Türkiye keyfi gözaltılara ilişkin uluslararası protestolar sonrası 10 akademisyeni serbest bıraktı

Türkiye keyfi gözaltılara ilişkin uluslararası protestolar sonrası 10 akademisyeni serbest bıraktı
TT

Türkiye keyfi gözaltılara ilişkin uluslararası protestolar sonrası 10 akademisyeni serbest bıraktı

Türkiye keyfi gözaltılara ilişkin uluslararası protestolar sonrası 10 akademisyeni serbest bıraktı

Türk makamları dün “hükümeti devirmek için girişimde bulunduğu” iddiasıyla 1 yıldan fazla bir süredir tutuklu yargılanan tanınmış işadamı ve insan hakları savunucusu olan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın soruşturması kapsamında gözaltına alınan kişilerden 10’unu serbest bıraktı.

Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu soruşturma kapsamında gözaltına alınan 20 kişiden 10'u serbest bırakılırken bir kişi tutuklandı. 3 kişinin ise emniyetteki işlemleri devam ediyor.

Tutuklamalar, uluslararası insan hakları örgütleri ile aralarında ABD’nin de bulunduğu bazı devletler tarafından protesto edildi.

Güvenlik kaynaklarından aktarılan bilgilere göre, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turgut Tarhanlı ve Anadolu Kültür’ün iki çalışanı cuma günü geç saatlerde serbest bırakılırken, Boğaziçi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Betül Tanbay ise dün itibariyle serbest bırakıldı.

Gözaltına alınan 13 kişi, “Kavala ve Anadolu Kültür ile çalışmak ve yurtdışından aktivistler getirilmesi aracılığıyla hükümeti devirmek için kaos ortamı yaratarak 2013'te gerçekleşen Gezi Parkı gösterilerinin alanını genişletmek” ile suçlanıyor.

Gezi protestoları barışçıl bir çevre hareketi olarak başladı fakat, hükümete ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı ülke genelinde gerçekleştirilen protestolara dönüştü.

Kavala, Gezi Parkı protestoları sırasında başlayan ve 2016 yılındaki başarısız darbe girişimine kadar devam eden süreçte hükümeti devirmeye çalışmakla suçlanıyor.

Anadolu Kültür, İstanbul'daki Alman Goethe Enstitüsü ile birlikte çalışıyor.

Dün Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) tarafından yapılan açıklamada, Erdoğan hükümetine, güvenlik bahanesiyle muhaliflere ve eylemcilere karşı girişilen insan hakları ihlallerine son vermesi çağrısında bulunuldu. Örgüt tarafından yapılan açıklamada, başarısız darbe girişiminden bu yana Türk makamlar tarafından gerçekleştirilen tutuklama operasyonları ile ilgili şu ifadeler yer aldı:

“Erdoğan hükümeti, güvenlik bahanesiyle insan hakları savunucuları, gazeteciler, avukatlar ve akademisyenler de dahil olmak üzere tüm muhaliflere yönelik korkunç bir kampanya başlattı. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi uyarınca, darbe girişimi dolasıyla geçici olarak çıkarılan olağanüstü hal durumu şu anda kalıcı bir hale gelmiş durumda. Olağanüstü Hal Kanunu, hakimler ve diğer kamu görevlilerinin keyfi olarak görevden alınmalarına, ülke içindeki kişilerin seyahatlerin kısıtlanmasına, mitinglerin yasaklanmasına ve polisin şüphelileri uzun süre boyunca gözaltına almalarını sağlayan istisnai yetkileri içeriyor.”

Örgüt tarafından yapılan açıklamanın devamında, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık ile karşı karşıya olan Türkiye’nin acil bir şekilde güçlü bir sivil topluma, özgür basına ve bağımsız bir yargıya daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurgulandı. Ayrıca Erdoğan hükümetinin insan hakları ihlallerine devam etmesine izin verilmemesi gerektiğini vurgulayan örgüt, milli güvenlik adı altında gerçekleştirilen insan hakları ihlallerinin sona erdirilmesi için internet sitesi aracılığıyla imza kampanyası yoluyla Erdoğan’dan bu hususta adım atmasının talep edilmesi çağrısında bulundu.

Türk makamları en geniş tutuklama operasyonunu, aralarında akademisyenlerin, sivil toplum üyelerin, silahlı kuvvetlerin, eğitim ve çeşitli devlet kurumlarında çalışan personellerin de bulunduğu 400 binden fazla kişiyi kapsayacak şekilde gerçekleştirdi. Bunlar arasında, 2016 Temmuz ayının ortasında darbe teşebbüsünde bulunmakla suçlanan Fethullah Gülen hareketi ile ilişkisi olduğu iddia edilerek tutuklanan ve işlerine son verilen kimseler var.

Uluslararası Af Örgütü'nün geçtiğimiz ay sonunda yayınladığı raporda, yaklaşık 130 bin çalışanın iki yıldan fazla bir süre önce ve olağanüstü hal uygulaması ile birlikte keyfi olarak işten çıkarıldığı kaydedildi.

