İran-Irak savaşını eleştiren şarkı İran’da tartışmalara yol açtı

“Taş atışı” adlı şarkının klibinde sanatçı Mehdi Yarrahi (Youtube)
“Taş atışı” adlı şarkının klibinde sanatçı Mehdi Yarrahi (Youtube)
TT

İran-Irak savaşını eleştiren şarkı İran’da tartışmalara yol açtı

“Taş atışı” adlı şarkının klibinde sanatçı Mehdi Yarrahi (Youtube)
“Taş atışı” adlı şarkının klibinde sanatçı Mehdi Yarrahi (Youtube)

İran müziğinin önde gelen yıldızı Mehdi Yarrahi’nin, savaşın sona ermesi ve barışın güçlendirilmesi çağrısında bulunan “Taş Atışı” adlı şarkısının video klibinin yayınlanmasından birkaç gün sonra sanatsal etkinlik düzenlemesinin yasaklanması tartışmalara yol açtı.
Toplumsal eleştirilerde bulunan şarkılarıyla ünlü olan Ahvazlı bir Arap olan Yarrahi, İran toplumundaki gelişmelerle sanat ve müzik aracılığıyla etkileşime giren sanatçılar arasında yer alıyor.
İran merkezli “İtimad” gazetesi, önceki gün, web sitesinde şu ifadelere yer verdi: “Taş Atışı” adlı yeni şarkısı nedeniyle Yarrahi’nin yeni eserlerini yayınlaması yasaklandı.” Öte yandan İran Kültür ve Enformasyon Bakanlığı’ndaki Halkla İlişkiler Müdürlüğü, “Jamsaz” Sanat  Prodüksiyon adlı kuruluşun müdürlerini çağırdığını söyledi.
Eylül 1980’den bu yana 8 yıl süren İran-Irak savaşını eleştiren şarkı, Yarrahi’nin geldiği Arap bölgelerinin yaşadığı sorunlara ışık tutuyor. Söz konusu bölge, İran’ın güneybatısında yer alan ve  iki ülke arasındaki savaşlara tanık olan bir bölge.
Jamsaz Sanat Prodüksiyon’un Müdürü Ferhad Guiabadi, İran Kültür ve Enformasyon Bakanlığı’ndaki müzik işlerinden sorumlu yetkililerle bir toplantıya katılacağını belirterek şimdilik konuyla ilgili açıklama yapmayı reddetti.
Öte yandan İran Kültür ve Enformasyon Bakanlığı’ndaki Halkla İlişkiler Müdürlüğü ise, pop şarkıcısı Mehdi Yarrahi’nin sanat etkinliği düzenlemesinin yasaklandığına dair haberleri reddetti.
“Taş Atışı” adlı şarkının sözlerinde şu ifadeler yer alıyor:
“Ben bu kabilenin son şehidiyim,
Ekmek ve suyu olmayan kabilem.
Ölüm kazandı, akıl bir kez daha öldü
Ve tüm hatıralarımız savaşın rehini oldu.
Onlardan biri bana, savaşın cezasını çekenler adına
‘Şimdi neredeyiz ve neden artık bir hayatımız yok?’ diyor!”
Devrim Muhafızları’na bağlı oldukları düşünülen radikal medya organları,  video klibe saldırdı ve “rezillik ve inanca ve kutsal savaş değerlerine bir saldırı” olarak nitelendirdi. Devrim Muhafızları’na yakın bir radikal gazete olan “Sobh-e No”, “Yarrahi’nin taşının hedefindeki kimdi?” başlıklı bir yazıda şu ifadelere yer verdi: “Bu tür çalışmaların tek meziyeti, bugünlerdeki müzik rutininde yeni bir pazar arayışıyla alıcıya farklı bir imaj sunmaktır. Yarrahi yoksulluğun akla galip geldiğini, bu ihtiyacın kapitalistlerin serbest piyasa politikaları lehine olduğu ve yatırımcıları hızlı kar alanlarında desteklediğine işaret etti.”
İran’daki bazı müzik uzmanları, Yarrahi’nin çalışmalarının müzikal standartlarına uygun olarak, genel ve özel lezzetler arasında bir denge bulma konusunda yetenekli olduğunu; bunun da hazırladığı her yeni eserle taraftarlarının daha da çoğalmasına neden olduğunu düşünüyor. Iraklı merhum sanatçı Nazem el-Gazali’nin “Hayyak Baba Hayyak” şarkısı, eski şarkıları yeni ritimle birleştirmenin güzel bir örneği olarak kabul ediliyor.
Şarkıcı, sanatsal ustalıkla, ülkenin güneyindeki Arapların günlük acılarını simgeleyen güneydeki toz fırtınalarına, hava kirliliğine ve boş petrol varillerine gönderme yapıyor.
Yarrahi, memleketi Ahvaz’daki son konserde, çelik şirketi işçilerinin kıyafetini giymesiyle, İran sanatına ağır bir sürpriz yaptı. Bu sembolik hareket yoluyla yetkililerden tutuklu işçilerin serbest bırakılmasını ve iki ay süren protestoların ardından çelik şirketi işçilerinin yaşam taleplerinin karşılanmasını istedi.
Reformistlere yakın olan gazeteler sanatçının cesaretini memnuniyetle karşıladı. “Shahrvand” gazetesi “Yarrahi gibi insanlara ne kadar da ihtiyacımız var” başlığı altında şu ifadelere yer verdi: “Yarrahi’nin Ahvaz konserindeki hareketi, bugünlerde halimizi iyileştiren olaylardan biri.”
Yarrahi, “Jam-e Jam” gazetesine verdiği röportajda şarkılarındaki toplumsal eğilim hakkında şunları söylemişti: “Her zaman kalbimin sesini dinlerim, içimde hissettiklerimden etkilenirim ve bazen etrafımda olanlardan etkilenirim, farklı meselelere önem veririm. Farklı konulara değinmek, fazlasıyla düşünmemi ve sorgulamamı gerektiriyor.”
Yarrahi, bir yıl önce, konserlerinden birinde, çevre ve hava kirliliğini protesto etmek için bir maske takmıştı. Karun Nehri’nin rotasının değiştirilmesine karşı Ahvaz sokaklarında gerçekleşen protestolara katılmıştı. Çevresel konulara olan ilgisi “Karun’un oğlu” olarak anılmasına neden oldu.



Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
TT

Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)

Sagir el-Haydari

Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun gerilediği ve Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerin kıtada nüfuz mücadelesine girdiği bir dönemde, Türk diplomasisi, çok sayıda silah kullanarak kaynak zengini Afrika kıtasında daha geniş kapsamlı bir varlık gösterme arayışında kararlılıkla ilerliyor.

Türkiye, son dönemde Afrika ülkelerine Bayraktar İHA'ları gibi Türk askeri teçhizatı tedarik ederek verimli askeri ortaklıklar kurmayı başardı. Ancak iş bununla da bitmiyor, Ankara’nın, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki ciddi krizlerin yatıştırılmasını sağlayan arabuluculukları da bulunuyor.

Bu çabaların bir parçası olarak geçtiğimiz günlerde düzenlenen Antalya Forumu'na, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud başta olmak üzere çok sayıda Afrikalı yetkili katıldı. Ne var ki Ankara'nın oynamaya başladığı ileri rollere rağmen Fransa gibi diğer güçlerin yerini alıp alamayacağı belirsiz.

Stratejik ortak

Aralık 2024'te Türkiye Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yapacağını duyurdu ve bu adım iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle sonuçlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Türkiye, Afrika'daki diplomatik varlığını önemli ölçüde pekiştirdi. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2002 yılında 12 olan büyükelçilik sayısı, 2022 yılında 44 büyükelçilik ve konsolosluğa yükseldi. Bu arada Ankara'daki Afrika diplomatik temsilcilikleri 2008'de 10 iken 2023'te 38'e çıktı.

Siyasi araştırmacı Taha Avdetoğlu, “Türkiye, Fransa gibi diğer sömürgeci ülkelerin aksine, Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı. Coğrafi konumu ve birçok alandaki uzmanlığından yararlanarak uzun vadeli ilişkiler geliştirdi, Afrika, Türkiye'nin jeostratejik çıkarları için önemli bir derinlik haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.

fdghyjukı
Türkiye Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı (Reuters)

Avdetoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'nin, askeri üs kurmuş olduğu Somali'de, enerji güvenliği ve petrol arama gibi birçok kanaldan nüfuzunu artırmaya çalıştığını da gözlemledik. Türkiye, Afrika'da nüfuzunu tesis etme konusunda zorlu meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin rolünden derinden rahatsız olan bir diğer büyük güç olan Fransa ile karşı karşıya geldi. Türkiye yumuşak diplomasiyle başarıya ulaştı, dolayısıyla özellikle kıtada elde edilen başarıların ışığında, Türk-Afrika ilişkilerinin Ankara'nın dış politikasında önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Bu sadece siyasi ve ekonomik yakınlaşmayla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda savunma sanayi gibi hassas ve önemli bir alanı da kapsayacak.”

Nitekim Türkiye, birçok Afrika ülkesine askeri teçhizat temin etti ve Bayraktar İHA'ları şu anda kıta semalarında uçuyor. Bu adımların, Fransa'nın kıtadan güçlerini ve askeri teçhizatını çekmek zorunda kalmasının neden olduğu zararı telafi etme amacı taşıdığı düşünülüyor.

Ekonomik iş birliği

Türkiye'nin Afrika'ya olan ilgisi yeni değil. Ankara, 2005 yılında Afrika Birliği'nde daimi gözlemci statüsü elde etti ve o tarihten bu yana zorlu Afrika denkleminde kendine yer edinmeye çalışıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, 2008'den bu yana yaklaşık 30 Afrika ülkesini ziyaret etti ve kobalt ve uranyum gibi değerli madenlere ev sahipliği yapan kaynak zengini bu ülkelere yatırımların yönlendirilmesini istedi.

Avdetoğlu şunu da söyledi: “Türkiye, ekonomik iş birliğiyle Afrika'da ilişkiler kurdu ve güçlendirdi. Son yıllarda enerji ve altyapı yatırımlarını artırarak geniş bir diplomatik rol üstlendi. Afrika ülkelerinde yeni konsolosluklar açıldı, önemli insani yardımlar sağlandı, güvenlik ve askeri iş birliği arttı. Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 3 milyar dolar seviyesinden 2023 yılında yaklaşık 35 milyar dolara yükseldi.”

Genişleyen nüfuz

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin ise, “Türkiye'nin Afrika'daki nüfuzu, birçok bölgesel güç gibi, giderek genişlemeye başladı. Ankara bu nüfuzu uzun yıllar boyunca burslar, yardımlar, yardım projeleri ve sivil toplumu destekleme yoluyla yumuşak diplomasiyi kullanarak oluşturdu” dedi.

Turşin, yumuşak diplomasinin Afrika'da Türkiye’nin nüfuzunu güçlendirme ve pekiştirmede başarılı olduğunu, son olarak Türkiye’nin, askeri ortaklıklardan yararlanarak Afrika ülkelerine Bayraktar gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye başladığını sözlerine ekledi.

Turşin’e göre “Türk stratejisi askeri ve ekonomik boyutlara dayandı ve genellikle yumuşak diplomasiyi kullandı. Ankara, pek çok uluslararası güçten farklı bölgesel yönelimlere sahip ve her zaman kendi çıkarlarını ve ortaklık kurduğu ülkelerin çıkarlarını ön planda tutuyor.”

Türkiye, Fransa'nın Burkina Faso, Nijer, Mali gibi ülkelerden çekilmesinden faydalanmaya çalışarak, bu ülkelere askeri teçhizat temin etmeyi teklif etti. Bayraktar İHA'ların teslim edildiği Mali gibi bunlardan bazılarıyla anlaşmalar yapılmış durumda.

Sınırlı güç ve kapasite

Erdoğan, son döneminde ülkesinin Afrika ile ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarma arzusunda olduğunu dile getirdi. Ancak Rusya ve Çin gibi diğer bölgesel güçlerin de aynı şeyi yapmaya çabaladığı bir ortamda Ankara'nın bunu başarabileceği belirsiz.

Türkiye'nin Afrika'da yaklaşık 71 askeri ataşesi bulunuyor ve askeri satışları, insansız hava araçları ve diğer ekipmanlarla birlikte yaklaşık 328 milyon dolara yükseldi.

Nijeryalı siyasi araştırmacı Muhammed Aval, “Türkiye'nin gücü ve kapasitesi, Rusya gibi doğrudan çatışmalara dahil olmuş diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı. Ancak Ankara'nın politikasının olumlu bir yönü de var; müdahalede bulunduğunda riskleri azaltması” dedi.

Aval, “Türkiye'nin ekonomik ve ticari alan ile sınırlı kalması, kendisi açısından olumlu bir nokta. Ancak askeri teçhizatını tanıtma hamlesi, ulusal güvenlikleri üzerindeki olumsuz etkilerinden zaten korkan diğer Afrika ülkelerinin öfkesini uyandırabilir” diye ekledi. “Özellikle Sahel bölgesinde yeni nesil yöneticilerin yükselişiyle birlikte Türkiye'nin Afrika'da yaşanan siyasal ve ekonomik değişimleri dikkatle ele alması gerektiğini” vurguladı.

.