Tunus Dışişleri Bakanı: Veliaht Prens’in ziyareti iki ülke arasındaki tarihi ilişkileri güçlendirdi

Tunus Dışişleri Bakanı: Veliaht Prens’in ziyareti iki ülke arasındaki tarihi ilişkileri güçlendirdi
TT

Tunus Dışişleri Bakanı: Veliaht Prens’in ziyareti iki ülke arasındaki tarihi ilişkileri güçlendirdi

Tunus Dışişleri Bakanı: Veliaht Prens’in ziyareti iki ülke arasındaki tarihi ilişkileri güçlendirdi

Tunus Dışişleri Bakanı Hamis Cihinavi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın gerçekleştirdiği Arap turunun bir parçası olarak, Tunus’u ziyaret etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Tunus ile Riyad arasındaki ilişkilerin ayrıcalıklı bir konumu olduğu değerlendirmesinde bulunan Cihinavi, birkaç gün önce Bahreyn'de yapılan genel seçimlerin sonuçları da dahil olmak üzere Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) ve Maşrek Arap ülkelerinde tanık olunan olumlu siyasi ve stratejik gelişmelere dikkat çekti.
Cihinavi, Şarku’l Avsat ile yaptığı bir röportajda, Tunus’un Arap zirvesinin şu andaki rolüne başkanlık eden Riyad ile koordine bir şekilde mart ayında yapılacak olan 30. Arap Birliği Zirvesi’ne hazırlık olarak gerçekleştirilen faaliyetlere değindi.
Ayrıca Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in başkanlığı Tunus Cumhurbaşkanı Baci Kaid Sibsi’ ye devretmek için zirveye katılmasının beklendiğini dile getirdi. Tunus'un Mısır, Cezayir ve komşu Libya ülkeleri ile koordine bir şekilde hareket ettiğini belirten Cihinavi, Libya krizinin siyasi bir şekilde çözülmesi sürecini desteklediklerini ifade etti.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Tunus ziyaretini memnuniyetle karşıladınız. Bu, Veliaht Prens’in Tunus’a gerçekleştirdiği ilk ziyaret. Bu ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Tunus ve Suudi Arabistan arasında 70 yıldan daha uzun bir süre önce başlayan ikili ilişkilerin asaletini teyit eden Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Tunus ziyaretinden duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum.
Suudi Arabistan, zamanında Fransız sömürgeciliğine karşı Tunus Ulusal Kurtuluş Hareketi'ni politik ve maddi olarak desteklemiş ve hareketin lideri Habib Burgiba’ya ev sahipliği yapmıştı.
Tunus ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler politik ve ekonomik bakımdan her zaman ayrıcalıklı bir konumda olmuştur. Suudi Arabistan, bugün devlet olarak Suudi Kalkınma Fonu, İslam Kalkınma Bankası ve onlarca ortak kurum aracılığıyla Tunus'un üçüncü ekonomik yatırımcısı sayılıyor. 
Geçtiğimiz Nisan ayında Kral Selman bin Abdülaziz başkanlığında Zahran’da gerçekleştirilen Arap zirvesinde, 30. Arap Birliği Zirvesi'nin Mart ayında Tunus'ta düzenlenmesine oy birliğiyle karar verildi. Tunus'ta, bu zirveye hazırlık olarak lojistik ve organizasyonel hazırlıkları tamamlamak üzereyiz.
Bu tarihi Arap konferansına yapacağımız ev sahipliğini başarıyla ifa etmek için içerik ve söylemlerin kristalize etmeye yönelik kardeşlerimizle olan siyasi istişarelerimizi sürdürüyoruz. Zirve, Arap kardeşleriyle buluşmak ve başkanlığı Tunus Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’ye devretmek için Tunus’u ziyaret edecek olan Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz’in gelişi ile aynı zamanda gerçekleştirilecek.
Genel olarak Maşrek Arap ülkelerin ve hususi olarak ise Körfez ülkelerindeki siyasi gelişmeleri ve bölgesel değişiklikleri nasıl görüyorsunuz?
- Bölgesel değişimler, başta ekonomik ve kalkınma alanlarındaki göstergeler olmak üzere terör, kaos ve savaş hususlarında kaydedilen başarılar dikkate alındığında, dahili ve bölgesel olarak olumlu birtakım işaretlerin bulunduğunu görüyoruz. Birden fazla Arap ülkesinde yaşanan iç siyasi sürecin başarısını oldukça önemli ve olumlu olarak değerlendiriyoruz.
Bu bağlamda, birkaç gün önce Bahreyn'de yapılan genel seçimlerin başarısına dikkat çekmek istiyorum. Bahreyn liderliğini ve halkını, gösterdikleri büyük katılımdan ve uluslararası ve bölgesel aktörlerin çoğu ile Arap Birliği tarafından memnuniyetle karşılanan bu büyük siyasi adımdan dolayı kutluyoruz. Bahreyn'in istikrarı, tüm Körfez ve Arap ülkeleri için çok önemlidir.
Yaşanan son seçim sürecinin Bahreyn, Körfez ülkeleri ve Maşrek Arap ülkelerinde istikrarın sağlanmasına katkıda bulunacağını umuyor ve bu vesileyle, Irak ve Suriye'deki siyasi ve güvenlik durumunda yaşanan gelişmelere dikkat çekiyoruz.
