Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı
TT

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Kitap Fuarı: Yenilik ve özgürlük arayışı

Beyrut Uluslararası Arapça Kitap Fuarı’nın büyük bir ekonomik getiri sağlaması yayıncılar açısından gerçekten de teşvik ediciydi. Doğrusu bu son zamanlarda Lübnan’da çok nadir duyduğımuz güzel haberlerden de biriydi. Ekonomik durgunluk, hükümeti kurma sürecinin girdiği çıkmaz ve içinde bulunduğumuz bu karamsar ortamda insanların kitap fuarına bu kadar ilgi göstermesini, yazarların imza törenlerine, fuar kapsamında düzenlenen faaliyetlere, seminerlere ve oturumlara bu kadar yoğun bir katılım olmasını hiç kimse beklemiyordu. Jarrous Press Yayınevinden konuştuğumuz bir yetkili; kötü ekonomik durumun Arap dünyasındaki kitap fuarlarını nasıl önemli ölçüde etkilediğinden, sansürün ve yasakların artmasının durumun daha da kötüleşmesine neden olduğundan, Beyrut Kitap Fuarı’nda ise katılmış olduğu diğer kitap fuarlarında sunamadığı birçok kitabı okurlara sunmak için  geniş bir alan bulduğundan bahsetti.
Geçmişte Lübnanlı yayınevleri kazançlarını arttırmak için dışarıda düzenlenen belli başlı fuarları beklerlerdi. Ama şimdi bu durum tersine dönmüş gibi görünüyor. Çünkü yayınevlerine hiçbir kısıtlama getirmeden tüm kitaplarını sunma konusunda sağladığı özgürlük  alanı, Beyrut Kitap Fuarı’nın daha büyük bir coşku ile geçmesini sağlıyor. Yazar Alawiya Sobh Adab Yayınevinden yayınlanmış 3 kitabını da imzalrken ve yeni kitapları ve hazineleri keşfetme arayışındaki okurlar yayınevine ayrılmış standatta dolaşırken bu konuda görüşünü aldığımız Adab Yayınevi yetkililerinden Rana İdris şunları söyledi; “Burada yasaklar yok. Bu nedenle “Sanki Cumhuriyeti”’nden  “Adı Aşk”a kadar her tür kitabı stantlarda bulundurabiliyoruz. Beyrut Kitap Fuarı’nın Arap dünyasındaki en önemli fuar olduğunu kesin bir şekilde söyleyebiliriz. Bizler yayınladıkları kitapların içeriği nedeniyle çokça sansüre maruz kalan yayınevlerinden biriyiz. Çünkü yayın politikamız daha çok romanlara önem veriyor. Bu nedenle Beyrut Fuarı’nın bize sunduğu özgürlüğü çok takdir ediyor ve bundan çok mutlu olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bu bizim için gerçekten çok önemli. Aynı şekilde genç nesillerin Arapça yayınlara yönelik artan ilgisinden de çok memnunuz. Okurların bilmedikleri yeni kitapları deneme ve daha önce tanışmadıkları yazarları keşfetme konusunda çok cesurlar bu yüzden yayınevleri olarak bizlerde bu ilgiyi karşılamaya çalışıyoruz”  diye konuştu.
Şüphesiz edebiyat ve bilhassa romanlar hala okurların en çok ilgisini çeken türlerin başında gelirken çeviri kitaplarına ve Isabel Allende, Elif Şafak ve Elena Ferrante gibi yazarların kitaplarına da büyük bir ilgi vardı. Sarter ve Camus’un eserleri ve “Zorba” gibi modern klasikler ile eski klasikler hala en çok rağbet gören eserler arasında bulunmaktaydı. Her ne kadar yaynevleri yetenekli çevirmenler bulmanın zorluğundan ve bazı çevirmenlerin dilinin zayıf olması nedeniyle kimi zaman aynı kitabı birkaç kere çevirmek zorunda kaldıklarından şikayet etseler de –ki bu yayınevleri için gerçekten önemli bir sorun- okuyucular arasında iyi çevirmenlere olan talep azalmak yerine gittikçe artmaktadır.
Adab Yayınevi’nden Rana İdris bu yıl fuarın büyük ilgi görmesinin nedenini insanların televizyonun yanında kitap gibi daha az maliyetli şeylerle kendilerini eğlendirme ve günlük sıkıntılarından uzaklaşama isteğine bağlıyor. Lina Keridiyye ise yayınevlerinin düzenlediği  günlük imza törenlerinin ve faaliyetlerin, yayınevlerinin sitelerinde ve sosyal medyada kitaplarını pazarlama yöntemlerinin kitap sektörünün yeniden canlanmasında temel bir rol oynadığını düşünüyor. Keridiyye; “Eskiden olduğu gibi oturup sizde oan bir kitabı arayan okuru bekleme yöntemi  artık işe yarar bir pazarlama yöntemi olmaktan çıkmıştır.”
