YPG Komutanı Hemo: Ankara’ya karşı Şam ile birlikte hareket etmeye hazırız

Sipan Hemo
Sipan Hemo
TT

YPG Komutanı Hemo: Ankara’ya karşı Şam ile birlikte hareket etmeye hazırız

Sipan Hemo
Sipan Hemo

Şarku’l Avsat’a konuşan Halk Savunma Birlikleri (YPG) Genel Komutanı Sipan Hemo, Türk ordusunun Suriye'nin kuzeydoğusundaki YPG birliklerine ve Amerikalılara yönelik tehditlerinden dolayı Rus ordusunun memnuniyet duyduğunu düşündüğünü dile getirerek, Şam'ın bu tehditleri izlemekle yetindiğini ve Suriye devletinin sınırlarını savunmak için hiçbir girişimde bulunmadığını söyledi. Ayrıca ABD ordusunun Suriye-Türkiye sınırındaki kontrol noktaları kurma sürecini hızlandırdığına ve devriye gezdiğine dikkat çekti. Suriye topraklarının ve sınırlarının korunması için Suriye devletine çağrıda bulunan Hemo, Türkiye'yi geri püskürtmek için birlikte çalışmaya hazır olduklarını belirtti.
Hemo sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye elinden geldiğince çalışıyor ve Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya öncelik veriyor. Nitekim Suriye sınırına asker yığdılar ve Suriye içlerinde bombardımanlar gerçekleştirdiler. Ayrıca Türk istihbarat yetkilileri, Suriyeli gruplar ile bir araya gelerek Afrin'de olanların tekrarı için onlardan askeri harekata hazır olmalarını talep ettiler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye sınırlarının güvenli olmadığını ve Afrin'de olduğu gibi Suriye topraklarında da tedbirler almak istediğini söylüyor. Türkiye'nin genişlemeci arzuları arasında Suriye topraklarını adım adım işgal etmek de bulunuyor. Fırat Kalkanı, Afrin ve İdlib bölgelerini aldılar. Şimdi ülke toprakları üzerinde yeni bir gerçeklik oluşturmaya çalışan Türkiye, daha sonra bunu takip edecek politik çözüm yolları ile Fırat'ın doğusundaki bölgeleri almak istiyor.”
Türkiye’nin askeri baskıya paralel olarak Kobani ve Rasulayn bölgelerini işgal etmekle tehdit ettiğine işaret eden Hemo, birtakım diplomatik çabalarla ve Menbiç hakkında yaptığı konuşmalar ile tavizler elde etmeye çalıştığını söyledi.
Hemo, Menbiç anlaşmasının 7 ay önce uygulandığına ve gerekli olan her şeyi yaptıklarına işaret ederek, özel grupların geri çekildiğini ve şehrin yerel meclise teslim edildiğini söyledi.
Washington ve Ankara geçen yıl mayıs ayında Menbiç için bir yol haritası imzaladılar. Üzerinde anlaşmaya varılan maddelerden biri de, ABD tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve Türkiye tarafından desteklenen Fırat Kalkanı ile Menbiç ve Cerablus arasındaki temas bölgelerinde ortak devriye göreviydi. Ankara, aralarında “YPG’nin Fırat'ın doğusuna çekilmesi ve yeni bir yerel meclisin kurulması” gibi maddelerin de bulunduğu anlaşmanın geri kalan kısmının hızlı bir şekilde uygulanmasını talep etti. Her şeyin uygulandığını ve şehrin halk tarafından yönetildiğini ifade eden Hemo, Türkiye’nin atadığı bir vekil ile şehri yürütme isteğinin kabul edilemez olduğunu söyledi.
Hemo, Ankara’nın tehditlerinden sonra YPG ile Rus tarafı arasındaki temaslar hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap verdi:
