Fas İçişleri Bakanı: Ülkemiz, terörle sürekli savaşta

Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
TT

Fas İçişleri Bakanı: Ülkemiz, terörle sürekli savaşta

Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)
Rabat’taki Danimarka ve Norveç büyükelçilikleri önünde düzenlenen kurbanlarla dayanışma gösterisi (AFP)

Fas İçişleri Bakanı Abdul Vafi Laftit, geçtiğimiz hafta başlarında Imlil bölgesinde meydana gelen terör suçunun, ülkenin terör tehdidiyle sürekli bir çatışma içerisinde olduğunu kanıtladığını belirtti. Bakan, basit ilkel araçlarla beklenmedik bir şekilde meydana gelen olaya dair Fas’ın endişelerine değinirken, 24 Aralık’ta Temsilciler Meclisi’ndeki haftalık oturumda, “Olay, bize bir kez daha terörün bir vatanı olmadığını ve her an her yerde yaşanabileceğini gösterdi” ifadelerini kullandı.
Laftit, teröristlerin benimsediği bu yeni yönetimin, Fas’ta tanık olunan eski yöntemlere zıt olduğunu söylerken olayın, güvenlik makamlarını terör gruplarının boğazlarını sıkmada elde ettikleri başarıların bir sonucu olduğunu vurguladı. Faslı bakan, söz konusu başarının teröristlerin yeteneklerini sınırlandırdığını ve onları kötü niyetli uygulamalarını yerine getirmek için başka yollar aramaya ittiğini belirtti.
Abdul Vafi Laftit, teröristlerin “bireysel kurtlar” olarak faaliyet gösterdiğini ve bu durumun, “lojistik ve beşeri araçların sahip olduğundan daha etkili” sonuçlar ortaya koyduğunu vurguladı.
İşlenen suçun Fas’ın tüm kesimlerinde kınandığını söyleyen bakan, başta suçun işlendiği bölge halkı olmak üzere tüm Fas vatandaşlarının bu barbarca eylemi kınadığına dikkati çekti.
Laftit, devletin terörle mücadelede benimsediği yaklaşım hangi düzeyde olursa olsun, ülke içinde ve dışındaki bazı taraflara fırsatçı bir yaklaşım benimsemeleri için terör grupları tarafından dayatılan uygulamaların sürekli bir kafa karışıklığına neden olduğunu söyledi.
Faslı bakan, terörizmi ortadan kaldırmanın ilk adımının, toplumu, dinin “insanlığın ideallerinin temel taşlarından biri olan hoşgörü değerlerinden uzak aşağılık emeller için” sömürülmesinden korumak olduğunu vurguladı.
Fas İçişleri Bakanı, birey ve toplumlara da “ahlaki değerlere zarar verici pozisyonlardan uzak açık ve kararlı olma” çağrısı yaparak, “Vatan sevgisinde orta yol yoktur. Vatanseverlik, zaman zaman başvurduğumuz bir durum olarak kabul edilemez. Aidiyetlik; ülkeye ait gerçeklerin geçmiş, bugün, gelecek ve umutlarla somutlaşmasıdır” dedi.
Bakan, isim vermeden ülkedeki İslami gruplara ve savunuculara da atıfta bulundu. Bazı taraflarca benimsenen tutumların belirsiz olduğunu söyleyen Laftit, bu durumun kendilerini kaçınılmaz olarak güven kaybına ittiğine dikkati çekti.
Fas İçişleri Bakanı Abdul Vafi Laftit, durumun zorluğuna dair uyarıda bulunurken, sosyal medya organlarının gençleri etkileme ve radikal fikirleri yayma konusunda bir araç olarak kullanıldığını ve söz konusu durumun her zamankinden daha da yaygın bir hal aldığını vurguladı.
Bakan, nefret ve pişmanlık kavramlarını yok etmek için başta gençler olmak üzere ülkesinin “umut ve iyimserlik ekili ılımlı ve dengeli bir hitaba, vatandaşlık değerlerinin yaygınlaştırılması ve vatandaşların toplumda aktif ve bilinçli bir rol oynamasına ve doğru yaklaşımı benimsemesine” ihtiyaç duyduğunun altını çizdi.
Faslı Bakan, İç İstihbarat Müdürlüğü’ne bağlı Genel Adli Araştırma Bürosu’nun söz konusu olayla ilgili 17 kişiyi gözaltına aldığını söyleyerek, çeşitli güvenlik birimlerinin olaya dair çabalarına ve vatandaşların güvenliğini sağlamak için gösterdiği faaliyetlere övgüde bulundu.
Abdul Vafi Laftit’in belirttiğine göre, suça ilişkin ön veriler, eylemin büyük bir terör faaliyetiyle ilgili olmadığını ve suçun yalnızca radikalizm yanlısı unsurlarca işlendiği gösteriyor. Unsurların, terör örgütlerinin eylemlerinden ilham alarak basit yöntemler kullandığını belirten Bakan, “düşük eğitim ve kültür seviyesi, bu gençleri terörizme ve radikalizme itmede büyük bir rol oynuyor” dedi.
Faslı Bakan, terörle mücadelenin sadece devlet kurumlarıyla sınırlı olmadığını, aksine ülkenin tanık olduğu zorlukların üstesinden gelmek için herkesin ortak bir çaba sarf etmesi gerektiğini vurguladı. Yerel halka, terörle mücadelede ilgili makamlarla yoğun işbirliği yaparak ve tüm şüpheli vaka ve kişileri güvenlik birimlerine bildirerek kilit bir rol oynama çağrısı yapan Laftit, vatandaşların birçok terör eylemini boşa çıkartma rolüne de övgüde bulundu.
Bakan Abdul Vafi Laftit, Eğitim Bakanlığı ile Vakıf ve İslami İşler Bakanlığı’na da gençlerin radikalizm ve terörizmden korunması, beyinlerinin yıkanmasının engellenmesi hususunda çaba sarf etmeleri çağrısı yaptı.
Öte yandan Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü sözcüsü Tuğgeneral Ebu Bekir Sebik, yakalan 4 şüphelinin bireysel terör çerçevesinde faaliyet gösterdiğini, liderlerinin izni olmaksızın terör faaliyetleri yürüttüklerini ve eylemlerden elde ettikleri ganimetleri terör örgütleriyle paylaşmadıklarını belirtti.
Yetkili, söz konusu 4 şüpheliyi “yalnız kurtlar” olarak nitelendirdi.
Geçtiğimiz gece Fas’ta yayın yapan 2. Kanal’a konuşan Sebik, son zamanlarda güvenliğin, Suriye’den geri dönen savaşçılar dolayısıyla zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirtti. Ebu Bekir Sebik, sosyal paylaşım sitelerinde de terör içerikli paylaşımların artış gösterdiğine dikkati çekti.
Terör coğrafyasında ve benimsenen yöntemlerde bir değişim olduğunu söyleyen Tuğgeneral, DEAŞ’a karşı verilen mücadelenin ardından Fas Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü’nün daha önceden de bu değişime karşı uyarıda bulunduğunu vurguladı.
Tuğgeneral Sebik, DEAŞ’ın Libya ve sahil kesimlerindeki gibi bölgesel kutuplaşma aracılığıyla farklı alanlara uzanmaya çalıştığını belirtti.
Ebu Bekir Sebik, beklenmedik bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını, hızlı bir kutuplaşmaya giden bireylere tanık olabileceklerini ve Imlil bölgesinde yaşananlar gibi mevcut araçlarla terör saldırısına maruz kalabileceklerini vurguladı.
Suriye’den Fas’a dönen savaşçıların oluşturduğu tehdide değinen yetkili, bu savaşçıların sayısının bin 669 olarak tahmin edildiğini ve Fas makamlarının şu ana kadar 242 kişiyi yakalayabildiğini söyledi. Yetkili, Fas sınır kontrolünün güçlendirildiğine dikkati çekerken, söz konusu unsurların bazen sahte pasaportlar kullandığını ve takip edilmesi zor olan uzun kara sınırı aracılığıyla ülkeye gizlice girdiklerini belirtti. Sebik ayrıca, Fas güvenlik makamlarının, Fas’ın 50 hava ve kara geçidinde yurtdışındaki tüm Faslı savaşçıların fotoğrafları ve parmak izlerini içeren bir veri tabanı oluşturduklarını belirtti.
Ebu Bekir Sebik, Fas’ta terör suçlamasıyla gözaltına alınan eski tutuklar hakkında da konuştu. Bu çerçevede söz konusu tutukluların sayısının 2 bin 900 olduğuna dikkati çeken yetkili, “Birçoğu uzlaşı sağladı ve radikalizm yanlısı fikirlerinden geri adım attı. Şu anda da bize bu fikirlerle mücadelede yardımcı oluyorlar ve diğer unsurlar, onların bu faaliyetleri hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiller” dedi.
Ebu Bekir Sebik, Imlil olayına katılanların 4 kişi olduğunu, diğer tutukluların söz konusu unsurlarla bağlantıları dolayısıyla gözaltına alındığını belirtti. İki kişinin Agadir şehri yakınlarındaki Chtouka Ait Baha ve ülke merkezinde yer alan Midelt’te yakalandığını söyleyen yetkili, bu unsurların terör operasyonuna övgüde bulunmaları dolayısıyla gözaltına alındığına dikkati çekti. Sebik, “Fas’ta bu eylemi kınama konusunda bir fikir birliği var. Ancak ne yazık ki, bu eylemi öven ve sosyal paylaşım sitelerinde mağdurlar hakkında çirkin söylemler paylaşan bazı istisnalar bulunuyor. Ulusal Güvenlik Genel Müdürlüğü, bu söylemleri kullananları takip ediyor” dedi.
Olay yeri yakınlarındaki taksi şoförleri ve yerel halk tarafından yapılan ön incelemelerle ve turizm alanındaki kameralara yansıyan görüntülerle olaya ilişkin ilk şüphelinin kolay bir şekilde yakalandığını söyleyen Ebu Bekir Sebik, yürütülen soruşturma sayesinde de diğer 3 teröristin yakalandığını vurguladı. Yetkili, teröristlerin Marakeş yolunda bir yolcu otobüsünde ele geçirildiklerini belirtti.



İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
TT

İran, UAEA toplantısında çatışma uyarısında bulundu

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Batılı güçleri bugün başlayacak olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) üç aylık toplantısında çatışmaya karşı uyardı.

Tahran cuma günü, Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ı toplantıda ‘stratejik bir hata’ yapmamaları konusunda uyarırken, diplomatik kaynaklar bu ülkelerin ve ABD'nin toplantıda İran’a karşı bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını doğruladı.

UAEA Yönetim Kurulu'nun yaklaşık 20 yıl sonra ilk kez İran'ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması yükümlülüklerine uymadığını ilan etmesi ve Batılı güçlerin İran dosyasını Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne götürmesinin önünü açması bekleniyor.

Bekayi, “Çatışmaya verilecek yanıt daha fazla iş birliği olmayacak. İran bir dizi önlem hazırladı ve karşı taraflar kapasitemizin farkında. Bir sonraki aşamadaki gelişmelere bağlı olarak ve UAEA ile iş birliği içinde bir dizi adım atacağız” ifadelerini kullandı.

Geçen hafta başında yayınlanan gizli bir UAEA raporunda İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu ve bunun daha yüksek bir seviyede zenginleştirilmesi halinde 10 nükleer silah yapımında kullanılabileceği belirtilmişti.

Bekayi sözlerini şöyle sürdürdü: “UAEA raporu, üç Avrupa ülkesi ve ABD'den gelen siyasi bir talimata dayanıyor ve gerçeği yansıtmıyor. Raporda taahhütlerden sapma yönünde bir husus yer almıyor, aksine Ortak Eylem Planı (nükleer anlaşma) çerçevesinde çözüme kavuşturulan eski suçlamalar yeniden gündeme getiriliyor. Ne yazık ki Siyonist varlığın sunduğu sahte belgeler ve bazı ülkelerin siyasi tutumları UAEA'nın bu konuları yeniden gündeme getirmesine yol açtı.”

