'Kuzey Kutbu tarihinin en sıcak 5 yılını geçirdi'

ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi Kuzey Kutbu Araştırma Programı'nın raporuna göre, son 5 yılda tarihinin en sıcak dönemini geçiren Kuzey Kutup bölgesi dünyanın geri kalanından 2 kat fazla ısındı.

'Kuzey Kutbu tarihinin en sıcak 5 yılını geçirdi'
TT

'Kuzey Kutbu tarihinin en sıcak 5 yılını geçirdi'

'Kuzey Kutbu tarihinin en sıcak 5 yılını geçirdi'

Kuzey Kutbu'nun, son 5 yılda tarihinin en sıcak dönemini geçirdiği, dünyanın geri kalanından 2 kat fazla ısındığı bildirildi.
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) Kuzey Kutbu Araştırma Programı, 12 ülkeden 81 bilim insanının katkılarıyla hazırlanan yıllık "Kuzey Kutbu Raporu Kartı" isimli araştırmasının sonuçlarını yayımladı.
Kuzey Kutup bölgesinin, 2014-2018 döneminde, bölgedeki sıcaklıkların kayıt altına alınmaya başlandığı 1900'den bu yana en sıcak 5 yılını yaşadığı kaydedilen raporda, bölgedeki ısınmanın dünyanın geri kalanından iki kat fazla olduğu belirtildi.
Bölgede en sıcak yılın 2016, en sıcak ikinci yılın da 2018 olarak tespit edildiği aktarıldı.
Isınmanın etkileri dünyanın her yerinde
Raporda, sıcaklıktaki bu değişimin bölgenin çok uzaklarında dahi hissedildiği ve tüm dünyada hava sıcaklıklarında ciddi dalgalanmalara neden olduğu vurgulandı.
Kuzey Kutbu'ndaki en eski buzulun son 33 yılda yüzde 95 eridiğine dikkat çekilen raporda, bölgedeki Ren geyiği nüfusunun da son 20 yılda yüzde 56 azaldığı ve sayılarının 4,7 milyondan 2,1 milyona gerilediği vurgulandı.
"Hala harekete geçmiyoruz"
Massachusetts'deki Woods Hole Araştırma Merkezinden Kuzey Kutbu bilimcisi Susan M. Natali, New York Times'a yaptığı açıklamada, söz konusu raporun bir uyarı niteliğinde olduğunu söyledi.
Natali, "Ne zaman bir rapor görsek işlerin kötü gittiğini görüyoruz ancak hala harekete geçmiyoruz. Bu rapor, iklim değişikliğinin gözlenebilir olduğunu destekliyor." ifadesini kullandı.



Sihirli mantarların ömrü uzatabileceği keşfedildi

Çalışma, psilosibinin güçlü bir yaşlanma karşıtı araç olabileceğini ve hatta bazı yaşlı farelerin daha koyu tüylerinin yeniden çıktığını gösteriyor (AFP)
Çalışma, psilosibinin güçlü bir yaşlanma karşıtı araç olabileceğini ve hatta bazı yaşlı farelerin daha koyu tüylerinin yeniden çıktığını gösteriyor (AFP)
TT

Sihirli mantarların ömrü uzatabileceği keşfedildi

Çalışma, psilosibinin güçlü bir yaşlanma karşıtı araç olabileceğini ve hatta bazı yaşlı farelerin daha koyu tüylerinin yeniden çıktığını gösteriyor (AFP)
Çalışma, psilosibinin güçlü bir yaşlanma karşıtı araç olabileceğini ve hatta bazı yaşlı farelerin daha koyu tüylerinin yeniden çıktığını gösteriyor (AFP)

Emory Üniversitesi'nde yapılan yeni bir çalışma, sihirli mantarların aktif bileşeni psilosibinin yaşam süresini uzatabileceğini öne sürüyor.

