İsrail’in operasyonundan yararlananlar ve zarar görenler

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasından bir kare
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasından bir kare
TT

İsrail’in operasyonundan yararlananlar ve zarar görenler

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasından bir kare
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasından bir kare

İsrail'in Hizbullah tarafından kazılan tünellerin gelecekte patlak verecek olası bir savaşta kullanılması ihtimaline karşı başlattığı “Kuzey Kalkanı” operasyonunu en az 4 aşamadan oluşuyor.
Operasyonun ilk aşaması iki taraf arasında yakın bir tarihte savaş çıkma olasılığına yönelik. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Hizbullah'ın roketleri geliştirerek hassas roketlere dönüştürmek için kullandığı merkeze ait olduğunu söylediği fotoğrafları göstermişti. İsrail,  İran güçlerinin ve milislerinin işgal altındaki Golan Tepeleri sınırından 80 kilometre geriye çekilmesinin ardından İran’la arasındaki çatışmayı Suriye'den Lübnan'a kaydırma kararı almış gibi görünüyor. Bununla birlikte İsrail'in Suriye kıyılarında gerçekleştirdiği operasyon sırasında Rusya’ya ait “İlyuşin İl-20” tipi saldırı uçağını düşürmesi Rusları kızdırmıştı. Bu kızgınlık, İsrail’in Suriye'de İran'ı hedef alan eylemlerinin sınırlarını daralttı. Öte yandan Hizbullah’ın uluslararası alandaki mali ve güvenlik unsurları ile ağlarının sürekli takip edilmesi, faaliyetlerine yönelik aşırı derecede hoşgörüsüzlük olduğuna işaret ediyor.
Ancak bu argümanlar, olası bir savaşın yaklaştığını söylemek için yeterli değil. ABD'nin İran'a uyguladığı yaptırımların etkileri ve Tahran'ın bölgedeki politikalarında bir değişiklik olma olasılığı göz önüne alındığında bu durum halen gerçekçi değil. Konu, henüz uluslararası arenanın gündemine de girmedi.
İkinci aşama ise tünellerin duyurulması ile Netanyahu'nun ülke içinde yaşadığı kriz arasındaki bağlantıyla ilgili. Her olayda zamanlamanın manidarlığı, bundan yararlanan tarafların kim olduğu ve tünellerin oluşturduğu doğrudan askeri tehdit ile Netanyahu'nun siyasi sömürüsü arasındaki çizgiye yönelik sorular ortaya çıkıyor. Haaretz gazetesi, operasyonun adını İsrail ordusu tarafından duyurulan “Kuzey Kalkanı” yerine “Netanyahu Kalkanı” olarak nitelendirmeye devam ediyor.
Savunma Bakanı Avigdor Liberman'ın geçen ay istifa etmesinin ardından iktidar koalisyonunun dağılmak üzere olduğu, meclisin hükümete verdiği desteğin zayıfladığı ve erken seçime gidilmesi gerektiğinin konuşulduğu biliniyor. Bununla birlikte polisin Başbakan’a yolsuzluk suçlamalarında bulunduğu da herkesin malumu...
 Operasyonun duyurulmasının ardından İsrailli bazı analistlerin soruları ile konu adeta bir “medya festivaline” dönüştü. Analistler, geçen salı günü Netanyahu’nun ordu komutanlarıyla birlikte düzenlediği basın toplantısında duyurduğu operasyonun 10 yıllık başbakanlık koltuğunu korumak için yapılıp yapılmadığını sorguluyor.
İsrail basını, İsrail işgal güçlerinin geçen ay Gazze Şeridi'ne sızması ve ardından yaşanan bombalamanın sonrasında Gazze'ye düzenlenen büyük çaplı operasyonda başarısız olduğuna işaret etti. Gazze'ye düzenlenen saldırı, tünellerin ortaya çıkarılması ve Hizbullah'ın kuzey cephesinin harekete geçmesiyle çakışması, iki taraf arasında savaş yaşanacağı korkusu yarattı. Bu durum, İsrail'deki güvenlik ve siyasi meseleler arasındaki yakın ilişki sebebiyle tüneller konusu ile siyasi bir rant elde edilmesi arasında bağlantı olduğunu ortaya koyuyor.
 Üçüncü aşama, İsrail ile Filistin arasında gelecekte yaşanabilecek bir savaşın etkileriyle ilgili. İsrail'e karşı olan bütün güçlerin sloganı kurtuluş, geri dönüş ve insan haklarıdır. Ancak bu konuda edinilen tecrübeler, söz konusu güçlerin ve uygulamalarının sloganlarından ne kadar uzak olduğu konusunda acı dersler verdi. Artık birbirinden ayrı ve hatta farklı coğrafyalarda bir dizi Filistin sorunu mevcut. Gazze'deki kuşatma, örneğin Batı Şeria'daki yerleşimleri etkilemiyor. Filistin’i kontrol eden iki taraf arasında yapılan uzlaşılara ve müzakerelere rağmen bir araya gelmeleri pek olası değil. Filistin ulusal birliğinin olmaması, sorunun bir takım ülkelerin kendi stratejik hesaplamaları ile gündemlerine taşımasına dair bir boşluk oluşturuyor. Filistin meselesinin rejim için ideolojik bir gerekçeye dönüştüğü ve jeo-stratejik bir bölgesel güç olarak kendi vizyonuna yönelik bir meydan okuma oluşturduğu İran gibi.
Dördüncü ve son aşama ise hiçbir çözüm bulunamayan krizlerle kuşatılmış ve bunalmış olan Lübnan’ın iç işlerine karışılması. İsrailliler, Lübnan hükümetini yıllardır Hizbullah'ın tüm eylemlerinin doğrudan sorumlusu olarak gördü ve Lübnan’ı “Taş Devri’ne” geri göndermekle tehdit etti. İsrailli yetkilileri, Lübnan hükümetinin ülkenin büyük bir kısmında güvenlik ve siyasi alanları kontrol eden Hizbullah’a resmi olarak boyun eğdiğini savunuyor. Beyrut’un Hizbullah’a herhangi bir yaptırım uygulamaması da bu açıklamaları haklı çıkarıyor.
İsrail’in operasyonunun başlamasının ardından Lübnan'da seçimlerin üzerinden 7 ay geçmesine rağmen siyasi felç nedeniyle halen kurulmayan hükümet çalışmalarının hızlandırılması ve “olası bir saldırıya” karşılık verilmesi gerektiği çağrısı yapıldı. Hizbullah ve destekçileri tarafından yapısına bakılmaksızın hükümet kurulmasının önüne konulan güçlükler nedeniyle Lübnan, aktif olarak içinde yer almadığı İran-İsrail çatışmasının ortasında kalmış durumda.



Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
TT

Bishara Bahbah... Hamas-Trump anlaşmasının arkasındaki gölge isim

Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)
Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı J.D. Vance ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Sessiz arabuluculuğuyla ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander'ın Hamas tarafından serbest bırakılmasına katkıda bulunan Bishara Bahbah, ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimindeki üst düzey yetkililer üzerinde perde arkasında önemli bir etkiye sahip.

Bu, ailesi 1948 Arap Nekbe'si sırasında Ürdün'e kaçmak zorunda kalan ve iki yıl sonra 1958'de doğduğu Eski Kudüs'e dönmeye karar veren Kudüslü Bahbah'ın çabalarından kaynaklanıyor.

Bahbah, Utah'taki Brigham Young Üniversitesi'nde eğitim gördü ve ardından burslu olarak Harvard Üniversitesi'nde siyaset bilimi ve ekonomi alanlarında yüksek lisans eğitimine devam etti. Ortadoğu çalışmaları ve uluslararası ilişkiler alanında 1981 yılında yüksek lisans derecesi alan Bahbah, bölgesel güvenlik konularında 1983 yılında doktorasını tamamladı.

dvfgbhty
Bishara Bahbah Aralık 2024'te Ürdün Kralı 2. Abdullah ile birlikte (Bahbah'ın X hesabı)

Bahbah daha sonra Harvard Üniversitesi'nde profesör olarak Ortadoğu meseleleri üzerine çalıştı ve üniversitenin Ortadoğu Enstitüsü'nde müdür yardımcısı olarak görev yaptı. 1991-1993 yılları arasında silah kontrolü ve bölgesel güvenlik konulu çok taraflı barış görüşmelerinde Filistin delegasyonunun bir üyesiydi.

