Ali Ünal'a Gülen Hareketi davasında 19 yıl 6 ay hapis cezası

Ali Ünal'a Gülen Hareketi davasında 19 yıl 6 ay hapis cezası
TT

Ali Ünal'a Gülen Hareketi davasında 19 yıl 6 ay hapis cezası

Ali Ünal'a Gülen Hareketi davasında 19 yıl 6 ay hapis cezası

Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen Gülen Hareketi’ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Zaman gazetesinin eski başyazarı Ali Ünal, 19 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Türk medyasında yer alan haberlere göre, Ali Ünal, Gülen Hareketi’nin kurucusu, yöneticisi veya terör örgütü üyesi olmadığını ve darbe girişiminde bulunmadığını söyledi.

1996 yılından sonra kitap tercüme etmek için ABD'ye gitmeye başladığı ve 5-6 kez Fethullah Gülen ile görüştüğünü dile getiren Ünal, “Terör örgütü ile hiçbir ilgim yok" dedi.

Zaman gazetesinden altı gazeteci ve yazar da, geçen Temmuz ayında benzer suçlamalardan mahkûm edilmişti.

Türk hükümeti, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişiminin ardından, 1999'dan bu yana Pennsylvania'da yaşayan Gülen’e yakın 100'ün üzerinde medya kuruluşunu kapatmıştı.

Basın özgürlüğü ile ilgili uluslararası kuruluşlara göre, Türkiye, basın özgürlüğü ihlali ile baskıya maruz kalan ülkeler listesinin ilk sıralarında yer alıyor.

Saide İnaç’a 6 yıl 3 ay hapis cezası

Hakkında ‘silahlı terör örgütüne üye olmak’ ve ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlarından dava açılan Türk asıllı Almanya vatandaşı olan ve ‘Hozan Cane’ adını kullanan şarkıcı Saide İnaç’ın duruşması dün Edirne 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

Saide İnaç, terör örgütü üyeliği suçlamasından hüküm giyerek, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İnaç’ın avukatı Nevruz Aklin, müvekkilinin serbest bırakılmasını isteyerek, kararı temyiz edeceklerini açıkladı.

Hozan Cane adını kullanan İnaç, 24 Haziran’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimiyle ilgili HDP’nin çalışmalarına destek vermek amacıyla Haziran ayında Edirne’ye gelmişti.

İnaç, dönüş yolunda sosyal medyadaki paylaşımlarında PKK’nın propagandasını yaptığı ve örgüt üyesi olduğu suçlamasıyla Edirne Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı.

Kiti Piri’den müzakerelerin sonlandırılması önerisi

Öte yandan, Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Kati Piri, Twitter hesabından 2018 Türkiye-AB İlerleme Raporu taslağını paylaşarak, müzakerelerin sonlandırılması önerisinde bulundu.

Piti tarafından kaleme alınan Türkiye raporunda, Kopenhag kriterlerini yerine getirmekten çıktığı gerekçesiyle, Ankara ile katılım müzakerelerinin resmen askıya alınması istendi.

AP’nin bu konuda tavsiyede bulunması ve bu tavsiyenin AB üyesi devletlerin liderleri tarafından onaylanması gerekiyor.

Johannes Hahn da benzer öneride bulunmuştu

AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Johannes Hahn da, bu ayın başında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin nihai olarak sonlandırılması gerektiğini söyleyerek, "Türkiye'nin AB'ye öngörülebilecek bir tarihte üye olması gerçekçi değil. Türkiye ve AB için uzun vadede yeni yollara girilmesi ve üyelik müzakerelerinin bitirilmesi daha dürüstçe olur" ifadelerini kullanmıştı.

Avrupa Sayıştay’ından mülteci yardımı eleştirisi

Avrupa Sayıştay’ı tarafından son yayınlanan raporda, Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için Avrupa Birliği (AB) tarafından sağlanan 3 milyar euroluk yardımın 1.1 milyar euroluk kesiminin gerektiği gibi ‘takip edilemediği’ bilgisi yer almış, ayrıca yardımın gerçekten ihtiyacı olanlara ulaşıp ulaşmadığı konusunda şüpheler olduğuna dikkat çekilmişti.

