Birinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde neler oldu?

Birinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde neler oldu?
TT

Birinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde neler oldu?

Birinci Dünya Savaşı'nın son günlerinde neler oldu?
Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren ateşkes, 11 Kasım 1918 saat 11:00’de binlerce savaş borusu ile ülkelere duyuruldu.
Kasım 1918 başlarında Alman İmparatoru II. Wilhelm’in orduları tüm cephelerdeki varlığını yitirdi. 4 Ekim’de Almanya Başbakanı Max von Baden, ülkesinin müzakerelere başlamaya hazır olduğunu iletmek üzere ABD Başkanı Woodrow Wilson’u aradı. Buna karşılık İtilaf Devletleri teslim olmaları ve imparatorun tahttan ayrılmasını talep ettiler.
Fransa Cumhurbaşkanı Raymond Poincaré ve Fransız Ordusu Komutanı Henri Philippe Pétain’in görüşlerinin aksine İtilaf Orduları Başkomutanı Ferdinand Foch ve Fransa Başbakanı Georges Clemenceau savaşı durdurma ve Almanya'ya kadar savaşmaya devam etmeme kararı aldılar.
5 Kasım'da, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun teslim olmasından iki gün sonra işler hızlandı. Alman heyetinin başkanı olan Devlet Bakanı Matthias Erzberger ve Almanya Dışişleri Bakanı Kont Alfred von Oberndorff’un İtilaf Devletleri hatlarından geçmeleri için emirler verildi.
La Chapelle yakınlarında Alman heyeti konvoyunun geçişine izin verilmesiyle ateşkes ilk kez 7 Kasım saat 20:30’da duyuruldu.
Alman heyetinin treni Tergnier’daki istasyonuna çekilmesinin ardından heyet Paris'in kuzeyindeki ağır topçuların yerleştirildiği Compiegne ormanın ortasındaki bir tren vagonuna götürülmüştü. Vagon Fransız General Foch’un karargâhıydı ve Alman heyetini burada bekliyordu. 8 Kasım'da delegasyonu vagonda karşılayan General Foch, “Bir ateşkes mi istiyorsunuz?” diye sordu. General Maxim Wigand, 4 Kasım'da Versay Sarayı’nda İtilaf Devleri heyetlerince düzenlenen toplantıda alınan kararları ve ateşkes şartlarını okudu.
Almanlar Belçika’ya Mareşal Paul von Hindenburg’in karargâhına bir mektup yazmak istediler. Mektup 9 Kasım’da ulaştı. İmparator tahttan çekildiğini duyurdu ve Almanya Cumhuriyeti ilan edildi. Antlaşmanın imzalanması aynı ayın 10’unda gerçekleşti.
Alman heyeti 10 Kasım'dan 11 Kasım'a kadar, tercüme edilen Ateşkes Anlaşmasının 34 maddesini tartıştı. 11 Kasım saat 5:20'de imzalanan ateşkes, saat 11:00'de yürürlüğe girdi. 415’inci Piyade Alayı askeri August Trebucon, Maas Nehri kıyılarında saat 10:55’te öldürüldü. Trebucon, muhtemelen batı cephesinde öldürülen son Fransızdı. Aynı yerde saat tam 11:00'de, aynı taburdan olan asker Octav Dulalok savaş borusuna üfleyerek ateşkesi ilan etti. Kuzey Denizi'nden Verdun'a, İtilaf Devletleri ve Almanların uzun zamandır beklediği o ses duyulmaya başlandı. Askerler siperlerden yavaş yavaş çıktılar.
Paris’te yüzlerce kişi St Germain Bulvarı’ndan konuşma yapmak üzere meclis binasına doğru yürüyen Başbakan Georges Clemenceau selamlıyordu. Saat 16:00'da, “Kaplan” lakaplı adam, tam bir sessizliğin hakim olduğu atmosferde ateşkes şartlarını okudu. Anlaşmaya göre, Almanlar silahlarının çoğunu bırakarak otuz gün içinde Ren Nehri’nin sol kıyısını tahliye edeceklerdi.
36 bin Fransız kasabasında ya da en azından savaşta yok olmayanlarda çanlar çalındı. Fakat binlerce dul ve yetim, bu sevinç tezahüratlarına katılmamıştı. Saint-Nazaire, Brest ve Le Havre’de savaşın son günlerinde gelen ve ayrılma emrini bekleyen Amerikalılar tıpkı aylarca savaşan ve savaşın kazanıldığının ilan edilmesiyle ülkelerine dönmesi istenen iki milyon asker gibi yaya olarak geçiş yapıyorlardı.
İtilaf Devletleri’nin başkentlerinde siviller kutlamalar yapıyordu. Çatışmalardan etkilenmeyen Almanya'da, savaşın bitmesinden duyulan memnuniyet, aşağılanmış olma duygusuyla karışmıştı. Alman ordusu, Belçika ve Fransa topraklarındaki son günlerine kadar düzenli olarak savaştı. Fakat arka saflarda yer alan Kiel denizcilerinin 3 Kasım'da başlattığı isyan diğer şehirlere yayıldı. İsyan daha sonra bastırıldı.
Alman generaller Erich Ludendorff ve Paul von Hindenburg, askeri hezimetin sebebini, siyasiler ve “çeşitli burjuvaziler” tarafından “sırtlarından bıçaklanmaları” olduğunu söylediler.


Netanyahu’nun Trump ikilemi: Koalisyon mu ABD desteği mi?

Trump ve Netanyahu, en son nisanda Beyaz Saray’da görüşmüştü (İsrail Başbakanlık Ofisi/Facebook)
Trump ve Netanyahu, en son nisanda Beyaz Saray’da görüşmüştü (İsrail Başbakanlık Ofisi/Facebook)
TT

Netanyahu’nun Trump ikilemi: Koalisyon mu ABD desteği mi?

Trump ve Netanyahu, en son nisanda Beyaz Saray’da görüşmüştü (İsrail Başbakanlık Ofisi/Facebook)
Trump ve Netanyahu, en son nisanda Beyaz Saray’da görüşmüştü (İsrail Başbakanlık Ofisi/Facebook)

Gazze savaşı sürerken, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın arası iyice gerildi. 

Hamas'la ABD arasında yapılan doğrudan görüşmeler sonucunda ABD-İsrail vatandaşı esir asker Idan Alexander, dün serbest bırakıldı. Filistinli örgüt, bu hamlenin "ateşkesin sağlanması ve insani yardım girişlerinin gerçekleştirilmesine yönelik ilk adım" olduğunu ifade etti. 

Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da Alexander'in serbest bırakılmasının "umut ışığı" olduğunu belirtirken, Netanyahu'ya yüklendi: 

Esirleri geri getirmek istiyoruz ama İsrail savaşı bitirmeye hazır değil. İleriye dönük net bir yol göremiyoruz, bir anlaşmaya varılması gerekiyor ama Netanyahu yönetimi savaşı uzatıyor.

Guardian, Witkoff'un açıklamalarının ABD-İsrail arasındaki gerginliğin ne kadar arttığını gösterdiğini yazıyor. Eski İsrailli diplomat Alon Pinkas, şu değerlendirmeleri paylaşıyor: 

Trump, İsrail'e karşı değil ama onu umursamıyor. Trump'a göre Netanyahu sinir bozucu birine dönüştü, bu da banka hesabına katkı yapmadığı anlamına geliyor.

Trump, son dönemde Netanyahu'yu köşeye sıkıştıracak hamleler yaptı. Husilerle barış ilan etti, İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırı planını desteklemek yerine Tahran'la müzakere başlattı ve Suudi Arabistan'la nükleer görüşmelerin ilerlemesi için Riyad-Tel Aviv hattında normalleşme şartını askıya aldı.

Ayrıca Ortadoğu turunda da İsrail'i ziyaret etmeyecek. 

Analizde, Trump'ın bu hamlelerle ABD-İsrail ilişkilerinde oturmuş diplomatik yapıyı değiştirdiğine dikkat çekiliyor. İki devletli çözümü savunan düşünce kuruluşu İsrail Politika Çalışma Grubu'nun yöneticisi Ilan Baruch, şunları söylüyor: 

Trump açıkça yeni bir yörüngeye girdi. İsrail, Trump yönetiminin 'ortak inançlar ve karşılıklı stratejik çıkarlar' paradigması çerçevesinde yoluna devam etmesini bekliyordu. Trump bir kuşaktır bu denklemden şüphe duyulmasını sağlayan ilk başkan oldu.

Trump, 5 Ocak'ta göreve başladığında Netanyahu, Beyaz Saray'a davet edilen ilk yabancı liderdi. İsrail Başbakanı, Cumhuriyetçi liderin zaferini de ilk tebrik edenler arasındaydı. Diğer yandan analizde, Gazze savaşındaki tavrı nedeniyle Netanyahu'nun Trump'tan aldığı desteği kaybedebileceği belirtiliyor. 

Radikal sağcı kabinedeki liderlerin savaşın sürmesini istediği, Trump'ınsa tüm rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes için baskı yaptığına dikkat çekiliyor. Netanyahu'nun bu noktada ikileme düştüğü belirtiliyor: 

Netanyahu, tekrar Trump'ın desteğini istiyorsa koalisyonunun dağılmasına neden olacak adımlar atması lazım. Geçmişine ve deneyimine bakarsanız her şeyin farkında olması gerektiğini düşünürsünüz. Ama davranışlarına baktığınızda sanki neler olup bittiğinden haberi yok.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel