Tunus'ta ipler kimin elinde?

Hükümetin kalkınma ve istihdam sağlamadaki tekrarlı başarısızlıkları, çoğu sektörde protestoların dozunu artırdı (AFP)
Hükümetin kalkınma ve istihdam sağlamadaki tekrarlı başarısızlıkları, çoğu sektörde protestoların dozunu artırdı (AFP)
TT

Tunus'ta ipler kimin elinde?

Hükümetin kalkınma ve istihdam sağlamadaki tekrarlı başarısızlıkları, çoğu sektörde protestoların dozunu artırdı (AFP)
Hükümetin kalkınma ve istihdam sağlamadaki tekrarlı başarısızlıkları, çoğu sektörde protestoların dozunu artırdı (AFP)

Tunus Başbakanı Yusuf Şahid’in yatırımcı ve vatandaşlara ekonomik ve güvenliğe ilişkin güvence içeren ifadelerine rağmen, toplumsal ve siyasi göstergeler, bir yandan cumhurbaşkanı ve başbakanı bir yandan 2014 sonundaki seçimlerden bu yana Nida Partisi ve Nahda Hareketi liderleri, diğer yandan da sendikalar ve koalisyon hükümeti arasındaki medya savaşının başlamasıyla hala yüksek.
Yeni yıl arifesinde cumhurbaşkanı, başbakan, parti ve sendika liderleri ülkenin siyasi, güvenlik ve ekonomik geleceğini başkanlık kuruluşlarının sorumluluğuna bırakmayı hedefleyen yeni bir siyasi girişim başlattı. Ulusal ve bölgesel karar alma çevrelerindeki en büyük sorular ise; “8 yıl süren istikrarsızlık ve siyasi bölünmeden sonra Tunus’u kim yönetecek? Yürütme başkanları ve iki büyük lider arasındaki sürtüşmeyi onarmada başbakan, meclis başkanı, iktidar parti ve sendika liderlerinin varlığındaki yeni Kartaca Sarayı diyalogları başarıya ulaşabilecek mi? Yoksa “Tunus İstisnası” ve “tek Arap demokratik uzlaşma modeli” siyasi farklılıklar ve artan toplumsal huzursuzluk nedeniyle sona mı erecek?” çerçevesinde gelişti.
Birkaç hafta önce Cumhurbaşkanı ve Nida Tunus Partisi lideri el-Baci Kaid el-Sibsi, Başbakan Yusuf Şahid ve Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi üst düzey siyasi yetkililer, Arap ve Batı ülkelerinden bazı yetkililerle Tunus’un içinde ve dışında ‘ülke tarihinin en tehlikeli siyasi krizini kontrol altına almak, normal koşullarda bu yıl başkanlık ve parlamento seçimlerinin düzenlenmesine olanak tanıyan yeni bir fikir birliğine varmak, ülkedeki siyasi partiler arasındaki anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak amacıyla’ maraton görüşmeleri yaptı.
Ancak Nida Tunus Partisi’nin eski genel koordinatörü ve Sibsi destekçisi Rıza Belhac, ‘Başbakan Yusuf Şahid’in görevinin uzatılması veya parlamentoda güvenini yeniden sağlaması hususunda’ cumhurbaşkanı ve yandaşları ile Nahda hareketi lideri Gannuşi ve mevcut hükümetteki yandaşları arasındaki anlaşmazlığın çok büyük olduğunu vurguladı.
Bu çerçevede onursal Başkanı Tunus Cumhurbaşkanı’nın olduğu Nida Tunus Partisi’nin stratejik ve liderlik çalışmaları danışmanı Naci Colul, Cumhurbaşkanının ve Nisa Partisi’nin bir yakın ortağının, Yusuf Şahid ile ilişkileri koparmadan önce Nahda Hareketi liderliği ve hükümetteki destekçileri ile diyalog kanalları açmayı reddettiğini belirtti.
İstikrar Talepleri
Öte yandan Yusuf Şahid’i ve iki ay önce şekillendirdiği yeni koalisyon hükümetini destekleyen birçok tavır da mevcut. Bu duruma Kemal Mercan gibi sosyalist sol, liberal laik parti üyeleri de dahil. Aynı şekilde yeni koalisyon hükümetinde üç pozisyona sahip, solcu Tunus Projesi Hareketi Başkanı Muhsin Merzuk gibi Yusuf Şahid’in eski rakiplerinden bazıları da konu hakkında değerlendirmede bulundu. Bu çerçevede Merzuk, Şahid’in mevcut hükümette görevini sonlandırma karşılığında istikrar sağlanacağını belirtti. Aynı şekilde solcu el-Masar Partisi lideri Samir el-Tayyib de ülkeyi Ocak 2011 devriminden bu yana ortaya çıkan hükümet istikrarsızlığına itme tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu.
Nahda Hareketi Şura Konseyi Başkanı Bakan Abdul Kerim el-Haruni, partisinin kurumlarının ülkedeki siyasi istikrarı destekleyen Yusuf Şahid ile dayanışma içerisinde olduğunu belirtti. El-Haruni, normal şartlarda mevcut yılın sonbahar döneminde yapılması kararlaştırılan başkanlık ve parlamento seçimlerinin uygulanabilirliği üzerine de bahis oynadı.
Eski Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam da Şahid hükümetine desteğini yineledi. Ülkenin ihtiyaç duyduğu politik istikrarı destekleme çağrısı yapan Abdusselam, çalışma ortamını ve yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla iş adamları ve vatandaşlara da çağrı yaptı.
Koşulsuz Destek
Ancak Cumhurbaşkanı el-Baci Kaid el-Sibsi'ye yakın bazı tarafların uyguladığı baskı, bu sonbaharda yapılması kararlaştırılan seçimlerde Yusuf Şahid’in uzaklaştırılıp şansının azaltılmasını hedefliyor. Zira bu baskı aynı zamanda, siyasi ve partizan projeyi destekleyen politikacıların ve medya organlarının pozisyonlarında da bir değişikliğe neden oldu.
2018 yılının son haftasındaki sürprizlerden biri, Tunus cumhurbaşkanının ‘başbakan ve koalisyon hükümetindeki ortaklarını aleni bir şekilde ülkenin tanık olduğu grev, toplumsal ve ekonomik anlaşmazlıkların sorumlusu olmakla suçladığı’ siyasi bir toplantı düzenlemesi oldu. Toplantı, Şahid’in hedeflediği bir medya savaşıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Yusuf Şahid, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada cumhurbaşkanının iddialarına yanıt vererek, iktidar partinin ve ülkenin içerisinden geçtiği siyasi krizin sorumluluğunun “yolsuzluk sembolleri” olduğuna dikkati çekti. Medya savaşı ayrıca, Şahid yanlısı bir partiyi, siyasi ve seçim projesi ortaya koymaya hazırlanan Nida Partisi’nden ayrılmış bazı eski bakan ve milletvekillerini de hedef aldı. Söz konusu savaş, Nahda Hareketi’ni, eski Adalet Bakanı Nureddin el-Buhayri'nin önderlik ettiği parlamento bloğunu ve eski Başbakan Ali el-Ureyd'ide kapsıyordu.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı, başbakan ve yandaşlarını “Nahda Hareketi’ne bağımlılıkla” suçlarken onları “Nahdavi” olarak nitelendirdi.
Ancak cumhurbaşkanlığı ve hükümet kuruluşlarındaki birçok taraf, aynı şekilde Nahda ve Nida liderlikleri hala ayrılık ve çatışma seçeneklerini uzak tutmaya çalışıyor. Bu bağlamda bazı kesimler, Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi, iş adamları Nureddin el-Tabubi ve Samir Macul’un da varlığında başbakan ve meclis başkanı ile Kartaca Sarayı’nda bir araya geldi. Durum, tüm siyasi partileri içeren bir uzlaşma çizgisi bulma çabası olarak değerlendirildi. Ancak Nida Partisi’nin eski genel koordinatörü Rıda Belhac, toplantıyı Kartaca Sarayı’ndaki bazı karar vericilerin Yusuf Şahid’i uzaklaştırma ve cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki kopukluğu onarma seçeneğine tutunma çabası olarak yorumladı. Aynı zamanda Şahid de bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada, yaklaşan başkanlık ve parlamento seçimleri de dahil olmak üzere bu yıl daha büyük bir rol oynamak istediğini söyledi.
Başbakan, Cumhurbaşkanı el-Sibsi'nin oğlu Hafız Kaid el-Sibsi'ye yönelik sert eleştirilerine rağmen, babası Kaid el-Sibsi ile ipleri koparmadı. Aralarındaki ilişkinin “değiştiğini ama bitmediğini” söyleyen Yusuf Şahid, yürütme organı başkanının yetkilerini tanımlayan anayasaya saygı gösterdiğini belirtti.
