Ortak ve zıt çıkarlar Suriye sorunun çözümünü geciktirebilir

Hama kırsalından aileleri ile birlikte Suriye’nin kuzeyine göç eden çocuklara geçici bir okulda eğitim verilirken (AFP)
Hama kırsalından aileleri ile birlikte Suriye’nin kuzeyine göç eden çocuklara geçici bir okulda eğitim verilirken (AFP)
TT

Ortak ve zıt çıkarlar Suriye sorunun çözümünü geciktirebilir

Hama kırsalından aileleri ile birlikte Suriye’nin kuzeyine göç eden çocuklara geçici bir okulda eğitim verilirken (AFP)
Hama kırsalından aileleri ile birlikte Suriye’nin kuzeyine göç eden çocuklara geçici bir okulda eğitim verilirken (AFP)

BM’nin Suriye Özel Temsilcisi de Mistura, İran, Rusya ve Türkiye’den oluşan “üçlü ittifak” himayesinde düzenlenen son toplantıyı değerlendirdi.
Astana'da yapılan toplantıda, “üçlü ittifakın” himayesinde Suriye için yeni bir anayasa hazırlanmasında ilerleme kaydedildiğinin duyurulması beklenirken, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, İran, Rusya ve Türkiye’den oluşan “üçlü ittifak” himayesinde düzenlenen son toplantıyı “kaybedilmiş bir fırsat” olarak nitelendirdi.
İran’ın resmi haber ajansı “Fars” üst düzey bir Rus kaynağın, “Anayasa Hazırlama Komisyonu'nun çalışmalarına yılsonuna kadar başlamasını umuyoruz. Ancak, bu gerçekçi bir tarih gibi görünmüyor” şeklindeki açıklamalarını aktardı. Rus kaynak başarısızlığın nedenlerine değinmezken, Rusya, Türkiye ve İran basınında yer alan haberler, üçlü ittifak içindeki bir dizi önemli konuda yaşanan anlaşmazlıkların başarıyı engellediğine işaret ediyor. Bu önemli konuların başında ise Ürdün'ün, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, Suriye muhalefeti, ABD ve Arap ülkeleri gibi sürece dahil olan diğer taraflara ortak bir metin sunmamış olması geliyor.
Tahran merkezli “Tabnak” haber sitesi, Rusya, Türkiye ve İran tarafından önerilen ortak bir metinin, anayasanın nihai versiyonunun temeli olarak diğer taraflarca kabul edilmesine fırsat sunacağını belirtti.
Ankara, Moskova ve Tahran arasındaki görüş ayrılıkları Suriye'nin geleceğini belirlemeye başladı. Ankara, "Suriye Cumhuriyeti" teriminin yeterli olduğu ve “Arap Cumhuriyeti” ifadesinin gerekmediği konusunda ısrar ediyor. Çünkü Suriye’nin Türkmenler ve Kürtler de dahil olmak üzere diğer etnik grupları da barındırdığı için Suriye’ye atıfta bulunurken “Arap Cumhuriyeti” ifadesinin kullanılmaması gerektiğine inanıyor. Ancak bununla birlikte Ankara ironik bir şekilde Moskova ile müttefik bir Suriye'nin Arap dünyasında öncü bir rol üstleneceği umuduyla “Arap Cumhuriyeti” adını da destekliyor gibi görünüyor. Tahran ise, “Suriye Cumhuriyeti” adına “İran Dini Lideri” Ali Hamaney'in Suriye'nin direniş cephesine verdiği desteğe atıfta bulunmak için “İslami” sıfatının eklenmesini istiyor.
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani geçtiğimiz hafta Tahran'da düzenlenen “İslam Mezhepleri Arasında Yakınlaşma Konferansı'nda” yaptığı konuşmada Suriye meselesini “İslami bir mesele” olarak nitelendirdi. Tahran'ın artık Sünnilerin dört mezhebinden ikisini tanıdığını belirten Ruhani, bu mezheplerin Suriyelerin çoğunluğunun bağlı olduğu Hanefi ve Şafi mezhepleri olduğunu belirtti. Bu nedenle İran'ın Suriye'yi “İslam Cumhuriyeti” olarak tanımlama talebi, Şii nüfuzunu genişletme çabası olarak görülmemeli. Ruhani, Suriye Devlet Başkanı Esed'in tabi olduğu Alevi azınlıktan ise bahsetmedi.
Belki de en önemlisi Tahran yönetiminin, Ayetullah el-Uzma’yı “Aleviliği” Şiiliğin bir kolu olarak ve “Galiyye” ya da aşırılıkçılar gibi geleneksel isimlendirmeler yerine “Fatıma” adıyla tanıması için ikna etmek için Kum ve Necef'teki baskıdan çekilmesiydi. Öte yandan Tahran geçtiğimiz ay, Hanefi ve Şafi mezheplerinin kilit rol oynadığı “İslami Suriye” fikrini yaymak için Esed'e yakın bir dizi Suriyeli Sünni din adamını ağırladı.
Devletin şekline ilişkin görüş ayrılığı
