Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ortadoğu’daki sorunları çözme girişimleri çerçevesinde ‘kolektif formüllerin benimsenmesi’ gerektiğini vurguladı.
Lavrov, 21 Aralık’ta Moskova’da Filistinli mevkidaşı Riyad el-Maliki ile bir araya gelirken, görüşme sonrası yaptığı açıklamada, ABD olmadan bölgede bir anlaşma sağlanamayacağını söyledi. Lavrov ayrıca, zor krizin çözümünde Washington’un tek başına başarılı olamayacağına da dikkati çekti.
Rus bakanın ifadeleri, Filistin’i Ortadoğu’daki mevcut çıkmazdan uzaklaştırmak için yeni bir girişim çağrısı olarak yorumlandı. Moskova’daki bir Arap diplomat Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Filistin- İsrail ilişkileri yolunda siyasi bir çözüm sağlamak için yeni fikirler veya girişimler ortaya koymanın önemli olduğunu, Filistin tarafının Rusya’nın bölgedeki varlığını güçlendirerek son aşamada gücünü kullanmasını umduğunu ifade etti. ‘Moskova aceleci davranmak istemiyor’
Diplomat, “Moskova, uzun zamandır konuşulan ABD vizyonunun niceliğinden önce yeni fikirler ortaya koymak için aceleci davranmak istemiyor” dedi. Yüzyılın Anlaşması’na atıfta bulunan diplomat, “Rusya, birçok defa anlaşmanın içeriğini veya Washington’un bir girişim olarak ortaya koyduğu hazırlıkları görmediklerini söyledi” ifadelerini kullandı.
Rusya Dışişleri Bakanı, ABD’nin Filistin- İsrail çözümünde tek başına sonuç elde edemeyeceğini vurguladı. Lavrov, çözüm arayışının kolektif formatlar ve Arap ülkeleri ile yakın koordinasyon dâhilinde gerçekleştirilmesinden yana olduğunu belirtti. Sergey Lavrov, Filistin- İsrail çatışmasının çözümünün, önemli bir rol oynayan ABD olmaksızın mümkün olmadığını, ancak ABD’nin de yalnız başına başarı sağlayamayacağını açıkladı.
ABD ve İsrail’in son faaliyetlerini üstü kapalı bir şekilde eleştiren Lavrov, “Filistin- İsrail sorununun çözümünde uluslararası girişimleri baltalama ve başarısızlığa uğratma” yönündeki faaliyetlerinden dolayı ülkesinin endişelerini dile getirdi. Rusya’dan Filistin birliği vurgusu
Sergey Lavrov, bir Filistin birliğinin olmayışının, bölgede siyasi bir çözüm sağlama çabalarında kaydedilecek ilerlemenin önünde engel olduğunu söyledi. “Filistin Devlet Başkanı ve İsrail Başbakanı arasında bir görüşme düzenleme girişimimiz hala masada” diyen Lavrov, “Konuşulacak çok şey var. Bu toplantıyı engelleyen şey, Filistin birliğinin olmayışıdır. Filistin halkı saflarının Ramallah’ta meşruiyet şemsiyesi altında birleşmesi gerekiyor” dedi.
Riyad el-Maliki de ortak basın toplantısı sırasında, Filistin tarafının “tam bir İsrail yandaşlığı dolayısıyla siyasi süreçteki ABD tekelciliğini kabul etmediğini” vurguladı. El-Maliki, barış sürecini canlandırmak için çok taraflı bir çerçeve oluşturulmasının önemli olduğunu belirtti.
Lavrov ile görüşmesinde, Filistin saflarındaki birliğin yeniden sağlanması meselesini ele aldıklarını vurgulayan el-Maliki, devlet başkanının, Rusya’nın “Hamas’ı Ekim 2017 anlaşmasına uymaya ve Filistin iç bölünmesini kalıcı bir şekilde sona erdirmek, cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerine hazırlanmak için yürütülen çabaları desteklemeye” ikna etme girişimlerini memnuniyetle karşıladığını söyledi.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov da Moskova’nın uzlaşı çabalarını desteklemek amacıyla Fetih ve Hamas hareketlerinden temsilcileri bir araya getirecek bir toplantı düzenleme hazırlığı yaptığını belirtti. Ülkesinin, Hamas lideri İsmail Haniye’yi Moskova’ya davet ettiğine dikkati çeken Bogdanov, ziyaretin büyük olasılıkla yeni yıl öncesinde gerçekleşeceğini vurguladı.
