Suriye’nin kaynaklarını kimler paylaşıyor?

Suriye’nin kuzeyinde varilleri benzinle dolduran bir adam (AFP)
Suriye’nin kuzeyinde varilleri benzinle dolduran bir adam (AFP)
TT

Suriye’nin kaynaklarını kimler paylaşıyor?

Suriye’nin kuzeyinde varilleri benzinle dolduran bir adam (AFP)
Suriye’nin kuzeyinde varilleri benzinle dolduran bir adam (AFP)

Suriye iç savaşı, ülke ekonomisinin de krize müdahil ülkeler arasında bölünmesine sebep oldu. Esed rejiminin hakim olduğu bölgelerde Rusya ve İran nüfuzu belirleyen olurken ABD, SDG aracılığıyla Türkiye ise silahlı muhalif gruplar aracılığıyla ülke ekonomisinden pay alıyor.
Rusya, Suriye’nin fosfat kaynaklarını kontrol ediyor, petrol ABD’nin müttefiklerinin, zeytinyağı ise Türkiye’nin elinde.
Suriye’de 8 yıla yakın süredir devam eden iç savaş, hem yerel hem de uluslararası çatışma taraflarının nüfuz alanlarındaki mevcut kaynakları kontrol etmesi sebebiyle ülke ekonomisinin özellikle de dahili ve tarım kaynaklarının dağılmasına neden oldu.
Savaşın ilk yıllarından bu yana, fon kaynakları ve rejim üzerindeki baskısı göz önüne alındığında, çoğunlukla ülkenin kuzeydoğu, doğu ve orta bölgelerindeki petrol ve gaz kuyuları muhalif grupların ardından DEAŞ, Heyet-i Tahrir el-Şam (HTŞ/ eski adıyla Nusra Cephesi) ve Kürt gruplar tarafından hedef haline geldi.
Rejime karşı protestoların başladığı 15 Mart 2011’e kadar yeraltı ve tarım kaynaklarının kontrolünü elinde tutan Esed rejiminin ekonomi haritası, savaşın 8. yılına girmesiyle birlikte silahlı muhaliflerin ve uluslararası destekçilerinin lehine olan buğday, pamuk, zeytin ve diğer tarımsal zenginliklerin yanı sıra petrol, gaz kuyuları ve fosfat madenlerinin çoğunluğunun kaybedildiğini gösteriyor.
Suriye’ye uygulanan uluslararası ekonomik yaptırımlar çerçevesinde rejim, İran tarafından sağlanan kredilerle petrol, doğal gaz ve birçok gıda ihtiyaçlarını ithal etmek zorunda kaldı.
Petrol
Dünya Enerji Konseyi raporu, Suriye’nin petrol rezervini 2,5 milyar varil olarak tahmin ediyor. Basın raporları, 2012 yılının ikinci yarısından bu yana hafif petrol sisteminin üretiminin, 2013 yılının üçüncü ayı itibariyle de ağır petrol üretiminin durduğunu açıkladı.
Savaş öncesi petrol üretimi yaklaşık 385 bin varil civarındayken, rapora göre Suriye Petrol ve Doğal Kaynaklar Bakanı Ali Ganem, petrol üretiminin günlük 20 bin varil olduğunu belirtti. Ganem, savaş öncesindeki petrol tüketiminin de günde 240 ila 250 bin varil olduğuna dikkati çekti.
Sahadaki hızlı gelişmelerle birlikte rejim, Palmira/Tedmur bölgesinde başta Şair, el-Hayl, Arak, Cahar, el-Muhr ve Ebu Rabah bölgelerindeki petrol ve doğalgaz alanlarının kontrolünü yeniden sağladı. ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon destekli Kürt-Arap ittifakı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ise başta Deyr-i Zor’un doğusundaki Rmelan, el-Cebisa, el-Hasaka, el-Omar, el-Tanak ve Kuniko olmak üzere doğu ve kuzeydoğu bölgelerindeki petrol ve doğal gaz alanlarının kontrolünü sürdürdü.
