Fas İçişleri Bakanı: Ülkemiz, terörle sürekli savaşta

Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
TT

Fas İçişleri Bakanı: Ülkemiz, terörle sürekli savaşta

Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)

Fas İçişleri Bakanı Abdul Vafi Laftit, geçtiğimiz hafta başlarında Imlil bölgesinde meydana gelen terör suçunun, ülkenin terör tehdidiyle sürekli bir çatışma içerisinde olduğunu kanıtladığını belirtti. Bakan, basit ilkel araçlarla beklenmedik bir şekilde meydana gelen olaya dair Fas’ın endişelerine değinirken, 24 Aralık’ta Temsilciler Meclisi’ndeki haftalık oturumda, “Olay, bize bir kez daha terörün bir vatanı olmadığını ve her an her yerde yaşanabileceğini gösterdi” ifadelerini kullandı.
Laftit, teröristlerin benimsediği bu yeni yönetimin, Fas’ta tanık olunan eski yöntemlere zıt olduğunu söylerken olayın, güvenlik makamlarını terör gruplarının boğazlarını sıkmada elde ettikleri başarıların bir sonucu olduğunu vurguladı. Faslı bakan, söz konusu başarının teröristlerin yeteneklerini sınırlandırdığını ve onları kötü niyetli uygulamalarını yerine getirmek için başka yollar aramaya ittiğini belirtti.
Abdul Vafi Laftit, teröristlerin “bireysel kurtlar” olarak faaliyet gösterdiğini ve bu durumun, “lojistik ve beşeri araçların sahip olduğundan daha etkili” sonuçlar ortaya koyduğunu vurguladı.
İşlenen suçun Fas’ın tüm kesimlerinde kınandığını söyleyen bakan, başta suçun işlendiği bölge halkı olmak üzere tüm Fas vatandaşlarının bu barbarca eylemi kınadığına dikkati çekti.
Laftit, devletin terörle mücadelede benimsediği yaklaşım hangi düzeyde olursa olsun, ülke içinde ve dışındaki bazı taraflara fırsatçı bir yaklaşım benimsemeleri için terör grupları tarafından dayatılan uygulamaların sürekli bir kafa karışıklığına neden olduğunu söyledi.
Faslı bakan, terörizmi ortadan kaldırmanın ilk adımının, toplumu, dinin “insanlığın ideallerinin temel taşlarından biri olan hoşgörü değerlerinden uzak aşağılık emeller için” sömürülmesinden korumak olduğunu vurguladı.
Fas İçişleri Bakanı, birey ve toplumlara da “ahlaki değerlere zarar verici pozisyonlardan uzak açık ve kararlı olma” çağrısı yaparak, “Vatan sevgisinde orta yol yoktur. Vatanseverlik, zaman zaman başvurduğumuz bir durum olarak kabul edilemez. Aidiyetlik; ülkeye ait gerçeklerin geçmiş, bugün, gelecek ve umutlarla somutlaşmasıdır” dedi.
Bakan, isim vermeden ülkedeki İslami gruplara ve savunuculara da atıfta bulundu. Bazı taraflarca benimsenen tutumların belirsiz olduğunu söyleyen Laftit, bu durumun kendilerini kaçınılmaz olarak güven kaybına ittiğine dikkati çekti.
Fas İçişleri Bakanı Abdul Vafi Laftit, durumun zorluğuna dair uyarıda bulunurken, sosyal medya organlarının gençleri etkileme ve radikal fikirleri yayma konusunda bir araç olarak kullanıldığını ve söz konusu durumun her zamankinden daha da yaygın bir hal aldığını vurguladı.
Bakan, nefret ve pişmanlık kavramlarını yok etmek için başta gençler olmak üzere ülkesinin “umut ve iyimserlik ekili ılımlı ve dengeli bir hitaba, vatandaşlık değerlerinin yaygınlaştırılması ve vatandaşların toplumda aktif ve bilinçli bir rol oynamasına ve doğru yaklaşımı benimsemesine” ihtiyaç duyduğunun altını çizdi.
Faslı Bakan, İç İstihbarat Müdürlüğü’ne bağlı Genel Adli Araştırma Bürosu’nun söz konusu olayla ilgili 17 kişiyi gözaltına aldığını söyleyerek, çeşitli güvenlik birimlerinin olaya dair çabalarına ve vatandaşların güvenliğini sağlamak için gösterdiği faaliyetlere övgüde bulundu.
Abdul Vafi Laftit’in belirttiğine göre, suça ilişkin ön veriler, eylemin büyük bir terör faaliyetiyle ilgili olmadığını ve suçun yalnızca radikalizm yanlısı unsurlarca işlendiği gösteriyor. Unsurların, terör örgütlerinin eylemlerinden ilham alarak basit yöntemler kullandığını belirten Bakan, “düşük eğitim ve kültür seviyesi, bu gençleri terörizme ve radikalizme itmede büyük bir rol oynuyor” dedi.
