Fas: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -3-

Libya'dan Cezayir'e Tunus'tan Fas'a göç sorunu nasıl ortaya çıktı? Şarku'l Avsat'tan Afrika’dan Avrupa'ya göç dalgasına ilişkin araştırma dizimizin 3. Bölümü Fas ile devam ediyor.

Fas: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -3-
TT

Fas: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -3-

Fas: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -3-

Fas’ta Krallık donanmasına bağlı sahil güvenlik güçleri neredeyse her gün Nador, el-Huseyma, el-Funeydik ve Tanca şehirlerinin açıklarında çoğunluğunu Sahraaltı Afrika ülkelerinden gelenlerin oluşturduğu kaçak göçmen gruplarını denizde boğulmaktan kurtarıyor.
Buna rağmen basit teknelerle Avrupa’ya geçmeye çalışan yüzlerce umut yolcusu denizde hayatlarını kaybetmekte.
Geçen Eylül ayı boyunca sosyal medyada sıradışı görüntüler kamuoyuna yansıdı. Bizzat göçmenlerin telefonları ile çekilen bu videolar; yasadışı göçün nasıl gerçekleştiğini ve onlarca göçmenin kapasitesini aşacak şekilde küçücük teknelere nasıl doldurulduklarını gösteriyor.
Videolar “ölüm yolculuklarını” bir sır olmaktan çıkararak belgelemiş oldu. İnsanları sanki tehlikelerle dolu bir yolculukta değil de çok eğlenceli bir deniz gezisindeymişler gibi gösteren bu videolar, kamuoyunda soru işaretleri yarattı ve son 10 yıl içerisinde büyük oranda gerilemiş olan “ölüm tekneleri” olaylarını tekrar gündeme getirdi.
Şarku'l Avsat’ın bu konuda hazırladığı röportaj kapsamında başvurduğu Kuzey Afrika İnsan Hakları Gözlemevi Başkanı Muhammed bin İsa şu bilgileri verdi: "Sahraaltı Afrika ülkelerinden gelen ve Fas’a giriş yapabilmek için temel olarak Fas-Cezayir sınırını kullanan göçmenler için Fas, önemli bir geçiş ülkesidir. Fas, göç alanında insani boyuta dayalı bir politika benimsemesinden bu yana göçmen sayısında büyük bir artışa tanıklık etti. Fas bu politika aracılığıyla oturma izni verdiği onbinlerce göçmenin statüsünü belirlemeye çalışmaktadır. Ancak Afrikalı göçmen gruplarının yanı sıra  Ortadoğu ve Asya’dan bazı göçmen gruplarının da Fas’ı tercih etmeye başlaması ülkenin kuzey sınırlarında bir baskı yaratmaktadır”.
Göçmenler Avrupa’ya geçme fırsatını yakalayana kadar Fas'a komşu İspanya egemenliğindeki Sebte ve Melilla şehirlerine yakın Fas sahil kentlerini çevreleyen ormanları sığınak olarak kullanıyor ve burada aylarca insan hakları örgütlerinin trajik ve insanlık dışı olarak nitelediği koşullarda yaşıyorlar. Ayrıca Rabat ve Kazablanka gibi büyük şehirlerde de çok sayıda göçmen yaşıyor.
Sebte yakınlarındaki ormanlarda yaşayan farklı uyruklar arasında %50’lik oranla Senegalliler birinci sırada yer alırken, onları %22 ile Gineliler, %10’la Gambiyalılar ve yine %10’la Maliler ve %5 ile Fildişi Sahili’nden gelenler takip ediyor. Kamerunlular ise %3’lük bir oranla son sırada yer alıyorlar.
Ama bu ölüm yolculuklarına sadece Afrikalı göçmenler katılmıyor. Bilakis bu olgu; Akdeniz’in Avrupa kıyılarına ulaşmak isteyen Faslı gençlerin oluşturduğu kalabalık gruplar arasından çok yaygın. Son zamanlarda hızlı teknelere sahip olan uyuşturucu kaçakçılarının da yüksek meblağlar karşılığında göçmenleri karşı kıyıya nakletmeye başlamalarıyla büyük bir çoğunluğu 13 ila 30 yaşlarında olan ve Fas’ın farklı şehirlerinden gelen gençler arasında  da göç olgusu hızlı bir şekilde yayılıyor.
