Cenevre, Batı Sahra sorununa kilitlendi

Kazablanka/ Lahsen Mukna Rabat/ Latife el-Arusni Novakşot/ Şeyh Muhammed
Kazablanka/ Lahsen Mukna Rabat/ Latife el-Arusni Novakşot/ Şeyh Muhammed
TT

Cenevre, Batı Sahra sorununa kilitlendi

Kazablanka/ Lahsen Mukna Rabat/ Latife el-Arusni Novakşot/ Şeyh Muhammed
Kazablanka/ Lahsen Mukna Rabat/ Latife el-Arusni Novakşot/ Şeyh Muhammed

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Batı Sahra Özel Temsilcisi Horst Köhler arabuluculuğunda Batı Sahra’daki çatışma tarafları arasında düzenlenen ilk “yuvarlak masa” toplantısı 5 Aralık’ta öğleden sonra Cenevre’de başladı.
BM Cenevre Ofisi’nde gerçekleşen Batı Sahra görüşmelerine Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya’dan heyetler katıldı.
Toplantının ilk oturumu, çatışma tarafları arasındaki “buzları eritmeyi” ve “6 yıldır devam eden çıkmazdan sonra taraflar arasında doğrudan müzakereleri yeniden canlandırmayı” amaçlıyor. Çatışma tarafları arasındaki son müzakere turu, Mart 2012’de New York yakınlarındaki Manhasset’te gerçekleşmişti. Bu çerçevede Köhler, söz konusu toplantının “bölgesel entegrasyon, mevcut durum ve gelecek aşamalar” olmak üzere 3 noktadan oluşan bir gündem içereceğini belirtti.
Aktarılana göre toplantı, BM Güvenlik Konseyi kararları uyarınca siyasi bir çözüme ulaşmak amacıyla sonraki oturumlar için Köhler’in gözetiminde bir yol haritası geliştirmeyi hedefliyor.
Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, Polisario Cephesi Ulusal Sekreterliği üyesi Kadri Abdu, Cezayir Dışişleri Bakanı Abdulkader Messahel ve Moritanya Dışişleri Bakanı İsmail Velid Şeyh Ahmed “yuvarlak masa toplantısında” heyetlere başkanlık yapıyor. Aynı şekilde toplantıda, New York’taki Fas’ın BM Daimi Temsilcisi Ömer Hilal, Sahra’daki vilayetleri temsilen seçilmiş üyelerden Laâyoune-Sakia El Hamra Başkanı Hamdi Velid el-Reşid, Oued Ed-Dahab-Lagouira Başkanı Yanca el-Hattat, el-Semara Belediye Meclis üyesi Fatıma el-Adli de yer aldı.
Öte yandan Fas, söz konusu müzakerelerdeki ana muhatabının, Fas’ın Sahra çatışmasını alevlendirmekle suçladığı Polisario Cephesi’nin destekçisi Cezayir olduğunu düşünüyor.
Cezayirli yetkililer ise geçtiğimiz günlerde yaptıkları bir açıklamada, “Batı Sahra halklarının kendi geleceklerini tayin etmelerine” destek vereceklerini ve Polisario Cephesi’ni desteklemeye devam edeceklerini belirtti. Yetkililer, Sahra halkının kendi kaderini tayin etme haklarına ilişkin yapılacak referanduma da bağlı olduklarını açıkladı.
Diğer taraftan Faslı yetkililer, Fas’ın “Sahra bölgelerine Fas egemenliği altında özerklik verme önerisine” bağlı olduğunu vurgulayarak, öneriyi “güvenilir ve kabul edilebilir pratik çözüm olarak” nitelendirdi. Yetkililer, referandum düzenlenmesi ihtimalinin de Güvenlik Konseyi tarafından dahi aşırı ve uzak bir çözüm olarak vasıflandırıldığını söyledi.
