2019’da Suriye’nin akıbeti ne olacak?

DEAŞ ile yapılan savaşlardan geriye Rakka’da bu görüntüler kaldı (AP)
DEAŞ ile yapılan savaşlardan geriye Rakka’da bu görüntüler kaldı (AP)
TT

2019’da Suriye’nin akıbeti ne olacak?

DEAŞ ile yapılan savaşlardan geriye Rakka’da bu görüntüler kaldı (AP)
DEAŞ ile yapılan savaşlardan geriye Rakka’da bu görüntüler kaldı (AP)

2018 yılı sona ererken Suriye’de gelecek yıl gerçekleşmesi beklenen 5 gelişmeye dair özellikleri şu ana başlıklar altında topladık:
ABD’nin Suriye’den çekilmesinin ardından ülkenin doğusundaki boşluğun doldurulması, Rusya ve Türkiye arasında yapılan İdlib uzlaşısının geleceğine dair çıkarımlar, siyasi süreçle ilgili umutlar, Şam'ın Arap ülkeleri ve Batı ile ‘normalleşmesi’, İran’ın Suriye'deki varlığının geleceği.
ABD’nin çekilmesi
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suriye'den çekilme kararını duyurması rakipleri ve müttefikleri için sürpriz oldu. Trump, bu kararı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesi sonrasında aldı. ABD’nin YPG’yi desteklemeyi durdurması konusunda ısrarcı olan Erdoğan dahi Trump’ın bu kadar hızlı hareket etmesini beklemiyordu. Trump, kararını açıklarken, “tam ve hızlı bir geri çekilme” olacağını ve Türkiye’nin DEAŞ’tan geriye kalanları ortadan kaldırma görevini tamamlayacağını kaydetti. Başkan Trump, 14 Aralık’ta Twitter üzerinden paylaştığı mesajla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Suriye sizindir” dedi.
Trump’ın yaptığı sürprizin yankıları bitti. İlgili tarafların arayışları başladı. Genel olarak hareketliliğin ana adresi geri çekilme sonrası güvenlik ve askeri düzenlemelere ulaşma konusuydu. ABD, Suriye topraklarının üçte birini yani Fırat’ın doğusunu, el-Tanf ve Menbiç’i terk edecek. Bu bölgelerde, 70 bin Arap ve Kürt militan, DEAŞ’ın kalıntıları, uyuyan hücreler, Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (PYD) liderliğindeki idari, ekonomik ve partizan bir yapı, Arap aşiret yapısı, Haseke ve Kamışlı’da iki güvenlik alanı, Suriye-Irak-Türkiye sınırı, Suriye, Irak, Ürdün sınırlarının birleştiği bölge, Suriye petrol üretiminin yüzde 90'ı ve doğalgazının yarısının çıktığı, pamuk ve diğer tahıl ürünlerinin çoğunun yetiştiği ve Suriye’nin en büyük 3 barajının yer aldığı bölgeler, aynı zamanda İran'ın çıkarları, nüfuzu ve milisleri için hayati öneme sahip olan İran, Irak, Suriye ve Lübnan’ı bir birine bağlayan kara yolunun geçtiği alanlar bulunuyor.
Kısacası; Suriye’de hem askeri hem de demografik açıdan faydalı olan Suriye'ye ekonomik ve stratejik olarak da faydalıdır.
Bölgesel, uluslararası ve Suriyeli oyuncular arasındaki rekabet, yarış ve çatışmanın kaynağı, bu ‘servettir.’ İran, Fırat Nehri'nin güneyindeki Haşdi Şabi güçlerini durdurmuyor. Şam, geçmişe dönmek istemiyor. Türkiye bir nüfuz alanı oluşturma hedefinden vazgeçmiyor.
2019'un bu bölgenin kaderi için hayati bir yıl olacağına ve bu bölgenin yine yılın büyük bir bölümünde gündem oluşturacağına hiç şüphe yok. Türkiye, herhangi bir Kürt oluşumunu engellemek, PKK’yı kovmak ve sınırının 20-30 kilometre derinliğinde bir güvenlik şeridi oluşturmak isterken, Şam, Suriye'nin egemenliğini ve ekonomi kaynaklarını korumak, Rusya, Türkiye'yi rahatsız etmeyen düzenlemelere ulaşmak ve Şam ile Ankara arasında iletişim kurmak, ABD, DEAŞ’ı ortadan kaldırmak ve İran’ın nüfuzunu azaltmak, İran ise bu bölgenin kendisine karşı kullanılmasını önlemek istiyor.
İdlib’in kaderi
Suriye'nin kuzeydoğusunun kaderi kuzeybatısından ayrılmaz. İdlib, Halep'in batı kırsalının kuzeyinde, Lazkiye'nin doğu kırsalında, Hama'nın kuzey kırsalında bulunuyor. ‘İdlib'in kaderi’, 2018’de atılan manşetlerden biri oldu. Rejim güçleri, geçtiğimiz yıl ilkbaharda Suriye’nin güneyi, güneybatısı ve Doğu Guta’nın kontrolünü devraldıktan sonra, İdlib kırsalına yoğunlaştı. Ancak ABD ve Batı’nın tehditleri ile uluslararası ve insani yardım kuruluşlarının yükselen sesi, İdlib’de bir Rus-Türk anlaşmasına zemin hazırladı.