Washington, Türk makamlarının Anadolu Kültür ile ilişkili olarak bir dizi aktivist ve gazeteciyi tutukladıkları yönündeki haberlerden duyduğu endişeyi dile getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert tarafından önceki gece yapılan açıklamada, “Şeffaflık, hukukun üstünlüğü ve ifade özgürlüğü, sağlam bir demokrasinin temel dayanaklarıdır” ifadeleri yer aldı. Açıklamanın devamında, Türk demokrasisinde gelişmeler kaydedildiği zaman, ABD ile Türkiye arasındaki ortaklığın daha güçlü olduğu vurgulandı.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkiye makamlarına, “ifade ve toplanma özgürlüğüne saygı duymaları, adil yargılanmayı ve bağımsız yargıyı güvence altına almaları ve keyfi olarak tutuklananları serbest bırakmaları” çağrısında bulundu.

Cuma günü ABD tarafından Türkiye’ye teslim edilen Gülen hareketinin eski yönetim kurulu üyelerinden olan Muhammed Salih’in ülkeye getirilmesinin akabinde hakkında soruşturma açıldı. Washington, internet üzerinden fuhuş için çocukları çağırdığı ve çocuklara cinsel tacizde bulunmaya çalıştığı suçlamasıyla Muhammed Salih’i ülkeden çıkardı.

ABD Fethullah Gülen’i iade etmiyor

Öte yandan, ABD Adalet Bakanlığı, Türkiye tarafından talep edilen Fethullah Gülen'in iadesi için hazırlanan anlaşmayı imzalamayı reddetti. NBC haber ağı tarafından perşembe günü yayınlanan bir haberde, Başkan Donald Trump yönetiminin darbe teşebbüsü ile suçlanan Gülen’i teslim etmenin olası yollarını araştırdığını iddia etmişti.

Genellikle muhtemel iade davaları ile ilgili konularda yorum yapmaktan kaçınan ABD Adalet Bakanlığı'nın böyle bir durumu reddetmesi alışılmış bir durum değil.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, söz konusu haber ile ilgili yaptığı açıklamada, Gülen davasının tamamen Adalet Bakanlığı ile ilgili olduğunu kaydederken, isminin açıklanmasını istemeyen bir Beyaz Saray yetkilisi, NBC tarafından yayınlanan haberi yalanlayarak, Beyaz Saray'ın Gülen'in iadesi ile ilgili herhangi bir istişarede bulunmadığını söyledi.

Fethullah Gülen, 1999'dan bu yana “gönüllü sürgün” olarak ABD’nin Pensilvanya eyaletinde ikamet ediyor. Önceleri Erdoğan'ın yakın müttefiki olan Gülen, darbe girişimi ile ilişkisi olduğu iddialarını reddediyor.

Erdoğan yönetimi ise Gülen’in yasadışı yollarla paralel devlet yapılanması oluşturduğunu ve 17-25 Aralık 2013’te yargıya yerleştirdiği üyeleri yoluyla 15 Temmuz 2016’da ise ordudaki müritleri aracılığıyla Hükümete darbe girişimlerinde bulunduğunu savunuyor. Bu yüzden Gülen Hareketi Türkiye’de resmi olarak Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak tanımlanıyor.

Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kanada’da ABD Temsilciler Meclisi üyeleri ile gerçekleştirdiği görüşmelerin ardından yaptığı açıklamada, Fethullah Gülen ile ABD'de bulunan diğer FETÖ üyelerinin Türkiye'ye iadesi ile ilgili olarak 85 klasör ve çok sayıda belgenin ABD'ye teslim edildiğini söyledi. Gülen hareketinin bir terör örgütü olduğunu vurgulayan Akar, ilave bilgiye ihtiyaç olması durumunda paylaşmaya hazır olduklarını dile getirdi.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), 100 adet F-35 savaş uçağının Türkiye'ye satılmasına ilişkin raporunu Kongreye sundu. Anadolu haber ajansından aktarıldığı kadarıyla, Pentagon Sözcüsü Yarbay Mike Andrews, "ABD Savunma Bakanlığı, Savunma Bütçesinin gerektirdiği F-35 raporunu, kararını vermesi için Kongreye sunmuştur" açıklamasında bulundu.

Kongrenin tüm sorularını cevaplamak için yakın iş birliği içinde olacaklarını belirten Andrews, raporun içeriğine ve bundan sonraki sürece ilişkin ilerleyen günlerde açıklama yapacaklarını kaydetti.

Kongre, ağustos ayında imzalanmasının ardından Pentagon'dan en geç 90 gün içinde Türk-Amerikan ilişkilerine ve F-35'lerin satışına yönelik bir rapor hazırlamasını talep ettiği yasa tasarını onayladı.