Mihail Bogdanov, Filistinli taraflar arasında doğrudan bir müzakere çağrısı yaparken, ilgili taraflara uygun bir tarihin belirlenmesi üzerinde çalışıldığını ve Haniye’nin heyet üyelerini belirlemesi gerektiğini söyledi. Yetkili, “Bu konudaki isteğimizi dile getirdik ve bekliyoruz” dedi. Heyette kimler olacak?
Şarku’l Avsat’ın da Moskova’daki Hamas’a yakın kaynaklardan edindiği bilgilere göre, harekete mensup heyet, Hamas'ın Gazze sorumlusu Yahya Sinvar ve Siyasi Büro Üyesi İsmail Haniye de dâhil üst düzey yetkilileri içerecek. Kaynaklar ancak, toplantılara ilişkin ayrıntılara değinmekten kaçınırken, durumun şu anda hazırlık aşamasında olduğunu söyledi.
Lavrov, kasıtlı olarak Ortadoğu’daki sorunlara İran ile çatışma perspektifinden bakmamak gerektiğini ifade ederken, yaklaşımın Filistin meselesini “bölgenin tanık olacağı yeni ve daha büyük acılara” iteceğini ifade etti.
Riyad el-Maliki ise Filistin liderliğinin, Moskova’nın uzlaşı meselesine dair çabalarını destekleme konusunda kararlı olduğunu vurguladı. Rusya’da yayın yapan RT kanalına göre Filistinli yetkili, “Görüşmemiz uyarınca Rus yetkilinin, uzlaşı çabalarını güçlendirmek için safları mümkün olduğunca birleştirme girişimleri zararlı değil. Mısır çabalarını destekleyen herhangi bir ek çaba, bizi Hamas liderliğinin tavrının gergin olduğu önceki bilgilerimizle karşı karşıya getiriyor. Önceki çabaların tamamı başarısızlıkla sonuçlandı ve diğer çabalar da başarısızlıkla sonuçlanacak” dedi. ABD’ye tepki
Bakan, Filistin yönetiminin Washington’un önerdiği Yüzyılın Anlaşması’nı Filistinlilerin temel haklarını koruması halinde kabul edeceğini ifade etti. ABD’nin BM Büyükelçisi Nikki Haley’in Yüzyılın Anlaşması’nın reddedilmesine karşı yaptığı uyarıya dikkati çeken el-Maliki, söz konusu uyarının “Nikki Haley ve ABD’nin temsil ettiği aptallığı yansıttığını“ vurguladı.
Filistinli bakan, “Henüz görmediğimiz bir anlaşmayı reddetmemize karşı bizi uyarmamaları gerekiyor. Görmediğimiz bir anlaşmayı nasıl kabul ederiz? Temel haklarımıza uymuyorsa, kesinlikle reddedeceğiz. Ancak temel haklarımızı korursa, işgali sonlandırıp Filistin Devleti’ni tanırsa kabul edeceğiz” açıklamasında bulundu.
WSJ: Trump, Netanyahu'ya Katar'da Hamas'ı hedef alma kararının akıllıca olmadığını söyledihttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5185316-wsj-trump-netanyahuya-katarda-hamas%C4%B1-hedef-alma-karar%C4%B1n%C4%B1n-ak%C4%B1ll%C4%B1ca-olmad%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-s%C3%B6yledi
WSJ: Trump, Netanyahu'ya Katar'da Hamas'ı hedef alma kararının akıllıca olmadığını söyledi
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
Wall Street Journal gazetesi, ABD'li üst düzey yöneticilere dayandırdığı haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya, Katar'daki Filistin İslami Direniş Hareketi'ni (Hamas) hedef alma kararının akıllıca olmadığını söylediğini bildirdi.
Trump, bu açıklamayı saldırının ardından salı günü gergin geçen telefon görüşmesi sırasında yaptı.
Gazeteye göre Netanyahu, saldırı düzenleme fırsatının anlık olduğunu ve bu fırsatı değerlendirdiğini belirtti.
Şarku’l Avsat’ın WSJ’den aktardığına göre, ikili arasında salı günü geç saatlerde ikinci bir telefon görüşmesi gerçekleşti ve Trump'ın Netanyahu'ya saldırının başarılı olup olmadığını sordu.