Göçmenleri iç bölgelere nakletme çabaları
Bu çerçevede Şarku'l Avsat’ın görüştüğü Fas İnsan Hakları Örgütü’nün Nador Sorumlusu Amr El-Naci şu bilgileri verdi:”2018 yılının haziran aylarının sonundan itibaren göçmenlerin nakledilmesi için yapılan çalışmalar; Tanca ve Tetuan şehirleri ile diğer kuzey bölgelerini kapsayacak şekilde genişletildi. Göçmen dernekleri ve gözlemcilere göre nakledilen göçmenlerin sayısı 6500’ü aştı”.
Diğer yandan İnsan Hakları Örgütü; göçmenlerin Avrupa’ya ulaşmalarını engellemek için bilhassa Afrika ülkelerine baskı yapmayı sürdüren ve bunun için gerekli şartları zorlaştıran Avrupa’nın güvenlik politikalarını da eleştirdi. Göçü; uluslararası insan hakları sözleşmeleri tarafından güvence altına alınan yasal bir hak olarak niteleyen İnsan Hakları Örgütü, insanların seyahat etme hakkının suç olarak görülmesinin mümkün olmadığını belirtti.
Geçen Temmuz ayından itibaren Fas makamları; yüzlerce Afrikalı göçmeni ülkenin kıyı bölgelerinden iç ve güney bölgelerine nakletmeye başladı. Güvenlik güçlerinden bir kaynağın verdiği bilgilere göre bu nakil işlemi temel olarak Fas’ta oturma iznine sahip olmayan Afrikalıları hedef aldı. Ama bu uygulamanın; Fas makamları tarafından kendilerine Kazablanka, Rabat ve Agadir şehirlerinde ikamet etmeleri için oturma izni verilen ama Avrupa’ya geçme fırsatını elde etmek için kıyı bölgesindeki şehirlere taşınan Afrikalıları da kapsadığını da sözlerine ekledi. Bu göçmenlerin büyük bir çoğunluğunun karşı kıyıya geçmek için belki de hiç gelmeyecek bir fırsatı beklerken Nador ve Tanca banliyölerinde kötü şartlar içinde yaşadıklarına işaret etti.
Son haftalarda Fas’tan İspanya’ya giden “ölüm tekneleri” vakalarının yeniden gündeme gelmesiyle İspanya makamları; geçmişte İspanya ve Fas arasında imzalanmış olan ve Fas aracılığıyla İspanya’ya ulaştıklarının kanıtlanması halinde yasadışı göçmenlerin iade edilmesiyle ilgili eski anlaşmayı yürürlüğe sokma kararı aldı.
İspanya’nın bu kararının arkasında yatan neden; geçen haziran ayından itibaren İspanya-Fas sınırında eşi benzeri görülmemiş bir şekilde Afrikalı göçmenlerin baskısının artmasıdır. Bu bağlamda; geçen hafta Uluslararası Göç Örgütü tarafından yayınlanan rapor; bu yılın başından itibaren Avrupa’ya deniz yoluyla ulaşan 104 bin göçmenden 51 bininin İspanya kıyılarından Avrupa’ya giriş yaptıkları bilgisini verdi. Bu rakam son 3 yılda İspanya kıyılarına ulaşan toplam göçmen sayısından bile daha yüksektir. Ama bu tehlikelerle dolu yolculuk sırasında onlarca kişi de hayatını kaybetti. Fas’taki Afrikalı İşçiler Sendikası’nın Başkanı Marcel Amieto’ya göre ölüm teknelerinin kurbanlarının sayısında görülen bu büyük artışın nedeni; temel olarak Afrikalı göçmenleri denizin arkasında kendilerini bir cennetin beklediğine inandırmakta başarılı olan ve “hayal satıcıları” olarak adlandırdığı kişilerin propagandası.
Fas Yolculuğunun Rotası ve Maliyeti