Faslı Bakan, terörle mücadelenin sadece devlet kurumlarıyla sınırlı olmadığını, aksine ülkenin tanık olduğu zorlukların üstesinden gelmek için herkesin ortak bir çaba sarf etmesi gerektiğini vurguladı. Yerel halka, terörle mücadelede ilgili makamlarla yoğun işbirliği yaparak ve tüm şüpheli vaka ve kişileri güvenlik birimlerine bildirerek kilit bir rol oynama çağrısı yapan Laftit, vatandaşların birçok terör eylemini boşa çıkartma rolüne de övgüde bulundu.
Bakan Abdul Vafi Laftit, Eğitim Bakanlığı ile Vakıf ve İslami İşler Bakanlığı’na da gençlerin radikalizm ve terörizmden korunması, beyinlerinin yıkanmasının engellenmesi hususunda çaba sarf etmeleri çağrısı yaptı.
Öte yandan Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü sözcüsü Tuğgeneral Ebu Bekir Sebik, yakalan 4 şüphelinin bireysel terör çerçevesinde faaliyet gösterdiğini, liderlerinin izni olmaksızın terör faaliyetleri yürüttüklerini ve eylemlerden elde ettikleri ganimetleri terör örgütleriyle paylaşmadıklarını belirtti.
Yetkili, söz konusu 4 şüpheliyi “yalnız kurtlar” olarak nitelendirdi.
Geçtiğimiz gece Fas’ta yayın yapan 2. Kanal’a konuşan Sebik, son zamanlarda güvenliğin, Suriye’den geri dönen savaşçılar dolayısıyla zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirtti. Ebu Bekir Sebik, sosyal paylaşım sitelerinde de terör içerikli paylaşımların artış gösterdiğine dikkati çekti.
Terör coğrafyasında ve benimsenen yöntemlerde bir değişim olduğunu söyleyen Tuğgeneral, DEAŞ’a karşı verilen mücadelenin ardından Fas Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü’nün daha önceden de bu değişime karşı uyarıda bulunduğunu vurguladı.
Tuğgeneral Sebik, DEAŞ’ın Libya ve sahil kesimlerindeki gibi bölgesel kutuplaşma aracılığıyla farklı alanlara uzanmaya çalıştığını belirtti.
Ebu Bekir Sebik, beklenmedik bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını, hızlı bir kutuplaşmaya giden bireylere tanık olabileceklerini ve Imlil bölgesinde yaşananlar gibi mevcut araçlarla terör saldırısına maruz kalabileceklerini vurguladı.
Suriye’den Fas’a dönen savaşçıların oluşturduğu tehdide değinen yetkili, bu savaşçıların sayısının bin 669 olarak tahmin edildiğini ve Fas makamlarının şu ana kadar 242 kişiyi yakalayabildiğini söyledi. Yetkili, Fas sınır kontrolünün güçlendirildiğine dikkati çekerken, söz konusu unsurların bazen sahte pasaportlar kullandığını ve takip edilmesi zor olan uzun kara sınırı aracılığıyla ülkeye gizlice girdiklerini belirtti. Sebik ayrıca, Fas güvenlik makamlarının, Fas’ın 50 hava ve kara geçidinde yurtdışındaki tüm Faslı savaşçıların fotoğrafları ve parmak izlerini içeren bir veri tabanı oluşturduklarını belirtti.
Ebu Bekir Sebik, Fas’ta terör suçlamasıyla gözaltına alınan eski tutuklar hakkında da konuştu. Bu çerçevede söz konusu tutukluların sayısının 2 bin 900 olduğuna dikkati çeken yetkili, “Birçoğu uzlaşı sağladı ve radikalizm yanlısı fikirlerinden geri adım attı. Şu anda da bize bu fikirlerle mücadelede yardımcı oluyorlar ve diğer unsurlar, onların bu faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiller” dedi.
Ebu Bekir Sebik, Imlil olayına katılanların 4 kişi olduğunu, diğer tutukluların söz konusu unsurlarla bağlantıları dolayısıyla gözaltına alındığını belirtti. İki kişinin Agadir şehri yakınlarındaki Chtouka Ait Baha ve ülke merkezinde yer alan Midelt’te yakalandığını söyleyen yetkili, bu unsurların terör operasyonuna övgüde bulunmaları dolayısıyla gözaltına alındığına dikkati çekti. Sebik, “Fas’ta bu eylemi kınama konusunda bir fikir birliği var. Ancak ne yazık ki, bu eylemi öven ve sosyal paylaşım sitelerinde mağdurlar hakkında çirkin söylemler paylaşan bazı istisnalar bulunuyor. Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü, bu söylemleri kullananları takip ediyor” dedi.
Olay yeri yakınlarındaki taksi şoförleri ve yerel halk tarafından yapılan ön incelemelerle ve turizm alanındaki kameralara yansıyan görüntülerle olaya ilişkin ilk şüphelinin kolay bir şekilde yakalandığını söyleyen Ebu Bekir Sebik, yürütülen soruşturma sayesinde de diğer 3 teröristin yakalandığını vurguladı. Yetkili, teröristlerin Marakeş yolunda bir yolcu otobüsünde ele geçirildiklerini belirtti.



Rusya’ya giden Suriye heyetinin ziyaret amacı ve verdiği mesajlar

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın başkenti Moskova'da yaptıkları görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (Reuters)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın başkenti Moskova'da yaptıkları görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (Reuters)
TT

Rusya’ya giden Suriye heyetinin ziyaret amacı ve verdiği mesajlar

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın başkenti Moskova'da yaptıkları görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (Reuters)
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Rusya’nın başkenti Moskova'da yaptıkları görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında tokalaşırken, 31 Temmuz 2025 (Reuters)

Subhi Franjieh

Suriye hükümetinden 20'den fazla isim Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra Suriye'nin Rusya'ya yaptığı ilk resmi ziyaret kapsamında 31 Temmuz Perşembe günü Moskova'ya geldi. Heyetin başında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, Genel İstihbarat Başkanı Hüseyin Selame ve Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mahir Şara bulunuyor. Suriye heyetinin gündeminde, Rus tarafıyla görüşülecek birçok konu var. Bunların başında Rusya’nın Suriye'deki askeri üsleri, önceki rejim döneminde imzalanan Suriye-Rusya ekonomik anlaşmalarının akıbeti, İsrail'in Suriye'nin güneyindeki müdahaleleri, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile ilişkiler ve Suriye rejiminin kalıntıları geliyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla'dan aktardığı habere göre haziran ayı sonlarında gerçekleşmesi beklenen ziyaret Suriye hükümeti tarafından ertelenmişti. Ancak Suriye'nin güneyindeki kanlı olayların ve İsrail'in Suriye'deki Dürzileri korumak bahanesiyle müdahalesinin yol açtığı karmaşıklıklar, Suriye hükümetinin Rusya ziyaretiyle içeride ve dışarıda kamuoyuna çeşitli mesajlar vermek istemesi nedeniyle hız kazandı. İki gün süren ziyaret sırasında Rusya'daki Suriyeli iş adamlarıyla da görüşmeler gerçekleşti. Bu görüşmeler, iş birliği kapılarını açmak ve Suriyelilere Suriye'nin yeniden inşasında ve ekonomik yatırımlarda rol almalarının memnuniyetle karşılanacağını bildirmeyi amaçlıyordu.

Dışişleri Bakanı Şeybani, Kremlin'de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile, ardından Şeybani ve Mahir Şara, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile sonrasında da Şeybani, Murhaf Ebu Kasra ve Seleme, Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov ile görüştü. Suriye hükümetini defalarca kez Moskova’ya davet eden Rusya, tüm bu görüşmelerden birkaç saat sonra Suriye heyeti adına resepsiyon verdi. Al Majalla'ya konuşan bir diplomatik kaynak, Putin ile görüşmenin ziyaret öncesinde kesinleşmemiş olduğunu, ancak Lavrov ve Belousov ile yapılan ‘olumlu görüşmelerin’ sonucunda gerçekleştiğini belirtti. Kaynak, Suriye’nin devrik Devlet Başkanı Beşşar Esed'in kardeşi Mahir Esed'in, ziyaretin gündemini ve Moskova'daki Suriyeli büyük sermayedarlarla yapılan görüşmeleri düzenlemede önemli bir rol oynadığını ve ayrıca onun varlığının iki taraf arasındaki buzları eritmede etkili olduğunu da ekledi.

Al Majalla kaynaklarına göre Putin ile yapılan görüşme yaklaşık bir saat sürdü ve görüşmede, Esed rejimi döneminde faaliyet gösteren Suriye-Rusya Ortak Komitesi'nin yeniden faaliyete geçirilmesi ve komite üyelerinin değiştirilmesi konusunda mutabakat sağlandı. Komitenin görevi, Suriye ve Rusya arasında politika, güvenlik ve ekonomi konularında koordinasyonu sağlamak olacak. Görüşmelerde ayrıca, Rusya'nın Suriye ile savunma iş birliği alanında kolaylıklar sağlamaya hazır olduğu yönünde mesajlar da yer aldı.

Al Majalla birkaç gün önce Rusya'nın Suriye ile ilişkilerinin geleceğine olumlu baktığını yayınlamıştı. Suriye'nin Batı eksenine kaymasının kaçınılmaz olmadığını ve Rusya'nın Şam ile iletişim kurma ve askeri açıdan anlaşma sağlama şansı olduğunu düşünüyor. Bunu, Suriye hükümetine yeni Suriye ordusunu güçlendirmek için Rus silahları satın alması için kolaylıklar sağlayarak yapmayı planlıyor. Moskova, bunun Şam'ın Rusya'nın Hmeymim Hava Üssü’nde veya Kamışlı’daki askeri üste kalmasına onay vermesinin önünü açacağını düşünüyor.

Suriye'nin değişen öncelikleri

Geçtiğimiz aralık ayı başlarında Suriye rejiminin düşüşünden ve Beşşar Esed'in insani sığınma hakkı verdiği Rusya'ya kaçmasından bu yana, Suriye hükümetinin öncelikleri birkaç konuya odaklandı. Bunların başında Beşşar Esed ve Esed'in Suriyelilere karşı savaşında kendisine yardım eden askeri komutanları geri kazanma ve Rusya'da bulunan Suriye fonlarını geri alma çabaları geliyor. Ayrıca Esed'e askeri destek sağladığı ve Suriyeli sivilleri ve Suriye'nin altyapısını hedef aldığı için Rusya'dan tazminat talep edilmesi de bu konular arasındaydı. Fakat bu öncelikler, özellikle de geçtiğimiz mart ayında Suriye’nın kıyı bölgelerinde yaşanan olaylar, eski Suriye rejimi savaşçılarının güvenli bir sığınak olarak Lazkiye'deki Hmeymim Hava Üssü’ne sığınması ve yine kıyı şeridinde Rusya’dan koruma talep eden çağrılar başlaması sonrasında değişmeye başladı ve bunlara güvenlik öncelikleri eklendi.

Bu gelişme Suriye hükümetinde endişe yarattı ve Rusya'nın Fırat'ın doğusunda, Kamışlı’daki havaalanında eski rejimin komutanlarıyla görüşerek onları kendisiyle iş birliği yapmaya ikna etmek suretiyle sessizce askeri adımlar atmasının ardından bu endişe daha da arttı. Diğer taraftan SDG'nin kontrol ettiği ve Suriye hükümetinin coğrafi sınırları dışında sayılan havaalanında askeri nüfuzunu güçlendirdi. Bu dönüşümler Suriye hükümetinin önceliklerini değiştirdi.

Putin ile görüşme ziyaret öncesinde kesin değildi, ancak Lavrov ve Belousov ile yapılan ‘olumlu görüşmelerin’ sonucunda gerçekleşti.

Al Majalla'ya konuşan bazı kaynaklar, Suriye hükümetinin Suriye'deki (Hmeymim ve Kamışlı’daki) Rus güçlerinin geleceği ve önümüzdeki dönemde bununla nasıl başa çıkılacağı konusunu ele aldığını söyledi. Hükümetin görüşmelerinde Rus güçlerinin Kamışlı'daki varlığı, Hmeymim'deki varlığından daha önemliydi. Çünkü Kamışlı’daki hava üssü, Rusya'nın temmuz ayında onlarca askeri naklederek askeri nüfuzunu güçlendirmesiyle son zamanlarda Suriye hükümeti üzerinde güvenlik ve siyasi bir baskı oluşturmaya başladı. Ayrıca, Rusya ile SDG arasında düzenli toplantılar yapılıyor ve SDG, önümüzdeki dönemde kendisini destekleyen ABD'nin nüfuzunun daha da azalması durumunda Rusya ile ittifak planları yapmaya çalışıyor.

Görüşmelerde, Rusya'nın Beşşar Esed döneminde Suriye ile imzaladığı askeri ve ekonomik anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesi gerektiği de ele alındı. Al Majalla'nın bilgilerine göre, bu askeri ve ekonomik anlaşmaların bazıları Suriye hükümetinin ekonomik planlarını ve Arap ve Batı yatırımlarına açılmasını engelliyor. Rusya’nın kıyı bölgesindeki varlığı ve önceki rejimle imzalanan anlaşmalar, Suriye hükümetinin temmuz ayı ortalarında Dubai Ports World (DP World) şirketi ile 800 milyon dolar değerinde imzaladığı anlaşmanın bazı yönlerinin uygulanmasını engelleyebilir. Suriye Kara ve Deniz Limanları Genel Müdürlüğü ile imzalanan bu anlaşma, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) merkezli şirkete, Tartus Limanı’nı geliştirmesi ve işletmesi için 30 yıllık imtiyaz hakkı veriyor. Birbiriyle çakışan bu durum, Suriye hükümetinin çimento, gaz, fosfat ve altyapı gibi birçok sektörde Arap ve Batılı şirketlerle imzalamayı planladığı birçok sanayi ve yatırım anlaşması için de geçerli. Bilgilere göre hükümet heyeti, önceki anlaşmaların gözden geçirilmesi ve geleceği konusunda Rus tarafının esnek davranmasını bekliyor.

tynju
Şeybani ve beraberindeki heyet, Moskova'da Lavrov ile görüşürken, 31 Temmuz 2025 (AFP)

Suriyeli heyetin gündemindeki dosyalardan biri de İsrail’in Suriye'ye askeri müdahalesiydi. Suriye hükümeti, İsrail'in Suriye'deki Dürzi azınlığı koruma söylemiyle istikrarı bozduğunu düşünüyor. Şam, İsrail'in davranışının iç bölünmeyi pekiştirdiğini ve hükümetin Suriye coğrafyasını birleştirmek için iç uzlaşmaya varmayı zorlaştırdığını düşünüyor. Şam, Moskova'nın bazı Arap ülkeleri, Türkiye ve ABD’nin çabalarının yanı sıra Şam'ın içeride bazı adımlar atmasını engelleyen İsrail'in müdahalelerini durdurmak için uzlaşmaya varmada ek bir rol oynamasını umuyor. Şam'ın Rusya’nın üstlenmesini umduğu rolü, bir yandan Moskova ile Tel Aviv arasındaki yakın ilişkiden, diğer yandan da Şam'ın beklentileriyle uyumlu olduğunu düşündüğü Rusya'nın İsrail'in müdahalelerine karşı tutumundan kaynaklanıyor. Al Majalla kaynaklarına göre Suriye heyetinin şu anda borç ve tazminat konularını gündeme getirmesi beklenmiyor, çünkü Suriye'nin güvenliği ve hükümetin Arap dünyası ve Batılı ülkelerin yatırımlarıyla yeniden inşa sürecini hızlandırma çabaları daha önemli hale geldi.

Öte yandan Şam bu ziyaretin, dış destekten yararlanmaya çalışan birçok askeri gücün beklentilerini azaltmada rol oynayacağını düşünüyor. Bunlar arasında, Rusya'nın kendilerini destekleyerek askeri güç oluşturmaya hazır olduğu yönünde söylemler yaymaya çalışan, Suriye rejiminin kıyı şeridinde kalan hücreleri de bulunuyor. Bunun yanında SDG'nin bazı uzantıları da Rusya'nın Fırat'ın doğusunda güçlü bir müttefik olabileceğine inanıyor. Diğer taraftan Şam, Moskova ziyaretini, dış destek yoluyla siyasi kazanımlar elde etmeye çalışan Suveyda'daki askeri konseye yönelik bir iç mesaj olarak görüyor.

Hükümetin görüşmelerinde Rus güçlerinin Kamışlı'daki varlığı, Hmeymim'deki varlığından daha önemliydi. Çünkü Kamışlı’daki hava üssü, Suriye hükümeti üzerinde güvenlik ve siyasi bir baskı oluşturmaya başladı.

Suriye hükümeti, bu ziyaretin Batı'nın endişelerini uyandırmasını beklemiyor, çünkü Şam, bu ziyaretin hükümetin güvenliğini ve ekonomisini güvence altına alma çabalarının bir parçası olduğunu düşünüyor. Ayrıca bu ziyaret, Rusya ile ittifak bağlamında değil, daha çok Rus müdahalesini durdurmak ve Suriye'nin çıkarlarını güvence altına alacak şekilde Moskova ile ilişkileri normalleştirmek için atılmış bir adım olarak görülüyor. Ancak Şam aynı zamanda Batı'ya, ittifaklar ve askeri ve siyasi destek sağlamak için Batı dışında başka kapılar da çalabileceği mesajını vermek istiyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani, 31 Temmuz Perşembe günü Moskova'da Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile düzenlediği ortak basın toplantısında, Suriye-Rusya ilişkilerinin kritik ve tarihi bir süreçten geçtiğini, Rusya ile iş birliğinin saygıya dayandığını ve ‘Rusya ile diyalogun Suriye'nin geleceğini destekleyen stratejik bir adım’ olduğunu söyledi. Şeybani, “Suriye halkının çıkarlarını güvence altına almak için Rusya ile önceki anlaşmaları yeniden gözden geçirmek üzere bir komite kurduk” diye devam etti.

Ziyaretin amacı baskı mı yoksa stratejik bir konumlanma mı?

Rusya, Suriye rejiminin düşüşünden bu yana eski Suriye rejiminin kalıntıları ve subaylarıyla iletişim kanallarını açık tutmak da dahil olmak üzere birçok konuda sessizce çalışıyor. SDG ile görüşmelerini sürdürmek ve zaman zaman Kamışlı havaalanı dışında seyahat eden Rus otobüslerinin korunması konusunda SDG ile iş birliği yapmak, SDG liderleriyle Şam ile müzakere konularını görüşmek için toplantılar düzenlemek gibi konular yer alıyor. Suriye sahilinde olaylar başlamasıyla birlikte, Rusya’nın sahil bölgesindeki halkın ruh halini değiştirmede ve Suriye'deki istikrar çabalarını, rejimin kalıntıları ve subaylarını destekleyerek veya onları Rusya'nın askeri gündemine hizmet etmek üzere Suriye sınırları dışına naklederek bozma konusunda daha belirgin bir rol oynadığı ortaya çıktı.

ftyu7
Rusya Savunma Bakanı Andrey Belousov, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, Rusya'nın Moskova kentinde bir araya geldiler, 31 Temmuz 2025 (AFP)

Suriye hükümeti bu eylemleri endişeyle izliyordu ve müttefikleri aracılığıyla Ruslara, bu adımların Rusya ile Suriye arasındaki ilişkileri normale döndürme çabalarını baltaladığını mesajını vermeye çalışıyordu. Rusya ise, özellikle Suriye hükümetinin 2019 yılında Rus şirketi STG ile Suriye rejimi arasında imzalanan ve Moskova'ya Tartus limanını 49 yıl boyunca işletme ve yatırım yapma hakkı tanıyan anlaşmayı feshetmesinin ardından, Suriye'nin güvenliğini ve istikrarını sarsma kapasitesine sahip olduğunu Şam’a iletmek istediği görülüyor.

Rusya, Suriye’nin Suveyda ilinde geçtiğimiz temmuz ayı başlarında kanlı olaylar başladığında Fırat'ın doğusunda faaliyetlerini yoğunlaştırdı ve Rus uçakları onlarca Rus askerini Kamışlı’daki hava üssüne taşıdı. Üsse silah ve mühimmat da nakledildi. Fırat'ın doğusunda, Rusya'nın yakın gelecekte SDG ile Suriye hükümeti arasında bir çatışma başlamasında durumunda barış arabulucusu ve çatışmayı önleyici güç olarak hazırlandığına dair söylentiler yayıldı. SDG'nin bir kanadı bu söylentiyi yakaladı ve Şam ile ilişkilerinin kötüleşmesi durumunda Rusya ile ittifak kurma olasılığını değerlendirmeye çalıştı.

Al Majalla, SDG liderlerinin son zamanlarda Kamışlı'daki hava üssünün Şam ve Moskova arasındaki müzakerelerde masaya yatırıldığını ve Şam'ın bu üssün kalması konusunda esnek bir tutum sergileyeceğini söylediğini öğrendi. Bu haberlerin doğru olması halinde SDG'nin Rusya ile ittifak kurmak için elinde bir koz olacağını belirttiler. Tüm bu göstergeler Şam'ın endişelerini artırdı ve bu da Suriye hükümetinin Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Genel İstihbarat Teşkilatı’nın üst düzey isimlerinin Moskova ziyaretini hızlandırdı. Bu da ziyaret sırasında ele alınacak konuların niteliğine dair bir gösterge olarak değerlendirilebilir.

Al Majalla, SDG liderlerinin son zamanlarda Kamışlı'daki hava üssünün Şam ve Moskova arasındaki müzakerelerde masaya yatırıldığını ve Şam'ın bu üssün kalması konusunda esnek bir tutum sergileyeceğini söylediğini öğrendi.

Rusya, Şam'ın kontrolünden uzak olan Fırat'ın doğusunda sessizce nüfuzunu güçlendirmeye çabasıyla haziran ve temmuz aylarında SDG ile görüşmelerini yoğunlaştırdı, eski rejimin kalıntılarına kapılarını açık tuttu ve Rusya’nın müttefiklerini terk etmeyeceği yönündeki genel havayı korudu. Tüm bu faktörler, Şam'ı bu ve diğer konuları görüşmek üzere müzakerelere başlamaya zorladı. Bazıları bunu Rusya'nın Şam ile ilişkilerin normalleşmesini hızlandırmak için attığı bir adım olarak görebilir. Rusya aynı zamanda devrik Beşşar Esed rejimi sonrası bir nüfuz durumu oluşturmaya çalışıyor ve bu da yeni Şam yönetiminin bunu hızlı bir şekilde sonlandırmasını zorlaştırıyor. Rusya’nın beklentilerine göre bu kartlar, Suriye'de sıcak sularda veya Fırat'ın doğusunda Rusya’nın askeri ve ekonomik varlığının devamını sağlayan stratejik hamleler.

dfrgtyhu
Suriye'nin batısındaki Tartus Limanı, 16 Aralık 2024 (AFP)

Rusya'nın Suriyeli heyeti ağırlaması ve bu ziyaretin Rusya Devlet Başkanı Putin ile Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani'nin görüşmesiyle taçlandırılması, sadece iki ülke arasındaki normalleşme sürecini hızlandırmayı değil, aynı zamanda Batı'ya provokatif mesajlar vermeyi de amaçlıyordu. Bu mesajlar, Rusya'nın Suriye coğrafyasında hala bir oyuncu olduğunu ve Esed rejiminin düşüşünden sonra bile Rus ayısının kaybeden taraf olmayacağını bir kez daha kanıtlıyor.

Al Majalla'nın edindiği bilgilere göre Moskova'nın hedefleri arasında önümüzdeki dönemde Şam ile çeşitli düzeylerde anlaşmalara varmak da yer alıyor. Bu anlaşmalar arasında Suriye ordusuna yeniden silah satışı ve askeri misyonlar aracılığıyla ordu kadrolarının eğitimi bulunuyor. Moskova, bunun yanında önceki rejim döneminde imzalanan bazı yatırım sözleşmelerini de sürdürmeyi hedefliyor. Moskova, Suriye'nin siyasi ve ekonomik açıdan Batı'ya açılması nedeniyle bu hedefleri gerçekleştirmenin zor olduğunu bilse de Batı'nın bir an önce geri adım atmasını ve Suriye'ye alternatif ve tarihi müttefik olarak siyasi çarkını Suriye topraklarında yeniden harekete geçirmesini umuyor.