İran ile UAEA arasında “Kahire Mutabakatı” konusunda anlaşmazlıkhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5185315-i%CC%87ran-ile-uaea-aras%C4%B1nda-%E2%80%9Ckahire-mutabakat%C4%B1%E2%80%9D-konusunda-anla%C5%9Fmazl%C4%B1k
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, İran Dışişleri Bakanı ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü arasında duruyor (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
İran ile UAEA arasında “Kahire Mutabakatı” konusunda anlaşmazlık
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, İran Dışişleri Bakanı ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Müdürü arasında duruyor (Mısır Cumhurbaşkanlığı)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ve İran, Avrupa'nın anlaşmanın derhal uygulanması yönündeki çağrıları üzerine, Kahire'de yeni koşullar doğrultusunda iki taraf arasında iş birliğinin yeniden başlatılması konusunda vardıkları mutabakatın kapsamına ilişkin farklı yorumlarda bulundular. Anlaşma, Avrupa güçlerinin İran'a BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girmesini önlemek için nükleer denetimlerin yeniden başlatılması konusunda ay sonuna kadar süre tanımasının ardından geldi.
BM Nükleer Gözlemevi Başkanı Rafael Grossi, dün Viyana'da yaptığı açıklamada, iş birliği çerçevesinin haziran ayında İsrail ve ABD saldırılarından etkilenen tesisler de dahil olmak üzere İran'daki tüm tesis ve altyapıları istisnasız kapsadığını doğruladı ve derhal uygulanması gerektiğini vurguladı.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise anlaşmanın şu anda müfettişlerin İran nükleer tesislerine erişmesine izin vermediğini belirterek, "Snapback" mekanizmasının etkinleştirilmesinin anlaşmayı geçersiz kılacağı konusunda uyardı.
Avrupa Birliği salı günü yaptığı açıklamada, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) denetim faaliyetlerini yeniden başlatmasına acilen izin vermesi gerektiğini belirtti. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Suudi Arabistan, İran ile UAEA arasındaki anlaşmanın güveni güçlendirme, diplomatik çözümler arama ve iş birliği sağlamadaki rolünü övdü. Çin de bu adımı memnuniyetle karşıladı.
Kim Jong-un ve ‘büyüklerle oyun’https://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5185309-kim-jong-un-ve-%E2%80%98b%C3%BCy%C3%BCklerle-oyun%E2%80%99
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, 3 Eylül'de Pekin'de Japonya'ya karşı kazanılan zaferin ve 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yıldönümü anısına düzenlenen askeri geçit töreninden önce bir araya geldiler (AFP)
TT
TT
Kim Jong-un ve ‘büyüklerle oyun’
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, 3 Eylül'de Pekin'de Japonya'ya karşı kazanılan zaferin ve 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yıldönümü anısına düzenlenen askeri geçit töreninden önce bir araya geldiler (AFP)
Samir İlyas
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un, Çin’in başkenti Pekin'de 20'den fazla ülkenin liderleriyle ilk kez bir araya geldiği uluslararası toplantıda tüm dikkatleri üzerine çekti. Çin'in Japonya'ya karşı kazandığı zaferin 80. yıldönümünü kutlamak için düzenlenen en büyük askeri geçit törenine katılan genç lider, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in solunda oturdu. Şi Cinping, küresel düzeni yeniden şekillendirmek amacıyla sağındaki koltuğu Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e verdi.
Büyükbabası Kim Il-sung'un izinden giden torunu, 66 yıl sonra, Çin ve Rusya'nın desteğiyle Pekin'de geçirdiği hareketli üç günün ardından Pyongyang'a döndü. Bu tarihi an, 1950'li yılların başlarında Soğuk Savaş'ın başlangıcındaki atmosferi anımsattı. 1950-1953 Kore Savaşı, Soğuk Savaş döneminde Batı ile Doğu Bloku arasında silahlı çatışmaların başlangıcını işaret ederken, Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle sona erdi. Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaş ise Batı ile yeni bir çatışma döneminin habercisi oldu. Bu savaşın sonucu kısmen de olsa Çin ve Kuzey Kore'nin tutumlarıyla ilişkili.