İnsan Hakları Örgütü’nün hazırladığı rapora göre göçmenlerin %55’i ülkeye Fas-Cezayir sınırından giriş yapmaktadır. Bu rota çok uzun ve göçmenlerin Fas’a ulaşmaları 1 ay ile 6 ay arasında bir süreye ulaşmaktadır. Örgütün konuştuğu göçmenlerden bazıları; yolculuklarının güvenli olmadığı, birçoklarının çöllerde hayatlarını kaybettiği ya da bölgede faaliyet gösteren çetelerin saldırılarına maruz kaldıkları ve göçmenlerin geçebilmek için  bu çetelere ödeme yapmak zorunda kaldığı yönünde anlatılanları doğruladı.
Buna ek olarak çok düşük ücretler karşılığında uzun saatler çalıştırılarak istismara maruz kaldıklarını da belirttiler. Göçmenlerin %35’i genellikle birkaç gün süren ve 1 haftayı geçmeyen rotayı kullanarak Moritanya-Fas sınırından ülkeye giriş yaparken sadece %10’u hava yolu aracılığıyla Fas’a giriş yapmakta.
Göçmenlerin %50’si ana vatanlarından Fas’a yaptıkları yolculuğun maliyetini 500 ila 1000 avro olarak belirlerken %30’u 500 avrodan az, %20’si ise 1000 avrodan fazla ödediklerini belirttiler.
Bu göçmenlerin yaşam koşulları ile ilgili ise rapor şu bilgilere yer verdi: %65’i işgal altındaki Sebte şehrini çevreleyen ormanlarda bulunan mağaralarda ya da bu ormanlarda kurdukları plastik çadırlarda yaşarken Sahraaltı Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin %25’i çoğunlukla Tanca ve Fnideq şehirlerinde toplu konutlarda, %10’u ise yalnız başlarına kiraladıkları konutlarda yaşamaktadır.
Göçmenlerin %65’i yollarına devam edip Avrupa’ya göç etmek istediklerini, %30’u bir iş sahibi ve daha iyi yaşam koşullarına sahip olmaları halinde kalıcı olarak Fas’ta ikamet etmeye hazır olduklarını belirtti. Göçmenlerin sadece %5’i kendilerine anavatanlarında bir iş kurmalarını sağlayacak mali destek sunulması halinde ülkelerine dönmek istediklerini ifade etti.
Yine aynı rapora göre; göçmenlerin %60’ı mevcut koşullarda Güney İspanya’ya ulaşmak için en iyi yolun “ölüm tekneleri” olduğunu düşünmekte. Çünkü şehrin etrafını saran tel örgüler, günlük kontrol devriyeleri aracılığıyla İspanya-Fas güvenlik güçleri tarafından yoğun bir şekilde kontrol edilmekte. Bu da göçmenlerin kara yoluyla tel örgüleri geçerek İspanya’ya sızmalarının önüne geçmekte. Aynı şekilde göçmenlerin geçmişte büyük gruplar halinde tel örgüleri aşma çabaları hem çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanmış hem de aralarında bazı kişilerin yaralanmasına neden oluyor.
Fas’ın geçici İçişleri Bakanı Nureddin Butayyib son yaptığı açıklamada; Fas’ın geçen eylül ayına kadar 68 bin yasadışı göç girişimini engellemeyi ve bu alanda faaliyet gösteren 122 suç şebekesini çökertmeyi başardığını ifade etti. Buna karşılık Fas İnsan Hakları Örgütü; Sahraaltı Afrika ülkelerinden gelen Afrikalıları hedef alan ve onları ülkenin kuzeyinden güneyine nakletme uygulamalarının sona erdirilmesi, Fas’ın jandarma rolünü oynamaktan vazgeçmesi, göçmenlerin temel haklarına saygılı ve uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu bir göçmen yasası belirlenmesi çağrısında bulundu. Ama Fas makamları; bu göçmen grupların nakledilmesinin temel amacının kendilerini insan kaçakçılığı şebekelerinden korumak olduğunu ısrar etmektedir. Yine bu bağlamda; Fas resmi olarak Avrupa’nın göçmenleri karşılamak için barınma merkezleri kurma talebini de kesin bir şekilde reddetti. Fas; bu önerinin sorunu çözmek yerine daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına katkı sağlayacağına inanmaktadır. Bunun yerine Rabat, yasadışı göç dalgaları ile mücadele etmek için AB’den ek mali destek istedi.