Üçlü ittifakın görüş birliğine varamadığı bir başka konu ise gelecekteki Suriye devletinin yapısı ve oluşumu. Tahran, Şam merkezli birleşik bir devlet olmasını şiddetle isterken, Ankara, Osmanlı İmparatorluğu tarafından oluşturulan “Millet” sistemi çerçevesinde en az 12 dini ve etnik grubun “bağımsızlık ve özerklikten yararlandığı” daha az kompakt bir yapı istiyor. Moskova ise Kürt azınlığın çıkarlarını yansıtan ve dine dayanmayan federal bir sistemi destekliyor.
Diğer tartışma konularından biride Esed'in Rusya'ya Suriye topraklarında bir dizi hava ve deniz üssü inşa etmesi için verdiği uzun vadeli haklar. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, gelecekteki anayasanın bu hakkı doğrulayan bir hüküm içermesi gerektiği konusunda ısrar ediyor. Ancak, hem Ankara hem de Tahran, Suriye Anayasası Komisyonu’nun onayı çerçevesinde Rusya, Türkiye ve İran'ın Suriye'deki askeri varlıklarını sınırlı bir süreliğine sürdürmelerini sağlayacak genel bir madde eklenmesini istiyor.
Ankara, Tahran ve Moskova'daki kaynaklara göre bir başka anlaşmazlık konusu da, Suriye'de hâlihazırda bulunan Türk, Rus ve İran güçlerinin statüsüyle ilgili. Rusya, bir barış anlaşmasına varılması halinde söz konusu üslerde askeri faaliyetlerini sınırlandıracağını duyurdu. Bu da üslerin sayısında önemli bir azalmaya gidilmesini gerektirecek. Türkiye ise askeri güçlerin süresiz ve kademeli olarak geri çekilmesi ve geri çekilmenin Türkmenlerin yanı sıra Ankara'nın Arap ve Suriyeli müttefikleriyle yapılan anlaşmalarla yönetilmesi gerektiğinde ısrar ediyor.
İran ise çoğu Lübnan, Afganistan, Pakistan ve Irak'tan “gönüllü” gelen 90 bin kişilik kendi savaş makinesiyle ilgili sorunla karşı karşıya. Bu çok sayıdaki “mevsimlik” savaşçının ülkelerine geri dönmeleri mümkün değil. İran’da ise on binlerce profesyonel savaşçıya uyum sağlama riskleri ve bu savaşçıların ülkeye getirilmesine yönelik güçlü bir iç muhalefet sorunu var.
Gayri resmi manda
Astana toplantısında 15 maddelik nihai bildirinin formüle edildiği açıktı. Üçlü ittifak, Suriye meselelerinde uluslararası alanda tanınan bir otorite olarak kuruldu. Sonuç bildirisinde “İran, Rusya ve Türkiye arasında bir koordinasyon merkezi" olarak nitelendirilen üçlü ittifak, liderlik rolüne talip olup, böyle bir görev için uluslararası toplumda bir kamuoyu oluşturmaya soyunuyor.
Analist Hamid Zumerdi yaptığı değerlendirmede, “Putin, yeniden yapılandırma faturasını ödemek zorunda kalmadan Suriye meselesinde son sözü söylemeyi hedefliyor. Astana’nın sonuç bildirisinin özellikle ilk fıkrasında, bu gayri resmi görevin BM tarafından tanınması çağrısı yapılıyor” ifadelerini kullandı. Bununla birlikte, BM’nin böyle bir durumu desteklemesi mümkün değil. BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) ve gerektiğinde Avrupa Birliği'nin (AB) açık desteğiyle özel bir koordinatör atanarak belirli bir geçiş döneminde liderlik rolü verilebilir. Ancak her halükarda, “üçlü ittifak” içinde Suriye'nin geleceğiyle ilgili derin bölünmeler ve anlaşmazlıklar var. İran’ın, Türkiye ve Rusya'nın, onu dâhil etmeden ayrı anlaşmalar yapabileceği konusunda şüpheleri var. Aynı zamanda Türkiye, İran'ın Irak'taki müttefikleri aracılığıyla Suriye meselelerine burnunu sokmasından şüpheleniyor. Rusya ise Suriye'nin yeniden inşası için iddialı bir projeyle AB ile ortaklık kurmayı, çok sayıda mültecinin geri dönüşünü kolaylaştırmayı ve Türkiye ile İran'ın Suriye’deki rollerinin önemli ölçüde azalmasını istiyor.
Tahran merkezli “Raja News” haber sitesi geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir haberde, İranlıların Suriye konusunda Rusya’yı “ikiyüzlü” olarak gördüklerini kaydetti. Söz konusu site, İran'ın dışlandığı Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında yapılan Soçi toplantısına dikkati çekti. 
Suriye'deki durum, ortak ve zıt çıkarların çarklarının döndüğü bir hali temsil ediyor. Bu yüzden bu trajedinin sona ermesi biraz daha gecikebilir.