Kim Il-sung, 1959 yılında Çin lideri Mao Zedong ve Nikita Sergeyeviç Kruşçev’den, ABD destekli güney komşusuna karşı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni savunma sözü alırken, Kim Jong-un'un ziyareti, Kuzey Kore'nin ABD hegemonyasını kırmak ve çok kutuplu bir dünya kurmak isteyen Çin ve Rusya liderlerinin planlarında giderek artan önemini ortaya koydu. Kim Jong-un'un uluslararası izolasyonunun sona ermesi, Kuzey Kore'nin kurulduğundan beri ülkeyi yöneten Kim hanedanının sert erkek imajından farklı, dünyaya yeni bir yüzün tanıtılmasıyla birlikte gerçekleşti.
Kim'in askeri geçit törenine davet edilmesi, Putin ve Şi ile aynı sahneyi paylaşması ve ikili görüşmenin sonuçları, Çin'in Kuzey Kore'ye yaklaşımında bir değişiklik olduğunu ortaya koydu.
İki müttefik arasında
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Putin'in Pekin'de Kim ile yaptığı görüşmenin ardından, Kuzey Kore-Rusya ilişkileri benzeri görülmemiş bir düzeye ulaştı. Başkan Şi, altı yıl sonra yapılan ilk ikili görüşmede, Kuzey Kore lideri Kim'e Pekin'in Pyongyang ile ilişkileri güçlendirme konusundaki kararlılığını garanti ederek, iki ülke arasındaki bağların gücünü vurguladı.
Şi, ortak çıkarlarını korumak için uluslararası ve bölgesel konularda stratejik koordinasyon düzeyini yükseltmeye hazır olduklarını belirtti. Çinli lider ayrıca, Pekin'in Kore Yarımadası konusunda objektif ve adil bir tutum sergilediğini yineledi. Çin'in resmi haber ajansı olan Xinhua Haber Ajansı’na göre Şi, Kim'e Çin ve Kuzey Kore'nin ‘aynı kaderi paylaşan ve birbirlerini destekleyen iyi komşular, dostlar ve yoldaşlar’ olduğunu ve Kore Yarımadası’nda barış ve istikrarı sağlamak için Pyongyang ile koordinasyona devam etmeyi istediğini söyledi.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Japonya'ya karşı kazanılan zaferin ve 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 80. yıldönümünü kutlayan askeri geçit törenine katıldıktan sonra Pekin'de bir araya geldi, 3 Eylül 2025 (AFP)
Kim'in askeri geçit törenine davet edilmesi, Putin ve Şi ile aynı sahneyi paylaşması ve ikili görüşmenin sonuçları, Çin'in Kuzey Kore'ye yaklaşımında bir değişiklik olduğunu ortaya koydu. Pyongyang'ın ana destekçisi olan Pekin'in, 2018 sonbaharı ile 2019 yaz başı arasında Şi ve Kim arasında yapılan bir dizi toplantıda gündemi meşgul eden Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması konusuna artık ilgi duymadığı anlaşıldı. Bu görüşmelerde Kim, ABD ve Güney Kore ile ilişkilerini yeniden düzenlemek için Çin'in desteğini almaya çalışmıştı.
Toplantı, Pyongyang'ın Moskova ile ilişkilerini güçlendirmesinin ve Kim'in Ukrayna'ya karşı savaşında Putin'in ana müttefiki olarak kendini konumlandırmaya çalışmasının ardından gerçekleşti. Kim’in sıcak karşılaması, Pekin-Pyongyang-Moskova üçgeni içindeki ilişkileri yeniden dengeleme girişimi ya da Çin'e Kore Yarımadası’ndaki çıkarlarını hatırlatmak için alınan bir önlem olabilir. Bunda ABD Başkanı Donald Trump'ın son haftalarda Kuzey Kore lideriyle görüşme arzusunu dile getirmesi de etkili oldu. Trump, ilk başkanlık döneminde Kim ile gerçekleşen iki nadir görüşmenin ardından aralarındaki ilişkiyi ‘çok iyi’ diyerek övmüştü.
Kim ise, ABD ile müzakerelerin yeniden başlaması ihtimalinden önce Çin ile ilişkilerini yeniden kurmaya ve ekonomik ve diplomatik destek sağlamaya çalışıyor olabilir. Ayrıca, Ukrayna'daki savaş sona ererse Rusya ile ilişkilerin bozulmasına da hazırlık yapıyor olabilir.
Sovyetler Birliği ve Çin'in Kuzey Kore'nin kurucusu Kim Il-sung'a güney komşusuna karşı verdiği savaşta (1950-1953) sağladığı destek, iki ülke arasındaki uluslararası alanda iş birliğinin en belirgin özelliğiydi.