Göçmenlerin yasadışı ve artan bir şekilde topraklarına akışını azaltmak için Fas, sınırlarda Afrikalı göçmenlere yönelik güvenlik önlemlerini arttırdı. Son olarak geçmişte vize uygulamadığı 3 Afrika ülkesi Kongo, Gine ve Mali vatandaşlarına Fas’a girebilmeleri için vize istemeye başladı. Şarkul Avsat’ın Afrikalı göçmenler arasında görüştüğü kaynaklar; Fas’a gelen Afrikalı göçmenlerin %70’ni karşılayan Uluslararası Beşinci Muhammed Havaalanı’nda bu uygulamanın yürürlüğe girdiğini onaylarken Fas- Moritanya sınırındaki El-Karkat sınır kapısından giriş yapanlardan vize istenmediğini  belirtti.
Şarku'l Avsat’a konuşan Layun şehrinde yaşayan Senegalliler Derneği’nin koordinatörü Ebu Bekir Nedyay şunları anlattı:” Afrikalıların Fas’a göçlerinin kendine has özellikleri bulunmaktadır. Çünkü Fas; Moritanya dışında tüm Batı Afrika ülkeleri vatandaşlarından vize talep etmektedir. Bu ülkelerin vatandaşlarının ülkeye giriş yaparken yasal pasaportlarını göstermeleri yeterlidir. Ama ülke içinde ikamet etme süreleri 3 ay ile sınırlı. Bu nedenle asıl sorun; Fas’a giriş yapan kişinin bir ziyaretçiden bir göçmene dönüştüğü ve pasaportunda belirlenmiş 3 aylık süre sona erse de Fas’ta kalmayı sürdürmeye karar verdiği zaman baş göstermekte. Çünkü o zaman yasal yollarla girdiği bir ülkede yasadışı bir şekilde yaşamaya başlamakta”.
Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın Fas’ta göç ile ilgili hazırladığı çalışmaya göre, Fas’taki Afrikalı göçmenlerin büyük bir çoğunluğu yasadışı göçmenlere dönüşmeden önce ülkeye yasal bir şekilde giriş yapmakta. Yine aynı çalışmaya göre; Afrikalı göçmenlerin %12’si Fas’a yasadışı bir şekilde giriş yaparken hava yolunu kullanan %70’i  Kazablanka’daki Uluslararası Beşinci Muhammed havalimanından ülkeye giriş yapmakta. %22’si kara yoluyla özel araçlar ve otobüslerle giriş yaparken %7si yürüyerek giriş yapmakta.
Göçmenlerin %15’i 18 yaşın altında
Kuzey Afrika İnsan Hakları Gözlemevi’nin gerçekleştirdiği araştırma ise şu sonuçlara ulaştı:
Fas’ta bulunan göçmenlerin %15’i 18 yaş altında iken %40’ının yaş ortalaması 18 ila 25, %43’nün yaş ortalaması 26 ila 39 arasında değişmekte. Göçmenler arasında 40 yaş üstü olanların oranı ise sadece %2. Bu veriler; göç macerasına atılanların büyük bir kısmının gençlerden oluştuğunu gösteriyor. Göçmenlerin eğitim düzeyi ve ana vatanlarında yaptıkları meslekler ilgili ise araştırma verileri; %40’nın lise, %28’nin ilkokul, %10’nun üniversite, %7’sinin ortaokul diplomasına sahip olduklarını, eğitimsiz olanların oranının ise %15’e ulaştığını ortaya koyuyor. Aynı şekilde %70’nin bekar, %30’nun ise evli olduklarını öğreniyoruz.
Araştırmaya katılanların %45’i ana vatanlarında ticaretle uğraştıklarını, %20’si işsiz olduklarını, %25’i çiftçi, %10’u hizmet sektöründe çalıştıklarını belirtmiş. Afrikalı göçmenlere göç etme nedenleri sorulduğunda %75’i ülkelerindeki ekonomik nedenleri, %25’i ülkelerindeki güvenlik koşulları ve çatışmaları gerekçe göstermişler.
Pazartesi Mısır...
Libya: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -1-
Cezayir: Umut Kurbanlarının Ölüm Yolu -2-



Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
TT

Gazze'de İç Güvenlik yetkilisi Zemzem’e suikast: İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı

Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)
Yarbay Ahmed Zemzem, silahlı kişilerin arabasına açtığı ateş sonucu öldürüldü (Filistin Enformasyon Merkezi)

Filistin Enformasyon Merkezi, Gazze Şeridi'ndeki İç Güvenlik Teşkilatı yetkililerinden Yarbay Ahmed Zemzem’in bu sabah Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Megazi Mülteci Kampı’nda silahlı kişiler tarafından düzenlenen silahlı saldırıda öldürüldüğünü bildirdi.

Gazze İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan kısa basın açıklamasında, ilgili makamların Yarbay Ahmed Zemzem suikastıyla ilgili ‘derhal soruşturma başlattığı’ ve suikasta karışan şüphelilerden birini tutukladığı, diğer şüphelilerin izini sürme çabalarının ise devam ettiği belirtildi. Açıklamada olayın arkasındaki koşulları ve nedenleri ortaya çıkarmak için çalışmaların sürdürüldüğü ifade edildi.

Olay, İsrail ordusunun dün akşam Gazze şehrinin batısındaki er-Raşid Caddesi’nde bir araca düzenlenen baskında Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları liderlerinden Raid Saad'ı öldürdüğünü açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden meydana geldi. İsrail, Saad'ın öldürüldüğü saldırıyla, Gazze'deki ateşkes anlaşmasını bir kez daha ihlal etti.


Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
TT

Cezayir’de Kabiliyeliler ‘MAK’ ayrılıkçı projesine karşı birleşti

Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)
Bejaia'da ayrılıkçı projeye karşı düzenlenen miting sırasında aktivistler (Özel hesaplar)

Cezayir’de Kabiliye bölgesi, ayrılıkçı “MAK” hareketinin Fransa’da ilan etmeyi planladığı “bağımsız Kabiliye devleti” girişimine karşı dikkat çekici bir toplumsal mobilizasyona sahne oldu. Cezayir yönetiminin, ülkenin toprak bütünlüğünü hedef almakla suçladığı bu girişime karşı bölgede çeşitli protesto ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirildi.

Başkent Cezayir’in yaklaşık 250 kilometre doğusunda bulunan ve Kabiliye’nin en büyük kentlerinden biri olan Becaia (Bejaia) vilayetinde, vatandaşlar ve yerel aktörler ulusal birliğe zarar verecek her türlü projeye karşı olduklarını ortaya koyan çok sayıda inisiyatif gerçekleştirdi. Kent genelinde çok sayıda ev ve iş yerinin cephelerine Cezayir bayraklarının asıldığı gözlemlendi.

Becaia Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü tarafından “Cezayir tek ve bölünmezdir” sloganıyla düzenlenen, ulusal bayraklarla süslenmiş araçlardan oluşan bir konvoy, kent merkezinden hareket ederek çeşitli cadde ve köyleri dolaştı. Öte yandan Becaia Üniversitesi öğrencileri yayımladıkları bildiride, ayrılıkçı MAK hareketinin projesini reddettiklerini belirterek, “Cezayir’in birliği ve egemenliğine” olan bağlılıklarını vurguladı.


HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.