Tunus, 9 Aralık'ta Riyad'da gerçekleştirilecek olan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi’nin, “güvenlik, istikrar, ekonomik ortaklık ve kapsamlı kalkınmayı desteklemeye yönelik çabaları teyit etmek için” bir fırsat olacağını düşünüyor.
Fas Kralı 6. Muhammed Cezayir ile olan eski anlaşmazlığı çözüme kavuşturmak için girişimde bulundu. Cezayir ise Mağrip Birliği kurumlarını harekete geçirmek için bakanlık düzeyinde bir toplantı çağrısında bulunarak bu girişime karşılık verdi. Tunus’un bu husustaki tutumu nedir? Özellikle de Mağrip Birliği Genel Sekreteri’nin Tunuslu olduğu dikkat alındığında neler söylersiniz?
- Tunus, Mağrip Birliği kurumlarının aktif hale getirilmesine destek olmak için, Mağrip ülkelerindeki tüm kardeşleriyle diplomatik çabalarını sürdürüyor. Bu bağlamda, 5 Mağrip ülkesinin Dışişleri Bakanları arasında kapalı istişareler düzenlenmesi amacıyla belirlediğimiz bazı tarihleri sunduk. Cezayir-Fas anlaşmazlığı da dahil olmak üzere, ikili Arap ve bölgesel anlaşmazlıkların üstesinden gelmek için özellikle Cezayir Cumhuriyeti ve Fas Krallığı liderlikleri ile çabalarımızı sürdürüyoruz. Majesteleri Kral 6. Muhammed’in girişiminin, Cezayir'deki kardeşlerin açıklamalarının ve Mağrip diplomasisindeki hareketliliğin Mağrip-Mağrip ilişkilerinin aktivasyonuna katkıda bulunabileceğine inanıyoruz.
Tunus'a ekonomik, güvenlik ve politik olarak zarar veren Libya'daki çok karmaşık krizi sona erdirme yönelik Tunus, Cezayir, Mısır ve uluslararası yeni siyasi hareketlilik hakkında neler söyleyebilirsiniz?
- Libya krizinin üstesinden gelmeye yönelik çabaların başarısının, sadece Libya halkına değil; tüm komşu ülkelere ve özellikle de ülkelerindeki güvenlik ve askeri durumun karmaşıklığına rağmen Libyalı kardeşlerine sınırlarını kapatmayan tek ülke olan Tunus’a faydalı olacağını düşünüyorum.
Tunus, savaştan kaçan yüzbinlerce Libyalı kardeşine ev sahipliği yapıyor. Onları hiçbir şekilde mülteci olarak değerlendirmiyoruz. Onları misafirlerimiz olarak kabul ediyor ve Tunus kliniklerinde ve kurumlarında borçlarının birikmesine rağmen onları memnuniyetle karşılamaya devam ediyoruz.
Cumhurbaşkanı Baci Kaid Sibsi, geçen sene mayıs ayında Paris’te gerçekleştirilen Uluslararası Libya Zirvesi’ne ve sonrasında iki hafta önce gerçekleştirilen Palermo zirvesinde katıldı. Temmuz ayında Trablus, Tobruk ve Bingazi'yi şahsen ziyaret ettim. Sudan'ın başkenti Hartum'da perşembe günü yapılacak olan Libya'nın komşularının dışişleri bakanlarının katılacağı toplantıya iştirak edeceğiz. Ayrıca gelecek ayın 9’unda Kahire'de gerçekleştirilecek bir toplantıya katılacağız. Toplantıda, 2016'da başlayan Libya Başkanlık Girişimi’nin Dışişleri Bakanları (Cezayir, Mısır ve Tunus) hazır bulunacak.
Suheyrat Anlaşması ile ilan edilen ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen siyasi çözüm yoluna yönelik bu çabalar, “Libyalı tarafların eski anlaşmazlıklar sayfasını kapatmaya teşebbüs etmeleri, bir uzlaşı ortamının oluşturulması ve Libya’nın yeninden inşa edilmesi” hususlarında başarılı olabilir.
Tunus olarak, iki ülkenin başbakanlarının başkanlığında önümüzdeki ay Tunus-Libya Yüksek Komitesi toplantısı düzenlemeye hazırlanıyoruz.
Suudi Arabistan, Tunus’taki ilk Arap yatırımcıdır
Suudi Arabistan ve Tunus'un, Tunuslu lider Habib Burgiba’ya ve Tunus Ulusal Kurtuluş Hareketi’nden bir dizi lidere ev sahipliği yapan Suudi Arabistan Krallığı'nın kurucusu ve ilk kralı olan Abdülaziz bin Abdurrahman el-Suud döneminden bu yana hususi ilişkileri var. Merhum lider Burgiba, Suudi liderliğinden siyasi ve mali destek aldıklarını defalarca vurgulamıştı.
Suudi Krallığı, 2 milyar doları aşan yatırımlarla Tunus’taki ilk Arap yatırımcıdır.
Tunus'ta yatırımları 1 milyar doları aşan yaklaşık 45 Suudi kurumu var. Bu kurumlar 6 bin 500'den fazla Tunuslu için iş olanağı sağlıyor. Suudi Kalkınma Fonu’nun Tunus'ta yaklaşık 500 bin dolarlık yatırımı bulunurken, İslam Kalkınma Bankası'nın Tunus'taki yatırımları 2 milyar doları geçti.
Suudi Arabistan’da birçok sektörde çalışan 6 binden fazla Tunuslu var. Suudi Arabistan, Kuzey Afrika'daki ilk Arap tarihi başkenti olan Kayrevan şehrinde bulunan Ukbe bin Nafi Camii'nin bakımı için 100 bin dolarlık bir bağışa ek olarak, Tunus’a yeni ortaklık projeleri sundu.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.