Bekayi, İsrail'in 2018 yılı başlarında İran'ın nükleer arşivini karmaşık bir operasyonla ele geçirmesinin ardından UAEA’nın araştırılmasını talep ettiği gizli tesislerle ilgili soruşturmaya atıfta bulundu.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Bekayi, “Raporun içeriği tamamen siyasi. UAEA'nın davranışlarını Yönetim Kurulu'nun daha önce verdiği bir yetkiye dayandırarak meşrulaştırmasını kabul etmiyoruz. Bu tür raporlar bazı tarafların kendi pozisyonlarına sadık kalmaları için siyasi zemin sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

Bekayi, “UAEA Genel Direktörü'nün son açıklamaları teknik yetkilerinin ötesine geçiyor. Barışçıl nükleer tesislere yönelik her türlü tehdidi barışa yönelik bir tehdit olarak değerlendiren 533 sayılı karar uyarınca, İran'ın nükleer tesislerine yönelik her türlü tehdide karşı net bir tavır alınmalı” dedi.

Bekayi, “Uluslararası bir kuruma başkanlık eden ve BM'de yüksek mevkilere talip olan her kim olursa olsun, tehdit ve gerginliği artırma aracı değil, barışın sesi olmalıdır” ifadesini kullandı.

UAEA şu anda ‘İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence veremeyeceğini’ söylüyor.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre UAEA’nın Viyana'daki toplantısı öncesinde İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi devlet televizyonuna açıklamalarda bulundu. Kemalvendi, “Elbette UAEA, İran İslam Cumhuriyeti'nin kapsamlı ve dostane iş birliğini sürdürmesini beklememelidir” dedi.

Diplomatik kaynaklar perşembe günü, Tahran'ın nükleer programına ilişkin 2015 anlaşmasına taraf olan üç Avrupa ülkesi ve ABD'nin, Tahran'ın dört gizli sahadaki nükleer faaliyetlerine ilişkin yıllardır süren soruşturmada ‘tam iş birliği yapmaması’ nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar tasarısı sunmayı planladıklarını söyledi.

UAEA bir raporunda İran'ın nükleer programı konusunda ‘tatmin edici olmayan’ iş birliğini kınayarak, İslam Cumhuriyeti'nin yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretimini hızlandırdığına dikkat çekti.

İran'ın önerisi

Bu gelişme Tahran ile Washington'un İran'ın nükleer programı konusunda yeni bir anlaşma arayışı için görüşmeler yürüttüğü bir dönemde yaşandı.

Bekayi, ABD'li yetkililere İran'ın nükleer müzakereler kapsamında Umman üzerinden yakında ABD'ye sunacağı öneriyi değerlendirmeleri tavsiyesinde bulundu.

Bekayi, “İran halkının çıkarlarını ve haklarını dikkate almayan hiçbir öneri kabul edilemez. Ayrıntılara girmeyeceğim ama yakında Umman aracılığıyla teklifimizi sunacağız. ABD'ye bu fırsatı ciddiye almasını tavsiye ediyoruz” dedi. Bekayi, teklifin içeriğiyle ilgili ayrıntı vermedi.

İran Devrim Muhafızları Ordusu'na (DMO) bağlı Tesnim haber ajansının kaynaklara dayandırdığı haberine göre İran, ABD'nin önerisine yanıtını önümüzdeki iki gün içinde diplomatik kanallar aracılığıyla yazılı olarak gönderecek.

Ajansa göre, Tahran'ın yanıtı, yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması karşılığında Washington'un endişelerini giderecek önlemler sunarken, kendi topraklarında zenginleştirme ilkesini koruyan bir öneri içerecek. İran ayrıca kırmızı çizgilerine saygı gösterilmesi koşuluyla yeni bir müzakere turuna hazır olduğunu ifade edecek.

