Trump, doğum yoluyla vatandaşlık hakkı verilmesi uygulamasını durdurabilir mi?

Trump’ın ülke topraklarında doğan her bebeğin ABD vatandaşı olma hakkı kazanması uygulamasını sona erdirecek bir karar almaya yönelik planını açıklaması, tartışmalı bir yasal meseleyi gündeme getirdi.

Trump, doğum yoluyla vatandaşlık hakkı verilmesi uygulamasını durdurabilir mi?
TT

Trump, doğum yoluyla vatandaşlık hakkı verilmesi uygulamasını durdurabilir mi?

Trump, doğum yoluyla vatandaşlık hakkı verilmesi uygulamasını durdurabilir mi?

Washington Post tarafından yayınlanan bir rapora göre, hukuk uzmanları yıllar boyunca, ABD Anayasası’ndaki vatandaşlık hükmüne ilişkin 14’üncü maddenin nasıl yorumlanacağını tartıştı. Ancak çoğunluk, ABD topraklarında doğan herkese ABD vatandaşlığı verilmesi hususunda anlaştı.
14’üncü madde, ABD'de doğmuş, ABD uyruğuna geçmiş ve yargı yetkisine tabi olan herkesin, ABD'nin ve ikamet etmekte oldukları eyaletin vatandaşı olduğunu öngörüyor. Bazı hukuk profesörleri, "yargı yetkisine tabi" ifadesinin, hükümetin manevra yapmasına izin verdiğini ve bu hakkı kısıtlamasını sağladığını iddia ediyor.
Washington'daki bir siyasi araştırmalar enstitüsü olan Cato Institute’den Ilya Shapiro, “Doğuştan vatandaşlık hakkının verilmesinin iyi bir fikir olup olmadığına bakılmaksızın, bunun anayasanın 14’üncü maddesinde belirtilmiş olduğunu ve bundan dolayı değiştirilmesi için başka bir anayasa değişikliğinin gerekli olduğunu” açıkladı.
ABD’de ateşli tartışma
Shapiro, “Akademisyenler arasında, yasadışı göçmenler ve turistler için yeni bir yasanın durumu değiştirip değiştirmeyeceğine dair ateşli bir tartışma var. Ancak her halükarda, bir anayasa maddesi Başkanlık kararnamesiyle yürürlükten kaldırılamaz” diyerek sözlerini sürdürdü.
Axios’a özel açıklamalarda bulunan Trump, “Her zaman bir anayasa değişikliğine ihtiyacım olduğu söylendi, fakat buna ihtiyacım yok” ifadelerini kullandı. Trump’a görüşünün tartışmalı olduğu söylendiğinde, bunun kongre yoluyla çıkarılan bir başkanlık kararnamesi ile mümkün olduğunu vurgulayarak, “Şimdi bunu bir başbakanlık kararnamesi ile yapabileceğimi söylüyorlar” dedi.
1898'de Çin kökenli Wong Kim Ark'ın ABD'ye açtığı dava sonucu verilen karar, bu konuda atıfta bulunulan en önemli kararlardan biri olarak değerlendiriliyor. Wong Kim Ark davası, etnik kökenine ya da anne ve babasının göç statüsüne bakılmaksızın ABD'de dünyaya gelen her bireyin 14’üncü madde gereği ülkenin vatandaşı sayılacağını teyit etmişti.
Aynı konuyla dolaylı olarak ilişkili olan 1982 yılındaki bir diğer davada ise yasadışı göçmenlerin çocuklarının devlet okullarına gitme hakkından mahrum bırakılmasının, özellikle de eşit korumaya ilişkin hükümlerin yer aldığı 14’üncü maddenin ilgili bendinin ihlali olduğuna karar verilmişti.
ABD Yüksek Mahkemesi yargıçlarından William J. Brennan, “ABD'ye yasal yollarla giren bir yabancı ile yasadışı yollarla giriş yapan bir yabancı arasında 14’üncü madde gereği öngörülen hüküm açısından herhangi bir ayrım bulunmuyor” dedi.
Ancak modern dönemde Yüksek Mahkeme önüne böyle bir dava gelmediğinden dolayı çağdaş yargı mekanizmalarının bu husustaki bakış açısının ne olacağı açık değil. Bazı hukuk uzmanları, 14’üncü maddenin böyle geniş kapsamlı bir yetkiye izin verip vermeyeceğine dair soruları gündeme getirdiler ve vatandaşlık verme ile ilgili yasaların Kongre'nin aktif katkısı olmadan geliştiğine atıfta bulundular.
ABD 7. Bölge İstinaf Mahkemesi’nden emekli yargıç Richard Posner, 14’üncü maddenin amacının yeni özgürlüğünü elde etmiş kölelere vatandaşlık vermek olduğunu belirtti.
Trump'ın yönetiminde Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcülüğü yapmış olan Michael Anton, Washington Post tarafından yayınlanan bir makalede bu bakış açısını gözden geçirerek, “ABD’nin coğrafi sınırları içerisinde doğan bir kimsenin otomatik olarak vatandaşlık elde edeceği fikri, tarihsel, anayasal, felsefi ve pratik anlamda saçmadır” ifadelerini kullandı.
Adalet Bakanlığı’na bağlı Hukuk Müşavirliği Ofisi, 1995 yılında, anayasal bir değişiklik yapılmadığı sürece doğum yoluyla vatandaşlık hakkına engel olunamayacağı yönünde bir tutum sergilemişti.
Başsavcı Vekili Walter Dellinger, Kongre önünde yapmış olduğu bir konuşmada, “ABD içerisinde doğan kimselere vatandaşlık verilmesinin anayasal bir dayanağı olması dolayısıyla, anayasa değişikliği dışında herhangi bir yasal düzenleme ile değiştirilemez” açıklamasında bulundu.
Vatandaşlığı engellemeye yönelik Kongre girişimlerinin anayasaya aykırı olduğunu belirten Dellinger, “Bunu yapamayız. Vatandaşlık verilmesini engelleyerek yasadışı göç konusundaki zorlu krizleri çözmeye çalışmamalıyız” dedi.
Indiana Üniversitesi'nde hukuk profesörü olan Gerard N. Magliocca bloğu üzerinden, “Bu husustaki 14’üncü maddenin ilk paragrafının metni, yasal arka plan ve Kongre tartışmaları ile sonraki uygulamalar oldukça açıktır” açıklamasında bulundu. Magliocca ayrıca, Beyaz Saray'ın böyle bir başkanlık kararını yasal olarak teyit etmek için en az üç kişiyi sevk edebileceğinden kuşku olmadığını belirtti.
 