Batı'nın endişeleri
Batı için uzun süredir baş ağrısı kaynağı olan nükleer silahlı ülkenin lideri Kim, nadir görülen bu güç gösterisi sırasında kürsüye çıktı ve Güney Kore ve Japonya'nın, ABD'nin batı kıyılarına da ulaşabilen nükleer füzelerine yönelik korkularını artırdı. ABD Başkanı Trump ise bu askeri geçit törenini komplo teorisi merceğinden izledi. Trump, sosyal medya platformu Truth Social'da yaptığı bir paylaşımda, Çinli mevkidaşını tebrik ettikten sonra “Lütfen Vladimir Putin ve Kim Jong-un'a, ABD'ye karşı komplo kurarken en içten selamlarımı iletin” diye yazdı.
Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas dün yaptığı açıklamada, Rusya ve Kuzey Kore liderlerinin Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile birlikte Pekin'deki büyük askeri geçit törenine katılımının, yeni bir Batı karşıtı ‘dünya düzeni’ oluşturma çabalarının bir parçası olduğunu söyledi.
Batı, üç nükleer gücün ittifakının Asya-Pasifik bölgesindeki mevcut askeri dengeyi bozmasından korkuyor. Bu endişelerin yanında Rusya'nın geçtiğimiz yaz Kuzey Kore ile ortak savunma maddesi içeren bir stratejik ortaklık anlaşması imzalamış olması da yer alıyor. Kuzey Kore'nin Çin ile de 1961 yılında imzalanan ve 2021'de yenilenen bir anlaşması bulunuyor.
Askeri geçit töreni, Çin'in askeri gücünü ve diplomatik etkisini sergilemek için düzenlendi. Fakat yan yana oturan Çin, Rusya ve Kuzey Kore liderleri, Trump'ın politikalarının belirsizliği nedeniyle ülkeleri arasında nükleer üçlü ittifak kurulacağı ve başta Kore Yarımadası olmak üzere birden fazla kriz bölgesinde sıcak savaşların patlak vereceğine dair korkuları körükledi.
Üç ülke nükleer silahlara sahip ve dünyanın herhangi bir yerine saldırı yapma kabiliyetine sahip. Farklı başlangıç noktalarına ve hedeflerine rağmen, tek bir ana hedefleri var. O da ABD’yi zayıflatmak ve Washington'ın liderliğindeki tek kutuplu dünyayı sona erdirmek.
Kuzey Kore ve Rusya ile olan ortaklık, Pekin'in ABD'nin yerini dünyanın hakim gücü olarak alma çabalarına yardımcı olsa da bu üçlü aynı zamanda Pekin'in hedeflerini de baltalayabilir. Bir yandan, bu üç ülke Washington'ın kaynaklarını çekerek ve dikkatini Pekin'den uzaklaştırarak onu zayıflatmaya yardımcı olurken diğer yandan Çin'in uzaklaştırmak istemediği AB ve Japonya gibi güçlü ortaklarının şiddetli düşmanlığını kışkırtıyor. Çin bu denklem içinde bu eksenle ilişkilerini kontrol edip yönlendirebilecek kadar güçlendirirken, onun davranışlarından sorumlu olacak noktaya gelmeden ince bir ip üstünde yürüyorlar.
İleriye dönük beklentiler
Sovyetler Birliği ve Çin'in Kuzey Kore'nin kurucusu Kim Il-sung'a güney komşusuna karşı verdiği savaşta (1950-1953) sağladığı destek, Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında yaşanan ilk şiddetli çatışmalar sırasında iki ülke arasındaki uluslararası alanda iş birliğinin en belirgin özelliğiydi.
Putin, Batı karşısında yaşadığı hayal kırıklığının ardından, ikinci döneminde Çin ile siyasi, ekonomik ve güvenlik ilişkilerini güçlendirmeye odaklanmaya başladı. Buna karşın Rusya, Kuzey Kore ile ilişkilerini ihmal etti, ancak 2021 yılında Batı ile gerginliğin tırmanmasının ardından bu ülkeye olan ilgisini yeniden canlandırdı ve Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasının ardından ilişkiler çok daha yakın hale geldi.