“Moskova ile olan doğrudan temaslarımız, Moskova’nın yılın başında Afrin'e düzenlenen saldırıya izin vermesinden bu yana askıya alındı. Ancak, ofislerimiz aracılığıyla dolaylı temaslarımız devam ediyor. ABD’nin yaşananlardan rahatsız olmasından dolayı memnun oldukları açık. Türkiye'nin tehdit oluşturduğunu ve askeri takviyeler gönderdiğini söyledik. Bundan dolayı da oldukça memnun görünüyorlar. Moskova, Ankara, Şam ve Tahran arasında gizli bir anlaşma olduğunu düşünüyoruz.”
Şam'ın tutumu hakkında açıklamalarda bulunan YPG komutanı, Suriye hükümeti yetkilileriyle temaslarda bulunduklarına işaret ederek şunları söyledi:
“Türk saldırısından önce Afrin şehrini teslim etmemizi istediler. Fakat bunu reddettik. Şam şu anda sadece izlemekle yetiniyor. Rusya veya Şam tarafından herhangi bir girişim yok.”
Hemo, Amerika’nın tutumu hakkında ise şu açıklamalarda bulundu:
“Amerikalılar, Türk tehditlerinin DEAŞ’a karşı yürütülen operasyonları sabote ettiğini söylediler. Türkiye ve Amerika'nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) üye olduğunu unutmamalıyız. ABD ordusu, Suriye ile Türkiye sınırlarında kontrol noktaları kurma sürecini hızlandırdı. Bu kontrol noktalarından üç tanesi Tel Abyad’da, ikisi Kobani’de ve bir tanesi de Rasüleyn’de bulunuyor. ABD ayrıca sınırın yakınlarında devriye geziyor. ABD’nin Menbiç veya Doğu Fırat'taki herhangi bir gevşekliği Washington'un tutumunun samimiyetine halel getirecek.”
Hemo, Ankara'da yasaklı olan PKK örgütünden 50 liderin YPG içerisinde bulunduğuna dair bilgilerin doğru olup olmadığı hakkında bir soruya, “Ellerinde Suriyeli olmayan liderlerin isimleri varsa bize bildirsinler. Suriyeli olmayan herhangi bir lideri bulundurmuyor ve kabul etmiyoruz. Bizim kararımız Kandil Dağları'nda değil. Bilakis Suriye’de ve Suriye Kürtleri içindir” diyerek cevap verdi.
Hemo, Washington, Moskova ve Şam'ın Ankara'nın tehditlerine karşı tutumlarını gözden geçirdikten sonra şunları söyledi:
“Bizim tutumumuz açık. Burada büyük bir komplo var. Saldırıların gerçekleşmemesini umuyoruz. Suriye halkının ve Kürtlerin diğerlerinden çok daha fazla acı çektiğini biliyoruz. İnsanlarımızın daha fazla yorulmasını istemiyoruz. Ama olurda herhangi bir saldırı ile karşı karşıya kalırsak gücümüz nispetinde kendimizi savunmaktan ve savaşmaktan geri durmayacağız.”
Hemo sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendi adıma ve ülkenin doğusundaki yönetim adına, Afrin saldırısı öncesinde yaptığım gibi Suriye devleti yetkililerine hitap ederek şunları söylüyorum: Biz Suriye’nin ve Suriye topraklarının tarafındayız. Devletin bütün gücüyle kendi topraklarını savunması gerekiyor. Aramızda var olan ihtilaflar Suriye toprakları ve sınırları ile ilgili değil. Demokrasi ve siyasete ilişkin dahili birtakım ihtilaflarımız var. Türkiye’nin saldırılarına karşı bir tutum takınılması gerekiyor. Fakat ne yazık ki devlet hala bu durumu izlemekle yetiniyor. Eğer onlar hazırlarsa, biz de Türkiye'ye karşı sınırları korumak ve birlikte hareket etmek için nasıl bir işbirliği yapılacağı konusunu tartışmaya hazırız.”
Hemo, Şam, Tahran ve Moskova'ya bağlı birliklerin Afrin’de Türkiye’ye karşı yürütülen direniş operasyonlarından rahatsız olduklarını ifade ederek, bazı yetkililerin Rusya'nın şu andaki düşmanının Türkiye değil ABD olduğunu düşündüklerini aktardı.
 