Suudi Arabistan, Sudan'da Dünya Gıda Programı kamyonlarına yönelik saldırıyı kınadı

Kuzey Darfur'daki sakinler açlıkla karşı karşıya (WFP)
Kuzey Darfur'daki sakinler açlıkla karşı karşıya (WFP)
TT

Suudi Arabistan, Sudan'da Dünya Gıda Programı kamyonlarına yönelik saldırıyı kınadı

Kuzey Darfur'daki sakinler açlıkla karşı karşıya (WFP)
Kuzey Darfur'daki sakinler açlıkla karşı karşıya (WFP)

Suudi Arabistan, Sudan'ın Darfur bölgesinin kuzeyindeki kıtlık çeken Mellit kasabası yakınlarında çarşamba günü Dünya Gıda Programı'na ait üç kamyonun hedef alınmasını kınadı.

Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yayınlanan açıklamada, Suudi Arabistan’ın, sivillerin, yardım ve insani yardım çalışanlarının güvenliğini ve emniyetini tehdit eden her türlü eylemi kesin bir dille reddettiğini yineledi.

Suudi Arabistan, tüm Sudanlı tarafları, sivillerin korunması ve yardım ve insani yardım koridorlarının güvenliğinin sağlanması taahhüdü de dahil olmak üzere, 11 Mayıs 2023'te imzalanan Cidde Bildirgesi'nin şartlarına uymaya çağırdı.

Açıklamada, Sudan halkının çıkarlarına öncelik verilmesinin ve onları savaş ve iç çatışma belasından kurtarmanın önemi vurgulandı.

Şarku'l Avsat'ın AP'den aktardığına göre WFP sözcüsü Watanasathorn yaptığı açıklamada, "hayat kurtarıcı gıda malzemeleri taşıyan konvoydaki 16 kamyondan üçünün" alev aldığını ve hasar gördüğünü belirterek, insani yardım ekiplerinin güvende olduğunu vurguladı.

Watanasathorn, saldırının “kıtlığın hüküm sürdüğü” Melit kenti yakınlarında, Kuzey Darfur eyaletindeki bir köye giderken meydana geldiğini açıkladı.