Türkiye ve Rusya’nın nükleer santral, ticaret, doğalgaz boru hattı ve S-400 füze savunma sistemi satışı gibi ikili ilişkileri geliştirme çabaları, iki tarafın geçtiğimiz Eylül ayında Soçi’de İdlib konusunda uzlaşıya varmalarına indirgenmemeli. Suriye ordusunun saldırılarının sona ermesi, muhalifler ile hükümet arasında bir tampon bölge oluşturulması, teröristlerin etkisiz hale getirilmesi ve Türkiye'nin 12 izleme noktasını güçlendirmesi gibi gelişmeler yaşandı. İdlib, Ankara'nın ‘Fırat Kalkanı’ operasyonunu gerçekleştiği el-Bab ve Cerablus ile ‘Zeytin Dalı’ operasyonunu gerçekleştirdiği Afrin olmak üzere iki etki alanını da içeriyordu. Bu bölgeler, Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor.
Rusya’nın Suriye planı ise 3 aşamadan oluşuyor. Birinci aşama; İdlib'in güneyi yani Han Şeyhun, Ma'arretü'n-Nu'man ile İdlib'in batısı yani Cisr eş-Şuğur’u kontrol altına almak. İkinci aşama; Lazkiye ile Halep ve Şam ile Halep arasındaki iki ana yolun kontrolünü ele geçirmek. Üçüncü aşama ise, Lazkiye - Halep kara yolunun kuzeyinde kontrolü sağlamak. Türkiye ile yapılan İdlib anlaşması Rusya’nın bu planını ortadan kaldırmadı. Ancak bu aşamaların kapsamlı bir askeri operasyon olmadan daha yavaş ilerlemesine neden oldu. Rusya’nın İdlib anlaşmasını yapma amacı, Türkiye'yi kendi ekseninde tutmak ve ABD’den uzaklaştırmaktı. Fakat Trump-Erdoğan bağlantısı ve ABD’nin Suriye’den çıkışının Türkiye ile koordineli olması, İdlib'in kaderinin yanı sıra Moskova ile Ankara arasındaki sıcak ilişkilere de yansıyacaktır. Bu da 2019'da Suriye ile ilgili atılacak manşetlerden biri olacaktır.
Siyasi bir çözüm için beklentiler
2018 yılı, Soçi ve Astana görüşmelerinin gerçekleştiği yıl oldu. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi, Ocak ayında Soçi'nin ev sahipliğinde yapıldı. Uluslararası himayede gerçekleşen kongrenin sonunda Anayasa Komisyonu kurulmasını içeren bir bildiri yayınladı. Yani Soçi-Astana platformunun anayasa reformu, BM’nin 2254 sayılı kararının uygulanması için girdi oluşturdu. Anayasa Komisyonu’nda yer alacak isimler için bir liste oluşturmak tam bir yıl sürdü. Ancak liste, Soçi bildirisinde belirtilen kriterlere de uymuyor.
Bununla birlikte ABD, geçtiğimiz yıl Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile birlikte siyasi sürece geri döndü. Suriye platformuna geri dönen ABD, Fırat Nehri’nin doğusunda DEAŞ’ı hezimete uğratmayı, İran’ın etkisini azaltmayı Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun 2254 sayılı BM kararı uyarınca siyasi bir çözüme ulaşmasına yardımcı olmayı hedefliyordu. Ancak siyasi bir çözüme ulaşmadan önce ayrılmaya karar veren ABD, uzlaşmaya yönelik etkilerini kaybetti.
Diğer değişiklik de BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’ının ayrılması oldu. Ayrılık nedenini Anayasa Komisyonu’nun oluşturulmasındaki ‘başarısızlığı’ olarak açıklayan Mistura’nın yerine Norveçli diplomat Geir O. Pedersen atandı. Türkiye, Rusya ve İran iki hafta önce Cenevre'de yapılan son toplantıda anayasa reformu ruhunu ve rotasını korumaya çalıştılar. Ancak yeni BM Suriye Özel Temsilcisi Pederson'ın siyasi bir çözüme ve 2254 sayılı kararın uygulanmasına yönelik yeni girdiler isteyeceğinden şüphe yok. Pederson’ın 3 ay sonra resmi olarak göreve başlamadan önce harekete geçmesi beklenemez. Aynı şekilde Suriye'nin kuzeydoğusu ve kuzeybatısındaki askeri alanda yaşanması muhtemel savaş öncesi ve ABD’nin askeri ve diplomatik olarak Suriye'den çekilme sürecinin tamamlaması öncesinde harekete geçilmesi de beklenemez.
Yeniden yapılanma ve normalleşme
Batılı ülkeler ve birçok Arap ülkesi, Suriye'nin yeniden inşasına yönelik katılımlarını, Suriye'deki ‘siyasi geçiş’ veya ‘güvenilir bir siyasi çözüme’ bağladılar. Bunu İran ve milislerinin ayrılışı ile ilişkilendirenler de var. Suriye’deki yeniden yapılanma maliyetinin 300-400 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. Bu yeniden yapılanma aynı zamanda Suriye’nin yüzde 60'ını kapsayan rejim, Rusya ve İran'ın etki alanlarını da içeriyor. Bazıları yeniden yapılanma dosyasının İran'ı zayıflatma konusunda temel oluşturabileceğini savunuyor. Bununla birlikte Suriye hükümetinin Arap Birliği'ne dönüşü de şu anda masaya yatırılan konular arasında.