Bekayi, Batı medyasında altıncı turun planlandığına ve ABD'nin İran'a uranyum zenginleştirmeyi yüzde 3'e düşürme önerisinde bulunduğuna dair çıkan haberleri yalanladı. “Toplantı planlanmıştı ancak gerçekleşmedi. Bu medya haberlerinin çoğu doğrulanabilir değil ve genellikle psikolojik baskı yaratmayı amaçlıyor” dedi.

Bekayi şöyle devam etti: “Eğer taviz alışverişine dayalı gerçek müzakerelerden bahsediyorsak, ABD'nin önerisi bu anlayışı yansıtmıyor.”

Bu açıklama, Tahran'ın ‘kabul edilemez’ olarak nitelendirdiği ABD önerisine yanıt olarak geldi.

Bekayi gazetecilere yaptığı açıklamada, Washington ile Tahran arasındaki dolaylı müzakerelerin bir sonraki turuna ilişkin belirli bir noktasının olmadığını söyledi. Bekayi gazetecilere şunları söyledi: “Bu konuda bir karar alınırsa derhal duyurulacaktır.”

İki ülke, yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer programını engellemeyi amaçlayan 2015 anlaşmasına bir alternatif bulmak için nisan ayından bu yana beş tur müzakere gerçekleştirdi.

ABD Başkanı Donald Trump, 2018'deki ilk döneminde bu anlaşmadan vazgeçerek Tahran'a yeniden sert yaptırımlar uygulamaya başladı.

İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf’ın dün devlet televizyonunda yayınlanan açıklamalarında, “ABD'nin önerisi yaptırımların kaldırılmasından bile bahsetmiyor. Hayalperest ABD Başkanı gerçekten İran'la bir anlaşma istiyorsa yaklaşımını değiştirmelidir” ifadeleri yer aldı.

Bekayi ise “Yaptırımların kaldırılmasının temel bir gereklilik olduğunu defalarca vurguladık. Başta nükleer kazanımların korunması ve yaptırımların etkin bir şekilde kaldırılması olmak üzere İran'ın meşru hakları dahil edilmeden hiçbir anlaşmaya varılamaz. Bu talepleri içermeyen herhangi bir metin kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio 20 Mayıs'ta Senato Dış İlişkiler Komitesi'ndeki oturumda yaptığı açıklamada, “İran'ın herhangi bir şekilde uranyum zenginleştirmesine izin vermeyeceğiz. Olası bir anlaşmadan sonra bile füze ve terörizmle ilgili yaptırımları uygulamaya devam edeceğiz. Zenginleştirmenin bir ulusal haysiyet meselesi olduğunu iddia ediyorlar ama gerçek şu ki bunu caydırıcı bir unsur olarak kullanmak istiyorlar. Çünkü gelişmiş zenginleştirme kapasitesine sahip olmanın onları nükleer silahın eşiğinde bir devlet haline getirdiğine ve dolayısıyla tehditlere karşı bağışıklık kazandırdığına inanıyorlar” ifadelerini kullandı.

Buna karşılık Bekayi şunları söyledi: “Bu doğru değil. Zenginleştirme yapan herkesin bir silah programı yok. ABD'nin müttefikleri de dahil olmak üzere, silahlanma amacı gütmeden zenginleştirme yapan ülkeler var. Bu anlamda, İran'ın baskılar karşısındaki direncinin kendisi bir tür caydırıcılıktır. Zenginleştirme, nükleer yakıt döngüsünün ve ulusal endüstrimizin önemli bir parçasıdır; müzakere edilemez ya da taviz verilemez.”

Bekayi, İranlı milletvekillerinin ülkelerinin silahların teknik yönlerine sahip olması konusunda ne söylediklerine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi: “Ülke içinde çeşitli görüşler var, ancak bizim tarafımızdan defalarca teyit edilen şey İran'ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğudur. Siyasi nedenlerle hazırlanan son rapor, programımızın barışçıl doğasını kanıtladı. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'na bağlı bir devlet olarak İran, barışçıl yaklaşıma olan bağlılığını sürdürecektir.”