Ancak Cumhurbaşkanının siyasi danışmanı Nureddin bin Netişe, resmi sözcüsü Saida Kuraş ve medya yetkilisi Firas Kafraş, Şahid’in ve yandaşlarının ifadelerine karşı çıktı. Anayasanın, 2014 seçimlerini kazanan parti olarak başbakanlık pozisyonuna aday olan Nida Partisi liderliğine bağlı olması gerektiğini vurguladı.
Farklı Pozisyonlar
Söz konusu anlaşmazlıklar ortasında 3 ay içerisinde partinin seçim kurulunun düzenlenmesi için hazırlıklar sürerken Cumhurbaşkanı Kaid el-Sibsi'nin tavrı ‘Başbakan Yusuf Şahid’deki siyasi kararsızlık, Nida Partisi’nden ayrılanlar ve Nahda Hareketi’ndeki müttefikleri, diyalog, iç ve dış arabuluculuğu kabul etme ilkesi’ arasında değişiklik gösteriyor.
Çeşitli kaynaklar, Savunma Bakanı Kerim el-Zubeydi'nin farklı taraflar arasında uzlaşı sağlamak üzere sessiz çabalar sarf ettiğini belirtti.
Aynı şekilde Cumhurbaşkanı, Yusuf Şahid liderliğinde siyasi bir parti kurmayı planlayan hükümet ve muhalif liderleri ile bir araya geldi.
Nahda Hareketi liderliği ile olan ilişkisinde olumsuz gelişmelere değinen Cumhurbaşkanı Sibsi’nin bazı ifadeleri, “dost” olarak tanımladığı Gannuşi ile mevcut hat karşısında da açık bir kapı bıraktı. Cumhurbaşkanı,  Gannuşi’nin Yusuf Şahid yandaşlığı sebebiyle belirgin siyasi anlaşmazlıklarına rağmen onları birbirlerine bağlayan “ipi” koruyacağını söylemişti. Kaid el-Sibsi, hükümet ve parlamento çalışmalarını felç etmek veya anayasa çalışmalarını aksatmak için anayasal yetkilerini kullandığı hipotezlerini ise reddetti.
Ancak anayasal metinlerin içeriğinden bağımsız olarak Tunus’taki durum, ‘en önemli siyasi mutfağın hala Kartaca’da bulunan Cumhurbaşkanlığı sarayında olduğunu’ ve ‘askeri ve güvenlik kurumları, parlamento başkanlığı ve iktidar partisinin liderliği yönünde Tunus’un dış ilişkilerini kontrol ettiğini’ doğruluyor.
Cumhurbaşkanının üst düzey danışmanı ve ofis direktörü Selim el-Azabi'nin Nida Partisi’nden ayrılıp Yusuf Şahid’in ekibinde katılmasına rağmen, Cumhurbaşkanının stratejik ve liderlik çalışmaları danışmanı Naci Colul, siyasi liderlikler ve Tunus sendikaları arasındaki uzlaşının “Sendikalar Genel Birliği ile daha fazla  krize neden olan mevcut hükümetin liberal politikaları tarafından değil, Cumhurbaşkanı tarafından desteklenmesiyle ve Nida Partisi’nin merkezi politik ve toplumsal programlarına saygı gösterilmesiyle” mümkün olacağını vurguladı.
Geçtiğimiz kasım ayının başlarında özellikle Nida ve Nahda liderlikleriyle iyi ilişkiler kurması dolayısıyla Sibsi tarafından yeni ofis müdürü olarak atanan bakan ve iş kadını Selma el-Lumi de dahil Kartaca Sarayı’ndaki bazı isimler, daha büyük bir ulusal politik rol oynamaya aday gösterildi. Nida Partisi liderliğinde bazı kesimler ise üyeliğini dondurma kararına karşı çıkılan üyelerden biri olarak ve Şahid ile yeni bir sayfa açma hazırlığı yapan el-Lumi'nin partiye liderlik etme ve gelecek başkanlık seçimleri adayları arasında olma olasılığını uzak görmüyor.
Bu bağlamda Tunus'ta çok sayıda politikacı tarafından ortaya atılan soru şu; Mevcut siyasi çıkmazdan, Kartaca’daki cumhurbaşkanlığı sarayında, Kasbah’da, Nida ve Nahda liderliklerinde karar alıcılar arasındaki çekişmelerden nasıl kurtulabiliriz? Tunus, başkanlık ve parlamento seçimleri bitene kadar güçlü ve birleşik bir merkezi otorite olmadan ayakta kalabilecek mi?
 
Koalisyon yetkilileri, muhalefet ve sendikalar arasındaki karşılıklı suçlamalara rağmen, birçok kesimin ifadeleri, iki iktidar parti olan Nida ve Nahda içerisinde dünkü yoldaşlar arasında yeni bir uzlaşı köprüsü kurma arzularını ortaya koyuyor.
Şahid hükümetinin istikrarını destekleyen Nahda liderliğinin yayınladığı yeni bir bildiriye rağmen, eski Dışişleri Bakanı Refik Abdusselam da dahil olmak üzere bir dizi lider, kağıtları yeniden düzenlemek için kapıyı açan Kartaca Sarayı’na yeni siyasi mesajlar gönderdi. Bu çerçevede Şahid’in ve yandaşlarının yeni bir parti kurma olasılığını siyasi istikrarı desteklemek amacıyla memnuniyetle karşıladıklarını belirttiler. Ancak bu işbirliği, diğer siyasi partilerin hesapları pahasına stratejik bir ortaklık ve cumhurbaşkanı ile diyalog anlamına gelmiyor.
Gözlemciler ise söz konusu ifadeleri, mevcut hükümetin ve başkanın geleceği de dahil olmak üzere tüm güçlü dosyaları yeniden müzakere etme arzularını yansıtan bir bildiri olarak nitelendirdi.
Öte yandan Nahda Hareketi Şura Konseyi Başkanı Bakan Abdul Kerim el-Haruni, genişleyen konsey toplantısında hükümetin istikrarını destekleme kararı alındığını belirtti. Şahid’in gelecek seçim yarışında idari kurumları istemediğini söyleyen el-Haruni, bu durumun Nahda’nın Şahid ile kurduğu ilişkide başa dönüldüğünü, yani başkanlık seçimlerine aday olmaya veya parlamento seçimlerinde bir partiyi yönetmeye karar vermesi halinde başbakanlıktan çekilmesinin talep edileceğini belirtti.
Diğer taraftan Gannuşi ve Nahda’daki diğer liderlerin siyasi danışmanı eski Bakan Lutfi Zeytun’un, geçtiğimiz yaz ayının başlarından bu yana cumhurbaşkanlığı ve Nida Partisi liderliği konusunda olası bir kırılmaya karşı direniş gösterdiği belirtildi. Aynı şekilde Naci Colul, ülkenin tanık olduğu siyasi krizin çözümünün “tüm siyasi partilerden bağımsız isimleri içeren teknokratlar hükümetinin kurulmasıyla” sağlanacağını belirtti.
Ancak Colul, bazı sendika yetkilileri, Nida ve muhalif parti liderleri, mevcut başbakanın ve siyasi bakanların görevden alınmasını talep ederek, Mehdi Cuma’nın üstlendiği 2014 yılında olduğu gibi, siyasi ve seçim projelerine tam olarak adanma çağrısı yaptı.
Ancak sol görüşlü Tunus Projesi Partisi lideri Muhsin Merzuk, Nida Partisi’nden ayrılan bazı isimler ve İslamcı yandaşları, bu talebi reddederek, anayasanın ‘seçimlere katılma kararı almaları halinde başbakan ve bakanların istifa etme zorunluluğu’ getirmediğini savundu.
Kulislerde şu anda ülkenin en önemli siyasi partileri arasındaki Nahda Hareketi’ne karşı açık bir ittifak oluşturulması, İslamcıların yaklaşmakta olan seçimlerde şanslarını azaltmak amacıyla Sibsi, Şahid ve müttefiklerinin birleştirilmesi de dahil, gelecek aşamada ülkenin yönetimi üzerine yazılan senaryolar dağıtılıyor. Bu senaryoların sahipleri, siyasi İslam ve dini referanslarla, muhafazakar akım hareketliliği olarak tanımladıkları farklı dosyalarla seçim projelerinde Nahda’ya karşı oynayan “modernist ve laik” cepheleri canlandırmaya çalışıyor.
Aynı şekilde Nida Partisi kadroları ve yeni bir liderliğin seçilmesi arasındaki birlik konferansı hususunda da bahse giriyorlar.
Bu seçeneğin başarısızlığına dair oluşturulan tabloda, ikinci bir senaryo yani, Şahid’in yandaşlarının Sibsi liderliğindeki partinin kadrolarının çoğunluğunu miras alarak yeni bir parti kurma senaryosu da bulunuyor.
Ancak tüm politikacıların hesapları, genel bir şekilde Libya, Cezayir ve bölgedeki gelişmelere bağlı olarak toplumsal patlamalar ve güvenlik bozulmaları da dahil yeni unsurların ortaya çıkmasıyla çökebilir.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24