Bahbah, İsrail ile ‘çelik gibi bir ilişkisi’ olan ABD'de siyasetle ve Filistin davasıyla ilişkisinde kendine özgü bir yol çizdi.

Parti değişimleri

ABD'deki siyasi kariyerinin başında Demokrat Parti'yi desteklemesine rağmen, bu ilişkinin en son bölümünde Başkan Donald Trump'ı başkanlık seçim kampanyalarında desteklemeyi seçti. Diğer Arap Amerikalılarla birlikte ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurdu ve Cumhuriyetçi başkanın Demokrat rakibi eski Başkan Yardımcısı Kamala Harris'e karşı zafer kazanmasına katkıda bulundu. Sonuç Başkan Trump için oldukça olumlu oldu.

Bahbah geçtiğimiz günlerde Demokrat Parti'den ve eski Başkan Barack Obama'nın Ortadoğu politikalarından duyduğu memnuniyetsizlik nedeniyle 2016 seçimlerinde Trump'a oy verdiğini açıkladı.

#NewProfilePic pic.twitter.com/BEZen0w0ug

— Dr. Bishara A. Bahbah (@BahbahBishara) November 9, 2024

 

Ancak Trump'ın ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs'e taşıması ve İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanımasının ardından Bahbah, 2020 seçimlerinde Joe Biden'a oy vermeye karar verdi.

Ancak 2024'te Cumhuriyetçi kampanyayı desteklemek ve Biden'ın 7 Ekim 2023 saldırılarından bu yana İsrail yanlısı olarak nitelendirdiği politika ve yönetimine tepki olarak ‘Trump için Arap Amerikalılar’ grubunu kurmaya karar verdi.

Arabuluculuk ekseni

Bununla birlikte Bahbah'ın, ABD'nin Filistinliler ve İsraillilerle ilişkisine dair vizyonu ve anlayışı belirsizliğini korurken, Bahbah'ın Trump yönetimi ile Hamas liderleri arasında arabuluculuk yaptığı süreçte, Hamas'ın pazartesi günü herhangi bir İsrail iadesi olmaksızın Edan Alexander'ı serbest bırakması da dahil olmak üzere yeni bir katkısı ortaya çıktı. Bahbah'ın Trump'a verdiği destek, Trump'ın Filistinlileri Gazze Şeridi'nden çıkarmaktan ve orada Ortadoğu’nun Rivierası’nı inşa etmekten bahsettiği Şubat 2024'ten sonra bir yük haline geldi.

“İsrail'i memnun etmek için insanlar topraklarından sürülemez. Bu kabul edilemez ve biz bunu asla kabul etmeyeceğiz” diyen Bahbah, bunun üzerine kurduğu grubun adını ‘Barış için Arap Amerikalılar’ olarak değiştirmeye karar verdiğini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Axios'tan aktardığına göre Hamas, Alexander'ın serbest bırakılmasına yol açan ‘gizli görüşmeler’ için ‘beklenmedik bir arabulucu’ olan Bahbah ile temasa geçti.

İsrailli bir yetkili, iki taraf arasında ‘son iki hafta içinde Bahbah'a gönderilen mesajlar aracılığıyla yaklaşık 20 mesaj alışverişi yapıldığını ve Bahbah'ın Hamas'ın baş müzakerecisi Halil el-Hayye ile de konuştuğunu’ söyledi. Yetkili, ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un ‘Katarlı yetkililer ve Bahbah'ın yardımıyla Hamas'ı Alexander'ın serbest bırakılmasının Trump nezdinde büyük önem taşıyacağı konusunda ikna etmeyi başardığını’ belirtti.

dfvgbhty
ABD vatandaşı İsrailli asker Edan Alexander (Beyaz Saray'ın resmi X hesabı)

Filistinli bir yetkiliye göre Trump yönetimi Hamas'a, Edan Alexander'ın serbest bırakılması halinde ABD'nin on esirin serbest bırakılması karşılığında önceki tekliflerden daha uzun bir süre olan 70-90 günlük bir ateşkes için bastıracağını, ateşkes döneminde nihai bir anlaşma için müzakerelere başlanacağını ve ABD, Katar ve Mısır'ın görüşmeler devam ettiği sürece savaşa geri dönülmeyeceğini garanti edeceğini bildirdi.