Riyad ile Washington arasında askeri ortaklık anlaşması

Riyad'daki Silahlı Kuvvetler Subaylar Kulübü'nde dün düzenlenen ortaklık anlaşması imza töreninden (SPA)
Riyad'daki Silahlı Kuvvetler Subaylar Kulübü'nde dün düzenlenen ortaklık anlaşması imza töreninden (SPA)
TT

Riyad ile Washington arasında askeri ortaklık anlaşması

Riyad'daki Silahlı Kuvvetler Subaylar Kulübü'nde dün düzenlenen ortaklık anlaşması imza töreninden (SPA)
Riyad'daki Silahlı Kuvvetler Subaylar Kulübü'nde dün düzenlenen ortaklık anlaşması imza töreninden (SPA)

Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı dün, Indiana ve Oklahoma eyaletlerindeki ABD Ulusal Muhafızları ile askeri ortaklık anlaşması imzaladı. İmza töreni, Riyad'daki Silahlı Kuvvetler Subaylar Kulübü'nde, her iki taraftan çok sayıda üst düzey yetkilinin katılımıyla gerçekleştirildi. Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı ve ABD Ulusal Muhafızları yetkilileri de törene katıldı.

Anlaşma, Suudi Arabistan tarafında Genelkurmay Başkanı Orgeneral Feyyad er-Ruveyli, ABD tarafında ise Ulusal Muhafız Bürosu Şefi General Steven Nordhaus, Oklahoma Eyaleti Ulusal Muhafızlar Komutanı Thomas Mancino ve Indiana Eyaleti Ulusal Muhafızlar Komutanı Lawrence Munich tarafından imzalandı.

Anlaşma, dünya çapında 115'ten fazla uluslararası ortaklığı içeren ABD Savunma Bakanlığı'nın Devlet Ortaklığı Programı'nın (SPP) bir parçası. SPP, eğitim, uzmanlık alışverişi ve güvenlik ve istikrar çabalarına destek yoluyla savunma ve güvenlik iş birliğini güçlendirmeyi amaçlıyor.

DFGRTY
Bu ortaklık, uzun vadeli savunma iş birliği yolunda atılmış sağlam bir adım (SPA)

Ortaklık, başta ortak savunma yeteneklerinin geliştirilmesi, Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri’nin hazırlık düzeyinin artırılması, ortak askeri tatbikatlara katılım, liderlik gelişimi ve stratejik planlama, acil durum müdahalesi ve afet yönetiminin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kurumsal ortaklıkların kurulması olmak üzere birçok önemli alanı kapsıyor.

Gelecekteki girişimler arasında karşılıklı ziyaretler, her iki ülkede ortak saha tatbikatları, subay değişim programları, uzmanlık değişimi, liderlik ve planlama, yapay zekâ ve kriz yönetimi alanlarında uzmanlık atölyeleri düzenlenmesi, ayrıca iki taraf arasında iş birliğini ve yakınlaşmayı teşvik eden toplumsal ve kültürel projeler yer alıyor.

Indiana ve Oklahoma eyaletleri, askeri eğitim, liderlik kapasitesi geliştirme, afet müdahalesi ve altyapı koruması alanlarındaki seçkin uzmanlıkları nedeniyle bu ortaklık için aday gösterildi. Bu alanlar, Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri’nin genel hazırlık düzeyini artırmak için Savunma Bakanlığı'nın öncelikleri ile uyumlu.

FRTY
Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Feyyad er-Ruveyli, bu ortaklığı iki ülke arasındaki savunma iş birliğinde tarihi bir dönüm noktası olarak nitelendirdi. (SPA)

Suudi Arabistan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Feyyad er-Ruveyli, silahlı kuvvetlerin Suudi liderliğinden aldığı sürekli desteğe dikkat çekerek, bu ortaklık anlaşmasının imzalanmasının, silahlı kuvvetlerin hazırlık durumunu güçlendirmek ve operasyonel verimliliğini artırmak amacıyla Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'ın talimatlarının bir uzantısı olduğunu vurguladı.

Er-Ruveyli, bu ortaklığın iki ülke arasındaki savunma iş birliğinde tarihi bir dönüm noktası olduğunu ve bölgesel güvenlik ve istikrarı güçlendiren ortak ve entegre yetenekler geliştirme konusundaki kararlılıklarını yansıttığını belirtti.

Er-Ruveyli, ortaklığın Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri’nin hazırlık durumunu güçlendirmeye, mevcut ve gelecekteki zorlukları karşılamak için yeteneklerini geliştirmeye ve ülkenin bölgesel güvenlik ve istikrarı destekleme konusunda güvenilir ve etkili bir ortak olarak rolünü güçlendirmeye katkıda bulunan uzun vadeli, sürdürülebilir bir stratejik yatırım olduğunu bildirdi.

DFGTY
Riyad'da askeri ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından çekilen hatıra fotoğrafı (SPA)

General Steven Nordhaus ise Suudi Arabistan ile bu ortaklık anlaşmasını imzalamaktan gurur duyduğunu belirterek, anlaşmanın ortak savunma kapasitelerini güçlendireceğini, hazırlık düzeyini artıracağını ve her iki ülkenin mevcut ve gelecekteki zorlukların üstesinden gelme çabalarını destekleyeceğini vurguladı.

Suudi Arabistan'daki ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Alison Dilworth, anlaşmayı ‘iki dost ülke arasındaki askeri iş birliğini güçlendirmek için niteliksel ve önemli bir adım’ olarak nitelendirerek, bunun ‘sürdürülebilir stratejik ortaklık ve iş birliğinin bir uzantısı’ olduğunu belirtti.

Bu anlaşma, Riyad ve Washington arasındaki stratejik ortaklığın gücünü yansıtıyor; güvenlik ve istikrarın artırılmasına katkıda bulunan ve daha barışçıl ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için ortak çabaları destekleyen uzun vadeli savunma iş birliğine yönelik sağlam bir adım oluşturuyor.


Suudi Arabistan, umre vizesi için aracı kuruma ihtiyaç duymadan doğrudan başvuru yapılmasına olanak sağladı

Mekke'deki Kutsal Camii, bu günlerde umre ve namaz için gelen hacılar ve ziyaretçilerle dolup taşıyor (SPA)
Mekke'deki Kutsal Camii, bu günlerde umre ve namaz için gelen hacılar ve ziyaretçilerle dolup taşıyor (SPA)
TT

Suudi Arabistan, umre vizesi için aracı kuruma ihtiyaç duymadan doğrudan başvuru yapılmasına olanak sağladı

Mekke'deki Kutsal Camii, bu günlerde umre ve namaz için gelen hacılar ve ziyaretçilerle dolup taşıyor (SPA)
Mekke'deki Kutsal Camii, bu günlerde umre ve namaz için gelen hacılar ve ziyaretçilerle dolup taşıyor (SPA)

Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı dün, ülke dışından gelen umrecilerin umre vizesi için doğrudan başvuru yapabilmelerini ve seyahatleriyle ilgili hizmetleri herhangi bir aracı kuruma ihtiyaç duymadan elektronik olarak rezerve edebilmelerini sağlayan Nusuk Umre hizmetini başlattı.

Nusuk Umre, Suudi Arabistan dışından umre yapmak isteyenler için, umre yapan kişinin ülkesindeki yetkili acentelere ilave olarak, Nusuk Umre platformu üzerinden bilgi alabilecekleri yeni seçeneklerden biri.

Hizmet, vize, konaklama, ulaşım, zenginleştirici turlar ve destek hizmetlerini içeren entegre paketler veya bağımsız hizmetler seçme imkânı sunuyor. Ayrıca, umrecilerin paketlerini istek ve beklentilerine göre tasarlayabilmelerini sağlıyor. Bu, 7 dille desteklenen ve ilgili devlet sistemleriyle entegre olan modern bir kullanıcı arayüzü aracılığıyla gerçekleştiriliyor ve böylece tek tip ve sorunsuz bir dijital deneyim garanti ediliyor.

Nusuk Umre hizmeti, farklı kesimlere uygun çoklu ödeme seçenekleri sunarak, umreye gidenlerin başvurudan vize almaya kadar tüm işlemleri elektronik olarak tamamlamalarını sağlıyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre hizmet, farklı ihtiyaç ve istekleri karşılayan çeşitli paketler ve hizmetler sunarak platform üzerinden kolay ve zengin bir deneyim sağlıyor.

Bakanlık, Nusuk Umre hizmeti başlatılmasının, en fazla sayıda Müslümanı ağırlayarak, onların umre ibadetlerini kolay ve rahat bir şekilde yerine getirmelerini sağlamak ve Suudi Arabistan'daki misafirlerin deneyimini iyileştiren yüksek kaliteli hizmetler sunmak suretiyle Vizyon 2030 hedeflerine ulaşma çabalarının bir parçası olduğunu vurguladı.