 



Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan
TT

Bankalar, petrol ve izolasyon: Washington'un Bağdat'taki İran kilidini açma anahtarları

Görsel: Sarah Padavan
Görsel: Sarah Padavan

Tarihin kritik bir anında, Tahran destekli Iraklı milisler yakın geçmişlerinden bir hayalet gibi göründüler. Bir yanda İran, diğer yanda ABD ve İsrail arasındaki son savaşta kenarda kaldılar. Çatışmadaki bu belirgin yoklukları yalnızca taktiksel bir karar değildi; İran'ın Irak içindeki nüfuz yapısındaki derin bir çatırdamayı, banka kasalarından Bağdat'taki siyasi ve güvenlik karar alma merkezlerine kadar uzanan ince ipler üzerinden uygulanan Amerikan baskısının artan etkinliğini yansıtıyordu.

200'den fazla İsrail savaş uçağı ve yaklaşık 300 balistik füze, İran içindeki hedeflerini vurmak için Irak semalarından geçti, ancak Iraklı milisler yine de müttefiklerini savunmak için karşılık vermediler. Buna karşılık küçük Yemenli Husi milis grubu, kimsenin beklemediği garip bir sahneyle gemilere saldırmaya ve İsrail'e füze fırlatmaya devam etti.

Onlarca yıldır milisler, İran'ın bölgedeki en önemli kollarından birini oluşturdu. Bu gruplar, 2003'ten sonra ABD'nin Irak işgali altında kuruldular ve finansman, eğitim ve danışmanlık yoluyla gelişerek bölgesel çatışmalarda ileri roller oynadılar. Suriye, Yemen ve Irak'taki çatışmalar, bu grupların Velayet-i Fakih’e mutlak sadakatlerini gösterdikleri ve “direniş ekseni"nin merkezi bir unsuru haline geldikleri arenalardı.

Ancak dönüm noktası, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırı sonrasında yaşandı. O dönemde, Hizbullah Tugayları ve Asaib Ehli’l Hak da dahil olmak üzere Iraklı milis gruplar, ABD'nin İsrail'in yanında savaşa girmesi halinde askeri müdahalede bulunacaklarını duyurdular. Washington'un fiilen dahil olmasıyla birlikte de bu milisler, insansız hava araçlarıyla Amerikan ve İsrail üslerini hedef almaya başladılar. Ancak, çok geçmeden liderlerini ve silah depolarını hedef alan yoğun ve ölümcül Amerikan saldırılarına maruz kaldılar ve bu da onların net bir şekilde gerilemelerine ve Mart 2024'te saldırılarını durdurmalarına neden oldu.

İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki grupların etkisi “kolayca azalmayacak”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edecektir

Sessizlik konuşuyor

Son savaşta, tüm beklentilerin aksine, Iraklı milisler harekete geçmediler. Füze fırlatmadılar veya misilleme eylemleri düzenlemediler, bunun yerine kendilerini kelimelerden ibaret ateşli açıklamalarla sınırladılar. Bu geri adım, askeri güç eksikliğinin değil, başta akıllı Amerikan baskısının yoğunlaşması olmak üzere iç ve dış değişikliklerin dayattığı zorunlu bir yeniden konumlandırmanın sonucuydu.

Nitekim Temsilciler Meclisi Başkanvekili Muhsin el-Mendelavi, “İran nüfuzunun azalmasının Irak'a zarar vermeyeceğini” vurguladı. Bağdat’ın, İran ile tarihi ve coğrafi bağlarını korurken, bağımsız bir dış politika oluşturmayı ve İran yanlısı silahlı grupların gücünü sınırlamayı hedeflediğini belirtti. Ayrıca, gücün sadece devletin kontrolünde olmasının önemine dikkat çekti ve devlet dışı silahların ortadan kaldırılması için uzun vadeli bir adımın atılmasını beklediğini ifade etti.

Milislere sempati duyan bir analist olan Kazım el-Fartuşi ise “çocukların artık büyüdüğünü” ve İran yanlısı grupların artık yerel ağlara sahip olduğunu, artık Tahran'a körü körüne itaat etmek zorunda olmadıklarını belirtti. Öte yandan, siyaset bilimi profesörü Anmar el-Saray, İran'ın bölgesel nüfuzundaki azalmaya rağmen, Irak'taki milis grupların etkisinin “kolayca azalmayacağına”, dahası önümüzdeki yıllarda etkili bir rolleri olmaya devam edeceğine inanıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını kullanma gücü açık bir ivmeyle azalıyor.

Amerikan baskı araçları

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'un Irak'taki kara gücü küçük olsa da, yeni stratejisi etkili ve can yakıcı araçların bir karışımına dayanıyor. Bu araçlar, milis grupları finanse eden petrol kaçakçısı şebekeleri hedef alan mali yaptırımlar, silah satın almak için kullanılan banka havalelerine getirilen kısıtlamalar ve bu milislerin birinci kademe liderlerine yönelik can yakıcı nokta saldırılardır.

Baskılar askeri boyutla sınırlı kalmadı; Irak devletinin tüm kılcal damarlarına kadar uzandı. Nitekim 29 Haziran 2025'te, İran destekli Federal Mahkeme Başyargıcı Casim Muhammed Abbud, ulusal bir yargı komitesinin kararıyla emekliye ayrıldı. Bu eşi benzeri görülmemiş adım, İran'ın geçmişteki hegemonyası altında tamamen başarısız olurdu, ancak sessizce gerçekleşti ve bu İran'ın Irak devlet kurumları içindeki etkisinin zayıfladığının açık bir göstergesi.

Siyasi araştırmacı Hamza Mustafa, İran yanlısı milislerin son çatışma sırasındaki sessizliğinin güç dengesinde bir değişimi yansıttığı ve belki de Tahran'ın gerilimi azaltma sinyali verdiği değerlendirmesinde bulundu. Hükümetin “kriz yönetiminin tüm iplerini elinde tuttuğunu kanıtladığını” ve kendisini uzak tutma politikasını benimsediğini, bunun da  kriz yönetimi için eşi benzeri görülmemiş bir alan sağladığını belirtti.

Irak halkının ruh halinin değişmesi

Irak'ı saran siyasi ve mezhepsel bölünmelere rağmen, birçok Iraklı tek bir temel talepte birleşiyor; Irak'ın, İran'ın uluslararası rakipleriyle hesaplaşacağı bir arenaya dönüştürülmesini reddetmek. Bu eğilim artık yalnızca popüler bir görüş değil; giderek daha dengeli dış politikalara ve bağımsız ulusal egemenliğe yönelen Bağdat'taki karar vericilerin yönelimlerine de yansıyor.

İran, Irak içinde hâlâ nüfuz ağlarına sahip olsa da, askeri ve siyasi araçlarını harekete geçirme kabiliyeti açıkça azalıyor. Washington'un milis grupların hareketini kısıtlamadaki başarısıyla birlikte, bir sonraki aşamada, özellikle petrol sektörü ile yönetimde İran nüfuzunun kalan kısmını zayıflatmaya yönelik Amerikan çabalarının daha da artması muhtemel.

Amerikan varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur

Latif el-Mahdavi ise “İran desteğinin yokluğunun, Irak'taki müttefiklerinin siyasi ve güvenlik nüfuzunun azalmasına yol açacağını, çünkü bunların Tahran'ın eseri olduğunu” düşünüyor. Ancak, bu olasılığın İran nüfuzunun tamamen sona ermesi anlamına gelmediğini, aksine mekanizmalarında niteliksel bir değişim anlamına geldiğini de sözlerine ekliyor.

Bugün tanık olduğumuz yalnızca “geçici bir sakinlik” değil, belki de Bağdat ve Tahran arasındaki ilişkinin yeniden tanımlandığı ve etki sınırlarının Irak'ın yüksek çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde silahlar, egemenlik ve parayla çizildiği yeni bir dönemin başlangıcıdır.

ABD'nin etki araçları

Dolar, bankalar ve para transferleri:

En büyük silah, petrol satış gelirlerinin dolar cinsinden yatırıldığı New York Federal Rezerv Bankası'dır. Washington, Bağdat'a para transferini geciktirme veya engelleme yetkisine sahip ve bu da ona hükümet üzerinde güçlü bir baskı aracı sağlamaktadır

ABD Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası (FATCA)

Uluslararası finansal transferleri kontrol eden ve dolarla bağlantılı Irak bankalarının faaliyetlerini etkileyen bir yasadır.

SWIFT aracılığıyla para transferlerini kontrol etme silahı

ABD, dolar transferlerini izleyerek İran bağlantılı milislere fon akışının önlenmesine yardımcı olmuştur.

İran ile iş birliği yapan bankaların yasaklanması

Washington, 2023-2024 yıllarında 14 Irak bankasına, İran ve Suriye'ye dolar kaçakçılığı yapmakla suçlayarak kısıtlamalar getirmiştir.

Askeri silahlar: Silahlar ve üsler

Ayn el-Esed Hava Üssü (Anbar), ABD kuvvetleri için bir operasyon ve kalıcı bir mevcudiyet merkezidir. ABD tarafından İran yanlısı grupların hareketlerini izlemek için kullanılmaktadır.

ABD üslerinde konuşlandırılmış ve İran veya milislerinden gelebilecek herhangi bir tehdide karşı caydırıcılık görevi gören hava savunma sistemleri (Patriot/THAAD) bulunmaktadır.

Milislere karşı nokta saldırılar

Washington, Tahran tarafından desteklenen Şii grupların önde gelen liderlerini hedef alan birkaç hassas hava saldırısı (2020-2021-2023-2024) gerçekleştirmiştir.

Irak, Amerikalıları sınır dışı edebilir mi?

ABD varlığının meşruiyet kaynağı, ABD'nin resmen varlığını sürdürmesine ve askeri ve istihbarat faaliyetlerini meşrulaştırmasına olanak tanıyan uluslararası koalisyondur.