Şüphesiz yayınevleri her zamankinden daha fazla okurlara mesajlarını ulaştırmak, onları yeni çıkan kitaplarından haberdar etmek için yeni iletişim araçlarını kullanmanın önemini anlamış bulunuyor. Çok tanınmamış ya da kitapları ilk defa yayınlanan genç kalemleri tanıtmak için de yayınevleri yine bu araçları kullanıyor. Hachette Antoine Yayınevi de bu yıl bunu yapmaya çalışan yayınevleri arasındaydı. Yayınevi; bir yandan sadece imza gününde “Ayrılık Gibi Lezzetli” adlı yeni romanından yaklaşık 500 nüsha satılan Ahlam Mustağni ve “Terzinin Kızı” adlı romanı ile  buna yakın bir satış oranı Jumana Haddad gibi iki önemli kadın yazarın kitaplarını basarken diğer yandan  Suriyeli bir bayan doktor olan Nağam Haydar’ın “Kış Bayramları” adlı ilk romanını da yayınladı. Fuar sırasında ise yine bir başka cesur genç kalemlerden biri olan Suhayb Eyyüp’ün “Satenden Bir Adam” adlı romanını yayınladı. Fransa’da yaşayan ve işleri nedeniyle fuara katılamayan Suhayb “Skype” aracılığıyla sanal bir imza günü düzenledi. Bu sanal imza gününde bir ilkte yaşanarak okurlar satın aldıkları kitabın üzerine ithaf sözlerini kendileri yazdılar. Elbette bu fuarda yaşanan tek ilk değildi. Yazar Talal Şetavi de bir ilke imza atan isimler arasındaydı. 14 yıldır İsrail hapishanelerinde bulunan Filistinli  esir Bessam Khandakji’nin Adab Yayınevleri tarafından basılan“Bedreddin’in Tutulması” romanından 100 tane satın alan Talal Şatavi bunları imzalayarak “Dar-ul Farabi”deki imza gününde kitaplarını satın alan her okuruna bir nüsha hediye etti. Yazarlar ve entelektüeller tarafından çok takdir edilenTalal Şatavi’nin bu eşsiz ve cesaret verici girişimi; 3 kez müebbet hapis cezasına çarptırılan, 21 yaşından beridir cezaevinde bulunan 31 yaşındaki esire gönderilmiş güzel bir mesaj olarak görüldü. Filistinli Bessam Khandakji İsrail hapishanelerinde geçirdiği bu süre boyunca 2 şiir kitabı ve Adab Yayınvevi tarafından basılan 1 roman yazdı.
Teknolojinin günlük hayat üzerindeki etkileri, medya ve çocuk eğitimi ve eğitim süreci gibi yeni olguları ele alan onlarca başlığa bakıldığında fuarın gerçekten de gelişmekte olduğu görülmektedir. Teknolojinin hayatlarımıza bu kadar girmesi nedeniyle yeni değişimleri ele alan bu tür kitaplar en çok ilgi gören ve gittikçe gelişen türler arasında bulunmaktadır. Her yıl sayısı daha da artarken  ele aldıkları konularda çeşitlenmektedir. Aynı şekilde çocuklara yönelik akıllı kalemler ve akıllı tahtalar gibi modern teknolojik ve eğitici araçlar da gün geçtikçe daha çok gelişmektedir. Fuarın  dijital gelecek bölümünde yer alan bu yeni ve modern araçların en dikkat çekici özelliklerinden biri de Arapça kullanım seçeneğinin de bulunmasıdır. Zira bilindiği gibi geçmişte bu gibi ürünlerde sadece yabancı diller kullanılırdı. Bu da bu alana yönelik gerçek ve umut verici bir çabanın var olduğuna  işaret etmektedir.
Yine bu fuarda yayınevlerinin başlıkların seçimlerinde, kitapların daha zarif ve dikkat çekici kapaklarla sunulmasına  özen gösterdiği ve bu konuda daha modern olmaya başladıkları görülmektedir. Örneğin Hachette Antoine Yayınevi kitaplarının kapaklarını süslemeyecek  güzel bir tablo için büyük miktarda paralar harcamaktan kaçınmayan yayınevlerinin arasında yer almaktadır. Aynı şekilde zamanın ruhuna daha yakın ve yeni konuları denemeye daha açık olan yazarların sayısında da bir artış görülmektedir. Kitaplar dünyasında belki de en dikkati çekici ve önemli gelişmeler ise çocuk edebiyatında yaşanmaktadır. Yayınevlerinin kitapların formlarına getirdikleri yenilikler ve çizim ile metinlerin iyi olması için harcadıkları çabalar bunun en açık göstergesidir.
Beyrut’taki yayın dünyasında bir şeyler değişmeye başlamaktadır. Yazarlar artık daha cesur ve yeniliğe daha açık hale geldiler. Yine çocuk edebiyatı alanında çocuklar için hayali bir dünya yaratma konusunda belki de en ilginç ve yenilikçi teknikleri kullanan yayınevleri arasında Onboz Yayınevi’de bulunmaktadır. Örneğin Onboz Yayınevleri’nin yayınladığı Emily Nasrallah’ın vefatından önce yazdığı ve hayatını, Onboz yayınevi deneyimini anlattığı “Mekan” adlı kitabının tasarmının sadece zarif değil tam bir sanat şaheseri olduğunu bilhassa belirtmeliyiz.
Kitapların tasarımının güzelliğine ve dizaynına daha çok önem vermek, okur açısından daha çekici görünmesi için kitapların kapaklarının tasarımında bazen ressam ve çizerlere başvurmak geçmişte yayınevlerinin önem vermediği ayrıntılardı. Ki bazı yayınevleri hala bu zihniyetten kurtulamamış görünmektedir. Bu yayınevleri hala kitaplarını hiçbir özen göstermeden sıralamayı  ya da belirli başlıklara göre sınıflandırmayı sürdürmektedir. Ama yayınevlerini bu özensizlikleri nedeniyle eleştiren ve kitabın önce dış görünüşünün okuru cezbetmesi gerektiğini söyleyen sesler de gittikçe artmaya başlamıştır. Fuar sırasında bazı yayınevleri daha da ileri giderek okurların dikkatini çekmek için standlarında müzisyenlere yer verdi. Kuşkusuz bu ekonomik krizlerin insanların elini kolunu bağladığını ve yeni fikirleri engellediğini zannedenlerin yanıldıklarını gösteren en açık kanıtlardan biridir. Evet, daha önce de belirttiğimiz gibi kitapları raflara dizip okurları bekleme dönemi kapanmıştır. Bugün artık her yayınevi pazarlamada kendi yöntemini geliştirmeye ve başarılı olmaya çalışmaktadır. Tüm bunlara rağmen fuarın organizasyonunu Lübnan Yayınevleri Birliği ile birlikte yürüten Arap Kültür Derneği’ne bu yılda çok sayıda eleştiriler yöneltildi. Derneğin fuarın adının işaret ettiği gibi gerçekten de“Uluslararası” ölçüde olması için atması gereken daha birçok adım olduğu belirtildi. Zira bu yıl Çin’in yoğun katılımı dışında fuarda yabancı yayınevlerinin etkin bir katılımı gerçekleşmedi. Meslektaşımız Rana Neccar ise şu soruları yöneltti: Bu yıl ilk defa fuara katılan Çin’in bu katılımının neden  dernek tarafından yeteri kadar duyurulmadı? Beyrut’ta sürekli karşılaştığımız yazarlar etkinliklere davet edilirken diğer Arap ülkelerinden büyük yazarlar neden davet edilmedi? Gerçekten de Adonis ve İbrahim Nasrallah dışında diğer Arap ülkelerinden neredeyse hiçbir yazar fuara katılmadı. Aynı şekilde Rana Naccar; fuara bir kitap almak için gelen bir ziyaretçinin neden zaten ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yetmeyen bir otoparkta arabasını park edebilmek için en az bir kitap değeri kadar para ödemesi gerektiğini de sorguladı.
Evet, fuara yöneltilen ve birçoğu haklı olan eleştiriler bulunsa da Arap yayın dünyasında gerçekten de bir şeyler değişmektedir. Çağı yakalaması gerektiğini ve zamanın hızla akıp geçtiğini bilenler yerlerinde saymayıp harekete geçmek istemektedirler. Bu bağlamda; kitap sektöründe dikkati çeken yeni gelişmelerden biri de yayınevlerinin hükümeti beklemek yerine sorunlarını kendi çabalarıyla aşmaya çalışmalarıdır. Örneğin iki ya da daha fazla Arap ülkesindeki yayınevleri  bir kitabı eş zamanlı olarak kendi ülkelerinde yayınlamak konusunda işbirliği yapar hale gelmişlerdir. Beyrut’taki “Difaf Neşriyat” ile Cezayir’deki “İhtilaf Yayınevi” arasındaki bu işbirlğinin en güzel örneklerinden biridir.



Oscar kazanması beklenen film neden 10 yılda çekilemedi?

Hawke, Linklater'ın Mavi Ay'ında Lorenz Hart rolünde (Sony)
Hawke, Linklater'ın Mavi Ay'ında Lorenz Hart rolünde (Sony)
TT

Oscar kazanması beklenen film neden 10 yılda çekilemedi?

Hawke, Linklater'ın Mavi Ay'ında Lorenz Hart rolünde (Sony)
Hawke, Linklater'ın Mavi Ay'ında Lorenz Hart rolünde (Sony)

Ethan Hawke, yönetmen Richard Linklater'la son işbirliği Mavi Ay'ın (Blue Moon) 10 yılı aşkın süredir yapım aşamasında olduğunu açıkladı.

Mavi Ay'da Hawke'un hayat verdiği Broadway söz yazarı Lorenz Hart, (efsanevi ikili Rodgers ve Hammerstein'ın yarısı olan) eski ortağı Richard Rodgers çığır açan hit müzikali Oklahoma!'nın açılış gecesini kutlarken, özgüveninin yıkılmasıyla yüzleşiyor.

Margaret Qualley, Andrew Scott ve Bobby Cannavale'nin de rol aldığı müzikal drama, Hawke'un Linklater'la çalıştığı 9 film.

Perşembe günü Variety & CNN Actors on Actors röportajında Sydney Sweeney'yle sohbet eden Hawke, Linklater'la onlarca yıldır süren dostluğunun başlangıcını anlattı.

55 yaşındaki Oscar adayı aktör, "23-24 yaşındayken Richard Linklater'ın seçmelerine katıldım ve Gün Doğmadan (Before Sunrise) filmine seçildim. Böylece 30 yılı aşan bir dostluk başladı" dedi. 

10 yıl önce bana [Mavi Ay] senaryosunu verdi. Ben de 'Bu filmi çekmeliyiz' dedim. O da 'Evet, çekeceğiz ama henüz değil' dedi.

Kafası karışan Hawke, "Şimdi çekelim" diye ısrar etmiş ancak Linklater ona "Hayır. Hazır değilsin. Sadece hayal etmeyi sürdürelim" demiş.

Aktör, "Böylece neredeyse 10 yıl boyunca, 18 ayda bir okuma yapıp bunun üzerine konuştuk" diye açıkladı.

En sonunda mutfak masamda bir okuma yaptık, herkes gitti ve ben Rick'e baktım. O da 'Hazırız' dedi.

Hawke, parayı denkleştirip artık başlama vakti olduğunu fark ettiği zaman "korkunun kapıyı çaldığını" söyledi.

Hawke, "O zaman 'Bir saniye, burada çok fazla laf kalabalığı var. Daha fazla zamana ihtiyacım var' diye düşündüm" diye anlattı. 

[Linklater] 'Daha fazla zamanımız yok. Çalışman lazım' dedi.

Görsel kaldırıldı.
Margaret Qualley, Mavi Ay'da Hart'ın ilham perisini canlandırıyor (Sony Pictures)

Önceki günlerde Hawke, içtenlikle canlandırdığı Hart rolüyle Altın Küre adaylığı aldı. Yapım da Müzikal veya Komedi türünde En İyi Film'e aday gösterildi.

Hawke, Sweeney'ye karakteri hakkında "Larry odadaki en küçük ve en büyük kişi" dedi. 

Gey ve bir kadına aşık. Kıskançlıkla içten içe çürüyor ama aynı zamanda sıcakkanlı ve duyarlı biri.

Ekimde vizyona giren Mavi Ay, eleştirmenlerin gözünde başarılı oldu. The Independent'tan Clarisse Loughrey, üç yıldızlı eleştirisinde "Linklater, 1940'ların Broadway ortamını tüm kırılgan zekası ve zarafetiyle ustaca yansıtıyor" diyerek filmi övdü. 

Filmde Frank Sinatra'dan Küçük Kardeşim'e (Stuart Little) kadar her konuda sivri espriler içeren zekice diyaloglar da bolca mevcut.

Ancak Loughrey filmin sorununun, "Hart'la barda geçirdiğimiz süre uzadıkça hikayenin daha da klostrofobik ve moral bozucu hale gelmesi" olduğunu savundu.

Independent Türkçe


Beklenen dövüş filmi "absürt denecek kadar zengin" kadrosuyla geliyor

Beklenen dövüş filmi "absürt denecek kadar zengin" kadrosuyla geliyor
TT

Beklenen dövüş filmi "absürt denecek kadar zengin" kadrosuyla geliyor

Beklenen dövüş filmi "absürt denecek kadar zengin" kadrosuyla geliyor

Canlı çekim Street Fighter filminin ilk fragmanı yayımlandı. 

Video oyunu serisinden uyarlanan filmden ilk görüntüler, Los Angeles'ta düzenlenen The Game Awards'ta izleyicilerle buluştu. 

1993'te geçen filmin oyuncuları da sahneye çıktı. 

Resmi senaryo özetine göre, yolları ayrılan Ryu ve Ken gizemli Chun-Li'nin çağrısıyla dünya çapındaki bir dövüş turnuvasına katılarak yeniden bir araya geliyor. Ancak bu turnuva, hem birbirleriyle hem de geçmişleriyle yüzleşmelerini gerektiren ölümcül bir arka plana sahip.

Ryu'yu canlandıran Andrew Koji, Ken Masters rolündeki Noah Centineo ve Chun-Li'ye hayat veren Callina Liang'ın dışında kadroda pek çok önemli oyuncu var: Cody Rhodes (Guile), Orville Peck (Vega), 50 Cent (Balrog), Jason Momoa (Blanka), Vidyut Jammwal (Dhalsim), Oliver Richters (Zangief), Hirooki Goto (E. Honda), David Dastmalchian (M. Bison), Roman Reigns (Akuma), Andrew Schulz (Dan Hibiki), Eric André (Don Sauvage), Mel Jarnson (Cammy), Rayna Vallandingham (Juli), Alexander Volkanovski (Joe).

Kültür ve sanat siteleri filmin kadrosunun "absürt denecek kadar zengin" olduğunu söylüyor. 

Video oyunlarına odaklanan Kotaku, 1994'te çekilen Son Savaş'a (Street Fighter) kıyasla bu filmin kendisini daha az ciddiye alıyor gibi göründüğünü ve ilk fragmanın heyecan verdiğini bildiriyor. 

Çekimleri 18 Ağustos'ta Avustralya'da başlayan filmin yönetmen koltuğunda Şaka Peşinde'yle (Bad Trip) tanınan Kitao Sakurai oturuyor. Sakurai, 2024'te projeden ayrılan Danny ve Michael Philippou'nun yerine geçti. Philippou kardeşler, korku türündeki Konuş Benimle (Talk to Me) ve Onu Geri Getir'le (Bring Her Back) dikkat çekmişti. 

Başta 20 Mart 2026 diye açıklanan vizyon tarihi de bu değişiklikle birlikte 16 Ekim 2026'ya alındı.

Independent Türkçe, Variety, Kotaku, Rolling Stone


Elden Ring filmi: Hayranlar muazzam bir deneyime hazır olsun

Tarnished (Lekelenmiş) diye seslenilen sürgün savaşçının hikayesi beyazperdeye taşınıyor (FromSoftware)
Tarnished (Lekelenmiş) diye seslenilen sürgün savaşçının hikayesi beyazperdeye taşınıyor (FromSoftware)
TT

Elden Ring filmi: Hayranlar muazzam bir deneyime hazır olsun

Tarnished (Lekelenmiş) diye seslenilen sürgün savaşçının hikayesi beyazperdeye taşınıyor (FromSoftware)
Tarnished (Lekelenmiş) diye seslenilen sürgün savaşçının hikayesi beyazperdeye taşınıyor (FromSoftware)

Los Angeles'ta düzenlenen The Game Awards'ta projelerini detaylandıran Bandai Namco Entertainment, yeni video oyunlarının yanı sıra Elden Ring filmine dair de açıklama yaptı. 

Japonya merkezli oyun devinin CEO'su Nao Udagawa, geçmişte Disney ve 21st Century Fox'ta üst düzey yöneticilik yapan Peter Rice'ın projeye dahil olduğunu resmen duyurdu. 

A24 ortak yapımcılığında gerçekleştirilecek film uyarlamasının senaristliğini ve yönetmenliğini Alex Garland'ın üstlendiğini hatırlatan Udagawa, geliştirme aşamasının sürdüğünü belirterek şu ifadeleri kullandı:

Projenin nasıl şekilleneceği bizi çok heyecanlandırıyor. İlk önceliğimiz gerçekten Elden Ring hayranları olacak. Uzun süredir bu seriyi destekleyen hayranların müthiş bir film ve muazzam bir deneyim hissine kavuştuğundan emin olacağız. Belki oyunu oynamadan filmi izleyenler de 'Bu dünyayı görmek ve farklı açılardan deneyimlemek için oyunu deneyeyim' diyecek.

2022 yapımı fantastik oyunun kurgusal dünyası, Game of Thrones'un yazarı George R.R. Martin tarafından kaleme alınmıştı.

FromSoftware'den Hidetaka Miyazaki'nin yönettiği oyun, Lands Between (Aradaki Topraklar) denen mitolojik dünyada geçiyor. 

Uzun süredir en iyi oyunlardan biri kabul edilen Elden Ring, 30 milyondan fazla kopya sattı ve çeşitli ödüller kazandı.

Alex Garland, son dönemde 28 Gün Sonra (28 Days Later) serisiyle gündemde.

Danny Boyle'ın 20 seneyi aşkın süre sonra 28 Yıl Sonra'yla (28 Years Later) yeniden başlattığı ve 28 Yıl Sonra İkinci Bölüm: Kemik Tapınağı'nda (28 Years Later: The Bone Temple) yönetmenlik koltuğunu Nia DaCosta'ta bıraktığı serinin yeni filmi için çalışmalara resmen başladı. 

28 Hafta Sonra (28 Weeks Later) hariç önceki filmlerin senaryosunu kaleme alan Garland, yeni yapımın hikayesi üzerinde de çalışıyor.

2003'teki ilk filmde başrol oynayan Cillian Murphy'nin de seriye geri dönebileceği konuşuluyor. 

Independent Türkçe, Variety, Deadline