Avrupa Sayıştayı Üyesi Bettina Jakobsen, “Paranın mültecilere gittiğini görüyoruz ancak tamamının onlara gittiğini somut olarak söyleyemeyiz. Risk var” diyerek, Birleşmiş Milletler’e (BM) ait kurumlar ve bu yardımla bağlantılı projelere dâhil olan diğer organların, iç kontrol uygulamasıyla bu risklerin hafifletildiğini söylemişti.



Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi
TT

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

Öcalan'dan görüntülü çağrı geldi

İmralı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Abdullah Öcalan, 19 Haziran 2025 tarihli mektubunda PKK’nin Fesih Kongresi’ne atıfla “varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketinin sona erdiğini” belirtti. Demokratik siyaset ve toplumsal barış vurgusu yapan Öcalan, “silahların gönüllüce bırakılmasını” talep etti. TBMM çatısı altında kurulacak komisyonun önemine dikkat çeken Öcalan, “Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmelidir” dedi.

İşte Öcalan’ın çağrısından öne çıkan bölümler:

“27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim”

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim. Tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘Kürdistan Devriminin Yolu’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir.

“Varlık tanındı, ana amaç gerçekleşti”

Öcalan, mektubunda PKK’nin kuruluş amacına işaret ederek bu amacın gerçekleştiğini belirtti:

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

“Silahları bırakın, mekanizmaları kurun”

Barış sürecinin somutlaşması için atılması gereken adımlara dikkat çeken Öcalan, mektubunda şunları kaydetti:

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır.

“Kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim”

Abdullah Öcalan, bireysel özgürlüğü kolektif özgürlük bağlamında ele alarak şu değerlendirmeyi yaptı:

Ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir.

“Demokratik Modernite Güçleri yeni evreye hazırlanmalı”

Öcalan, mektubunun son bölümünde yeni bir stratejik döneme işaret ederek şu çağrıyı yaptı:

Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim. Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Mektubun tamamı şöyle:

Değerli yoldaşlar

Komünalist yoldaşlık hareketimizin geldiği aşamayı, yaşadıkları somut durumu, sorun ve çözüm yollarına ilişkin kapsamlı bir mektupla tekraren de olsa açıklayıcı ve yaratıcı yanıtlar vermeyi, sizlere karşı etik bir görev saymaktayım.

27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nı savunmaya devam etmekteyim.

Sizlerin PKK’nin 12. Fesih Kongresi’yle, buna kapsamlı oldukça doğru bir içerikle pozitif yanıt vermenizi tarihi bir karşılık olarak değerlendirmekteyim.

Gelinen nokta oldukça değerli ve tarihi nitelikte sayılmak durumundadır. Bu arada köprü ilişkide bulunan yoldaşların çabası aynı değerde ve takdire şayandır.

Tüm yaşanan gelişmeler sonunda tarihi bir dönüşüm sayılması gereken bir Demokratik Toplum Manifestosu hazırladım. Bu manifesto, yaklaşık 50 yıllık ‘’Kürdistan Devriminin Yolu’’ manifestosunu başarıyla ikame edecek niteliktedir. Sadece Kürt tarihsel toplumu için değil, bölgesel ve küresel toplum için de tarihsel toplumsal bir içerik taşıdığına inanmaktayım. Tarihi manifesto geleneğinin başarılı bir örneğini teşkil ettiğinden kuşku duymamaktayım.

Tüm bu gelişmelerin İmralı’da gerçekleştirdiğim görüşmeler neticesinde yaşandığını açıkça belirtmek durumundayım. Görüşmelerin özgür irade temelinde yürütülmesine azami dikkat gösterilmiştir.

Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Bu aşamanın ve gerekli adımların da tarihi nitelikte olduğunun önemle belirtilmesi, anlaşılması ve gereklerine bağlı kalınması, yol alınması açısından kaçınılmazdır.

Varlık inkarına dayalı ve ayrı devlet amaçlı PKK hareketi ve dayandığı ulusal kurtuluş savaş stratejisine son verilmiştir. Varlık tanınmış, dolayısıyla ana amaç gerçekleşmiştir. Miadını doldurma bu anlamdadır. Gerisi aşırı tekrar ve açmaz olarak değerlendirilmiştir. Bu temelde kapsamlı eleştiri-öz eleştiri devam edecektir.

Siyaset boşluk tanımayacağına göre, boşluk, Barış ve Demokratik Toplum başlıklı program, ‘’demokratik siyaset’’ stratejisi ve temel taktik olarak bütüncül hukukla doldurulmak durumundadır. Tarihsel nitelikte ve kader belirleyici bir süreçten bahsediyoruz.

Sürecin geneli olarak silahların gönüllüce bırakılması ve TBMM’de yetkili ve kanunla kurulması düşünülen kapsamlı komisyon çalışması önemlidir. Kısır mantıklı, önce sen-ben kısırlığına düşmeden, adımların atılmasında dikkat ve hassasiyetin gösterilmesi şarttır. Atılan adımların boşa çıkmayacağını biliyorum. Samimiyeti görüyor ve güveniyorum.

Dolayısıyla daha da pratik ve somut kilit açıcı adımlara geçilmeye çalışılmaktadır. Benim tarafımdan ileri sürülen tezlerin belli başlı olanları şunlardır:

Herkesin üzerine düşeni yapması, Barış ve Demokratik Toplum hedefine ulaşılması, pozitif entegrasyonalist bir perspektifle mümkündür. Tüm anlatılanlardan çıkarılan sonuç: PKK ulus devletçi bir amaçtan vazgeçmiş, bu temel amaçtan vazgeçişle birlikte temel savaş stratejisinden de vazgeçmiş, varlığını sona erdirmiştir. Gelinen tarihi noktanın daha da ileriye götürülmesi beklenmektedir.

Gerek TBMM ve komisyon için anlam ifade edecek, gerek kamuoyundaki şüpheleri giderecek ve sözümüzün gereğini karşılayacak şekilde silahların bırakılmasını, ilgili çevre ve kamuoyuna açık olarak temin etmeniz doğal karşılanmalıdır. Silah bırakma mekanizmasının kurulması süreci ileri taşıyacaktır. Yapılan silahlı mücadele aşamasından demokratik siyaset ve hukuk aşamasına gönüllüce geçiştir. Bu bir kayıp değil, tarihi bir kazanım olarak değerlendirilmek durumundadır. Silah bırakmaya ilişkin detaylar belirlenecek ve hızlıca hayata geçirilecektir.

Meclisin çatısı altında bulunan DEM, diğer partilerle birlikte bu sürecin başarıya ulaşması için üzerine düşeni yapacaktır.

Bu arada tüm karar metinlerinde vazgeçilmez bir şart olarak benim özgür kalma durumuma gelince; biliyorsunuz ki ben hiçbir zaman kendi özgürlüğümü bireysel bir sorun olarak görmedim. Felsefi olarak da kişi özgürlüğü toplumdan soyut olamaz. Birey özgürleştiği oranda toplum, toplum özgürleştiği oranda birey özgür olabilir. Bu eğilimin gereğine bağlı kalınacağı tabidir. 

Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum.

Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor.

Sürece yönelik her türlü eleştiri ve önerilerinizi, katkılarınızı dört gözle beklediğimi belirtmeliyim. Bu tartışmalar tüm ülke, bölge, küresel düzeyde bizleri, Demokratik Modernite Güçlerini yeni bir teorik program, stratejik ve taktik evreye ulaştıracağına, şimdiden bunun hazırlık çabası içinde olunduğuna dair çok iyimser ve hazır olduğumu, arzulu ve coşkulu olarak belirtirim.

Önümüzdeki döneme çağrım, kongre kararları ve en son bu yazıda dile getirdiğim görüş ve öneriler doğrultusunda yüklenelim ve başarı temelinde gelişmeler sağlayalım.

Daimi yoldaşça selam ve sevgiyle kalın.

19 Haziran 2025 / Abdullah Öcalan

Independent Türkçe