Rusya'ya yönelik uluslararası izolasyonunun, Hindistan'a uygulanan ikincil yaptırımlar da dahil olmak üzere benzeri görülmemiş yaptırımlara rağmen başarılı olamadığını hatırlatılmalı.
Pyongyang, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı savaşında önemli hizmetler sunmasının yanı sıra Tayvan'da bir savaş çıkması durumunda Pekin üzerindeki baskıyı hafifletmek için Çin'e Güney Kore'ye karşı bir savaşla Amerikalıların dikkatini dağıtma konusunda yardımcı olabilir.
Öte yandan, Çin'in savunma ve güvenlik konularındaki çekinceleri göz önüne alındığında, Kuzey Kore ve Rusya ile askeri bir ittifak kurması olası görünmüyor. Şi Cinping'in, 1950'lilerin başlarında Kore İşçi Partisi (eski adı Komünist Parti) liderliğindeki Kuzey Kore'ye yardım etmeye ve ABD ile karşı karşıya gelmeye karar verdiği ve bunun sonucunda dönemin ABD Başkanı Harry Truman'ın durumu fırsat bilerek 7. Filo'yu Tayvan Boğazı'na göndererek Tayvan Adası’nın kaybedilmesine yol açan hatayı tekrarlaması da olası değildir.
Üçlü ittifakın geleceği, ABD'nin üç ülke arasındaki yeni ekseni bölme becerisine bağlı olmaya devam ediyor, ancak günümüz dünyasında bu tür çabaların başarılı olma ihtimali düşük. Bu ülkelerden herhangi birini, mevcut müttefiklerinin ABD'den daha büyük bir tehdit oluşturduğuna ikna etme girişimleri boşuna olur. Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yı izole etmeye yönelik Batı'nın çabaları da, bu ülkeler bir ittifak kurmaya karar verirlerse sonuçsuz kalır. ABD politikalarının karışıklığı ve diktatörlükler ile demokrasiler arasındaki çatışmaya odaklanılması, Batı'nın bu üç ülkeyle mücadelesinde ‘küresel Güneyi’ kazanmaya yönelik her türlü çabayı zayıflatıyor.
Burada Rusya'ya yönelik uluslararası izolasyonunun, Hindistan'a uygulanan ikincil yaptırımlar da dahil olmak üzere benzeri görülmemiş yaptırımlara rağmen başarılı olamadığını hatırlatmakta fayda var. Çin ve Rusya'nın geniş bir dostlar ağı kurmadaki başarısı, rejimlerle çatışmaktan kaçınmaları ve devletlerin egemenliğine saygı göstermeye önem vermeleri, bunun yerine kalkınma ve ortak çıkarlara odaklanmalarına bağlı. Elbette, üç liderin iç ve dış politika öncelikleri farklı ve üçlü ittifak faydacı bir ittifak olabilir, ancak mevcut uluslararası koşullarda bu ittifakı bozmak son derece güç.
Mevcut koşulların en büyük yararlanıcısı olarak ortaya çıkan Kim’in 66 yıl sonra ilk kez bir Kore lideri olarak askeri geçit törenine katılması, ülkesinin küçük boyutuna rağmen Rusya ve Çin ile ilişkilerinde eşit bir ortak haline geldiğini ve Rusya'ya verdiği önemli ‘kardeşçe’ destekten sonra güvenilir bir müttefik olduğunu gösteriyor. Kuzey Kore lideri, Rusya'nın Ukrayna'ya savaş açmasına kadar Pyongyang'ın başlıca destekçisi olan Çin'in, Batı ile çatışmasında kendisine yardımcı olabilecek ‘sadık’ bir rejimi kaybetmek istemiyor olabilir. Kim, başlıca ekonomik ortağı olan Çin'e açılmasının kendisine ek faydalar getirmesini umuyor. Pyongyang'ın Moskova ile artan güvenlik ve ticaret ilişkilerinden açık ekonomik faydalar elde ettiği herkesçe biliniyor. Güney Kore Merkez Bankası, 29 Ağustos'ta Kuzey Kore ekonomisinin 2024 yılında yüzde 3,7 büyüyeceğini ve bu büyümenin sekiz yılın en hızlı büyümesi olacağını bildirdi. Banka, Kuzey Kore ekonomisinin ‘Rusya ile genişleyen iş birliğinin’ etkisiyle madencilik ve imalat sektörlerinin büyüme kaydettiğini ve ihracatın yüzde 10,8 arttığını belirtti.
