Tiran'da, Türkçe'den Arnavutça'ya tercüme edilen eserler tanıtıldı

Tiran'da, Türkçe'den Arnavutça'ya tercüme edilen eserler tanıtıldı
TT

Tiran'da, Türkçe'den Arnavutça'ya tercüme edilen eserler tanıtıldı

Tiran'da, Türkçe'den Arnavutça'ya tercüme edilen eserler tanıtıldı

Arnavutluk'un başkenti Tiran'da Türkçe'den Arnavutça'ya tercüme edilen eserler tanıtıldı.

Türkiye'nin Tiran Büyükelçiliği himayesinde Tiran Yunus Emre Enstitüsü (YEE) ve Fan Noli Yayınevi işbirliğinde "Arnavutça'ya Tercüme Edilen Türkçe Eserlerin Tanıtım Gecesi" etkinliğine Türkiye'nin Tiran Büyükelçisi Murat Ahmet Yörük, Tiran YEE Müdürü Ömer Osman Demirbaş ve Fan Noli Yayınevi Başkanı Rexhep Hida'nın yanı sıra ülkedeki Türk kurum ve kuruluş temsilcileri ile yazar, mütercim ile araştırmacılar katıldı.

Büyükelçi Yörük, burada yaptığı konuşmada, çok önemli olarak nitelendirdiği bu gecenin aslında Türklerin ve Arnavutların yüzyılları aşan süre boyunca bir arada el ele yürüyüşünün, birlikte yol alışının edebiyat ve düşün dünyasına yansımalarının tescillendiği bir gece olduğunu vurguladı.

Bu birlikteliğin diğer pek çok alanda olduğu gibi aslında dillerine de yansıdığını ifade eden Yörük, "Şu ana kadar Arnavutça ve Türkçenin ortak olarak kullandığı 4 bin 500’ü aşkın kelime var. Bu ortak kelimelerin sayısı eğer Balkanlar coğrafyasındaki Arnavut jeopolitiğini dikkate alacak olursanız, bu ortak kelimelerimizin sayısı 9 bine kadar yaklaşıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Yörük, bu ortak kelimelerin zenginliğinin, onların duyguda ve düşüncede de birlikte olduklarını gösterdiğini vurguladı.

Türk hükümetinin Türkiye’de yaşayan Arnavut kökenli vatandaşlarını da dikkate alarak bugün Türkiye’deki tüm devlet liselerinde Arnavutçayı seçmeli dil olarak okutmaya başladığını ifade eden Yörük, "Dolayısıyla ben inanıyorum ki önümüzdeki dönemlerde de Arnavutluk hükümeti belki Türkiye’nin yaptığı bu jeste karşılık olarak Arnavutluk genelindeki devlet liselerinde Türkçeyi de seçmeli ders olarak müfredatına alacaktır." şeklinde konuştu.

Fan Noli Yayınevi Başkanı Hida ise Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının TEDA Projesi işbirliğinde 2006'dan itibaren Türkiye ve dünya edebiyatından eserler tercüme edip yayımlamaya başladığını ifade etti.

Arnavutluk'ta 45 yıl zarfında Türk yazarlarının sadece 2-3 eserinin yayımlandığına işaret eden Hadi, "Biz 12 yıl içinde 170 eser yayımladık ve diğer 30 tanesi de bu aşamadadır." diye konuştu.

Etkinlik kapsamında Türk ve Arnavut halk oyunları ve şarkılarıyla bir konser düzenlendi.



Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?
TT

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorlar asteroit çarpmasa da yok olmaya mahkum muydu?

Dinozorların asteroit çarpmasından önce çöküşe geçtiği teorisinin doğru olmadığı öne sürüldü.

Milyonlarca yıl boyunca yeryüzüne hükmeden dinozorların soyu, 66 milyon yıl önce Dünya'ya çarpan bir göktaşının etkisiyle tükenmişti. 

Bugüne kadar bulunan bazı fosiller, dinozorların bu olaydan önce sayı ve çeşitlilik açısından gerilediğine işaret ediyordu. Özellikle göktaşından önceki yıllarda fosil sayısının azalması bu teoriyi destekliyordu. Bazı bilim insanları, asteroit gezegene çarpmasa bile bu sürüngelerin yok olma sürecine girdiğine inanıyordu. 

University College London'dan paleontolog Chris Dean "Dinozorların asteroit çarpmadan önce de yok olmaya mahkum olup olmadığı 30 yılı aşkın süredir tartışılan bir konu" diyor.

Dean ve ekip arkadaşları bu soruya yanıt bulmak için 66 milyon ila 84 milyon yıl önce Kuzey Amerika'da yaşamış 4 dinozor türüne ait 8 binden fazla fosili inceledi. 

Bulguları hakemli dergi Current Biology'de dün (8 Nisan) yayımlanan çalışmada dinozor çeşitliliğinin yaklaşık 76 milyon yıl önce zirveye ulaştığı ve ardından kitlesel yok oluşa kadar azaldığı bulundu. Bu eğilim, dinozorların soyu tükenmeden önceki 6 milyon yılda daha belirgindi. 

Ancak araştırmacılar, paleontologların asteroit çarpmasından önceki yıllarda ne kadar araziye erişebildiğini ve bu bölgelerde kaç kazı çalışması yapıldığını hesaplayınca, bilim insanlarının elinde pek örnek olmadığını tespit etti. Ekip, bu döneme ait jeolojik kayıtların açığa çıkmadığını veya üstünün bitki örtüsüyle kaplı olduğunu buldu.

Ayrıca çevresel koşullar veya diğer faktörlerin bu düşüşü açıklayamadığını söylüyorlar. Geliştirdikleri modellere göre dinozorların sayısı, göktaşı çarpmasına kadar stabildi. 

Bilim insanlarına göre dinozorlar kitlesel yok oluştan önce muhtemelen çökmeye başlamamıştı. Bu izlenimin, döneme ait fosillerin iyi korunmamış ya da bulunmasının zor olmasından kaynaklandığını düşünüyorlar. 

Makalenin bir diğer yazarı Alfio Alessandro Chiarenza, "Dinozorlar muhtemelen kaçınılmaz bir yok oluşa mahkum değildi" diyerek ekliyor: 

Eğer o asteroit olmasaydı, hâlâ bu gezegeni memeliler, kertenkeleler ve hayatta kalan torunları olan kuşlarla paylaşıyor olabilirlerdi.

Diğer yandan bazı bilim insanları yeni çalışmanın, dinozorların türlerinin azalmaya başladığı teorisini çürütmediğini savunuyor.

Reading Üniversitesi'nden Manabu Sakamoto'nun araştırmasına göre dinozorların yaşadığı 175 milyon yıl boyunca, yeni dinozor türlerinin ortaya çıkma hızı genel olarak yavaşlamıştı ve yeni türlerinin gelişmesinden çok daha fazla sayıda türün nesli tükeniyordu. 

Sakamoto, yeni araştırma mevcut fosillerde sapma olduğunu öne sürmesine karşın dinozor çeşitliliğindeki bu uzun vadeli düşüşün geçerliliğini koruduğunu söylüyor: 

Bu iki durum aynı anda geçerli olabilir.

Independent Türkçe, Live Science, New Scientist, Current Biology