Ülkenin kuzeyindeki ve kuzeydoğusundaki alanları (Suriye’nin toplam yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unu) kontrol eden SDG kaynaklarından Şarku’l Avsat’a belirtilene göre, SDG yaklaşık bin kuyunun kontrolünü elinde tutuyor. Bazıları iyi durumda ve üretim süreci kolayca gerçekleştirilebiliyor. Ancak bazılarında üretim durmuş ve bazıları ise gelişmiş mekanizmaların bulunmaması nedeniyle zor bir durumda.
Kaynaklar, üretim sürecinin SDG’nin askeri kolu Halk Koruma Birlikleri (YPG) olarak nitelendirilen Kürt özerk yönetimi olarak denetlendiğini belirtti.
Petrolün rafine edilme sürecinin başlangıçta “ilkel brülörlerden” yapılan yerel rafinerilerden geçtiğini söyleyen kaynaklar, ancak bugün Rmelan ve el-Cebisa bölgelerinde sofistike elektrikli brülörlerinin görülmeye başlandığını söyledi.
Kaynaklar, üretim miktarına değinmezken, süreçte Suriye’deki yerel pazarın ve komşu bölgelerin ihtiyaçlarını karşılamanın hedeflendiğini belirtti.
Şarku’l Avsat muhabirimiz, 2012 yılında muhalifler tarafından kesilmesinden sonra 2014 yılında rejim tarafından açılan ve İsirya kasabasında bulunan alternatif karayolu üzerindeki Hanasir kasabası ve Halep yol ayrımında konuşlandırılmış ve SDG kontrolündeki alanlardan gelen yüzlerce petrol tankerinin olduğunu bildirdi. Bu çerçevede ekonomistler, fiyatları dünya genelinden daha düşük olması dolayısıyla rejimin Kürtlerden petrol aldığını vurguladı.
Kaynaklar, mazotun litresi 35, 50 ila 60 Suriye lirası arasında değişen fiyatlarla yerel pazarın gereksinimlerini karşıladığını söyledi. Rejimin kontrolündeki alanlardaki fiyatlar ise savaş öncesinde 7 lira iken sonrasında 180 liraya yükseldi.
Doğalgaz
Rejimin, DEAŞ örgütünün bölgeden temizlenmesinin ardından merkez bölgelerdeki gaz alanlarının çoğunu geri alacakları ifadelerine rağmen, en büyük gaz alanı olan ve Deyr-i Zor’da bulunan Kuniko, SDG kontrolünde kalmaya devam ediyor. Alandan günde yaklaşık 10 milyon metreküp doğal gaz üretildiği tahmin ediliyor.
Petrol ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’ndan 2017 yılı ortasında yayınlanan verilere göre, Suriye’deki doğalgaz üretimi savaş öncesinde günlük yaklaşık 21 milyar metreküptü. Şu an ise bu oran günlük yalnızca 8,7 metreküp civarında. Bakan Ganem ise üretimin, şu anda günlük 16,5 milyar metreküpe yükseldiğini savundu.
Ganem, Halep ve batı sahilinde olduğu gibi kontrol ettikleri alanlarda aralıklarla meydana gelen gaz krizlerine, yerli tüp almak için saatlerce süren uzun kuyruklara yönelik iddiaları ise reddetti.
Aynı şekilde Suriye Sanayi Odaları Birliği Başkanı Faris el-Şihabi, kişisel Facebook sayfası aracılığıyla, Suriye’nin 240 milyar metreküpten daha fazla gaz rezervine sahip olduğunu vurguladı.
Yerel gazetelere göre, Suriye’nin savaştan önceki günlük evsel gaz tüketimi, 3 bin ila 3 bin 500 ton arasındaydı ve yıllık toplam tüketim 900 bin tona ulaşırken Suriye, 400 bin ton yerel kaynak tedarik edildikten sonra da 500 bin ton ithalata sahipti.
Savaş öncesinde 9 kg yerli gaz tüpünün fiyatı 250 liraydı, şu an ise 2 bin 700 lira olarak satılırken, krizler sırasında 7 bin 500 liraya kadar yükseliyor.
Fosfat
Fosfat, 2011 yılına kadar ihracat listesinde dünyada beşinci sırada yer alan Suriye’de önemli bir yere sahipti ve güvenilir rezervinin 2 milyar ton olduğu tahmin ediliyordu. Savaş öncesi yıllara kadar üretim miktarı yıllık 3,5 milyon tondu. Hunayfis, el-Şarkiyye ve el-Rahim'de, el-Hamma bölgesindeki el-Cafife, el-Selisavat, el-Şicari ve el-Habari bölgelerinde, kıyı bölgeleri olan Ayn Leylun, Ayn el-Tinah, Kale el-Mahalaba ve Hamam el-Karahala’da dağılmıştı.
Yakın zamanlı bir araştırmaya göre fosfat, rejim müttefiklerinin (Rusya ve İran) destek maliyetlerine karşılık bir kaynak listesi olarak ihraç ediliyor ve bu durum, iki ülke arasında rezerv alımı konusundaki rekabeti de artırmış durumda.
2015 yılı Mayıs ayından bu yana rejim ile İran Devrim Muhafızları tarafından denetlenen Lübnan- Irak yabancı güçleri, DEAŞ’ı bölgeden temizledikten sonra Palmira şehrinin ve Hunayfis ile el-Şarkiyye’de fosfat yataklarının kontrolünü sağladı. Mayıs 2017’deki Rus müdahalesinin ardından çevre bölgeler de rejim ve müttefiklerinin kontrolüne girdi. Bu kontrol, İran’ın Suriye Başbakanı İmad Hamis tarafından 2017 yılında Tahran ziyareti sırasında imzalanan anlaşmaya uygun olarak söz konusu yatakları teslim alması, İran’ın rejime verdiği dört kredi hattından kaynaklanan ve 5 milyar doları aşan borçların ödenmesi için bir ön girişimdi.
Ancak rejim, Tahran’la yapılan anlaşmaların uygulanmasında kısa sürede gecikme yaşatmaya başladı. İran’ın elde etmek istediği alanlarda Moskova ile ekonomik işbirliğini ve sözleşmelerin imzalanmasını hızlandırdı. Bu çerçevede rejim, madenler için bakım çalışmaları yürütmek, Lübnan’daki Selaata ihracat limanını korumak, üretim hizmetleri ve ihracat limanına ulaşım sağlamak amacıyla bir Rus şirketi ile sözleşme imzaladı. Şirket, yatakların kontrol edilmesi sonrasında geçtiğimiz Haziran ayında faaliyetlerine başladı.
Suriye’deki Rus yatırım faaliyetlerine aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamaya göre Rusya, Suriye’deki fosfat madenlerine nihayet kendi lehine yatırım yapmaya başladı.
Zeytinyağı
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, savaş öncesinde Suriye, zeytin ve zeytinyağı üretiminde Arap ülkeleri arasında birinci, uluslararası düzeyde de üçüncü sıradaydı. Suriye’deki zeytin ağaçlarının sayısının 100 milyon ve ortalama üretimin 1,2 milyon ton olduğu tahmin ediliyor. Savaşın devam etmesiyle birlikte ise bu rakamlar, kademeli olarak düşerken, yüzde 300 oranında bir gerilemeye neden oldu.
Zeytin yetiştiriciliği, kuzeybatıdaki İdlib bölgesinde yoğunlaşmış durumda. Bölgenin büyük bir çoğunluğu HTŞ tarafından kontrol edilirken, bir kısmı da Türkiye destekli silahlı ve İslami grupların kontrolünde.
Savaş öncesinde yaklaşık 50 lira olan Suriye döviz kurunun ABD doları karşısında 500 liranın üzerine çıkmasıyla birlikte savaş öncesinde litre fiyatı 190 lira olan zeytinyağının fiyatı da 2 bin 500 liraya yükseldi.
Şam’da bulunan bir kaynağın Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre İdlib’de bugün 1 zeytinyağı tenekesinin fiyatı 20 bin lira. Şam’a ulaştırma maliyesi ise 5 bin lira ve başkentte de yaklaşık 35 bin liradan satışı yapılıyor.
Kaynak, başkentte yaşayan İdlib halkının bazısının, akrabaları tarafından üretimi yapıldıktan sonra mahsullere ulaştığı, bazılarının da getirdiği zorlukları önlemek üzere mahsulleri satmayı tercih ettiğini söyledi. Şam yansılı el-Watan gazetesi, geçtiğimiz aylarda Türkiye makamlarının, Halep’in kuzeyindeki Afrin bölgesinde destekledikleri silahlı grupların, Türkiye topraklarına zeytinyağını kaçakçılık faaliyetlerini kolaylaştırdığını yazmıştı.
Buğday ve pamuk
Bir Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre 2011 yılı öncesinde Suriye, yıllık 4 milyon ton buğday üretirken, 1,5 milyon ton buğday ihracatı yapıyordu. Suriye’nin bu yılki buğday üretimi ise 1,2 milyon ton ile 29 yılın en düşük seviyesinde.
Halep’in yanı sıra birçoğu SDG kontrolünde olan el-Hasaka, Deyr-i Zor ve Rakka’da 23 milyondan fazla Suriyeli için buğday rezervi bulunuyor.
Suriye Tarım Bakanlığı verilerine göre Hasaka ve Halep’ten sonra Rakka buğday üretiminde üçüncü sırada bulunuyor. Ancak motorları çalıştırmak için gereken yüksek yakıt ve gübre fiyatlarındaki endişe verici artış nedeniyle sulama kanallarına bağlı arazilerin ekiminde önemli bir düşüş yaşandı. 2011 yılında 161 bin 303 hektardan 607 bin ton buğday üretimine sahip olan alanda, istatistiklere göre 2014 yılında 376 bin tona gerileme yaşandı.
Rejime yakın kaynaklara göre hükümet, bu yılki üretim miktarının daha da az olacağını duyurdu.
SDG kontrolü altındaki bölgelerdeki bazı çiftçiler buğday mahsullerini “özerk yönetime” satarken, Türkiye destekli grupların kontrolündeki bölgelerde bulunan çiftçiler de Türkiye’nin desteklediği geçici hükümete bağlı merkezlere buğday satıyor. Rejim kontrolündeki alanlarda, un ihtiyaçlarını karşılamak için yılda 1 ila 1,5 milyon ton arası buğdaya ihtiyaç var. Bu nedenle rejime bağlı Tahıl Ticareti ve İşletmesi Genel Kuruluşu, ihtiyaçlarını karşılamak üzere uluslararası ihaleler başlatacak.
BM, yakın zamanda Suriye’deki 13 milyon insanın insani yardıma ihtiyacı olduğunu açıklamıştı.
Öte yandan DEAŞ’ın Rakka’daki kontrolü boyunca sulama yapısı, üretim ve pamuk tarlalarında düşüş yaşandı. SDG’ye yakın bir kaynak, bu yıl SDG kontrolündeki pamuk tarlalarının, Habur Çay’ının kuruması, yağış eksikliği ve gerekli gübrelerin olmaması nedeniyle savaş öncesi dönemde ekili alanların yüzde 25’ine bile eşit olmadığını belirtti. Tarım Bakanlığı tarafından yayınlanan Tarım İstatistikleri Grubu verilerine göre, Rakka’da 2011 yılında yaklaşık 50 bin hektardan 187,5 bin ton pamuk üretimi yapılırken, 2014 yılında bu oran 20 bin hektardan 50 bin tona düştü. Verilere göre, 2011 yılında tüm Suriye topraklarındaki toplam pamuk alanı, 175 bin hektardan 672 bin ton civarındaydı.



YouTube, Trump'ın açtığı davayı çözmek için 22 milyon dolar ödeyecek

YouTube logosu (Arşiv)
YouTube logosu (Arşiv)
TT

YouTube, Trump'ın açtığı davayı çözmek için 22 milyon dolar ödeyecek

YouTube logosu (Arşiv)
YouTube logosu (Arşiv)

Dün yayınlanan bir mahkeme belgesi, YouTube'un, 6 Ocak 2021'de destekçilerinden oluşan bir kalabalığın Kongre Binası'na saldırmasının ardından hesabını askıya alan Google'a ait platformun Başkan Donald Trump'a açtığı davayı çözmek için 22 milyon dolar ödemeyi kabul ettiğini gösterdi.

Bu, çevrimiçi video paylaşım sitesini, Meta ve X'in (eski adıyla Twitter) benzer anlaşmalara varmasının ardından Temmuz 2021'de başlayan hukuki anlaşmazlığı çözmek için Trump ile anlaşmaya varan en son platform haline getiriyor.

Washington, D.C.'deki Kongre Binası'na yapılan saldırının ardından, büyük sosyal medya platformları, Trump'ın 2020 seçimlerinde eski Başkan Joe Biden'a karşı kaybetmesine yol açan sahtekarlık iddialarıyla daha fazla şiddeti teşvik edeceğinden endişe ederek hesaplarını sildi. Bu eylemin ardından 79 yaşındaki Cumhuriyetçi, yasadışı sansür iddiasıyla bu platformlara dava açtı.

Mahkeme belgesine göre, YouTube'un ödeyeceği 22 milyon dolarlık tazminat, Trump'ın "Ulusal Alışveriş Merkezi'nin restorasyonu, korunması ve geliştirilmesine ve Beyaz Saray Eyalet Balo Salonu'nun inşasını desteklemeye adanmış" kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Trust for the National Mall aracılığıyla Beyaz Saray'da inşa etmeyi planladığı projeye aktarılacak.

Şubat ayında X, Cumhuriyetçi milyarder Trump'ın şirkete ve eski CEO'su Jack Dorsey'e karşı açtığı davanın ardından Trump ile yaklaşık 10 milyon dolarlık bir anlaşmaya vardı. Ocak ayında, göreve başlamasından birkaç gün sonra Meta, başkan tarafından kendisine açılan bir davayı çözmek için 25 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Anlaşmaya göre, bu miktarın 22 milyon doları Trump'ın gelecekteki başkanlık kütüphanesinin finansmanı için kullanılacak.

YouTube'un ana şirketi Alphabet, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu'na sunduğu 2025 yıllık raporuna göre, platformun yalnızca reklam gelirinin 2024 yılında 36 milyar dolardan fazla olduğunu belirtti.


Suudi Arabistan'ın petrol dışı ihracatı temmuz ayında yüzde 30,4 arttı

Dammam'daki Kral Abdulaziz Limanı, ithalat için en önemli gümrük limanı konumunda (SPA)
Dammam'daki Kral Abdulaziz Limanı, ithalat için en önemli gümrük limanı konumunda (SPA)
TT

Suudi Arabistan'ın petrol dışı ihracatı temmuz ayında yüzde 30,4 arttı

Dammam'daki Kral Abdulaziz Limanı, ithalat için en önemli gümrük limanı konumunda (SPA)
Dammam'daki Kral Abdulaziz Limanı, ithalat için en önemli gümrük limanı konumunda (SPA)

Suudi Arabistan Genel İstatistik Kurumu (GASTAT) tarafından yayınlanan resmi veriler, 2025 yılının temmuz ayında petrol dışı ihracatın (yeniden ihracat dahil) geçen yılın aynı ayına göre yüzde 30,4 oranında önemli bir artış gösterdiğini ortaya koydu.

Bu artışın temel nedeni, yüzde 111,3 oranında artış gösteren yeniden ihraç edilen malların değerindeki büyük sıçrama oldu.

GASTAT, yeniden ihracattaki artışın temel olarak yüzde 209,6 artışla toplam yeniden ihracatın yüzde 43'ünü oluşturan ‘makine, alet, elektrikli ekipman ve bunların parçalarından’ kaynaklandığını belirtti.

Petrol ihracatında yüzde 0,7'lik bir düşüşe rağmen, toplam mal ihracatı Temmuz 2025'te yüzde 7,8 arttı. Veriler, petrol ihracatının toplam ihracata katkısının yüzde 72,8'den yüzde 67,1'e düştüğünü göstermekte olup, bu durum petrol dışı sektörlerin artan rolünü yansıtıyor.

İthalattaki azalma ve dış ticaret fazlasındaki artış

Buna karşılık, temmuz ayında ithalat bir önceki yıla göre yüzde 2,5 azaldı. İhracat artışı ile ithalat düşüşü arasındaki bu kontrast, 2024 yılının temmuz ayına kıyasla mal ticaret fazlasında yüzde 53,4'lük bir artışa yol açtı.

