif ticari araç pazarı, 10 yıllık mart ayı ortalama satışlarına göre ise yüzde 50,9 artış gösterdi.
- İlk çeyrekte yüzde 25,2'lik artış
Otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, ocak-mart döneminde yıllık bazda yüzde 25,2 artarak 295 bin 519 adet olarak gerçekleşti.
İlk çeyrekte otomobil satışları yüzde 33,05 artarak 233 bin 389 adede, hafif ticari araç pazarı ise yüzde 2,6 yükselişle 62 bin 130 adede ulaştı. oldu.
Yılın ilk 3 ayında segmentlere göre incelendiğinde pazarın yüzde 88,6'sını vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu. C segmenti otomobiller 133 bin 712 adetle yüzde 57,3, B segmentliler ise 71 bin 917 adetle yüzde 30,8 pay aldı
- En çok SUV otomobiller tercih edildi
Gövde tiplerine göre değerlendirildiğinde ise en çok tercih edilen gövde tipi yüzde 51,7 pay ve 120 bin 699 adetle SUV otomobiller oldu. Onu yüzde 28,5 pay ve 66 bin 451 ile sedan, yüzde 18,1 pay ve 42 bin 145 adet satışla H/B otomobiller takip etti.
Ocak-mart döneminde satılan otomobillerin yüzde 67'si benzinli, yüzde 14,2'si hibrit, yüzde 10,8'i dizel, yüzde 7,1'i elektrikli, yüzde 0,9'u ise otogazlı araçlardan oluştu.
Otomobil satışlarının yüzde 78'inin 1600cc altındaki araçlardan oluştuğu görüldü. Otomatik şanzımanlı otomobiller satışlardan yüzde 89,3, manuel şanzımanlılar ise yüzde 10,7 pay aldı.
Ocak- mart döneminde hafif ticari araç pazarı gövde tipine göre değerlendirildiğinde van gövde tipi araçlar yüzde 71,9 payla ilk sırada yer alırken, kamyonet gövde tipi yüzde 13,8 payla ikinci sırada yer aldı.
İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5155386-i%CC%87srail-i%CC%87ran-%C3%A7at%C4%B1%C5%9Fmas%C4%B1-k%C3%BCresel-ekonomiyi-nas%C4%B1l-tehdit-ediyor
İsrail-İran çatışması küresel ekonomiyi nasıl tehdit ediyor?
Tokyo Menkul Kıymetler Borsası'nda Nikkei 225 endeksini gösteren elektronik panonun önünden geçen bir kadın (AFP)
Ortadoğu'da İsrail ile İran arasındaki çatışma şiddetlenirken, dünya bu gerilimin olası ekonomik yansımaları konusunda endişe duyuyor. Bu hayati bölgede yaşananlar sadece çatışan ülkeleri değil, aynı zamanda birkaç kilit kanal aracılığıyla tüm küresel ekonomiyi etkiliyor; finansal ve ticari istikrarı tehdit ediyor.
Tahran'da İsrail hava saldırılarının hedef aldığı bir binanın enkazında çalışan arama-kurtarma ekipleri (AFP)
İsrail-İran çatışmasının küresel ekonomi üzerindeki temel etkileri neler?
* Enerji fiyatları... Enflasyonu ateşleyecek bir kıvılcım
Ortadoğu küresel enerjinin can damarıdır ve petrol ve gaz tedarikinin büyük bir kısmı Hürmüz Boğazı gibi hayati önem taşıyan su yollarından geçmektedir. İster petrol tesislerine doğrudan saldırılar isterse seyrüsefere yönelik tehditler yoluyla olsun, bu kaynakların kesintiye uğraması kaçınılmaz olarak petrol ve gaz fiyatlarında bir artışa yol açacaktır. İran, dünya petrolünün yaklaşık yüzde 3'ünü ve gazının yüzde 7'sini üreterek küresel enerji piyasasında önemli bir oyuncu konumunda.
Tacoma'daki American Oil and Refining Company (EPA)
Enerji fiyatlarındaki bu artış bölgeyle sınırlı kalmayacak, doğrudan küresel enflasyona dönüşerek tüm mal ve hizmetleri etkileyecek. Küresel olarak artan üretim ve nakliye maliyetleri, merkez bankalarının enflasyonu kontrol altına almak için daha uzun süre yüksek faiz oranlarını sürdürmesini zorlaştıracak ve bu küresel ekonomik büyümenin yavaşlamasına yol açacak.
* Tedarik zinciri kesintisi: Ticaret darboğazı
Küresel tedarik zincirleri büyük ölçüde Ortadoğu'daki hayati deniz yollarına dayanır ve herhangi bir aksama dalga etkisi yaratır:
Hürmüz Boğazı ve Kızıldeniz'e yönelik tehdit: Hürmüz Boğazı, dünya ham petrolünün yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği hayati bir tıkanma noktasıdır. Bu boğazı kapatmaya yönelik herhangi bir tehdit, hatta boğazdaki gemilere yönelik tehditler, nakliye şirketlerini gemilerini Afrika'daki Ümit Burnu çevresine yönlendirmeye zorlayacaktır. Bu yönlendirme basit bir değişiklik olmayıp, nakliye sürelerinde ve maliyetlerinde büyük bir artış anlamına gelmekte, malların varışını geciktirmekte ve son tüketiciye ulaşma fiyatlarını yükseltmektedir. Daha yüksek navlun sigortası primleri şirketler üzerindeki mali yükü artırmakta ve bu da genel maliyetlere yansımaktadır.
Bu transferler limanlar ve küresel dağıtım ağları üzerinde büyük lojistik zorluklar yaratır. Bu da belirli malların kıtlığına ve temel bileşenlerin endüstrilere tesliminde gecikmelere yol açarak küresel üretim zincirlerini sekteye uğratabilir.
Hürmüz Boğazı'ndan geçen bir petrol tankeri (Reuters)
Analiz firması Kpler tarafından yayınlanan verilere göre, geçen hafta İsrail'in İran'a yönelik saldırılarının ardından navlun oranları yükseldi. Arap Körfezi'nden Çin'e giden tanker navlunlarının cuma günü yüzde 24 artarak varil başına 1,67 dolara yükseldiği belirtildi. VLCC (Çok Büyük Ham Petrol Taşıyıcısı) navlunlarındaki artış yıl başından bu yana görülen en büyük günlük hareketi yansıtıyor ve bölgede algılanan risk düzeyini vurguluyor.
Kpler'deki analistler, deniz savaşı risk primi şu ana kadar değişmemiş olsa da, aşırı istikrarsızlık devam ettikçe navlun oranlarının daha da yükselmesini bekliyor.
* Çalkantılı gökyüzü
Mevcut çatışma ortamı, hava sahasının kapanmasının ardından yolcularını ve mürettebatını korumak için acil önlemler almak zorunda kalan küresel havayolu şirketlerini uçuşlarını yeniden yönlendirmeye ya da iptal etmeye zorladı. Bu da yolcular için büyük aksaklıklara ve zorlukla toparlanan seyahat ve turizm sektörü üzerinde doğrudan bir etkiye neden oldu. Bu durum, daha fazla yakıt tüketimi gerektiren daha uzun rotalar nedeniyle operasyonel maliyetlerde artışa yol açarak bilet fiyatlarına yansıyabilir ve özellikle ekonomik zorluklarla mücadele eden şirketler üzerinde ek mali baskı yaratabilir.
Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı'nda boş bir giden yolcu salonu (EPA)
* Finansal piyasalar ve yatırımcı güveni: Volatilitenin dehşeti
Jeopolitik gerilimler finans piyasaları için bir kâbustur. Çatışmalar arttıkça yatırımcılar altın ve ABD doları gibi güvenli varlıklara yönelir, bu da borsalarda ve para birimlerinde keskin dalgalanmalara neden olur. ‘Güvenli limana sığınma’ aynı zamanda bölgeden sermaye kaçışına yol açarak bölgesel sermaye piyasalarını zayıflatabilir ve doğrudan yabancı yatırımları azaltabilir. Ülkelerin kredi itibarları da kötüleşerek borçlanma maliyetlerini artırabilir ve bütçelerine yük getirebilir.
* Yavaşlayan ekonomik büyüme: Resesyon hayaleti
Yüksek enflasyon, yüksek navlun maliyetleri ve düşük yatırımcı güveninin bir araya gelmesi, küresel ekonomik büyümede yavaşlama için bir reçetedir. Çatışmanın uzun sürmesi ve yayılması, özellikle de tedarik zincirlerinin tamamen kesintiye uğraması ve enerji fiyatlarının görülmemiş seviyelere ulaşması halinde, dünyayı bir durgunluğa, hatta bir depresyona itebilir. Bölgesel istikrara ve yakıt fiyatlarına büyük ölçüde bağlı olan turizm ve havacılık gibi sektörler bu durumdan ilk etkilenenler arasında yer alacaktır.
Almanya'nın DAX endeksi Frankfurt Borsası'nda düştü. (Reuters)
* Güvenlik harcamaları: Bütçeler üzerinde bir yük
Riskler arttıkça, bölgedeki ve dünyadaki hükümetler kendilerini savunma ve güvenlik harcamalarını arttırmak zorunda bulabilirler. Kaynakların üretken yatırımlardan güvenlik harcamalarına kayması, hükümet bütçeleri üzerinde ek bir baskı oluşturarak temel hizmetleri ve kalkınma planlarını etkileyebilir.
* Merkez bankaları altınla korunuyor
Jeopolitik gerilimler ve belirsizlik, dünyanın dört bir yanındaki merkez bankalarını, kriz zamanlarında rezervlerin değerini koruyan güvenli bir liman olarak altın rezervlerini önemli ölçüde artırmaya itiyor. Bu eğilim son üç yılda önemli ölçüde arttı ve Dünya Altın Konseyi önümüzdeki beş yıl içinde daha fazla merkez bankasının altın varlıklarını dolar aleyhine arttırmasını bekliyor.
Sonuç olarak, İsrail-İran anlaşmazlığı küresel ekonomik istikrar için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu sadece bölgesel bir anlaşmazlık değil, küresel ekonominin gölüne atılabilecek ve iç içe dalgalara neden olabilecek bir taştır. Bakalım uluslararası toplum bu gerilimi kontrol altına alabilecek ve dünyayı bunun yıkıcı ekonomik sonuçlarından koruyabilecek mi?