Elazığ, havyar ve Mersin balığında üretim üssü olmaya aday

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Elazığ, havyar ve Mersin balığında üretim üssü olmaya aday

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Türkiye'de alabalık üretiminde ilk sırada yer alan Elazığ, Keban Baraj Gölü'nde kurulan tesis sayesinde Mersin balığı ve havyar üretimiyle de ülkenin merkez üssü olmaya hazırlanıyor.

Muratcık köyü mevkisindeki Keban Baraj Gölü'nde özel sektör tarafından kurulan 2 bin 500 ton kapasiteye sahip tesiste birkaç yıl önce yetiştiriciliğine başlanan "huso huso" cinsi Mersin balığı üretiminde 950 ton kapasiteye ulaşıldı.

Mevcut kapasitesiyle "ülkenin en büyüğü" konumundaki Mersin balığı üretim tesisinde, 3 yıl içinde ilk etapta kalitesine göre kilogram fiyatı 2 bin 500 dolara kadar çıkan 100-150 ton havyar üretilmesi hedefleniyor.

Dünyada 26 türü olduğu bilinen, denizlerde doğal ortamda uzun süre yaşamaları halinde 3-4 metre boya ve 1300-1600 kilogram ağırlığa kadar ulaşabilen "huso huso" cinsi Mersin balığı, havyarının yanı sıra etinin lezzetiyle de ekonomik değere sahip.

- "Doğaya binlercesini salıyoruz"

Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürü Dr. Mustafa Altuğ Atalay, AA muhabirine, nesli tükenme tehlikesine giren Mersin balıklarının avcılığının dünya genelinde 1971'den itibaren yasaklandığını söyledi.

Atalay, "Bu balığı ülkemizde ilk olarak 1990'lı yıllarda İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi üretmeye çalıştı. Daha sonra ülkede DSİ'nin yapmış olduğu başarılı çalışmalar neticesinde üretimine başlanan Mersin balığı yavruları iç sulara ve belirli bölgelerde deniz kıyılarına bırakıldı. Bunu geçtiğimiz yıllarda Bakanlık olarak biz de başardık ve artık bu balıkların üretimini Bakanlık enstitülerinde, su ürünleri yetiştiricilik tesislerinde yapıp doğaya binlercesini salıyoruz." dedi.

- "Neredeyse 100-150 ton havyar alınacak"

Atalay, Mersin balığı üretiminin son yıllarda özel sektörün girişimiyle arttığını ve Keban Baraj Gölü üzerinde toplamda 2 bin 500 ton kapasiteyle kurulan üretim tesisinin ülke ekonomisi açısından önemli bir değer olduğunu belirtti.

Tesiste birkaç yıl önce başlanan Mersin balığı yetiştiriciliğinde 950 ton kapasiteye ulaşıldığını dile getiren Atalay, şöyle konuştu:

Keban Baraj Gölü üzerinde 2 bin 500 ton kapasiteyle kurulan üretim tesisinde balıkların yetişkin olanları neredeyse 100 kiloya ulaştı. 5-6 yaşındalar ve bunlar 2-3 sene sonra havyar üretmeye başlayacaklar. Havyarı ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada çok beğenilen en değerli balıklar. Eti son derece lezzetli ve besleyici bir balık. Bu tesiste balıklar havyar tutmaya başladığı zaman neredeyse 100-150 ton havyar alınacak ve bu bölge tam bir Mersin balığı üretim üssü haline gelecek. Havyarın kilosunun 500 ile 2 bin 500 dolar arasında olduğunu düşünürseniz, 100-150 tonluk bir havyarın ne kadar büyük bir ekonomi ve istihdam sağlayacağını tahmin edebilirsiniz.

- "Ülkemiz, Mersin balığında önemli üretici konumuna gelecek"

Atalay, Keban Baraj Gölü'nün su kalitesi ve iklim olarak Mersin balığına çok iyi geldiğini, balıkların burada son derece hızlı bir gelişim gösterdiğini ifade etti.