Üniversitenin Atlanta'daki tıp fakültesinden bilim insanları, psilosibinin hücrelerin ömrünü uzattığını ve yaşlı farelerin hayatta kalma oranlarını yükselttiğini keşfetti.

Geçen hafta hakemli dergi Nature'da yayımlanan çalışmada psilosibin "halüsinojenik mantarların ürettiği, doğal yolla oluşan psikedelik bileşik" diye tanımlanıyor.

Araştırmacılar psikiyatrik ve nörodejeneratif rahatsızlıkların tedavisinde psilosibine yönelik ilginin arttığına dikkat çekse de bu çalışma, bileşiğin aktif formu psilosinin yaşlı farelerde yaşam süresini uzattığına dair ilk deneysel kanıtı sunuyor.

Psilosibinin oksidatif stresi azalttığını, DNA hasarını önlediğini ve telomer uzunluğunu korumaya katkı sağladığını gösteren veriler sunan çalışma, bileşiğin güçlü bir yaşlanma karşıtı araç olabileceğini öne sürüyor. Bütün bunlar yaşlanma sürecini yavaşlatmaya yardımcı oluyor.

Hatta beyaz tüylü yaşlı fareler tedaviden sonra daha genç görünüme kavuştu ve siyah tüyleri yeniden çıktı.

Emory Üniversitesi'nden çalışmanın ortak yazarı Louise Hecker, Fox News Digital'a yaptığı açıklamada, "Psilosibin yaşlanmaya eşlik eden 'yıpranmayı' yavaşlatıyor gibi görünüyor" diyor.

 Fareler ve hücreler hem daha sağlıklı hem de belirgin biçimde daha uzun yaşıyor.

Çalışma bunun insanlarda da işe yarayabileceğini öne sürse de çok daha fazla teste ihtiyaç var. Yayın kuruluşuna konuşan Hecker, araştırmacıların "İnsanlar için en uygun doz protokolleri neler? Optimum fayda için tedaviye başlamanın en uygun yaşı ne?" gibi soruları yanıtlaması gerektiğini söylüyor.

Hecker "Tedavinin artık istenen etkiyi yaratmayacağı belirli bir yaş var mı?" diye devam ediyor.

Uzun süreli tedaviyle ilişkili potansiyel zararlar veya yan etkiler var mı? Etki mekanizmaları neler? Tüm bu soruların titizlikle araştırılması gerekiyor.

Oregon'da ABD'nin ilk yasal psilosibin inziva merkezinin kurucusu Gabe Charambides, bulguları "ikna edici" diye nitelendirse de insan kullanımının, farelerdekinden daha sıkı bir tarama, hazırlık ve güvenlik gerektirdiğini vurguluyor.

Psilosibin terapisinden en fazla fayda sağlayabilecek kişilerin çocukluk travması, boşanma, işini kaybetme veya yas gibi büyük yaşam olaylarından sonra "sıkışmış" hisseden veya ruh sağlığını iyileştirmek isteyen kişiler olduğunu da ekliyor.

Charambides, inzivaya katılan misafirlerinin kronik ağrı ve migren gibi fiziksel şikayetlerde rahatlama bildirdiğini ancak biyolojik test yapılmadığını söylüyor.

Klinik aşama için doğal psikedelik ilaç geliştiren Kanada merkezli Filament Health şirketinden Ryan Moss, daha önce Fox News Digital'a yaptığı açıklamada psikedeliklerin güvenli ve kontrollü bir ortamda uygulanması gerektiğini vurgulamıştı.

Moss, "Psikedelik deneyimler bazen anksiyete, halüsinasyon ve paranoyaya yol açabilir" demişti. 

Geleneksel psikedelikleri kullanan bazı hastalar klinik deneyler sırasında olumsuz kardiyovasküler olaylar yaşadıklarını bildiriyor.

Klinik deneylere katılanların iyi hazırlanmasını ve eğitimli profesyoneller tarafından yakından izlenmesini tavsiye ediyor.

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Ağaç