Kuzey Kore basını Kim Jong-un'a ‘sevgili ve saygıdeğer kızının’ Çin'deki faaliyet programını ya da ziyaretin amacının onun Kuzey Kore'yi yöneten Kim ailesinin varisi olarak duyurmak olup olmadığını açıklamadı.
Haleflik ya da yeni bir imaja hazırlık
Açık kalan bir mikrofon, Putin ve Şi’nin beraberlerinde Kim ile birlikte, Pekin'deki askeri geçit töreni platformuna doğru yürürken organ nakli ve insanların 150 yıla kadar yaşama olasılığı hakkında yaptıkları konuşmayı kaydetti. İki liderin ilgisinin, ilerleyen yaşları ve başlattıkları siyasi projeleri tamamlama arzularından kaynaklandığı aşikar. Öte yandan, sadece 41 yaşında olan Kim, genç kızını ilk kez kamuoyuna tanıtmak için Pekin'e getirdi. Bu durum, kızını getirmesinin amacının ne olduğu ve 1950'li yıllardan beri iktidarda olan hükümdar ailenin halefi olarak onu hazırlamak olup olmadığı konusunda spekülasyonlara yol açtı.
Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ve kızı Kim Ju-ae, Kangwon eyaletindeki Wonsan Kalma kıyı turizm bölgesinin tamamlanmasını şerefine düzenlenen bir gösteriyi izlerken, 24 Haziran 2025 (AFP)
Kuzey Kore, Kim Jong-un’un kızının adını ve yaşını açıklamadı. Ancak Güney Koreli istihbarat yetkilileri, kızın eski ABD’li basketbolcu Dennis Rodman'ın 2013 yılında Kim ailesiyle vakit geçirdikten sonra bahsettiği ve bebek olarak tanımladığı Ju-Ae adlı kızı olduğuna inanıyor.
Liderin ailesinin gizli tutulduğu bir ülkede, Ju-Ae’nin 2022 sonbaharında ilk kez ortaya çıkması dünyayı şaşırttı. O zamanlar yaklaşık 10 yaşında olduğu tahmin edilen kızın kıtalararası balistik füze denemesine katılması, bu şaşkınlığı daha da artırdı. Kuzey Kore basını kızın adını açıklamadı, ancak lider Kim'in kıtalararası balistik füze denemsini izlerken ‘sevgili’ kızının da yanında olduğunu bildirdi.
Şu anda 13 yaşında olduğu tahmin edilen Ju-Ae'nin askeri geçit törenlerine katılımı da gün geçtikçe artıyor. Yavaş yavaş olgunlaştıkça, Kuzey Kore basını ona ‘saygıdeğer kız’ diye hitap etmeye, o da siyasi, ekonomik ve diplomatik etkinliklerde boy göstermeye başladı. Ju-Ae, geçtiğimiz sonbaharda iktidardaki Kore İşçi Partisi'nin kuruluşu vesilesiyle Rusya'nın Pyongyang Büyükelçisi Alexander Matsegora ile bir araya geldi, elini sıktı ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Ju-Ae, geçtiğimiz mayıs ayında da Rusya’nın 9 Mayıs Zafer Günü vesilesiyle Kim Jong-un'a eşlik ederek Rusya Büyükelçiliği'ni ziyaret etti. Buradaki bir fotoğrafta Büyükelçi Matsegora, Ju-Ae'nin yanağına öpücük kondururken görülüyordu.
Kuzey Kore basını Kim Jong-un'a ‘sevgili ve saygıdeğer kızının’ Çin'deki faaliyet programını ya da ziyaretin amacının onun Kuzey Kore'yi yöneten Kim ailesinin varisi olarak duyurmak olup olmadığını açıklamadı. Amacın onu halefliğe hazırlamak olduğunu söylemek için henüz çok erken. Kim Jong-un, belki de kızının ufkunu genişletmek ya da sadece medyada tanınan tek kızının, kendisinin ve ülkesinin izolasyonunu sona erdiren ve aynı zamanda başlıca destekçileri olan Çin ve Rusya arasında kendisinin gözüne girmek için bir tür rekabetin ortaya çıktığı bu olaydaki sevincini onunla paylaşmak istediğinden onu yanına almıştır. Bu hamle, Çin ve Rusya’nın yükselen ekseninden uzaklaştırmak için ABD ve Batı'nın onunla ilişki kurmasının önünü açabilir.
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة