Bangladeş’te seçimler Hindistan-Çin kıskacında

Parlamento seçimleri ile birlikte Bangladeş, Hindistan, Çin ve Pakistan arasında bir rekabet ortamı haline geldi
Parlamento seçimleri ile birlikte Bangladeş, Hindistan, Çin ve Pakistan arasında bir rekabet ortamı haline geldi
TT

Bangladeş’te seçimler Hindistan-Çin kıskacında

Parlamento seçimleri ile birlikte Bangladeş, Hindistan, Çin ve Pakistan arasında bir rekabet ortamı haline geldi
Parlamento seçimleri ile birlikte Bangladeş, Hindistan, Çin ve Pakistan arasında bir rekabet ortamı haline geldi

Dünyanın dördüncü büyük Müslüman ülkesi olan Bangladeş'te pazar günü yapılması planlanan parlamento seçimleri, ülkeyi jeopolitik bakımdan önemli bir hale getirdi. Nitekim Hindistan, Çin ve Pakistan bu seçimleri yakından izliyor ve seçim sürecini etkilemek için yarışıyorlar.
Bu seçimdeki ana rekabet, Bangladeş Avam Birliği Partisi’nden Şeyh Hasina ile Oxford Üniversitesi mezunu ve eski dışişleri bakanı Kemal Hüseyin’in önderlik ettiği yeni bir koalisyon arasında. 82 yaşındaki Avukat Hüseyin, Halide Ziya liderliğindeki ülkenin ana muhalefet partisi olan Bangladeş Milliyetçi Partisi ve diğer iki partiyle Ulusal Birlik Cephesi oluşturmak üzere ittifak etti.
Bununla birlikte, Dakka Yüksek Mahkemesi daha önce üç kez başbakanlık koltuğuna oturan Halide Ziya’nın yolsuzluk suçlaması ile hapsedilmesi nedeniyle seçimlere katılmasını yasaklarken, parti lideri Halide Ziya’nın oğlu Tarık Rahman da yolsuzluk suçlamasıyla sürgünde bulunuyor.
Şeyh Hasina 2009'dan bu yana başbakan olarak ülkeyi yönetiyor. 2014 yılında düzenlenen ve Bangladeş Ulusal Partisi (BNP) tarafından boykot edilen önceki seçimler şiddetin gölgesinde kaldı ve sadece yüzde 22 katılım sağlandı. Bu arada analistler, ilgili partilerin farklı ideolojik arka planlarına bakıldığında, koalisyonun geleceği konusunda şüpheci. Koalisyonun seçimleri kazanması halinde kimin başbakan olarak üstleneceği de belli değil. BNP’den Ahmed, kazanmaları halinde başbakan olup olmayacağına dair kendisine sorulan bir soruya, “Bu, şimdiye kadar almadığımız stratejik bir karar” diyerek cevap verdi.
Hindistan’ın çıkarları
Hindistan hükümeti Bangladeş'teki seçimlere kayıtsız görünüyor, ancak aslında her iki ülkedeki gözlemcilere göre Yeni Delhi bu seçimleri yakından takip ediyor. Avam Birliği Partisi, Bangladeş Ulusal Partisi (BNP) ve Jatiya Partisi temsilcileri Nisan ayından bu yana Hindistan'a ziyaretlerde bulundular ve Hintli politikacılar ile bir araya geldiler.
Savunma meseleleri hususunda analizlerde bulunan Sakhavat Hüseyin, Avam Birliği Partisi’nin Hisdistan ile olan ilişkilerinin çok iyi olduğunu söyledi. Bangladeş ve Hindistan arasındaki ilişki farklı bir seviyeye ulaştığını kaydeden Hüseyin, Hindistan’ın söz konusu partinin iktidarda kalmasını isteyeceğini söyledi.
Ancak, 1971'deki kurtuluş savaşı sırasında Bangladeş'e yardım eden Hindistan neden Hasina'nın iktidarda kalmasını istiyor?