BM Genel Sekreter Sözcü Yardımcısı Farhan Hak ise herkese “iyi niyetli olma, görüşmelerde önkoşulsuz ve yapıcı bir ruh benimseme” çağrısı yaptı. Yetkili, “Fas, Polisario Cephesi, Cezayir ve Moritanya’nın Batı Sahra Özel Temsilcisi Horst Köhler’in ‘5- 6 Aralık’ta Cenevre’de ilk yuvarlak masa toplantısına’ davetini katılmayı kabul etmesini memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Farhan Hak, yayınladığı bildiride, “Genel Sekreter, Özel Temsilcisi aracılığıyla, 31 Ekim 2018 tarihli 2440 sayılı BMGK kararı uyarınca müzakere sürecini canlandırma çabalarına olan sarsılmaz desteğini yinelemektedir” dedi.
BM’nin Batı Sahra Özel Temsilcisi Horst Köhler, müzakere dinamiğine yeni bir kavram getirmeye çalışıyor. Bu çerçevede çatışmanın, 5 Mağrib ülkesi arasında bölgesel entegrasyonu etkilediği ve bu entegrasyonu ertelediği ifade edildi. Aynı şekilde çatışmanın çözülmesi halinde önlenebilecek güvenlik, insani ve ekonomik etkileri olacağı aktarıldı.
Fas Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Mounia Boucetta da yaptığı açıklamada, Sahra bölgesine ilişkin bölgesel çatışmalara dair yuvarlak masa toplantısının, güven oluşturma uygulamaları için bir fırsat olacağını belirtti. BMGK’nın 2440 sayılı son kararını, spesfik bir gelişme olarak nitelendiren Boucetta, uzlaşmacı, gerçekçi, pratik ve kalıcı bir siyasi çözüme ulaşmak için politik bir serinin başlatılması gerektiğini vurguladı. Bakan, Fas’ın özerklik önerisinin tek gerçekçi çözüm olmaya devam ettiğine de dikkati çekti. Boucetta, parlamentoda verdiği brifingde, söz konusu kararın, özellikle de Cenevre’deki yuvarlak masaya davet edilmesiyle Cezayir’in rolünün eksenine atıf yaptığını belirtti. Mounia Boucetta, 2440 sayılı kararın 2007 yılından itibaren kabul edilen siyasi sürecin temel parametreleri doğruladığını da söyledi.
Öte yandan Moritanya hükümeti, Sahra sorunu tarafları (BM’nin doğrudan gözetiminin yanı sıra Fas, Cezayir, Moritanya ve Polisario Cephesi) arasında İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılan müzakerelerde “tam tarafsızlık” ilkesine bağlı olduğunu açıkladı.
Moritanya hükümeti, sözcü Sidi Muhammed Velid Muhim aracılığıyla Cenevre müzakerelerine “gözlemci olarak” katılım gösterildiğini, müzakerelerdeki varlığının amacının “sürecin kolaylaştırılması ve çözüm yolunda ilerlenmesi” olduğunu vurguladı. Velid Muhim, başkent Nuakşot’ta 5 Aralık’ta yaptığı açıklamada, Batı Sahra meselesine ilişkin müzakerelerin, bir sürelik gecikmenin ardından başladığını vurguladı.
Moritanya’nın bu meseleye ilişkin konumunun tarafsız olduğunu ifade eden Velid Muhim, ülkesinin Sahralı ve Faslı tarafları meseleyi çözmeye ittiğini ifade etti. Moritanya sözcüsü ayrıca, “Moritanya hükümetinin bir gözlemci olarak varlığı, süreci kolaylaştırıyor ve bir çözüme yöneltiyor” dedi.
Moritanya, müzakerelere katılmak üzere Cenevre’ye Dışişleri Bakanı İsmail Velid Şeyh Ahmed’i gönderdi. Bu çerçevede Velid Şeyh Ahmed, 5 Aralık’ta BM’nin Genel Sekreteri Batı Sahra Özel Temsilcisi Horst Köhler ile bir araya gelirken, resmi Moritanya kaynaklarının aktardığına göre toplantıda, Batı Sahra sorununun çözümüne ilişkin Moritanya ve BM’nin oynadığı rol ele alındı.
Batı Sahra sorunu
17. yüzyılda bölgede hâkimiyet kuran Alevi hanedanından sonra Fas bu bölgede hâkimiyet kurdu. Ancak 1884 yılında İspanya Batı Sahra'yı eline geçirdi ve burada bir vilayet kurmayı başardı.
1975 yılında İspanya’nın bölgeden çekilmesinden sonra Batı Sahra Fas, Moritanya ve Polisario tarafları arasında paylaşılmaya başlandı. Fas İspanya’nın bıraktığı Batı Sahra bölgesinin sömürge öncesi kendisinin parçası olduğunu belirterek sömürge sonrası da Fas'a iade edilmesi gerektiğini savunuyor.
Fas'ın, 1975 yılında eski İspanyol sömürgesi Batı Sahra'yı topraklarına katmasının ardından Cezayir'in destek verdiği bağımsızlık yanlısı Polisario Cephesi ile Fas yönetimi arasında gerginlik başladı.
Polisario Cephesi, 1991 yılında BM ara buluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasına kadar Fas güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürütüyordu. Ateşkes anlaşmasından bu yana Batı Sahra'nın statüsüyle ilgili görüşmeler yapılsa da henüz başarıya ulaşamadı.
Fas bölgenin kendi egemenliğinde kalması gerektiğini savunurken, Polisario Cephesi ise Batı Sahra'nın bağımsız devlet olduğunu ileri sürüyor ve kendi kaderini belirlemek için referandum yapılmasını istiyor.
Batı Sahra'dan on binlerce sığınmacıyı topraklarında barındıran Cezayir de referandum önerisine destek veriyor.
Geçmişe uzanan anlaşmazlık
Fas, Marakeş kentinde düzenlenen terör saldırısının arkasında Cezayirlilerin olduğunu iddia ederek Ağustos 1994'te Cezayir vatandaşlarından vize talep etmeye başladı. Cezayir, Fas'ın bu adımına karşılık Eylül 1994'te iki ülke arasındaki sınır kapılarını kapattı.
Cezayir, Fas'ın zaman zaman yaptığı sınır kapısını açma çağrılarına olumlu cevap vermedi. Cezayir Dışişleri Bakanlığından 2013 yılında yapılan açıklamada sınır kapısını açmak için bazı şartlar öne sürüldü.
Bu şartlar, "Fas'ta Cezayir aleyhine resmi ve gayriresmi karalama kampanyasına son vermek, uyuşturucu kaçakçılığını engellemek için etkin iş birliği yapma, Cezayir'in Batı Sahra konusundaki tutumuna saygı gösterme ve uluslararası kanunlara uygun şekilde çözüm üretme" olarak sıralandı.
İki ülke arasındaki ilişkiler hala "soğuk" seyrederken, en önemli anlaşmazlıklardan birinin de Batı Sahra olduğu belirtiliyor.



BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda delegeler karşılıklı suçlamalarda bulundu

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
TT

BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda delegeler karşılıklı suçlamalarda bulundu

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)
Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, BM Güvenlik Konseyi'ne hitap ediyor. (AFP)

Türkiye'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Ceren Hande Özgür dün (Salı) yaptığı açıklamada, Suriye'de gerilimin azaltılması gerektiğini vurguladı ve Şam'ı siyasi sürece katılmaya çağırdı.

BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye konulu oturumunda konuşan Özgür, Suriye'de çatışmaların yeniden canlanmasının çözümlenmemiş sorunları yansıttığını ifade etti. “Suriye, gerçek bir ulusal uzlaşı süreci olmaksızın şiddet döngüsü içinde kalmaya devam edecektir” diyen Özgür, Suriye'deki ‘terörist’ örgütlerin varlığının Türkiye'nin güvenliğine zarar verdiğini ve Türkiye'nin ‘topraklarını ve çıkarlarını korumak için gerekli tüm tedbirleri almaya devam edeceğini’ belirtti.

Cezayir'in BM Daimî Temsilcisi Ammar bin Cami ise Suriye krizinin askeri bir çözümü olmadığını vurgulayarak, Suriye'nin birliğini ve egemenliğini koruyan siyasi bir çözüm çağrısında bulundu. Cami, Suriye'deki gerilimin ‘oradaki durumun kırılganlığını hatırlattığını ve terörle mücadele için koordinasyon ihtiyacını vurguladığını’ belirtti. ‘Ülkede terörizmin geri dönmesi’ tehlikesine karşı uyarıda bulunan Cezayir temsilcisi, krizden çıkmanın tek yolu olarak uluslararası toplumun desteğiyle Suriyeliler arasında kapsayıcı bir diyaloğun benimsenmesi çağrısında bulundu.

İran'ın BM Daimî Temsilcisi Emir Said İrvani, son günlerde İdlib ve Halep'te yaşananların ‘terörizm ve aşırıcılığın ortaya çıkışına ilişkin bir uyarı zili’ olduğu uyarısında bulundu. İrvani, İsrail'in Suriye ve Lübnan arasındaki sınır kapılarına düzenlediği saldırıların insani yardımların ulaştırılmasını sekteye uğrattığını söyledi.

Lübnan’ın BM Daimî Temsilcisi Hadi Haşim, Suriye'de devam eden gelişmelerin bölgesel ve uluslararası barış ve güvenlik açısından ‘vahim sonuçlar’ doğuracağını vurguladı. Lübnanlı delege, Arap grubunun İdlib ve Halep'teki olaylardan duyduğu ‘derin endişeyi’ dile getirdi.

Suriye'nin BM Daimî Temsilcisi Kusay ed-Dahhak yaptığı konuşmada, suçu İsrail ve Türkiye'ye atarak silahlı grupların saldırısına ‘İsrail'in Suriye'ye yönelik tekrarlanan saldırılarının zemin hazırladığını’ söyledi. Dahhak, “Kuzey Suriye'ye yönelik saldırı, Türkiye-İsrail ortak operasyon emri olmadan gerçekleştirilemezdi. Halep'e yönelik terör saldırısı, teröristlerin kuzey sınırından akın etmeleri ve savaş malzemeleri, ağır silahlar, araçlar, insansız hava araçları (İHA), modern iletişim teknolojileri ve askeri ve lojistik ikmal hatlarının güvence altına alınması dahil olmak üzere onlara yönelik dış desteğin yoğunlaşmasıyla aynı zamana denk geldi” ifadelerini kullandı.

Dahhak, saldırıların Halep'teki binlerce aileyi rejim kontrolündeki bölgelere kaçmaya zorladığını, kaçmayanların ise zor insani koşullardan mustarip olduğunu belirtti. Suriyeli diplomat, BM Güvenlik Konseyi'ni saldırıyı kınamaya ve ‘söz konusu grupları yöneten ülkeleri’ politikalarını değiştirmeye zorlamaya çağırdı.

Dahhak silahlı grupların saldırısının ‘BM kararlarının ve Astana sürecinde onaylanan, Suriye'nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile terörle mücadelenin sürdürülmesi taahhüdünü vurgulayan çatışmasızlık anlaşmalarının açık bir ihlali olduğunu ve Türkiye'nin garantörlüğünün taahhütlerini yerine getirmediğini’ ifade etti.

Suriye'nin ‘egemenlik hakkını ve terörle mücadele konusundaki anayasal görevini tüm güç ve kararlılıkla uygulamaya” devam edeceğini ve vatandaşlarını savunmak için gerekli tüm tedbirleri alacağını belirten Dahhak sözlerine şöyle devam etti: “BM Güvenlik Konseyi’nin terör listelerinde yer alan grupların sorunun bir parçası olduğunu vurguluyoruz. Hiç kimse DEAŞ ve Nusra Cephesi ile siyasi bir süreç hayal edemez.”