Türkiye, ABD Senatosu'nun ABD yönetimi tarafından Türkiye'ye bu tür savaş uçakları satışının yasaklanmasına ilişkin bir kanun tasarısını onaylamasına rağmen, haziran ayında Türk savunma sanayisinin aktif katkısı ile Amerika'dan ilk F-35 savaş uçağını almıştı.
Savaş uçakları üretimi projesine Türkiye, ABD, İngiltere, İtalya, Hollanda, Kanada, Avustralya, Danimarka ve Norveç katılıyor.



Trump'ın konuşlandırma emrinin ardından... Amerikan nükleer denizaltıları hakkında ne biliyoruz?

Amerikan Ohio sınıfı nükleer denizaltısı (EPA)
Amerikan Ohio sınıfı nükleer denizaltısı (EPA)
TT

Trump'ın konuşlandırma emrinin ardından... Amerikan nükleer denizaltıları hakkında ne biliyoruz?

Amerikan Ohio sınıfı nükleer denizaltısı (EPA)
Amerikan Ohio sınıfı nükleer denizaltısı (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump cuma günü, eski Rusya Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev'in nükleer silahlı iki ülke arasında savaş çıkma tehlikesine ilişkin açıklamalarına yanıt olarak, ‘uygun bölgelere’ iki nükleer denizaltı konuşlandırılmasını emrettiğini söyledi.

Trump, nakledilecek denizaltıların türünü veya varış yerini belirtmedi. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) genellikle denizaltılarının hareketleri hakkında çok az bilgi verir. Şarku’l Avsat’ın CNN'den aktardığına göre ABD Donanması'nın üç tür denizaltısı bulunuyor ve bunların hepsi nükleer enerjiyle çalışıyor, ancak yalnızca biri nükleer silah taşıyor.

Peki, nükleer enerjiyle çalışan en önemli Amerikan denizaltıları hangileridir?

Balistik füze denizaltıları

ABD Donanması, 14 adet Ohio sınıfı balistik füze denizaltısına sahiptir. Donanmaya göre, balistik füze denizaltıları özellikle gizlilik ve nükleer başlıkların hassas yönlendirilmesi için tasarlanmıştır.

Her denizaltı, çoklu nükleer başlıklarla donatılmış 20 adet Trident balistik füzesi taşıyabilir. Trident füzesinin menzili 7 bin 400 kilometreye ulaşmaktadır, bu da Rusya'yı vurmak için Rusya'ya yaklaşmasına gerek olmadığı, bunu Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu ve hatta Kuzey Kutbu'ndan yapabileceği anlamına gelmektedir.

Balistik füzeleri olan nükleer denizaltıların hareketleri, donanmanın en gizli sırları arasında yer alıyor. Öte yandan Ohio sınıfı denizaltıların uzunluğu 170 metre. Mürettebat sayısı 159. Hızları saatte 23 mile (yaklaşık 37 kilometre) ulaşabiliyor.

Güdümlü füze denizaltıları

1990'larda Pentagon, donanmanın nükleer caydırıcılık rolünü yerine getirmek için çok sayıda Ohio sınıfı balistik füze denizaltısına ihtiyaç duymadığına karar verdi ve bunlardan dördünü güdümlü füze denizaltılarına dönüştürdü. Genel özelliklerini koruyan bu denizaltılar balistik Trident füzeleri yerine ‘Tomahawk’ tipi Cruise füzeleri taşıyor.

grtyu7
Ohio sınıfı nükleer enerjili güdümlü füze denizaltısı USS Florida (Reuters)

Her denizaltı, yaklaşık 453,6 kilogram ağırlığında ve bin mil (bin 609 kilometre) menzile sahip 154 adet Tomahawk füzesi taşıyabilir.

Hızlı saldırı denizaltıları

Bu denizaltılar, ABD Donanması'nın denizaltı filosunun büyük bir bölümünü oluşturur ve torpidolar kullanarak düşman denizaltılarını ve su üstü gemilerini takip edip yok etmek için tasarlanmıştır. Ayrıca, Tomahawk füzeleriyle kara hedeflerini vurabilirler, ancak füze güdümlü muadillerine göre çok daha az sayıda füze taşırlar.

Hızlı saldırı denizaltıları için birkaç sınıf mevcuttur: Virginia, Los Angeles ve Seawolf.

Virginia sınıfı denizaltılar en yeni sınıftır ve ABD Donanması'nın açıklamasına göre, 23 adet denizaltı 1 Temmuz'dan itibaren hizmete girmiştir. Tasarımlarına bağlı olarak uzunlukları 115 ila 140 metre arasında değişmektedir.

dfrgthy
ABD'ye ait Virginia sınıfı denizaltı (Reuters)

Los Angeles denizaltısı, ABD Donanması'nın en eski hızlı saldırı denizaltısıdır ve 23 tanesi halen hizmet vermektedir. Uzunluğu yaklaşık 110 metredir. Son olarak Seawolf denizaltısı, ABD filosundaki en küçük denizaltıdır. Uzunluğu 107,5 ile 138 metre arasında değişir.