Bangladeş, siyasi ve dini nedenlerden ötürü ve ayrıca ulusal güvenlik nedenlerinden dolayı Hindistan için büyük önem taşıyor. Çünkü Bangladeş’in Hindistan sınırındaki en az beş eyalet ile sınırı var. Hindistan'ın Bangladeş hakkındaki tasavvurları, dini ordunun ülkede köklerini sağlamlaştıran BNP’nin tecrübesiyle şekillendi. Hindistan’daki ayrılıkçılar ve teröristler Pakistan’dan gizlice destek alırken, Bangladeşli yetkililer onlara gözlerini kapattı. Yeni Delhi, İslamcı militanların sınırdan Hindistan'a geçmesini önlediği ve Bangladeş'teki İslami teröre prim vermemesinden dolayı Hasina'ya minnettarlık hissediyor. Bu yüzden Hindistan, Hasina'dan başka birinin yönetime gelmesini kuşkuyla karşılıyor.
Öte yandan, Hindistan, son on yılda Dakka ile güçlü ilişkiler kurmak için yoğun yatırım yaptı. Bu ilişkiler, son dört yılda Modi hükümeti tarafından daha da güçlendirildi. Bugün Bangladeş, Hindistan'ın “Doğuya Bak” programında önemli bir oyuncu olarak görülüyor. Narendra Modi başbakan olduğu sırada 9 milyar dolarlık değerinde kredi ve yardım desteği vermeyi taahhüt etti. Ayrıca Rampal elektrik projesi için iki milyar dolar tahsis edileceğini söyledi.
Hindistan'ın Dakka Büyükelçisi Vardan, son birkaç gündür siyasi partilerin başkanlarıyla diplomatik toplantılar düzenlemesine rağmen, ülkesinin yaklaşmakta olan seçimlerle ilgili herhangi bir konuda müdahale etmediğini söyledi. Bütün bunlarla birlikte Hindistan, muhalefetin ve yolsuzluk meselesinin mevcut hükümeti ve Avam Birliği Partisi’nin kazanma şansını etkileyeceğinden endişe duyuyor. 
Etkili bir faktör olan Çin
Çin de Bangladeş’i oldukça önemsiyor. Çünkü Hindistan'ı ihtiva etmesine vesile olabilecek çıkarları var. Myanmar'daki Arakan eyaleti yakınlarındaki Bengal Körfezi'nin tepesindeki stratejik konumu göz önüne alındığında ve Çin'in güneybatısında bulunan Yünnan eyaletine doğrudan petrolün taşındığı boru hattının geçtiği yere dikkat edildiğinde bu açıkça görülebilir.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 2016 yılında Dakka ziyaretinden sonra Bangladeş, Pekin ile olan düşmanlığını kalıcı bir stratejik ortaklığa dönüştürdü. Bazı analistler, bu durumun Hindistan tarafından yakından izlenen bir gelişme olduğunu söylüyorlar. Çin’in 1971’deki kurtuluş savaşında Pakistan’ı desteklediği sırada Bangladeş ve Çin arasındaki ilişkiler kötüydü. Pekin ayrıca 1970'lerin başında Dakka'nın Birleşmiş Milletler’e (BM) katılması aleyhinde bir kampanya düzenledi. Bununla birlikte, Bangladeş ve Çin 1976'dan beri diplomatik ilişkiler kurmayı başardı. Bundan bir yıl sonra, General Ziya Rahman’ın Pekin’e gerçekleştirdiği ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkileri büyük ölçüde ilerletti.
Çin, aynı zamanda Bangladeş'in en büyük silah tedarikçisi ve Bangladeş ile savunma anlaşması imzalayan tek ülkedir. Bangladeş'in savunma güçleri, çeşitli Çin silahlarıyla donanmış durumda. Çin şu anda Bangladeş'in en büyük ticari ortağı ve yol inşaatı, demiryolları, enerji santralleri ve havaalanlarına ilişkin projeler hususunda en büyük sponsorudur. Çin ayrıca Bangladeş’e 16 milyar dolar değerinde mal ihraç etti. Oysa istatistiklere ve resmi rakamlara göre Bangladeş, 2016 ve 2017 döneminde ABD’den yalnızca 750 milyon dolar değerinde mal ithal etti.
Ayrıca, iki yıl önce Şi Cinping'in Bangladeş ziyareti sırasında Çin, Bangladeş'e 24 milyar dolar değerinde ekonomik yardımda bulunma sözü verdi. Bu durum Çin'in bir dost olarak imajını güçlendirdi. Çin cumhurbaşkanı bunun yanı sıra, ülkenin altyapı projelerine 20 milyar dolarlık yatırım yapma sözü de verdi. Çin, Kemer ve Yol Girişimi çerçevesinde bu yatırımları arttırmayı planlıyor. Bu, Bangladeş'i Güney Asya'da kemer ve yol planları kapsamında Pakistan'dan sonra Çin malları alma konusunda ikinci büyük ülke yapıyor.
Gazeteci Manoj Joshi şunları söylüyor:
“Gazeteci Manoj Joshi Avam Birliği Partisi hükümeti, Çin’in artan etkisi ile Hindistan’ın tedirginliği arasında denge kurmayı başardı. Ülkedeki kalkınmayı teşvik etmek için Çin fonlarını kabul etmesi ile birlikte komşu ülkelerin liderlerine kıyasla Çin'in elinde bir araç olmadı. Bu kredilerin faiz oranını düşürmek ve Çinli işçilerin ülkedeki varlığına sınır koymak için iyi müzakerelerde bulundu. Ayrıca Hindistan'ın öfkesinin önünü almak için Sonadia Adası'ndaki derin liman projesini iptal etti.”
Pakistan'ın rolü
Pakistan ve Bangladeş arasındaki ilişkiler başlangıçta oldukça sorunluydu. Ancak Bangladeş Ulusal Partisi’nden (BNP) olan Halide Ziya döneminde, iki ülke arasındaki ilişkiler Şeyh Hasina dönemindeki ilişkilere kıyasla ilerleme kaydetti. Nitekim Pakistan’ın rica ve taleplerine rağmen Hasina hükümeti, son on yılda Pakistan’a destek veren savaş suçlularının infazından vazgeçmedi. Bangladeş, Pakistan'ın ülkenin siyasi meselelerine müdahale ettiğini iddia etti. Pakistanlı diplomatların ve yetkililerin ülkeden kovulmalarına yol açan pek çok vaka oldu.
Dakka kısa süre önce İslamabad'ın yeni elçisinin belgelerini onaylamayı reddetti. Bunda hem Dakka hem de Delhi'ye yönelik istihbarat faaliyetleri hususunda Pakistan diplomatik misyonunun kötüye kullanılması iddialarının büyük etkisi oldu.
Cemaat-i İslami, ülkenin kurtuluşuna ve Pakistan’dan bağımsızlığına karşı çıkan en büyük İslami siyasi parti olarak değerlendiriliyor. Ayrıca birçok kişinin öldürülme ile ilgili olarak Pakistan işgal kuvvetleriyle işbirliği yaptığı söyleniyor. Partinin resmi bir siyasi parti olarak kabul edilmediği ve seçimlere girmesinin yasaklandığı bir zamanda, parti üyeleri bu durum üzerine BNP’ye katılarak bir koalisyon hükümeti oluşturmak hususunda blöf yaptılar. Şeyh Hasina tarafından yasaklanan ve haklarından mahrum edilen Cemaat-i İslami Partisi, toplu bir şekilde BNP’ye oy verilmesini kararlaştırdı.
Öte yandan, partinin önde gelen liderlerinden birinin konuşmasının basına sızdırılmasının ardından, Pakistan'dan seçimler ile ilgili olarak mali yardım ve lojistik destek talep ettiğinin ortaya çıkması ile birlikte Pakistan'ın BNP ile devam eden ilişkisi açığa çıktı. 



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.