2019’da dünyayı bekleyen 10 tehdit

2019’da dünyayı bekleyen 10 tehdit
TT

2019’da dünyayı bekleyen 10 tehdit

2019’da dünyayı bekleyen 10 tehdit

Önde gelen uluslararası bilim adamlarından oluşan bir ekip, insanlık için tehdit oluşturacak ve dünyayı felakete sürükleyecek riskler hakkında görüşlerini ortaya koydu. The Global Foundation tarafından yayınlanan yıllık rapor içerisinde kaydedilen bu riskler arasında, uzaydaki göktaşlarının dünyaya çarpması ve yaşanabilecek dev bir volkanik patlama da yer alıyor.
2019’da insanlığı tehdit eden riskler şöyle özetlenebilir:
1-Nükleer savaş

Nükleer bir patlama, günümüzün en ölümcül silahı olarak kabul ediliyor. 4 kilometre yarıçapına kadar uzanacak olan bir patlama, yüzde 80 ila 95 arasında bir ölüm oranına sebep olabilir. Sebep olacağı imha oranı ise 4 kilometrelik alanın 6 katını geçebilir.
Ancak nükleer patlama senaryosuna ilişkin duyulan endişeler yaşanan seri ölümler ve ona bağlı olan birtakım durumlardan ibaret değil. Nükleer bir patlama sonrasında yaşanabilecek “nükleer kış” fenomeni göz önünde bulundurulduğunda, patlamanın ardından yayılan bulutlar ve dumanlar güneş ışınlarının dünyaya ulaşmasına engel olur. Bu durum, sıcaklıkların uzun yıllar boyunca düşmesine yol açar.
Dünyanın en büyük iki nükleer gücü ABD ve Rusya arasında yaşanacak muhtemel bir savaşta yaklaşık 4 bin nükleer silahın kullanılması durumunda verilecek kayıpların sayısı tahmin edilemeyecek düzeyde olacak. Aynı zamanda sıcaklıklar, normalden 8 santigrat derece düşecek. İnsanlar tarım yapamayacak bir durumda olacaklar ve böylece kaos ve şiddetin kapısı aralanmış olacak.
ABD ve Rusya'nın her biri 7 bin kadar nükleer savaş başlığı bulunduruyor. Bununla birlikte İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail'in de nükleer silahları var.
Yüzlerce nükleer silahın birkaç dakika içinde patlatılmaya hazır olarak bulunması oldukça endişe verici. Özellikle istenmeyen bir kazanın veya yanlış anlaşılmanın nükleer bir savaşa yol açması ihtimali ile ilgili endişe duyuluyor. Rus yetkililer, 1960’larda birkaç kez nükleer silah kullanmaktan geri durdular. Rusya cumhurbaşkanının kendisi, 1995 yılında daha sonra yanlış bir uyarı olarak nitelendirilen bir duruma cevap olarak nükleer silah kullanmayı reddetmişti.
2-Biyolojik savaş
Karmaşık mühendislik yetenekleri gerektiren nükleer silahların aksine biyolojik ve kimyasal silahlar, daha düşük maliyetle ve erişilmesi kolay olan malzemeler kullanılarak geliştirilebiliyor.
Son yıllarda Suriye hükümeti, ülkeyi parçalayan iç savaşta klor ve sarin gazı içeren kimyasal silahlar kullandı. Bu durum uluslararası toplumu alarma geçirdi ve kimyasal silahların kullanılması durumunda yaşanabilecek hasarın derecesini yansıttı.
Zehirli kimyasallar, özellikle hava yoluyla veya su yoluyla taşınırsa hedefe çok büyük zararlar verebilir.
Ancak biyolojik silahlar çok daha büyük bir tehdit olarak algılanıyor. İşlenmiş biyolojik malzemeler alanında kaydedilen ilerlemeler, hastalıklara sebep olabilecek veya silah olarak kullanılabilecek bakteri ve virüs gibi bulaşıcı ajanların kullanılma olasılığını arttırdı. Bununla birlikte benzeri bir senaryo ölümcül bir biyolojik enfeksiyon taşıyan bir böceğin salıverilmesi ile de yaşanabilir. Hızla taşınan böyle bir enfeksiyon durumunda dünya çok daha kırılgan bir yer olacak.
3-İklim Değişikliği
Birleşmiş Milletler (BM) Bilim Adamları Komitesi tarafından yayınlanan bir raporda, sıcaklıkların kontrol edilerek mutedil seviyelerde tutulması için dünyanın önünde yaklaşık 12 yıllık bir sürenin olduğu kaydedildi. İklim değişikliğinin etkisine ilişkin tahminlerin küresel ısınmaya göre değişeceğinin belirtildiği açıklamada, 1 ila 3 santigrat derece arasında kaydedilecek bir artışa bağlı yaşanacak senaryoların genellikle olumsuz olduğu ifade edildi.