Ülke ekonomisine daha fazla katkı ve istihdam sağlanması için Mersin balığı üretiminin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaları sürdüreceklerini dile getiren Atalay, şunları kaydetti:

Elazığ, Türkiye'de nasıl alabalıkta ve Türk somonunda bir üs haline geldiyse havyar ve Mersin balığında da üretim üssü haline gelecek. Ülkemizde 13 yetiştiricilik tesisi kurulmuş durumda ve 3 bin 200 ton kapasiteye ulaştık. Çok yakında bunların satışlarının başlamasıyla ülkemiz Mersin balığında önemli üretici konumuna gelecek. Devlet ile bir yere kadar yapıldı ama özel sektöre de çok teşekkür ediyoruz. Keban'da neredeyse bütün dünyaya satılabilecek üst seviyede bir üretim gerçekleştiriyorlar. Nesli tükenmekte olan bir türü alıp yetiştirdik, artık çoğalıyorlar. Hem havyarı hem etini değerlendirecek durumdayız ve stoklara da takviye yapabilecek bir duruma geldik. Bundan 10 yıl önce böyle bir teknolojimiz yoktu. Ülkemizin gelişmesiyle birlikte artık Mersin balığı gibi pek çok canlıya üremesi ve neslini devam ettirmesi için imkan sunuyoruz.



İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

İş stresi alkol tüketimini artırıyor: Çalışanların yüzde 64'ü etkileniyor

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Yeni bir araştırmaya göre çalışanların neredeyse üçte ikisi iş kaynaklı stres veya baskılar nedeniyle daha fazla alkol tüketiyor.

Alcohol Change UK'in 2 bin çalışanla yaptığı ankete göre, Birleşik Krallık'ta çalışanların yüzde 64'ü işle ilgili nedenlerden dolayı alkol kullandığını bildirdi. Son 12 ayda artan tüketimin arkasında iş stresi, baskı ve kaygı var.

Her 10 kişiden 4'ü işle ilgili kaygılar nedeniyle alkol tüketimini artırdığını söylerken, katılımcıların yüzde 38'i iş stresiyle başa çıkmak için daha fazla içtiğini belirtti.

Üçte birinden fazlası işyerindeki baskı veya son teslim tarihleri nedeniyle daha fazla içki içerken, yüzde 29'u iş güvensizliği nedeniyle alkol tüketiminin arttığını söyledi.

Alcohol Change UK araştırma grubunun danışmanlık ve eğitim müdürü Jane Gardiner şunları söyledi:

Yaptığımız işler son derece çeşitli olsa da bu araştırma geçen yıl birçoğumuzun işle ilgili stres, kaygı, baskı ve iş güvensizliğini yönetmek amacıyla daha fazla alkol aldığını gösteriyor. Ancak alkol, yetersiz uykudan akşamdan kalmalığa, yüksek tansiyondan depresyona kadar birçok sağlık sorununa yol açarak genel sağlığımıza ve refahımıza ciddi zararlar verebilir. Bazıları için kısa süreli bir rahatlama sağlasa da zaman içinde stres, kaygı ve baskı duygularını daha da kötüleştirmesi ve istesek bile kurtulması zor bir kendi kendini tedavi etme döngüsüne yol açması daha olası.

Alkol Farkındalık Haftası'nın başlangıcı münasebetiyle yayımlanan araştırma, çalışanların işyerinde alkol konusunda önleyici eylem ve eğitim taleplerini ortaya koydu.

Bu yılın teması "Alkol ve iş", çalışma ortamlarının ve baskıların içki içme şeklimizi nasıl etkileyebileceğine ve nasıl daha sağlıklı, daha kapsayıcı işyeri kültürleri oluşturabileceğimize odaklanıyor.

Ankete katılan her 10 çalışandan 8'inden fazlası, işverenlerin işyerinde alkol konusunu ele almada bazı sorumlulukları olduğuna inanıyor. Ancak üçte birinden fazlası işyerinde alkol yerine ruh sağlığı hakkında konuşurken kendini daha rahat hissettiğini söyledi.

Gardiner sözlerini şöyle sürdürdü:

Son yıllarda işyerlerinde ruh sağlığı alanında görülen ilerlemenin bir yansıması olarak, konuşmaları teşvik etmek, şefkat ve desteği artırıp damgalanmayı azaltmak için, çalışanlardan alkol farkındalığı ve eğitimi konusunda bu kadar güçlü bir iştah görmek çok cesaret verici. Olumlu olan şu ki, çalışanlar alkolle ilgili sorunlarda reaktif müdahale yerine önleyici ve proaktif yaklaşımın daha etkili olduğunu kabul ediyor gibi görünüyor. İşte bu tür bir destek, alkolü tabu olmaktan çıkarmaya başlayacak, içki içme alışkanlıklarımızın genel sağlığımız ve refahımız üzerindeki etkisine dair farkındalık yaratacak ve önlenebilir alkol zararlarını daha meydana gelmeden önleyecek.

Independent Türkçe