Trump yönetimi İsrail'den Suriye güçlerine saldırmayı durdurmasını istedi

Suriye hükümet güçlerine ait bir konvoy, 15 Temmuz 2025'te Güney Suriye'deki el-Mezra köyünden geçerek hükümet güçleri ile Dürzi milisleri arasında çatışmaların çıktığı Süveyda şehrine doğru ilerliyor. (AP)
Suriye hükümet güçlerine ait bir konvoy, 15 Temmuz 2025'te Güney Suriye'deki el-Mezra köyünden geçerek hükümet güçleri ile Dürzi milisleri arasında çatışmaların çıktığı Süveyda şehrine doğru ilerliyor. (AP)
TT

Trump yönetimi İsrail'den Suriye güçlerine saldırmayı durdurmasını istedi

Suriye hükümet güçlerine ait bir konvoy, 15 Temmuz 2025'te Güney Suriye'deki el-Mezra köyünden geçerek hükümet güçleri ile Dürzi milisleri arasında çatışmaların çıktığı Süveyda şehrine doğru ilerliyor. (AP)
Suriye hükümet güçlerine ait bir konvoy, 15 Temmuz 2025'te Güney Suriye'deki el-Mezra köyünden geçerek hükümet güçleri ile Dürzi milisleri arasında çatışmaların çıktığı Süveyda şehrine doğru ilerliyor. (AP)

Axios haber sitesi, dün bir ABD yetkilisine dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin İsrail'den ülkenin güneyindeki Suriye ordusu güçlerine yönelik saldırıları durdurmasını istediğini bildirdi.

Axios muhabiri Barak Rafid, Twitter'da yaptığı paylaşımda, İsrail'in bu akşam saldırıları durduracağına söz verdiğini bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre üst düzey ABD'li yetkili, Suriye'nin, güney Suriye'deki Suveyda bölgesine tanklar gönderdiğini İsrail'e önceden bildirdiğini ve bu hareketin İsrail'e yönelik bir eylem değil, Dürzi militanlar ile Bedevi aşiretler arasındaki iç çatışmalarda düzeni sağlama girişimi olduğunu söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Israel Katz, orduya Süveyda'da konuşlu Suriye güçlerini ve silahlarını vurma talimatı verdi ve bunun "İsrail'e tehdit oluşturan güç ve silahların güney Suriye'ye sokulmasını yasaklayan, üzerinde anlaşmaya varılan silahsızlandırma politikasına aykırı olduğunu" iddia etti. Bu talimatlar, derhal Suriye hükümet güçlerini hedef alan hava saldırılarına dönüştürüldü.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Suriye'nin güneyine yönelik son saldırılardan ve sonuçlarından tamamen İsrail'i sorumlu tuttu.

Bakanlık yaptığı açıklamada “başta Dürzi halkımız olmak üzere istisnasız tüm vatandaşlarını korumaya kararlı olduklarını” vurguladı.

Dışişleri Bakanlığı, dün ülkenin güneyine düzenlediği saldırılarda bir dizi ordu ve güvenlik gücü mensubunun yanı sıra, çok sayıda sivilin de öldüğünü açıkladı.