Ocak ayı sonunda Beyrut’ta yapılması planlanan Arap Ekonomi Zirvesi’nde, Şam’ın 7 yıl önce dondurulan üyeliğine dair istişareler yapılacağı ve bir karar alınacağından şüphe yok. Şam’ın üyeliğine ilişkin şu ana kadar Arap ülkeleri arasında bir fikir birliği oluşmadı. Ancak bununla birlikte, geçtiğimiz hafta Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in Şam'ı ziyaret ettiği ve Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memlük’ün geçtiğimiz günlerde Kahire'ye sürpriz bir ziyarette bulunduğu da unutulmamalı.
İran nüfuzunun geleceği
Geçtiğimiz Eylül ayında ABD’nin koruması altında olan ve İran'ın Suriye'de konuşlandığı bölgeleri hedef alan bir İsrail uçağına ateş açan Suriye hava savunma sistemleri yanlışlıkla bir Rus uçağını düşürdü. Bu küçük olay, Suriye’nin yanı sıra ikisi dünyanın en büyüğü, ikisi ise bölgesel olmak üzere toplam 5 ülkeyi kapsıyordu.
2018’de Suriye, İsrail ile İran arasında gizli bir savaşa tanık oldu. İsrail, ayrıca İran konumlarına baskınlar düzenledi. Bununla birlikte Rusya, İran ve milislerini Golan Tepeleri ve Ürdün’deki üslerinden uzaklaştırmada arabulucu rol üstlendi. Ayrıca Suriye ile İsrail arasındaki ateşkesi gözetleyen Golan Tepeleri'ndeki BM Barışgücü askerleri (UNDOF) Golan’a geri dönerken Rusya, ‘S-400’ ve ‘S-300’ sistemlerinin yanına S-300 füze sistemini konuşlandırdı.
İran’ın Suriye’deki güney sınırından 100 kilometre içeriye çekilmesi taleplerden biriydi. Ayrıca ABD’nin Suriye’deki varlığının sebeplerinden biri İran’ı Suriye'den çıkarmaktı. Bu nedenle, önümüzdeki yıl, İran'ın askeri, ekonomik ve milis nüfuzuna dair birçok manşet görülecek. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD’nin geri çekilme kararının ardından İran'ın çıkarlarını hedef almaya devam edeceklerini söyledi. Öte yandan İran, Fırat Nehri’nin doğusunda yayılmak istiyor. Rusya, İran’a rağmen Suriye’de karar alıcı konumda olmaya çalışıyor. ABD yaptırımları ve tehditleriyle kuşatılan Tahran, Moskova'ya karşı çıkıyor ve Suriye’yi bir uzlaşı ve kavga sahnesi olarak kullanıyor.
ABD’nin geri çekilme kararının, kartların yeniden karılmasına neden olduğuna şüphe yok. Bu durum yerel ve bölgesel oyuncular arasında bir ‘boşluğu doldurma’ yarışının yanı sıra müzakere konumunu güçlendiren stratejik kazanımlar elde etme ve yeni Suriye’nin inşasında masada yer alma rekabeti de başlattı. 



ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

İbrahim Hamidi

Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.

ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.

Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.

Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre  Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.

Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.

Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.

Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.

dsfv
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)

Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.

Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.

New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi

Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.

Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.

ABD’de hakim olan iki eğilim

Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.

Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.

dfvgt
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)

Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.

Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.

Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.

ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.

ABD'nin sekiz talebi

Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.

Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.

dfrgt
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)

Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.

Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.

Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.

Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.

Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.