ABD'nin BM Daimî Temsilci Yardımcısı Robert Wood, Suriye rejimini Rusya'nın desteğiyle İdlib ve Halep'teki hastane ve okullara saldırmakla suçladı ve silahlı grupların saldırılarıyla ABD'nin herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti. BM Güvenlik Konseyi oturumu sırasında konuşan Wood, sivillerin ve altyapının korunması ve ihtiyaç sahiplerine engelsiz insani erişim sağlanmasının yanı sıra ‘rejimin hava saldırılarına son vermesi ve insani hukuka bağlı kalması’ çağrısında bulundu. Suriye rejimine ‘geçmişte yaptığı gibi kimyasal silah saldırıları düzenlememesi’ çağrısında bulunan ABD temsilcisi, “Washington, DEAŞ'ın yeniden ortaya çıkmaması için Suriye'nin kuzeydoğusundaki askeri mevzilerini savunacaktır” dedi.

Rusya'nın BM Daimî Temsilcisi Vassily Nebenzia, Suriye'nin kuzeybatısında Heyetu Tahriru’ş-Şam (HTŞ) öncülüğündeki saldırının başlamasından bu yana 400 militanın öldürüldüğünü ve 600 militanın da yaralandığını söyledi. ABD'yi Suriye'de ‘terörist örgütleri’ desteklemek ve petrol zengini bölgeleri işgal etmekle suçlayan Nebenzia, Suriye'de istikrarın sağlanması için ‘yasadışı yabancı askeri varlığa’ son verilmesi çağrısında bulundu. Rus diplomat, Suriye'deki durumu ‘eşi benzeri görülmemiş ve kritik’ olarak tanımladı ve gelişmelerin siviller için ciddi riskler oluşturduğu ve bölgesel barış ve güvenliği tehdit ettiği uyarısında bulundu.

İngiltere'nin BM Daimî Temsilcisi James Kariuki, ülkesinin Suriye'de daha fazla yerinden edilmeye yol açacak bir gerilimden duyduğu endişeyi dile getirdi. Kariuki, İngiltere'nin ‘Suriye rejimi ya da Rusya'nın sivillere yönelik geniş çaplı saldırılar başlatabileceğinden’ endişe duyduğunu belirtti.

BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye'deki durumun ‘tehlikeli ve değişken’ olduğu uyarısında bulunarak, ülkenin büyük bölümünün devlet dışı aktörlerin kontrolünde olduğunu ve bu durumun DEAŞ'ın yeniden canlanmasına yol açabileceğini söyledi. BM Özel Temsilcisi, HTŞ ve diğer muhalif grupların ilerleme kaydettiğini ve Hama şehrine çok yaklaştıklarını da bildirdi.

Pedersen, Suriye'nin diğer bölgelerinde çatışma ve büyük çaplı yerinden edilme potansiyeli konusunda uyarıda bulunarak, tüm tarafları sivilleri korumak için çalışmaya ve şiddetten kaçanların güvenli geçişine izin vermeye çağırdı. Pedersen ayrıca, ‘Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdidi önlemek için gerilimi azaltma’ çağrısında bulundu ve Suriyeli ve uluslararası tarafları krizi sona erdirmek için müzakerelere katılmaya davet etti. Pedersen, siyasi sürecin ilerletilmesine yönelik görüşmeler için yakında bölgeye döneceğini söyledi ve Suriye halkına güvenilir siyasi beklentiler sunmak için gerilimin düşürülmesi çağrısında bulundu.

Suriye Sivil Savunma Örgütü (Beyaz Baretliler) Genel Müdürü Raid Salih BM Güvenlik Konseyi'ne yaptığı açıklamada, Suriye'nin kuzeybatısında çatışmaların başlamasından bu yana en az 100 sivilin öldüğünü ve 360 sivilin de yaralandığını ifade etti. Salih ayrıca, Rusya'nın İdlib'e düzenlediği saldırılar nedeniyle dört hastanenin hizmet dışı kaldığını kaydetti.

Son birkaç gün içinde Suriye'nin kuzeybatısında HTŞ liderliğindeki muhalif gruplar askeri saldırı düzenleyerek Halep'in kontrolünü ele geçirdi ve Hama şehrine doğru ilerlemeye devam etti.