En iyi ihtimalle, daha sık ve daha şiddetli kasırgalar meydana gelecek ve küresel düzeydeki tarım arazileri ile tatlı su kaynaklarının büyük bir kısmı kaybedilecek. Bununla birlikte   New York ve Mumbai gibi büyük kıyı şehirleri sular altında kalacak. En kötü durumda ise insanlık medeniyeti sona erecek.
Karbon salınımını azaltmaya yönelik mevcut taahhütler yerine getirilmiş olsa bile, küresel sıcaklıklarda kaydedilecek yüzde 3 oranında bir artışa ilişkin üçte birlik bir ihtimal var. Bu da Florida ve Bangladeş topraklarının çoğunun sular altında kalacağı anlamına geliyor.
4-Çevre felaketi
Ekosistemler, çevresindeki hava ve su gibi canlı olmayan unsurlarla etkileşime giren insanlar ve hayvanlar gibi canlı organizmaları içeren topluluklardır. Ekosistemler, sıcaklıkların yükselmesi gibi insan davranışlarının sebep olduğu birtakım etkilerin üstesinden gelebilir. Ancak bu ekosistemlerin kaldıramayacağı bir doruk noktası var ve dünya bu noktaya ulaşmaya yakın olabilir.
Batı Afrika'daki Çad gölü, çevresel felaket hususunda bir örnek olarak zikredilebilir. 6 yıl süren kuraklık ile birlikte aşırı göl suyu tüketimi ve iklim değişikliğinin etkileri, su seviyelerinin yüzde 90 oranında azalmasına yol açtı. Bu durum, Çad, Nijerya, Nijer, Kamerun'daki 40 milyondan fazla insanın hayatını olumsuz etkiledi.
5-Salgınlar
Tarih, dünya çapında yaşanan iki salgına tanık oldu. Bu salgınlar ile birlikte birkaç yıl içinde dünyadaki toplam nüfusun yüzde 15'i hayatını kaybetti. Bu ölümcül salgınlar sırasıyla 5’inci ve 14’üncü yüzyıllarda ortaya çıktı.
Özellikle şehirlerde artan nüfus oranları ve dünya nüfusunun sürekli bir şekilde hareket halinde olması, bulaşıcı bir hastalığın yeni bir salgınına neden olma riskine kapı aralıyor. Neyse ki, ölümcül bir hastalığın uluslararası düzeyde yayılma şansı sınırlıdır. Son yıllarda yayılan SARS ve Ebola virüsleri bir uyarı alarmı olarak değerlendiriliyor.
Hastalığa karşı insan savunmasının esası olan antibiyotikler, bazı bakterilerin kendilerine direnme yeteneklerini geliştirmesinden sonra daha az etkili olmaya başladı. Antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler yılda yaklaşık 700 bin insanının ölümüne sebep oluyor. Antibiyotik direncine ilişkin bir çözüm bulunamadığı takdirde, yaşanan ölüm vakaları 2050 yılına kadar 10 milyona ulaşabilir.
6-Göktaşları
Göktaşları, güneş yörüngesinde bulunan ve zaman zaman dünyaya çarpan kayalardır. Bilim adamları, uluslararası bir felakete neden olacak kadar büyük bir göktaşının her 120 bin yılda bir dünyaya çarpma ihtimalinin olduğunu düşünüyor.
Dinozor neslinin tükenmesinin ardında da yine böyle bir göktaşı hadisesinin olduğu düşünülüyor. Dinozorların yok olmasına sebep olan göktaşının boyutunun onda biri kadar olan bir göktaşının dünyaya çarpması durumunda yıkıcı neticeler ile karşı karşıya kalınacak. Bilim adamları bu çarpışmanın güneş ışığını aylarca dünyadan izole edecek blokların yayılmasına neden olacağını ve yüz milyonlarca insanı öldürecek bir kıtlığa yol açacağını düşünüyor.
NASA, 2011 yılında çapı bir kilometreden fazla olan bir alanda bulunan uzay cisimlerinin yüzde 90'ından fazlasını izlediğini ve tanımladığını bildirerek, bunların genel olarak dünyaya çarpmayacağını belirtti. Ancak dünyaya çarpmaları halinde felakete yol açmayacak olan daha küçük nesneler hakkında sınırlı bilgimiz var. Bunların ekonomik ve sosyal sistemlere ilişkin birtakım zararlı etkileri olabilir.
7-Dev volkanik patlama
Bilim adamları, 74 bin yıl önce büyük bir volkanik patlamanın meydana geldiğini ve atmosfere büyük miktarda lav salınımına neden olduğunu düşünüyor. Bazı uzmanlara göre bu durum, yeryüzünün sıcaklığını birkaç santigrat derece düşürerek kendini soğutmasına sebep oldu. Bu, birçok hayvan ve bitki türünün ortadan kaybolmasına ve onların yok olmanın eşiğine gelmesine sebep olan büyük ve yıkıcı bir dalgaya yol açtı.