Petrol dışı ihracatın ithalata oranı önemli ölçüde artarak, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 33,4'e kıyasla Temmuz 2025'te yüzde 44,6'ya ulaştı.

En önemli emtia ve ticaret ortakları

- Petrol dışı ihracat: Elektrikli makineler, aletler ve ekipmanlar ile bunların parçaları, ihraç edilen en önemli petrol dışı emtialar listesinin başında yer aldı ve toplamın yüzde 29,7'sini oluşturarak yüzde 191,1 artış gösterdi. Kimya sanayi ürünleri, toplam petrol dışı ihracatın yüzde 19,6'sını oluşturarak ikinci sırada yer aldı.

- İthalat: Makine, alet, elektrikli ekipman ve parçaları da en önemli ithal mallar arasında yer aldı ve toplam ithalatın yüzde 29,9'unu oluşturdu.

Çin, Suudi Arabistan’ın en önemli ticaret ortağı

Veriler, Çin'in Suudi Arabistan’ın en önemli ticaret ortağı olduğunu doğruladı. Çin, ihracatın ana varış noktası (yüzde 14) ve ithalatın en önemli kaynağı (yüzde 25,8) oldu. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Hindistan da Suudi Arabistan’ın önemli ticaret ortakları olarak öne çıktı.

İthalat çıkış noktaları

Dammam'daki Kral Abdulaziz Limanı, toplam ithal malların yüzde 26,1'ini alan en önemli gümrük çıkış noktası konumunda. Bunu yüzde 20,9 ile Cidde İslam Limanı izliyor.


Nadir mineral yarışı Tacikistan ekonomisine yaradı

Dünyadaki antimon üretiminin yüzde 25'i Tacikistan'da yapılıyor (AFP)
Dünyadaki antimon üretiminin yüzde 25'i Tacikistan'da yapılıyor (AFP)
TT

Nadir mineral yarışı Tacikistan ekonomisine yaradı

Dünyadaki antimon üretiminin yüzde 25'i Tacikistan'da yapılıyor (AFP)
Dünyadaki antimon üretiminin yüzde 25'i Tacikistan'da yapılıyor (AFP)

Nadir mineral yarışı Tacikistan'daki madencilik sektöründe patlama yarattı.

Askeri teçhizattan temiz enerji, kozmetik ve bataryaya kadar birçok önemli sektörde kullanılan antimon rezervleri, nadir mineral yarışında önemli yere sahip.

ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu'na (USGS) göre, dünyadaki antimon üretiminin neredeyse yarısı Çin'de gerçekleştiriliyor.

Çin'i takip eden ülkeyse Tacikistan. Orta Asya ülkesi, 2023'te yaklaşık 21 bin ton antimon üretti, bu da dünyadaki toplam üretiminin dörtte birine yakın.

Avrupa Komisyonu'nun verilerine göre Avrupa Birliği'nin (AB) antimon ithalatının yüzde 54'ü de Tacikistan'la yapılıyor.  

AFP'nin haberinde, Tacikistan'ın sanayileşme sürecini finanse etmek için antimon rezervlerini değerlendirdiği yazılıyor.

1990'larda iç savaşlarla sarsılan Tacikistan, eski Sovyet ülkeleri arasında en zayıf ekonomilerinden birine sahip. Ancak son dönemde yaşanan "maden patlamasının" ekonomiyi canlandırmaya başladığı yazılıyor.

Tacik hükümetinin de ortak olduğu Talco Gold firması, ülkenin batısındaki Saritag bölgesinden antimon çıkarıyor. Haberde, yaklaşık 1500 işçinin çalıştığı madenin Çinli firmalarla ortak işletildiğine dikkat çekiliyor. Pekin yönetimi şirkete 2022'de yatırım yapmıştı.

Madenden çıkarılan ham kaynakların işlendiği ve tesiste yüzde 30 saflıkta antimon üretildiği belirtiliyor.

Saritag'daki madenin Sovyet döneminden kalma olduğuna dikkat çekilirken, Pekin yönetiminin zamanla Moskova'ya kıyasla bölgede daha fazla nüfuz kazandığı ifade ediliyor.

Independent Türkçe, AFP, Eurasianet