O gün tekrar yaşanabilir mi? Karşılaştırma için elimizde yeteri kadar veri yok. Ancak mevcut bilgiler, ortalama olarak her 17 bin yılda bir büyük bir volkanik patlamanın meydana geldiğini gösteriyor. Bu doğruysa, bir sonraki patlamanın daha geç bir zamanda gerçekleşme durumu var. Son büyük ölçekli volkanik patlama 26 bin 500 yıl önce Yeni Zelanda'da kaydedildi.
Volkanik bir patlamayı birkaç ay veya birkaç hafta öncesinde öngörmenin bir yolu yok. Aynı şekilde patlamayı kontrol etmenin ve azaltmanın da bir yolu yok. Ancak bilim adamları birçok riskli bölgeyi gözlemliyorlar.
8-Jeofizik mühendisliği
Sıcaklıktaki artışın durdurulmasına ve hatta düşüşüne imkan verecek çarpıcı bir seçenek var, ancak büyük bir riski de beraberinde getiriyor.
Güneş jeofiziği gelen ışığı ve ısıyı dünyadan uzak bir yere yansıtmak için kullanılabilir. Şimdiye kadar, bu teknoloji sadece bilgisayar modelleri ile uygulandı. İlk pratik deney, Harvard Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından yapılacak.
Güneş jeofiziği, teknoloji alanındaki iki modern okuldan biri olarak kabul ediliyor. Her ikisi de hava koşullarını değiştirebilir ve iklim değişikliği risklerini azaltabilir.
Diğer teknoloji ise karbondioksit emisyonlarının doğrudan atmosferden uzaklaştırılmasını temel alıyor. Fakat bu teknoloji yalnızca sınırlı bir ölçekte uygulanmaya başladı.
Eğer güneş jeofiziği teknolojiyi kullanarak çalışmalar yapılırsa, sonuçlar bir bütün olarak atmosferi içerecek ve bu durum insanlığın iklim değişikliği riskleriyle başa çıkma hususundaki en büyük girişimi olacak. Söz konusu teknoloji, sıcaklığı azaltabileceği bilinen tek teknoloji olarak kabul edilmesine rağmen, hala onun hakkında öğrenilmesi gereken çok şey var. Mesela, yerel düzeydeki veya küresel ölçekteki ekosistemler üzerinde olumsuz bir etkisi olup olmadığının bilinmesi gerekiyor. Sonuçları tam olarak bilinmeyen bu seviyedeki teknik bir müdahalenin insan ırkı için yıkıcı sonuçları olabilir.
9-Yapay zeka
Yapay zeka son zamanlarda en hızlı ilerleme kaydedilen alanlardan biridir. Bu hususta fikir beyan eden bilim adamlarının hepsi, 2050 yılına kadar yapay zekanın insanlar tarafından gerçekleştirilen görevlerin çoğunu aynı seviyede veya daha iyi bir şekilde yerine getirme şansının ortalama yüzde 50 olduğunu düşünüyor.
Yapay zeka alanında kaydedilen ilerlemelerin, söz konusu yapay zekaya sahip birimlerim kötü davranışlarda bulunacağına dair yanlış bir algı var. Bu algı bazı bilim kurgu filmlerinde çizilen distopik resimden kaynaklanıyor. Ancak yapay zekanın gelişimi ile ilgili asıl endişe, bu birimlerin hayal edilenden çok daha üst düzeyde çalışmasıdır.
Raporda şu ifadeler yer alıyor:
“Akıllı bir arabadan sizi en kısa sürede havaalanına götürmesini talep ettiğinizde, kendisine verilen talimatı yerine getirerek sizi havaalanına ulaştırır. Siz ise aşırı hızdan dolayı yorulmuş bir halde ve polis tarafından takip edilirken bulursunuz kendinizi. Bu sizin istediğiniz bir durum değildi fakat, talep ettiğiniz şey buydu.”
Yapay zeka ile ilgili en çok endişe verici durum hakkında şu söylenebilir:
“Yanlış kişinin eline silah verildiğini ya da yapay zekanın kullanıldığı silahları tedarik etme yarışının patlak verdiğini düşünün. Bu, nihayetinde yapay zeka sistemlerinin egemen olduğu bir savaşla neticelenir.”
10-Bilinmeyen riskler
İklim değişikliği ya da nükleer silah gibi tehlikerin bilinmediği dönemlerin üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Ancak bugün, bu tür durumların sonuçları gözlemlenebiliyor ve gelişmelerine ilişkin endişeler ortaya çıkıyor. Bu nedenle, bilinmeyen birtakım tehditlerin ortaya çıkması muhtemel.
 



800'den fazla Avrupalı ​​finans grubu İsrail yerleşimleriyle bağlantılı şirketlerle çalışıyor

İsrail, yerleşim faaliyetlerini benzeri görülmemiş bir hızla genişletti (Reuters)
İsrail, yerleşim faaliyetlerini benzeri görülmemiş bir hızla genişletti (Reuters)
TT

800'den fazla Avrupalı ​​finans grubu İsrail yerleşimleriyle bağlantılı şirketlerle çalışıyor

İsrail, yerleşim faaliyetlerini benzeri görülmemiş bir hızla genişletti (Reuters)
İsrail, yerleşim faaliyetlerini benzeri görülmemiş bir hızla genişletti (Reuters)

Sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan ve dün açıklanana bir araştırma, 800'den fazla Avrupalı ​​finans kuruluşunun İsrail yerleşimleriyle bağlantılı şirketlerle iş ilişkisi içinde olduğunu gösterdi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'ten aktardığına göre İsrail, yerleşim faaliyetlerini benzeri görülmemiş bir hızla genişletti ve bazı yerleşimciler, ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın, Filistinlilerin gelecekteki devletlerinin odak noktası olarak gördükleri Batı Şeria'da egemenlik kurma hayallerini gerçekleştirmelerine yardımcı olacağını umuyor.

Artan yerleşimci şiddeti ABD'nin yaptırımlarına yol açtı ve bazı şirketler işgal altındaki Batı Şeria'daki işlerini durduracaklarını açıkladı.

“İşgalden Alışveriş Yapma” koalisyonu tarafından hazırlanan bir rapora göre, 2023 yılında 776 olan toplam 822 finans kuruluşu, bu yıl İsrail yerleşimlerinde ‘aktif olarak yer alan’ 58 şirketle ilişki kurdu.

Sivil toplum kuruluşları, incelemelerin artırılması ve gerekirse tasfiye yapılması çağrısında bulundu.

Araştırmayı yürüten 25 Avrupalı ​​ve Filistinli sivil toplum kuruluşundan biri olan Norveç Halk Yardımı'ndan Andrew Preston, "Göstergeler, işlerin yanlış yönde ilerlediğini gösteriyor" dedi.

Raporun sunulduğu Cenevre Basın Kulübüne verdiği demeçte, “Avrupa finans kurumlarının yasadışı işgalde yer alan şirketlere yaklaşımlarını acilen yeniden değerlendirmesi gerektiğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.

İsrail Maliye Bakanlığı yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Batı Şeria yaklaşık 100 kilometre uzunluğunda ve 50 kilometre genişliğinde ve İsrail'in 1967 savaşında ele geçirmesinden bu yana İsrail-Filistin çatışmasının merkezinde yer alıyor.

Çoğu ülke, Batı Şeria'nın işgal altındaki bölge olduğunu düşünüyor ve yerleşimler uluslararası hukuka göre yasa dışı. Bu görüş BM'nin en yüksek mahkemesi tarafından temmuz ayında onaylandı.

Raporda, BNP Paribas ve HSBC'nin de aralarında bulunduğu büyük bankaların listedeki Avrupalı ​​şirketler arasında yer aldığı belirtildi. Bankalar henüz yorum talebine yanıt vermedi.

Raporda, yerleşimlerde aktif olarak yer alan 58 şirketin arasında "Booking" ve "Expedia" seyahat sitelerinin yanı sıra Caterpillar Heavy Machinery'nin de yer aldığı belirtildi. Bu şirketlerin hiçbiri yorum talebine henüz yanıt vermedi.

Booking daha önce, müşterilere tartışmalı ve çatışmalardan etkilenen alanlar hakkında bilinçli kararlar verebilmeleri için daha fazla bilgi vermek amacıyla kılavuzunu güncellediğini açıklamıştı. Expedia, konaklama birimlerinin açıkça Filistin topraklarında bulunan İsrail yerleşimleri olarak tanımlandığını belirtti.

Raporda adı geçen şirketlerin hepsi olmasa da çoğu, İsrail yerleşimleriyle iş yapan BM şirketlerinin veri tabanında da yer alıyor.

Raporda, aralarında Norveç Emeklilik Fonu'nun (KLB) da bulunduğu bazı finans kuruluşlarının son birkaç yılda İsrail yerleşimleriyle bağlantılı şirketlerden yatırımlarını geri çektiği ifade edildi.